0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu Nedir? (TCK 184)

İmar kirliliğine neden olma suçu, belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde hukuka aykırı bir yapı inşa edilmesi veya hukuka aykırı inşa edilen yapının kullanılması için gerekli altyapı hizmetlerinin sağlanmasıyla oluşur.

İmar kirliliği suçu, 5237 sayılı TCK’nın 184. maddesinde “Çevreye Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu nedenle, bu suç tipi ile korunan hukuki değer çevredir. İmar kirliliği, topluma karşı işlenen bir suç olarak kabul edildiğinden suçun mağduru toplumdur. Suç, genel kastla işlenebilmektedir.

İmar kirliliği suçunu düzenleyen TCK’nın 184. maddesi şu şekildedir:

TCK m.184

(1) Yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kişi iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(4) Üçüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri ancak belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde uygulanır.

(5) Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, bir ve ikinci fıkra hükümleri gereğince kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar.

(6) İkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, 12 Ekim 2004 tarihinden önce yapılmış yapılarla ilgili olarak uygulanmaz.

İmar Kirliliği Suçunun Unsurları Nelerdir?

İmar kirliliği suçu, imar mevzuatına aykırı inşa faaliyetinde bulunarak çevreye zarar verici nitelikte hareketlerin yapılmasıyla meydana gelir. İmar kirliliğine neden olma suçu, belediye sınırları içinde veya taşınmaz mücavir alanda ise özel imar rejimine tabi yerlerde işlenebilir. İmar kirliliğine neden olma suçu şu fiillerle işlenebilir:

  1. Yapı ruhsatiyesi almadan veya alınan ruhsata aykırı bina yapmak veya yaptırmak (TCK md. 184/1),

  2. Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere, elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etmek (TCK md. 184/2),

  3. Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade etmek (TCK m.184/3).

1. Yapı Ruhsatiyesi Almadan veya Ruhsata Aykırı BİNA Yapmak veya Yaptırmak (TCK m.184/1)

Yapı ruhsatiyesi, bir bina inşa etmek veya inşa edilmiş bir binada esaslı değişilik yapmak üzere idari kurumdan alınan bir izindir. Yapı ruhsatiyesi almadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmak imar kirliliğine neden olma suçuna vücut verir. TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçun konusu, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerlerde bulunan binadır. Bu anlamda, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerler dışında bulunan binalar, anılan düzenlemenin kapsamına girmemektedir. Binanın mutlaka betonarme olması gerekmeyip ahşap binalar da TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamındadır. Yine bu suç bakımından binanın ruhsata tabi olması yeterli olup belirli bir genişlikte veya yükseklikte olmasına gerek yoktur (CGK-K.2020/399). Bina kavramının ne anlama geldiği TCK’da açıklanmadığı için Yargıtay 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesindeki bina tanımını esas alarak suçun unsurlarının oluşup oluşmadığına karar vermektedir. Kanuna göre bina, kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarıyan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır (3194 sayılı İmar Kanunu m.5).

Kanunda yapı kavramı bina kavramından daha geniş tanımlanmıştır, her yapı bina değildir. İmar kirliliğinde neden olma suçunun meydna gelmesi için imalatın yapı niteliğinde olması yeterli değildir, imalatın mutlaka bina niteliğinde olması şarttır. Yapı; karada ve suda, daimi veya muvakkat, resmi veya hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave değişiklik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik (hareketli) tesislerdir (İmar Kanunu m. 30). Buna göre, istinat duvarı, bahçe duvarı, güvenlik kulübesi, seyyar konteyner, iskele, köprü vb. yapılar bina kavramı içerisinde yer almadığından bunların inşaası imar kirliliği suçunun oluşmasına neden olmaz.

Uygulamada, mahkemeler imara aykırı inşaa edildiği iddia edilen inşaat mahallinde keşif yaparak söz konusu yapıların “bina” niteliğinde bulunup bulunmadığını tespit etmektedir.

Binalarda esaslı tadilat yapı ruhsatiyesi alınmadan yapılamaz. Esaslı tadilat, yapılarda taşıyıcı unsuru etkileyen veya yapı inşaat alanını veya emsale konu alanını veya taban alanını veya bağımsız bölüm sayısını veya ortak alanların veya bağımsız bölümlerin alanını veya kullanım amacını veya ruhsat eki projelerini değiştiren işlemlerdir (Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği m.4/y). Yapılan esaslı tadilatların İmar Kanunu 5. maddesi anlamında bina olarak nitelendirilmesi halinde imar kirliliği suçu oluşur. Özellikle belirtelim ki, yapılan tadilatın taşıyıcı sistemlerde değişiklik yapması, yapının statiğini bozması veya binanın alanında artışa neden olması gibi hususların tespit edilmesi halinde imar kirliliği suçunun meydana geldiği kabul edilmektedir.

Bazı tadilat ve tamiratlar yapı ruhsatiyesi alınmadan da yapılabilir. İmar Kanunu’na göre; derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar ruhsata tabi değildir (3194 sayılı İmar Kanunu m.21/3). Bu gibi hallerde imar kirliliği suçu oluşmaz.

Binanın fiilen kullanılıyor olup olmaması imar kirliliği suçunun unsurlarının oluşması açısından bir önemi yoktur. İmar kirliliği suçuna vücut veren inşa edilen binanın ruhsat alınmadan veya alınan ruhsata aykırı olarak inşa edilmesidir. Yapı ruhsatiyesi alınarak inşa edilmiş olmasına rağmen yapı kullanma iznine aykırı kullanılan yapılar ile ilgili TCK m.184/1 hükmü uygulanamaz. Örneğin, konut yapmak üzere yapı ruhsatı alıp inşa ettiği yeri düğün salonu olarak kullanan kişi hakkında TCK m.184/1 hükmü uygılanamaz.

2. Şantiyelere Elektrik, Su veya Telefon Bağlantısı Yapılmasına Müsaade Etme (TCK 184/2)

Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere, elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade edilmesi imar kirliliğine neden olma suçuna vücut verir. Şantiye, inşaatın devamı süresinde kullanılıp yıkılmak üzere yapılacak yapı ve alana verilen isimdir. Kanun, şantiyeye altyapı hizmetleri sunulmasını cezai yaptırıma bağlamıştır. Şantiye mahiyetinde bulunmayan binalara elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılması TCK m.184/2 hükmü çerçevesinde cezalandırılamaz.

Ruhsat alınmadan yapılarak tamamlanmış binaya altyapı hizmeti sağlanması suç kapsamında değildir. Örneğin, Yargıtay kaçak yapılarak tamamlanan bağevine elektrik bağlanmasını TCK m.184/2 kapsamında suç olarak kabul etmemiştir.

Yapılıp tamamlanan bağ evine elektrik bağlama izni vermesinden ibaret eyleminin; TCK’ nın 184/2. maddesindeki ‘yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaat için kurulan şantiyeye elektrik bağlanmasına müsaade etme’ ve aynı maddenin 3. fıkrasındaki ‘yapı kullanma izni alınmamış binada sınai faaliyetin icrasına müsaade etme’ eylemleri kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmelidir (Y4CD-K.2014/29703)

Suç elektrik, su, telefon bağlantısına müsaade edilmesiyle gerçekleşeceğinden, fiilen bağlantıyı yapan teknisyenler değil, bağlantı yapılmasına müsaade eden idareciler TCK m.184/2’de düzenlenen imar kirliliğine neden olma suçunu işlemiş sayılacaklardır.

Uygulamada, inşaat yapan kişilerin yapıyı kaçak yapmaları halinde şantiyeye komşulardan altyapı hizmeti sağladıkları görülmektedir. Bu durumda fail, TCK m.184/2 kapsamında değil, karşılıksız yararlanma suçu kapsamında cezalandırılacaktır.

3. Yapı Kullanma İzni Alınmamış Binalarda Herhangi Bir Sınai Faaliyetin İcrasına Müsaade Etmek (TCK m.184/3)

Yapı kullanma izni, yapı tamamen bittiği takdirde tamamının, kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının kullanılabilmesi için idareden (belediye veya valilik) alınan izindir (İmar Kanunu m.30).

Belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde olmasa bile, yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai (sanayi) faaliyetin icrasına müsaade eden kişi de imar kirliliği suçunun cezası ile cezalandırılır (TCK md. 184/3-4). Kanun özellikle “sınai faaliyet” kavramını kullandığı için, yapı kullanma izni alınmamış binalarda sınai faaliyet dışında yapılan faaliyetlerin icrasına müsaade etmek suç oluşturmaz. Örneğin, yapı kullanma izni alınmamış binalarda ticari faaliyet veya sportif faaliyet yapılmasına müsaade edilmesi TCK m.184/3 kapsamında suç olarak değerlendirilemez.

Yapı ruhsatına uygun bir şekilde inşa edilmiş olsa bile, yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyete müsaade edilemez. TCK m.184/3 maddesinin faili, sınai faaliyete müsaade eden idarecilerdir. Yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai faaliyetin icrasına müsaade eden kamu görevlisi TCK m.184/3’te yer alan imar kirliliğine neden olma suçunu işlemiş olacaktır. Suçun oluşması için sınai faaliyete müsaade edilmesi yeterlidir, sınai faaliyet fiilen gerçekleştirilmemiş olsa bile suç müsaade edilmesiyle tamamlanmış sayılır.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu Oluşturmayan Haller

1. Bina İçi Tadilatlar

Bina içinde yapılan tadilatlar, genellikle basit tadilat olarak değerlendirildiğinden imar kirliliğine neden olma suçuna vücut vermez. Ancak bina içi tadilatlar, taşıyıcı sistemlerde değişiklik yapar veya binanın alanında artışa yol açarsa imar kirliliğine neden olma suçu oluşur. Örneğin, bina içi tadilat sırasında bazı duvarların kaldırılması ve alanın yeniden bölünmesi esaslı tadilat olarak kabul edileceğinden yapı ruhsatı alınarak tadilatın yapılması gerekir.

2013 yılında çıkan yangın nedeniyle bina içinde tadilat yapıldığının anlaşılması karşısında, bu tadilatın binanın taşıyıcı sistemini etkileyip etkilemediği, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesindeki bina tanımına uygun bir alan artışı sağlayıp sağlamadığı, idari para cezasını gerektirir projeye aykırı bina içi tadilat niteliğinde olup olmadığı konularında bilirkişiden ek rapor alınarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmelidir (Y4CD-K.2022/14490)

2. Balkonlarda Yapılan Tadilatlar

Balkon herhangi bir şekilde kapatılması veya odaya dahil edilmesi imar kirliliğine neden olma suçu oluşturmaz. Çünkü bu durumda binanın alanında bir artışa neden olma, başka bir deyimle yeni bir alan kazanımı söz konusu değildir.

Sanığın, suça konu binadaki balkonların bir kısmını duvar ördürerek odaya dahil etmek suretiyle balkonu küçültüp, kapalı net kullanım alanını genişletme biçiminde gerçekleşen eyleminin, yeni bir alan kazanımı sağlamaması ve suça konu bu yapının bina niteliğinde olmaması karşısında; TCK’nın 184. maddesinde düzenlenen imar kirliliğine neden olma suçunun öğelerinin oluşmadığı ve eylemlerinin 3194 sayılı Kanunun 42. Maddesi kapsamında idari yaptırım gerektirdiği kabul edilmelidir (Y18CD-2016/18450).

Özellikle uygulamada sık sık karşılaşılan balkonu mutfağa ekleme şeklindeki tadilat imar kirliliğine neden olma suçu oluşturmaz:

Dairenin balkonu kapatılıp, mutfak ile balkon arasındaki duvarın da kaldırılması suretiyle, balkonun mutfağa dahil edildiğinin tespit edilmiş olması karşısında, tek başına balkon kapatma eylemi suç oluşturmaz (Y15CD-K.2015/12489)

Balkonu camekan yaparak kapatmak şeklindeki tadilat imar kirliliğine neden olma suçu oluşturmaz:

Sanığın kendisine ait dairenin balkon kısmını demir profil ve camekan ile kapatmak biçimindeki eylemi, TCK’nın 184/1. maddesinde düzenlenen imar kirliliğine neden olmak suçunu oluşturmaz (Y4CD-K.2014/27996)

Balkonun alanının büyütülerek balkonun teras yapılması imar kirliliğine neden olma suçunu meydana getirir:

Sanığın mevcut binanın 1. kat balkonunu büyüterek teras haline getirmesi şeklindeki eyleminin, yapının taşıyıcı unsurunu etkileyen, inşaat alanını arttıran ve ruhsat eki projelere aykırılık oluşturan nitelikler taşıdığının anlaşılması karşısında, TCK’nın 184. maddesinde düzenlenen imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturur (Y18CD-K.2020/4147)

3. Teraslarda Yapılan Tadilatlar

Teraslarda yapılan basit imalatlar bina olarak değerlendirilmediğinden imar kirliliğine neden olma suçu meydana gelmez.

Bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, suça konu taşınmazın çatı terasındaki karkası çelik konstrüksiyondan, üzeri oluklu saçla kapatılmış etrafı açık sundurma niteliğindeki ruhsata aykırı yapının, bina niteliğinde olmaması karşısında; TCK’nın 184. maddesinde düzenlenen imar kirliliğine neden olma suçunun öğelerinin oluşmadığı gözetilmeden sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken, mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Y4CD-K.2021/16365)

Ancak bina niteliğindeki esaslı tadilatlar, örneğin çatının kaldırılarak çatının teras olarak kullanılması halinde imar kirliliğine neden olma suçu oluşur.

TCK’nın 184. maddesinde düzenlenen suçun oluşması için ruhsata aykırı olarak yapılan yapının bina vasfında olmasının gerektiği, binanın tanımının ise 3194 sayılı kanunun 5. maddesinde yapıldığı, bu itibarla sanığa isnad edilen, çatı örtüsünün kaldırılarak çatının teras olarak kullanılması, çatıdaki bacanın yerinin değiştirilmesi ve teras kapısının baca boyunca yükseltilmesi şeklindeki eylemlerin bina vasfında olup olmadığı tartışılmadan eksik gerekçe ile karar verilmesi bozma nedenidir (Y18CD-K.2015/13364).

Terasta inşaat yaparak bölümler oluşturmaz imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturur.

Sanığın teras kata 25 m2 ebadında oda şeklinde inşaat yaptığı ve halen depo olarak kullandığının, dosya arasında bulunan denetime esas fotoğraftan anlaşılması karşısında, sanığın hükümlülüğü yerine “yapılan yapının bina vasfında olmadığı” biçimindeki yerinde görülmeyen gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir (Y4CD-K.2012/25350).

4. Sabit Olmayan Yapılar

Zemine sabitlenmeyen portatif yapılar imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturmaz. Örneğin, zemine sabitlenmemiş taşınabilir seyyar konteynerler imar kirliliğine neden olma suçu oluşturmazlar. Suçun unsurlarının meydana gelip gelmediği açısından yapının ne kadar sağlam olduğundan ziyade bina vasfına sahip olup olmadığı önemlidir. Prefabrik yapılar dahi yere sabitlendiğinde imar kirliliğine neden olma suçuna vücut verir.

Bilirkişi raporunda gösterilen prefabrik yapıların sürekli ve sabit yapı niteliğinde olduğunun belirtilmesi nedeniyle imar kirliliği suçunun unsurları oluşmuştur (Y4CD-K.2014/30239).

Sabit yapı belli ölçüde bir temel üzerinde yükselir, temelsiz yapılar sabit olmayan yapı olarak değerlendirilerek imar kirliliği suçunun oluşmadığına karar verilmelidir:

Suça konu ruhsatsız büfenin üstü kapalı ancak etrafı açık nitelikte olduğu, bilirkişi raporunda da zemin üzerine temelsiz olarak yerleştirildiğinin ve sabit yapı olmadığının belirtilmesi nedeniyle TCK’nın 184/1 maddesindeki imar kirliliğine neden olma suçunun unsurlarının oluşmamıştır (Y4CD-K.2014/31061).

Konteyner taşınabilir nitelikte ise, sağlamlaştırmak için yerle bağlantı noktaları kurulması imar kirliliği suçuna neden olmaz:

Sanığın, taşınmazına ruhsatsız konteyner koyup yanına da ekler yaparak imar kirliliğine neden olduğu iddia edilen olayda; bilirkişinin rapor içeriğindeki tespitlerde söz konusu konteynerin dört köşesine direk konup üzerine oturtulmuş olan temelsiz üzerindeki aparatlar sayesinde vinçle kondurulmuş prefabrik şeklinde olduğu, istendiğinde başka bir mekana taşınabileceği yönündeki tespit karşısında; suça konu yapının bina vasfında olmadığından suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle Yerel Mahkemece beraat kararı verilmesi hukuka uygundur (Y4CD-K.2024/466).

5. Eklentiler

Bina niteliğinde olmayan basit vasıftaki eklentiler imar kirliliği suçu meydana getirmezler. Yapılan eklentiler İmar Kanunu’nun 5. maddesinde tanımlanan bina vasfında ise imar kirliliğine neden olma suçu oluşur.

Sanığın, yanında çalışan işçisinin barınması için ana binaya eklenti olarak yaptığı suça konu, duvarları tuğladan ve çatısı sac malzemeden olan ruhsatsız yapı imar kirliliğine neden olma suçu oluşturur (Y4CD-2012/15384).

Suçun Şikayet Süresi, Zamanaşımı ve Görevli Mahkeme

İmar kirliliğine neden olma suçu, takibi şikayete bağlı suçlar arasında değildir. Bu nedenle, savcılık tarafından resen soruşturma yapılarak kamu davası açılır.

Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Yani, savcılık tarafından suçun işlenmesinden itibaren en geç 8 yıl içinde soruşturma başlatılabilir.

İmar kirliliğine neden olma suçunda suçun işlendiği, yani yapının bulunduğu yerdeki asliye ceza mahkemesi yetkili ve görevli mahkeme olarak belirlenmiştir.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunun Cezası

İmar kirliliğine neden olma suçunun cezası, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 184/1).

İmar kirliliği suçu nedeniyle doğrudan adli para cezası verilemez, ancak hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

İmar kirliliği nedeniyle idare tarafından uygulanan idari para cezası bir idari yaptırım olup ceza yargılaması dışında ayrı bir prosedüre tabidir.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu ve Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık, kişinin işlediği fiilin meydana getirdiği olumsuzlukları ve hukuka aykırılığı gidermesi halinde cezalandırılmaması veya ceza indirimi yapılmasını sağlayan bir ceza hukuku kurumudur.

İmar kirliliğine neden olma suçu açsından özel bir etkin pişmanlık hükmü düzenlenmiştir. Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, fail hakkında kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar (TCK md. 184/5).

İmar Kirliliği Suçu ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, failin suçu işledikten sonra soruşturma veya kovuşturma aşamasında mağdurun veya kamunun uğradığı zararı gidermesi halinde hakkında verilen mahkumiyet hükmünün açıklanmasının ertelenmesi, hükmün bu erteleme süresi boyunca hiçbir sonuç doğurmamasıdır.

İmar kirliliği suçu nedeniyle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilmesi mümkün değildir. Çünkü, kanun koyucu imar kirliliği suçu açısından TCK md. 184/5’te özel bir etkin pişmanlık hali düzenlemiştir.

İmar kirliliğine neden olma suçunda ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirerek 184/5. maddesindeki özel düzenlemeden yararlanma imkanı bulunan fail hakkında 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir (YCGK-K.2015/167).

Ancak, koşulları varsa sanık hakkında hapis cezasının ertelenmesi kararı verilmesi mümkündür.

İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu Yargıtay Kararları


İmar Kirliliği Suçunda Bina Kavramı

TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasındaki suçun oluşabilmesi için failin yapı ruhsatiyesi almadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapması ya da yaptırması gerekmektedir. TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçun konusu, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerlerde bulunan binadır. Bu anlamda, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerler dışında bulunan binalar, anılan düzenlemenin kapsamına girmemektedir. Binanın mutlaka betonarme olması gerekmeyip ahşap binalar da TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamındadır. Yine bu suç bakımından binanın ruhsata tabi olması yeterli olup belirli bir genişlikte veya yükseklikte olmasına gerek yoktur. Maddede belirtilen “bina” kavramından ne anlaşılması gerektiğine ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu kavram İmar Kanunu’nun 5. maddesine göre belirlenmektedir.

Anılan düzenlemede bina, “Kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılar” şeklinde tanımlanmıştır. TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında yalnızca binadan söz edilmiş olup “yapı” kavramına yer verilmemiştir. Bu nedenle, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan bahçe, istinat duvarı, yüzme havuzu, iskele, köprü, tünel, rıhtım, yol ve benzeri yapılar suç kapsamına dâhil değildir (Abdulbaki Giyik, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, TBB Dergisi, Yıl: 2018, S. 134, s. 77).

Öğretide, ruhsata uygun olarak yapılan binada ruhsat alınmaksızın sonradan değişiklik yapılmasının TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamında olmadığını ileri süren yazarlar (Mine Arısoy, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, 2007, S. 13, s. 90; İbrahim …, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, CHD, 2009, S. 10, s. 94) bulunmakla birlikte, böyle bir durumda suçun oluşup oluşmadığı, binada sonradan yapılan değişikliklerin niteliğine göre belirlenmelidir.

Mevcut bir bina üzerinde ve binanın kapsamı dâhilinde olmak koşuluyla, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin 3. fıkrası uyarınca “Derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar” ruhsata tabi olmadığından, yapılan değişikliğin bu kapsamda kalması hâlinde suç oluşmayacaktır.

Ancak, yasal düzenlemede sayılan hususlar dışında yapılan değişikliklerin mutlaka imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturacağı sonucuna ulaşılmamalıdır. İmar Kanunu’nun 21. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen sınırlamalar dışında kalan değişiklikler bakımından imar kirliliğine neden olma suçunun oluşabilmesi için; Söz konusu değişikliklerin ya İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina olarak nitelendirilmesi ya da yapılan esaslı tadilatların binanın taşıyıcı unsurunu etkilemesi gerekmektedir.

Yapılan değişiklikler bina olarak nitelendirilemiyorsa, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı davranılması nedeniyle aynı Kanun’un 42. maddesinde belirtilen idari yaptırımların uygulanmasıyla yetinilmelidir (Giyik, s. 78-79). Buna karşın, yapılan değişikliklerin İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina vasfını taşıması durumunda TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasındaki imar kirliliğine neden olma suçu oluşacaktır.

Yapılan değişikliklerin bina olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinde başvurulan ölçütlerden birisi, bunların “esaslı tadilat” kapsamında kalıp kalmadığıdır. Esaslı tadilat, 3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği’nin 16. maddesinde “Yapılarda taşıyıcı unsuru etkileyen ve/veya inşaat alanını ve ruhsat eki projelerini değiştiren işlemler” şeklinde tanımlanmış ve esaslı tadilatın ruhsata tabi olduğu ifade edilmiştir.

Yargıtay uygulamalarına göre de sonradan ruhsata aykırı olarak yapılan değişikliklerin bina niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesinde binanın taşıyıcı unsurunu etkileyip etkilemediği veya alan kazanma niteliğinde olup olmadığı hususları dikkate alınmaktadır. Yine İmar Kanunu’nun 5. maddesine uygun kapalı alanda kullanılan malzemenin kalıcı olup olmadığı ve değişikliğin sabit şekilde yapılıp yapılmadığı da Yargıtay Özel Ceza Dairelerince değişikliklerin bina vasfında olup olmadığının değerlendirilmesinde kullanılan ölçütlerdendir.

İnceleme konusu olayda olduğu gibi 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nun 2. maddesinin (c) bendinde “Boğaziçi sahil şeridine bitişik olan ve 22/7/1983 tarihli 1/1000 ölçekli imar uygulama planında gösterilen bölgedir.” şeklinde tanımlanan öngörünüm bölgesinde kalan yapılar ile ilgili olarak aynı Kanun’un 13. maddesinin (d) bendinde değinilen “Yapılarda kullanma izni verildikten sonra imar mevzuatına aykırı olarak yapılan değişiklikler ve eklentileri”nin Boğaziçi İmar İdare Heyetinin kararı ve Boğaziçi İmar Müdürünün yazılı emri ile yıkılacağı veya yıktırılacağı belirtilmiş,

Anılan Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrasında ise; “Boğaziçi Alanında inşaat ruhsatı alınmadan yapılan yapıların tamamı, inşaat ruhsatı ve eklerine ve imar mevzuatına aykırı yapılan yapıların aykırı kısım ve bölümleri, bu Kanunun 13 üncü maddesine göre yıktırılmakla beraber, yapı sahipleri, fenni mesulleri ve müteahhitleri bir aydan altı aya kadar hapis ve 200.000 liradan 500.000 liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Bu fiillerin tekrar edilmesi halinde söz konusu kimselere verilecek cezalar 1/3’ünden az olmamak üzere üç katına kadar artırılır. Fenni mesullere ayrıca bir yıla kadar meslekten men cezası verilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Özel Dairelerin yerleşik içtihatları uyarınca Boğaziçi Kanunu kapsamında kalan bir bölgede yapılan izinsiz imalatın bina niteliğinde olması durumunda sanığın eylemi anılan Kanun’un 18 ve TCK’nın 184. maddelerinde tanımlanan suçları oluşturacak ancak TCK’nın 44. maddesindeki fikri içtima kuralları uyarınca sanık hakkında daha ağır cezayı gerektiren TCK’nın 184. maddesi uygulanarak hüküm kurulacaktır. İzinsiz imalatın bina niteliğinde olmaması durumunda ise sanığın Boğaziçi Kanunu uyarınca sorumlu tutulması gerekecektir. Öte yandan TCK’nın 344. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca imar kirliliğine neden olma suçunun, Kanun’un yayımlandığı 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe girmesi ve 765 sayılı TCK’da bu suça yer verilmemesi nedeniyle hükmün yürürlüğe girdiği 12.10.2004 tarihinden önce bitirilmiş binalarla ilgili TCK’nın 184. maddesi uygulama alanı bulamayacaktır. Bu nedenle anılan suçun oluşabilmesi için sonradan ruhsata aykırı olarak yapılan değişikliklerin 12.10.2004 tarihinden sonra gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir (Ceza Genel Kurulu- K.2021/364).

Özel İmar Rejimi Olan Yerler Uzman Bilirkişi Tarafından Tespit Edilmeli

İmar kirliliği suçuna konu yerin, orman alanında kaldığının bildirilmesi karşısında, anılan yerin suç tarihi itibariyle özel imar rejimine tabi yerlerden olup olmadığı ve 5216 sayılı Kanunun geçici ikinci maddesi kapsamında kalıp kalmadığı hususlarında, konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması gerekir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi – 2015/14964 karar).

İmar Kirliliği Suçunda Fikri İçtima (TCK 44)

Belediyesi Encümen Kararında imar kirliliği suçuna konu yerin imar planında 3. derece Arkeolojik sit alanı olduğunun belirtilmesi, 2863 sayılı Kanun’a aykırılıktan suç duyurusunda bulunulması, açılması halinde davaların birleştirilmesi, TCK’nın 44. maddesi gereğince daha ağır cezayı gerektiren suçtan hüküm kurulması gerekir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi – 2015/11763).

Mevcut Bina İçerisinde Bir Taşma Olmaksızın Yapılan Bölümler

TCK md. 184’e göre, ruhsatsız yapılan bölümün bina vasfında bulunması gerekir. Mevcut bina içerisinde herhangi bir taşma olmaksızın binanın bölümleri ayrılarak bina vasfını taşımayan değişiklikler yapılmasının bu yasa maddesi kapsamında kabul edilmesi mümkün olmadığından, sanığın beraatine karar verilmesi yerindedir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - 2012/7321 karar).

Cami Binasına İlave Olarak Yapılan Betonarme Bina

Sanığın cami binasına ilave olarak tek katlı betonarme bina inşa ettiğine ilişkin aşamalarda değişmeyen savunması ve savunmayı doğrulayan yapı tatil zaptı ve binanın 12.10.2004 tarihinden sonra yapıldığının saptanması karşısında, sanığın eyleminin yeni bir bina inşa niteliğinde olduğu ve imar kirliliğine neden olma suçu nedeniyle cezalandırılması gerektiği gözetilmeden yapının bina niteliği taşımadığı biçimindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi hukuka aykırıdır ( Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2012/3058 karar).

Ruhsatsız Yapılan Eklenti, Bina Niteliğindedir

Sanığın, yanında çalışan işçisinin barınması için ana binaya eklenti olarak yaptığı suça konu, duvarları tuğladan ve çatısı sac malzemeden olan ruhsatsız yapının, İmar Kanunu’nun 5. maddesinde tarifi yapılan ‘bina’ niteliğinde bulunduğu ve TCY’nın 184/1. Maddesine uyan imar kirliliğine neden olma suçunun oluştuğu gözetilmeden, yasal olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir… (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2012/15384).

Mutfak Balkonunu (Terasını) PVC, Ahşap Doğrama ve Camla Kapatma

Apartman dairesinin mutfak balkonunu (terasını) PVC, ahşap doğrama ve camla kapatma fiili, bina yapma olarak değerlendirilemez, bu nedenle sanığın imar kirliliği suçu ile cezalandırılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2012/6669)

Yapıyı Kendisi Yıkan Sanık Aleyhine Yargılama Giderlerine Hükmedilemez

İmar kirliliğine sebep olma suçundan açılan kamu davasında, sanığın ruhsata aykırı olarak yaptığı binayı yıkması sebebiyle 5237 Sayılı T.C.K.nın 184/5. maddesi uyarınca kamu davasının düşmesine karar verilmiştir. 5271 Sayılı C.M.K.nın 325/1. maddesi gereğince, ancak ceza veya güvenlik tedbirine mahkumiyet halinde yargılama giderlerinin sanığa yükletilmesi olanaklı olup, sanık hakkında açılan kamu davasının düşmesine karar verilmiş olduğundan, katılan lehine hükmolunacak vekalet ücreti de dahil olmak üzere yargılama giderlerinden sanığın sorumlu tutulması olasılığı bulunmamaktadır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - 2012/16 karar).

Yapının Bina Olup Olmadığının Bilirkişi Raporu İle Tespit Edilmesi

5237 sayılı TCK’nın 184/1. maddesinde5237 sayılı TCK’nın 184/1. maddesinde “yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan ve yaptıran” kişilerin cezalandırılması öngörülmüş olup, İmar Kanunun 5. maddesinde de bina kavramı” kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme ve dinlemelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.” şeklinde açıklanmıştır. Bununla birlikte, elektronik haberleşmeyle ilgili altyapı oluşumunda kullanılan baz istasyonu, kulübe, konteynır ve altyapı niteliğindeki tesislerin yapı ruhsatiyesine tabi olmadığına ilişkin 406 sayılı Kanunun ek 35. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası Anayasa Mahkemesi’nin 01.10.2009 tarih ve 2006/129 Esas, 2009/121 Karar sayılı ilamıyla iptal edilmiş, iptal kararı 08.01.2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Somut olayda, bilirkişi raporuna ekli fotoğraftan; İmar Kanununun 5. maddesinde tanımlanan “eşyaların korunmasına yarayan yapı” olduğu anlaşılan, baz istasyonu güç ünitesinin içine konduğu etrafı çevrili, üstü örtülü yapıların, inşa tarihi araştırılarak ve bina niteliğinde olup olmadığı konusunda ek rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle beraat kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar: 2015/9910).

Tadilatın Binada Alan Artışı Sağlanıp Sağlanmadığının Tespiti

TCK’nın 184/1. maddesinde “yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan ve yaptıran” kişilerin cezalandırılması öngörülmüş olup, İmar Kanunu’nun 5. maddesinde de bina kavramının “Bina; kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.” şeklinde açıklanmıştır. 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 21/3 maddesine göre “derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, … ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar ruhsata tabi değildir”. Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’nin 14 ve 3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği’nin 16. maddesine göre esaslı tadilat, “yapılarda taşıyıcı unsuru etkileyen ve/veya inşaat alanını ve ruhsat eki projelerini değiştiren işlemler” şeklinde tanımlanarak, esaslı tadilatın, ruhsata tabi olduğu ifade edilmiştir.

Bu açıklamalar doğrultusunda; sanığın, suça konu binayı 2004 yılından önce yaptığının mahkemece kabul edilmesi ve 2013 yılında çıkan yangın nedeniyle bina içinde tadilat yapıldığının anlaşılması karşısında, bu tadilatın binanın taşıyıcı sistemini etkileyip etkilemediği, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesindeki bina tanımına uygun bir alan artışı sağlayıp sağlamadığı, idari para cezasını gerektirir projeye aykırı bina içi tadilat niteliğinde olup olmadığı konularında bilirkişiden ek rapor alınarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak eksik inceleme ile beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/5646 E. , 2022/14490 K.)

İmar Kirliliği Suçunda Keşif

1- Sanıklar …, ve …’nin ruhsatsız ve/veya ruhsata aykırı olarak bina inşa eden sanıklarla ilgili 3194 sayılı Kanun’un 32 ve 42. maddelerine göre işlem yapmaları gerekirken yasal işlemlerin yapılmaması suretiyle yapı sahiplerine haksız menfaat temin etmek şeklindeki eylemleri ile itham olundukları görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetleri yerine hatalı gerekçe ile beraatlarına karar verilmesi,

2- Sanıklar …, ve …’le ilgili olarak … Belediye Başkanı, Başkan Vekili ve Fen memurunun da aynı dosya kapsamında sanık olarak yargılandıkları da gözönüne alındığında, … tarafından tüm sanıkların binalarını ruhsata uygun hale getirdiklerine ilişkin yazı ile yetinilmeyip, bilirkişi refakatinde mahallinde keşif yapılarak bilirkişi raporu temini ile sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri yerine eksik koğuşturma ve hatalı gerekçe ile beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar : 2019/13394).

İmar Kirliliği Suçunda Etkin Pişmanlık

TCK’nın 184. maddesinin beşinci fıkrasındaki hükümden yararlanılabilmesi için kişinin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi gerekmektedir. Ruhsat alacak ya da ruhsatına uygun hale getirecek kişi, hakkında soruşturma yapılan ya da hakkında kamu davası açılmış olan veya yargılanıp ceza almış olan kişi ya da kişilerdir.

Ruhsatsız yapının 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca belediye görevlilerince yıkılması durumunda imar kirliliğine neden olma suçundan sanık hakkında doğrudan salt yıkımın gerçekleştiğinden bahisle TCK 184. maddesinin beşinci fıkrasının uygulanması mümkün değildir. Zira bu halde etkin pişmanlığın zorunlu unsuru olan sanık tarafından ortaya konulmuş hiçbir aktif davranış bulunmamaktadır. Ruhsatsız yapının yıkılması idarenin bir görevi olup sanıktan bağımız olarak idare tarafından gerçekleştirilen yıkım nedeniyle yıkıma karşı çıkılmamış olsa bile anılan düzenleme uyarınca kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi etkin pişmanlık müessesesinin ruhuna ve maddenin konuluş amacına aykırı olacaktır.

Ancak, ruhsatsız yapının yıkılması, alınması gerekli önlemler, ihtiyaç duyulan teknik ekipmanlar vs. itibariyle çoğu zaman yapı sahibi tarafından gerçekleştirilemeyecek bir eylemdir. Bu nedenle yapı sahiplerinin nasıl olsa yıkım masraflarını ödeyecekleri düşüncesi ile yıkımın idare tarafından gerçekleştirilmesini beklemeleri doğal karşılanmalıdır. Böyle bir durumda ise salt yıkımın fail tarafından gerçekleştirilmediğinden bahisle etkin pişmanlık hükmünün uygulanmaması adil bir çözüm olmayacaktır. Bu nedenle yıkımın idarece gerçekleştirildiği hâllerde failin yıkıma fiilen karşı gelip gelmediği ve iradi olarak yıkım masraflarını karşılayıp karşılamadığı hususları araştırılarak failin fiilen yıkıma karşı gelmediğinin ve cebri icra gibi herhangi bir zorlama olmaksızın kendiliğinden yıkım masrafları ödediğinin tespit olunması hâlinde sanık lehine TCK’nın 184. maddesinin beşinci fıkrasının uygulanma şartlarının gerçekleştiği kabul edilmeli, aksi durumda ise anılan etkin pişmanlık hükmü uygulanmamalıdır (Ceza Genel Kurulu -K.2019/703).

Özel İmar Rejimine Tabi Yerlerde İmar Kirliliği Suçu

SUÇ : İmar kirliliğine neden olma
HÜKÜM : Beraat
TCK’nın 184/4. maddesi uyarınca imar kirliliğine neden olma suçunun oluşabilmesi için taşınmazın Belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerden olması gerekir. Somut olayda, …’nın 13.08.2012 tarihli yazısı ve bilirkişi raporuna göre suça konu yerin, özel imar rejimine tabi yerlerden olan “uzun mesafeli su havzası koruma sahası içinde” kaldığı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/3080 E. , 2018/5265 K.).

İmar Kirliliği Suçunda Yapı Kayıt Belgesi Alınmasının Sonuçları

Sanık müdafisinin, hükümden sonra dosyaya sunduğu dilekçesinde, davaya konu taşınmaza ilişkin yapı kayıt belgesi aldığını belirtmesi ve bu dilekçesiyle birlikte yapı kayıt belgesi örneğini sunmuş olması karşısında, ilgili bakanlıktan suça konu bina ile ilgili usule uygun olarak yapı kayıt belgesi alınıp alınmadığı araştırılarak … tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7143 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/43049 E. , 2022/8040 K.)

7143 sayılı Yasa ile 3194 sayılı İmar Yasası’na eklenen geçici 16. maddesiyle, afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için yapı kayıt belgesi alınması olanağı getirilerek TCK’nın 184/5. madde kapsamında kabul edilebilecek bir etkin pişmanlık olanağı getirilmiş olması karşısında, dosya mevcut yapı kayıt belgesi ekinde 6 adet bağımsız yapı için yapı kayıt belgesi alındığının belirtilmesine karşın, …’nın 18/02/2019 havale tarihli cevabi yazısında, mahallinde yapılan incelemede 5 adet yapı bulunduğu belirtildiğinden, bu çelişkinin giderilmesi için ilgili kurumdan davaya konusu imalatlar için usulüne uygun olarak yapı kayıt belgesi alınıp alınmadığının sorulması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve Yasaya uygun olmayan gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/5455 E. , 2021/4655 K.).

İmar Kirliği Suçunun Unsurları, Suç Tarihi ve Cezası

TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasındaki suçun oluşabilmesi için failin yapı ruhsatiyesi almadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapması ya da yaptırması gerekmektedir. TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçun konusu, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerlerde bulunan binadır. Bu anlamda, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerler dışında bulunan binalar, anılan düzenlemenin kapsamına girmemektedir. Binanın mutlaka betonarme olması gerekmeyip ahşap binalar da TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamındadır. Yine bu suç bakımından binanın ruhsata tabi olması yeterli olup belirli bir genişlikte veya yükseklikte olmasına gerek yoktur.

Maddede belirtilen “Bina” kavramından ne anlaşılması gerektiğine ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu kavram İmar Kanunu’nun 5. maddesine göre belirlenmektedir. Anılan düzenlemede bina, “Kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.” şeklinde tanımlanmıştır.

TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında yalnızca binadan söz edilmiş olup “Yapı” kavramına yer verilmemiştir. Bu nedenle, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan bahçe, istinat duvarı, yüzme havuzu, iskele, köprü, tünel, rıhtım, yol ve benzeri yapılar suç kapsamına dâhil değildir (Abdulbaki Giyik, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, TBB Dergisi, Yıl: 2018, S. 134, s. 77.).

Öğretide, ruhsata uygun olarak yapılan binada ruhsat alınmaksızın sonradan değişiklik yapılmasının TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamında olmadığı ileri süren yazarlar (Mine Arısoy, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, 2007, S. 13, s. 90; … Ceyhan, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, CHD, 2009, S. 10, s. 94.) bulunmakla birlikte, böyle bir durumda suçun oluşup oluşmadığı, binada sonradan yapılan değişikliklerin niteliğine göre belirlenmelidir.

Mevcut bir bina üzerinde ve binanın kapsamı dâhilinde olmak koşuluyla, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin 3. fıkrası uyarınca “Derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar” ruhsata tabi olmadığından, yapılan değişikliğin bu kapsamda kalması hâlinde suç oluşmayacaktır.

Ancak, yasal düzenlemede sayılan hususlar dışında yapılan değişikliklerin mutlaka imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturacağı sonucuna ulaşılmamalıdır. İmar Kanunu’nun 21. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen sınırlamalar dışında kalan değişiklikler bakımından imar kirliliğine neden olma suçunun oluşabilmesi için;

Söz konusu değişikliklerin ya İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina olarak nitelendirilmesi ya da yapılan esaslı tadilatların binanın taşıyıcı unsurunu etkilemesi gerekmektedir.

Yapılan değişiklikler bina olarak nitelendirilemiyorsa, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına aykırı davranılması nedeniyle aynı Kanun’un 42. maddesinde belirtilen idari yaptırımların uygulanmasıyla yetinilmelidir (Giyik, s. 78-79.). Buna karşın, yapılan değişikliklerin İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina vasfını taşıması durumunda TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasındaki imar kirliliğine neden olma suçu oluşacaktır. Yapılan değişikliklerin bina olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinde başvurulan ölçütlerden birisi, bunların “Esaslı tadilat” kapsamında kalıp kalmadığıdır. Esaslı tadilat, 3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği’nin 16. maddesinde; “Yapılarda taşıyıcı unsuru etkileyen ve/veya inşaat alanını ve ruhsat eki projelerini değiştiren işlemler” şeklinde tanımlanmış ve esaslı tadilatın ruhsata tabi olduğu ifade edilmiştir.

Yargıtay uygulamalarına göre de sonradan ruhsata aykırı olarak yapılan değişikliklerin bina niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesinde binanın taşıyıcı unsurunu etkileyip etkilemediği veya alan kazanma niteliğinde olup olmadığı hususları dikkate alınmaktadır. Yine İmar Kanunu’nun 5. maddesine uygun kapalı alanda kullanılan malzemenin kalıcı olup olmadığı ve değişikliğin sabit şekilde yapılıp yapılmadığı da Yargıtay Özel Ceza Dairelerince değişikliklerin bina vasfında olup olmadığının değerlendirilmesinde kullanılan ölçütlerdendir.

TCK’nın 344. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca imar kirliliğine neden olma suçunun, Kanun’un yayımlandığı 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe girmesi ve 765 sayılı TCK’da bu suça yer verilmemesi nedeniyle hükmün yürürlüğe girdiği 12.10.2004 tarihinden önce bitirilmiş binalarla ilgili TCK’nın 184. maddesi uygulama alanı bulamayacaktır. Bu nedenle anılan suçun oluşabilmesi için sonradan ruhsata aykırı olarak yapılan değişikliklerin 12.10.2004 tarihinden sonra gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın, ikamet ettiği apartmanın terasındaki ön cepheyi 25,40 x 4,50 metre, arka cepheyi ise 4,50 x 25,40 metre olmak üzere toplam 228,60 metrekarelik alanı … konstrüksiyon ile kapattığına ilişkin Karatay Belediyesi İmar İşleri Müdürlüğü görevlilerince tanzim edilen 04.10.2011 tarihli ve 000911 sayılı Yapı Tatil Zabtı, kendisine verilen süre içerisinde ruhsat almadığına dair Karatay Belediyesi İmar İşleri Müdürlüğünün 04.11.2011 tarihli yazısı, apartmanın terasında sonradan yapılan inşaat tadilatlarının ruhsata tabi olduğu ve binanın taşıyıcı sistemini etkilediği yönündeki inşaat yüksek mühendisi tarafından keşif sonrası tanzim edilen 30.03.2012 tarihli bilirkişi raporu, sanığın teras kısmından alt kısma su vurduğu için izolasyon yapamamaları nedeniyle teras yaptırdığı yönündeki savunması ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanığın …Caddesi adresinde bulunan ve tapuda 18 pafta, 24079 ada, 17 parselde kain apartmanın terasını, ön cepheden 25,40 x 4,50 metre, arka cepheden ise 25,40 x 4,50 metre olmak üzere toplam 228,60 metrekarelik alanı … konstrüksiyon ile kaplattığı hususunda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmayan olayda; İnşaat yüksek mühendisi tarafından keşif sonrası tanzim edilen 30.03.2012 tarihli bilirkişi raporunda; apartmanın terasında sonradan yapılan inşaat tadilatlarının ruhsata tabi olduğunun ve binanın taşıyıcı sistemini etkilediği belirtilmiş ise de;

Sanığın apartman terasını kapladığı … konstrüksiyonun, İmar Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan “Kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.” şeklinde tanımlanan bina kapsamında kalmaması ve kaplanan … yapının etrafının açık olması nedeniyle, sanığın teras kısmından alt kısma su vurduğu için izolasyon yapamamaları nedeniyle teras yaptırdığı yönündeki savunması da gözetilerek, eylemin alan kazanma niteliğinde bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığa yüklenen imar kirliliğine neden olma suçunun unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2020/329 E. , 2022/823 K.).

Konteynerın İmar Kirliliği Suçuna Neden Olması

Sanık … hakkındaki iddianamede özellikle imar planında oyun alanında kalan konteynerin ön tarafından beton zemine bağlı olduğu ve ayrıca konteynerin altında bulunan iki tekerleğin de konteynerin taşımasının veya naklini sağlamasının mümkün olmadığı beton zemin üzerinde bulunan demir direkler ile sabitlenmiş gölgeliğinin olduğu tarif edilmiş olmasına ve dosyada bulunan 01/07/2013 tarihli ve 25/11/2013 tarihli fotoğraflardan da iddianamede tarif edilen bu hallerin görülüyor olmasına rağmen mevcut oluşa aykırı şekilde mahkemece yapılan keşifte bu hususlar değerlendirilmediği gibi hareket edip edemediğini yani görünüşte iki tekerlek ile hareket ettiği iddia edildiğine göre bilirkişininde bu hususları karşılayacak bir rapor vermediğinin anlaşılması karşısında tekerleklerin konteynerin hareket etmesini sağlayabilecek nitelikte veya taşınmasına elverişli olup olmadığı hususunda bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile beraat hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/31743 E. , 2016/11620 K.).

Tadilat ve Bina İçi Tadilat Konusunda Bilirkişi Raporu Alınması

Taşınmazların bulunduğu yere dair suç tarihi ve öncesini kapsar bir şekilde yıllara göre güncellenmiş hava fotoğraflarının belediye veya diğer ilgili kuruluşlardan temin edilmesi, imalatların kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığına dair kolluk araştırması yapılması, taşınmaz komşuları kamu tanığı olarak dinlenerek yapılan çekme katın yapım tarihi ve yapan kişi konusunda görgülerinin sorulmasından sonra gerektiğinde mahallinde yeniden keşif ve uzman bilirkişi incelemesi yaptırılarak ve özellikle imalatların üretim tarihleri kuşkuya yer vermeyecek şekilde bilirkişiye tespit ettirilip, yapının eskime, yıpranma, kabarma, dökülme ve korozyon durumları gibi yıpranma oranını içeren ve ayrıca imalatların bir alan artışı sağlayıp sağlamadığı, binanın taşıyıcı sistemini etkileyip etkilemediği, bu imalatların 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesindeki bina vasfında ya da idari para cezasını gerektirir projeye aykırı bina içi tadilat niteliğinde olup olmadığı konularında teknik verilere uygun bir şekilde bilirkişiden rapor alınması, imalatların yapım tarihinin kesin olarak tespit edilip, tüm deliller toplandıktan sonra yapı tatil zabıtlarında belirlenen inşai faaliyetlerin bina niteliğinde olduğunun ve bu imalatların sanık tarafından yapıldığının belirlenmesi halinde, sanığa yüklenen eylemin hukuki anlamda tek fiil olacağı ve tek fiil ile hem TCK’nın 184. maddesinde düzenlenen imar kirliliğine neden olma hem de 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nun 18. maddesine muhalefet suçunun oluşacağı, TCK’nın 44. maddesi gereğince de daha ağır cezayı öngören imar kirliliğine neden olma suçundan sanığın cezalandırılması gerekeceği, yapılan tadilat ve iyileştirmelerin bina vasfında olmadığının tespit edilmesi durumunda ise eylemin 2960 sayılı Boğaziçi Kanunun 18. maddesi kapsamında kalıp kalmayacağının tespit edilmesi, eylemin imar kirliliğine neden olduğunun anlaşılması halinde, hükümden sonra 18/05/2018 tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7143 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin, eksik araştırma neticesinde karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2019/3290 E. , 2020/4199 K.).

Sundurma Ahşap Yapılar İmar Kirliliği Suçu Oluşturmaz

Sanığın adına kayıtlı binanın önüne ruhsat almaksızın profil ayaklar üzerine, ahşap kaplı sundurma yaparak imar kirliliğine neden olma suçunu işlediği iddia olunmuştur. Yerel Mahkemece, sanık savunması, yapı tatil zaptı, bilirkişi raporu karşısında; sundurma şeklindeki inşaatın belediyeden ruhsat alınmasını gerektiren nitelikte olmadığı, bu nedenle atılı suçun unsurlarının oluşmadığı kabul edilerek atılı suçtan beraat hükmü kurulmuştur. Sanık savunması, katılan beyanı, yapı tatil zaptı, keşif sonrası alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından; iddia konusu sundurma şeklindeki yapının bina vasfında olmadığının anlaşılması karşısında, atılı suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle sanık hakkında beraat kararı verilmesine dair Yerel Mahkemenin inanç ve takdirinde hukuka aykırılık görülmemiştir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/20028 E. , 2024/896 K.).

İmar kirliliğine neden olma suçu, etkin pişmanlık, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi açısından kendine özgü birtakım özellikler arz ettiğinden savunmanın bir ceza avukatı ile yapılmasında yarar vardır.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS