0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Ceza Davası Nedir?

Ceza davası, savcılığın bir iddianameyle suç işlediği konusunda “yeterli şüphe” olan şahıslar hakkında yargılama yapılması için açtığı kamu davasıdır.

Mahiyeti ne olursa olsun, tüm ceza davaları kamu davası niteliğindedir. Çünkü, savcılık şartları varsa dava açmak zorundadır. Ceza davalarına bakmakla görevli genel mahkemeler şunlardır:

Genel mahkemeler dışında suçun niteliği veya suç işleyenin sıfatı nedeniyle ceza davalarına bakmakla görevli bazı özel mahkemeler de vardır:

Henüz ceza davasının açılmadığı soruşturma aşamasında soruşturma işlemlerine dair kararlar Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilir.

Ceza Davası Nasıl Açılır?

Ceza davasının nasıl açılacağı işlenen suçun niteliğine bağlıdır. Şikayete bağlı suçlar, mağdur/müşteki/suçtan zarar gören tarafından şikayet konusu edilmedikçe savcılık tarafından kendiliğinden soruşturma yapılarak ceza davası açılamaz. Ancak, takibi şikayete bağlı olmayan tüm suçlar savcılık tarafından kendiliğinden soruşturularak ceza davası açılmalıdır. Bu suçlarda savcılık ihbar, şikayet veya başka bir suretle suç işlendiğini öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma yapar, şikayetçi olmasa dahi delilleri toplar.

Ceza davası, bir iddianameyle yetkili ve görevli ceza mahkemesine açılır. Savcılık, şikayete tabi suçlarda şikayet üzerine, şikayete tabi olmayan suçlarda kendiliğinden harekete geçerek suçun işlenip işlenmediğini, işlenmişse kim tarafından, hangi suçun işlendiğini araştırır. Soruşturma neticesinde toplanan delillerden bir kimse tarafından suç işlendiği kanaatine ulaşan savcılık ceza davası açmak zorundadır. Savcılık, suç işlendiği kanaatine varmışsa bir iddianame düzenleyerek ceza davası açar. İddianamede, suç teşkil eden fiil ve suçun kanun maddesi ile soruşturma neticesinde elde edilen deliller ilişkilendirilerek şüphelinin yargılanması talep edilir. İddianame düzenlenmesi, suç işlendiğine dair yeterli şüphe olduğu anlamına gelir. Yeterli şüphe, suç şüphesi altındaki kişinin yargılama neticesinde mahkum olma ihtimalinin, beraat etme ihtimalinden yüksek olmasıdır. Savcılık ceza davası açmak için yeterli şüphe mevcut olmadığı kanaatindeyse kovuşturmaya yer olmadığı (takipsizlik) kararı vermelidir.

Savcılık tarafından iddianameyle ceza davası açılan mahkeme, iddianamede eksiklikler bulunması halinde, mahkemeye verilmesinden itibaren 15 gün içinde iddianamenin kabulü veya savcılığa iadesine karar verir. Savcılık, mahkemenin iade kararına itiraz edebilir veya kararda belirtilen eksiklikleri gidererek yeniden bir iddianame düzenleyerek dava açar. Davanın açıldığı mahkeme, iddianameyi kabul ettiği taktirde duruşma hazırlığı işlemlerini yapar, duruşma günü belirler ve tarafları çağırır. Sanık tutuklu ise cezaevine müzekkere yazarak sanığın duruşmada hazır bulundurulmasını emreder.

Ceza Davası Ne Kadar Sürede Açılır?

Bir suç nedeniyle şikayetçi olduktan sonra ceza davasının ne zaman açılacağı yapılacak soruşturma işlemlerinin mahiyetine bağlıdır. Tanık, sanık ve şikayetçi sayısının fazlalığı nedeniyle ifade alma işlemlerinin fazlalığı, başka kurumlardan getirtilecek belge ve bilgilerin varlığı, bilirkişi raporu alınması vb. sebeplerle olayın özelliğine göre ceza davasının açılması süresi uzayabilir veya kısalabilir.

Müşteki, şikayet hakkını kullandıktan sonra savcılığın soruşturması birkaç günde sonuçlanabileceği gibi birkaç yıl da sürebilir. Savcılığın soruşturmayı neticelendirmesi için belirlenmiş azami bir soruşturma süresi yoktur. Her soruşturmanın özelliğine göre soruşturma süresinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Ortalama olarak bir ceza davasının 6 aylık bir sürede açıldığını söylemek mümkündür.

Ceza Davasında Şikayet ve Şikayetten Vazgeçme

Soruşturma veya kovuşturma aşamasında bir suçun mağduru veya zarar göreni olarak şikayetçi olan kişiler “katılan” sıfatıyla ceza davasına müdahale talebinde bulunabilirler. Şikayetçi taraf, müdahale talebinde bulunduktan sonra ceza davasında kamusal iddia makamı olan savcılığın yanı sıra bireysel iddia makamı sıfatıyla yargılamada yer alır. Yargılama boyunca yapılan işlemlere ilişkin görüşünü mahkemeye bildirir, delilleri tartışabilir, itirazlar ileri sürebilir, usulüne uygun olarak tanık, sanık veya diğer kişilere sorular sorabilir.

Şikayetten vazgeçme veya şikayeti geri alma, takibi şikayete tabi suçlar açısından ceza davasının düşmesi sonucunu doğururken, takibi şikayete bağlı olmayan suçlar açısından kamu davasının düşmesi sonucunu doğurmaz. Şikayetini geri alan müşteki, ceza davasına “katılan” sıfatıyla iştirak edemez. Şikayetten vazgeçen, ceza yargılaması neticesinde verilen kararı beğenmese bile itiraz, istinaf ve temyiz hakkı yoktur. Müşteki, şikayetini geri almakla tüm bu haklarından feragat etmiş olur.

Savcılık, şikayet geri alınsa dahi takibi şikayete bağlı olmayan suçlara ilişkin ceza davalarını hüküm kesinleşinceye kadar kendiliğinden takip etmek zorundadır. Ceza hukukunda, kamu davasının mecburiliği ilkesi vardır. Yani, savcılık suç işlenmişse kamu davası açmak ve açtığı kamu davasını sonuna kadar takip etmekle yükümlüdür.

Ceza Davalarında Arabuluculuk/Uzlaştırma Mümkün mü?

Arabuluculuk, ceza davalarında değil özel hukuk davalarında uygulanan mahkeme dışı bir uyuşmazlık çözüm metodudur. Ceza davalarında uzlaştırma kurumu yoluyla tarafların uzlaşması sağlanmaya çalışılır.

Uzlaştırma, sadece bazı suçlarda mümkündür. Asliye ceza mahkemesi yetkisine giren bazı suçlar uzlaşmaya tabidir. Ancak, bazı durumlarda ağır ceza mahkemesinde suç vasfının değişmesi nedeniyle ceza dava dosyası uzlaştırma bürosuna gönderilebilmektedir.

Ceza Davasında Savunma Nasıl Yapılır?

Soruşturma aşamasında “şüpheli” olan kişi, ceza davası aşamasında “sanık” olarak nitelenir. Sanık hakkında ceza mahkemesinde yargılama yapılarak beraat, mahkumiyet veya başkaca bir karar verilebilecektir. Sanık, ceza davası yargılamasında tüm safhalarda kendini yazılı veya sözlü olarak savunabilir.

Ceza davasında suç konusu olayın nasıl meydana geldiğini taraflar anlatır. Olayla ilgili söyleyecekleri ‘beyan delili’ olarak kabul edilen kişiler olayı doğrudan mahkemeye anlatır. Avukat, savunmanın hukuki yönüyle ilgilidir, tarafların yerine geçerek suç konusu olayı anlatamaz. Ancak avukat, olaya ilişkin beyanları değerlendirebilir, anlatımlardaki çelişkileri tartışabilir. Savunduğu tarafın iddiasını doğrulayan argümanları ortaya koyabilmek için alınan beyanları tekrar ifade edebilir.

Duruşmalar, yargılamanın sözlü bölümüdür. Duruşmada savunma yapılır, iddialar ileri sürülür, deliller tartışılır; sanık, müşteki ve tanıklar dinlenir. Duruşmada sarfedilen sözler, talepler, yapılan işlemler, iddia ve savunmalar ana hatlarıyla duruşma tutanağına geçirilir. Ceza davasında savunmalar da esas olarak duruşmalarda sözlü olarak yapılır. Sanığın ilk duruşmada sorgusu yapılır ve sanığa kendini savunma fırsatı verilir. Bununla birlikte sanık ve avukatı yargılamanın her aşamasında duruşmada savunma yapabilir. Hatta duruşma aralarında mahkemeye yazılı savunma da verilebilir. Yargılamanın karar aşamasında son savunma ve son söz hakkı sanığa aittir.

Ceza Davası Savunma Dilekçesi

Ceza davasında savunma, mahkemeye dilekçeler vermek suretiyle yazılı olarak da yapılabilir. Ancak, ceza davasında verilen savunma dilekçesinin mahkeme tarafından dikkate alınabilmesi için teknik hususlara dikkat edilmesi gerekir. Savunma dilekçesinde, sanığın lehine olan hususlar, deliller arasındaki çelişkiler, olayın nitelenmesine ilişkin hukuki görüşü destekleyen emsal yargı kararlarına yer verilmelidir.

Savunma dilekçesi, bazen yarım sayfa olabileceği gibi bazen sayfalarca yazı içerebilir. Olayın özelliklerine göre nasıl bir dilekçe yazılacağına avukatınızla birlikte karar vermelisiniz.

Ceza davası örnek savunma dilekçesine şurdan ulaşılabilir: Ceza Davası Savunma Dilekçesi Örneği

Ceza Dava Dosyası Örneği Nasıl Alınır?

Ceza dava dosyası örneği davanın açıldığı ceza mahkemesinden alınabilir. Yargılamanın tarafı olan kişiler, yani müşteki veya sanık ceza dava dosyasının bir örneğini alabilir. Dosyanın tarafı olmayan kişiler örnek alma hakkına sahip değildirler.

Dosyadan örnek alma, ceza davası dosyasına bir dilekçeyle başvurarak talepte bulunmak suretiyle yapılır. Soruşturma aşamasında savcılıktan, ceza davasının açıldığı kovuşturma aşamasında mahkemeden talepte bulunularak dosyanın fotokopisi alınır.

Mahkemede Avukatsız Savunma

Mahkemede avukatsız savunma, birçok hak kaybına yol açabilir. Bu nedenle, kendisine özel bir avukat tutacak gücü olmayan kimseler duruşmada veya duruşma dışında mahkemeye dilekçeyle başvurarak barodan tayin edilen bir avukatın hukuki yardımından ücretsiz yararlanmalıdır.

Bir avukatın hukuki yardımından yararlanmak istemeyen kişiler, öncelikle ceza dava dosyasının bir örneğini yukarıda açıkladığımız şekilde almalıdır. Hakkındaki suçlamalar ve dayanağı olan deliller incelenmeli gerçek durumu yansıtmayan deliller savunma yoluyla mahkemeye bildirilmelidir.

Ceza Davasında Tutuksuz Yargılanma

Sanığın tutuksuz yargılandığı ceza davalarında sanık duruşmalara katılmak istemeyebilir. Duruşmalara iştirak etmek istemeyen sanık, mahkemeden “duruşmadan vareste tutulma” kararı verilmesini istemelidir. Ancak, duruşmadan vareste tutulma kararının verilebilmesi için sanığın sorgusu yapılmış olmalıdır. Mahkeme, sanığın talebi üzerine duruşmadan vareste tutulması kararı verirse, artık sanığın duruşmalara katılması zorunlu değildir. Bu durumda sanık yerine sadece ceza avukatının duruşmayı takip etmesi yeterli olacaktır.

Ceza Davası Ne Kadar Sürer?

Ceza davasının ne kadar süreceği ceza dava dosyasının kapsamına bağlıdır. Müşteki, sanık ve tanık sayısı, toplanacak diğer delillerin çeşitliliği, olay mahalinde keşif yapılıp yapılmayacağı, bilirkişi raporu alınıp alınmayacağı gibi etkenler ceza davasının süresini belirler.

Ortalama olarak 2-3 sanık, 1 müşteki, 2 tanık dinlenecek bir yerel mahkemede ceza davası yaklaşık olarak 2 yıl sürmektedir. 2 yıllık süre delillerin toplanmasında güçlük çıkması halinde uzayabilmektedir. Örneğin, tanıklara ulaşılaması halinde zorla getirme kararı verilmektedir. Buna rağmen kolluk güçleri ilgili kişinin adresine ulaşmasına rağmen zorla getirmeyi fiilen uygulamayabilmektedir. Bu durumda ceza davalarının uzaması nedenlerinden biridir.

Ceza Davalarının Aşamaları

Ceza davasının aşamaları şu şekildedir:

  • Soruşturma aşaması: Soruşturma, ceza davasının açılmasından önceki aşamadır. C.Savcılığı suç işlendiğini öğrendiğinde soruşturmaya başlar, şüpheli hakkında bir iddianame düzenleyerek ceza mahkemesine verir. İddianamenin mahkeme tarafından kabulüyle soruşturma biter kovuşturma başlar.

  • Kovuşturma aşaması: Kovuşturma aşaması ceza davasının açıldığı ve yargılamanın yapıldığı aşamadır.

  • İstinaf aşaması: Yerel mahkeme hükmü taraflarca beğenilmediği takdirde, hükme karşı 7 gün içerisinde istinaf başvurusu yapılabilir. İstinaf başvurusu üzerine İstinaf mahkemesinde yerel mahkemede verilen hükmün istinaf incelemesi yapılır.

  • Temyiz aşaması: İstinaf mahkemesinin verdiği karar taraflarca beğenilmediği takdirde, koşulları varsa, karar aleyhine temyiz başvurusu yapılır. Temyiz başvurusu üzerine yüksek mahkeme olan Yargıtay temyiz incelemesi yapar.

Ceza Davası Zamanaşımı Süresi

Ceza davasında iki tür zamanaşımı vardır:

  • Dava Zamanaşımı: Dava zamanaşımı, suçun işlenmesinden itibaren başlar, ceza davasında verilen hüküm kesinleşmesine kadar devam eden bir süredir. Bu süre içerisinde mahkeme karar vermeli, mahkemenin verdiği bu karar da aynı süre içerisinde kesinleşmelidir. Aksi takdirde, ceza davasının düşmesi söz konusu olur. Örneğin, 5237 sayılı TCK’da ceza davası açısından en az zamanaşımı süresi 8 yıldır. Ceza davası 8 yıllık zamanaşımı süresi içinde bitirilmediği takdirde, davanın düşmesi kararı verilmelidir.

  • Ceza Zamanaşımı: Ceza zamanaşımı, ceza davasının kesinleşmesinden itibaren başlar belli bir süre geçmesiyle hükmün infaz edilmemesidir. 5237 sayılı TCK’ya göre en az ceza zamanaşımı süresi 10 yıldır. Yani, ceza zamanaşımı 10 yıl olan hükümler, bu sürenin geçmesiyle artık infaz edilmezler.

Ceza Davasında Maddi ve Manevi Tazminat Talebi

Ceza davasında maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulamaz. Ceza davası, iddianameyle sınırları belirlenmiş bir uyuşmazlığı çözmek üzere açılır. Ceza yargılaması, bir fiilin suç teşkil edip etmediği, suç teşkil ediyorsa fiilin kim tarafından işlendiği ve cezasının ne olduğunu belirlemek üzere yapılır.

Ceza davası henüz kesinleşmeden veya kesinleştikten sonra ayrı bir tazminat davası açılarak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulabilir.

Ceza Davalarında İstinaf Süresi

Ceza davalarında verilen kararlara karşı istinaf ve itiraz kanun yollarına başvurma süresi kararın öğrenilmesinden itibaren 7 gündür.

Karar, sanığın yokluğunda verilmişse bu süre tebliğ ile işlemeye başlar. Karar duruşmada öğrenilmişse, bu öğrenme tarihinden itibaren istinaf veya itiraz süresi işlemeye başlar.

Ceza Davası İstinaf Dilekçesi

İstinaf veya itiraz başvurusu kararı veren mahkemeye verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt katibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Beyanda bulunulması halinde tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hakim onayladıktan sonra başvuru yapılmış sayılır.

İstinaf dilekçesi, ceza davası neticesinde verilen hükmün neden hukuka aykırı olduğunu gerekçeli bir şekilde açıklamalıdır.

Ağır Ceza Mahkemesinin Görevine Giren Ceza Davaları

Ağır ceza mahkemesinin görevine giren ceza davaları şu suçlarla ilgilidir:

Asliye Ceza Mahkemesinin Görevine Giren Ceza Davaları

Asliye ceza mahkemesinin bakmakla görevli olduğu ceza davalarına ilişkin suçlar şunlardır:

Ceza Davası Yargıtay Kararları


Ceza Davası Yargılamasının ve Hükmün Konusu Nedir?

A. Hükmün Konusu

Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar/eylemlerin, kanıtlarla (mevcut delillerle) ilişkilendirilerek açıklanması gerektiği belirtilmiştir (m. 175/4). Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225. maddesine göre ise, hükmün konusu, iddianamede öğeleri gösterilen suça ilişkin eylem(ler) (fiiller)dir. Hükmün konusunu, iddianamede sınırları belirtilerek dava konusu yapılan olay/eylem(ler) oluşturur. Bu madde ile ilgili hükümet tasarısı gerekçelerinde de belirtildiği gibi, kamu davasının konusu ile hükmün konusu maddi olay bakımından aynıdır. Mahkeme ‘davasız yargılama olmaz’ ilkesi uyarınca yargılamayı, iddianamede açıklanan eylem/olay ya da eylemler/olaylar konusunda yapabilir. Mahkeme, sanığın (failin), iddianamede ceza davasının konusu yapılmamış eylemlerini kapsayacak biçimde yargılama yapamaz.

B. Eylem Kavramı

İddianamede açıklanan eylem ya da eylemler hükmün/ceza davasının konusudur. Bu durumda, ceza yargılamasının/hükmün konusu, iddianamede gösterilen eylem(ler)in ne olduğu gözetilerek belirlenecektir. İddianamede gösterilen eylem (fiil) kavramını geniş anlamak gerekir. İddianamede, failce önceden yaşanan tarihsel olayın; bireyselleştirilerek hikaye/tasvir edilip açıklanan dışa yansımış maddi olayın bütününü, ceza yargılamasının/hükmün konusunu oluşturan eylem ya da eylemler olarak kabul etmek gerekir. Başka bir söyleyişle, iddianamede açıklanan maddi olayın bütünü içinde, ceza hukukuna aykırı düşen ve bu nedenle cezalandırılabilir nitelikte olan eylem(ler), davranış(lar) ceza yargılamasının/ hükmün konusu olacaklardır.

Böylece, ceza yargılamasının/hükmün konusunu sınırlayan, iddianamede açıklanan dış dünyaya yansımış, maddi insan davranışlarından oluşan olayların bütünüdür. Yargılama makamı, bunların içinden cezai yaptırım konusu olanları açıklayıp yargılayacaktır.

C. Ceza Yargılamasının Konusu

Ceza yargılamasının konusu deyince, bir ceza davası açıldığı zaman, bu dava ile ilgili olarak mahkemeden ne istendiği, hangi kişi(ler) ya da olay(lar) yargılamaya konu olacak ve hükmün konusunu oluşturacak, bunlar akla gelmektedir. Bu nedenle, ceza yargılamasının konusu bir ceza uyuşmazlığıdır. Ceza yargılamasında, mahkeme, ancak bir ceza davası açıldığında, bu dava yoluyla önüne getirilmiş ceza uyuşmazlığı konusunda yargılama yaparak karar verebilir (CMK m. 225). Davasız yargılama yapılamaması başka bir söyleyişle ‘davasız yargı olmaz’ ilkesi, mahkemenin açılmamış bir davaya bakmasını yasaklamaktadır. Davasız yargılama yapılamaması ilkesinin iki öğesi (unsuru) bulunmaktadır. Bunlar kişi ve eylem öğeleridir.

Bir ceza yargılamasının, bir kesin hüküm (yargı) ile sona ermesinin özelliklerinden biri de, kesin hükmün (yargının) otoritesinin korunması ve değerliliğidir. Bu da kesin hükmün (yargının) yerine getirilebilmesi ve göz önünde tutulabilmesi sonucu aynı suçtan dolayı aynı sanık aleyhine tekrar ceza davası açılamamasıdır (CMK m. 223/7). Bir kimse hakkında aynı eylemden (fiilden) dolayı açılmış bir dava varsa yeni bir dava açılamaz. Yine bir kimse hakkında bir eylemden dolayı yapılan yargılama sonunda verilmiş kesin hüküm (yargı) bulunuyorsa, aynı eylemden dolayı ikinci defa yargılama yapılamaz. Bir kimse hakkında aynı eylemden dolayı bir kez yargılama yapılabilir (Özbek, Veli Özer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Ankara 2006, s.88). Bu tekrar yargılamama ilkesi Latince ‘ne (non) bis in idem’ olarak adlandırılmaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223. maddesinin 7. fıkrası bunu ‘Aynı fiil nedeniyle, aynı sanık için önceden verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava varsa davanın reddine karar verilir’ diye ifade etmiştir. Ne bis in idem ilkesine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 7 numaralı ek protokolünde de yer verilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 7 numaralı protokolün 4. maddesinde, ‘Hiç kimse, bir devletin yasaları veya ceza yargılaması uyarınca daha önce kesin olarak beraat ettiği (aklandığı) ya da hüküm giydiği (mahkum olduğu) aynı eylemden ötürü aynı devletin ceza mahkemeleri tarafından yeniden yargılanamaz ve cezalandırılamaz’ hükmü bulunmaktadır.

Ceza yargılaması konusunu oluşturan bir eylem/olay hakkında kesin hüküm verilmiş olması durumunda, aynı eylem/olay hakkında yeniden dava açılamaz ve yargılama yapılamaz. Bir ceza davası sonucunda iki şekilde kesin hükme (yargıya) varılabilir. Birincisi, hükme karşı yasa yoluna gidilemeyecekse, ‘biçimsel kesinleşme yoluyla’ kesin hükme ulaşılmış olur. İkincisi ise, hükümle maddi hukuka ilişkin hukuki sonuçlar, geleceğe yönelik olarak saptanmış ya da reddedilmişse, ‘maddi kesinleşme yoluyla’ kesin hükme varılmış olur. Örneğin ceza yargılamasında verilen durma kararları, bir uyuşmazlığın hukuki sonuçlarını geleceğe yönelik olarak çözümlemediği için kesin hüküm olarak değerlendirilemez. Maddi anlamda kesin hüküm için, biçimsel kesinleşme daima zorunludur. Ceza yargılaması konusu olan bir uyuşmazlık hakkında kesin hüküm (yargı) bulunduğunu kabul etmek için, ‘eylemin aynı’, ‘kişinin (sanığın) aynı’, ‘konunun (davanın) aynı’ olması gerekir. Yargıtayımız da kesin hükmün söz konusu olabilmesi için kişinin ve eylemin aynı olması gerektiğini kararlarında açıkça vurgulamıştır. Eylem, uyuşmazlık konusu olan olaydır. Eylemin aynı olması, insan davranışı olan olayın aynı olmasıdır. Eylemin hukuksal nitelendirilmesi değildir. Mahkeme, önüne getirilmiş eylemi her bakımdan incelemiş ve ona bir hukuksal tanı koymuştur. Bu demektir ki bütün öteki hukuki nitelendirmelere uymadığını kabul etmiştir. Eylemin aynılığı, iddianame ile bağlantılıdır. İddianamede sınırı çizilen eylem esas alınır. Eylemin nitelendirilmesi değişse de, iddianamede belirtilen olaylar ile bunların içinde olan suçun maddi unsuru, ikinci bir dava konusu yapılamaz. Bir eylemden ceza davası açılmış ise, aynı kişi ve eylem için bir ceza davası daha açılması kabul edilemez. Bu da yargılama birliği ilkesinin bir sonucudur. Uyuşmazlık bir mahkemenin önündedir. Bu mahkeme/yargıç yargılama organı adına yargılama yapmaktadır. Yargının değerlilik otoritesinin bir çeşidi olarak ‘Ne bis in idem’ diye ifade edilen bu kural yargılama hukukunun ana ilkelerindendir. Kanunlarda açıkça yazılı olmadan da yaşayan hukuk normu olarak uygulanan ve doktrinde de kabul olunan bu ilke 1973 yılında yasamıza girmiştir (Ceza Genel Kurulunun 2015/911 E-2016/1 K).

Avukatın Ceza Davası Duruşmasına Çağrılmaması

Konut dokunulmazlığının ihlali suçundan başlatılan soruşturma sırasında sanık avukatının vekaletname sunarak polis merkezinde ifade alma işlemine katıldığının anlaşılması karşısında, yargılama aşamasında yerel mahkemece duruşma gününün sanık avukatına bildirilmesi Tebligat Yasasının 11. maddesi ve adil yargılama hakkının bir gereği ise de; zorunlu avukatlık kapsamında yer almayan inceleme konusu suç bakımından yargılama sırasında sanığa yasal hakları eksiksiz olarak hatırlatıldıktan sonra sanığın; “Müdafii talebim yoktur, savunmamı kendim yapacağım” şeklindeki anlatımı sonrasında savunmasının alınmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu uygulamada, sanığın avukat yardımından yararlanmak istemediği yönündeki açıkça ortaya koyduğu iradesi karşısında savunma hakkının kısıtlanmasından ve adil yargılama ilkesinin ihlal edildiğinden söz edilemeyecektir.

Bununla birlikte, yargılandığından haberdar olan sanığın devam eden yargılamada avukatına kendisine hukuki yardımda bulunması için özel bir talimat vermediği de anlaşılmaktadır. Keza sanık avukatı sanığın sorgusunun yapıldığı oturumdan sonraki oturumlara da iştirak etmemiştir. Özünde özel hukuk ilişkisi olan sanık ve vekaletnameli avukat arasındaki ilişkinin devam edip etmediğini kontrol etmek mahkemenin görevleri arasında bulunmadığından sanığın avukat yardımından yararlanmak istemediğini ortaya koyan açık iradesine üstünlük tanımak mahkemenin izleyeceği en doğru yoldur. Bu nedenle, sanığın avukatı yardımından yararlanmak istemediğini ortaya koyan açık iradesi karşısında yerel mahkemece sanık avukatının devam eden yargılamaya çağrılmamasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır (YCGK-Karar : 2012/139).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS