0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Suç Üstlenme (TCK 270) ve Suçluyu Kayırma (TCK 283) Nedir?

Suç üstlenme suçu, failin polis, jandarma, savcılık vb. gibi yetkili makamlara, asılsız olduğu halde, bir suçu işlediğini veya suça iştirak ettiğini bildirmesi ile oluşur (TCK md.270).

Suçluyu kayırma suçu, suç işleyen bir kişinin araştırılması, yakalanması, tutuklanmasını engellemek veya mahkum olduğu hükmün infazından kurtulması için olanak sağlanması ile oluşur (TCK md.283).

Örneğin, trafik güvenliğini tehlikeye düşürecek şekilde alkollü araç kullanan kişinin yakalanmasını engellemek amacıyla, araçta bulunan alkolsüz bir kişinin aracı kendisinin sürdüğünü söylemesi suçluyu kayırma suçunu meydana getirir. Çünkü, 1 promil veya üstü miktarla alkollü araç süren kişinin fiili, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturduğu halde yakalanması engellenmeye çalışılmıştır.

Suç Üstlenme ve Suçluyu Kayırma Suçunun Unsurları

Suç üstlenme suçu, failin yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak bir suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirmesi suretiyle işlenmektedir. Burada failin üstlendiği suç, gerçekte işlenmemiş bir fiile ilişkin olabileceği gibi, işlenmiş bir suç da olabilecektir. Dolayısıyla, failin üstlendiği suça dair gerçeğe aykırılık; üstlenilen fiilin kendisine ya da failine yönelik olabilmektedir. Failin, gerçekte hiç işlenmemiş veya başkası tarafından işlenmiş olan bir suça ilişkin bildirimde bulunduğunu bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekmektedir. TCK’nın 270. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde; “Bu suçun, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi hâlinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi, tamamen de kaldırılabilir.” şeklinde düzenlenen hâl dışında suçun manevi unsurunun oluşabilmesi için genel kast yeterlidir. Fail hangi saikle hareket etmiş olursa olsun suç oluşur. Örneğin, fail cezaevine girdiği takdirde beslenme ve barınma ihtiyaçlarının giderileceği düşüncesi ile hiç tanımadığı bir kişinin işlediği suçu da üstlenmiş olabilir. Failin gerçeğe aykırı beyanını yetkili makamlara bildirmesi gerekmektedir. Burada önemli olan husus, kendisine yapılan bildirim hakkında soruşturma başlatmakla ya da bildirimi soruşturma yapacak mercie iletmekle yükümlü olan bir makama başvurulmuş olmasıdır. Söz konusu makamlar da CMK’nın 158. maddesinde belirtilmiş olup buna göre konumuza ilişkin olarak bir suça ilişkin ihbar veya şikâyetin, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabileceği hüküm altına alınmıştır. TCK’nın 270. maddesinde “suç” tabiri kullanıldığından, bu suçun oluşabilmesi için gereken diğer bir husus; üstlenilen fiilin, ceza hukuku anlamında bir suç teşkil etmesidir. Bu bağlamda kabahatler ve sadece idari yaptırımı gerektiren ihlaller bu suçu oluşturmayacaktır (CGK-K.2020/520).

Suçluyu kayırma suçu, suçunun faili herhangi bir kimse olabilir ancak failin önceden işlenmiş olan suçun faili veya şeriki olmaması zorunludur. “Suçluyu kayırma” kavramı Kanun’da tanımlanmamış, ancak suç tipinin işlenebilmesi için çeşitli hareketler öngörülmüştür. Suç kapsamında yaptırım altına alınan fiil, suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlamaktır. Madde metninde imkan sağlamanın hangi şekilde değil hangi amaçla gerçekleşmesi gerektiği düzenlenmiştir. İmkan sağlamaya örnek olarak şüpheli, sanık veya mahkumun saklanması, ele geçirilmesinin engellenmesi, bu amaçlarla ona imkan sağlanması gösterilmiştir. Sahte deliller uydurmak, mevcut delilleri gizlemek, değiştirmek, ortadan kaldırmak gibi davranışların bu kapsamda değerlendirilmesinin mümkün olduğu ifade edilebilir. Suçluyu kayırma suçu, Kanun’da seçimlik hareketli, ancak her bir seçimlik hareket bakımından serbest hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Yani failin, suçluyu araştırma, yakalama, tutuklama, hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayıcı her türlü hareketi madde kapsamında cezalandırılmaktadır (YCGK-K.2019/206).

Suçluyu kayırma suçunun düzenlendiği TCK 283. maddenin gerekçesine göre; madde metninde, işlenmiş olan bir suçun failine, suçun işlenişine herhangi bir şekilde iştirak etmeksizin, yardımda bulunulması cezai müeyyide altına alınmıştır. Bununla güdülen amaç, suç işlendikten sonra failin herhangi bir şekilde yardım görmesini engellemektir. Bu suretle ceza adaletinin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Ceza muhakemesinin amacını oluşturan maddi gerçeğin araştırılıp ortaya çıkarılması ve bu suretle adil bir yargıya varılması, suç şüphesi altında bulunan kişinin dahi esasta menfaatine bir husustur. Çünkü insan şahsiyetinin tekamülü, ancak hakikat ve adaletle mümkün olabilecektir. Maddi gerçeğin tespitine dayalı olarak mahkemece hükmolunan ceza veya tedbirin infazı, suçlu kişinin işlediği suçtan dolayı içinde bulunduğu kusurluluk durumundan ibra olmasını, yani yeniden topluma kazandırılmasını sağlayacaktır. Bu bakımdan, suç şüphesi altında bulunan kişinin yargılanmasının veya hükümlü kişinin mahkum olduğu cezanın veya tedbirin infazının engellenmesi, ceza adaletinin gerçekleşmesini engelleyecektir. Bu suçun konusu, daha önce işlenmiş olan bir suçun işlenişine herhangi bir şekilde iştirak etmiş olan bir kişidir. Kayrılan kişi, önceki suçun faili veya şeriki olabilir. Bu kişi, önceden işlenen bir suçtan mahkum olmuş bir kişi olabileceği gibi, sadece şüpheli veya sanık olması nedeniyle aranan bir kişi de olabilir. Sanık veya mahkum olan kimsenin saklanmasına yönelik her hareket, bu suçun oluşmasını sağlayacaktır. Sanık veya mahkumun belli bir yerde saklanmasının temin edilmesinden başka; bu kişi, soruşturmanın veya infazın engellenmesi amacıyla örneğin bir başka ülkeye kaçırılmış olabilir. Bu tür fiilleri de söz konusu suç kapsamında değerlendirmek gerekir. Belirtmek gerekir ki, hakkında tutuklama veya mahkumiyet kararı verilen kişinin bir yerde barınmasını temin etme durumunda dahi, bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Bu suçun oluşabilmesi için, kayrılan kişinin araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması amacıyla hareket edilmesi gerekir. Böyle bir amaç güdülmemekle beraber, kişinin insani mülahazalarla bazı ihtiyaçlarının karşılanmış olması durumunda, söz konusu suç oluşmayacaktır. Bu suçun faili herkes olabilir. Ancak, izlenen suç siyaseti gereğince, kayırma suçundan dolayı cezalandırılabilmesi için, kişinin önceden işlenmiş olan suça herhangi bir şekilde iştirak etmemiş olması aranmıştır. Keza, kayırma suçunun konusunu belli akrabalık ilişkisi içinde bulunan kişilerin oluşturması halinde de cezaya hükmedilmeyecektir.Kişinin önceden işlenmiş olan asıl suça fail veya şerik olarak iştirak etmiş olması veya suçun konusunu oluşturan kişilerle belli akrabalık ilişkisi içinde bulunması, bu suç açısından sadece bir şahsi cezasızlık sebebi oluşturmaktadır. Şahsi cezasızlık sebebinin bulunduğu hallerde işlenen fiil suç ve dolayısıyla haksızlık oluşturma özelliğini muhafaza etmektedir. Ancak, kişinin ceza hukuku açısından sorumluluğu cihetine gidilmemektedir.

Uygulamada, suç üstlenme suçu (TCK 270), suçluyu kayırma suçu (TCK 283) ve suç uydurma suçu (TCK 271) birbirine karıştırılmaktadır.

  • Suç üstlenme suçunda, fail, hiç işlenmemiş veya başkasının işlediği bir suçu bizzat kendisinin işlediğini iddia ederek suçu üzerine almakta; suçluyu kayırma suçunda fail suçu üstlenmemekte, çeşitli biçimlerde yardımcı olarak suç işleyen kişiyi suçun yaptırımlarından kurtarmaya çalışmaktadır.

  • Suç uydurma suçunda ise, fail, hiç işlenmemiş bir suçun işlendiğini yetkili makamlara asılsız bir şekilde ihbar veya şikayet ederek adliyeyi uğraştırmaktadır.

  • Suç üstlenme ve suçluyu kayırma suçlarında fail ya kendisi işlemediği halde üstlenmekte ya da suçu işleyen kişiyi kayırmaktadır. Ancak, suç uydurma suçunda, fail ortada işlenmiş herhangi bir suç olmadığı halde bir suç uydurarak adliyeyi gereksiz meşgul etmektedir.

  • Suçluyu kayırma suçu özel kastla işlenebilen bir suçtur. Halbuki, suç üstlenme suçu genel kast ile işlenebilmektedir.

Suç Üstlenme ve Suçluyu Kayırma Suçunun Cezası

Suç üstlenme suçunun cezası şu şekildedir:

  • Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi halinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi tamamen de kaldırılabilir (TCK md.270).

Suçluyu kayırma suçunun cezası şu şekildedir:

  • Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK md.283/1).

  • Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır (TCK md.283/2).

  • Bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz (283/3).

Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Suç üstlenme ve suçluyu kayırma suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Suçluyu kayırma ve suç üstlenme suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb) kararı verilmesi mümkündür.

Erteleme, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Suç üstlenme ve suçluyu kayırma suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür.

Şikayet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma, Görevli Mahkeme

Uzlaşma, suç isnadı altındaki şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. Suç üstlenme ve suçluyu kayırma suçları, uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir.

Suç üstlenme ve suçluyu kayırma suçları, şikayete tabi suçlar arasında yer almadığından savcılık tarafından resen soruşturulur, bu suçlara dair herhangi bir şikayet süresi yoktur. Şikayetten vazgeçme ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmaz. Suç, dava zamanaşımı süresine riayet edilmek kaydıyla her zaman soruşturulabilir. Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış veya dava açılmasına rağmen kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran bir ceza hukuku kurumudur. Suç üstlenme ve suçluyu kayırma suçları için yapılan yargılamalarda olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suç, bu zamanaşımı süreleri içerisinde her zaman soruşturulabilir, bu zamanaşımı süreleri geçtikten sonra soruşturma yapılamaz.

Suçluyu kayırma ve suç üstlenme suçları nedeniyle yapılan yargılamalar asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.

Suç Üstlenme ve Suçluyu Kayırma Yargıtay Kararları


Suçluyu Kayırma Suçunun Unsurları

TCK’nın “Suçluyu kayırma” başlıklı 283. maddesi;

“(1) Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

Maddenin gerekçesinde; “Madde metninde, işlenmiş olan bir suçun failine, suçun işlenişine herhangi bir şekilde iştirak etmeksizin, yardımda bulunulması cezaî müeyyide altına alınmıştır. Bununla güdülen amaç, suç işlendikten sonra failin herhangi bir şekilde yardım görmesini engellemektir. Bu suretle ceza adaletinin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Ceza muhakemesinin amacını oluşturan maddî gerçeğin araştırılıp ortaya çıkarılması ve bu suretle adil bir yargıya varılması, suç şüphesi altında bulunan kişinin dahi esasta menfaatine bir husustur. Çünkü insan şahsîyetinin tekâmülü, ancak hakikat ve adaletle mümkün olabilecektir. Maddî gerçeğin tespitine dayalı olarak mahkemece hükmolunan ceza veya tedbirin infazı, suçlu kişinin işlediği suçtan dolayı içinde bulunduğu kusurluluk durumundan ibra olmasını, yani yeniden topluma kazandırılmasını sağlayacaktır. Bu bakımdan, suç şüphesi altında bulunan kişinin yargılanmasının veya hükümlü kişinin mahkûm olduğu cezanın veya tedbirin infazının engellenmesi, ceza adaletinin gerçekleşmesini engelleyecektir.

Bu suçun konusu, daha önce işlenmiş olan bir suçun işlenişine herhangi bir şekilde iştirak etmiş olan bir kişidir. Kayrılan kişi, önceki suçun faili veya şeriki olabilir. Bu kişi, önceden işlenen bir suçtan mahkûm olmuş bir kişi olabileceği gibi, sadece şüpheli veya sanık olması nedeniyle aranan bir kişi de olabilir. Sanık veya mahkûm olan kimsenin saklanmasına yönelik her hareket, bu suçun oluşmasını sağlayacaktır. Sanık veya mahkûmun belli bir yerde saklanmasının temin edilmesinden başka; bu kişi, soruşturmanın veya infazın engellenmesi amacıyla örneğin bir başka ülkeye kaçırılmış olabilir. Bu tür fiilleri de söz konusu suç kapsamında değerlendirmek gerekir.

Belirtmek gerekir ki, hakkında tutuklama veya mahkûmiyet kararı verilen kişinin bir yerde barınmasını temin etme durumunda dahi, bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir.

Bu suçun oluşabilmesi için, kayrılan kişinin araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması amacıyla hareket edilmesi gerekir. Böyle bir amaç güdülmemekle beraber, kişinin insani mülahazalarla bazı ihtiyaçlarının karşılanmış olması durumunda, söz konusu suç oluşmayacaktır. Bu suçun faili herkes olabilir. Ancak, izlenen suç siyaseti gereğince, kayırma suçundan dolayı cezalandırılabilmesi için, kişinin önceden işlenmiş olan suça herhangi bir şekilde iştirak etmemiş olması aranmıştır. Keza, kayırma suçunun konusunu belli akrabalık ilişkisi içinde bulunan kişilerin oluşturması hâlinde de cezaya hükmedilmeyecektir.

Kişinin önceden işlenmiş olan asıl suça fail veya şerik olarak iştirak etmiş olması veya suçun konusunu oluşturan kişilerle belli akrabalık ilişkisi içinde bulunması, bu suç açısından sadece bir şahsî cezasızlık sebebi oluşturmaktadır. Şahsî cezasızlık sebebinin bulunduğu hâllerde işlenen fiil suç ve dolayısıyla haksızlık oluşturma özelliğini muhafaza etmektedir. Ancak, kişinin ceza hukuku açısından sorumluluğu cihetine gidilmemektedir.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır. Suçluyu kayırma suçu, adliyeye karşı işlenen suçlar arasında düzenlenen suçlardan biri olarak suçların önlenmesi ve adil yargılanma, ceza adaletini gerçekleştirmeyi amaçlayan adliyenin saygınlığı, adil, dürüst ve usulüne uygun bir yargılama anlamında adliye, adliyenin ceza muhakemesini düzgün bir biçimde yürütmesine ilişkin menfaatini koruma altına altına almak maksadıyla Kanun’da bağımsız bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu suçun faili herhangi bir kimse olabilir ancak failin önceden işlenmiş olan suçun faili veya şeriki olmaması zorunludur. Failin kamu görevlisi olması ve suçun görevde bağlantılı olarak işlenmesi ikinci fıkradaki nitelikli hâle girmektedir. Son fıkra ise şahsi cezasızlık hâline ilişkindir.

“Suçluyu kayırma” kavramı Kanun’da tanımlanmamış, ancak suç tipinin işlenebilmesi için çeşitli hareketler öngörülmüştür. Suç kapsamında yaptırım altına alınan fiil, suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağlamaktır. Madde metninde imkân sağlamanın hangi şekilde değil hangi amaçla gerçekleşmesi gerektiği düzenlenmiştir. İmkân sağlamaya örnek olarak şüpheli, sanık veya mahkûmun saklanması, ele geçirilmesinin engellenmesi, bu amaçlarla ona imkân sağlanması gösterilmiştir. Sahte deliller uydurmak, mevcut delilleri gizlemek, değiştirmek, ortadan kaldırmak gibi davranışların bu kapsamda değerlendirilmesinin mümkün olduğu ifade edilebilir. Suçluyu kayırma suçu, Kanun’da seçimlik hareketli, ancak her bir seçimlik hareket bakımından serbest hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Yani failin, suçluyu araştırma, yakalama, tutuklama, hükmün infazından kurtulması için imkân sağlayıcı her türlü hareketi madde kapsamında cezalandırılmaktadır. (Zahit Yılmaz, Suçluyu Kayırma Suçu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, c.18, s.1.) (Ceza Genel Kurulu 2019/325 E. , 2021/590 K.).

Suç Üstlenme ve Suçluyu Kayırma Suçu Arasındaki Farklar

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlıklı dördüncü kısmının “Adliyeye Karşı Suçlar” başlıklı ikinci bölümünde, “Suç Üstlenme” başlığıyla düzenlenen 270. maddesi; “Yetkili makamlara, gerçeğe aykırı olarak, suçu işlediğini veya suça katıldığını bildiren kimseye iki yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi hâlinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi, tamamen de kaldırılabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Kişinin gerçekte hiç işlenmemiş veya başkası tarafından işlenmiş olan bir suçu kendisinin işlediğinden bahisle bildirimde bulunmasıyla oluşan suç üstlenme suçunun, belli akrabalık ilişkisi içinde bulunulan kişilerin cezadan kurtulması amacıyla işlenmesini kanun koyucu cezadan indirim nedeni ya da şahsi cezasızlık hâli olarak kabul etmiştir. Suç üstlenme, adli makamların hataya düşürülmelerini, isabetsiz hüküm vermelerini ve dolayısıyla itibarlarını kaybetmelerini önlemek amacıyla adliye aleyhine bir suç olarak düzenlenmiştir. Dolayısıyla bu suçun ihdasıyla, adliyenin kişisel bir takım düşüncelerle hataya düşürülmesi önlenmek istenmiştir. İşlemediği bir suçu yetkili makamlar önünde üstlenen fail, yalnız gerçek suç ve suçluları takiple görevli bulunan adli makamların var oluş amaçlarına aykırı hareket etmelerine neden olacaktır. Bu bağlamda, suç üstlenme suçunun hukuki konusu ile; adliyeye karşı hileli davranışlarla, suçların takibinin saptırılmamasının amaçlanmış olmasından dolayı, Devletin yükümlülüğü olan adil yargılanma hakkının sağlanmasına ilişkin kamusal yarar korunmak istenmiştir.

Suç üstlenme suçu, failin yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak bir suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirmesi suretiyle işlenmektedir. Burada failin üstlendiği suç, gerçekte işlenmemiş bir fiile ilişkin olabileceği gibi, işlenmiş bir suç da olabilecektir. Dolayısıyla, failin üstlendiği suça dair gerçeğe aykırılık; üstlenilen fiilin kendisine ya da failine yönelik olabilmektedir (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 8149.).

Failin, gerçekte hiç işlenmemiş veya başkası tarafından işlenmiş olan bir suça ilişkin bildirimde bulunduğunu bilerek ve isteyerek hareket etmesi gerekmektedir. TCK’nın 270. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde; “Bu suçun, üstsoy, altsoy, eş veya kardeşi cezadan kurtarmak amacıyla işlenmesi hâlinde; verilecek cezanın dörtte üçü indirilebileceği gibi, tamamen de kaldırılabilir.” şeklinde düzenlenen hâl dışında suçun manevi unsurunun oluşabilmesi için genel kast yeterlidir. Fail hangi saikle hareket etmiş olursa olsun suç oluşur. Örneğin, fail cezaevine girdiği takdirde beslenme ve barınma ihtiyaçlarının giderileceği düşüncesi ile hiç tanımadığı bir kişinin işlediği suçu da üstlenmiş olabilir.

Failin gerçeğe aykırı beyanını yetkili makamlara bildirmesi gerekmektedir. Burada önemli olan husus, kendisine yapılan bildirim hakkında soruşturma başlatmakla ya da bildirimi soruşturma yapacak mercie iletmekle yükümlü olan bir makama başvurulmuş olmasıdır. Söz konusu makamlar da CMK’nın 158. maddesinde belirtilmiş olup buna göre konumuza ilişkin olarak bir suça ilişkin ihbar veya şikâyetin, Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.

TCK’nın 270. maddesinde “suç” tabiri kullanıldığından, bu suçun oluşabilmesi için gereken diğer bir husus; üstlenilen fiilin, ceza hukuku anlamında bir suç teşkil etmesidir. Bu bağlamda kabahatler ve sadece idari yaptırımı gerektiren ihlaller bu suçu oluşturmayacaktır (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, s. 8150; Durmuş Tezcan - Mustafa Ruhan Erdem - R. Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 16. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Eylül 2018, s. 1220.).

Uyuşmazlık konusuyla ilgili “Suçluyu kayırma” suçu ise aynı Kanun’un 283. maddesinde;

“(1) Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(3) Bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

Maddenin gerekçesinde; “Madde metninde, işlenmiş olan bir suçun failine, suçun işlenişine herhangi bir şekilde iştirak etmeksizin, yardımda bulunulması cezaî müeyyide altına alınmıştır. Bununla güdülen amaç, suç işlendikten sonra failin herhangi bir şekilde yardım görmesini engellemektir. Bu suretle ceza adaletinin gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Ceza muhakemesinin amacını oluşturan maddî gerçeğin araştırılıp ortaya çıkarılması ve bu suretle adil bir yargıya varılması, suç şüphesi altında bulunan kişinin dahi esasta menfaatine bir husustur. Çünkü insan şahsîyetinin tekâmülü, ancak hakikat ve adaletle mümkün olabilecektir. Maddî gerçeğin tespitine dayalı olarak mahkemece hükmolunan ceza veya tedbirin infazı, suçlu kişinin işlediği suçtan dolayı içinde bulunduğu kusurluluk durumundan ibra olmasını, yani yeniden topluma kazandırılmasını sağlayacaktır. Bu bakımdan, suç şüphesi altında bulunan kişinin yargılanmasının veya hükümlü kişinin mahkûm olduğu cezanın veya tedbirin infazının engellenmesi, ceza adaletinin gerçekleşmesini engelleyecektir. Bu suçun konusu, daha önce işlenmiş olan bir suçun işlenişine herhangi bir şekilde iştirak etmiş olan bir kişidir. Kayrılan kişi, önceki suçun faili veya şeriki olabilir. Bu kişi, önceden işlenen bir suçtan mahkûm olmuş bir kişi olabileceği gibi, sadece şüpheli veya sanık olması nedeniyle aranan bir kişi de olabilir.

Sanık veya mahkûm olan kimsenin saklanmasına yönelik her hareket, bu suçun oluşmasını sağlayacaktır. Sanık veya mahkûmun belli bir yerde saklanmasının temin edilmesinden başka; bu kişi, soruşturmanın veya infazın engellenmesi amacıyla örneğin bir başka ülkeye kaçırılmış olabilir. Bu tür fiilleri de söz konusu suç kapsamında değerlendirmek gerekir. Belirtmek gerekir ki, hakkında tutuklama veya mahkûmiyet kararı verilen kişinin bir yerde barınmasını temin etme durumunda dahi, bu suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Bu suçun oluşabilmesi için, kayrılan kişinin araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması amacıyla hareket edilmesi gerekir. Böyle bir amaç güdülmemekle beraber, kişinin insani mülahazalarla bazı ihtiyaçlarının karşılanmış olması durumunda, söz konusu suç oluşmayacaktır.

Bu suçun faili herkes olabilir. Ancak, izlenen suç siyaseti gereğince, kayırma suçundan dolayı cezalandırılabilmesi için, kişinin önceden işlenmiş olan suça herhangi bir şekilde iştirak etmemiş olması aranmıştır. Keza, kayırma suçunun konusunu belli akrabalık ilişkisi içinde bulunan kişilerin oluşturması hâlinde de cezaya hükmedilmeyecektir. Kişinin önceden işlenmiş olan asıl suça fail veya şerik olarak iştirak etmiş olması veya suçun konusunu oluşturan kişilerle belli akrabalık ilişkisi içinde bulunması, bu suç açısından sadece bir şahsî cezasızlık sebebi oluşturmaktadır. Şahsî cezasızlık sebebinin bulunduğu hâllerde işlenen fiil suç ve dolayısıyla haksızlık oluşturma özelliğini muhafaza etmektedir. Ancak, kişinin ceza hukuku açısından sorumluluğu cihetine gidilmemektedir.” şeklinde açıklamalar yapılmıştır.

Suçluyu kayırma suçu, adliyeye karşı işlenen suçlar arasında düzenlenen suçlardan biri olarak suçların önlenmesi ve adil yargılanma, ceza adaletini gerçekleştirmeyi amaçlayan adliyenin saygınlığı, adil, dürüst ve usulüne uygun bir yargılama anlamında adliye, adliyenin ceza muhakemesini düzgün bir biçimde yürütmesine ilişkin menfaatini koruma altına almak maksadıyla Kanun’da bağımsız bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu suçun faili herhangi bir kimse olabilir. Ancak failin önceden işlenmiş olan suçun faili veya şeriki olmaması zorunludur. Failin kamu görevlisi olması ve suçun görevle bağlantılı olarak işlenmesi ikinci fıkradaki nitelikli hâli oluşturmaktadır. Son fıkra ise şahsi cezasızlık hâline ilişkindir.

“Suçluyu kayırma” kavramı Kanun’da tanımlanmamış, ancak suç tipinin işlenebilmesi için çeşitli hareketler öngörülmüştür. Suç kapsamında yaptırım altına alınan fiil, suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağlamaktır. Madde metninde imkân sağlamanın hangi şekilde değil, hangi amaçla gerçekleşmesi gerektiği düzenlenmiştir. İmkân sağlamaya örnek olarak şüpheli, sanık veya mahkûmun saklanması, ele geçirilmesinin engellenmesi, bu amaçlarla ona imkân sağlanması gösterilmiştir. Sahte deliller uydurmak, mevcut delilleri gizlemek, değiştirmek, ortadan kaldırmak gibi davranışların bu kapsamda değerlendirilmesinin mümkün olduğu ifade edilebilir. Suçluyu kayırma suçu, Kanun’da seçimlik hareketli, ancak her bir seçimlik hareket bakımından serbest hareketli bir suç olarak düzenlenmiştir. Yani failin, suçluyu araştırma, yakalama, tutuklama, hükmün infazından kurtulması için imkân sağlayıcı her türlü hareketi madde kapsamında cezalandırılmaktadır (Zahit Yılmaz, Suçluyu Kayırma Suçu, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, C.18, s.1.).

Fail, yaptığı yardım ile suç işleyen bir kişiye, araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağladığını bilerek ve isteyerek hareket etmelidir. Dolayısıyla failde, maddede belirtilen hususlarda imkân sağlama maksadının diğer bir ifade ile özel kastın bulunması gerekmektedir. Bu nedenle söz konusu suç genel kastla işlenemez (Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Yorumlu-Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, Adalet Yayınevi, Ankara, 2014, s. 8389; Yener Ünver, TCK’da Düzenlenen Adliyeye Karşı Suçlar, 5. Baskı, Seçkin Hukuk, Ankara, 2019, s. 486.). Gerekçede de böyle bir amaç güdülmemekle beraber, kişinin insani mülahazalarla bazı ihtiyaçlarının karşılanmış olması durumunda, söz konusu suçun oluşmayacağı belirtilmiştir (Ceza Genel Kurulu-K.2020/520).

Suç Üstlenme ve Suç Uydurma Arasındaki Fark

TCK’nın 271. maddesinde tanımlanan suç uydurma suçunun oluşabilmesi için failin, yetkili makamlara, işlenmemiş olan bir suçu, işlenmiş gibi ihbar etmesi gerektiği; aynı Kanunun 270. maddesinde düzenlenen suç üstlenme suçunda ise failin, yetkili makamlara, işlenmiş ya da işlenmemiş bir suçun kendisi tarafından işlendiğini bildirmesi gerektiği, Somut olayda, sanığın 156 jandarma ihbar numarasını arayarak kendisini O. T. olarak tanıttıktan sonra silah ile M. K. tarafından tehdit edildiğini iddia ve ihbar ederek, işlenmemiş olan bir suçun kendisi tarafından işlendiğini bildirmek suretiyle TCK’nın 270. maddesinde tanımlanan “Suç üstlenme” suçunu işlediği açıktır (Yargıtay 9. Ceza Dairesi - Karar: 2013/5628).

Trafik Kazasında Suçu Üstlenme

Suç üstlenme suçunun oluşabilmesi için failin yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirmesinin gerekmesi ve somut olayda, sanığın, maddi hasarlı trafik kazasında kaskodan faydalanmak amacıyla polis tarafından tutulan tutanağa kendi ismini yazdırmak istemesi karşısında, maddi hasarlı trafik kazası Kanunlarda bir suç olarak öngörülmemesi nedeniyle TCK’nın 270. maddesinde öngörülen suç üstlenme suçunun unsurları oluşmamıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2015/426).

Ehliyetsiz Araç Kullanma ve Suç Üstlenme

Sanığın ehliyetsiz ve orta derecede alkollü olarak araç kullanırken polis kontrol noktasında durdurulduğunda azmettirmesi sonucunda R. A.’ın görevlilere aracı kendisinin kullandığını beyan etmesi şeklinde gerçekleşen somut olayda, aracı kullanan sanığın almış olduğu alkol miktarının promil olarak belirlenememesi ayrıca olay tutanağında aracı kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli olabilecek şekilde sevk ve idare ettiğine ilişkin bir bilgiye de yer verilmediğinin anlaşılması karşısında sanığın bu şekilde alkollü araç kullanmasının yalnızca idari yaptırım gerektiren kabahati oluşturduğu, ortada üstlenilmesi icabeden işlenmiş bir suç bulunmadığı gözetilmeden unsurları itibariyle oluşmayan suç üstlenme suçuna azmettirmekten sanığın beraatine karar verilmelidir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi - Karar: 2014/4212).

Alkollü Araç Kullanma Halinde Suç Üstlenme ve Suçluyu Kayırmak Suçu

Somut olayda ise; hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan mahkumiyet kararı verilen Ş…‘ün 179 promil alkollü olarak 26 …. plakalı araç ile seyir halinde iken trafik polislerince durdurulduğu sırada, alkolsüz olduğu tespit edilen sanığın, söz konusu aracı kendisinin kullandığını beyan etmesi şeklindeki eylemi trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işleyen Ş…‘ün yargılanmasının engellenmesine imkan sağlamaya yönelik olduğu ve sanığın eyleminin TCK’nın 283/1. maddesinde tanımlanan suçluyu kayırma suçunu oluşturur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi - Karar: 2013/5496).

5237 sayılı TCK’nın 270. maddesinde tanımlanan suç üstlenme suçunun oluşması için, failin yetkili makamlara gerçeğe aykırı olarak suçu işlediğini veya suça katıldığını bildirmesi ve üstlenilen fiilin de suç oluşturması gerekir. Somut olayda ise; alkollü olarak araç kullanarak trafik güvenliğini tehlikeye düşüren D…. Ö…. hakkında soruşturma yapılmasını engellemek için alkolsüz olan sanık Ö…. İ….’nin aracı kendisinin kullandığını görevli polis memurlarına beyan etmesinin TCK’nın 283/1 inci maddesinde tanımlanan “Suçluyu kayırma” suçunu oluşturur (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2015/1744).

Hükümlü (Mahkum) Kişiye Yardım Etme ve Suçluyu Kayırmak Suçu

Hükümlü olması nedeniyle kendisini yakalamak üzere köye gelen güvenlik güçlerini görünce kaçan T. T.’ın yakalanmasına engel olmak amacıyla kolluk güçlerini adı geçenin gittiği yerin ters istikametine yönlendirmek suretiyle hükmün infazından kurtulmasını sağladığı anlaşılan sanığın eyleminin TCK’nın 283/1. maddesinde tanımlanan “Suçluyu kayırma” suçunu oluşturur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi - Karar: 2014/3992 karar).

Suç Üstlenme ve Suçluyu Kayırmak

Somut olayda ise; hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan mahkumiyet kararı verilen Ş…‘ün 179 promil alkollü olarak 26 …. plakalı araç ile seyir halinde iken trafik polislerince durdurulduğu sırada, alkolsüz olduğu tespit edilen sanığın, söz konusu aracı kendisinin kullandığını beyan etmesi şeklindeki eylemi trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işleyen Ş…‘ün yargılanmasının engellenmesine imkan sağlamaya yönelik olduğu ve sanığın eyleminin TCK’nın 283/1. maddesinde tanımlanan suçluyu kayırma suçunu oluşturur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi - Karar: 2013/5496).

Trafik Kazasında Suçluyu Kayırmak

Sanık K.’ın diğer sanık A.’nin sevk ve idaresinde bulunan aracın takla atmak suretiyle kaza yapması neticesi yaralandığı, ancak sanığın, sürücü A. A.’ın ehliyetsiz olması nedeniyle onu korumak için traktörden düştüğünü söyleyerek gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu ve suçluyu kayırma suçunu işlediği kabul edilmelidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2012/19358).

Suçluyu Kayırma Suçunun Cezası

TCK.nun 294. maddesinin 1. fıkrasında gözaltına alınan veya tutuklunun 2. fıkrasında ise “hükümlünün kaçmasını sağlayan” kişinin cezalandırılması öngörülmüştür. Maddenin gerekçesine göre, “…söz konusu suçlar, kaçmaya imkan sağlamakla oluşur.” Bu suçun faili, yakalanmış veya belirli bir resmi kurumda tutulurken kaçan kişinin kendisi hariç, herkes bir suçun faili olabilir. Bu suçtaki “kaçan kimseden” kastedilen, devletin yakalama yetkisine istinaden devlet gücü tarafından kanuna uygun bir şekilde özgürlüğü kısıtlanan kimsedir. Bu kimselerin fiil anında özgürlükleri kısıtlanmış olmaları şart olmakla birlikte mutlaka kapalı bir kurumda tutuluyor olmaları şart değildir. Burada dikkat edilirse fail, gözaltına alınan, tutuklu ya da hükümlüyü, özgürlüğünü kısıtlamak için değil, özgürlüğüne kavuşturmak için kaçmasını sağlamaktadır. Bu olgu, suçun manevi unsurunda bir değişklik meydana getirmemekte, yani suçu özel kastla işlenebilen bir suç haline getirmemekte ve fakat suçun düzenleniş amaç ve kanuni tipine göre kanuni tanımda kullanılan “kaçmasını sağlama” ifadesinin kaçarak özgürlüğüne kavuşmasını sağlamak olarak anlamak ve uygulamak gerekliliğini ifade etmektedir. Bu açıklamalar karşısında bu suçun ancak TCK.nun 292. maddesindeki suçların faillerinin kaçmasıyla tamamlanacağı, madde içeriğinde, karar başlığında kullanılan “imkan sağlamak” değil, “kaçmasını sağlamak” kavramının esas alındığı anlaşılmaktadır. Nitekim, maddenin gerekçesine göre de; “aslında bu fiiller, gözaltına alınan, tutuklunun veya hükümlünün kaçması suçlarına iştirak niteliği taşımaktadır. Ancak, izlenen suç siyaseti gereğince, bunların bağımsız suç olarak tanımlanması gereği duyulmuştur.”

TCK.nun 283/1. maddesinde düzenlenen suçluyu kayırma suçu, “suç işleyen bir kişiye, araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkan sağlamakla” işlenmektedir. Dikkat edilirse bu madde de hükümlünün kaçmasından değil “hükmün infazından kurtulmasından” söz edilmektedir. Maddenin gerekçesinde “…hükümlü kişinin mahkum olduğu cezanın veya tedbirin infazının engellenmesi…” ifadesine yer verilmiştir.

Suçun hareket öğesi “imkan sağlama”dır. Serbest hareketli bir suç olup, imkan sağlama sayılabilecek herhangi bir davranışla işlenebilir. İmkan sağlayıcı fiiller, somut olayın özelliğine göre çok farklı biçimlerde gerçekleşebilir. Ancak bu fiiller, bir suçtan hapis cezası kesinleşen fakat henüz infaz işlemleri başlatılmamış olan (yani özgürlüğü kısıtlanmamış) bir kimsenin kaçmasına yönelik olmalıdır. Aksi halde, eylem TCK.nun 294/2. maddesinde düzenlenen kaçmaya imkan sağlama suçunu oluşturacaktır.

Bu açıklamalar ışığında, somut olay incelendiğinde, bir hükmün infazı amacıyla hakkında yakalama emri bulunan …‘ü yakalamak için işyerine gelen görevlilerle tartışarak ve onları basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralayarak …‘ün yakalanmadan olay yerinden kaçmasını sağlayan sanıkların eylemlerinin TCK.nun 283/1. maddesinde düzenlenen “suçluyu kayırma” ve TCK.nun 86/2,3…c. maddesinde düzenlenen kamu görevlilerini yaralama suçlarını oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi - 2018/14235 K.).

Yakalama Kararı Bulunan Suçluyu Kayırma

Suça sürüklenen çocuğun suç tarihinde; elindeki bıçak ile haklarında ayrı soruşturma yürütülen şahıslarla birlikte, hakkında yakalama kararı bulunan İsmail’in müşteki kolluk görevlileri tarafından yakalanmasını engellemek amacıyla, elindeki bıçak ile kolluk görevlilerine saldırmak şeklindeki eyleminin, TCK.nun 283. maddesinde düzenlenen suçluyu kayırmak suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtaya 8. Ceza Dairesi - 2017/10673 K.).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS