İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu Nedir? (TCK 184)
İmar kirliliğine neden olma suçu, belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde hukuka aykırı bir yapı inşa edilmesi veya hukuka aykırı inşa edilen yapının kullanılması için gerekli altyapı hizmetlerinin sağlanmasıyla oluşur.
İmar kirliliği suçu, 5237 sayılı TCK’nın 184. maddesinde “Çevreye Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Bu nedenle, bu suç tipi ile korunan hukuki değer çevredir. İmar kirliliği, topluma karşı işlenen bir suç olarak kabul edildiğinden gerçek veya tüzel kişiler mağdur olarak davaya müdahil olamazlar.
İmar Kirliliği Suçunun Unsurları Nelerdir?
İmar kirliliği suçu, imar mevzuatına aykırı inşa faaliyetinde bulunarak çevreye zarar verici nitelikte hareketlerin yapılmasıyla meydana gelir. İmar kirliliğine neden olma suçu, belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde şu fiillerle işlenir:
- Yapı ruhsatiyesi almadan bina yapmak veya yaptırmak,
- Yapı ruhsatiyesi alınsa bile, ruhsata aykırı olarak bina yapmak veya yaptırmak,
- Yapı ruhsatiyesi olmadan başlatılan inşaatlar dolayısıyla kurulan şantiyelere, elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade etmek. (TCK md. 184/1-2).
Belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerde olmasa bile yapı kullanma izni alınmamış binalarda herhangi bir sınai (sanayii) faaliyetin icrasına müsaade eden kişi de imar kirliliği suçunun cezası ile cezalandırılır (TCK md. 184/3-4).
Suçun Şikayet Süresi, Zamanaşımı ve Görevli Mahkeme
İmar kirliliğine neden olma suçu, takibi şikayete bağlı suçlar arasında değildir. Bu nedenle, savcılık tarafından resen soruşturma yapılarak kamu davası açılır.
Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Yani, savcılık tarafından suçun işlenmesinden itibaren en geç 8 yıl içinde soruşturma başlatılabilir.
İmar kirliliğine neden olma suçunda suçun işlendiği, yani yapının bulunduğu yerdeki asliye ceza mahkemesi yetkili ve görevli mahkeme olarak belirlenmiştir.
İmar Kirliliğine Neden Olma Suçunun Cezası
İmar kirliliğine neden olma suçunun cezası, 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 184/1).
İmar kirliliği suçu nedeniyle doğrudan adli para cezası verilemez, ancak hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.
İmar kirliliği nedeniyle idare tarafından uygulanan idari para cezası bir idari yaptırım olup ceza yargılaması dışında ayrı bir prosedüre tabidir.
İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu ve Etkin Pişmanlık
Etkin pişmanlık, kişinin işlediği fiilin meydana getirdiği olumsuzlukları ve hukuka aykırılığı gidermesi halinde cezalandırılmaması veya ceza indirimi yapılmasını sağlayan bir ceza hukuku kurumudur.
İmar kirliliğine neden olma suçu açsından özel bir etkin pişmanlık hükmü düzenlenmiştir. Kişinin, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi halinde, fail hakkında kamu davası açılmaz, açılmış olan kamu davası düşer, mahkum olunan ceza bütün sonuçlarıyla ortadan kalkar (TCK md. 184/5).
İmar Kirliliği Suçu ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, failin suçu işledikten sonra soruşturma veya kovuşturma aşamasında mağdurun veya kamunun uğradığı zararı gidermesi halinde hakkında verilen mahkumiyet hükmünün açıklanmasının ertelenmesi, hükmün bu erteleme süresi boyunca hiçbir sonuç doğurmamasıdır.
İmar kirliliği suçu nedeniyle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilmesi mümkün değildir. Çünkü, kanun koyucu imar kirliliği suçu açısından TCK md. 184/5’te özel bir etkin pişmanlık hali düzenlemiştir.
İmar kirliliğine neden olma suçunda ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirerek 184/5. maddesindeki özel düzenlemeden yararlanma imkanı bulunan fail hakkında 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar: 2015/167).
Ancak, koşulları varsa sanık hakkında hapis cezasının ertelenmesi kararı verilmesi mümkündür.
İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu Yargıtay Kararları
İmar Kirliliği Suçunda Bina Kavramı
TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasındaki suçun oluşabilmesi için failin yapı ruhsatiyesi almadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapması ya da yaptırması gerekmektedir. TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen suçun konusu, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerlerde bulunan binadır. Bu anlamda, belediye sınırları veya özel imar rejimine tabi yerler dışında bulunan binalar, anılan düzenlemenin kapsamına girmemektedir. Binanın mutlaka betonarme olması gerekmeyip ahşap binalar da TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamındadır. Yine bu suç bakımından binanın ruhsata tabi olması yeterli olup belirli bir genişlikte veya yükseklikte olmasına gerek yoktur. Maddede belirtilen “bina” kavramından ne anlaşılması gerektiğine ilişkin herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu kavram İmar Kanunu’nun 5. maddesine göre belirlenmektedir.
Anılan düzenlemede bina, “Kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılar” şeklinde tanımlanmıştır. TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasında yalnızca binadan söz edilmiş olup “yapı” kavramına yer verilmemiştir. Bu nedenle, ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan bahçe, istinat duvarı, yüzme havuzu, iskele, köprü, tünel, rıhtım, yol ve benzeri yapılar suç kapsamına dâhil değildir (Abdulbaki Giyik, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, TBB Dergisi, Yıl: 2018, S. 134, s. 77).
Öğretide, ruhsata uygun olarak yapılan binada ruhsat alınmaksızın sonradan değişiklik yapılmasının TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrası kapsamında olmadığını ileri süren yazarlar (Mine Arısoy, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, 2007, S. 13, s. 90; İbrahim …, İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu, CHD, 2009, S. 10, s. 94) bulunmakla birlikte, böyle bir durumda suçun oluşup oluşmadığı, binada sonradan yapılan değişikliklerin niteliğine göre belirlenmelidir. Mevcut bir bina üzerinde ve binanın kapsamı dâhilinde olmak koşuluyla, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin 3. fıkrası uyarınca “Derz, iç ve dış sıva, boya, badana, oluk, dere, doğrama, döşeme ve tavan kaplamaları, elektrik ve sıhhi tesisat tamirleri ile çatı onarımı ve kiremit aktarılması ve yönetmeliğe uygun olarak mahallin hususiyetine göre belediyelerce hazırlanacak imar yönetmeliklerinde belirtilecek taşıyıcı unsuru etkilemeyen diğer tadilatlar ve tamiratlar” ruhsata tabi olmadığından, yapılan değişikliğin bu kapsamda kalması hâlinde suç oluşmayacaktır.
Ancak, yasal düzenlemede sayılan hususlar dışında yapılan değişikliklerin mutlaka imar kirliliğine neden olma suçunu oluşturacağı sonucuna ulaşılmamalıdır. İmar Kanunu’nun 21. maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen sınırlamalar dışında kalan değişiklikler bakımından imar kirliliğine neden olma suçunun oluşabilmesi için; Söz konusu değişikliklerin ya İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina olarak nitelendirilmesi ya da yapılan esaslı tadilatların binanın taşıyıcı unsurunu etkilemesi gerekmektedir.
Yapılan değişiklikler bina olarak nitelendirilemiyorsa, İmar Kanunu’nun 21. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı davranılması nedeniyle aynı Kanun’un 42. maddesinde belirtilen idari yaptırımların uygulanmasıyla yetinilmelidir (Giyik, s. 78-79). Buna karşın, yapılan değişikliklerin İmar Kanunu’nun 5. maddesi anlamında bina vasfını taşıması durumunda TCK’nın 184. maddesinin birinci fıkrasındaki imar kirliliğine neden olma suçu oluşacaktır.
Yapılan değişikliklerin bina olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinde başvurulan ölçütlerden birisi, bunların “esaslı tadilat” kapsamında kalıp kalmadığıdır. Esaslı tadilat, 3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği’nin 16. maddesinde “Yapılarda taşıyıcı unsuru etkileyen ve/veya inşaat alanını ve ruhsat eki projelerini değiştiren işlemler” şeklinde tanımlanmış ve esaslı tadilatın ruhsata tabi olduğu ifade edilmiştir.
Yargıtay uygulamalarına göre de sonradan ruhsata aykırı olarak yapılan değişikliklerin bina niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesinde binanın taşıyıcı unsurunu etkileyip etkilemediği veya alan kazanma niteliğinde olup olmadığı hususları dikkate alınmaktadır. Yine İmar Kanunu’nun 5. maddesine uygun kapalı alanda kullanılan malzemenin kalıcı olup olmadığı ve değişikliğin sabit şekilde yapılıp yapılmadığı da Yargıtay Özel Ceza Dairelerince değişikliklerin bina vasfında olup olmadığının değerlendirilmesinde kullanılan ölçütlerdendir.
İnceleme konusu olayda olduğu gibi 2960 sayılı Boğaziçi Kanunu’nun 2. maddesinin (c) bendinde “Boğaziçi sahil şeridine bitişik olan ve 22/7/1983 tarihli 1/1000 ölçekli imar uygulama planında gösterilen bölgedir.” şeklinde tanımlanan öngörünüm bölgesinde kalan yapılar ile ilgili olarak aynı Kanun’un 13. maddesinin (d) bendinde değinilen “Yapılarda kullanma izni verildikten sonra imar mevzuatına aykırı olarak yapılan değişiklikler ve eklentileri”nin Boğaziçi İmar İdare Heyetinin kararı ve Boğaziçi İmar Müdürünün yazılı emri ile yıkılacağı veya yıktırılacağı belirtilmiş,
Anılan Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrasında ise; “Boğaziçi Alanında inşaat ruhsatı alınmadan yapılan yapıların tamamı, inşaat ruhsatı ve eklerine ve imar mevzuatına aykırı yapılan yapıların aykırı kısım ve bölümleri, bu Kanunun 13 üncü maddesine göre yıktırılmakla beraber, yapı sahipleri, fenni mesulleri ve müteahhitleri bir aydan altı aya kadar hapis ve 200.000 liradan 500.000 liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Bu fiillerin tekrar edilmesi halinde söz konusu kimselere verilecek cezalar 1/3’ünden az olmamak üzere üç katına kadar artırılır. Fenni mesullere ayrıca bir yıla kadar meslekten men cezası verilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Özel Dairelerin yerleşik içtihatları uyarınca Boğaziçi Kanunu kapsamında kalan bir bölgede yapılan izinsiz imalatın bina niteliğinde olması durumunda sanığın eylemi anılan Kanun’un 18 ve TCK’nın 184. maddelerinde tanımlanan suçları oluşturacak ancak TCK’nın 44. maddesindeki fikri içtima kuralları uyarınca sanık hakkında daha ağır cezayı gerektiren TCK’nın 184. maddesi uygulanarak hüküm kurulacaktır. İzinsiz imalatın bina niteliğinde olmaması durumunda ise sanığın Boğaziçi Kanunu uyarınca sorumlu tutulması gerekecektir. Öte yandan TCK’nın 344. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca imar kirliliğine neden olma suçunun, Kanun’un yayımlandığı 12.10.2004 tarihinde yürürlüğe girmesi ve 765 sayılı TCK’da bu suça yer verilmemesi nedeniyle hükmün yürürlüğe girdiği 12.10.2004 tarihinden önce bitirilmiş binalarla ilgili TCK’nın 184. maddesi uygulama alanı bulamayacaktır. Bu nedenle anılan suçun oluşabilmesi için sonradan ruhsata aykırı olarak yapılan değişikliklerin 12.10.2004 tarihinden sonra gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir (Ceza Genel Kurulu- K.2021/364).
Özel İmar Rejimi Olan Yerler Uzman Bilirkişi Tarafından Tespit Edilmeli
İmar kirliliği suçuna konu yerin, orman alanında kaldığının bildirilmesi karşısında, anılan yerin suç tarihi itibariyle özel imar rejimine tabi yerlerden olup olmadığı ve 5216 sayılı Kanunun geçici ikinci maddesi kapsamında kalıp kalmadığı hususlarında, konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması gerekir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi – 2015/14964 karar).
İmar Kirliliği Suçunda Fikri İçtima (TCK 44)
Belediyesi Encümen Kararında imar kirliliği suçuna konu yerin imar planında 3. derece Arkeolojik sit alanı olduğunun belirtilmesi, 2863 sayılı Kanun’a aykırılıktan suç duyurusunda bulunulması, açılması halinde davaların birleştirilmesi, TCK’nın 44. maddesi gereğince daha ağır cezayı gerektiren suçtan hüküm kurulması gerekir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi – 2015/11763).
Mevcut Bina İçerisinde Bir Taşma Olmaksızın Yapılan Bölümler
TCK md. 184’e göre, ruhsatsız yapılan bölümün bina vasfında bulunması gerekir. Mevcut bina içerisinde herhangi bir taşma olmaksızın binanın bölümleri ayrılarak bina vasfını taşımayan değişiklikler yapılmasının bu yasa maddesi kapsamında kabul edilmesi mümkün olmadığından, sanığın beraatine karar verilmesi yerindedir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - 2012/7321 karar).
Cami Binasına İlave Olarak Yapılan Betonarme Bina
Sanığın cami binasına ilave olarak tek katlı betonarme bina inşa ettiğine ilişkin aşamalarda değişmeyen savunması ve savunmayı doğrulayan yapı tatil zaptı ve binanın 12.10.2004 tarihinden sonra yapıldığının saptanması karşısında, sanığın eyleminin yeni bir bina inşa niteliğinde olduğu ve imar kirliliğine neden olma suçu nedeniyle cezalandırılması gerektiği gözetilmeden yapının bina niteliği taşımadığı biçimindeki yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi hukuka aykırıdır ( Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2012/3058 karar).
Ruhsatsız Yapılan Eklenti Bina Niteliğindedir
Sanığın, yanında çalışan işçisinin barınması için ana binaya eklenti olarak yaptığı suça konu, duvarları tuğladan ve çatısı sac malzemeden olan ruhsatsız yapının, İmar Kanunu’nun 5. maddesinde tarifi yapılan ‘bina’ niteliğinde bulunduğu ve TCY’nın 184/1. Maddesine uyan imar kirliliğine neden olma suçunun oluştuğu gözetilmeden, yasal olmayan gerekçe ile beraat kararı verilmesi bozmayı gerektirmiştir… (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2012/15384).
Mutfak Balkonunu (Terasını) PVC, Ahşap Doğrama ve Camla Kapatma
Apartman dairesinin mutfak balkonunu (terasını) PVC, ahşap doğrama ve camla kapatma fiili, bina yapma olarak değerlendirilemez, bu nedenle sanığın imar kirliliği suçu ile cezalandırılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 2012/6669)
Yapıyı Kendisi Yıkan Sanık Aleyhine Yargılama Giderlerine Hükmedilemez
İmar kirliliğine sebep olma suçundan açılan kamu davasında, sanığın ruhsata aykırı olarak yaptığı binayı yıkması sebebiyle 5237 Sayılı T.C.K.nın 184/5. maddesi uyarınca kamu davasının düşmesine karar verilmiştir. 5271 Sayılı C.M.K.nın 325/1. maddesi gereğince, ancak ceza veya güvenlik tedbirine mahkumiyet halinde yargılama giderlerinin sanığa yükletilmesi olanaklı olup, sanık hakkında açılan kamu davasının düşmesine karar verilmiş olduğundan, katılan lehine hükmolunacak vekalet ücreti de dahil olmak üzere yargılama giderlerinden sanığın sorumlu tutulması olasılığı bulunmamaktadır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - 2012/16 karar).
Yapının Bina Olup Olmadığının Bilirkişi Raporu İle Tespit Edilmesi
5237 sayılı TCK’nın 184/1. maddesinde5237 sayılı TCK’nın 184/1. maddesinde “yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan ve yaptıran” kişilerin cezalandırılması öngörülmüş olup, İmar Kanunun 5. maddesinde de bina kavramı” kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme ve dinlemelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.” şeklinde açıklanmıştır. Bununla birlikte, elektronik haberleşmeyle ilgili altyapı oluşumunda kullanılan baz istasyonu, kulübe, konteynır ve altyapı niteliğindeki tesislerin yapı ruhsatiyesine tabi olmadığına ilişkin 406 sayılı Kanunun ek 35. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası Anayasa Mahkemesi’nin 01.10.2009 tarih ve 2006/129 Esas, 2009/121 Karar sayılı ilamıyla iptal edilmiş, iptal kararı 08.01.2010 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Somut olayda, bilirkişi raporuna ekli fotoğraftan; İmar Kanununun 5. maddesinde tanımlanan “eşyaların korunmasına yarayan yapı” olduğu anlaşılan, baz istasyonu güç ünitesinin içine konduğu etrafı çevrili, üstü örtülü yapıların, inşa tarihi araştırılarak ve bina niteliğinde olup olmadığı konusunda ek rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik kovuşturma ve yetersiz gerekçeyle beraat kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar: 2015/9910).
İmar Kirliliği Suçunda Keşif
1- Sanıklar …, ve …’nin ruhsatsız ve/veya ruhsata aykırı olarak bina inşa eden sanıklarla ilgili 3194 sayılı Kanun’un 32 ve 42. maddelerine göre işlem yapmaları gerekirken yasal işlemlerin yapılmaması suretiyle yapı sahiplerine haksız menfaat temin etmek şeklindeki eylemleri ile itham olundukları görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetleri yerine hatalı gerekçe ile beraatlarına karar verilmesi, 2- Sanıklar …, ve …’le ilgili olarak … Belediye Başkanı, Başkan Vekili ve Fen memurunun da aynı dosya kapsamında sanık olarak yargılandıkları da gözönüne alındığında, … tarafından tüm sanıkların binalarını ruhsata uygun hale getirdiklerine ilişkin yazı ile yetinilmeyip, bilirkişi refakatinde mahallinde keşif yapılarak bilirkişi raporu temini ile sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri yerine eksik koğuşturma ve hatalı gerekçe ile beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar : 2019/13394).
İmar Kirliliği Suçunda Etkin Pişmanlık
TCK’nın 184. maddesinin beşinci fıkrasındaki hükümden yararlanılabilmesi için kişinin ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirmesi gerekmektedir. Ruhsat alacak ya da ruhsatına uygun hale getirecek kişi, hakkında soruşturma yapılan ya da hakkında kamu davası açılmış olan veya yargılanıp ceza almış olan kişi ya da kişilerdir.
Ruhsatsız yapının 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesi uyarınca belediye görevlilerince yıkılması durumunda imar kirliliğine neden olma suçundan sanık hakkında doğrudan salt yıkımın gerçekleştiğinden bahisle TCK 184. maddesinin beşinci fıkrasının uygulanması mümkün değildir. Zira bu halde etkin pişmanlığın zorunlu unsuru olan sanık tarafından ortaya konulmuş hiçbir aktif davranış bulunmamaktadır. Ruhsatsız yapının yıkılması idarenin bir görevi olup sanıktan bağımız olarak idare tarafından gerçekleştirilen yıkım nedeniyle yıkıma karşı çıkılmamış olsa bile anılan düzenleme uyarınca kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi etkin pişmanlık müessesesinin ruhuna ve maddenin konuluş amacına aykırı olacaktır.
Ancak, ruhsatsız yapının yıkılması, alınması gerekli önlemler, ihtiyaç duyulan teknik ekipmanlar vs. itibariyle çoğu zaman yapı sahibi tarafından gerçekleştirilemeyecek bir eylemdir. Bu nedenle yapı sahiplerinin nasıl olsa yıkım masraflarını ödeyecekleri düşüncesi ile yıkımın idare tarafından gerçekleştirilmesini beklemeleri doğal karşılanmalıdır. Böyle bir durumda ise salt yıkımın fail tarafından gerçekleştirilmediğinden bahisle etkin pişmanlık hükmünün uygulanmaması adil bir çözüm olmayacaktır. Bu nedenle yıkımın idarece gerçekleştirildiği hâllerde failin yıkıma fiilen karşı gelip gelmediği ve iradi olarak yıkım masraflarını karşılayıp karşılamadığı hususları araştırılarak failin fiilen yıkıma karşı gelmediğinin ve cebri icra gibi herhangi bir zorlama olmaksızın kendiliğinden yıkım masrafları ödediğinin tespit olunması hâlinde sanık lehine TCK’nın 184. maddesinin beşinci fıkrasının uygulanma şartlarının gerçekleştiği kabul edilmeli, aksi durumda ise anılan etkin pişmanlık hükmü uygulanmamalıdır (Ceza Genel Kurulu -K.2019/703).
Özel İmar Rejimine Tabi Yerlerde İmar Kirliliği Suçu
SUÇ : İmar kirliliğine neden olma
HÜKÜM : Beraat
TCK’nın 184/4. maddesi uyarınca imar kirliliğine neden olma suçunun oluşabilmesi için taşınmazın Belediye sınırları içinde veya özel imar rejimine tabi yerlerden olması gerekir. Somut olayda, …’nın 13.08.2012 tarihli yazısı ve bilirkişi raporuna göre suça konu yerin, özel imar rejimine tabi yerlerden olan “uzun mesafeli su havzası koruma sahası içinde” kaldığı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/3080 E. , 2018/5265 K.).
İmar Kirliliği Suçunda Yapı Kayıt Belgesi Alınmasının Sonuçları
Sanık müdafisinin, hükümden sonra dosyaya sunduğu dilekçesinde, davaya konu taşınmaza ilişkin yapı kayıt belgesi aldığını belirtmesi ve bu dilekçesiyle birlikte yapı kayıt belgesi örneğini sunmuş olması karşısında, ilgili bakanlıktan suça konu bina ile ilgili usule uygun olarak yapı kayıt belgesi alınıp alınmadığı araştırılarak … tarih ve 30425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7143 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile 3194 sayılı İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/43049 E. , 2022/8040 K.)
7143 sayılı Yasa ile 3194 sayılı İmar Yasası’na eklenen geçici 16. maddesiyle, afet risklerine hazırlık kapsamında ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve imar barışının sağlanması amacıyla, 31/12/2017 tarihinden önce yapılmış yapılar için yapı kayıt belgesi alınması olanağı getirilerek TCK’nın 184/5. madde kapsamında kabul edilebilecek bir etkin pişmanlık olanağı getirilmiş olması karşısında, dosya mevcut yapı kayıt belgesi ekinde 6 adet bağımsız yapı için yapı kayıt belgesi alındığının belirtilmesine karşın, …’nın 18/02/2019 havale tarihli cevabi yazısında, mahallinde yapılan incelemede 5 adet yapı bulunduğu belirtildiğinden, bu çelişkinin giderilmesi için ilgili kurumdan davaya konusu imalatlar için usulüne uygun olarak yapı kayıt belgesi alınıp alınmadığının sorulması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve Yasaya uygun olmayan gerekçeyle mahkumiyet kararı verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/5455 E. , 2021/4655 K.).
İmar kirliliğine neden olma suçu, etkin pişmanlık, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi açısından kendine özgü birtakım özellikler arz ettiğinden savunmanın bir ceza avukatı ile yapılmasında yarar vardır.
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.