0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Arabuluculuk Nedir?

Arabuluculuk; bir özel hukuk uyuşmazlığının tarafı olan kişilerin, özgür iradeleriyle seçtikleri tarafsız ve uzman bir üçüncü kişinin (arabulucu) hakemliğinde, dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra başvurdukları bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Arabuluculuk, uyuşmazlığın mahkeme dışı, hızlı ve kesin bir şekilde çözülmesini amaçlayan bir usul hukuku kurumudur.

Arabuluculuk, “zorunlu arabuluculuk” ve “ihtiyari arabuluculuk” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır:

  • Zorunlu Arabuluculuk: Bazı uyuşmazlıklar için mahkemeye dava açmadan önce arabulucuya gitme zorunluluğu vardır. Zorunlu arabuluculuk, bu uyuşmazlıklar açısından dava şartıdır. Yani, arabulucuya gitmeden açılan dava, dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilir. Ticari davalar ve iş davalarına konu olan bazı talepler (kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, maaşlar vb.) zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmıştır.

  • İhtiyari Arabuluculuk: İhtiyari arabuluculuk, tarafların bir arabulucuya gitme zorunluluğu olmadığı halde uyuşmazlığın çözümü için dava açmadan önce arabulucuya başvurmayı tercih etmesidir. Taraflar üzerinde tasarruf edebilecekleri her türlü özel hukuk uyuşmazlığıyla ilgili ihtiyari arabuluculuk yoluna başvurabilir.

Suç teşkil eden fiillerle bağlantılı uyuşmazlıklar, arabuluculuk yoluyla değil; Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre uzlaştırma/uzlaşma hükümleri uygulanarak her savcılık bünyesinde bulunan uzlaştırma büroları tarafından çözülür.

Arabulucu Kimdir? Nasıl Arabulucu Olunur?

Arabulucu; hukuk fakültesi mezunu, mesleğinde en az 5 yıllık deneyime sahip olan, arabuluculuk, iletişim ve görüşme teknikleri konularında uzmanlık eğitimi almış kişidir (Arabuluculuk Kanunu md. 20). Avukatlar da arabulucu olabildiğinden halk arasında “arabulucu avukat” şeklinde deyimler de kullanıldığı görülmektedir.

Arabulucular, hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra arabuluculuk faaliyeti ile ile ilgili temel bilgiler, iletişim teknikleri, müzakere ve uyuşmazlık çözüm yöntemleri, davranış psikolojisi vb. gibi teorik ve pratik bilgileri içeren bir mesleki eğitim alırlar. Mesleki eğitimden sonra yapılan arabuluculuk sınavı ile mesleki yeterlilik ölçülür. Arabuluculuk sınavını başarıyla geçen arabulucular faaliyette bulunabilmek için arabuluculuk listesine kayıt yapmak zorundadır.

Özellikle belirtelim ki; sadece Adalet Bakanlığı tarafından tutulan arabuluculuk listesine kayıtlı kişiler) arabuluculuk faaliyeti yürütebilir.

Tüketici Uyuşmazlıklarında Dava Şartı Arabuluculuk

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunu’nun 73/A maddesiyle Tüketici mahkemelerinde görüşen uyuşmazlıklar açısından arabulucuya başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Dava şartı olarak arabuluculuk

MADDE 73/A – (1) Tüketici mahkemelerinde görülen uyuşmazlıklarda dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Şu kadar ki, aşağıda belirtilen hususlarda dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz:

a) Tüketici hakem heyetinin görevi kapsamında olan uyuşmazlıklar

b) Tüketici hakem heyeti kararlarına yapılan itirazlar

c) 73/A üncü maddenin altıncı fıkrasında belirtilen davalar

ç) 74 üncü maddede belirtilen davalar

d) Tüketici işlemi mahiyetinde olan ve taşınmazın aynından doğan uyuşmazlıklar

Ticari Davalarda Zorunlu Arabuluculuk

6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/a maddesine göre, TTK’nın 4. maddesinde belirtilen tüm ticari davalar ile diğer özel kanunlarda yer alan ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Yani, arabulucuya başvurulmadan bu tür davalar doğrudan asliye ticaret mahkemesine açılamaz.

Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren altı hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hâllerde arabulucu tarafından en fazla iki hafta uzatılabilir.

Gayrimenkul Hukukunda Arabuluculuk

Yürürlük Tarihi: 01.09.2023

Taşınmazın devrine veya taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişlidir (6325 sayılı Kanun m.17/B). Bu uyuşmazlıklarda, tarafların yazılı olarak kararlaştırması ve arabulucunun bu kararı tutanak altına alması halinde arabulucunun talebiyle, arabuluculuk süreciyle sınırlı olmak ve konulduğu tarihten itibaren üç ayı geçmemek üzere tasarruf yetkisinin kısıtlandığına dair tapu siciline şerh verilir. Bu şerh, tarafların anlaşamaması veya tarafların şerhin kaldırılması konusunda anlaşması halinde arabulucunun talebiyle, üç aylık sürenin sonunda ise kendiliğinden kalkar.

Gayrimenkul hukukuna ilişkin aşağıdaki uyuşmazlıklarda da dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır (6325 sayılı Kanun m.18/B):

  • Kiralanan taşınmazların 2004 sayılı Kanuna göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler hariç olmak üzere, kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklar.

  • Taşınır ve taşınmazların paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin uyuşmazlıklar.

  • 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanan uyuşmazlıklar.

  • Komşu hakkından kaynaklanan uyuşmazlıklar.

İş Hukukunda Zorunlu Arabuluculuk

İş hukukunda işçi ve işveren arasındaki yıllık izin ücreti, fazla çalışma (fazla mesai) ücreti, maaş vb. gibi işçilik alacakları ile ihbar tazminatı, kıdem tazminatı vb. gibi tazminatlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar 01.01.2018 tarihinden itibaren zorunlu arabuluculuk yoluyla çözülecektir (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3).

İşçi ve işveren aralarındaki hukuki sorunu gidermek için öncelikle zorunlu olarak arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabulucuya başvurmadan iş mahkemesinde açılan iş davaları “dava şartı yokluğu” nedeniyle usulden reddedilecektir.

İşçi ve işveren, iş hukuku ile ilgili hukuki sorunun çözümü için bir arabulucu üzerinde anlaştıkları takdirde, uyuşmazlığı her iki tarafın da kabul ettiği arabulucu çözmeye çalışır. Taraflar, bir arabulucu üzerinde uzlaşamadıkları takdirde, her adliyede bulunan “arabuluculuk merkezi” listeye kayıtlı arabulucular arasından seçeceği bir arabulucuyu uyuşmazlığı çözmek üzere görevlendirir.

İş hukukunda “dava şartı” olarak kabul edilen arabuluculuğun uygulama alanları şu şekildedir:

İşe İade Davalarında Zorunlu Arabuluculuk: İşe iade davaları, iş sözleşmesinin hukuka aykırı feshedilmesi halinde işçinin işine geri dönmesini sağlayan bir iş davası türüdür. İşçi, iş akdi feshedildikten sonra işe iade davası açmadan önce uyuşmazlığın arabuluculuk yoluyla çözülmesi için arabulucuya başvurmak zorundadır. İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde işe iade talebiyle, İş Mahkemeleri Kanunu hükümleri uyarınca arabulucuya başvurmak zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamaması hâlinde, son tutanağın düzenlendiği tarihten itibaren, iki hafta içinde iş mahkemesinde dava açılabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede iş mahkemesi yerine özel hakeme de götürülebilir. Arabulucuya başvurmaksızın doğrudan dava açılması sebebiyle davanın usulden reddi hâlinde ret kararı taraflara resen tebliğ edilir. Kesinleşen ret kararının da resen tebliğinden itibaren iki hafta içinde arabulucuya başvurulabilir (4857 sayılı İş Kanunu m.20/1).

Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların, işçinin işe başlatılması konusunda anlaşmaları hâlinde;

  • İşe başlatma tarihini,
  • Ücret ve diğer hakların parasal miktarını,
  • İşçinin işe başlatılmaması durumunda tazminatın parasal miktarını,

belirlemeleri zorunludur. Aksi takdirde anlaşma sağlanamamış sayılır ve son tutanak buna göre düzenlenir. İşçinin kararlaştırılan tarihte işe başlamaması hâlinde fesih geçerli hâle gelir ve işveren sadece bunun hukuki sonuçları ile sorumlu olur (4857 sayılı İş Kanunu m.21/5).

Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin varlığı hâlinde işe iade talebiyle arabulucuya başvurulduğunda, anlaşmanın gerçekleşebilmesi için işverenlerin arabuluculuk görüşmelerine birlikte katılmaları ve iradelerinin birbirine uygun olması aranır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/15).

Kıdem Tazminatında Zorunlu Arabuluculuk: Kıdem tazminatı, belli koşulların sağlanması halinde işyerinde çalıştığı süre boyunca kazandığı kıdeminin karşılığı olarak işverence işçisine ödenen tazminattır. Kıdem tazminatına hak kazanabilmek için aynı işverenin işyerlerinde en az 1 yıl çalışmak gereklidir. Kıdem tazminatı hakkı elde ettiği halde, alacağını işverenden alamayan işçi öncelikle arabulucuya başvurarak uyuşmazlığın giderilmesini talep edecektir.

İhbar Tazminatında Zorunlu Arabuluculuk: İhbar tazminatı, önceden bildirimde bulunulmaksızın iş akdi haksız feshedilen işçiye işyerinde sahip olduğu kıdeme göre değişen oranlarda ödenen tazminattır. İhbar tazminatı alacağına hak kazanılıp kazanılmadığı, tazminatın miktarı ve ödeme şekli nedeniyle işçi ile işveren arasında çıkan uyuşmazlıklar dava açılmadan önce “zorunlu arabuluculuk” kurumu yoluyla çözülecektir.

Fazla Çalışma (Mesai) Ücretinde Zorunlu Arabuluculuk: Fazla çalışma ücreti, iş kanununun belirlediği çerçevede ve şartlarda işçinin işyerinde haftalık 45 saati aşan çalışmalarıdır. İşveren, haftalık 45 saati aşan her saatlik çalışma için normal saat ücretinin %50 fazlası kadar fazla mesai ücreti ödemek zorundadır. Fazla çalışma ücreti, uygulamada mahkemeleri en çok meşgul eden uyuşmazlıktır. Fazla çalışma ücreti alacağı için de iş mahkemesinde dava açmadan önce “zorunlu arabuluculuk” kurumuna başvurulması gerekir.

Yıllık ücretli izin, maaş (işçilik aylık ücreti veya yevmiye ücreti), genel tatil ücretleri, milli ve dini bayram tatil ücretleri için de dava açılmadan önce uyuşmazlığın “zorunlu arabuluculuk” yoluyla çözümü için başvurulması zorunludur.

İşçi ile İşverenin Birbirine Hakaret Etmesi: Çalışma hayatında işçi ve işveren arasında en sık yaşanan sorunlardan biri tarafların birbirine hakaret etmesidir. İşçi ve işverenin birbirine hakaret etmesinden kaynaklanan tazminat istemleri de zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmıştır. Taraflar, iş ilişkisinden kaynaklanan nedenlerle birbirine hakaret etmişse doğrudan dava açamayacak, önce arabuluculuk yöntemiyle sorunu çözmeye çalışacaktır.

İşyerindeki iş malzemelerine veya mallara zarar verilmesinden kaynaklanan tazminat istemleri de öncelikle zorunlu arabuluculuk yoluyla çözülmelidir.

Hemen belirtelim ki; iş kazaları veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları ile bu konulara ilişkin tespit, itiraz ve rücu davalarında arabuluculuk yoluna gidilmesi zorunluluğu aranmamaktadır. Bu davalar doğrudan iş mahkemesine açılabilir.

Arabuluculuk bürosu tarafından yapılması gereken zaruri giderler; arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılması hâlinde anlaşma uyarınca taraflarca ödenmek, anlaşmaya varılamaması hâlinde ise ileride haksız çıkacak taraftan tahsil olunmak üzere Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/16).

Arabuluculuk Bürosuna Başvurulması Halinde İş Davalarında Zamanaşımı

İş sözleşmesinden kaynaklanmak kaydıyla hangi kanuna tabi olursa olsun, aşağıda belirtilen tazminat ve ücretlere ilişkin zamanaşımı süresi 5 yıldır (4857 sayılı İş Kanunu Ek Madde):

  • Yıllık izin ücreti,
  • Kıdem tazminatı,
  • İş sözleşmesinin bildirim şartına uyulmaksızın feshinden kaynaklanan ihbar tazminatı,
  • Kötüniyet tazminatı,
  • İş sözleşmesinin eşit davranma ilkesine uyulmaksızın feshinden kaynaklanan tazminat.

Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından, son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez. Uyuşmazlığın arabulculuk yoluyla çözülemediğine ilişkin son tutanağın düzenlendiği tarihte zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlar.

İş Davalarında Arabuluculuk Başvurusu Nereye ve Nasıl Yapılır?

İşçi ve işveren arabuluculuk siciline kayıtlı bir arabulucu üzerinde anlaşamadıkları takdirde, arabuluculuk bürosu, iş hukuku uyuşmazlığını çözecek arabulucuyu kendisi görevlendirir.

Zorunlu arabuluculuk için başvuru, şu şekilde yapılır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/5):

  • Arabuluculuk için başvuru işçi tarafından yapılacaksa; işverenin ikametgahının bulunduğu veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna başvurulabilir.

  • Arabuluculuk için başvuru işveren tarafından yapılacaksa; işçinin ikametgahının bulunduğu veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna başvurulabilir.

  • Arabuluculuk bürosu olmayan adliyelerde arabuluculuk bürosunun görevi sulh hukuk mahkemesi yerine getirir.

Arabuluculuk bürosu kendisine gelen başvuru üzerine uyuşmazlığı çözmek için bir arabulcu görevlendirir. Arabulucu, görevlendirmeyi yapan büronun yetkili olup olmadığını kendiliğinden dikkate alamaz. Karşı taraf en geç ilk toplantıda, yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerini sunmak suretiyle arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz edebilir. Bu durumda arabulucu, dosyayı derhâl ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilmek üzere büroya teslim eder. Mahkeme, harç alınmaksızın dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda yetkili büroyu kesin olarak karara bağlar ve dosyayı büroya iade eder. Mahkeme kararı büro tarafından taraflara tebliğ edilir. Yetki itirazının reddi durumunda aynı arabulucu yeniden görevlendirilir. Yetki itirazının kabulü durumunda ise kararın tebliğinden itibaren bir hafta içinde yetkili büroya başvurulabilir. Bu takdirde yetkisiz büroya başvurma tarihi yetkili büroya başvurma tarihi olarak kabul edilir. Yetkili büro, yeniden arabulucu görevlendirir.

İş Davasının Arabuluculuk Yoluyla Çözülmesi Ne Kadar Sürer?

Arabulucu, yapılan başvuruyu görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde sonuçlandırır. Bu süre zorunlu hallerde arabulucu tarafından en fazla bir hafta uzatılabilir (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/10).

Arabuluculuk, hızlı ve etkin bir uyuşmazlık çözüm yolu olduğundan uyuşmazlığın süresi içinde çözülememesi halinde dosya kapatılır. Arabulucu, taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması yahut yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılması veya varılamaması hallerinde arabuluculuk faaliyetini sona erdirir (7036 sayılı Kanun m.3/11).

Arabuluculuk Toplantısına Katılmayan Tarafın Hukuki Sorumluluğu Nedir?

Arabuluculuk görüşmelerine taraflar bizzat, kanuni temsilcileri veya avukatları aracılığıyla katılabilirler. İşverenin yazılı belgeyle yetkilendirdiği çalışanı da görüşmelerde işvereni temsil edebilir ve son tutanağı imzalayabilir (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/18).

Arabuluculuğa tabi iş hukuku uyuşmazlıkları ile ilgili bir tarafın arabuluculuk yapılması için başvurması halinde, her iki tarafın da belirlenen ilk toplantıya katılması yükümlülüğü vardır. Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf iş mahkemesinde dava açılması halinde kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin (dava avukatlık ücreti, harçlar, bilirkişi ücreti vb. giderler) tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca ilk toplantıya katılmayan bu taraf lehine avukatlık vekalet ücretine de hükmedilmez.

Her iki tarafın da ilk toplantıya katılmaması sebebiyle sona eren arabuluculuk faaliyeti üzerine açılacak davalarda tarafların yaptıkları yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır. Yani, her iki taraf yaptığı masrafları ve harçları kendisi öder. Ancak bu halde haklı çıkan taraf lehine yasal avukatlık ücretine hükmedilebilir.

İş Hukuku Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Ücretinin Ödenmesi

Tarafların arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaları hâlinde, arabuluculuk ücreti, aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır. İşe iade talebiyle yapılan görüşmelerde tarafların anlaşmaları durumunda, arabulucuya ödenecek ücretin belirlenmesinde işçiye işe başlatılmaması hâlinde ödenecek tazminat miktarı ile çalıştırılmadığı süre için ödenecek ücret ve diğer haklarının toplamı dikkate alınarak arabuluculuk asgari ücret tarifesi ikinci kısmına göre belirlenir.

Arabuluculuk faaliyeti sonunda taraflara ulaşılamaması, taraflar katılmadığı için görüşme yapılamaması veya iki saatten az süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hallerinde, iki saatlik ücret tutarı Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenir. İki saatten fazla süren görüşmeler sonunda tarafların anlaşamamaları hâlinde ise iki saati aşan kısma ilişkin ücret aksi kararlaştırılmadıkça taraflarca eşit şekilde karşılanır.

Hemen belirtelim ki, Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen ve taraflarca karşılanan arabuluculuk ücreti, iş mahkemesinde dava açılması halinde yargılama giderlerinden sayılır (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.3/14).

Arabuluculuk Aşamasından Sonra İş Mahkemesinde Dava Açılması

Arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığın çözülememesi halinde iş mahkemesine dava açılabilir. Davacı, arabuluculuk yoluyla uyuşmazlığın çözülemediğinde dair tutulan son tutanağı veya tutanağın örneğini dava dilekçesine ekleyerek iş mahkemesinde dava açmalıdır.

Uyuşmalığın arabuluculuk yoluyla çözülemediğine ilişkin son tutanak dava dilekçesine eklenmediği takdirde iş mahkemesi davacıya son tutanağın bir haftalık kesin sürede mahkemeye ibraz edilmesini, aksi takdirde davanın reddedileceğini ihtar eder. Mahkeme ihtarının gereği yerine getirilmezse dava dilekçesi karşı tarafa gönderilmeden dava usulden reddedilir.

İhtiyari Arabuluculuk: Hangi Uyuşmazlık ve Davalar İçin Arabuluculuğa Başvurulabilir?

İş davalarında zorunlu arabuluculuk uygulaması dışında herhangi bir özel hukuk uyuşmazlığının tarafları da zorunlu olmadığı halde arabulucuya başvurabilir. Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri tüm özel hukuk uyuşmazlıkları, işleri ve davaları ihtiyari arabuluculuk uygulaması ile çözüme kavuşturulabilir (Arabuluculuk Kanunu md.1/2).

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıklar, genel olarak kamu düzenini ilgilendirmeyen, taraflar dışındaki kişilerin, özellikle kamu kurumlarının haklarına zarar vermeyen uyuşmazlıklardır. Örneğin, iş hukukunda kıdem tazminatı arabuluculuk konusu olabilirken, hizmet tespiti davasının konusu olan uyuşmazlıklar arabuluculuk yoluyla çözülemez. Çünkü, hizmet tespiti davası kişinin üzerinde tasarruf edemeyeceği sosyal güvenlik haklarının yanı sıra kamu idaresinin bazı haklarını (prim alma vs.) da etkileyecek niteliktedir.

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri ve ihtiyari arabuluculuğa elverişli bazı dava ve işler şunlardır:

Hangi Uyuşmazlık ve Davalar İçin Arabuluculuğa Başvurulamaz?

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri hukuki sorunlara ilişkin uyuşmazlıklar arabuluculuk yoluyla çözülemez. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyeceği uyuşmazlıklar çoğunlukla kamu hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklardır. Kamu hukukunun yanı sıra aile hukuk gibi özel hukuk alanlarına ilişkin bazı hukuki problemler de arabuluculuk yoluyla çözülemez.

Önemle belirtelim ki, Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre uzlaştırma/uzlaşma kapsamında olan bir suç ile bağlantılı uyuşmazlıklar da arabuluculuk kanunu dışındadır. Bu uyuşmazlıklar için Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre uzlaşma yoluna gidilerek tüm uyuşmazlık savcılıklara bağlı uzlaştırma büroları tarafından çözülmelidir.

Tarafların arabulucuya gidemeyecekleri diğer uyuşmazlıklar şunlardır:

Arabulucuya Başvuru Süresi Nedir?

Uyuşmazlığın tarafları gerek dava açılmadan önce gerekse dava açıldıktan sonra arabulucuya başvurmak konusunda anlaşabilirler (6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu md.13). Bu nedenle, taraflar arabulucuya gitme konusunda anlaştığı müddetçe uyuşmazlığın her aşamasında arabuluculuk kurumuna başvurulabilir.

Dava açılması halinde mahkeme de tarafları arabulucuya başvurmak konusunda bilgilendirebilir veya teşvik edebilir. Uyuşmazlığın taraflarından biri, dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra, diğer tarafa arabulucuya başvurma konusunda bir teklif sunabilir. Arabulucuya başvurma konusunda karşı tarafa iletilen teklif, 30 gün içinde olumlu cevaplanmazsa reddedilmiş kabul edilir. (md.13)

Dava açıldıktan sonra tarafların birlikte arabulucuya başvuracaklarını beyan etmeleri halinde yargılama, mahkemece üç ayı geçmemek üzere ertelenir. Bu süre, tarafların mahkemeye yeniden birlikte başvurusu üzerine üç aya kadar uzatılabilir (md.15).

Arabuluculuk Sürecinde Tarafların Hak ve Yükümlülükleri Nelerdir?

Arabuluculuk, mahkeme dışı bir çözüm yöntemi olmasına rağmen, tarafların uzlaşma sürecinde bazı hak ve yükümlülükleri vardır. Arabuluculuk sürecinin bir anlaşmayla neticelenmesi halinde anlaşmanın uygulanabilesi; anlaşma sağlanamadığı takdirde, tarafların ileride dava hakkını hak kaybına yol açmadan kullanabilmesi için bazı güvence mekanizmaları oluşturulmuştur.

Arabuluculuk sürecine katılan tarafların hak ve yükümlülükleri şunlardır:

Arabuluculuk Sürecinde Gizlilik İlkesi

Arabuluculuk süreci gizli yürütülmelidir (Arabuluculuk Kanunu md.4). Arabulucu, arabuluculuk yapması nedeniyle kendisine verilen veya başka bir şekilde elde ettiği tüm bilgi, belge ve kayıtları gizli tutmak zorundadır. Taraflar da gizliliğe riayet etmek zorundadır. Arabuluculuk faaliyeti sırasında hiç kimse fotoğraf çekemez, ses veya görüntü kaydedemez (Arabuluculuk Yönetmeliği md. 6). Arabuluculuk faaliyeti yapılırken gizliliğe aykırı hareket eden ister arabulucu olsun ister taraflar olsun 6 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır (Arabuluculuk Kanunu md.33). Ayrıca, arabulucunun arabuluculuk sicilinden silinmesi de gündeme gelecektir. Müzakereler sırasında veya tarafların bir araya geldiği herhangi bir ortamda ses veya görüntülerin kaydedilmesi halinde, Kişiler Arasındaki Konuşmaların Dinlenmesi veya Kayda Alınması Suçu işlenmiş olur. Arabulucunun yanında çalışan veya ilişkili olduğu kişileri de gizlilik ilkesine riayet etmek zorundadır.

Arabuluculuk Uygulamasında Eşitlik ve İradilik İlkesi

Arabuluculuk sürecin tarafların özgür iradesiyle başlayan bir süreçtir. Taraflar, arabulucuya başvurmak veya başvurduktan sonra süreci devam ettirip ettirmemek konusunda tamamen özgürdür. Taraflar, hiçbir şekilde bu sürece katılmaya zorlanamayacağı gibi uyuşmazlığı arabuluculuk yoluyla çözmekten her aşamada vazgeçebilirler. Taraflar, gerek arabulucuya başvururken gerekse süreç boyunca eşit haklara sahiptirler. Taraflardan biri arabuluculuk sürecinin dışında bırakılamayacağı gibi söz hakkı da diğerine göre kısıtlanamaz (Arabuluculuk Kanunu md.5).

Arabulucunun Seçimi, Tarafsızlığı ve Arabuluculuk Sürecinin Yürütülmesi

Arabulucu, arabuluculuk siciline kayıtlı arabulucular arasında tarafların özgür iradesiyle seçilir. Taraflar hangi arabulucu ile çalışmak istiyorlarsa, o arabulucu ile çalışabilirler.

Arabulucu, arabuluculuk sürecine katılan herkese tarafsız ve eşit davranmak zorundadır. Arabulucu, tarafsızlığı hakkında şüphe doğuracak işlem, tutum ve davranışlarda bulunamaz (6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu md.8).

Arabulucu, arabuluculuk faaliyeti başlar başlamaz, tarafları arabuluculuğun ne anlama geldiği, temel ilkeleri, sürecin nasıl yürütüleceği ve sonuçları hakkında bilgilendirmekle yükümlüdür (Arabuluculuk Kanunu md.11).

Arabulucu tarafların her biriyle ayrı ayrı görüşebileceği gibi her iki tarafla birlikte de görüşebilir. Önemli olan tarafların hak ve menfaatlerinin dengelenmesi, uyuşmazlığın çözülmesi için en uygun metodla hakemlik yapılmasıdır. Taraflar, bu görüşmelere avukatları ile birlikte de katılabilirler (Arabuluculuk Yönetmeliği md.11/1).

Mahkemeler tarafından kullanılması gereken yargısal bir yetkinin kullanımı şeklindeki işlemler arabulucu tarafından yapılamaz (Arabuluculuk Kanunu md.15). Örneğin, tanık dinleme, keşif yapma, bilirkişi raporu alma gibi işlemler ancak mahkemeler tarafından yerine getirilebilir, arabulucunun bu işlemleri yapma yetkisi yoktur.

Arabulucu görevini bizzat kendisi yerine getirmek zorundadır. Arabulucu bu görevini kısmen dahi olsa bir başkasına devredemez, arabuluculuk görevinin başkası tarafından yerine getirilmesini . Arabulucu, tarafsızlığından şüpheye düşülmesine neden olabilecek durumların varlığı hallerinde tarafları bilgilendirmekle yükümlüdür. Örneğin; arabulucu ile uyuşmazlık konusu iş arasında sosyal bir ilişki olması, taraflardan birini tanıması vs. gibi sayısız sebeple tarafsızlık konusunda şüphe doğabilir. Arabulucunun bilgilendirmesine rağmen taraflar, arabulucunun görevine devam etmesini birlikte talep isterlerse, arabulucu görevine devam edebilir (Arabuluculuk Yönetmeliği md.12).

Arabulucu, bu sıfatla görev yaptığı uyuşmazlık ile ilgili olarak açılan davada, daha sonra, bilirkişilik veya avukatlık yapamaz.

Arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi halinde, arabulucu, elinde bulunan belgeleri ve arabuluculuk faaliyeti neticesinde düzenlenen tutanağı beş yıl süre ile saklamak zorundadır (Arabuluculuk Yönetmeliği md. 15).

Arabuluculuk Neticesinde Tarafların Anlaşması (Arabuluculuk Kanunu md.18)

Arabuluculuk faaliyeti sonunda tarafların anlaştıkları, anlaşamadıkları veya arabuluculuk faaliyetinin nasıl sonuçlandığı bir tutanak ile belgelendirilir. Arabulucu tarafından düzenlenecek bu belge, arabulucu, taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanır. Belge taraflar, kanuni temsilcileri veya avukatlarınca imzalanmazsa, sebebi belirtilmek suretiyle sadece arabulucu tarafından imzalanır (Arabuluculuk Kanunu m.17/2).

Arabuluculuk neticesinde taraflar uyuşmazlığın çözümü noktasında bir anlaşmaya varmışsa, arabulucu tarafından bu anlaşmanın tüm unsurları yazılı hale getirilir. Arabuluculuk yasası, tarafların üzerinde uzlaştığı konuların yer aldığı belgeyi “anlaşma belgesi” olarak tarif etmektedir. Arabulucu tarafından düzenlenen anlaşma belgesi, taraflar ve arabulucu tarafından imzalanarak hukuki değer kazanır (6325 sayılı Arabuluculuk Yasası md. 18).

Arabuluculuk Anlaşmasına İcra Edilebilirlik Şerhi

Kanunlarda icra edilebilirlik şerhi alınmasının zorunlu kılındığı haller hariç, taraflar ve avukatları ile arabulucunun, ticari uyuşmazlıklar bakımından ise avukatlar ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır (6325 sayılı Kanun m.18).

Kanunlarda icra edilebilirlik şerhi alınmasının zorunlu kılındığı hallerde, taraflar, anlaşma belgesinin icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesini görevli ve yetkili mahkemeden talep edebilirler. Anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi olmadan da geçerlidir. Ancak, icra edilebilirlik şerhi içeren anlaşma belgesi, mahkeme tarafından verilen bir karar gibi, yani ilam niteliğindeki bir belge gibi işlem görür.

Anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi vermeye yetkili ve görevli mahkeme; Dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuşsa, arabulucunun görev yaptığı yer sulh hukuk mahkemesi olarak belirlenmiştir (Arabuluculuk Kanunu m.17/2).

Davanın görülmesi sırasında arabuluculuğa başvurulması durumunda ise anlaşmanın icra edilebilirliğine ilişkin şerh verilmesi, davanın görüldüğü mahkemeden talep edilebilir.

İcra edilebilirlik şerhi, çekişmesiz yargı işi olup inceleme dosya üzerinden yapılarak şerh konusunda karar verilir. (6325 sayılı Arabuluculuk Yasası md.18/3). Mahkemenin inceleme yetkisi sadece anlaşma içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığıyla sınırlıdır. Mahkemenin anlaşma içeriğini değiştirme, hüküm ekleme veya çıkarma yetkisi yoktur.

Taraflar ve avukatları ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesi, icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilam niteliğinde belge sayılır (Arabuluculuk Yasası m.18/4). İcra edilebilirlik şerhinin fonksiyonu arabuluculuk anlaşma belgesine mahkeme kararı (ilam) niteliği kazandırmasıdır. Tarafların avukatları ile birlikte imzaladıkları arabuluculuk anlaşması belgesi kendiliğinden mahkeme kararı gibi bir işlevi yerine getirmketedir.

Özellikle belirtelim ki, arabuluculuğa elverişli olan aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklarda inceleme mutlaka duruşmalı olarak yapılır.

Arabuluculuk Konusu Beyan veya Belge Davalarda Kullanılamaz

Arabuluculuk faaliyetinin gizli yapılmasının neticesi olarak; taraflar arabuluculuk süreci sonunda bir anlaşmaya ulaşamadıklarında, arabuluculuk sürecinde ifade edilen beyanlar veya ileri sürülen belgeler mahkemelerde delil olarak kullanılamaz. Uyuşmazlığın arabulucudan sonra tahkim yoluna götürülmesi halinde dahi bu belge ve beyanlar delil olarak kullanılamaz (6325 sayılı Arabuluculuk Yasası md.5).

Taraflar, arabulucu veya üçüncü bir kişi, uyuşmazlıkla ilgili olarak hukuk davası açıldığında veya tahkim yoluna başvurulduğunda, aşağıdaki beyan veya belgeleri delil olarak ileri süremez ve bunlar hakkında tanıklık yapamaz (md.5):

  • Taraflarca yapılan arabuluculuk daveti veya bir tarafın arabuluculuk faaliyetine katılma isteği,
  • Uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile sona erdirilmesi için taraflarca ileri sürülen görüşler ve teklifler,
  • Arabuluculuk faaliyeti esnasında, taraflarca ileri sürülen öneriler veya herhangi bir vakıa veya iddianın kabulü,
  • Sadece arabuluculuk faaliyeti dolayısıyla hazırlanan belgeler.

Hukuk davasında veya tahkim yolunda delil olarak ileri sürme yasağı, beyan veya belgenin şekline bakılmaksızın uygulanır.

Arabuluculuk sürecinde ileri sürülen beyan veya belgelerin açıklanması mahkeme, hakem veya herhangi bir idari makam tarafından istenemez. Bu beyan veya belgeler, arabuluculuk yasası hükümlerine aykırı bir şekilde delil olarak sunulmuş olsa dahi sunulan mahkeme tarafından hükme esas alınamaz.

Beyan veya belgelere dair yukarıda açıkladığımız unsurlar saklı kalmak koşuluyla, hukuk davası ve tahkimde ileri sürülebilen deliller, sadece arabuluculukta sunulmaları sebebiyle kabul edilemeyecek deliller haline gelmez (6325 sayılı Arabuluculuk Yasası md.5/5).

Arabulucunun Ücreti Nasıl Ödenir?

Arabulucu, yaptığı hizmet karşılığında bir ücret alır (Arabuluculuk Kanunu md.7). Taraflar başka türlü kararlaştırmamış ise; arabulucunun ücreti, faaliyetin sona erdiği tarihte yürürlükte bulunan Arabulucu Asgari Ücret Tarifesi uygulanarak belirlenir.

Arabulucunun ücreti ve diğer tüm masraflar aksi taraflarca kararlaştırılmamışsa eşit olarak karşılanır. Örneğin; konusu para ile ölçülebilen uyuşmazlıklarda her iki taraftan toplam uyuşmazlık konusunun %6’sı kadar bir oranla başlayan ve taraflarca eşit miktarda ödenen bir arabuluculuk ücreti söz konusudur.

Aile Hukukuna İlişkin Arabuluculuk Sistemi

Arabuluculuk, Türkiye’de henüz gelişim aşamasındadır. Tasarı halinde olup henüz kanunlaşmayan düzenlemeye göre aile hukukuna ilişkin uyuşmazlıklar da arabuluculuk yoluyla çözülecektir. Aile hukukuna ilişkin arabulucuk; kadına karşı şiddet içeren vakıalar hariç olmak üzere şu uyuşmazlıkları kapsamaktadır:

Arabuluculuk Kanunu Yargıtay Kararları


Dava Şartı Arabuluculuğa Tabi Olan ve Olmayan Talepler İçin Birlikte Dava Açılması

Anayasamızın 9. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, ülkemizde yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı ve 36. maddesinde de, herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, mahkemelerin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacakları esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, 07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile; bazı hukuk uyuşmazlıkları yönünden, bir yandan tarafların kendi iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla, yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir.

Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da, 06.12.2018 tarih ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’ya 5/A maddesi ile, getirilen düzenleme ile, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davanın konusunun birden fazla olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise miktara tabi olmaması halinde, yani HMK 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların ticari arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir (aynı yönde bkz. Dairemizin 10.02.2020 tarih ve 2019/3048 – 2020/1093; 17.02.2020 T. ve 2020/197-2020/1578).

Somut olayda davacı taraf, bir nispi ticari dava olarak, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında, maddi ve manevi tazminat talepleri yanında, eser sahipliğinin tespiti, tecavüzün ortadan kaldırılması (ref’i) taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, İlk Derece Mahkemesince uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine, bölge adliye mahkemesince de aynı gerekçeyle davacı tarafın istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bu nedenle davacı taraf yararına bozulması gerekmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi - Karar No: 2020/4734).

Dava Şartı Zorunlu Arabuluculukta Alacak Kalemlerinin Tek Tek Belirtilmemesi

Dava şartı olan zorunlu arabuluculuk uygulamalarında başlangıçta hem talepte bulunanlar ve hem de arabulucular tarafından yapılan bu tür hatalar tarafların mağduriyetlerine sebebiyet verdiği gibi arabuluculuk uygulamasının amaçlandığı gibi uygulanmasına engel olduğundan, 6325 Sayılı Kanun’a dayanılarak çıkartılan ve 02.06.2018 tarihinde yürürlüğe giren yönetmeliğin ve aksaklıkları gidermek amacı ile uygulamaya sokulan arabuluculuğa hangi konularda başvurulduğuna ilişkin “ başvuru formu “ uygulamasının başladığı 02.08.2018 tarihine kadar arabuluculuk anlaşamama tutanağında arabuluculuğa konu alacaklar tek tek belirtilmeden “ işçilik alacakları” veya “işçi-işveren uyuşmazlığı” gibi soyut ifadeler kullanılmış ise taraflar arasındaki işçilik alacaklarının tamamının arabuluculuğa konu edildiği kabul edilmelidir.

Başka bir deyişle “başvuru formu” uygulamasının başladığı 02.08.2018 tarihinden önceki dönem için taraflardan kaynaklanmayan bu tür uygulama hataları aşılarak arabuluculuk müessesinin amaca uygun yürütülmesi sağlanmalıdır. Başvuru formu uygulamasının başladığı 02.08.2018 tarihinden sonraki başvurularda ise hangi alacak veya tazminat kalemleri konusunda anlaşma sağlandığı veya sağlanamadığını açıkça belirtmeyen son tutanağa göre dava şartının gerçekleştiği kabul edilemeyecektir. Belirtilen sebeplerle; somut uyuşmazlıkta, taraflar arasındaki işçilik alacaklarının tamamının arabuluculuğa konu edildiği kabul edilerek dava şartı olarak zorunlu arabulucuya başvurma şartının yerine getirildiği kabul edilerek işin esasına girilmelidir. Zorunlu Arabuluculuk Son Tutanağı yönetmelik tarihinden önce düzenlenmiş olmasına rağmen, her bir alacak kaleminin tek tek belirtilmediği gerekçesiyle zorunlu arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği kabul edilerek davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir (YARGITAY 22. Hukuk Dairesi Esas: 2019/4419 Karar: 2019/11594).

Arabuluculuk Sonuç Tutanağında Sulh Sözleşmesi Niteliğindeki İbare

Davacı vekili tarafından sunulan; 20.04.2016 tarihli dilekçe ve ekindeki “Arabuluculuk Sonuç Tutanağı” başlıklı belge ile taraflar arasındaki uyuşmazlığın arabuluculuk yolu ile çözümlenmiş olduğu, 22.06.2016 tarihli dilekçe ile de arabuluculuk sonuç tutanağındaki yükümlülüklerin yerine getirildiği bildirilmiş ise de, arabuluculuk sonuç tutanağı başlıklı belgenin içeriği itibariyle davanın taraflarının mahkeme dışında yapmış oldukları şarta bağlı bir sulh sözleşmesi olduğu anlaşılmıştır.

HMK’nun 315. maddesinde; sulh sözleşmesinin, ilgili bulunduğu davayı sona erdireceği ve kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı açıklanmıştır.

Aynı kanunun 314. maddesine göre; sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Ancak, hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelemesine usulen engel oluşturan sulh sözleşmesi hakkında bir karar verme yetkisi ise hükmü veren mahkemeye aittir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, bildirilen sulh sözleşmesi nedeniyle bir karar verilmek üzere hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA karar verilmiştir (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi - Karar : 2017/5059).

Arabuluculukta İcra Edilebilirlik Şerhi ve Karar Düzeltme

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan arabuluculukta İcra edilebilirlik şerhi verilmesi davasının yargılaması sonunda; Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairece hükmün onanmasına karar verilmesi üzerine, davalı vekilince karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.

Hüküm, Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440/III-2. maddesinde; Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen hükümlere ilişkin Yargıtay kararları hakkında karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı açıklanmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin REDDİNE karar verilmiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi - Karar : 2017/351).

İşçilik Alacaklarında İbra Niteliğinde Arabuluculuk Tutanağı Düzenlenemez

Somut uyuşmazlıkta davacı şirket vekili davalı işçi ile işçi alacaklarının belirlenmesi ve ödenmesine ilişkin arabulucu nezaretinde anlaşmaya varıldığını, bu konuda 04.02.2016 tarihli tutanağın düzenlendiğini belirterek bu belgeye icra edilebilirlik şerhi verilmesini talep etmiştir.

Davalı işçi ise davacı işverence işten çıkarıldığını, çıkış esnasında muhasebeci gelecek ve evrakları hazırlayacak diyerek 7-8 saat bekletildiğini, sonra daha önce görmediği bir şahsın gelip bir masa etrafına oturup işten çıkışı ile ilgili belgeleri imzalattıklarını, arabulucunun kendisiyle hiç konuşmadığı gibi kendisine bir soru sormadığını imzalatılan belgeyi okumasına müsaade edilmediğini, bir örneğinin kendisine verilmediğini, bankaya yatan kısım dışındaki bedelin 2 gün sonra elden ödeneceği söylenmesine rağmen ödenmediğini, sözleşmeyi kabul etmediğini beyan etmiştir.

Mahkemece bu beyan nedeniyle arabuluculuk tutağının kanuna uygun düzenlenmediğinin iddia edildiği, taraflar arasında bu konuda ihtilaf olduğu bu nedenle arabuluculuk icra edilebilirlik şerhinin verilmesinin uygun bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine verilmiştir.

Yasal düzenleme karşısında arabuluculuk süreci sonunda düzenlenen anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhi verilip verilmeyeceğine ilişkin inceleme anlaşma içeriğinin arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olup olmadığı hususlarıyla sınırlıdır.

Ancak dosyada mevcut arabulucu nezaretinde düzenlenen anlaşma belgesinin iş sözleşmesinin 03.02.2016 tarihinde sonlanması üzerine aynı gün arabulucu ile birlikte görüşüldüğü ve bir gün sonra 04.02.2016 tarihinde düzenlendiğinin belirtildiği,

Tutanakta içeriğinden arabuluculuğa kimin hangi tarihte başvurduğu, anlaşmanın nerede ve ne şekilde sağlandığı konularının belirtilmediği, ikinci maddesinde kıdem ve ihbar tazminatları toplamından oluşan 11.668,82 TL. ödeme dışında işveren nezdindeki kıdem, ihbar, fazla çalışma, genel tatil hafta tatili, yıllık izin prim, ikramiye, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacakları dahil olmak üzere hiçbir hak ve alacağı kalmadığı kalmış olsa bile bu miktarın dışındaki alacaklardan feragat ettiğini, işvereni her şekilde ibra ettiğini kabul ettiği yönünde ibare bulunduğu anlaşılmaktadır.

6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu’nun 1. maddesinin ikinci fıkrasında “Bu Kanun, yabancılık unsuru taşıyanlar da dâhil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanır. Şu kadar ki, aile içi şiddet iddiasını içeren uyuşmazlıklar arabuluculuğa elverişli değildir.” hükmü düzenlenmiştir. Diğer taraftan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesinin ikinci fıkrasında “…ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.” düzenlemesine yer verilmiştir. 6098 sayılı TBK.’un bu düzenlemesi emredici niteliktedir. Bu düzenleme nedeni ile işveren ve işçi arasında, işçilik alacakları konusundaki uyuşmazlığa ilişkin arabuluculuk tutanağının düzenlendiği tarih ve ibra beyanının içeriği dikkate alındığında, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir zamanda uyuşmazlık konusu olmadan ve işçinin başvurusu bulunmadan ibra niteliğinde arabuluculuk tutanağı düzenlemişlerdir. Alınan bu ibra niteliğindeki tutanak, tarih ve içeriği itibari ile arabuluculuğa ve niteliği itibari ile de cebri icraya elverişli değildir. Açıklanan nedenlerle dosyada bulunan anlaşma belgesine icra edilebilirlik şerhinin de verilemeyeceği anlaşıldığından, davalının temyiz itirazlarının reddiyle sonucu itibariyle doğru olan yerel mahkeme kararın bu gerekçeyle ONANMASINA karar verilmiştir (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi - Karar : 2016/21744).

Arabuluculuk İcra Edilebilirlik Şerhi Dava Dilekçesinin Davalıya Tebliğ Zorunluluğu

Arabulucuk Kanunu’nun 18. maddesi ile HMK. nun hukuki dinlenilme hakkına ilişkin 27 ve basit yargılamaya ilişkin 385 vd. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde “icra edilebilirlik şerhi verilmesi” istemi halinde, ister dosya üzerinden, ister duruşma yapılarak karar verilsin talep dilekçesinin karşı tarafa tebliği şarttır. Bu hukuki dinlenilme hakkının gereğidir.

Somut uyuşmazlıkta, Mahkemenin gerekçesinde de belirtildiği üzere arabuluculuk kararının diğer tarafı olan işçiye tebligat yapılamamış, Mahkemece tebligat yapılamadığı halde varsayıma dayalı gerekçe ile talep reddedilmiştir. Dava dilekçesi tebliğ edilmeden verilen gerekçeli karar davalının mernis adresine tebliğ edilmiştir. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar karşısında dava dilekçesi davalının mernis adresine “ mernis adresi olduğu belirtilerek “ teblige çıkarılarak taraf teşkilinin sağlandıktan sonra karar verilmesi gerekirken taraf teşkili sağlanmadan karar verilmesi hatalı olup kararın bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi - Karar : 2016/21368).

Arabuluculuk İcra Edilebilirlik Şerhinde Karar Düzeltme

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan arabuluculukta İcra edilebilirlik şerhi verilmesi davasının yargılaması sonunda; Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairece hükmün onanmasına karar verilmesi üzerine, davalı vekilince karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.

Hüküm, Sulh Hukuk Mahkemesince verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440/III-2. maddesinde; Sulh Hukuk Mahkemesince verilen hükümlere ilişkin Yargıtay kararları hakkında karar düzeltme yoluna başvurulamayacağı açıklanmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin REDDİNE karar verilmiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi - Karar : 2017/351).

Arabuluculuk Kanunu, mahkeme dışı bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak arabuluculuğun genel çerçevesini; Arabuluculuk Yönetmeliği ise konunun ayrıntılarına yer vermiştir.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS