Örgüt Propagandası Suçu Nedir? (TMK 7/2 - TCK 220/8)
Propaganda suçu, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) 7/2. ve 5237 sayılı TCK’nın 220/8. maddelerinde iki ayrı şekilde düzenlenmiştir. Kanuni düzenleme ve yargısal kararlar; TMK 7/2. maddesini silahsız veya silahlı “terör örgütü propagandası suçu”, TCK 220/8. maddesini ise “adi suç örgütü propagandası suçu” olarak kabul etmektedir.
Genel olarak propaganda; bir bütün olarak toplumun ya da belirli bir kesimin inanç, tutum ve davranışlarını yönlendirmek amacıyla bilinçli olarak seçilmiş bilgi, olgu ve savları sistemli bir çaba ve çeşitli araçları kullanarak yayma etkinlikleridir. Propaganda; geniş bir kitleyi, belirli hedefler doğrultusunda ikna etme çabasıdır. Bu yolla kitle desteği istenmektedir (YCGK-K.1990/336).
Makalemizde, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında tanımlanan silahlı veya silahsız örgütlerin propagandası suçu açıklanacaktır. 3713 sayılı TMK kapsamında yapılan açıklamalar, aynı unsurları içeren hareketler yönünden 5237 sayılı (TCK m.220/8) maddesinde düzenlenen “adi suç örgütü propagandası suçu” açısından da geçerlidir.
Terörle Mücadele Kanununa Göre Propaganda Yapma Suçunun Unsurları (TMK 7)
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na göre propaganda suçu; söz, yazı veya slogan atma yoluyla işlenebileceği gibi pankart, resim, video vb. görseller kullanılarak da işlenebilir. Suç, insanlarla yüz yüze iletişim yoluyla veya toplantı ve gösteri yapmak suretiyle işlenebileceği gibi televizyon, radyo, gazete, dergi, kitap gibi kitle iletişim araçları veya internet üzerinden de işlenebilir. Özetle, propaganda suçu serbest hareketli bir suçtur.
Propaganda yapma suçunun unsurları, siyasal iktidarların suç politikalarına göre dönem dönem içerik değişikliklerine uğramaktadır. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.7/2’ye göre yasadışı örgüt propagandası suçunun oluşması için şu şartların gerçekleşmesi gerekir:
1. Cebir, Şiddet ve Tehdit: Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek şekilde propagandasının yapılması gerekir. Propaganda suçunun oluşması için; örgütle ilgili bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtma, benimsetme ya da yayma amacıyla yapılmasının yanında örgütün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermeli veya bu yöntemleri övmeli ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde yapılması gerekmektedir (Y16CD-K.2017/3637). Örneğin, adliyeye yargılanmak üzere getirilen tutuklunun “yaşasın pkk” şeklindeki sloganı, Yargıtay tarafından örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek nitelikte kabul edilmemiştir.
2. Yer, Zaman ve Şartlar: Yapılan propaganda yukarıdaki kriterleri taşısa bile, gerçekleştirildiği yer, zaman, koşullar dikkate alındığında eylemin etkisi sınırlı kalıyorsa propaganda suçu meydana gelmez. Örneğin, duruşma salonunda hakkındaki hüküm açıklanır açıklanmaz, “biji serok apo (yaşasın başkan apo)” şeklinde slogan atan bir tutuklunun sözleri propaganda suçu oluşturmaz. Çünkü, duruşma belirli sayıda izleyicinin bulunduğu, söylenen sözlerin etkisinin bu nedenle sınırlı kalacağı bir yerdir. Yargıtay, basın açıklaması sırasında katılımcıların “biji serok apo” şeklinde slogan atmasını da propaganda suçu olarak kabul etmemiştir.
3. Muhatap Kitlenin Özellikleri: Dinleyici/izleyici/okuyucu kitlesinin özellikleri dikkate alınarak propaganda içeren söz, yazı veya görsel bir içeriğin hitap edilen bu kitleyi harekete geçirme potansiyeli olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Yargıtay, sanığın newroz etkinlikleri sırasında bulunduğu araç camından dışarıya sarkarak yasadışı örgüt lehine sloganlar atmasını, etkisi sınırlı ve kitleyi harekete geçirme potansiyeli olmayan bir davranış olarak ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir. Örneğin, iki kişinin sohbet ederken tartışma esnasında “Fetö bir kaç yıl önce devleti yönetiyordu, şimdi terör örgütü oldu” şeklindeki ifadeleri örgüt propagandası suçu olarak kabul edilemez.
4. Açık ve Yakın Tehlike: Failin icra ettiği fiil, ancak açık ve yakın tehlike teşkil ediyorsa propaganda suçu vücut bulabilir. Açık ve yakın tehlike, kamu düzenin fiil nedeniyle bozulmasına yol açacak somut durumların varlığına bağlıdır. Örneğin, üniversitede iki öğrenci grubunun karşılıklı kavgası sırasında bir grubun diğerine yönelik “be serok jiyan nabe (başkansız yaşam olmaz)” şeklindeki sözleri, Yargıtay tarafından olayın özelliği göz önüne alınarak açık ve yakın tehlike mevcut olması nedeniyle propaganda suçunun unsurlarının oluştuğuna hükmedilmiştir.
Şekli Propaganda Suçu: Toplantı veya gösteri yürüyüşünde olsun veya olmasın, örgütün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde; örgüte ait resim veya işaretlerin asılması veya taşınması, örgüte ait resim, amblem veya işaretlerin bulunduğu üniformanın giyilmesi, ses cihazları ile yayın yapılması şeklindeki fiiller başkaca kriterlere bakılmadan şekli açıdan örgüt propagandası suçu olarak düzenlenmiştir (TMK 7/2-b). Örneğin, herhangi bir örgütün bayrağında yer alan şekilleri içeren bir üniforma giyerek gösteriye katılan kişi propaganda suçu işlemiş olur. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2-b maddesinde düzenlenen “slogan atılması” kriteri açısından yukarıda açıkladığımız genel unsurların gerçekleşip gerçekleşmediği de ayrıca değerlendirilmelidir. Suçun bu halinin cezası, genel propaganda suçunun cezası ile aynıdır.
Basın Yayın Yoluyla Propaganda Suçu (TMK 7/2-ikinci cümle): Örgüt propagandası yapma suçu, gazete, dergi, kitap gibi basılı veya internet yoluyla yapılan yayınlar vasıtasıyla işlendiğinde suçun “basın ve yayın yoluyla” işlenen nitelikli hali vücut bulur (TMK 7/2-ikinci cümle). Suçun bu nitelikli hali işlendiğinde fail hakkında hükmedilen ceza 1/2 oranında arttırılmaktadır. İnternet üzerinden facebook, instagram, whatsapp vb. sosyal medya veya kişisel iletişim araçlarıyla sadece failin arkadaşlarından ibaret sınırlı bir dinleyici, izleyici veya okuyucuya hitaben işlenen propaganda suçu nedeniyle “basın yayın yoluyla propaganda yapma suçu” çerçevesinde arttırım yapılarak ceza verilemez. Ancak, twitter, facebook, instagram gibi kişisel sosyal medya hesaplarının herkese açık hale getirilmesi suretiyle sınırsız bir okuyucu, dinleyici ve izleyici kitlesine ulaşma imkanı doğmuşsa, fail hakkında TMK 7/2-ikinci cümle gereği cezasından 1/2 oranında arttırım yapılmalıdır.
Toplantı ve Gösteride Kimliğin Gizlenmesi Amacıyla Yüzünü Kapatma (TMK 7/3): Örgüt propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerini gizlemek amacıyla yüzün tamamen veya kısmen kapatılması ile propaganda suçunun bu nitelikli hali meydana gelir. Suçun bu nitelikli halinin vücut bulabilmesi için; failin yüzünü kapatması kimliğinin gizlenmesi ve tanınmamasını sağlayacak derecede olmalıdır. Failin kimliğinin tespit edilmesi mümkün ise, suçun TMK 7/3’te yer alan nitelikli hali oluşmaz. Örneğin, örgüt propagandasına dönüştüğü iddia edilen bir gösteri sırasında havanın soğuk olması nedeniyle atkı ile yüzünün bir kısmını kapatan kişi, kimliğin gizlenmesi amacıyla propaganda suçunu işlemiş olur.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2 maddesinin son haliyle Yargıtay uygulamasına göre yasadışı örgüt propagandası suçunun unsurları şu şekilde ifade edilmiştir:
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7/2. maddesindeki propaganda suçu, 11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 8. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu; terör örgütünün propagandası suçunun oluşabilmesi için; propagandanın örgütün “cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek şekilde” yapılması zorunlu kılınarak, sınırlamanın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘ne uygun hale getirilmesi amaçlanmıştır.
Ancak, aynı kanunun 7. maddesinin 2. fıkranın b bendinde ise; toplantı ve gösteri yürüyüşünde gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;
1- Örgüte ait resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,
2- Slogan atılması,
3- Ses cihazları ile yayın yapılması,
4- Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi,
şeklindeki fiil ve davranışlar propaganda suçundan cezalandırılacaktır. Bu düzenleme ile kanun koyucu herhangi bir unsurun varlığına bağlı olmaksızın bu suçun oluşacağı kabul edilmek suretiyle ifade özgürlüğü parametrelerini dışlayan tipe uygun eylem tanımlaması yapmıştır. Toplantı veya gösteri yürüyüşünde olsun veya olmasın; yazı veya sözler (atılan slogan, taşınan pankart veya giyilen üniforma) ile verilen mesajın şiddete çağrı, tahrik ve teşvik edici ya da silahlı direnişe ve isyana davet şeklinde veya insanda saldırgan duygular oluşturacak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtacak nefret söylemi olup olmadığı değerlendirilmeli, doğrudan veya dolaylı şiddete çağrı var ise sanığın kimliği, konumu, konuşulan yer ve zamanı gibi açık ve yakın tehlike testi bakımından analize tabi tutulmalıdır.(Y16CD-K.2017/3434)
Örgüt Propagandası Suçu Teşkil Etmeyen Fiiller Nelerdir?
Toplumsal kültür öğesi olan fiiller, ifade özgürlüğü kapsamında kalan veya halk dilinde kalıplaşmış sözler örgüt propagandası suçu olarak kabul edilemez:
-
Hükümet politikalarına, siyasetçilere veya kamu görevlilerine ağır eleştiri niteliğindeki söz, yazı ve davranışlar propaganda suçu olarak değerlendirilemez. İfade özgürlüğü, sadece memnuniyetle karşılanan zararsız veya önemsiz sayılan insanların kayıtsız kalabileceği bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda demokratik toplumu şekillendiren çoğulculuğun, hoşgörünün ve geniş fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak saldırgan, şok eden, rahatsızlık veren veya ayrılık yaratabilen fikirler içinde uygulanır (Y16CD-K.2015/2316).
-
Toplantı ve gösteri esnasında kalıplaşmış bir şekilde kullanılan sözler propaganda suçu oluşturmaz. Örneğin, “Mahir, Hüseyin, Ulaş Kurtuluşa Kadar Savaş” gibi sloganlar Yargıtay tarafından örgüt propagandası suçu olarak kabul edilmemektdir.
-
Türküler, şarkılar veya halay sırasında söylenen marşlar propaganda suçu oluşturmaz. Örneğin, Yargıtay “gerilla marşı” söylenmesini propaganda suçu olarak kabul etmemektedir.
Örgüt Propagandası Yapma Suçunun Cezası (TMK m.7/2)
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. maddesine göre, propaganda yapma suçunun cezası şu şekildedir:
Terörle Mücadele Kanunu m.7/2: Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır:
-
a) (Kaldırılmıştır.)
-
b) Toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;
- Örgüte ait amblem, resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,
- Slogan atılması,
- Ses cihazları ile yayın yapılması,
- Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi.
Terörle Mücadele Kanunu m.7/3: Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlar üç yıldan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Bu suçu işleyenlerin cebir ve şiddete başvurmaları ya da her türlü silah, molotof ve benzeri patlayıcı, yakıcı ya da yaralayıcı maddeler bulundurmaları veya kullanmaları hâlinde verilecek cezanın alt sınırı dört yıldan az olamaz.
Terörle Mücadele Kanunu m.7/4: İkinci fıkrada belirtilen suçların; dernek, vakıf, siyasî parti, işçi ve meslek kuruluşlarına veya bunların yan kuruluşlarına ait bina, lokal, büro veya eklentilerinde veya öğretim kurumlarında veya öğrenci yurtlarında veya bunların eklentilerinde işlenmesi halinde bu fıkradaki cezanın iki katı hükmolunur.
Terörle Mücadele Kanunu m.7/5: Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına;
-
a) İkinci fıkrada tanımlanan suçu,
-
b) 6 ncı maddenin ikinci fıkrasında tanımlanan suçu, (TMK m.6/2: Terör örgütlerinin; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösteren veya öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden bildiri veya açıklamalarını basanlar veya yayınlayanlar bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.)
-
c) 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu 28 inci maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılma suçunu, işleyenler hakkında, 5237 sayılı Kanunun 220 nci maddesinin altıncı fıkrasında tanımlanan suçtan dolayı ayrıca ceza verilmez.
Yani, TMK m.7/3’te yer verilen suçların, örgüt adına suç işleme suçu kapsamında işlenmesi halinde, fail örgüt adına suç işleme suçunu düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 220/6 maddesi gereği ayrıca cezaalndırılmaz. Fail, sadece propaganda suçu veya 2911 sayılı yasaya muhalefet suçu çerçevesinde cezalandırılır.
Adi Suç Örgütü Propagandası Suçunun Cezası: 5237 sayılı TCK m.220/8’de düzenlenen “adi suç örgütü propagandası” suçunun cezası şu şekildedir:
- Örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır (TCK m.220/8)
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Erteleme ve Adli Para Cezasına Çevirme
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb), sanık hakkında verilen kararın hukuk sisteminde hiçbir sonuç doğurmaması ve iyi halli geçirilen belli bir denetim süresi sonunda davanın düşmesiyle neticelenen bir muhakeme hukuku kurumudur. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, yasaklayıcı hiçbir hükme yer vermediğinden 5271 sayılı Ceza Muahkemesi Kanunu’nun (CMK) genel hükümleri uygulanır. Bu nedenle, yasadışı örgüt propagandası suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası 2 yıl veya altında olduğunda sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.
Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte, hapis cezasından çevrilen veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, yasaklayıcı hiçbir hükme yer vermediğinden propaganda suçu açısından adli para cezasına çevirme konusunda 5271 sayılı Ceza Muahkemesi Kanunu’nun (CMK) genel hükümleri uygulanır. Bu nedenle, yasadışı örgüt propagandası suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası 1 yıl veya altında olduğunda sanık hakkında hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.
Cezanın ertelenmesi, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, yasaklayıcı hiçbir hükme yer vermediğinden, propaganda suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezasının ertelenemsi konusunda 5271 sayılı Ceza Muahkemesi Kanunu’nun (CMK) genel hükümleri uygulanır. Bu nedenle, yasadışı örgüt propagandası suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası 2 yıl veya altında olduğunda sanık hakkında erteleme kararı verilebilir.
Özellikle belirtelin ki; 6352 Sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesine göre, 31/12/2011 tarihine kadar işlenen silahlı örgüt propagandası yapma suçu ile ilgili, soruşturma evresinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi, kovuşturma evresinde kovuşturmanın ertelenmesine, kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine karar verilir. Propaganda suçunun TMK 7/3 maddesinde düzenlenen kimliğin gizlenmesi amacıyla yüzün tamamen veya kısmen kapatılması suretiyle işlenmesi halinde, 6352 Sayılı Kanun’un ertelemeye ilişkin geçici 1. maddesi uygulanmaz.
Propaganda Suçunda Zamanaşımı ve Şikayet
Propaganda suçu takibi şikayete bağlı suçlar kategorisinde olan suçlardan değildir. Bu nedenle, suçun takibi için herhangi bir şikayet süresi yoktur. Suç, dava zamanaşımı süresine riayet edilmek şartıyla her zaman soruşturma ve kovuşturma konusu yapılabilir.
Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde ceza davası kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise davanın düşmesine yol açan bir ceza hukuku kurumudur. Propaganda suçunun basit şeklinde asli dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Ancak, suçun nitelikli hallerinin işlenmesi halinde asli dava zamanaşımı süresi 15 yıldır.
Özellikle belirtelim ki, propaganda suçunun zincirleme bir şekilde işlenmesi son eylemin yapıldığı tarihte temadi (sürüp gitme) kesileceğinden dava zamanaşımı süresi de temadinin kesildiği son eylem tarihinden itibaren hesaplanacaktır.
Örgüt Propagandası Suçunda Görevli Mahkeme
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu m.7’de düzenlenen silahlı örgüt propagandası suçu ile ilgili yargılama yapma görevi ağır ceza mahkemesi tarafından yerine getirilmektedir (5235 sayılı Kanun m.12).
Propaganda Suçu İnfaz Usulü ve Denetimli Serbestlik
-
Propaganda Suçunun İnfaz Oranı: Örgüt propagandası suçu nedeniyle hükmedilen süreli hapis cezası, 3/4 infaz oranı uygulanarak hükümlünün koşullu salıverme rejiminden yararlanması sağlanacaktır (Ceza İnfaz Kanunu m.107/4).
-
Açık Cezaevine Geçiş: Örgüt propagandası suçu nedeniyle hükümlü olanlar, koşullu salıverilmelerine 1 yıldan az süre kalmak ve örgütle herhangi bir bağı olmamak şartıyla açık cezaevine geçiş yapabilirler (Açık Cezaevine Geçiş Yönetmeliği m.6/2-ç).
-
Denetimli Serbestlik Uygulaması: Propaganda suçunun infazı sırasında koşullu salıverilmeye bir yıl kala hükümlünün denetimli serbestlik uygulamasından yararlanması mümkündür. Ancak, Yargıtay kararlarının aksine uygulamada hükümlülerin açık cezaevine geçişleri idare ve gözlem kurulu kararıyla zorlaştırılmakta, böylece hükümlünün denetimli serbestlikten yararlanma imkanını ortadan kaldırılmaktadır.
-
Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimi: Örgüt propagandası suçu nedeniyle mükerrirlere özgü infaz rejimi ve cezanın tamamen infazından sonra bu rejim nedeniyle uygulanması gereken denetimli serbestlik tedbiri uygulanamaz.
Silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçunda kurulan hükümde örgüt mensubu olmayan sanık hakkında TCK’nın 58/9 uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Y16CD-K.2015/1761).
Terörle Mücadele Kanunu (TMK 7) Silahlı Örgüt Propagandası Suçu Yargıtay Kararları
Propaganda Suçunun Niteliği
Propaganda; belli bir görüşün, ideolojinin toplum içinde yayılmasını, fikir ve kanaatlerinin kökleşmesini sağlamak için, bu amacın gerçekleşmesine yönelik olarak her türlü maddi ve manevi araca başvurarak telkin, teşvik ve etkide bulunmak olarak tanımlamak mümkündür. Propaganda yapma fiilinden örgütün övülmesi, kişilerde örgüte sempati duyulmasını sağlayacak hareketler gerçekleştirilmesi, örgütün faaliyetlerine yakınlık sağlayacak duyguların yaratılması, örgüte karşı duyulan düşmanlığın ortadan kaldırılması sonucunu doğuran hareketlerin yapılması, örgütü iyi gösteren biçimde tanıtmak gibi faaliyetler anlaşılabilir. Ancak bütün bu faaliyetlerin, maddenin son hali gereğince, “Örgütün, cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde” olması gerekir. Böylece maddenin yeni haliyle propagandanın yapılış şekline sınır getirilmiştir. Propagandanın örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini ya meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde yapılması gerekir. Bu durumda her türlü propaganda fiili bu suçun oluşması için yeterli olmayacak ancak maddede sayılan alternatif niteliklere sahip olan propaganda fiilleri suç teşkil edecektir. Propagandanın bu niteliklere sahip olup olmadığı ise her somut olayda hakim tarafından değerlendirilecek bir husustur. Örgütün propagandasının belirli bir şekilde yapılması şart değildir. Yazılı, sözlü fiillerle olabileceği gibi, gösteri, protesto vb. yollarla yapılması da mümkündür. Bu suç ancak kastla işlenebilen bir suçtur; taksirle işlenemez. Özellikle maddenin son halinden sonra bu suçun olası kastla işlenemeyeceğini hatta doğrudan kastla işlenebileceğini belirtmek gerekir. Zira failin propaganda yapmaktaki amacı örgütün iyi gösterilmesine, destek görmesine, örgütün toplum nezdinde benimsetilmesine yönelik olmalıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4225 E. , 2022/1689 K.).
Propaganda Suçunun Oluşma Şartları
TMK 7/2, 1. cümlede yer alan düzenlemeye göre tipiklik açısından suçun oluşabilmesi için:
1) “Propaganda” niteliğinde bir fiilin işlenmesi,
2) Yapılan propagandanın;
- Terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek şekilde veya
- Terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini övecek şekilde veya
- Terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik edecek şekilde,
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Diğer bir anlatımla;
- İşlenen fiil terör örgütü ile ilgili olmakla birlikte bu örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine ilişkin değilse,
- İşlenen fiil terör örgütü ile ilgili ve bu örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemleri ilişkin olmakla bu yöntemleri bir başkasına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla işlenmiyorsa,
- İşlenen fiilin konusu terör örgütü ile ilgili ve bu örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine ilişkin olmakla birlikte bu yöntemleri meşru gösterecek, övecek ya da bu yöntemlere başvurmaya teşvik edecek şekilde değilse,
tipiklik gerçekleşmeyecektir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/14439 E. , 2022/2829 K.).
Zincirleme Propaganda Suçu
Sanığın 15.02.2015 ve 14.05.2015 tarihlerinde gerçekleştirdiği propaganda eylemleri arasında hukuki ve fiili kesintinin gerçekleşmemiş olduğunun anlaşılması karşısında; bir suç işleme kararının icrası kapsamında farklı tarihlerde gerçekleştirdiği propaganda eylemlemlerinin tek suç oluşturacağı gözetilerek 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin tatbiki suretiyle mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken ayrı iki suç oluştuğunun kabulüyle yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4874 E. , 2021/11515 K.).
Sanığın 31.03.2015 ve 11.10.2015 tarihlerinde gerçekleştirdiği propaganda eylemleri arasında hukuki ve fiili kesintinin gerçekleşmemiş olduğunun anlaşılması karşısında; bir suç işleme kararının icrası kapsamında farklı tarihlerde gerçekleştirdiği propaganda eylemlemlerinin tek suç oluşturacağı gözetilerek 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin tatbiki suretiyle mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken ayrı iki suç oluştuğunun kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4819 E. , 2021/11512 K.).
Yargıtay 16. Ceza Dairesi ile Yargıtay 3. Ceza Dairesinin istikrar kazanmış uygulamalarına göre, sanığın 25.02.2012, 04.03.2012, 30.03.2012 ve 17.06.2012 tarihlerinde gerçekleştirdiği propaganda eylemleri arasında hukuki ve fiili kesintinin gerçekleşmemiş olduğunun anlaşılması karşısında; bir suç işleme kararının icrası kapsamında farklı tarihlerde gerçekleştirdiği propaganda eylemlemlerinin tek suç oluşturacağı gözetilerek 5237 sayılı TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin tatbiki suretiyle mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken ayrı dört suç oluştuğunun kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/3594 E. , 2022/2209 K.).
Propaganda suçunun oluşması için 3713 sayılı Kanunun 7/2 gereği sanığın terör örgütünün cebir şiddet içeren eylemlerin meşru gösterilmesi veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik etmesi gerektiği, bu kapsamda somut olay incelendiğinde 11.10.2013-19.12.2013-02.04.2014 tarihlerinde gerçekleşen eylemler dışında sanığa atfedilen eylemlerin örgütsel faaliyet kapsamında kalan ancak propaganda oluşturmayan faaliyetler olduğu anlaşılmış ancak 11.10.2013-19.12.2013-02.04.2014 tarihlerindeki eylemleri nedeniyle ayrı ayrı propaganda suçundan cezalandırılması gerektiği halde sanık hakkında TCK’nın 43. maddesi uygulanmak suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/3333 E. , 2022/5399 K.).
Bir Kimseye Cep Telefonundan Mesaj Göndermek Propaganda Suçu Oluşturmaz
İtalyanca kökenli bir kelime olan propaganda sözlükte; “bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla söz, yazı ve benzeri yollarla gerçekleştirilen çalışma” olarak tanımlanmaktadır.Yargıtay Ceza Genel Kurulu 22.05.1995 tarih, 9-123 esas, 153 karar sayılı kararında; “Propaganda; Muayyen bir görüşün toplum içinde yayılmasını, fikir ve kanaatlerin kökleşmesini sağlamak için, bu amacın gerçekleşmesine yönelik olarak her türlü maddi ve manevi araca başvurarak, telkin, teşvik ve etkide bulunmaktır. Muhatapların fikirlerini değiştirip, kendi saflarında yer almalarını sağlayıcı fiili ve etkili eylemler propagandayı oluşturur.” şeklinde bir tanım yapmıştır. Anayasa Mahkemesi ise 1991/18 esas, 1992/20 karar sayılı kararında: “Belli bir amacı gerçekleştirmek ve yandaş kazanmak için düşüncelerin birden çok kişilerin bilgilerine ulaştırılmasını öngören bir etkileme yöntemi” olarak tanımlamıştır. Bu tanımların ortak yönü, propagandanın bir düşünce açıklaması olduğudur. Bir düşünceyi yayma, benimsetme ve bu suretle de bu düşünceye taraftar toplama amacını taşır. Sanığın, kullandığı cep telefonundan daha önceden tanıdığı olan ve dosya kapsamından PKK/KCK silahlı terör örgütüne sempatisi olduğu anlaşılan… isimli şahsa “PKK/KCK silahlı terör örgütünün sözde lideri ile örgüt mensuplarını övücü mesajlar göndermek “ şeklinde gerçekleşen eyleminin, propoganda suçunun özelliği de nazara alındığında, somut olayda atılı suçun oluşmadığı gözetilmeden beraati yerine mahkumiyetine yönelik hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/3992 E. , 2021/11271 K.).
Örgütün Kurucusu Lehine Duruşmada Slogan Atılması Propaganda Suçu Değildir
Somut olayda duruşma salonunda sanıkların topluluğa hitaben “Biji serok Apo” şeklinde söyledikleri sözlerin her ne kadar 3713 sayılı Kanun’un 7 maddesinin ikinci fıkrasının (b) başlığının 2. alt bendi kapsamında “terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde slogan atılması” şeklinde kabul edilse de ifadenin gerek içeriği gerekse açıklandığı ortam ve muhatap alınan kişiler gözetildiğinde; ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilerek sanıklara atılı silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2018/236 E. , 2022/598 K.).
Toplantı veya gösteri yürüyüşünde olsun veya olmasın; yazı veya sözler (atılan slogan, taşınan pankart veya giyilen üniforma) ile verilen mesajın şiddete çağrı, tahrik ve teşvik edici ya da silahlı direnişe ve isyana davet şeklinde veya insanda saldırgan duygular oluşturacak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtacak nefret söylemi olup olmadığı değerlendirilmeli, doğrudan veya dolaylı şiddete çağrı var ise sanığın kimliği, konumu, konuşulan yer ve zamanı gibi açık ve yakın tehlike testi bakımından analize tabi tutulmalıdır. İfade özgürlüğü sadece memnuniyetle karşılanan zararsız veya önemsiz sayılan insanların kayıtsız kalabileceği bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda demokratik toplumu şekillendiren çoğulculuğun, hoşgörünün ve geniş fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak saldırgan, şok eden, rahatsızlık veren veya ayrılık yaratabilen fikirler için de uygulanabilmelidir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanığın bölücü terör örgütünün propagandasını yapma suçundan yargılandığı davanın duruşmasıda hükmün tefhimi sırasında terör örgütünün kurucusu lehine slogan attığı olayda, eylemin gerçekleştirildiği yer, koşullar ve muhatapları, dinleyici kitlesi ve bu kitleyi harekete geçirme potansiyeli bulunmadığı gibi atılan sloganların terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ya da teşvik edecek nitelikte olmadığı, bu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği halde, yasal olmayan gerekçeyle mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2016/506).
Propaganda Suçu İçin Örgütün Şiddet ve Tehdit İçeren Yöntemlerinin Meşru Gösterilmesi Şarttır
Somut olay değerlendirildiğinde, sanığın nevruz etkinlikleri sırasında bulunduğu araç camından dışarıya sarkarak terör örgütü lehine sloganlar attığı, daha sonra içinde bulunduğu topluluğun cebir ve şiddete başvurmadan kendiliğinden dağıldığı olayda propaganda suçunun oluştuğu gerekçesiyle mahkumiyet hükmü kurulmuş ise de atılan sloganların terör örgütlerinin cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, övecek ya da teşvik edecek nitelikte olmadığı bu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği halde, yasal olmayan gerekçeyle propaganda suçunundan mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2015/2316).
Örgüt Lehine İfadeler İçeren Pankart Propaganda Suçu Oluşturmaz
Somut olay değerlendirildiğinde bölücü terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanmasını protesto amaçlı olarak olan Barış ve Demokrasi Partisi Şanlıurfa il yöneticileri tarafından organize edilen gösteri ve basın açıklaması sırasında terör örgütü lehine ifadeleri içeren pankart taşıdıkları, gösterinin cebir ve şiddete başvurmaksızın kendiliğinden sona erdiği olayda, sarf edilen sözlerin ve pankart içeriğinin örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek nitelikte olmadığı, bu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği halde yasal olmayan gerekçeyle sanıkların beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2015/2304).
Şiddete Başvurmadan Slogan Atılması Propaganda Suçu Değildir
Toplantı veya gösteri yürüyüşünde olsun veya olmasın; yazı veya sözler (atılan slogan, taşınan pankart veya giyilen üniforma) ile verilen mesajın şiddete çağrı, tahrik ve teşvik edici ya da silahlı direnişe ve isyana davet şeklinde veya insanda saldırgan duygular oluşturacak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtacak nefret söylemi olup olmadığı değerlendirilmeli, doğrudan veya dolaylı şiddete çağrı var ise sanığın kimliği, konumu, konuşulan yer ve zamanı gibi açık ve yakın tehlike testi bakımından analize tabi tutulmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Demokratik Bölgeler Partisi Patnos İlçe Başkanlığının “Öcalan’ın sesine ses ver” başlıklı davetiye ile izinsiz olarak toplanan grubun herhangi bir şiddete başvurmadığı, bu grup içinde bulunan sanığın da okuduğu basın açıklaması ve “Demokratik çözüm için Öcalan’ın sesine ses ver” içerikli pankartı açması şeklindeki eyleminin; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemleri meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek nitelikte olmadığı gibi korunan değerler bakımından yakın ve açık bir tehlike de oluşturmadığı anlaşılmakla, bu fiillerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği halde yazılı gerekçe ile sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar No: 2015/3568).
Örgüt Adına Suç İşleme ve Propaganda Yapma Suçu İlişkisi
Silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısına dahil üyesi olduğu kanıtlanamayan sanığın TCK’nın 314/3, 220/6 ncı maddelerine uygun biçimde örgüt adına terör örgütünün propagandasını yapma suçunu işlediği dosya kapsamına göre sabit ise de, hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6459 s. Kanunun 8 inci maddesiyle 3713 s. Kanunun 7 nci maddesine eklenen 4 üncü fıkra hükmü uyarınca bu maddenin 2 nci fıkrasında tanımlanan suçu örgüt adına işleyenler hakkında TCK’nın 220. maddesinin altıncı fıkrasında tanımlanan suçtan dolayı ceza verilemeyeceği nazara alınıp, sanığın sabit olduğu kabul edilen fiilin suç olma özelliğini devam ettirdiği de gözetilerek CMK’nın 223/4 üncü maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2015/1761).
Gerilla Marşı Okumak Silahlı Örgüt Propagandası Suçu Oluşturmaz
Cezaevlerindeki örgüt mensubu olarak tutuklu ve hükümlülerin başlattıkları açlık grevlerine destek vermek ve cezaevi koşullarını protesto etmek amacı ile silahlı terör örgütü PKK/KCK’nın yayın organlarından yapılan çağrı ve Barış ve demokrasi Partisinin Bitlis il Örgütünün organizasyonu ile yaklaşık 230 kişilik grubun parti il binası önünde toplandıkları ve Ulucami güzergahına doğru yürüyüşe geçtikleri, topluluktakilerin bir kısmı silahlı terör örgütü ve liderini övücü slogan attığı, polisin dağılın uyarısı üzerine bulundukları yerde oturarak basın açıklaması yaptıkları sırada sanığın da içinde bulunduğu grup “gerilla” marşını söyleyerek, dağıldıkları, dosya kapsamına uygun yerel mahkemenin kabulünden anlaşılmıştır.
3713 sayılı Kanunun 7/2. fıkrasında tanımlanan terör örgütünün propagandası suçunun unsurları 11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değiştirilerek “Terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek ya da övecek şekilde” propaganda yapmayı yaptırıma bağlamıştır. Suçun oluşumu için terör örgütü ile ilgili bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtma benimsetme ya da yayma amacıyla yapılmasının yanında, terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermeli veya bu yöntemleri övmeli ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde yapılması gerekmektedir.
Diğer taraftan; toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşmese dahi terör örgütünün üyesi ya da destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;
“a-) Örgüte ait amblem, resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması
b- ) Slogan atılması
c- ) Ses cihazları ile yayın yapılması
d- ) Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin bulunduğu üniformanın giyilmesi” şeklinde tahdidi olarak sayılan hareketler ile başka bir unsurun varlığına bakılmaksızın bu suç tipini ihlal edeceği anlaşılmaktadır.
Somut olayda sanığın terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde slogan attığı belirlenemediğine göre, “gerilla marşının” anılan Kanunun 7. maddesinin 2. fıkrasının ilk cümlesi kapsamında kalmadığı, bu Kanunun 7/2-b bendinde tahdidi olarak sayılan yöntemlerin kullanılmadığı anlaşılmakla, unsurları oluşmayan suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2015/719).
Kimliğin Gizlenmesi Suretiyle Propaganda Suçu ve 6352 sayılı Yasa
Suç tarihi nazara alınarak, 3713 Sayılı Kanun’un 7/2. maddesinde düzenlenen propaganda suçunun da, 2911 Sayılı Kanun’un 32/1, 33/1. maddelerinde yaptırıma bağlanan eylemler gibi 6352 Sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi maddesi kapsamında düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle işlendiği Özel Dairelerce kabul edilmektedir. Ancak “terör örgütünün propagandasına dönüştürülen gösteri yürüyüşünde, kimliğin gizlenmesi amacıyla yüzün kapatılması” bakımından bir ayrım bulunmakta olup, kimliğin gizlenmesi amacıyla yüzün tamamen veya kısmen kapatılması suretiyle işlenen propaganda fiileri 6352 Sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi kapsamında bir düşünce ve kanaat açıklaması yöntemi olarak değerlendirilmemektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Uludere ilçesinde meydana gelen ve üçüncü kişinin ölümü ile sonuçlanan olayı protesto etmek için bir araya gelen grubun içinde yer alan sanıklar … ve …‘ün, kamera görüntülerinde silahlı terör örgütü lehine slogan atmaları veya grup tarafından atılan sloganlara eşlik etmeleri söz konusu olmayıp, yüzlerini kapatmalarının kimliklerinin gizlenmesi ve tanınmamalarını sağlayacak derecede olmaması sebebiyle müsnet terör örgütü propagandası suçu unsurlarının oluşmadığına dair Özel Daire bozma ilamında bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay CGK - Karar: 2017/132).
Örgütsel Döküman Gönderme Propaganda Suçu Değil, Örgüte Yardım Etme Suçudur
Hakkında beraat kararı verilen dosya sanığı T’ye Muş Cumhuriyet Başsavcılığı adli emanetinde kayıtlı, PKK/KCK terör örgütünce kurulan İç Koordinasyon-Bilim Aydınlanma Çalışma Merkezi (…) tarafından hazırlanmış eğitim çalışması notlarından oluşan örgütsel dokümanları gönderen sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturacağı gözetilmeden delillerin hatalı değerlendirilmesi ile suç vasfında düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/4431).
Ağır Eleştiri Halinde Propaganda Yapma Suçu Oluşmaz
3713 sayılı Kanunun 7/2. fıkrasında tanımlanan terör örgütünün propagandasını yapma suçunun unsurları 11.4.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değiştirilerek “Terör örgütünün, cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek şekilde” propaganda yapmayı yaptırıma bağlamıştır.
Propaganda suçunun oluşması için; Terör örgütü ile ilgili bir öğreti, düşünce veya inancı başkalarına tanıtma, benimsetme ya da yayma amacıyla yapılmasının yanında terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru göstermeli veya bu yöntemleri övmeli ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde yapılması gerekmektedir.
Somut olayda sanık tarafından 15.02.2016 tarihinde Erzurum ili … İlçesinde yapılan basın açıklamasında yer alan ifadelerin hükümet uygulamalarına yönelik ağır eleştiri niteliğinde olmakla ifade hürriyeti çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği halde, propaganda suçunun yukarıda açıklanan unsurlarını gerçekleştirmediği gözetilmeksizin, sanığın atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/3637).
“Yaşasın PKK” Sloganı Yer İtibariyle Silahlı Örgüt Propagandası Suçu Oluşturmaz
Sanık hakkında propaganda suçu nedeniyle beraat karar verilmiştir.
Somut olay değerlendirildiğinde tutuklu bulunduğu cezaevinden duruşmaya katılması amacıyla adliyeye getirilen sanığın “yaşasın pkk” şeklinde attığı sloganın ulusal güvenlik ve kamu düzeni üzerindeki potansiyel etkisinin sınırlı olduğu, ciddi bir tehlike yaratmadığı, terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek nitelikte olmadığı ve sanığın silahlı terör örgütünün propagandası kastı ile hareket etmediği savunmasının aksi sabit olmadığından yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/3434).
Duruşmada Slogan Atılması Propaganda Suçu Değildir
Sanıkların eğitim ve öğretimin engellenmesi, terör örgütünün propagandasını yapmak, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, 2911 sayılı Kanuna aykırılık, görevi yaptırmamak için direnme suçlarından yargılandıkları davanın duruşmasında hükmün tefhimi akabinde terör örgütünün kurucusu lehine slogan attıkları olayda, eylemin gerçekleştirildiği yer, koşullar ve muhatapları, dinleyici kitlesi ve bu kitleyi harekete geçirme potansiyeli bulunmadığı gibi atılan sloganların verilen mahkumiyet hükmü üzerine duyulan öfke sonucu söylendiği ve bu sözlerin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği halde, yasal olmayan gerekçeyle mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/937).
Sanığın, Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak, kasten öldürmek, kasten öldürmeye teşebbüs ve ruhsatsız silah taşımak suçlarından yargılandığı davada mahkumiyetine dair verilen hükmün tefhimi sonrasında; “biji serok apo, biji PKK, biji kürdistan” şeklinde terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini öven, meşru gösteren ya da teşvik eden içerik taşımayan slogan attığı kabul edilen eylemde, olayın meydana geldiği yer ve muhatap kitle de dikkate alındığında propaganda suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, müsnet suçtan sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden Cumhuriyet Başsavcılığının talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 16 Ceza Dairesi - Karar No: 2016/2536).
Puşinin Yüzü Kapatmak İçin Kullanılması Tespit Edilmeden Propaganda Suçu Oluşmaz
Suça sürüklenen çocuğun üzerinde ele geçen puşiyi yüzünü kapatmak suretiyle eylemde kullanıldığına ilişkin tutanak ya da görüntü kaydının olmaması karşısında, terör örgütünün propagandasını yapmak suçunu işlediğine dair mahkumiyetine yeterli her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/902).
Pankart Şiddet Çağrısı İçermiyorsa Propaganda Suçu Oluşmaz
Sanık hakkında silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçu yönünden kurulan hükmün yapılan temyiz incelemesinde;
T.C. Anayasasının 34. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 20, Birleşmiş Milletler Medeni Siyasal Haklar Sözleşmesinin 21, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 11, Çocuk Hakları Sözleşmesinin 15. ve 2911 sayılı Kanunun 3. maddesi ile teminat altına alınan ve istikrar kazanmış uygulamaya göre ifade özgürlüğü kapsamında, ifadenin açıklanma yöntemlerinden biri olarak kabul edilen (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.09.2014 tarih, 147-376 sayılı ve 10.11.2015 tarih 2015/9-111-381 sayılı kararları vb.) “silahsız ve saldırısız toplanma hakkı”, demokratik toplumun gelişmesinde temel değerlerden biriyse de, amacı suç teşkil eden bir toplantı ya da gösteri yürüyüşünün koruma alanı dışında kalacağında (2911 sayılı Kanunun 3. maddesi) ve bir nispi hak olması nedeniyle zorunlu hale geldiğinde meşru amaçlar için (Anayasa madde 34/2, AİHS madde 11/2) müdahaleye tabi tutulacağında kuşku yoktur.
Olay tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın DEV-GENÇ imzalı bildiriye istinaden üzerinde “…. için ders yok, boykot var” yazısı bulunan ve “DEV-GENÇ” ibaresi yer alan pankartı, okul giriş kapasına asmaya çalıştığı esnada kolluk personelinin müdahalesi ile icra hareketlerini tamamlayamadığı somut olayda; asılmak istenen ancak güvenlik güçlerince engellenen pankart içeriğinin, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/9-69-99 sayılı ve Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 05.06.2002 tarih 5079-6668 sayılı kararlarında da işaret olunduğu üzere TCK’nın 215. maddesinde düzenlenen “kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde suçu ve suçluyu övme” suçunun oluşacağı, bu husustaki takdir ve değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu da gözetilerek yapılan incelemede:
Ayrıntıları Dairemizin 09.02.2016 tarih, 2015/7466 E, 2016/1025 K. sayılı kararında açıklandığı üzere, olay tarihi ve yeri, sanığın muhatap kitle üzerindeki etkisi, kolluk personelinin müdahalesi ile icra hareketlerinin tamamlanamadığı da gözetildiğinde, asılmak istenen pankart içeriğinin terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini öven, meşru gösteren ya da bu yöntemlere başvurulmasını teşvik eden bir muhteva da içermediğinin anlaşılması karşısında; terör örgütü propagandası suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilerek; sanık hakkında TCK’nın 215. maddesinde tanımlanan suçu ve suçluyu övme suçunun unsurları ve cezalandırılma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılarak sanığın hukuki durumunun takdiri yerine, yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde propaganda suçundan mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza dairesi - Karar : 2017/4573).
“Kurtulaşa Kadar Savaş” Sloganı Propaganda Suçu Oluşturmaz
3713 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 2. fıkrasında yazılı propaganda suçunun oluşması için terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek şekilde veya terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini övecek şekilde veya terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik edecek şekilde yapılması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla işlenen fiil terör örgütü ile ilgili olmakla birlikte bu örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine ilişkin değilse, işlenen fiil terör örgütü ile ilgili olmakla birlikte bu örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine ilişkin bu yöntemleri bir başkasına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla işlenmiyorsa, işlenen fiilin konusu terör örgütü ile ilgili ve bu örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine ilişkin olmakla birlikte bu yöntemleri meşru gösterecek övecek yada bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde değilse 3713 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 2. fıkrasında yazılı suçun işlenmesi söz konusu olamaz.
3713 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 2. fıkrasında yer alan düzenlemenin son cümlesine göre; “Aşağıdaki fiil ve davranışlarda bu fıkra hükmüne göre cezalandırılır:
a)….
b) Toplantı ve gösteri yürüyüşü sırasında gerçekleşmese dahi, terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde;
- Örgüte ait amblem resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması,
- Slogan atılması,
- Ses cihazları ile yayın yapılması,
- Terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi,” şeklindedir.
Bu hâllerde suçun oluşması için terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerinin varlığı suçun oluşması için gerekli değildir. 3713 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde yazılı düzenlemeden söz konusu fiilleri bilerek ve isteyerek işleyen kişinin, başka herhangi bir unsurun varlığına bağlı olmaksızın bu suç tipini ihlal edeceği anlaşılmaktadır. Anılan maddede 3713 sayılı Kanun’un 7. maddesinde 6638 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle yapılan düzenlemede de 3713 sayılı Kanun’un 7. maddesi 2. fıkrası ile (b) bendinde yer alan düzenleme aynen korunmuştur.
…
Silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçunu düzenleyen 3713 sayılı Kanun’un 7. maddesinin 2. fıkrasındaki suçun oluşabilmesi için 11.04.2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile yapılan ve suç tarihinden sonra yürürlüğe giren değişiklikle eylemin terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. 3713 sayılı Kanun’a ilişkin yapılan değişiklik gerekçeleri “AİHM, şiddeti teşvik edici nitelikte olmayan açıklamaların ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu belirterek, içeriğinde şiddete başvurmayı cesaretlendirici ifadeler yer almayan ya da kişileri silahlı isyana teşvik edici nitelikte olmayan açıklamalar nedeniyle bireylerin Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde cezalandırılmasını ifade özgürlüğüne aykırı bulmaktadır. Yapılan düzenlemeyle, maddenin ikinci fıkrasında yer alan suçun unsurları yeniden belirlenmekte, maddeye ‘cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde’ ibaresi eklenerek suçun kapsamı AİHM standartlarına uyumlu hâle getirilmektedir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Somut olayda Artvin Valiliğince verilen olur üzerine yapılan toplantı ve yürüyüşte “Susma durma korkma-Üniversite gücünü AKP’ye göster” öğrenci kolektifleri imzalı pankartın arkasında yürüyüşte yer alan ve “Mahir, Hüseyin, Ulaş, kurtuluşa kadar savaş” şeklinde slogan attığı anlaşılan sanığın eylemi her ne kadar 3713 sayılı Kanun’un 7 maddesinin ikinci fıkrasının (b) başlığının 2. alt bendi kapsamında “terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde slogan atılması” şeklinde kabul edilse de toplantı ve yürüyüşün olaysız şekilde sona erdiği, ifadenin gerek içeriği gerekse açıklandığı ortam da gözetildiğinde, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirerek sanığa atılı silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçunun oluşmadığı kabul edilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu- Karar No: 2020/411).
Örgüt Propagandası Suçunda Açık ve Yakın Tehlike
07.03.2012 tarihinde üniversite kampüsünde farklı siyasi görüşlere mensup iki öğrence arasında kavga olayı yaşandığı, bu hadise nedeniyle bölücü terör örgütünün internet sitelerindeki çağrı üzerine 08.03.2012 tarihinde 250-300 kişilik grubun toplanarak basın açıklaması yapmak istedikleri sırada, karşıt görüşlü bir öğrenciye saldırı girişimlerinin güvenlik güçleri tarafından önlendiği, grubun … terör örgütü lehine dolaylı ve doğrudan şiddete çağrı niteliğindeki slogan attığı, sanığın da “….” ve “…” (başkansız yaşam olmaz) şeklinde atmış olduğu sloganların, olayın oluş biçimi iki farklı siyasi görüşe mensup öğrenci grubu arasındaki süregelen cebir şiddete teşvik edici olması, kamu düzeni ve güvenliğinin bozulması için açık ve yakın tehlike oluşturması gözetildiğinde atılan sloganların ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğinin anlaşılması karşısında tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiş, mahkumiyet hükmünün onanmasına karar verilmiştir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2016/622).
“Biji Serok Apo” Sloganı Silahlı Örgüt Propagandası Suçu Oluşturmaz
Sanığın … Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/48 esas sayılı dosyasında cezaevlerindeki açlık grevlerini protesto etme amacıyla yapılan yürüyüş ve basın açıklaması sırasında Biji Serok Apo (Yaşasın başkan Apo) ve … (Yaşasın zindan direnişçileri) şeklinde bölücü terör örgütünü ve liderini övücü nitelikte slogan attığı olayda, yukarıdaki açıklamalar ışığında, somut olay değerlendirildiğinde, sanığın sarfettiği sözlerin örgütün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek nitelikte olmadığı, bu beyanların ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği halde, yasal olmayan gerekçe ile sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2015/4456).
Somut olayda duruşma salonunda, sanıkların topluluğa hitaben “Biji serok Apo” şeklinde söyledikleri sözlerin her ne kadar 3713 sayılı Kanun’un 7 maddesinin ikinci fıkrasının (b) başlığının 2. alt bendi kapsamında “terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde slogan atılması” şeklinde kabul edilse de ifadenin gerek içeriği gerekse açıklandığı ortam gözetildiğinde; ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirerek sanıklara atılı silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığına karar verilmelidir (Ceza Genel Kurulu - K.2020/306).
Basın Yayın Yoluyla Zincirleme Propaganda Yapma Suçu
Sanığın sorumlu müdürü olduğu suça konu haftalık Demokratik Ulus gazetesinin, 25 Eylül - 2 Ekim 2012 tarihli, 2-9 Ekim 2012 tarihli, 9-14 Ekim 2012 tarihli, 16-21 Ekim 2012 tarihli, 30 Ekim - 5 Kasım 2012 tarihli ve 13-19 Kasım 2012 tarihli sayılarında, silahlı terör örgütü PKK/KCK ve örgütün sözde silahlı kanadı HPG’nin; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösteren veya öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden açıklamalarını yayınladığı ve aynı sayılarda yayınlanan haber ve köşe yazılarının içeriğinde silahlı terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasının yapıldığının anlaşılması karşısında; Basın Kanununun 11. maddesi de nazara alınarak sanığın zincirleme şekilde işlediği 3713 sayılı Kanunun 6/2. ve 7/2. maddelerinde düzenlenen suçlardan ayrı ayrı mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/1098).
Umuma Kapalı Facebook Hesabından Propaganda Suçunda Arttırım Yapılamaz
Sanık hakkında silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne ilişkin yapılan incelemede;
Yapılan yargılamada silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak suçunun sübutu kabul edilmiş, cezasını azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş olduğundan sanık ve müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak; 3713 sayılı Kanuna göre; terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasının basın ve yayın yoluyla yapılması durumundan sanığa verilecek cezada artırım yapılması öngörülmüştür.
Türk Dil Kurumuna göre basın; “Gazete, dergi gibi belirli zamanlarda çıkan yazılı yayınların bütünü”, yayın ise, “Basılıp satışa çıkarılan kitap, gazete vb. neşriyat” olarak tanımlanmıştır.
Somut olayda umuma kapalı sadece sınırlı sayıda arkadaşına açık facebook profili üzerinden silahlı terör örgütünün propagandasını yaptığı anlaşılan sanık hakkında unsurları oluşmayan 3713 sayılı Kanunun 7/2-2. cümlesi uyarınca artırım yapılamayacağı gözetilmeden, yazılı şekilde fazla ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/987).
Umuma Açık Facebook Profilinden İnternetten (Basın Yayın Yoluyla) Propaganda Suçu
Sanığın terör örgütünün propagandasını yapma suçu nedeniyle 3713 sayılı Kanunun 7/2, TCK’nın 62, 50/1-a, 52/2-4 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiştir. Sanığın silahlı terör örgütü propagandası niteliğindeki eylemini bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda birden fazla işlemesine rağmen cezasının TCK’nın 43/1 maddesi uyarınca artırıma tabi tutulması gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayini ve umuma açık facebook isimli paylaşım sitesindeki sayfasında terör örgütü propagandası niteliğindeki şarkıları paylaşmak suretiyle propaganda suçunu işleyen sanık hakkında hükmolunan cezada 3713 sayılı Kanunun 7/2-2. cümlesi gereğince artırım yapılması gerektiğinin gözetilmemesi; hükmün 3. fıkrasında sanık hakkında “pişmanlık gösterip tekrar suç işlemeyeceği hususunda olumlu kanaat edinilmediğinden; CMK 231/5 vd, 50. ve 51 maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına” karar verildiğinin belirtilmesine rağmen, bir sonraki fıkrada TCK’nın 50/1-a maddesi gereğince kısa süreli hapis cezasının para cezasına çevrilmesi şeklindeki uygulama sanık lehine olmakla, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya kapsamına göre sanığın 21.03.2012 tarihinde katıldığı nevruz kutlamalarında, alan içerisinde sözde PKK bayrağı olan kürdistan ulusal kurtuluş cephesi (ERNK)’ne ait bez parçasını yüzünü siyah beyaz puşi ile kapatarak taşıyan kişilerden birini kendi yüzü de kapalı olduğu halde sırtına alarak taşınmasına yardımcı olduğu ve 10.02.2012 ve 25.03.2012 tarihlerinde facebook isimli paylaşım sitesinde herkese açık olan sayfasında terör örgütü propagandası niteliğindeki şarkıları paylaştığı anlaşılmış olup, kısa kararda ve hüküm fıkrasında sanık hakkında temel ceza belirlenirken oluşa uygun olmayan “terör örgütü PKK nın üye veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde “…” şeklinde slogan atarak” ifadelerinin yazılması, hükmün temel ceza belirlenmesine ilişkin fıkrasından “terör örgütü PKK nın üye veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde… şeklinde slogan atarak” ifadelerinin çıkarılması suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/1150).
Suç ve Suçluyu Öveme Suçu ile Örgüt Propagandası Suçu Arasındaki Fark
Olay tutanağı, görüntü izleme ve inceleme tutanağı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; PKK terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilişini protesto etmek amacıyla düzenlenen yürüyüş ve basın açıklaması sırasında sanığın, üzerinde PKK terör örgütünün sözde bayrağının figürünün yer aldığı pankartı taşıdığı ve “biji serok apo” şeklinde slogan attığı somut olayda; atılan sloganın ve taşınan pankartın, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/9-69-99 Sayılı ve Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 05.06.2002 tarih 5079-6668 Sayılı kararlarında da işaret olunduğu üzere TCK’nın 215. maddesinde düzenlenen “kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde suçu ve suçluyu övme “suçunun oluşacağı, bu husustaki takdir ve değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu da gözetilerek, sanık hakkında 2911 Sayılı Kanun’un 24/3 maddesi gereğince kolluk marifetiyle işlem yapılması gerektiğinde şüphe bulunmadığının tespiti ile yapılan incelemede:
Ayrıntıları Dairemizin 09.02.2016 tarih, 2015/7466 E. 2016/1025 K. sayılı kararında açıklandığı üzere, olay tarihi ve yeri, sanığın muhatap kitle üzerindeki etkisi, toplantının olaysız dağılmış olması da gözetildiğinde, atılan sloganın ve taşınan pankartın terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini öven, meşru gösteren ya da bu yöntemlere başvurulmasını teşvik eden bir muhteva da içermediğinin anlaşılması karşısında; terör örgütü propagandası suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilerek;
Sanık hakkında TCK’nın 215. maddesinde tanımlanan suçu ve suçluyu övme suçunun unsurları ve cezalandırılma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılarak sanığın hukuki durumunun takdiri yerine, yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraatine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2017/4856).
Facebook Sosyal Medya Hesabı Üzerinden Yapılan Propagandanın Araştırılması
Bozma kararına uyulmasına rağmen mahkeme kabulünde ‘Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü (Ceza İstinabe ve Tebligat Bürosu)’ nün 10.07.2013 tarih ve 14838002.4-2-İDARİ-2013/28874/66666 sayılı) yazı ve eklerinde belirtildiği üzere, facebook sosyal paylaşım sitesinin faaliyette bulunduğu ABD adli makamlarının bu konudaki adli yardımlaşma taleplerini reddettiği, bu sebeple bu taleplerin ABD ilgili makamlarına iletilmeyip, Genel Müdürlük tarafından bila ikmal makamlarımıza iade edileceği, bu nedenle bu yönde araştırma yapılmasının gelinen aşama ve geçen süre itibariyle yargılamayı gereksiz yere sürüncemede bırakacağı’ gerekçe gösterilerek bozma kararı uyarınca işlem yapılmadığının belirtilmesi karşısında; suça konu facebook adresinin kendisine ait olmadığını soruşturmanın en başından beri ısrarla söyleyen sanığın, savunmasının aksine bu suçu işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delil bulunmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın beraati yerine hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 16.Ceza Dairesi Esas : 2018/1951 Karar : 2018/2017)
Sanığın suça konu facebook adresinin kendisine ait olmadığını ve bu adresi kullanmadığını savunması karşısında, paylaşımların yapıldığı facebook adresinin bağlı olduğu elektronik posta adresi facebook şirketine sorularak tespit edilip, bu adrese hangi IP numarası ile erişim sağlandığı ilgili şirket ve internet sağlayıcısından sorularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde terör örgütü propagandası yapma suçundan beraat kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/1032).
Sosyal Medya Hesabından Zincirleme Propaganda Suçu
Sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında sosyal medya hesabı üzerinden birden fazla paylaşımda bulunarak terör örgütünün propagandasını yapma suçunu işlediğinin iddia ve kabul edilmiş olmasına karşılık, sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz bulunmadığından, bozma nedeni yapılmamıştır. TCK’nın 58/9. maddesinin bir ceza değil, cezaya bağlı olarak uygulanacak infaz rejimi ile ilgili olup, kazanılmış hak oluşturmayacağı göz önünde bulundurularak, “görevi yaptırmamak için direnme”, “terör örgütünün propagandasını yapma”, “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması” suçlarından kurulan hükümlerde sanık hakkında anılan maddenin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi bozma nedenidir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2018/434).
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşünde Kimliğini Gizlemek Amacıyla Yüzü Kapatma ve İçtima
Terör örgütünün propagandasına dönüşen yasa dışı gösteri yürüyüşüne, kimliğini gizlemek amacıyla yüzünü kapatarak katılıp güvenlik güçlerine molotof kokteyli atan suça sürüklenen çocuğun, hukuki anlamda tek fiil niteliğindeki eyleminin görünüşte hem 2911 sayılı Kanunun 33/1-a maddesinde, hem de 3713 sayılı Kanunun 7/3-2. cümlesinde düzenlenen suçları oluşturduğu görülmekte ise de; suça sürüklenen çocuğun, her türlü yasa dışı gösteri yürüyüşünde uygulama imkanı bulunan genel norm niteliğindeki 2911 sayılı Kanunun 33/1-a maddesine göre özel norm olan ve fiilin haksızlık muhtevasını tamamen tüketen 3713 sayılı Kanunun 7/3-2. cümlesinde tanımlanan suçtan cezalandırılmasıyla yetinilmesi gerekirken ayrıca 2911 sayılı Kanunun 33/1-a maddesinden de hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/940).
Gösteride Yapılan Propaganda Eyleminin Araştırılması
TRT başkameramanı tarafından düzenlenen 16.03.2016 tarihli bilirkişi raporunda yapılan mukayese sonucunda sanığın kim olduğunun muhtemel tanımlama şeklinde derecelendirmesine karşın olaya katılan şahsın dosya içerisindeki fotoğrafları ile sanığın Facebooktan alınan resmi üzerinde yapılan harici gözlemde parmağındaki yüzüğün, üzerinde bulunan beyaz gömleğin aynı olduğu, saç traşı, kaş ve alın kısımlarının benzer olduğu görülmekle, oluşan kuşku karşısında sanığın olayda çekilmiş fotoğraf ve video görüntülerinin mukayeseye elverişli fotoğrafları ile birlikte TÜBİTAK uzman kuruluşuna mensup bilirkişilere gönderilip görüntü ve fotoğraf analizleri yaptırılarak; sanığın fotoğraf ve görüntülerde yer alan kişi olup olmadığı, yasadışı eylem sırasında yüklenen fiilleri bizzat gerçekleştirip gerçekleştirmediği ve sanığın olay tarihinde kullanmış olduğu cep telefonunun olay tarihi öncesi ve sonrasına ait baz istasyonlarının tespiti yapılarak, eylem ve faaliyetlerinin kuşkuya yer vermeyecek biçimde kesin olarak saptandıktan sonra sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken oluşan çelişki giderilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 16.Ceza Dairesi - Karar : 2017/5549).
15 Şubata İlişkin Bildiri Okumak Propaganda Suçu Oluşturmaz
14.02.2012 tarihinde PKK silahlı terör örgütüne müzahir yayın yapan internet sitelerinden “15 Şubat toplumsal eyleme dönüşmeli” şeklindeki haberler üzerine Muş ili Bulanık ilçesinde “PKK/KCK terör örgütü elebaşının 15 Şubat 1999 tarihinde Kenya’da yakalanarak Ülkemize getirilmesinin yıl dönümünü” protesto etmek amacı ile yürüyüş ve basın açıklamasının düzenlendiği, yaklaşık 180 kişiden oluşan topluluğun Bulanık ilçe parti binasından çıkarak pankart ve sloganlar eşliğinde zafer işaretleri yaparak Yeni Mahalle Aslanpaşa Caddesinde bulunan 700. Yıl Cami önüne geldiği, iddianame kapsamına göre burada BDP Bulanık İlçe yönetim üyesi olan sanık …’ın topluluğa hitaben “15 Şubat 1999 tarihinde Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın uluslararası bir komployla esir alınması ve bugüne kadar Kürtlere uygulanan katliamların devamında çıkar sağlayan emperyalistlerin planlamasıdır. Onun içindir ki bunu herkes uluslar arası bir komplo olarak görür. Bugünkü orta doğuda var olan çıkar savaşları apaçık ortadadır. Orta doğudaki tehlikeli gidişatları bilen Öcalan orta doğu için antiemperyalist demokratik orta doğu halklar federasyonu oluşturması bir zorunluluk olduğu defalarca belirtmesi gerek bölgemizde gerekse orta doğuda… Bu çözümlülüğü bölge halklarına fayda sağlayamadığı gibi dünyada da fayda sağlayamayacaktır. Kürt sorununun çözümünün tek muhatabı PKK ve onun önderliğidir. 15 Şubat 1999 uluslararası komplosunda yer alan egemen devletleri kınıyor…” şeklindeki bildiriyi okuduğu, yürüyüş ve basın açıklamasına katılanlar tarafından PKK silahlı terör örgütü lehine sloganlar atıldığı, sözde marşlar söylendiği ve grubun olaysız şekilde dağıldığı,
İddianamede sanığa atılı eylemin topluluğa okuduğu bildiride söylediği sözlerden kısmi alıntıları okumaktan ibaret olduğu, 3713 sayılı Kanunun 7/2 - b kapsamında örgüte ait amblem, resim veya işaretlerin asılması ya da taşınması, slogan atılması, ses cihazları ile yayın yapılması, terör örgütüne ait amblem, resim veya işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi şeklinde olmadığı gibi iddianamenin içeriği itibarıyla da TCK’ nun 216 maddesinde yazılı halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçuna dönüşmesinin de mümkün bulunmadığı olayda; suç tarihinde sanığın eyleminin 5532 sayılı kanunun 6. Maddesi ile değişik 3713 sayılı Kanunun 7/2 ilk cümlesi kapsamında bulunduğu ancak silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçunu düzenleyen 3713 sayılı Kanun’un 7/2 ilk cümlesinde suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile yapılan değişik ile anılan Kanunun 7. maddesinin 2. fıkrasının ilk cümlesindeki suçun oluşabilmesi için propagandanın terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde gerçekleştirilmesi gerektiği, somut olayda terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik unsurunu bulundurmadığı gözetilerek sanığın eyleminin silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçunu oluşturmadığı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2016/1159 E. , 2020/280 K.).
Propaganda Suçunda Açık ve Yakın Tehlike Testi
Toplantı veya gösteri yürüyüşünde olsun veya olmasın; yazı veya sözler (atılan slogan, taşınan pankart veya giyilen üniforma) ile verilen mesajın şiddete çağrı, tahrik ve teşvik edici ya da silahlı direnişe ve isyana davet şeklinde veya insanda saldırgan duygular oluşturacak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtacak nefret söylemi olup olmadığı değerlendirilmeli, doğrudan veya dolaylı şiddete çağrı var ise sanığın kimliği, konumu, konuşulan yer ve zamanı gibi açık ve yakın tehlike testi bakımından analize tabi tutulmalıdır.
İfade özgürlüğü sadece memnuniyetle karşılanan zararsız veya önemsiz sayılan insanların kayıtsız kalabileceği bilgi ve fikirler için değil, aynı zamanda demokratik toplumu şekillendiren çoğulculuğun, hoşgörünün ve geniş fikirliliğin doğasında bulunan bir gereklilik olarak saldırgan, şok eden, rahatsızlık veren veya ayrılık yaratabilen fikirler içinde uygulanabilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde tutuklu bulunduğu cezaevinde sayım yapıldığı esnada zafer işareti yaparak “Yaşasın PKK, Abdullah Öcalan’a özgürlük” şeklinde attığı sloganın ulusal güvenlik ve kamu düzeni üzerindeki potansiyel etkisinin sınırlı olduğu, ciddi bir tehlike yaratmadığı, terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da teşvik edecek nitelikte olmadığı anlaşılması karşısında beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4827 E. , 2021/10943 K.).
Sosyal Medya Hesaplarında Örgüt Üyesinin Resimlerini Paylaşmak Propaganda Suçudur
Sanıklar … ve …‘ın PKK terör örgütü üyesi olan ve 07.01.2016 tarihinde güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada … ili Nusaybin ilçesinde öldürülen Hüseyin Akyüz isimli kişiye ait leşger kıyafetli fotoğrafları paylaşıp “biz seni asla unutmayacağız” şeklinde sosyal medya üzerinde paylaşım yaptıkları, yine …‘ün, Abdullah Öcalan ve PKK sözde bayrağı olan tabutun öldürülen örgüt üyesi Hüseyin Akyüz’ün silahlı ve leşger giyimli resminin bulunduğu videoyu paylaştığı; sanıkların söz konusu sosyal medya paylaşımlarının örgütün cebir ve şiddet içeren eylemelerini övücü ve meşru gösterecek nitelikte olduğu bir bütün halinde değerlendirildiğinde eylemlerinin 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesinde yer alan suçu oluşturduğu nazara alınarak sanıklar hakkında silahlı terör örgütü propagandası yapma suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde beraatine dair karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4871 E. , 2021/10298 K.).
Yasadışı Slogan Atarak Propaganda Suçu
Sanığın 19.12.2015 tarihinde güvenlik güçleri tarafından PKK/KCK terör örgütünün şehir yapılanmalarına yönelik olarak sürdürülen operasyonları ve sözde katliamları protesto etmek amacıyla toplanan grubun içinde yer alarak “Şehit Namırın-Türkçesi Şehitler Ölmez”, “Her Yer Kürdistan Her Yer Direniş”, “Bi Can Bi Xwin Em Terane Ey Serok-Kanımızla Canımızla Seninleyiz Ey Başkan” şeklinde attığı sloganların örgütün cebir ve şiddet içeren yöntemlerini, övücü nitelikte sözler içerdiği ve bu kapsamda sanık hakkında silahlı terör örgütü propagandası yapma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması; bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4782 E. , 2021/11021 K.).
Sanığın 06.05.2015 tarihinde … il merkezi adliye kavşağı üzerinde gerçekleştirilen Ak Parti mitinginin yapıldığı alana gelerek, provokatif olarak “dağdakiler sayesinde kürtler ayaktadır” şeklinde bağırmak suretiyle, terör örgütünün cebir ve şiddet içeren yöntemlerini övücü nitelikte sözler söylediği ve bu kapsamda sanığın fiilinin 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesinde yer alan terör örgütü propagandası yapmak suçunu oluşturduğu ve mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/3905 E. , 2021/10991 K.).
Sanığın 25.10.2014 tarihinde güvenlik güçleri tarafından PKK/KCK terör örgütünün Suriye Kolu PYD/YPG içerisinde silahlı faaliyet yürütürken ölen teröristin cenazesine katılıp, “Suriye Kolu PYD/YPG’nin sözde flamasını taşıyarak ve “Biji Berxvedana YPG” (Yaşasın YPG direnişi), PKK/KCK terör örgütü üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde “Şehit Namırın” (Şehitler Ölmez) şeklinde attığı sloganların örgütün cebir ve şiddet içeren yöntemlerini, övücü nitelikte sözler içerdiği ve bu kapsamda sanık hakkında silahlı terör örgütü propagandası yapma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması; bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4786 E. , 2021/11024 K.).
Sanığın 25.10.2014 tarihinde güvenlik güçleri tarafından PKK/KCK terör örgütünün Suriye Kolu PYD/YPG içerisinde silahlı faaliyet yürütürken ölen teröristin cenazesine katılıp, “Suriye Kolu PYD/YPG’nin sözde flamasını taşıyarak ve “Biji Berxvedana YPG” (Yaşasın YPG direnişi), PKK/KCK terör örgütü üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde “Şehit Namırın” (Şehitler Ölmez) şeklinde attığı sloganların örgütün cebir ve şiddet içeren yöntemlerini, övücü nitelikte sözler içerdiği ve bu kapsamda sanık hakkında silahlı terör örgütü propagandası yapma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması; bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4786 E. , 2021/11024 K.).
Gösteride “Biji Serok Apo” Sloganı Propaganda Suçu Oluşturmaz
Örgüt çağrısı üzerine 15.06.2014 günü … Mah. 17102 sokak üzerinde gerçekleştirilen yasadışı toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılan suça sürüklenen çocuğun içerisinde bulunduğu grup tarafından PKK-KCK terör örgütü lehine “Biji serok Apo, öcalan öcalan, şehit namırın… “ biçiminde atılan sloganların içerik olarak terör örgütünün şiddet eylemlerini meşru gösteren veya bu eylemleri teşvik eden yada şiddete çağrı niteliğinde sloganlar olmadığı gibi suça sürüklenen çocuğunda grup içerinde bulunmakla birlikte sloganları attığına veya iştirak ettiğine dair herhangi bir delil ve tespitin de bulunmadığı gözetilerek suça sürüklenen çocuğun silahlı terör örgütü propagandası yapma suçundan beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/6100 E. , 2022/3418 K.).
Propaganda Suçu ile 2911 Sayılı Kanun Arasında İçtima
Dosya kapsamındaki delillere göre; PKK/YPG silahlı terör örgütü üyesi olan Gabar Dersim (K) …‘ın 20.05.2015 tarihinde Suriye’de öldüğü, 26.05.2015 tarihinde örgüte ait internet sitelerinde cenaze töreni için duyurular yapıldığı, cenaze için kortej oluşturulduğu, kalabalık tarafından PKK silahlı terör örgütünü ve cebir, şiddete dayanan yöntemlerini öven sloganlar atıldığı, yasadışı gösteride kortejin en önünde …‘ın büyük bir resminin açıldığı ve taşındığı, sanık …‘in posteri taşıyan kişilerden biri olduğu anlaşılmaktadır. Sanığın eyleminin hem 3713 sayılı TMK’nın 7/2. maddesine hem de 2911 sayılı Yasa’nın 33/1. maddesine uygun bulunduğu, TCK’nın 44. maddesi gereğince cezalandırmanın ağır cezayı içeren TMK’nın 7/2. maddesi gereğince yapılacağı, nitekim bu kabule göre mahkemece bu madde gereğince hüküm kurulduğu, mahkemece ayrıca TMK’nın 7/4. maddesi nedeniyle TCK’nın 220/6. maddesinde bulunan suçtan ayrıca ceza verilemeyecek ise de 2911 sayılı Yasa’nın 33/1. maddesinde düzenlenen suçun varlığını koruduğu ve bu madde temel alınarak TCK’nın 220/6. maddesi gereğince cezalandırma yapılabileceği düşüncesiyle TCK’nın 220/6 ve 314/3. maddelerindeki atıf nedeniyle TCK’nın 314/2. maddesi gereğince de mahkumiyet kararı verilmiş ise de;
2911 sayılı Yasa’nın 33/1. maddesindeki ‘‘yasadışı örgüt’’ ibaresinin yukarıda açıklandığı şekilde suç örgütleri ile terör örgütlerini de kapsayacak genel bir ifade olduğu, bahse konu eylem için TMK’nın 7/2. maddesinde yapılan düzenlemenin bünyesinde özel unsurlar ihtiva eden özel bir düzenleme olarak kabul edilmesi gerektiği, bu kapsamda her iki düzenleme arasındaki ilişkinin görünüşte içtima ilişkisi olduğu, bu ilişki kapsamında uygulanacak normun “tüketen-tüketilen norm ilişkisi”, “yardımcı (tali) normun sonralığı” ve “özel normun önceliği” gibi ilkeler gereğince belirlenmesi gerekeceği, bu kapsamda sanığın eylemine ilişkin olarak 2911 sayılı Yasa’nın 33/1. maddesinde düzenlenen suçun unsurlarına göre daha özel unsurları ihtiva eden ve olaya ilişkin özel bir cezalandırma iradesi içeren TMK’nın 7/2. maddesinin uygulanması gerektiği, ulaşılan bu sonuca göre 2911 sayılı Yasa’nın 33/1. maddesinin olayda uygulanma imkanı bulunmadığı anlaşılmakla, bu maddedeki suç dayanak alınarak TCK’nın 220/6. maddesinde düzenlenen suçun oluşuğu da kabul edilemeyecektir. TMK’nın 7/4. maddesi gereğince TCK’nın 220/6. maddesinin propaganda suçu dayanak yapılarak uygulanma imkanı bulunmadığından ve Özel Daire bozma kararı isabetli olduğundan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmiştir (Ceza Genel Kurulu 2018/442 E. , 2022/86 K.).
Halk Cephesi Pankartı Açmak
Olay tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın 01.04.2015 tarihinde Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü önünde silahlı terör örgütü DHKPC’ye düzenlenen operasyonlar sonucunda 5 kişinin gözaltına alınmasını protesto etmek amacıyla “Baskılar gözaltılar tutuklamalar bizi yıldıramaz Halk Cephesi” yazılı pankartı getirip açması ve 04.10.2015 tarihinde Mersin Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı önünde silahlı terör örgütü DHKPC’ye yönelik gözaltına alma ve tutuklama kararlarını protesto etmek amacıyla “Yaz kampı yapmak suç değildir, tutuklu 13 Halk Cepheli serbest bırakılsın adalet istiyoruz Halk Cephesi” yazılı pankartı getirip açması şeklinde gerçekleşen eylemlerinin pankartların içeriğinin, ayrıntıları Dairemizin 09.02.2016 tarih, 2015/7466 esas 2016/1025 karar sayılı kararında açıklandığı üzere, olay tarihleri ve yerleri, sanığın muhatap kitleler üzerindeki etkisi, açılan pankartların içeriğinin terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini öven, meşru gösteren ya da bu yöntemlere başvurulmasını teşvik eden bir muhteva da içermediğinin anlaşılması karşısında; terör örgütü propagandası suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilerek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/9-69-99 sayılı ve Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 05.06.2002 tarih 5079-6668 sayılı kararlarında da işaret olunduğu üzere TCK’nın 215. maddesinde düzenlenen “kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde suçu ve suçluyu övme” suçunun oluşacağı, sanık hakkında TCK’nın 215. maddesinde tanımlanan suçu ve suçluyu övme suçunun unsurları ve cezalandırılma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılarak sanığın hukuki durumunun takdiri yerine, yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde propaganda suçundan mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4985 E. , 2022/3502 K.).
Halk Cephesi Yazılı Yelek Giymek
Sanığın gösteride pankart taşıdığına dair dosya kapsamında her türlü şüpheden uzak, kesin ve net delil bulunmadığı belirlenerek, “Halk Cephesi” yazılı yelek giymekten ibaret eyleminin terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek, bu yöntemleri övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek nitelikte bulunmadığına ilişkin mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmamıştır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2022/39355 E. , 2023/1075 K.).
Propaganda Suçu Örgüt Faaliyeti Kapsamında İşlenen Suçlardan Değildir
11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesindeki propaganda suçunun, CMK 58/5. maddesi gereğince örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan olmaması nedeniyle gizli tanık ifadesinin sanık aleyhine delil olarak kullanılmasına yasal imkan bulunmadığı gözetilerek, sanığın müsnet suçtan mahkumiyeti için yeterli kanuni delil bulunmadığından beraati yerine mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2015/238 E. , 2015/442 K.).
Silahlı Örgüt Üyelerinin Resmini Sosyal Medyada Paylaşmak
Profil ismi suça sürüklenen çocuğun ismi ile uyumlu olup, kendisine ait olduğunu bildirdiği facebook hesabına ilişkin olarak düzenlenen ‘Açık Kaynak Bilgi Formu’nda; 21.08.2015 tarihli suça konu paylaşımın herkese açık olarak yapıldığı, ‘‘YA ONURLU BİR BARIŞ YA DA GÖRKEMLİ BİR SAVAŞ!!!!!!!!!’’ yorumu ile üzerinde “benim meskenim dağlardır dağlar” yazılı kayalık bir yamacın etrafında leşker kıyafetli ve uzun namlulu silahlı PKK/KCK terör örgütü mensubu oldukları anlaşılan bir grubun bulunduğu halde çekilen fotoğrafın paylaşıldığının tespit edildiği, suça sürüklenen çocuğun paylaşımının kendisine ait olduğunu ikrar ettiği, yapmış olduğu paylaşımın PKK/KCK terör örgütünün cebir ve şiddet içeren eylemlerini meşru gösteren ve teşvik eden ifadeler içerdiği, örgüt mensuplarının kırsala giderek şiddet ve saldırı faaliyetleri yürütmelerinin övüldüğü, açıklama ile de paylaşımın sahiplenildiği, örgüte sempatiyi artırmak ve aktif desteğini sağlamak amacı taşıdığı nazara alındığında eyleminin sabit olduğu belirlenmekle, hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmasında bir isabetsizlik görülmediğinden, hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2022/39309 E. , 2023/9 K.).
Resim, Flama, Bayrak vb. Semboller Kullanarak Propaganda Suçu
Sanığın, içeriğinde DHKP-C terör örgütünün üstlendiği eylemlerde rol alan ve bu eylemler sırasında ölen ….isimli şahısların isimleri ve resimlerinin bulunduğu afişleri duvarlara yapıştırdığı, bu kapsamda sanık hakkında silahlı terör örgütü propagandası yapma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4222 E. , 2022/1687 K.).
Sanığın 20.03.2015 günü HDP ve DBP teşkilatı tarafından düzenlenen nevruz kutlaması etkinliği sırasında PKK terör örgütünün sözde bayrağını eliyle havaya kaldırıp salladığı bu kapsamda sanık hakkında silahlı terör örgütü propagandası yapma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4229 E. , 2022/1691 K.)
Sanığın 18.03.2015 günü … Bitlis İl teşkilatı tarafından Bitlis’te bulunan Eski Sanayi sitesinde Bitlis Valiliğinin izniyle düzenlenen nevruz kutlaması etkinliği sırasında sırtına bağladığı ve başına sardığı PKK-KCK terör örgütünü simgeleyen iki adet bez ile alan içerisinde dolaştığı, bu kapsamda sanık hakkında silahlı terör örgütü propagandası yapma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4227 E. , 2022/1690 K.).
18.03.2015 günü HDP Bitlis İl teşkilatı tarafından, Bitlis Valiliğinin izniyle düzenlenen nevruz kutlaması etkinliği sırasında PKK-KCK terör örgütünün sözde bayrağını sırtına ve başına sararak bu şekilde alan içerisinde dolaşan sanığın eyleminin, silahlı terör örgütü propagandası yapma suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde beraatine yönelik hüküm kurulması; bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4235 E. , 2022/6943 K.).
Sanık …’in 19.07.2015 günü Digor Belediyesi tarafından düzenlenen yayla şenlikleri etkinliği sırasında PKK terör örgütünün sözde bayrağını eliyle havaya kaldırıp salladığı ve sanık …’ın aynı etkinlikte Digor Belediyesi’ne ait itfaiye aracını kullanarak şenlik alanındaki eski bina üzerine PKK/KONGRE-GEL terör örgütünü simgeleyen sözde bayrak ile daha önce hayatını kaybeden teröristlere ait posterlerin asılmasına yardımda bulunduğu anlaşılmakla; bu kapsamda sanıklar hakkında silahlı terör örgütü propagandası yapma suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması; bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4862 E. , 2022/3435 K.).
Olay günü nevruz kutlamaları adı altında örgütsel yazı ve sözde bayrakların asıldığı, sloganların atıldığı etkinlikte sanığın da söz konusu etkinliğe katıldığı ve itfaiye aracının üzerine çıkarak PKK/KCK terör örgütünün Suriye kolu olan sözde PYD terör örgütüne ait bayrak ve flamalar ile bölücü terör örgütüne ait bayrak ve flamaları meydana astığı gözetildiğinde bu kapsamda sanığın fiillerinin 3713 sayılı Kanunun 7/2. maddesinde yer alan suçu oluşturduğu gözetilmeksizin sanık hakkında silahlı terör örgütü propagandası yapma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması; bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4282 E. , 2022/1816 K.).
Propaganda Suçu ve Suç ve Suçluyu Övme
Sanık …‘in olay tarihinde “Çizgimiz Beritan Önderimiz Öcalan” yazılı pankartı taşıdığının, sanık …‘ü ise olay tarihinde “Canımızla kanımızla seninleyiz ey önder” şeklinde slogan attığının anlaşılması karşısında; taşınan yazı ve atılan slogan itibariyle sanıklar hakkında TCK’nın 215. maddesinde tanımlanan suçu ve suçluyu övme suçunun unsurları ve cezalandırılma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılarak sanıkların hukuki durumlarının takdiri yerine, yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde propaganda suçundan mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/3377 E. , 2022/1971 K.).
Propaganda Suçu Anayasa Mahkemesi Kararları
Türkiye’nin Terör Örgütü Olarak Kabul Etmediği Bir Tarihte YPG Bayrağıyla Çekilen Fotoğrafın Paylaşılması Suç Değildir
Somut olayda başvurucunun sosyal etkileşimini, PYD-YPG’nin bir terör örgütü olduğunun kesinleşmiş yargı kararıyla tespit edildiği ve bilinir hâle geldiği 21/5/2015 tarihinden (bkz. § 19) önce gerçekleştirdiği anlaşılmıştır. Bu itibarla PYD-YPG’nin bir terör örgütü olduğunu bildiği ortaya konulamayan başvurucu, sosyal etkileşiminin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını makul olarak öngörebilecek durumda değildir. Buna bağlı olarak gerçekleştirildiği tarih itibarıyla başvurucunun sosyal etkileşiminin tek başına şiddete teşvik olarak yorumlanabilecek, doğrudan veya dolaylı yollardan terör suçunun işlenmesi tehlikesine yol açabilecek nitelikte olduğu da kabul edilmemiştir. Zira somut olayın şartlarında başvurucunun -gerçekten de yargılama aşamalarındaki savunmalarında ifade ettiği gibi- Suriye’de bir terör örgütüne karşı mücadele veren bir siyasi partiyi destekleme amacıyla da etkileşimini gerçekleştirmiş olma ihtimali bulunmaktadır (bkz. § 7).
Ayrıca başvurucu sadece arkadaşı ve akrabası olan bir şahsın sosyal medyadaki paylaşımını beğendiğini ve bu paylaşımı yaymadığını belirtmektedir. İlk derece mahkemesinin kabulünün aksine kolluk tarafından hazırlanan 7/12/2018 tarihli araştırma raporunda başvurucunun sosyal paylaşım platformunda üçüncü kişilerin erişimine açık paylaşımları arasında suç unsuru olabilecek mahiyette beğenisinin bulunduğu belirtilmektedir. Sosyal medya platformundaki beğeniler tıpkı paylaşımlar gibi ifade hürriyetinin çevrim içi olarak kullanılma şekillerinden biridir. Sosyal medya platformunda beğeniler, bireylerin paylaşılan içeriğe olan ilgilerini gösterme amacı taşıyabileceği gibi paylaşılan içerikleri onaylama amacı da taşıyabilir (AİHM’in benzer değerlendirmeleri için bkz. §§ 33, 34). Bu kapsamda beğenilerin onaylama yoluyla terör örgütünün şiddet ve tehdit yöntemlerini meşru gösterme veya övme ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik etme amacıyla kullanılabileceğinde şüphe bulunmamaktadır. Bununla birlikte somut olayın şartları ve başvurucunun iddiaları dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin başvurucunun PYD-YPG’nin terör örgütü olduğunu bilip bilmediğine yani kastının varlığına dair değerlendirmeyi etkileyebilecek nitelikteki beğeninin başvurucunun paylaşılan içeriğe olan ilgisini mi yoksa paylaşılan içeriği onayladığını mı gösterdiğini tartışmasız bırakarak doğrudan başvurucunun bir paylaşım yaptığını ve paylaşımın atılı suçu oluşturduğunu kabul ettiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki değerlendirmelerin tamamı ışığında somut olayda başvurucu hakkında -yorumlandığı hâliyle- terör örgütü propagandası yapma suçunun belirli olduğundan söz edilemez. Çünkü ilk derece mahkemeleri başvurucunun sosyal etkileşimi nedeniyle ceza yaptırımı ile karşılaşabileceğini makul olarak öngörebilecek durumda olduğunu ortaya koyamamıştır. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi 3713 sayılı Kanun’un 7. maddesinin ikinci fıkrasının yorumundan kaynaklanan müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı kanaatine ulaşmıştır.
Başvuru konusu olayda bir kullanıcının Facebook platformunda paylaştığı yanındaki üç kişi ile birlikte PYD-YPG terör örgütüne ait bayrağın arkasında çektirdiği fotoğrafı 15/5/2015 tarihinde beğenmesi nedeniyle başvurucunun terör örgütü propagandası yapma suçundan 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Buna karşın Türk hukukunda PYD-YPG’nin bir terör örgütü olarak kabul edilmesi bu yöndeki bir mahkeme kararının Yargıtayca onanarak 21/5/2015 tarihinden kesinleşmesi ile bilinir hâle gelmiştir (bkz. § 19).
Yukarıda açıklandığı üzere yargı makamları başvurucunun PYD-YPG ile bir bağı olduğunu ileri sürmedikleri gibi başvurucunun henüz kesin bir yargı kararıyla ortaya konmadan önce söz konusu oluşumun bir terör örgütü olduğundan haberdar olduğunu da iddia etmemiştir. Propagandasını yaptıklarından bahisle kişilerin cezalandırılmalarına neden olan bir oluşum veya yapılanmanın terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının varlığı şartının aranmaması ve bu bağlamda oluşum veya yapılanmanın terör örgütü olduğunu bildiklerinin ortaya konulmaması ceza hukukunun genel ilkelerine aykırı olduğu gibi kişilerin önceden suç olarak tanımlanmayan fiilleri işledikleri gerekçesiyle terör örgütü propagandası yapma gibi ağır suçlardan mahkûm edilmeleri sonucunu da doğurabilir.
Sonuç olarak başvurucunun somut davada uygulanan hukuk kuralları kendisi açısından yeterli ve güvenilir şekilde bilinebilir hâle gelmeden önce yaptığı Facebook beğenisinin kendisini cezai yönden sorumluluk altına sokacağını öngörebilmesi mümkün değildir. Ortaya çıkan bu sonuç Anayasa’nın 38. maddesinin birinci fırkası hükmü ile bağdaşmamaktadır (AHMET ASLAN BAŞVURUSU,Başvuru No: 2021/23949, 6/10/2022).
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.