Kasten Öldürme Suçu Nedir? (TCK 81)
Kasten insan öldürme suçu, bir başkasının hayatına kasten son verilmesidir. Kasten öldürme suçunun temel şekli TCK md. 81’de, nitelikli şekli de TCK md.82’de düzenlenmiş olup suç ile korunan hukuki değer kişilerin yaşam hakkıdır.
İnsan yaşamına trafik kazası, iş kazası, doktor hatası vb. gibi nedenlerle taksirle son verilmesi halinde taksirle öldürme suçu meydana gelir. Kasten öldürme suçunun meydana gelebilmesi için failin bilerek ve isteyerek bir insanın yaşamına son vermesi gerekir.
5237 sayılı TCK’nın 81. maddesine göre, kasten adam öldürmenin basit şeklinin cezası müebbet hapis cezasıdır.
Kasten Öldürme Suçu Kime Karşı İşlenebilir?
Kasten öldürme suçu, sağ doğan ve yaşayan her insan aleyhine işlenebilen serbest hareketli bir suçtur. Ana rahmindeki cenin hukuken insan olarak kabul edilmemektedir. Ana rahmindeki on haftadan fazla ceninin varlığına kasten son verilmesi halinde ancak (TCK 99)’da tanımlanan “Çocuk Düşürtme Suçu” meydana gelir. Bu nedenle, bir insanın doğduktan hemen sonra yaşam şansının az olması veya hayatta kalmayacağının kesin olması gibi şartlar olsa bile, sağ doğan bebeğin hayatına son verilmesi halinde fail kasten adam öldürmenin cezası ile cezalandırılır.
İnsan öldürme suçunu işleyen kişi başka bir kimsenin hayatına son vermelidir. Kendi hayatına son verdiği takdirde, yani intihar ettiği takdirde, intihar edeni bir başka kimsenin yönlendirmesi söz konusu ise, intihara yönlendiren kişi kasten adam öldürmenin cezası ile değil, (TCK 84) gereği “İntihara Yönlendirme” suçunun cezası ile cezalandırılır.
Kasten Öldürme Suçu Nasıl İşlenir?
Kasten öldürme suçu, TCK’da serbest hareketli bir suç olarak tanımlandığı için hem icrai bir hareketle hem de ihmali bir hareketle işlenebilir. TCK, icrai hareketin şekli konusunda herhangi bir sınırlama getirmediğinden herhangi bir icrai hareketle insan yaşamına son verilmesi halinde fail kasten adam öldürmenin cezası ile cezalandırılır. Yani, yumrukla insan öldürmek de silahla insan öldürmek de kasten adam öldürmenin cezası ile cezalandırılır.
İhmali bir davranışla da insan öldürmek mümkündür. İhmali bir davranışla insan öldürme halinde de fail kasten adam öldürmenin cezası ile cezalandırılır.
Silahla Kasten Öldürme Suçu ve Cezası
Silah kavramı, TCK uygulamasında çok geniş bir tanıma sahiptir. Silah kavramının ne anlama geldiği TCK’nın 6/1-f maddesinde açıklanmıştır. Buna göre, klasik bir şekilde tabanca, tüfek, bıçak gibi aletlerin silah kavramına dahil olduğundan kuşku yoktur. Ayrıca, suçta elverişli şekilde kullanıldığı takdirde, kalem, tırnak makası, araba anahtarı vs. gibi sınırsız sayıdaki araç silah olarak kabul edilmektedir.
Silahla kasten adam öldürmenin cezası, suçun temel şeklinin cezası olan müebbet hapis cezasıdır. Silahla veya silahsız bir şekilde insan öldürmenin temel cezası aynıdır. Silahla adam öldürme suçu, suçun temel şekli içinde mütalaa edilmektedir.
Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla İşlenmesi
İhmal suretiyle adam öldürme suçu ve cezası, (TCK 83)’te düzenlenmiştir. Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi halinde, ihmal suretiyle işlenen icrai bir suçtan bahsedilir. Bu durumda, icrai hareketle işlenebilen bir suç ihmali bir hareketle işlenmekte, ancak ihmali hareket icrai harekete eşdeğerde olduğu için fail kasten adam öldürme suçunun cezası ile cezalandırılmaktadır. İhmali bir davranışla ölüme neden olan failin kasten adam öldürme suçu nedeniyle cezalandırılabilmesi için şu koşullardan herhangi birinin tek başına varlığı yeterlidir:
-
İhmali davranışla ölüme neden olan şahsın sözleşmeden doğan bir yükümlülüğü olmasına rağmen buna aykırı olarak ihmalde bulunması: Örneğin, bir doktorun ameliyat sırasında oluşan kanamayı kasten durdurmaması veya bir bakıcının özbakım yapamayan yaşlı bir kadına günlerce yemek vermemesi.
-
İhmali davranışla ölüme neden olan kişinin yasadan kaynaklanan bir yükümlülüğe aykırı olarak ihmalde bulunması: Örneğin, Türkiye’de bu konuya örnek olarak yaşanan bir vakıada anne 2 aylık bebeğini evde yalnız bırakarak ailesinin yanına günlerce süren bir tatile gitmiş ve bebek açlıktan ölmüştür. Bu somut örnekte yasadan kaynaklanan yükümlülüğünü ihmal eden anne kasten adam öldürme suçunun cezası ile cezalandırılarak müebbet hapis cezası verilmiştir.
-
İhmali davranışla ölüme neden olan şahsın önceki hareketi başkalarının hayatı için tehlikeli bir durum yaratmasına rağmen daha sonra ihmalde bulunması: Örneğin, bir trafik kazası neticesinde çarptığı kişi yaşadığı halde olay yerinden kaçarak yaralının kan kaybından ölmesine neden olan kişi bu suç nedeniyle cezalandırılır.
Hemen belirtmek gerekir ki, failin ihmal suretiyle adam öldürme suçundan cezalandırılabilmesi için neticeyi engelleme imkanının olması gerekir. Fail, ölüm neticesinin meydan gelmesini engelleyebilecek imkana sahip olduğu halde ölüme neden olan ihmali davranışı gerçekleştirirse cezalandırılacaktır.
İhmal suretiyle (belli bir yükümlülüğün ihmali suretiyle) kasten adam öldürmenin cezası, temel ceza olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 20 yıldan 25 yıla kadar hapis cezası, müebbet hapis cezası yerine 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası, diğer hallerde ise 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına hükmedilebilir. Ancak, bu ceza indirimlerini yapmak mahkemenin takdirindedir. Mahkeme olayın oluş şekli, özellikleri, failin kastının yoğunluğu vb. gibi nedenlerle hiçbir indirim yapmadan da karar verebilir. Örneğin, bebeğini evde bırakıp tatile giderek ölüme neden olan anne hakkında müebbet hapis cezası verilmiş ve bu maddede bahsedilen hiçbir indirim hükmü uygulanmamıştır.
Tasarlayarak (Taammüden) Kasten Adam Öldürme Suçu ve Cezası
Tasarlayarak (taammüden) kasten adam öldürme suçu, (TCK 82/1-a) maddesinde düzenlenmiş olup suçun nitelikli hallerinden en önemlisidir. Tasarlama kavramının ne olduğu kanunda açıklanmadığından kavram Yargıtay kararları ile açıklığa kavuşmuştur. Yargıtay’a göre, fail suç işleme kararı aldıktan sonra araya zaman girmesine rağmen suç işleme kararından vazgeçmeyip soğukkanlı ve planlı bir şekilde fiili işlerse tasarlayarak insan öldürme suçu işlemiş olur.
Fail, bir kimsenin yaşam hakkını ortadan kaldırmak üzere sebatla ve şarta bağlı olmadan karar vermiş, eylemi düşünüp planlamış, makul bir süre geçip ruhsal sakinlik gerçekleştiği halde kararından vazgeçmeyerek insan öldürme eylemini planladığı şekilde gerçekleştirmiş ise tasarlayarak insan öldürme suçu işlenmiş olur.
Tasarlama; ani kast türünün dışında kalmakta, düşünce kastına girmektedir. Hukuki niteliği öğretide tartışmalı ise de, Yargıtay’ın duraksamasız uygulamalarına göre, tasarlamadan bahsedilebilmesi için:
1-Failin bir kimsenin yaşam hakkı veya vücut bütünlüğüne karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermesi,
2-Failin düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması,
3-Failin gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi gerekmektedir.
Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail, bu süre içerisinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut kanıtlarla saptanmalı, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır. (Yargıtay CGK -Karar: 2012/227)
Tasarlayarak öldürme suçunun cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
Tasarlayarak Kasten Öldürme Suçunda Haksız Tahrik: Tasarlama ile haksız tahrikin bir arada uygulanıp uygulanmayacağı konusu öğreti ve uygulamada tartışmalı olmakla birlikte, failin, haksız tahrikin doğurduğu hiddet veya şiddetli elem nedeniyle adam öldürmeye karar vermesi ve suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapması, bütün tasarlama süreci boyunca hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında bulunması, bir başka anlatımla maruz kaldığı tahrik ile işlediği suç arasında nedensellik ilişkisi bulunması halinde tasarlayarak öldürme suçlarında haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir (YCGK-K.2012/258).
Canavarca Hisle ve Eziyet Çektirerek Adam Öldürme Suçu ve Cezası
Suçun bu hali TCK’nın 82/1-b maddesinde düzenlenmiştir. Canavarca his, bir insan ölümünden zevk alınmasıdır. Mağdurun ölürken acı çekmesinden failin zevk alması ve fiilini buna göre icra etmesidir. Yargıtay kararları, canavarca hissi, toplumun ortak bilincinin ve vicdanın kabul edemeyeceği vahşi bir kötülük olarak tarif etmektedir.
Eziyet çektirmek ise, mağdurun acı ve ızdırap duyması, acı çektirilerek zamana yayılmış bir şekilde mağdurun hayatına son verilmesidir.
Suçun bu nitelikli halinin cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
Öğretide, canavarca hisle öldürme, “Bir insan yaşamının ortadan kaldırılmasından duyulan zevki tatmin etmek için öldürme”; “Kana susamışlık ve olağan dışı vahşi ve insafsız bir zihniyetin hâkimiyeti altında öldürme”; “Öldürmekten haz duymak, acı vererek öldürmekten zevk alma için öldürme”; “Acıma duygusu olmaksızın öldürme” ; “İnsanın hayvanlığını, vahşiyane hissini ve kan dökme istidadını gösterir şekilde öldürme” ; “Acıma, merhamet duygusu olmaksızın, mağduru fiziksel veya ruhsal acı yaşatarak, vahşice bir yöntemle öldürme” şeklinde tanımlanmaya çalışılmıştır. Manzini’ye göre failin kasten öldürme eylemi ile onu bu eyleme iten neden arasındaki ölçüsüzlük-oransızlık, eylemin canavarca işlendiğini ortaya koyan en nesnel ölçüttür.
Çeşitli yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürmek, silahı denemek maksadıyla öldürmek gibi hâller sadist bir duygu ve düşüncenin eyleme egemen olması bakımından “canavarca his ile” öldürmeye örnek oluştururlar. Benzer biçimde belli toplumsal sınıflara ya da farklı inanç veya mezhep gruplarına duyduğu hınç nedeniyle öldürme, canavarca his sevki ile öldürme suçunu oluşturur (YCGK-K.2018/668).
Kan Gütme Saikiyle Adam Öldürme Suçu ve Cezası
Suçun kan gütme saikiyle işlenmesi için önceden işlenmiş bir adam öldürme suçu olması gerekir. Fail önceden bir yakınının öldürülmesine cevap olarak öldüren kişi veya kişinin yakınlarından birini öldürmesidir. Fail, kan gütme saikiyle, adeta bir görev bilinciyle hareket ederek suçu işlemektedir. TCK’nın 82/1-j maddesinde suçun bu nitelikli haline yer verilmiş olmasının nedeni, çağdışı sosyal değerlerin ortadan kaldırılmaya çalışılması olarak açıklanmaktadır.
Kasten öldürme suçunun kan gütme saikiyle işlendiğinin kabulü için aşağıdaki şartlarınn gerçekleşmesi gerekir:
a- Olaya neden olan önceki olay, ölümle sonuçlanmış olmalıdır.
b- Fail, önceki suçun failini veya onun mensubu bulunduğu grup ya da aileden birisini, öç alma duygusuyla ve bir görev bilinciyle öldürmelidir.
c- İlk öldürülenle ikinci suçun faili arasında kan hısımlığı şart olmayıp, suçun münhasıran kan gütme saikiyle işlenmesi yeterlidir.
d- İlk öldürme olayıyla ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir süre geçmeli, bu süre içinde fail, ilk öldürme olayından duyduğu her türlü acı, kızgınlık ve öfkeden arınarak geleneklerin etkisiyle bir görevi yerine getirme istek ve bilinciyle harekete etmelidir.
Kasten öldürme suçunun kan gütme saikiyle işlendiğinin kabulü için ilk öldürme olayıyla ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir sürenin geçmesi gerektiği kural olarak kabul edilmiş ise de, Ceza Genel Kurulunun 12.11.1973 gün ve 321-688 sayılı kararında, ikinci öldürme fiilinin mağdurunun ilk öldürme fiilinin faili değil de onun bir yakını olması halinde, iki öldürme olayı arasında çok kısa bir zaman geçmiş olsa dahi, kan gütme saikiyle hareket edildiğinin kabulü gerektiği sounucuna ulaşılmıştır.
Fail, münhasıran kan gütme saikiyle değil, başka sebepler nedeniyle suçu işlediğinde, bu nitelikli halin uygulanması mümkün değildir. Failin, eylemi gerçekleştirmesinin bir başka sebebe bağlanamadığı, münhasıran kan gütme saiki ve görev bilinciyle kasten öldürme suçunu işlediği hallerde, kan gütme saikiyle öldürme gündeme gelecektir (YCGK-K.2014/1).
Kan gütme saikiyle kasten adam öldürme suçunun cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
“Namus Nedeniyle” ve Töre Saikiyle İnsan Öldürme Suçu ve Cezası
Namus cinayeti kavramı, maalesef yargısal uygulama sorunları yüzünden oluşmuş bir kavram olup yaşam hakkının ortadan kaldırılmasında sosyal bir argüman olarak kullanılmaktadır.
Suçun bu nitelikli hali, yani töre saikiyle insan öldürme suçu TCK’nın 82/1-k maddesinde düzenlenmiştir. Fail suçun bu halini işlerken mağdurun töreye aykırı hareket ettiği ve töre kuralları gereği mağdurun hayatına son verilmesi gerektiği düşüncesiyle hareket etmektedir. Bu nedenle töre saikiyle kasten adam öldürme suçunda TCK md. 29’da düzenlenen haksız tahrik hükümleri uygulanmaz. Töre saikiyle işlenen bu suçta, bireysel bir karardan ziyade aile, aşiret, köy vb. gibi geniş bir insan kitlesinin etkisi vardır.
Yargısal uygulamada “namus cinayeti” denilen insan öldürme şekli ile töre saikiyle insan öldürme şekli örtüşen ve ayrışan noktalara sahiptir. Yani, “namus cinayeti” olarak adlandırılan her cinayet, yargısal uygulamada töre saikiyle işlenmiş cinayet olarak kabul edilmemektedir. Yargıtay uygulamasına göre, örneğin eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ederek (TMK md. 185) kendi arzusuyla başka bir kişiyle cinsel ilişkiye girmesi ve diğer eş tarafından öldürülmesi halinde “namus cinayeti” söz konusu olduğu, failin haksız tahrik indiriminden yararlanabileceği kabul edilmektedir (Yargıtay CGK – 2011/130 karar). Yani, namus cinayeti olarak tarif edilen cinayetler kasten adam öldürme suçunun basit haliyle cezalandırılmaktadır. “Namus Cinayetinin” töre saikiyle işlendiği ispatlandığında, yani suçun bireysel bir kararla değil de daha geniş bir çevrenin kararıyla işlendiği ortaya çıktığında, namus saikiyle işlenen fiile töre saikiyle adam öldürme suçunun cezası verilmektedir.
Namus cinayeti olarak adlandırılan bu insan yaşamına son verme saiki, çağdışı bir yaklaşımla ceza hukuku tarafından ödüllendirilerek uygulamada adaletsiz haksız tahrik indirimi hükümlerinin uygulanmasına neden olmaktadır.
“Namus” kavramı; “bir toplum içinde ahlak kurallarına ve toplumsal değerlere bağlılık, iffet, doğruluk, dürüstlük”, “Töre cinayeti” kavramı ise; “bazı bölgelerde geleneksel anlayışlara uymama sebebiyle genellikle genç kız veya kadınların ailesinin kararıyla yine aileden biri tarafından öldürülmesi” şeklinde açıklanmaktadır. Bu tanımlamalardan, töre ve namusun, birbirlerine kısmen benzer ve yakın olmakla birlikte birbirlerinden ayırt edilmesi gereken farklı kavramlar olduğu görülmektedir. Töre belli koşullarda namusu da içine alan bir üst kavram ise de, öncelikle töre ve namus cinayetlerinin aynı kapsamda olmadığı belirtilmelidir. Ait olunan toplulukta geçerli ve herkes tarafından kabul edilen töre gereğince namus cinayeti işlenmesi olanaklı olup bu durumda kasten öldürme fiilinin töre saikiyle işlendiği kabul edilebilir. Ancak bununla birlikte toplumda “namus cinayeti” olarak adlandırılan her kasten öldürme eyleminin töre saikiyle işlenmediği ve bu tür eylemlerin kişilerin kendi namus anlayışının bir sonucu olarak ve töre ile yakından uzaktan ilgisi olmayacak şekilde gerçekleştirildiği de gözden uzak tutulmamalıdır. Töre saikiyle hareket ederek kasten öldürme suçunu işleyen fail, görev bilinciyle hareket etmekte ve hukuk düzenince uygun görülmeyerek cezalandırılan bu davranışı nedeniyle ait olduğu toplulukta saygınlık ve itibar kazanmakta, hoş görülmekte ve korunmaktadır. Oysa töre saikinden bağımsız olarak kendi namus anlayışının bir sonucu olarak kasten öldürme fiilini gerçekleştiren fail açısından aynı durum söz konusu olmamaktadır (CGK-K.2021/42).
Töre saikiyle kasten adam öldürme suçunun cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
Kamu Görevlisinin Kasten Öldürülmesi Suçu ve Cezası
Ceza hukuku uygulamasında kamu görevlisi kavramı, TCK md. 6-c maddesi esas alınarak belirlenmektedir. Buna göre kamu görevlisinin atanmış veya seçilmiş olması, geçici veya sürekli olması arasında bir fark yoktur. Dolayısıyla, bir davanın tanıkları, bilirkişiler, avukatlar, kamu görevlisi sayılmaktadır. Kuşkusuz tüm devlet memurları, belediye başkanları, il ve ilçe belediye meclis üyeleri ceza hukuku uygulamasında kamu görevlisi sayılmaktadır.
Suçun bu nitelikli halinin uygulanabilmesi için kasten adam öldürme suçunun kamu görevlisinin görevinden dolayı işlenmesi gerekir. Kamu görevlisinin görevi ile ilgili olmayan bir nedenden dolayı öldürülmesi halinde bu fıkra hükmü uygulanmaz. Kamu görevlisinin görevinden dolayı öldürülmesinin cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
Kasten Adam Öldürme Suçunun Kadına Karşı İşlenmesi ve Cezası (TCK 82/1-f)
Kasten öldürme suçunun kadına karşı işlenmesi nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. Öldürülen kadının özellikleri önemli değildir. Örneğin, hamile olması veya akrabalık ilişkisi olması sonucu değiştirmeyecektir. Fail suçun nitelikli haliyle cezalandırılacaktır.
Kasten öldürme suçunun kadına karşı işlenmesi halinde cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
Kasten Adam Öldürme Suçunun, Çocuğa veya Beden veya Ruh Bakımından Kendisini Savunamayacak Kişiye Karşı İşlenmesi ve Cezası
Çocuklar, gerek ruhsal gerekse bedensel gelişim aşamaları itibariyle yetişkinlere göre daha güçsüz ve savunmasızdırlar. TCK 82/1-e maddesi, hem çocuklara hem de beden ve ruh bakımından kendisini savunmayacak durumda olan kişilere karşı işlenen adam öldürme suçunu nitelikli hal olarak kabul etmiştir. Örneğin, yaşlı insanlar, görsel, işitsel veya ruhsal açıdan engelli insanlar beden ve ruh bakımından kendisini savunmayacak insanlardandır.
Hemen belirtmek gerekir ki herhangi bir insan da olayın özelliklerine göre beden ve ruh bakımından kendisini savunmayacak hale gelebilir. Örneğin, trafik kazası geçirerek yaralanmış bir kişinin parası alınarak öldürülmesi halinde bu madde hükümleri uygulanır. Suçun bu nitelikli halinin cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
Bazı durumlarda, mağdurun beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olup olmadığı Adli Tıp Kurumu’nun raporuyla tespit edilmelidir:
Gerekçede, maktulün geçirdiği felç sonucunda sakat kalması nedeniyle yatalak ve ağır derecede engelli olup, 42 kilogram ağırlığında, 65 yaşında ve çok zayıf olduğu belirtilmekte ise de; maktulün bu şekilde belirtilen rahatsızlığının 5237 sayılı Yasanın 82/1-e maddesi kapsamında “kendini savunamayacak ölçüde” olup olmadığına ilişkin dosyada bulunan maktule ait tüm evrakların kül halinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığı ilgili ihtisas dairesine gönderilerek rapor alınıp değerlendirilmesi ve buna göre sanığın hukuki durumunun tespiti gerekir (Y1CD-K.2020/1204).
Kasten Adam Öldürme Suçunun Üstsoy veya Altsoydan Birine veya Eş, Boşandığı Eşe veya Kardeşe Karşı İşlenmesi ve Cezası
Akrabalık ilişkisi olan kişinin öldürülmesi TCK 82/1-d maddesiyle suçun nitelikli şekli olarak kabul edilmiştir.
Altsoy ve üstsoydan kastedilen, kan akrabalığı ile oluşan ilişkidir. Yani, çocuklar, torunlar, torunların çocukları vs. altsoy; anne, baba, büyükanne, büyükbaba vs. üstsoy olarak kabul edilmektedir. Bu kişilere karşı işlenen suçlar TCK md. 82/1-d çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Sıhri hısımlık, yani evlenme ile kazanılan akrabalık ilişkileri bu tanım içinde değildir. Evlilik dışı çocuklar bu madde kapsamında değerlendirilmemektedir, ancak evlilik dışı çocuklar Medeni Kanun’nun öngördüğü şekilde “tanıma” yolu ile tanınmışsa bu madde hükümleri uygulanır.
Maddedeki kardeş teriminden kasıt, evlilik içinde doğmuş, anne bir veya baba bir kardeşi ifade etmektedir.
Eş veya boşandığı eşe karşı işlenen öldürme fiilleri de suçun nitelikli halleri olarak kabul edilmiştir. Eş teriminden kasıt, Medeni Kanun gereği usulüne uygun evlenmiş olan kişilerdir. İmam nikahı bu madde kapsamında değerlendirilmemektedir.
Bu madde hükümleri çerçevesinde kasten adam öldürmenin cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
Bir Suçu Gizlemek, Delillerini Ortadan Kaldırmak veya İşlenmesini Kolaylaştırmak veya Yakalanmamak Amacıyla Kasten Adam Öldürme ve Cezası
Bir suç işlenmesi halinde suçun delillerini ortadan kaldırmak veya gizlemek için insan hayatına son vermek suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir. Suçun işlenmesi sürecini kolaylaştırmak veya işlendikten sonraki süreçte yakalanmamak için suç hakkında bilgi sahibi olan bir kimsenin öldürülmesi bu madde kapsamında cezalandırılacaktır.
Daha önce işlenen veya işlenmesi kolaylaştırılmaya çalışılan suçun niteliği önemli değildir. Suç, adli para cezası gerektiren basit bir suç olabileceği gibi ağır ceza gerektiren bir suç da olabilir. Önemli olan failin işlediği adam öldürme fiilinin bu suçla bağlantılı olmasıdır.
Bu madde gereği kasten adam öldürmenin cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
Bir Suçu İşleyememekten Dolayı Duyduğu İnfialle Kasten Adam Öldürme Suçu ve Cezası
Bu halde fail, kasten işlemek istediği bir suç işleyemediği için öfke, kızgınlık ve hiddet içinde bir kimseyi öldürmektedir. İşlenmek istenen ilk suç ile adam öldürme suçu arasında nedensellik bağlantısı vardır. Fail ilk suçu işleyememekten dolayı öfkelenmektedir, fail haksız tahrik altında değil, kendisinden kaynaklanan bir hiddetle insan öldürmektedir.
TCK 82/1-i maddesine göre, bir suçu işleyememekten dolayı duyduğu infialle kasten adam öldürme suçu işleyen failin cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasdır.
Yangın, Su Baskını, Tahrip, Batırma veya Bombalama veya Nükleer, Biyolojik veya Kimyasal Silah Kullanmak Suretiyle Kasten Adam Öldürme Suçu ve Cezası
Olağanüstü yöntemlerle adam öldürmek tüm hukuk sistemlerinde ağır ceza ile karşılanmaktadır. Yangın çıkararak mağduru öldürmek, mağdurun bindiği bir yüzen cismi su yüzeyinde batırmak, mağdurun bulunduğu yere bomba atarak öldürmek, vs. gibi haller suçun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir.
TCK 82/1-c maddesinde düzenlenen nitelikli kasten adam öldürmenin cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.
Kasten Öldürme Suçunun İhmali Davranışla İşlenmesi (TCK m.88)
Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi halinde, temel ceza olarak, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar, diğer hallerde ise on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, cezada indirim de yapılmayabilir (TCK m.83/3).
Kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir.
İhmal yapılması gerekenin yapılmamasıdır. Kasten öldürme suçunda, fail, her türlü yükümlülük ihmalinden sorumlu tutulamaz. Failin sorumlu tutulacağı yükümlülük ihmali icrai davranışa denk gelen yükümlülük ihmalidir.
Kasten öldürme suçunun ihmali davranışla işlenmesi üç şekilde söz konusu olabilir:
-
Failin belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanundan kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması. Örneğin, anne baba çocuğunu korumak yükümlülüğü altındadır, vücudu sobaya değen çocuğunu bilerek ihmal ederek tedavi etmeyen ve ölüme neden olan anne ihmal suretiyle kasten öldürme suçu nedeniyle cezalandırılacaktır.
-
Failin sözleşme nedeniyle icrai bir dvranışta bulunma yükümlülüğünün bulunması. Örneğin, yaşlı bir kimseye bakıcılık yapan kişinin bilerek ilaçları zamanında vermemesi nedeniyle rahatsızlanarak ölen yaşlı kişiye karşı kasten öldürme suçunun ihmali davranışla işlenen şekli meydana gelmiştir.
-
Failin daha önce icra ettiği davranışının zararlı neticelerini gidermemesi. Örneğin, bir arkadaşına şaka yaparak sandelyeyi altından çeken failin, künt bir cisme çarparak yaralanan arkadaşını hastaneye ulaştırmak hususunda bilerek yardım etmemesi ve arkadaşının ölümüne neden olması halinde kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçuna vücut vermiş olur.
Kasten Adam Öldürme Suçu ve Haksız Tahrik Ceza İndirimi
Haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi halinde ceza sorumluluğunu azaltan bir ceza indirimi nedenidir.
Haksız tahrik, TCK 29. maddede düzenlenmiştir. Eski kanun döneminde ağır haksız tahrik- hafif haksız tahrik ayrımı varken, 5237 sayılı TCK’da ağır haksız tahrik-hafif haksız tahrik ayrımı ortadan kaldırılmıştır. 5237 sayılı yeni TCK’ya göre, kişinin haksız tahrik altında kasten adam öldürme suçu işlemesi halinde haksız tahrikin derecesine, yani ağırlığına göre fail hakkında ceza indirimi yapılacaktır.
Haksız tahrikin derecesi, haksız tahrikte dengenin bozulup bozulmadığı, haksız tahrikin nitelik itibariyle ağır olup olmadığı, haksız tahrikte ilk haksız hareket kavramı sanığın savunmasını yapılırken dikkatlice değerlendirilerek savunma yapılmalıdır.
Kasten adam öldürme suçunda haksız tahrikin derecesine göre faile verilecek ceza, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine 18 yıldan 24 yıla, müebbet hapis cezası yerine 12 yıldan 18 yıla kadar hapis cezasıdır.
Kasten Adam Öldürme Suçu ve Meşru Savunma (Meşru Müdafaa)
Meşru müdafaa, diğer bir deyişle meşru savunma, kendisine veya başkasına yönelmiş haksız bir saldırıya karşı o anki durum ve imkanlarla saldırı ile orantılı bir şekilde saldırıyı engellemek için işlenen fiildir. TCK’nın 25. Maddesinde düzenlenen meşru savunma, ceza hukukunda bir hukuka uygunluk nedenidir. Saldırıyı defetmek için orantılı karşı güç kullanan kimse, meşru müdafaa hükümleri gereği cezalandırılmaktan kurtulur.
Kasten adam öldürme suçunun meşru müdafaa altında işlenmesi halinde fail cezalandırılamayacağı için, meşru savunmada saldırıya ve savunmaya ilişkin şartlar, meşru müdafaada sınırın aşılıp aşılmadığı savunmayı yapan avukat tarafından titizlikle değerlendirilmelidir.
Kasten Adam Öldürme Suçu Dava Zamanaşımı
Dava zamanaşımı suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış veya dava açılmasına rağmen kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise, devletin cezalandırma hakkından vazgeçmesi ve ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran bir ceza hukuku kurumudur.
Kasten adam öldürme suçunun temel şeklinin dava zamanaşımı süresi 25 yıldır.
Kasten Adam Öldürme Suçu Yargıtay Kararları
Kavgada Hangi Tarafın Silahından Çıktığı Belli Olmayan Kurşunla Olası Kastla Öldürme Suçu
Sokak üzerinde iki taraflı silahlı çatışma şeklinde cereyan eden olayda, maktulün ölümüne sebep olan merminin hangi taraftan atıldığının tespitinin mümkün olmadığı kabul edilen olayda; olası kasıtla işlenen suçlarda fiilen birlikte hareket etmeyen karşı gruplardaki sanıklar hakkında TCK’nin 37. maddesinde belirtilen müşterek faillik hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, maktulün ölümüne neden olan sanıkların belirlenip, neticeye göre cezalandırılmaları gerektiği, iki ayrı gruba ait sanıklar arasında birlikte suç işleme kararı ve iştirak iradesi bulunmadığına göre, oluşan şüphenin sanıklar lehine yorumlanması suretiyle ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2018/5762 E. , 2019/1750 K.).
Olası Kastla İnsan Öldürme Suçu
Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; evli olan ve bir başka erkekle ilişkisinden hamile kalan sanığın, bu durumunu çevresinden gizlediği, olay günü akşam saatlerinde banyoda kendi başına doğum yaptığı, bebeğin kordonunu bıçakla kesip göbek kordonunu bağlamadan çamaşır sepetinin içerisine bıraktığı, eşinin aniden eve gelmesi nedeni ile bebeğin üzerini çamaşırlarla kapattığı, kanamasının devam etmesi üzerine eşi tarafından götürüldüğü hastanede yeni doğum yaptığının tespit edildiği, durumun polise bildirildiği, daha sonra bebeğin çamaşır sepeti içerisinde üzeri çamaşırlarla örtülü şekilde bulunduğu, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 13.01.2011 tarihli raporuna göre miadından önce, 36-37 haftalık, yaşama kabiliyeti bulunan ve canlı olarak doğan bebeğin ölümünün, göbek kordununun bağlanmaması nedeni ile hipovolemik şoka bağlı gelişen solunum ve dolaşım yetmezliği sonucu meydana geldiğinin bildirildiği anlaşılan olayda; a-) yeni doğan, göbek kordonu bağlanmayan bebeğin, ölebileceğini öngörebilecek konumda bulunan sanığın, sonucu kabullenerek eylemini gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, olası kasıtla nitelikli öldürme suçundan, TCK md.82/1-d-e, uyarınca cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde “kasten yaralama sonucu ölüme neden olma” suçundan hüküm kurulmak suretiyle eksik ceza tayini, b-) Suçun işleniş biçimi, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun konusunun yeni doğan bebeğin hayatına yönelik fazla önem ve değeri, nazara alınmadan alt sınırdan ceza tayini suretiyle TCK’nun 3 ve 61. maddelerine aykırı davranılması, hukuka aykırı olup yerel mahkeme kararının bozulması gerekir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2016/1801).
Tasarlamaya Yaklaşan Kast Yoğunluğu ve Temel Cezanın Daha Fazla Belirlenmesi
Eylemin tasarlanarak işlendiğini gösterir kesin ve yeterli kanıt bulunmadığı anlaşılmakta ise de, tasarlamaya yaklaşan kasıt yoğunluğu dikkate alınarak temel cezanın asgari haddin üzerinde belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2003/1662).
Kasten Öldürme Suçunda Tasarlama Şartları ve Haksız Tahrik
a- Sanık M. ile on yıllık arkadaşı olan ve ailece görüşen maktul Ferhat’ın, sanığın eşi D. ile yakınlaşarak cinsel ilişkide bulunduğu ve cep telefonu ile bu ilişkiyi kayda aldığı, maktulün eşi H.’nin, bu görüntüleri ortaya çıkarması üzerine D.’in, önce maktulün kendisine tecavüz ettiğini söyleyerek şikayette bulunduğu daha sonra rızaya olduğunu kabul ettiği, hakkında iftira suçundan dava açılan D. ile sanığın boşandıkları, sanığın boşanmasından yaklaşık 20 gün sonra arkadaşıyla birlikte yürüyen maktulün, yolda karşılaştığı sanığa “eşinle olan ilişkimize ait kayıtların bir kopyası bende halen var internete veririm bana para vereceksin” dediği ve bu teklifi kabul etmeyen sanığı, arkadaşıyla birlikte dövdüğü, maktulün, olaydan bir hafta kadar önce de karşılaştığı sanığa, eşi ile olan cinsel ilişkiyi ima edecek şekilde alaycı bir tavır ile güldüğü, olay günü arkadaşının kamyonetine binerek gezen sanığın, araçtan indikten sonra gördüğü maktule av tüfeği ile ateş ederek öldürdüğü olayda,
Tasarlamanın oluşması için, bir kimseye karşı belli bir suçu işleme kararının verilmesi, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında tasarlamayı kabule elverişli makul bir sürenin geçmesi, bu süre içerisinde sebat ve ısrar göstererek kararlaştırılan suçun işlenmesi gerekmekte olup, incelemeye konu somut olayda, sanığın, öldürme suçunu işleme kararını önceden aldığına ve kararı ile fiilin icrası arasında tasarlamayı kabule elverişli makul bir sürenin geçtiğine kabule ilişkin yeterli ve kesin delilin elde edilemediği, bu nedenle tasarlamanın koşullarının bulunmadığı anlaşıldığı halde, sanığın kasten öldürme suçundan cezalandırılması yerine, suç niteliğinde yanılgıya düşülerek tasarlayarak öldürme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,
b- Maktulden kaynaklanan ve haksız tahrik teşkil eden söz ve davranışların ulaştığı boyut dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK.nun 29. maddesi uygulamasında alt ve üst sınırlar arasında makul bir ceza tayini yerine yazılı şekilde 18 yıl hapis cezasına hükmedilmek suretiyle eksik ceza verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2014/2819).
Pusu Kurma ve Tasarlama Suretiyle İnsan Öldürme
15.09.2006 günü saat: 18.30 sıralarında, sanık Dede’nin kardeşi, sanıklar Hamit ve Hamo oğlu Vakkas’ın amcaları olan maktul Salihin, sanıklar Vakkas oğlu Ömer ve Hamo oğlu Ömer tarafından öldürülmesi üzerine, 16.09.2006 günü saat: 07.00 sıralarında, sanıklar Dede, Hamit ve Hamo oğlu Vakkas’ın, Salih’i öldürdüklerini düşündükleri sanıklar Oso oğlu Vakkas, Vakkas oğlu Ömerin yakınlarını öldürmek amacıyla, olay yeri olan, Oso oğlu Vakkas’ın evinin yakınında pusu kurdukları farklı noktalarda bekledikleri, Oso oğlu Vakkas’ın 13 yaşındaki oğlu maktul Yusuf ile eşi maktule Emişi olay yerinden geçtikleri sırada ateş etmek suretiyle vurarak öldürdükleri olayda;
Öldürme kararının verildiği zaman ile öldürme eylemlerinin gerçekleştirildiği zaman arasında tasarlamanın kabulüne yeterli sürenin geçtiğini gösterir kesin ve yeterli kanıt bulunmadığı anlaşıldığı halde, 5237 sayılı TCK’nın 82/1-a maddesi ile hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2008/7743).
Kasten Öldürmenin İhmali Davranışla Yeni Doğan Bebek Aleyhine İşlenmesi
Sanık A.’nin, nişanlısı O. ile cinsel ilişkiye girmesi sonucu hamile kaldığı, hamile olduğunu ailesinden ve çevresinden gizlediği, 24.08.2008 günü gece vakti doğum sancılarının başlaması üzerine annesi F.’ye tuvaletini yapamadığını, kasıklarının ağrıdığını söylediği, annesinin bu durumu babası B.’ye anlattığı, sanığın sancılarının artması nedeniyle gece yarısından sonra sanığın babası B.’nin kullandığı araçla hastaneye gitmek üzere yola çıktıkları, yolda bir süre gittikten sonra sanığın tuvaleti geldiğini söyleyerek aracı durdurup, aşağıya indiği ve yolun karşısına geçerek burada doğum yaptığı, canlı olarak doğurduğu bebeğin göbek kordonunu koparttıktan sonra olduğu yerde bırakıp tekrar araca bindiği, bir süre daha araçla gittikten sonra tekrar aracı durdurduğu ve araçtan inerek iç çamaşırı içerisinde bulunan kanlı bezi yol kenarına attığı ve tekrar araca bindiği, hastaneye gittiklerinde kendisini muayene eden doktorun sanığa hamile olup olmadığını sorduğu, sanığın hamile olmadığını, her ay adet gördüğünü söyleyip doğum yaptığını gizlediği, durumunun ağırlaşması nedeniyle il merkezinde bulunan hastaneye ambulansla sevk edildiği, burada doktorun, sanığın doğum kanalında bebeğin kordonunun sarktığını görünce, sanığa gerekli müdahaleyi yaptıktan sonra sanığa doğurduğu bebeğin nerede olduğunu sorduğu, sanığın ısrarla doğum yapmadığını söylediği, doktorun polise haber vermesi üzerine, polisin sanığın ifadesine başvurduğu, sanığın polise doğurduğu bebeği köyden hastaneye geldikleri sırada yol kenarına bıraktığını söylemesi üzerine yapılan araştırma sonrasında saat 05.10 sıralarında bebeğin canlı olarak, çıplak, göbek bağı üzerinde ve yüzüstü yatar vaziyette jandarma görevlileri tarafından bulunduğu hemen hastaneye götürüldüğü sırada öldüğü, Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 21.11.2008 gün ve 2908 sayılı raporuna göre miyadında gelişim gösteren bebeğin yaşama yeteneğinin bulunduğu, ilerlemiş çürüme nedeniyle bebeğin canlı doğup doğmadığının ve canlı doğduysa ölüm nedeninin tespit edilemediğinin bildirildiği; sanığın Cumhuriyet Savcılığında müdafii huzurunda alınan ifadesinde “çocuğun öleceğini biliyordum, ölmesi amacıyla almadım, çocuğun ölmesini istedim”, sanığın babası B. A.’ın sanık sıfatıyla müdafii huzurunda Cumhuriyet Savcılığında alınan ifadesinde “jandarma ile birlikte çocuğu bulduk, ilk bulduğumuzda sağ idi, ben hareket ettiğini gördüm”, Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan sorgusunda “ben bebeği gördüm, bebeği gördüğümde sağ idi, kolunu kıpırdatıyordu, jandarma bebeği sararak hastaneye getirdi”, jandarma uzman çavuş Ö. D.’ın kovuşturma aşamasında mahkemede alınan ifadesinde “bebek yüzüstü yatıyordu ve kollarını kıpırdatarak irkilme hareketi yaptı, hastaneye gelirken bebek işaret parmağımı sıkmıştı” şeklindeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde, canlı olarak doğan ve yaşama kabiliyeti bulunan bebeğin, sanık tarafından öleceği bilindiği halde ölüm sonucunun gerçekleşmesi amacıyla doğduğu şekilde bırakıldığı ve ölümün bebeğin sağlığı açısından oluşan olumsuz koşullar nedeniyle gerçekleştiği olayda;
Sanığın yükümlü olduğu bakım, koruma ve gözetime ilişkin icrai davranışları gerçekleştirmemesi nedeniyle, öldürme suçunu ihmali davranışla işlediği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK.nun 83. maddesi uyarınca cezalandırılması gerekir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2014/263).
Töre Saikiyle Tasarlayarak Kardeşini Öldürme Suçu
Sanık Yaşar’ın kardeşini töre saiki ile öldürme suçundan mahkumiyetine dair kurulan hüküm yönünden;
Oluşa ve dosya içeriğine göre; maktul Devran ile sanığın kardeş oldukları, maktulün, ailesinin rızasını almadan M…’ nin K… ilçesinde oturan Eyyup’la kaçarak evlendiği, yöresel örf ve adet gereği sanık Yaşar’ın ailesinin, maktulün eşinden barışmak için başlık parası istediği, paranın ödenmemesi nedeniyle aile şeref ve namusunu kurtarmak saikiyle maktulü öldürmeye karar verip, olaydan bir gün önce sanığın, İ…‘den M…’ nin K… ilçesine geldiği, oturduğu yeri tespit ettikten sonra aralarında hiçbir konuşma geçmeksizin maktulü uzun namlulu silah ile vurarak öldürdüğü olayda; sanığın, maktulü öldürmeye önceden karar vermesi, bu kararında sebat ve ısrar gösterip aradan geçen ve tasarlamanın varlığı için yeterli olan zamana rağmen soğukkanlılıkla eylemini gerçekleştirmesi karşısında, töre saikiyle ve tasarlayarak kardeşini öldürme suçundan TCK’nın 82/1-a-d-k maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine suç vasfının yanlış tayini sonucu aynı Yasa’nın 82/1-d-k maddeleri gereğince töre saikiyle kardeşini öldürme suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2012/3350).
Ruh ve Beden Bakımından Kendisini Savunmayacak Kişi Kavramı
Orta derecede zeka geriliği rahatsızlığı bulunan ve dosyaya eklenen raporda ruhen kendisini savunamayacak halde olduğu belirtilen maktulün, sanığın halasının oğlu olduğu, aralarında maktulün yakınındaki insanların bu rahatsızlığını kullanıp sanığa karşı yönlendirmesinden kaynaklanan çekişmelerin yaşandığı, sürekli bıçakla gezen maktulün sadece sanığa değil, çevresindeki diğer kişilere karşı da saldırgan davranışlar içinde bulunduğu, hatta, 2004 yılında hakkında L. Kış isimli şahsı kasten yaralama suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda ceza ehliyetinin bulunmaması sebebiyle 32/1 maddesi uyarınca “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verildiği, olaydan yaklaşık iki yıl önce maktulün sanığa hakaret etmesi üzerine, sanığın maktulü basit şekilde yaraladığı, maktulün vasisi olan babasının şikayetçi olmaması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, yine olaydan yaklaşık dokuz ay önce de bu kez maktulün sanığı bıçakla karnından, bağırsaklarının delinmesine sebep olacak derecede ağır biçimde yaraladığı, yapılan soruşturmanın yine maktulün ceza ehliyetinin bulunmaması sebebiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlandığı, bu olaydan sonra aşırı derecede tedirginlik hissine kapılan sanığın, mecbur kalmadığı sürece dışarı çıkmadığı, tedbir olarak yanında babasına ait ruhsatsız tabancayı taşıdığı, olay günü ise sigara almak için dışarı çıktığında, kahvehanenin önüne geldiği sırada birden yanında maktulü gördüğü, aksi kanıtlanamayan savunmaya göre maktulün elini cebine götürmesi üzerine tabancasını çıkartarak ateş etmeye çalıştığı, ancak tutukluluk yapan silahın önce ateş almadığı, akabinde sanığın eylemine devam ederek kaçmaya başlayan maktulün arkasından atışlarına devam ettiği, açılan ateş sonucu, maktulün almış on adet mermi isabeti sonucu öldüğü, üzerinde ve olay yerinde herhangi bir bıçağın elde edilemediği,
Öldürülenin beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunmasının 5237 sayılı T.C.K.nun 82/1-e maddesi uyarınca nitelikli hal olarak kabul edildiği, bu düzenlemenin en önemli gerekçesinin ise, maktulün içinde bulunduğu hal sebebiyle kendisine yapılan fiili algılayıp karşı koyamaması sebebiyle fiilin icrasının kolaylaşması olduğu,
Olayımızda ise, maktulün çevresine ve sanığa karşı sürekli bir şekilde saldırgan davranışlar sergilediği, hakkında soruşturmalar yapıldığı, sanığın maktulün bu eylemleri sebebiyle tedirginlik içinde yaşadığı, olay sırasında da maktulün, sanığın kendisine silah çekmesi üzerine kaçmaya başladığı hususları bir arada değerlendirildiğinde, maktulün sanığın bu eyleminin farkına vararak reaksiyon gösterdiği, bu ve öncesi olaylardan kendisini koruyabildiğinin açıkça belirlenebildiği, bu durumda öldürme fiilinin kolayca işlendiğinden bahsedilemeyeceği ve 82/1-e maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı anlaşıldığı halde; aynı kanunun 81. maddesi uyarınca hüküm kurulması yerine suçun niteliğinde ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, somut olayın tüm özellikleriyle birlikte değerlendirilmesi gereken “maktulün ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunduğu, ancak beden bakımından kendisini savunamayacağını gösteren delillerin bulunmadığına” yönelik Adli Tıp raporunun tek başına hükme esas alınması suretiyle, yazılı biçimde nitelikli öldürme suçundan hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2013/4530).
Kan Gütme Saikiyle İnsan Öldürme Suçu
2001 yılında maktul Ali’nin oğlu Adem’in sanığın amcası Fahrettin öldürmesi üzerine, sanığın amcasının öldürülmesi olayına hiçbir şekilde ka tılmayan maktul Ali ile onun dayısının oğlu maktul Burhanettinl, sadece amcasının öldürülmesi olayının intikamını almak için tabanca ile ateş ederek öldürdüğü olayda, sanığın maktulleri amcasının intikamını almak düşüncesi ve bir görevi yerine getirdiği inancı ile münhasıran kan gütme saiki ile öldürdüğü ve maktulleri öldürmesi için ortada başkaca hiçbir neden bulunmadığından maktul Burhanettin’e yönelik eylemin de kan gütme saikiyle işlendiği anlaşıldığı halde, 5237 sayılı TCK’nın 82/1-j maddesi kapsamında kan gütme saikiyle öldürme suçu yerine, suç vasfında yanılgıya düşülerek kasten insan öldürme suçundan yazılı şekilde karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2009/4026).
Tasarlayarak Öldürme Suçu - Mağduru Eve Çağırma
Dairemizin yerleşmiş uygulamalarına göre, “tasarlama” halinin kabulü için öldürme kararının şarta bağlı olmadan alınması, ruhsal dinginliğe ulaşıldığını kabule elverişli makul bir süre geçmesine karşın eylem kararlılığından dönülmemesi ve belli bir hazırlık yapılarak sebat ve ısrarla bir plan dahilinde öldürme fiilinin gerçekleştirilmesi gerekmekte olup, oluşa ve dosya kapsamına göre, sanığın, aralarında boşanma davası olup, bir süredir ayrı yaşadığı eşi maktul …‘yi, olay günü görüşme bahanesi ile daha önce ortak ikamet ettikleri eve çağırarak, tabanca ile 4 kez ateş etmek suretiyle öldürdüğü olayda; sanığın suçu tasarlayarak işlediğine ilişkin delil bulunmadığı gözetilerek temel cezanın 5237 sayılı TCK’nin 82/1-d maddesi ile belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde TCK’nin 82/1-a,d maddesi gereğince cezalandırılması, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar : 2020/227).
Nitelikli Kasten Öldürme Halinde Azmettirenin Nitelikli Halden Sorumluluğu
Suça iştirak ile ilgili olarak; uygulamada ortaya çıkan sorunların en önemlilerinden birisi şeriklerin sorumluluklarının kapsamının belirlenmesi ile ilgilidir:
Müşterek fail işlediği haksızlıkla doğrudan muhatap olduğundan, onun cezalandırılabilmesi için başka bir kurala ihtiyaç yoktur. Bu nedenle suçu birlikte işleyen failler, kendi fiillerine göre cezalandırılırlar. Zira, müşterek faillerin her birinin fiili haksızlık niteliğini kendi fiilinden alır ve diğerine bağlılık arz etmez. Bu nedenle, müşterek faillerden birisinde bulunan nitelikli hal, diğerleri tarafından bilinse de onu etkilemez.
Buna karşılık, şeriklerin sorumluluğu doğrudan değildir, şerikler, suçtan bağlılık kuralı gereğince sorumlu tutulurlar. Başka bir anlatımla, şeriklerin suçla irtibatları failin şahsına ve işlediği fiile bağlılık arz etmektedir. Bu nedenle, şerikler kendilerince bilinen ve failin işlediği fiilden veya şahsından kaynaklanan nitelikli hallerden etkilenirler.
Sonuç olarak; ister fiilden, isterse failin veya mağdurun şahsından ya da özelliklerinden kaynaklanmış olsun, eylemin “nitelikli kasten öldürme” suçunu oluşturup oluşturmadığı faile göre belirlenir ve bu hal şeriklere sirayet ettirilir. Bu durum, TCK’nın 82. maddesinde sayılan tüm nitelikli haller için geçerlidir. Örneğin; (A) kendi babasını öldürmesi için (F)’yi azmettirdiğinde, suçun gerçekleşmesi halinde, her ikisi de 81. madde uyarınca sorumlu olurlar. Çünkü, failin işlediği suç “basit kasten öldürme” suçudur. Aksine, (F)’nin, (A)’yı, (A)’nın babasının öldürülmesine azmettirdiği durumda ise, hem (A)’nın, hem de (F)’nin “82/1-d” maddesi uyarınca nitelikli hallerden olan “yakın akrabayı kasten öldürme suçundan” sorumlu tutulması gerekir. Zira, failin işlediği suç “nitelikli öldürme”dir. Azmettiren ise, azmettirirken failin bu suçu işleyeceğini bilmektedir, (A)’nın babasını, (A) ile (F)’nin birlikte öldürmeleri haline gelince; bu durumda ikisi de müşterek fail olacaklarından, (A) nitelikli kasten öldürmeden, (B) basit kasten öldürmeden cezalandırılmalıdır.
Buna göre somut olayda; sanık Güler’in, kızı olan Cemile’yi, kardeşi olan Ali Kemal’i öldürmeye azmettirdiği anlaşılmakla; sanık Güler hakkında basit kasten öldürmeye azmettirmeden TCK’nın 38 ve 81. maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine bağlılık kuralına yanlış anlam verilmek suretiyle nitelikli (akrabayı kasten öldürme) kasten öldürmeye azmettirmeden, TCK’nın 38 ve 82/1-d maddeleri uyarınca hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi -K.2014/3654).
Kasten adam öldürme suçu, ister bıçakla veya herhangi bir silahla isterse silahsız işlenmiş olsun cezası en ağır olan suçlardan biridir.
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.