Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İddianame Nedir? (CMK 170-174)

İddianame, soruşturma yapılarak elde edilen delillerden suç işlendiği kanaaatine varan Cumhuriyet savcılığının şüpheli hakkında ceza davası açmak üzere düzenlediği belgedir. İddianame, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki şartları taşımadığı takdirde kamu davasının açıldığı mahkeme “iddianamenin iadesine” karar verir.

Savcılığın düzenlediği iddianame kanuni tüm şartları ihtiva ettiği takdirde, mahkeme tarafından “iddianamenin kabulü kararı” verilir. İddianame mahkemece kabul edildiğinde soruşturma aşaması biter, kovuşturma aşaması başlar. Mahkeme iddianameyi kabul ettikten sonra bir “tensip zaptı” düzenleyerek duruşma hazırlığı işlemlerini yapar.

İddianame Düzenlenmesinin Önşartları Nelerdir?

İddianame düzenlenmesi için genel nitelikteki şu önşartların gerçekleşmesi gerekir:

  • Cumhuriyet Savcısı, ihbar, şikayet veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez soruşturma açmak zorundadır. Savcılık yaptığı soruşturma neticesinde kamu davası açmaya gerek olmadığı kanaatine varırsa kovuşturmaya yer olmadığı kararı verir.

  • Şüpheli hakkında iddianame düzenlenebilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir.

  • Soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte “yeterli şüphe” olup olmadığını Cumhuriyet savcısı takdir edecektir.

  • İddianamenin düzenlenmesine yol açan “yeterli şüphe”, şüphelinin ceza yargılaması neticesinde mahkum olma ihtimalinin beraat etme ihtimalinden yüksek olmasıdır.

İddianame Nasıl Düzenlenir?

İddianame, sanığa isnat edilen ve suç sayılan maddi fiilleri, yerini, zamanını açıkça göstermeli, hukuki nitelendirmesi yapılan fiilin, kanunda karşılığı olan suç ve cezası hakkında bilgi içermelidir (Y18CD-2017/2799). İddianame şu şekilde düzenlenir (CMK m.170/3):

  • İddianamede suç konusu olay açıkça anlatılmalıdır.

  • Olay nedeniyle şüpheliye atfedilen suç ve ihlal edilen kanun maddeleri, yani suçun vasfı ve sevk maddeleri iddianamede gösterilmelidir.

  • İddianamede suç teşkil eden olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilmeli, şüpheliye yüklenen suçun ne şekilde meydana geldiği ortaya konulmalıdır.

  • Şüpheli, mağdur, müşteki ve suçtan zarar görenlerinin kimlik bilgileri tereddüte yer vermeyecek şekilde iddianameye yazılmalıdır.

  • Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama tarihleri ile bunların süreleri iddinamede gözterilmelidir.

  • İddianamenin sonuç kısmında, şüphelinin sadece aleyhine olan hususlar değil, lehine olan hususlar da ileri sürülmelidir.

İddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar ve suçun delilleriyle ilgisi bulunmayan bilgilere yer verilmez.

İddianame Düzenlemek İçin Sanık Savunmasının Alınması Zorunlu mudur?

Yargıtay yerleşik içtihatlarında, iddianamenin düzenlenmesi koşullarını düzenleyen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170 ve 174. maddelerinde şüphelinin savunmasının alınmasını zorunlu kılan açık bir hükmün bulunmadığı gerekçesiyle, şüphelinin savunması alınmadan da iddianame düzenlenebileceğini kabul etmektedir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 247.maddesinin 3.fıkrasında “…kaçak sanık hakkında kovuşturma yapılabilir. Ancak daha önce sorgusu yapılmamış ise, mahkumiyet kararı verilemez…” hükmü yer almaktadır. Yasaya göre şüpheli hakkında kovuşturma yapılabilir, şüphelinin ifadesi alınmadan da diğer şartlar mevcutsa hakkında kamu davası açılabileceği kabul edilmiştir.

Yargıtay bu durumun her koşulda savunma alınmadan dava açılabileceği şeklinde yorumlanmaması gerektiğine, somut olayda şüphelinin savunmasının alınması olayın özelliklerine göre zorunluysa veya savunmayı almak noktasında herhangi fiili bir engel yoksa savunmanın alınarak iddianame tanzim edilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Ancak, kendisine ulaşılamayan şüpheli hakkında, toplanan deliller kamu davası açılması için “yeterli şüphe” oluşturuyorsa, Cumhuriyet savcısı ifade alma işlemini gerçekleştirmeden de ceza davası açabilir.

İddianamenin İadesi Şartları

Savcılık tarafından düzenlenen iddianamenin eksik veya hatalı olması halinde, ceza davasının açıldığı mahkeme tarafından soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra “iddianamenin iadesi kararı” verilir. Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren 15 günlük süre içinde iddianamenin iadesi kararı verilebilir (CMK m.174/1). Bu süre geçtikten sonra mahkemenin iddianamenin iadesi kararı vermesi mümkün değildir. Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir (CMK m.174/4).

Cumhuriyet savcısı, mahkemenin verdiği iddianamenin iadesi kararına itiraz etme yetkisine de sahiptir. İddianamenin iadesi kararına itiraz eden savcılığın itirazı reddedildiğinde, savcılık tarafından iade kararına karşı kanun yararına bozma yoluna da gidilebilir. Savcılık iade kararına itiraz etmediği veya itirazları reddedildiği takdirde, iddianamenin iadesi kararında gösterilen eksik veya hatalı noktalar tamamlayarak yeniden bir iddianame düzenler.

Sanık veya müştekinin avukatı da iddianame mahkemeye verildikten sonra bir dilekçeyle iddianamenin iadesini talep edebilirler.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa göre, iddianamenin iadesi nedenleri şunlardır (CMK m.174/1):

  • İddianamede yukarıda açıkladığımız hususların (5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170/3’te yer alan hususlar) gösterilmemesi,

  • İddianamenin suçun ispatlanmasına etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenmesi,

  • Önödeme ya da uzlaşma yoluyla çözümlenecek bir suç olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde, iddianamenin önödeme yada uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenmesi.

Yukarıdaki hallerden birinin gerçekleşmiş olması durumunda, davanın açıldığı görevli ve yetkili mahkeme iddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verir.

İddianamenin İade Edilemeyeceği Haller Nelerdir?

İddianamenin iade edilemeyeceği haller şunlardır:

  • Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez (CMK m.174/2). Örneğin, haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu nedeniyle iddianame tanzim edildiği halde, davanın açıldığı mahkeme, suç vasfının özel hayatın gizliliğini ihlal suçu olduğu kanaatinde olsa bile iddianameyi iade edemez. Çünkü, suç vasfında değişiklik halinde kovuşturma aşamasında sanığa ek savunma hakkı verilerek hüküm kurulabilir.

  • En geç 15 gün sonunda mahkeme tarafından iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır. Kabul edilmiş sayılan iddianame iade edilemez. (CMK m.174/3).

  • Suçun niteliğinin değişmesi nedeniyle davanın görevli mahkemeye açılmadığı gerekçesiyle iddianame iade edilemez. Açık görev hatası olmadıkça görev nedeniyle iddianame iade edilemez. Çünkü, iddianamenin kabulünden sonra kovuşturma evresinde mahkeme tarafından görevsizlik kararı verilerek eksiklik giderilebilir.

  • Yargıtay kararlarına göre yetkisizlik nedeniyle de iddianamenin iade edilmesi mümkün değildir. Çünkü, kamu davası açıldıktan sonra mahkeme tarafından yetkisizlik kararı verilerek dava dosyası yetkili mahkemeye gönderilebilir.

İddianame Düzenlenmesinin Sonuçları Nelerdir?

İddianamenin düzenlenmesi ve mahkeme tarafından kabul edilmesiyle birlikte şu sonuçlar meydana gelir:

İddianamenin Kabulü Kararı ve Kovuşturma: 5271 sayılı Ceza muhakemesi kanununa uygun düzenlenen iddianameler hakkında mahkeme tarafından “iddianamenin kabulü kararı” verildiğinde duruşma hazırlığı işlemleri başlar. İddianamenin kabulü kararı ile savcılık tarafından yürütülen soruşturma aşaması biter, mahkeme tarafından yürütülecek kovuşturma aşaması başlar. Soruşturma aşamasında şüpheli olarak nitelendirilen kişi, kovuşturma aşamasında sanık olarak nitelendirilir. Mahkeme ayrı bir şekilde iddianamenin kabulü kararı vermese bile, tensip zaptı ile de iddianameyi kabul edebilir. Mahkemenin iddianaemine kabulüyle ilgili hiçbir karar almaması halinde, iddianame 15 gün geçmesiyle kabul edilmiş sayılır.

İddianame Yargılamanın Sınırlarını Belirler: Savcılığın iddianamedeki olay anlatımı, ceza mahkemesinin yapacağı yargılamanın sınırlarını da belirler. Mahkemede yargılama sorasında İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması mümkün değildir. Ceza mahkemelerince bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek fiil ile ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunmalıdır. Ceza davası, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir (CMK m.225). Bu düzenleme gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir. Anılan yasal düzenlemelere göre iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal çözüme kavuşturacaktır. İddianamede anlatılan eylem değişmemiş olmakla birlikte, o eylemin hukuksal niteliğinde değişiklik olması halinde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulması mümkündür (CMK m.226). Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin, suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkeme, sanığa ek savunma hakkı da vermek suretiyle anılan suçtan hüküm kurabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir (YCGK-K.2012/31).

İddianame ve Hukuki Kesinti: İddianamenin düzenlenmesi ile birlikte şüphelinin işlediği fiil ile ilgili hukuki kesinti şartları meydana gelir. Hukuki kesinti nedeniyle şüphelinin iddianamenin düzenlenmesinden sonraki eylemleri ayrı bir suç olarak değerlendirilir ve sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanmaz. Örneğin, 10.01.2018 tarihinde piyasaya sahte para süren kişinin yakalanarak 11.01.2018 tarihinde hakkında iddianame düzenlendikten sonra, 12.01.2018 tarihinde yeniden piyasaya sahte para sürmesi halinde, iki ayrı parada sahtecilik suçu nedeniyle cezalandırılması gerekir. Halbuki, iddianame düzenlenmeden önce iki ayrı günde piyasaya sahte para süren şüpheli hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanır ve sadece bir parada sahtecilik suçu nedeniyle cezalandırılır.

İddianame Ne Kadar Sürede Hazırlanır?

İddianame hazırlama süresi, delillerin toplanması, keşif yapılması, ifade alma vb. soruşturma işlemlerinin sayısı ve yoğunluğuna bağlı olmak üzere değişmektedir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre savcılık tarafından iddianame yazılmasına ilişkin düzenleyici bir süre bulunmamaktadır. Bu nedenle, yasal olarak belli bir süreyle sınırlı olmamakla birlikte her soruşturmanın özelliği de dikkate alınarak iddianamenin makul bir süde hazırlanması gerekir.

İddianame Örneği ve İddianamenin İadesi Seminer Videosu

İddianame, soruşturmanın son işlem evrakıdır. Cumhuriyet savcılığı tarafından düzenlenen bir iddianame örneği aşağıdadır:

Konuşmacı olduğumuz bir seminerde iddianamenin iadesine ilişkin bölüme ait VİDEO kaydı aşağıdadır:

İddianame Düzenlenmesi ve İddianamenin İadesi Emsal Yargıtay Kararları


İddianamenin Eksik veya Yanlış Düzenlenmesi Halinde Mahkemenin Yapabilecekleri

CMK’nın 170. maddesinde Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamede hangi hususların yer alacağı ve iddianamenin ne şekilde düzenleneceği hüküm altına alınmıştır. Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.

CMK’nın 174. maddesinde ise iddianamenin iadesi müessesesi düzenlenmiş, Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin hangi durumlarda ve sürede iade edilebileceği hüküm altına alınmış iddianamenin iadesi nedenleri sınırlı olarak belirtilmiştir. Süresi içerinde iade edilmeyen iddianamedeki eksiklikler artık kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından giderilecektir.

CMK’nın 225. maddesinde yer alan; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir” şeklindeki düzenleme gereğince de hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.

Anılan yasal düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya açıkça aykırılık oluşturacaktır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, sanık hakkında düzenlenen iddianamede özetle, sanığın kullandığı telefonla katılanın kullandığı telefona birden çok kez mesaj çekerek ve arayarak mesaj tutanaklarında belirtilen şekilde hakaret ettiği, tehdit ettiği ve şantaj yaptığı, böylece dosyaya toplanan tüm delillerden üzerine atılı suçları işlediği belirtilmiştir. Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlen iddianame mahkemesince kabul edilmiştir. Şikayete konu mesaj çıktıları şikayet dilekçesine eklenmiştir. Yargılama neticesinde mahkeme tarafından mesajların içeriğine yer verilmeksizin ve bu mesajdaki hangi ibareler ile sanığın katılanı ne şekilde tehdit ettiği, hakaret ettiği ve şantajda bulunduğu tespit edilmeksizin, ayrıca gönderildiği iddia edilen mesajlarla ilgili herhangi bir mesaj tespit tutanağı tanzim edilmeyip, salt olarak katılanın şikayet dilekçesindeki mesajlara atıf yapılmak suretiyle, mesajlardaki atılı suçları içeren hususların ne olduğunun belirtilmediği gibi bunların ne şekilde katılanlara yöneltildiğinin de belirtilmediği ve bu nedenlerle de söz konusu iddianamenin suç yükleme niteliğinde bulunmadığından iddianame olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır.

Mahkemenin bu kararı davanın esasını çözmeyen bir karar niteliğindedir. Bu nedenle CMK’nın 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir.

İddianamede mesaj içeriklerine yer verilmemesi, mesajlardaki hangi ibarelerin suç teşkil ettiğinin ve bunların ne şekilde katılanlara yöneltildiğinin belirtilmemesi, mesaj tespit tutanağının hazırlanmaması hususlarının ancak, CMK’nın 170. maddesine göre mahkemenin iddianameyi iade yetkisinin gerekçesi olabileceği, mahkeme tarafından iddianame kabul edildikten sonra ise, varsa eksiliklerin kovuşturma aşamasında mahkemesince giderilmesi gerekeceği, yargılama sonucunda ise ancak aynı Kanunun 223. maddesinin “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” düzenlemesine göre bu maddede yazılı kararlardan birinin verilebileceğinin anlaşılması karşısında, İstanbul Anadolu 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/12/2016 tarihli ve 2016/505 esas, 2016/932 sayılı karar verilmesine yer olmadığına dair kararında isabet bulunmamaktadır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2018/4741).

İddianame İçeriğinden Suç Konusu Vakıanın Anlaşılamaması

Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 13/04/2016 tarih ve 2016/583 esas sayılı iddianame içeriğinde, 5271 Sayılı CMK’nın 170. maddesinin 4. fıkrasına aykırı olarak sanığın suç teşkil ettiği kabul edilen paylaşımlarının neler olduğunun belirtilmemiş olması karşısında, sanık hakkında anılan maddedeki tüm hususları içerir nitelikte yeni bir iddianame düzenlenmesi sağlandıktan ve açılan dava bu dava ile birleştirildikten sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeyip, propaganda suçuna dair soyut anlatımlardan ibaret belirtilen iddianameye dayanılarak aynı Kanunun 225/1. maddesine aykırı şekilde karar verilmesi suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanığın istinaf istemleri bu sebeplerle yerinde görülmüş olduğundan, CMK’nın 280/1-b ve 289/1-h maddeleri uyarınca esası incelenmeyen hükmün BOZULMASINA ve dosyanın yeniden incelenip, hükmolunmak üzere hükmü veren ilk derece Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE karae verilmiştir (Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi - K. 2017/607).

İddianame Hazırlanması ve Cumhuriyet Savcılığının Takdir Yetkisi

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. 2. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.” 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet Savcısının suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli mahkemenin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.

CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında, isnad edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda mahkumiyete yeter olup olmadığı ve tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir.

İnceleme konusu somut olayda; şüpheli …‘in, hakkında müşteki …‘e yönelik hakaret, tehdit, yaralama ve mala zarar verme suçlarından dolayı açılan davanın görüldüğü Fethiye 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/122 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılaması sırasında müştekiye karşı “Benim niyetim dövmek değildi, ben gerektiği zaman insanı döverim, gerekirse de öldürürüm, benim ….’de 80 tane leşim var. Taburumla beraber 93-95 yılları arasında 80 tane leş aldım…” şeklindeki sözleri sarfettiği iddia edilmiştir.Fethiye 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/122 esasa sayılı dosyasına ilişkin 12.05.2016 tarihli duruşma tutanağının soruşturma dosyasının içinde bulunduğu anlaşılmıştır. Şüphelinin eyleminin sübut bulup bulmadığı hususu, lehine ve aleyhine toplanacak tüm kanıtların, mahkemece birlikte tartışılıp değerlendirilmesi sonucu belirlenmesi gerekmektedir. Yapılan açıklamalara göre, şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar ve bu karara itiraz sonucunda verilen itirazın reddine dair mercii kararı hukuka aykırıdır. Açıklanan nedenlerle itirazın reddine ilişkin merci kararının kaldırılmasına karar verilmiştir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2017/14792).

İddianamenin İadesi Yerine Karar Verilmesine Yer Olmadığına Karar verilmesi

Dosya kapsamı ve kanun yararına bozma istemi incelenerek birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece sanıklar haklarında hakaret ve tehdit suçlarından açılan dava üzerine yapılan yargılama sonucunda, sanıklara yüklenen ve suç kabul edilen eylemlerin neler olduğundan bahsedilmeksizin düzenlenen iddianamenin, eylemler açıklanmadığı için suç yükleme niteliğinde sayılamayacağı, dolayısıyla anılan belgenin hukuken iddianame sayılamayacağı gözetilerek sanıklar hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karar kesinleştiğinde soruşturma yapılması için savcılığa suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiş ise de, iddianamede eylemlerin açık bir şekilde belirtilmemesi, eylemlerin delillerle ilişkilendirilerek açıklanmaması gibi hususlarınvarlığı halinde, CMK’nın 170. maddesine göre ancak mahkemenin iddianamenin iadesi yetkisinin gerekçesi olabileceği, mahkeme tarafından iddianame kabul edildikten sonra ise, varsa eksiliklerin kovuşturma aşamasında mahkemesince giderilmesi gerekeceği, yargılama sonucunda ise ancak aynı Kanunun 223.maddesinin “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” düzenlemesine göre bu maddede yazılı kararlardan birinin verilebileceği halde mahkemece iddianame kabul edilerek yargılama yapıldıktan sonra varsa eksiklikler giderilmeden, kanunda yer almayan ‘karar verilmesine yer olmadığına’ dair yazılı şekilde karar vermesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunun anlaşılmasına göre, kanun yararına bozma isteminin yerinde olduğu anlaşılmaktadır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2017/14928).

İddianame Niteliğinde Olmayan Belge ile Yargılama Yapılamaz

CMK’nın 170/3-6 maddesi uyarınca iddianamede “yüklenen suç ve uygulanması gereken kanun maddeleri, mevcut delillerle ilişkilendirilerek yüklenen suçu oluşturan olaylar’” gösterilecek, aynı Kanunun 225. maddesine göre de hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilecektir. İddianame, sanığa isnat edilen ve suç sayılan maddi fiilleri, yerini, zamanını açıkça göstermeli, hukuki nitelendirmesi yapılan fiilin, kanunda karşılığı olan suç ve cezası hakkında bilgi içermelidir. İsnat edilen suçun dayanağı olan maddi olaylar hakkında savunmasını yapabilecek şekilde sanığın bilgilendirilmemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6/3-a maddesinin ihlaline de yol açar.

Yargılamaya konu somut olayda; sanığa yüklenen ve suç olduğu kabul edilen eylemin ne olduğunu açıklamayıp, sadece sevk maddesini gösteren iddianamenin, kanuna uygun dava açan belge sayılamayacağı, dolayısıyla anılan belgenin hukuken iddianame sayılamayacağı gözetilmeden, yargılamaya devam edilip hükümler kurularak Anayasanın 90, AİHS’nin adil yargılanmayı düzenleyen 6. ve CMK’nın 225. maddelerine aykırı davranılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar : 2017/2799).

Delilin Toplanmaması Nedeniyle İddianamenin İadesi

Her ne kadar dosyada mühürleme tutanağı bulunmadığı ve tutanağın suçun sübutuna mutlak surette etki eden delil olduğu gerekçesi ile iddianamenin iadesine karar verilmiş ise de, dosya içinde mevcut olan şikayetçi kurumun 25.03.2016 tarihli yazısında zaten fiziki bir mühürleme tutanağının bulunmadığının bildirildiği, suça konu olan su sayacında elektronik ortamda su kesme işlemi yapıldığı, mühürleme tutanağı düzenlenmediği anlaşılmakla, Cumhuriyet savcısı tarafından dosyaya eklenebilecek bir mühürleme tutanağı bulunmadığı gibi mevcut olsa dahi mühürleme tutanağının sanığa tebliğinin suçun oluşması için gerekli olmadığı, bu durumda mevcut delillerin mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir (Yargıtay 21. Ceza Dairesi - Karar: 2017/1205).

Teşhis ve Yüzleştirme Yapılmaması Nedeniyle İddianamenin İadesi

Somut olay değerlendirildiğinde, soruşturma aşamasında ifadesi alınan ‘ın, telefonu şüpheliye kendisinin satmadığını, işyerine suça konu telefonu satmaya gelen şahıstan şüphelinin doğrudan satın aldığını söylemesi karşısında, olayın tek görgü tanığı konumundaki müşteki ile hırsızlığı işleyenin kendisi olmadığını ve müşteki ile yüzleştirilmek istediğini beyan eden şüphelinin yüzleştirilmesi, bunun mümkün olmaması halinde ise şüphelinin fotoğrafının müştekiye gösterilerek kendisini darp eden ve cep telefonu çalan şahsın şüpheli olup olmadığının kesin olarak belirlenmesi diğer taraftan müştekinin suç günü öğlen saatlerinde şüpheli şahsın mesaj attığını ve 17.00-19.00 saatleri arasında telefonla aradığını söylediği hususu HTS raporundan irdelendiğinde, numaralı hat sahibi ya da bu hattı suç tarihinde kullanan kişinin saat 12.45-13.00 arasında müşteki ile mesajlaştığı ve saat 19.34’te de mesaj atmış olduğunun, müştekinin bahsettiği şekilde şüpheli ile müştekinin mesajlaşmasının söz konusu olmadığının anlaşılması karşısında; Emre isimli kişinin ya da bu kişi adına kayıtlı hattı suç tarihinde kullananın kim olduğu tespit edilerek müşteki ile yüzleştirilerek kendisini darp eden ve cep telefonu çalan kişi olup olmadığı ve şüpheli ile yüzleştirilerek suça konu telefonu kendisine satan kişi olup olmadığının belirlenmeden iddianame düzenlemesi usul ve yasaya aykırıdır (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar: 2016/11093).

Delillerin Hukuka Aykırılığı Nedeniyle İddianamenin İadesi

İncelemeye konu olayda, 21.02.2015 günü kolluk tarafından şüphelinin iş yerinde, herhangi bir adli arama veya önleme araması kararı olmaksızın yapılan denetim ve kontrol sırasında kumar oynandığının tespit edildiğinin belirtilmesi üzerine, Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığının 09.03.2015 tarihli iddianamesi ile, şüphelinin üzerine atılı suçu işlediği kanaatine varıldığı belirtilerek dava açılmıştır. Elde edilen delillerin, usulüne uygun bir arama kararı ile elde edilmediği hususu, 174. maddesinde belirtilen iddianamenin iadesi sebeplerinden biri olmadığı gibi, bu delilin yüklenen suçu ispata yarayıp yaramayacağı 206/2-a ve 217. maddeleri uyarınca yargılama aşamasında hakim tarafından değerlendirilecektir. Bu itibarla usulüne uygun bir arama kararının bulunmamasının iddianamenin iadesi sebebi olmadığı gözetilerek, iddianamenin iadesi üzerine Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan itirazın kabulü gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar: 2015/24555).

Suç Vasfı Nedeniyle İddianame İade Edilemez

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda iddianamede nelerin gösterileceği, iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, “Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez” şeklinde hükme yer verildiği, somut olayda şüpheli hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan dava açıldığı ve iddianamede dolandırıcılık suçunun unsurlarının tartışıldığı halde, Mahkemece şüphelinin eyleminin 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun muhalefet suçunu oluşturduğu ve iş bu suçun ön ödeme kapsamında bulunduğu, ön ödeme hükümlerinin uygulanmadığından bahisle iddianamenin iadesine karar verildiği cihetle, iddianamenin iadesi kararı 5271 sayılı Kanun’un aykırılık teşkil etmektedir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar: 2015/30587).

Soruşturma İzni Alınmaması Nedeniyle İddianame İade Edilebilir

Soruşturma izni alınması gerekliliğinin iddianamenin iadesi nedeni olup olmayacağı konusuna gelince; 4483 sayılı Yasa ve benzeri özel soruşturma usulünü düzenleyen diğer yasalar gereğince, ilgili idari merci tarafından soruşturma ve/veya kovuşturma izni verilmeksizin ceza soruşturması yürütülemeyeceğinden ve soruşturma ve kovuşturma şartlarının gerçekleşmediği hallerini de içerecek şekilde 5271 sayılı Yasa’nın 172/1. maddesinde “kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir” hükmü de gözetildiğinde Ceza Yargılama Yasası’nın 174. maddesinde açıkça belirtilmemekle birlikte, iddianamenin iadesi kurumuna ilişkin yasal düzenlemenin amacı gözetildiğinde soruşturma ve kovuşturma şartı niteliğinde bulunması nedeniyle, 4483 sayılı Yasa uyarınca soruşturma izni alınmamasının da iddianamenin iadesi nedeni olarak kabul edilmesi bir zorunluluk olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle iddianamenin iadesi kararına karşı yapılan itirazı inceleyen merciin verdiği ret kararı hukuka uygundur (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2012/10384).

Suçun Niteliği ve Görev Nedeniyle İddianame İade Edilemez

İstanbul 7. Çocuk Mahkemesince suça sürüklenen çocukların eylemlerinin yağma olduğunun ve bu suça bakma görevinin ise Çocuk Ağır Ceza Mahkemesine ait olmasından bahisle iddianamenin iadesine karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun iddianamede nelerin gösterileceği, aynı Kanun’un ise iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, 5271 sayılı Kanun’un yer alan “Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez”, hükmü karşısında, Cumhuriyet savcılığınca hazırlanan iddianamede belirlenen suçun hukuki nitelendirmesi ile mahkemenin hukuki nitelendirilmesinin farklı olduğu durumlarda bu hususun iade sebebi yapılamayacağı gibi, görev konusunda iddianamede açık bir yanlışlık veya çelişki olması hâlinde iddianamenin iadesinin mümkün olduğu, Cumhuriyet savcılığının hukuki nitelendirmesi ile mahkemenin hukuki nitelendirilmesinin farklı olduğu durumlarda ise iddianamenin kabulünden sonra kovuşturma evresinde görevsizlik kararı ile meselenin hallinin mümkün olduğu gözetilmeden Cumhuriyet savcılığınca iddianamede yapılan nitelendirme kabul edilmeyerek görev hususunun iade sebebi yapılamayacağı hususları gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2015/17523).

Adli Tıp Raporu Alınmadan İddianame Düzenlenmesi Mümkündür

Soruşturma aşamasında Mersin Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan ve mağdurenin akıl hastalığı sebebiyle kendini savunamayacak durumda olduğuna dair iki hekim tarafından düzenlemiş raporun dava açılması için yeterli olduğu, bu raporun yetersiz görülmesi halinde yargılama aşamasında davaya bakacak mahkeme tarafından Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas Kurulundan görüş alınabileceği gözetilerek; itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinde isabet bulunmadığı ve bu sebeple kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerindedir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/1917).

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 174/1. maddesine dayanılarak 5237 Sayılı T.C.K.nın 103/6. maddesi gereğince suçun sonucunda mağdurenin beden veya ruh sağlığının bozulup bozulmadığı hususunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınmadığı gerekçesiyle iddianamenin iade edilemeyeceği, kaldı ki soruşturma aşamasında Atatürk Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalından alınan 05.04.2011 tarihli raporun yetersiz görülmesi halinde mahkemesince Adli Tıp Kurumundan mütalaa alınmasının mümkün bulunduğu nazara alınarak itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2012/3596).

Şüpheli İfadesinin Alınmadan Yazılan İddianame İade Edilmelidir

5271 sayılı CMK’nın 174. maddesinin 1. fıkrasının b) bendi hükmüne göre de “Suçun sübutuna etki edeceği muhakkak olan bir delil toplanmadan” hazırlanan iddianamenin iade edilmesi gerekir. Kaçak veya gaiplik halleri ve benzeri istisnai durumlarda şüpheli ya da sanığın ifadesi alınmadan da dava açılabilirse de; kural olarak “şüphelinin ifadesi” toplanması gereken en önemli delillerden birisi olarak kabul edilmektedir.

Somut olayda araçtan hırsızlık ve dolandırıcılığa teşebbüs suçlarıyla ilgili olarak yürütülen soruşturmada, atılı suçlardan hakkında iddianame düzenlenen 0 539 no’lu telefonun kayden sahibi görünenen R.K. da dahil olmak üzere; atılı suçların kim ya da kimler tarafından, ne şekilde işlendiğine dair, hiçbir delil elde edilebilmiş değildir. İade kararında da belirtildiği üzere; belki de olaylarla hiçbir alakası olmayabilecek olan R.K.’nın dinlenilmesi ve oluşacak duruma göre toplanması gereken ilave bütün delillerin toplanması, suçun sübutuna etki edeceği muhakkak olan bir delil olduğundan, bu delil ya da deliller toplanmadan iddianame düzenlenmesi, usul ve yasaya aykırıdır (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar: 2012/2008).

Görev ve Yetki İddianamenin İadesi Nedeni Olamaz

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun; 170/3. maddesinde, iddianamede nelerin gösterileceği, 174/1. maddesinde ise iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, iddianamenin iadesi sebepleri arasında yetkisiz olan mahkemeye açılan davaların bu sebeple iadesi sayılmadığı gibi, kamu davası açıldıktan sonra mahkeme tarafından da yetkisizlik kararı verilebileceği gözetilmeksizin, itirazın bu yönde kabulü yerine reddine karar verilmiş olmasında isabet görülmemiştir (Yargıtay 7. Ceza Dairesi - Karar: 2011/26400).

Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlemini veren bir hali öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Bir fiilin işlendiği haberinin alınması üzerine, suçu takibe yetkili makamlar tarafından derhal hazırlık soruşturmasına başlanmasını ifade eden ilkeye “araştırma mecburiyeti ilkesi”; hazırlık soruşturmasının neticesinde fiilin takibini gerektirecek hususlarda fiilin ve failin belli olması, yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunması, başka bir ifade ile, şüphelerin ciddi olduğunun tespit edilmesi ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda, yetkili makam tarafından kamu davasının açılmasını ifade eden ilkeye ise “kamu davasını açma mecburiyeti ilkesi” denilmektedir.

İncelenen dosya kapsamına göre, şüphelinin söz konusu açıklamalarının … ve … isimli eski emniyet ilgili şube müdürlerinin beyanlarına dayalı olduğunun belirtilmesi, bahsi geçen kişiler hakkındaki soruşturma dosyası bilgisi ve bu kişilerin ifade örneklerinin … Cumhuriyet Başsavcılığından istenilerek dosyaya konulduğu, bu haliyle ilgili eksikliklerin tamamlandığı, soruşturma dosyasının tamamının getirtilmesinin ilgili soruşturma yönünden gerekli olmadığı gibi, … 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.03.2015 tarihli ve 2015/225 değişik iş sayılı kararı ile … Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına karar verildiği, keza yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre görev ve yetki hususlarına ilişkin iddianamenin iadesi kararı verilmeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde,İsabet görülmediğinden anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2016/4138).

Mağdurun Kimliği İddianamenin Zorunlu Unsurudur

5271 sayılı CMK’nın 170. maddesinin 3. fıkrasının c) bendinin açık hükmüne göre, iddianamede gösterilmesi gereken hususlar arasında mağdurun kimliği de sayılmıştır. Nihayet, 5271 sayılı CMK’nın 174. maddesinin 1. fıkrasının b) bendi hükmüne göre de “Suçun sübutuna etki edeceği muhakkak olan bir delil toplanmadan” hazırlanan iddianamenin iade edilmesi gerekir. Somut olayda Cumhuriyet savcısının, suça konu malın kime ait olduğunu araştırmadan ve bunu nereden, ne şekilde alındığını belirlemeden iddianame düzenlemesi usul ve yasaya aykırıdır (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar: 2011/6976).

5271 sayılı CMK’nun 170/3-c maddesi gereğince iddianamede maktul mağdur veya suçtan zarar görenin kimliği gösterilir. Aynı Yasanın 174/1-a maddesine göre 170. maddeye aykırı olarak düzenlenen ve 174/1-b maddesine göre suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen iddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir. Somut olayda, suçtan zarar gören şahıs, emniyet amirliğinde ve devlet hastanesinde “Erçin Y. olarak sahte isim kullanmış, tetkik ve tedaviyi reddetmiş, daha sonra gerçek kimliği belirlenememiş ve yanına ismin sahte olduğu belirtilerek iddianame bu isimle düzenlenmiştir. Mağdurun gerçek kimliği tespit edilmeden iddianame düzenlenmesi 170/3-c maddesine aykırı olduğu gibi, mağdur tetkik ve tedaviyi reddettiği için dosyada mevcut geçici rapora dayanılarak hüküm kurulması mümkün değildir. Suç vasfının tayini ve hüküm kurulabilmesi için mağdurun belirlenerek muayenesinin yaptırılması ve kesin raporunun aldırılması gerekmektedir. İddianame bu yönüyle de eksiklik içermektedir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2009/19719).

Araştırmalara Rağmen Mağdurun Kimliği Tespit Edilemiyorsa İddianame Düzenlenmelidir

Her ne kadar, 5271 sayılı Kanunun 170. maddesinin üçüncü fikrasınm (c) bendinde, mağdurun kimliği iddianamede bulunması gereken unsurlar arasında sayılmış ise de; bunun yapılan soruşturma sonucunda mağdurun kimliğinin elde edilmesi durumuna ilişkin olduğu, yapılan bütün araştırma ve soruşturmaya rağmen mağdurun kimliğinin tespit edilememesinin şüpheli hakkında iddianame düzenlenmesine engel durum oluşturmayacağı açıktır. Ceza yargılaması için diğer, asli unsurların bulunduğu bir durumda, zorunlulukdan kaynaklanan bu eksiklik ceza yargılamasının yapılmasına engel teşkil etmeyecektir.

Somut olay ve dosya kapsamındaki bilgilere göre; olay yeri olan R… İlköğretim Okulu yanında evleri olan G. A. ve Ö.A.’nın, sözü edilen okul bahçesi içerisindeki yangın merdiveninin altında şüphelinin, yapılan bütün araştırmalara rağmen açık kimlik bilgilerine ulaşılamayan 7-10 yaşlarındaki üç kız çocuğundan birinin ağzına cinsel organını soktuğunu gördükten sonra bu fiile engel olmak için tanıklardan Ö. A.’nın olay yerine koşması üzerine şüphelinin kaçtığı yönünde tanıklık yapmaları yanında ayrıca, suç yerinden alınan meni lekelerinden iki tanesinin şüpheliden alınan kan numunesinden izole edilen DNA’larla genetik özellikler itibariyle uyumlu olduğunun belirlendiği, yapılan bu saptamanın da tanıkların anlatmış oldukları olayla uyumluluk arz ettiği, esasen ve gerçekte ortada suçun mağdurunun var olduğu, fakat yapılan bütün araştırma ve soruşturmaya rağmen kimlik bilgilerinin tespit edilemediği ve yapılan soruşturmada toplanan delillerin kamu davasının açılmasına ilişkin yeterli şüphe oluşturmaktadır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2011/626).

Zorunluluktan Mağdurun Kimliğinin Eksik Olması

Mağdurun tespit edilememesine ilişkin Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 11/10/2011 tarihli ve 2011/14137-626 sayılı Kararında yer alan, “…her ne kadar, 5271 sayılı Kanunun 170. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, mağdurun kimliği iddianamede bulunması gereken unsurlar arasında sayılmış ise de; bunun yapılan soruşturma sonucunda mağdurun kimliğinin elde edilmesi durumuna ilişkin olduğu, yapılan bütün araştırma ve soruşturmaya rağmen mağdurun kimliğinin tespit edilememesinin şüpheli hakkında iddianame düzenlenmesine engel durum oluşturmayacağı açıktır. Ceza yargılaması için diğer asli unsurların bulunduğu bir durumda, zorunluluktan kaynaklanan bu eksiklik ceza yargılamasının yapılmasına engel teşkil etmeyecektir…” şeklindeki açıklamalar ve dosyada bulunan diğer deliller özelikle şüpheli …‘in beyanında diğer şüpheli …‘nun maktulü öldürdüğü ve kendisinin de dolaylı yardım ettiği şeklindeki ikrarı karşısında, şüphelilerin üzerlerine atılı suçları gerçekleştirdikleri yönünde kamu davası açılması için yeterli şüphenin oluştuğu, maktulün cesedinin bulunamamış olmasının suçun oluşumunu etkilemeyeceğinden cihetle, iddianamenin iadesi kararına yapılan itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir (Yargıtay 1.Ceza Dairesi - Karar: 2018/2365).

Ön Ödeme Önerisi Yapılmaması İddianamenin İadesi Nedenidir

5271 sayılı Ceza muhakemesi kanununun iddianamenin iadesini düzenleyen 174/1.maddesinde; üç iade nedeni öngörülmüştür.

1- İddianamede, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170.maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen hususların gösterilmemesi,

2- İddianamenin, suçun sübutuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenmesi,

3- Önödeme ya da uzlaşma yoluyla çözümlenecek bir suç olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde, iddianamenin önödeme yada uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenmesi,

Bu hallerden, birinin gerçekleşmiş olması durumunda, davanın açıldığı görevli ve yetkili mahkeme iddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verir. Somut olayda; önödeme önerisinin şüpheliye tebliğ edilmeden iddianamenin düzenlenmesi nedeniyle Kocaeli 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından iddianamenin iadesine karar verildiği, bu karara karşı yapılan itiraz üzerine mercii Kocaeli 2. Ağır Ceza Mahkemesince iade nedeni yerinde görülerek itirazın reddine karar verilmiştir.

Sonuç: 5271 sayılı CMK. nun 174/1-c maddesi uyarınca, önödeme önerisi tebliğ edilmeden iddianamenin düzenlenmesini iade sebebi olarak kabul etmesi nedeniyle; itirazın reddine ilişkin karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yerinde görülmeyen kanun yararına bozma istemini içerir ihbarnamesinin REDDİNE karar verilmiştir (Yargıtay 7. Ceza Dairesi - Karar: 2011/21519).

Şüphelilerin Savunması Alınmadan İddianame Düzenlenebilir

5271 sayılı Kanun’un 170. maddesinde, iddianamede bulunması gereken hususların neler olacağının gösterildiği, aynı Kanun’un 174/1 maddesinde ise iddianamenin hangi hallerde iadesine karar verileceğinin belirtildiği, iddianamenin iadesi sebepleri arasında yakalama müzekkeresinin yerine getirilmesinin beklenmesi, şüphelilerin savunmasının alınması ve yakınanla yüzleştirme işleminin yapılmasının sayılmadığının anlaşılması karşısında; aramalara rağmen bulunamadığı için haklarında yakalama emri çıkarılan şüphelilerin savunması dışındaki tüm kanıtların toplandığı ve toplanan kanıtların dava açılması için yeterli olduğu gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde karar verilmesinde isabet yoktur (Yargıtay 6. Ceza Dairesi - Karar: 2011/9017).

İddianamede Fiil Belirtilip Sevk Maddesinin Yazılmaması İade Nedeni Değildir

Şüpheli hakkındaki Muğla 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2007/187 esas numarasında kayıtlı bulunan davaya esas 03.05.2007 tarihli iddianame de Türk bayrağını aşağılamak suçuna ilişkin fiile açıkça yer verildiği, iddianamede bu suça ilişkin olarak bir sevk maddesi yazılmamış olsa da mahkernelerin CMK’nın 225. maddesi uyarınca iddianamede gösterilen fiil ile bağlı oldukları, şüpheli hakkında sonradan düzenlenen 23.07.2009 tarihli iddianameyle Türk bayrağını aşağılamak suçuna ilişkin olarak aynı fıilden dolayı mükerrer dava açıldığı, CMK’nın 147. maddesinde gösterilen iddianamenin iadesi nedenleri arasında davanın mükerrer olması hususunun bulunmadığı, aksine CMK’nın 223/7. maddesinde aynı sanık hakkında aynı fiil nedeniyle önceden açılmış bulunan bir davanın varlığının davanın reddi sebebi olarak gösterildiği, 223/1. maddesi uyarınca hüküm niteliğinde olan “ret, kararının verilebilmesi için öncelikle iddianamenin kabul edilmesinin gerektiği gözetilmelidir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi - Karar: 2009/12913).

İddianamenin Kabulü Kararının Duruşamada Okunmaması Bozma Nedeni Değildir

“İddianamenin iadesi” başlıklı 174. maddesinin ilk iki fıkrasında iddianamenin iadesi şartları belirtildikten sonra 3. fıkrasında; “En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır” düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre, süresi içinde iade edilmeyen iddianame kabul kararı verilmemiş olsa dahi kabul edilmiş sayılacaktır. Uygulamada bir kısım ilk derece mahkemelerince iddianamenin kabulüne ilişkin ayrı bir karar verildiği, bir kısım mahkemelerce tensip tutanağının ilk bendi ile iddianamenin kabul edildiğinin belirtildiği, kimi mahkemelerce de süresi içinde iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayıldığı için bu konuda herhangi bir karar verilmeksizin kovuşturma aşamasına geçildiği görülmektedir. 174. maddesinin 3. fıkrasına göre, iddianamenin süresinde iade edilmediği ve ayrıca iddianamenin kabulüne karar verilmediği hallerde iddianame kabul edilmiş sayılacak ve kovuşturma aşaması başlayacağından sözkonusu uygulama farklılıklarının sonuca etkili olmadığı açıktır.

Nitekim Ceza Genel Kurulunun 17.05.2011 gün ve 85-94 sayılı kararında da, iddianamenin kabulü kararı verilmeksizin esasa kaydedilerek duruşmaya hazırlık tutanağı düzenlenen durumda, 5271 sayılı CMK’nun 174/3. maddesi uyarınca esasa kayıt edilerek tensip tutanağının düzenlendiği tarihin iddianamenin kabulü tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

5271 sayılı CMK’nun 191. maddesinin ilk fıkrasında ise; “Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar” hükmü yer almaktadır. Buna göre duruşma, mahkeme başkanı veya hakimin iddianamenin kabulü kararını okuyarak duruşmanın açıldığını bildirmesiyle başlamaktadır.

Ceza Genel Kurulunun 15.05.2012 gün ve 361-201 sayılı kararında da belirtildiği üzere, iddianamenin kabulü, kovuşturma evresine geçilmesi ve kamu davasının açılması bakımından önemli ve gerekli iken; iddianamenin kabulüne ilişkin kararın duruşmada okunması ise yalnızca açıklayıcı mahiyettedir. Diğer bir anlatımla, iddianamenin kabulü kararı okunmadan duruşmaya başlanarak yargılamaya devam edilmesi halinde, 191/1. maddesinde yer alan usul kuralına aykırı davranılmış olmakla birlikte yapılan diğer işlemler varlıklarını ve geçerliliklerini koruyacak, bu aykırılık savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğurmayacağı gibi hükmün esasına da etki etmeyecektir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Yerel mahkemece ilk oturumda iddianamenin kabulü kararının okunmaması 5271 sayılı CMK’nun 191/1. maddesine aykırı olmakla birlikte bu husus tek başına bozma nedeni yapılamayacaktır. Ancak iddianame okunmadan sanığın sorgusunun yapılması suretiyle 191/3-b maddesine aykırı davranılmasına ilişkin başka bir bozma nedeni bulunduğundan, iddianamenin kabulü kararının okunmamasına ilişkin aykırılığın da bozmaya eklenmesi yerinde bir uygulamadır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar: 2014/38).

İddianamenin Kabulü Kararının Okunması İle Duruşma Başlar

5271 sayılı CYY’nın 191. maddesinin ilk fıkrasında ise; “..Mahkeme başkanı veya hâkim, duruşmanın başladığını, iddianamenin kabulü kararını okuyarak açıklar” hükmü yer almaktadır. Buna göre duruşma, mahkeme başkanı veya hakimin iddianamenin kabulü kararını okuyarak duruşmanın açıldığını bildirmesiyle başlamaktadır.

İddianamenin kabulü, kovuşturma evresine geçilmesi ve kamu davasının açılması bakımından önemli ve gerekli iken; iddianamenin kabulüne ilişkin kararın duruşmada okunması ise yalnızca açıklayıcı mahiyettedir. Diğer bir anlatımla, iddianamenin kabulü kararı okunmadan duruşmaya başlanarak yargılamaya devam edilmesi halinde CYY’nın 191/1. maddede yer alan usul kuralına aykırı davranılmış olmakla birlikte yapılan diğer işlemler varlıklarını ve geçerliliklerini koruyacak, bu aykırılık savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurmayacağı gibi hükmün esasına da etki etmeyecektir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar: 2012/2012).

Trafik Kazasında Kusursuz Kişi Hakkında İddianameyle Dava Açılamaz

“Yeni Türk Ceza Adalet Sistemi”nde benimsenen, “Kişilerin lekelenmeme hakkı” ile “Eksiksiz soruşturma” ve “Kamu davasının tek ya da zorunlu olduğunda birbirini izleyen oturumlarda ve mümkünse bir günde sonuçlandırılması” prensiplerini gerçekleştirmeye yönelik olarak mevzuatımızda ilk defa 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 174. maddesinde iddianamenin iadesi kurumuna yer verilmiştir. Anılan maddenin 1. fıkrasında, mahkeme tarafından iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine dair bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilerek, aynı fıkranın (a), (b) ve (c) bentleri gereğince iddianamenin iadesine karar verileceği düzenlenmiş olup, böylece, hukuksal olarak geçerli ve yeterli delillerin zamanında ve usulüne uygun olarak toplanmasından sonra, tüm yönleri ile doğru ve eksiksiz olarak iddianame düzenlenmesi, soruşturma aşamasının aksine, kovuşturmanın mümkün olan en kısa sürede tamamlanarak, ceza adaletinin ve adil yargılanma hakkının bütünüyle sağlanması, kişilerin hukuki dayanaktan yoksun şekilde sanık sıfatına sokulmasının önlenmesi hedeflenmiştir. Bu çerçevede, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170. maddesinin ilk fıkrasında, kamu davasını açma görevinin Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirileceği düzenlendikten sonra, aynı maddenin ikinci fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı, bir iddianame düzenler.”, dördüncü fıkrasında, “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.” hükümlerine yer verilmiştir.

İncelenen dosyada; ticari otobüs sürücüsü olan S.’nin, açık havada, gündüz vakti, meskun mahal dışında, bölünmüş, tek yönlü, asfalt kaplama, yüzeyi kuru, düz ve eğimsiz devlet karayolunda seyir halindeyken, otobüs yolcularının anlatımlarına da yansıdığı üzere, yorgun, dalgın ve uykusuz olmasından dolayı direksiyon hakimiyetini kaybederek, gidiş istikametine göre sol tarafındaki orta refüj bordör taşına aracının sol ön teker kısmıyla çarpıp, orta refüjde bulunan zakkum ağaçlarına da çarpması akabinde karşı yön taşıt trafiği için ayrılmış yol bölümüne geçerek, şüpheli sürücü S.’ın idaresindeki çekicinin bağlantı kısmına ve çekiciye bağlı olan yarı römorkun sol ön kısmına otobüsün sol ön kısımlarıyla çarpması neticesinde kendisi ve otobüsün muavini olmak üzere iki kişinin öldüğü, otobüs yolcularının yaralandığı olayda,

Şüphelinin savunması, otobüs yolcularının beyanları, trafik kazası tespit tutanağı, soruşturma evresinde yapılan keşfe binaen hazırlanan 30.05.2014 tarihli bilirkişi raporu, İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 21.04.2015 tarihli raporu hep birlikte değerlendirildiğinde; meydana gelen trafik kazasından dolayı şüpheli S.’ın kusurunun bulunmamasına rağmen kusurluluğun takdirinin mahkemeye ait olduğundan bahisle düzenlenen Ceyhan Cumhuriyet Başsavcılığına ait 17.06.2015 tarihli ve 2014/1153 soruşturma, 2015/1557 esas, 2015/126 Sayılı iddianamenin “Yeni Türk Ceza Adalet Sistemi”nde benimsenen ve yukarıda açıklanan prensiplere aykırı olduğu, anılan iddianamenin, şüpheli hakkında dava açmaya yeterli şüphe bulunmaması sebebiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170, 174. maddeleri gereğince iadesine dair Ceyhan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 02.07.2015 tarihli ve 2015/61 Sayılı iddianame değerlendirme kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, iddianamenin iadesi kararına yönelik itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne ve iade kararının kaldırılmasına dair Ceyhan 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 22.07.2015 tarihli ve 2015/336 değişik iş sayılı kararında isabet görülmemiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2016/765).

Eksik ve Hatalı Noktaların Düzeltilmeden İddianame Düzenlenmesi

Konya 14. Asliye Ceza Mahkemesince, Konya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 11.01.2016 tarih, 2015/39012 soruşturma, 2016/291 numaralı iddianamesini, CMK’nın 170/3-c maddesi uyarınca, iddianamede gösterilmesi zorunlu unsurlardan olduğu halde, şüphelilere isnat olunan suçların, mağdur, müşteki ve suçtan zarar görenlerinin kimlik bilgilerinin iddianameye yazılmadığı, bu kişilerin yani suçların mağdur, müşteki ve suçtan zarar görenlerinin, iddianamede, mağdur, müşteki ve suçtan zarar gören olarak gösterilmediği,

Şüpheliler hakkında bir kimseyi fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek veya yer temin etmek suçlarından cezalandırılmaları istemi ile kamu davası açılmış ise de; iddianameye, açıklama olarak polis fezlekesinin kopyalanarak yapıştırıldığı, hangi şüphelinin, hangi mağdur ve müştekilere karşı, ne zaman, ne şekilde, nerede, isnat olunan suçları işlediklerinin iddianamede açıkça anlatılmadığı, şüphelilere isnat olunan eylemlerin, delillerle ilişkilendirilerek iddianamede gösterilmediği, düzenlenen iddianamenin, iddiasız bir iddianame niteliğinde olduğu, Cumhuriyet Savcılığının, tüm şüpheliler ile ilgili iddialarının, ayrı ayrı ve ayrıntılı olarak iddianameye yazılmadığı,

İsnat olunan suçlar ile ilgili olarak, şüpheli …in ayrıntılı savunmaları alınmadan, isnat olunan suçlarla ilgili delilleri sorulmadan, tape kayıtlarındaki görüşmeler kendisine okunarak ayrıntılı beyanları alınmadan, suçun sübutuna etki edecek delil toplanılmadan kamu davası açıldığı,

Yabancı uyruklu şüpheli …‘nın, nüfus ve adli sicil kayıtları usulüne uygun olarak çıkartılarak, dosyaya konulmadan kamu davası açıldığı,

Şüphelilere isnat olunan, bir kimseyi fuhuşa teşvik etmek veya yaptırmak veya aracılık etmek veya yer temin etmek suçları ile ilgili olarak, tüm şüpheliler hakkında, TCK’nın 227/2, 43. maddelerinin tatbiki istenilmiş ise de, Yargıtay içtihatlarına göre, şüphelilerin mağdurlara karşı gerçekleştirdikleri iddia olunan eylemler ile ilgili olarak, her mağdur için ayrı suç oluşacağından, mağdur sayısınca suç oluşacağından, her şüpheli için, hangi mağdur veya mağdurlara karşı, bu eylemleri gerçekleştirdikleri iddianamede ayrıntılı olarak açıkça anlatılarak, buna göre sevk maddeleri düzenlenmeden, eksik iddianame ile kamu davası açıldığı nedenleriyle, CMK’nın 174/1-a-b. maddesi gereğince iadesine karar vermiştir.

Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca bu iade kararına itiraz edilmeden, 27.01.2016 tarihli ve 2016/3325 soruşturma, 2016/1236 esas, 2016/1036 Sayılı iddianame düzenlenmiştir.

Ancak, önceki iade kararında belirtildiği halde,

Mağdur, müşteki ve suçtan zarar görenlerinin kimlik bilgilerinin iddianameye yazılmadığı, hangi şüphelinin, hangi mağdur ve müştekilere karşı, hangi olay sebebiyle, ne zaman, ne şekilde, nerede, isnat olunan suçları işlediklerinin iddianamede açıkça anlatılmadığı, şüpheli …‘in iddianamenin iadesi kararında belirtildiği halde ilgili savcılıkça ifadesinin alınmasına yönelik herhangi bir işlem yapılmadığı, yabancı uyruklu şüpheli …‘nın, nüfus ve adli sicil kayıtlarının tabiiyetinde bulunduğu ülkenin büyükelçiliği ile yazışma yapılarak temin edilmeden kamu davası açılmıştır. CMK’nın 174/4. maddesinde; “Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.” hükmüne yer verilmiştir. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı, Konya 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 19.01.2016 tarihli ve 2016/17 Sayılı iddianamenin iadesine dair kararı itiraz etmediği, ancak iade kararında yukarıda belirtilen eksiklikleri tamamlamadan ve hatalı noktaları düzeltmeden kamu davası açması sebebiyle iddianamenin iadesine itirazın kabulüne dair merci kararı yerinde görülmemiştir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar: 2016/19071).

İddianamenin iadesi, soruşturmadaki eksikliklerin giderilmesi ve yargılamanın kısa yapılmasını temin ettiği için önemli bir ceza muhakemesi kurumudur.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS