0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Dolandırıcılık Suçu Nedir? (TCK m.157-158)

Basit Dolandırıcılık suçu, failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatması, mağdurun veya başkasının zararına olarak kendisine veya başkasına yarar sağlamasıyla oluşur. Nitelikli dolandırıcılık suçu ise suçun belli dini, sosyal, mesleki, teknolojik araçların veya kamu kurumlarının araç olarak kullanılarak işlenmesidir.

Dolandırıcılık suçunun meydana gelmesi için haksız bir çıkar sağlanması gerekir. Dolandırıcılık suçunun teşebbüs aşamasında kaldığının kabulü için de, hazırlık hareketlerinin bitmesi ve haksız çıkar elde etmeye yönelik icra hareketlerine başlanılması gerekir.

Dolandırıcılık Suçu Şikayet, Zamanaşımı ve Uzlaştırma

Dolandırıcılık suçu, takibi şikayete bağlı suçlar kategorisinde değildir. Savcılık suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma yapmak ve suçun işlendiği kanaatindeyse soruşturma neticesinde kamu davası açmak zorundadır. Dolandırıcılık suçu için herhangi bir şikayet süresi yoktur. Ancak suçun en basit halinde dava zamanaşımı süresi 8 yıl olduğundan en geç 8 yıl içinde şikayet hakkının kullanılarak olayın savcılığa bildirilmesi gerekir.

Basit dolandırıcılık suçu (TCK m.157), taraflar arasında uzlaştırma prosedürünün uygulanmasını gerektiren suçlardandır. Uzlaşma kapsamında olan suçlarda, gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında öncelikle uzlaştırma prosedürünün uygulanması, uzlaşma sağlanmazsa soruşturmaya veya yargılamaya devam edilmesi gerekir. Nitelikli dolandırıcılık suçu (TCK m.158) uzlaşma kapsamında değildir.

Dolandırıcılık Suçunun Şartları

Basit ve nitelikli dolandırıcılık suçu, serbest hareketli bir suç olduğundan birçok farklı hareket tarzıyla işlenebilecek bir suçtur. Ancak tüm hareketlerin ortak altyapısını teşkil eden, dolandırıcılık suçunun şartları olarak nitelenebilecek üç koşul vardır:

1. Hileli Hareket: Dolandırıcılık suçunun en unsuru fiili işleyen kişi tarafından hileli hareketler icra edilmesidir. Mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak hileli davranışlar fail tarafından sergilenmelidir. Dolandırıcılık suçunu diğer mal varlığı suçlarından ayıran temel özellik, hilenin mağdura zarar vermek için araç olarak kullanılmasıdır. Mağdura her söylenen yalan hile olarak değerlendirilemez, dolandırıcılık suçunun unsuru olan hile, nitelikli bir yalan olup mağdurun yargılama yetisini ortadan kaldıracak ölçüde yoğun ve ustaca sergilenmelidir.

2. Aldatıcılık: Hileli davranışların mağduru aldatabilecek nitelikte olması gererekir. Her somut olayda hileli hareketin mağduru aldatabilecek boyutta olup olmadığı ayrı ayrı tespit edilmelidir. Hangi hareketin aldatmaya elverişli olduğu somut olaya göre ve mağdurun içinde bulunduğu duruma göre belirlenmelidir. Bu konuda önceden bir kriter oluşturmak olanaklı değildir (Veli Özer Özbek/M.Nihat Kanbur/Koray Doğan/Pınar Bacaksız/İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, s.696). Hilenin, mağduru hataya sürükleyecek nitelikte olması yeterlidir; ortalama bir insanı hataya sürükleyecek nitelikte olması aranmaz. Bu nedenle, davranışın hile teşkil edip etmediği muhataba ve olaya göre değerlendirilmelidir (Nur Centel/Hamide Zafer/Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul 2011, Beta Yayınevi, 2. Bası, Cilt I. s.462).

3. Zarar: Dolandırıcılık suçunun vücut bulması için suç teşkil eden fiil nedeniyle bir zarar ortaya çıkmalıdır. Suçun faili, mağdurun veya başkasının zararına, kendisinin veya başkasının yararına haksız bir fayda elde etmelidir. Fiili işleyen kişi, kendisi veya başkası lehine fayda elde etmek için bilerek ve isteyerek hileli hareketler icra etmeli, mağdura verilen zarar ile fiili işleyenin eylemi arasında uygun illiyet bağı mevcut olmalıdır. Dolandırıcılık suçunda zarar, objektif ölçüler dikkate alınarak belirlenecek ekonomik zarardır.

Dolandırıcılık Suçunda Hile

Basit ve nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurlarından olan hile, nitelikli bir yalandır. Hile teşkil eden yalan belli ölçüde ağır ve yoğun olmalı, ustaca sergilenerek mağdurun yalanı kontrol ihtimaline imkan vermemelidir. Dolandırıcılık suçu şartlarının oluşabilmesi için fail, kullandığı hile ile mağduru yanıltmalı, aldatıcı davranış ve yalanlara itibar eden mağdurdan haksız çıkar elde etmelidir. Hilenin aldatıcı bir yalan olup olmadığı olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmeli. Mağdurun sübjektif durumu, eğitimi, fiil ile ilişki biçimi, yapılan hilenin şekli, hile için belge kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin özellikleri ayrı ayrı dikkate alınmalıdır.

Nitelikli bir yalan yoksa dolandırıcılık suçu şartları oluşmaz. Hileli davranışın faili aldatacak nitelikte olması gerekir. Basit bir yalan dolandırıcılık suçunun unsuru olan hileli hareket olarak kabul edilemez. Yargılama sırasında hileli hareketin ne olduğu ortaya konulmalı, mağdur üzerindeki etkisi itibariyle aldatıcı olup olmadığı araştırılmalı, mağdurun iyi niyeti ve güven duygularının kötüye kullanılıp kullanılmadığına dikkat edilmelidir.

Hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, hataya düşüren, düzen, dolap, oyun, entrika ve bunun gibi her türlü eylem olarak kabul edilebilir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı imkanlara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Kanun koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyecektir. Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir (YCGK- K.2015/1).

1. Basit Dolandırıcılık Suçunun Unsurları (TCK m.157)

Basit dolandırıcılık suçu ve cezası, TCK’nın 157. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

TCK m.157

1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.

Basit dolandırıcılık suçu, failin hileli davranışlarla mağduru aldatarak, mağdurun zararına kendi yararına haksız menfaat temin etmesiyle oluşur. Basit dolandırıcılık suçunda da failin hileli davranışları belli oranda ağır, yoğun ve ustacadır. Fail hileli hareketleri öyle bir şekilde sergiler ki mağdurun hareketlerin doğruluğunu denetleme veya inceleme olanağı ortadan kalkar. Ancak, basit dolandırıcılık suçunda fail hileli hareketi karmaşıklaştıran araçlar kullanmadan dolandırıcılık teşkil eden fiilleri daha çok yeteneklerini kullanarak basit bir şekilde sergiler. Örneğin, fiilin basit dolandırıcılık suçu olarak kabul edilebilmesi için failin hileli hareketleri yaparken bilişim sistemlerini, dini duyguları, banka veya kredi kurumlarını araç olarak kullanmaması veya kendisini polis, savcı vb. bir kamu görevlisi olarak tanıtmaması gerekir. Çünkü bu fiillerin hileli hareket yapılırken kullanılması halinde TCK m.158’deki açık düzenleme nedeniyle nitelikli dolandırıcılık suçu oluşur.

Yargıtay uygulamasında göre basit dolandırıcılık suçu oluşturan fiillere bazı örnekler şu şekildedir:

  • Sanık A.’nın evli olduğu halde evli olduğunu söylemeden şikayetçiyi aldatarak şikayetçiden 13.000 TL’lik takı alması basit dolandırıcılık suçu oluşturur (Y15CD-K.2020/5049).

  • Sanığın mağduru arayarak “hesabıma yanlış para yattı, iade edilebilmesi için para yatırılması gerekiyor” diyerek mağdurdan toplam 990 TL para alarak geri ödememesi basit dolandırıcılık suçu oluşturur (Y15CD-K.2020/10723).

  • Kızkardeşinin kayıtlı olup olmadığını öğrenmek bahanesiyle mağdurun elindeki telefonu alarak rehbere baktıktan sonra “kız kardeşimi çağırmaya gidiyorum” diyerek olay yerinden ayrılarak geri dönmeyen sanığın fiili basit dolandırıcılık suçu teşkil eder (Y15CD-K.2020/10731).

  • Çin’den telefon getirttiğini mağdura söyleyen ancak söz konusu cep telefonlarını getirmeyen sanığın, şikayetçiye parasını iade etmemesi, şikayetçiyi uzun süre oyalaması ve sonrasında aralamalarına cevap vermemesi basit dolandırıcılık suçunu oluşturur (Y15CD-K.2020/10725).

  • Adres sorma bahanesiyle elindeki çakmağın altın olduğunu söyleyerek mağduru ikna eden ve çakmağı mağdura satan sanığın hareketleri, mağdurun kuyumcuya gitmesiyle çakmağın değersiz olduğunu öğrenmesi nedeniyle basit dolandırıcılık suçuna vücut verir (Y15CD-K.2020/10719).

  • Köye gelerek köydeki şikayetçilerden, köye çocukları sınava hazırlamak için öğretmen geleceğini beyan ederek kitap satıyormuş gibi sipariş kayıt formu düzenleyip peşinat adı altında şikayetçilerden para alan sanığın fiili basit dolandırıcılık suçu olarak nitelendirilmelidir (Y11CD-K.2022/15572).

  • Oto Galeri isimli iş yerini açıp, şikayetçilerin araçlarını satış bedellerinin cüzi bir kısmı peşin, geri kalan kısmı vadeli olarak satın alıp, satış yetkisi içerir vekaletnameler alan, daha sonra bu araçları üçüncü kişilere satan ve iş yerini kapatıp ortadan kaybolan sanığın fiil basit dolandırıcılık suçu teşkil eder (Y11CD-K.2023/4904).

  • Sanığın tüm tanıkların beyanları ile de doğrulandığı gibi basit bir borç isteme ile değil avukat olduğu ve evleneceği hilesini kullanarak paraları aldığı anlaşıldığından basit dolandırıcılık suçu oluşmuştur (Y11CD-K.2023/5498).

  • Tutuklu olarak yargılandığı Elmalı Ağır Ceza Mahkemesindeki dosyasında tahliyesini sağlayabileceği vaadiyle şikayetçiden para alan sanığın fiili basit dolandırıcılık suçu olarak değerlendirilmelidir (Y11CD-K.2023/1740).

  • Sanıkların olay günü şikayetçiyi cep telefonundan arayarak kendilerini polis ve savcı olarak tanıttıktan sonra katılana, onun adıyla PKK’ya yardım edildiğini, bu durumdan kurtulabilmesi için yardımcı olması gerektiğini söyledikleri, şiakyetçinin de söylenenlere inanarak bildirilen banka hesabına 167.000,00 TL’yi yatırdığı olayda sanık basit dolandırıcılık suçunun cezasıyla cezalandırılmalıdır (Y11CD-K.2023/5291). (Not: 24.11.2016 tarihli 6763 sayılı Kanun’un 14. maddesiyle yapılan değişiklikle bu tür eylemler TCK m.158/1-L gereği nitelikli dolandırıcılık suçu olarak kabul edilmektedir.)

Basit dolandırıcılık suçunun cezası, TCK m.157’ye göre, bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasıdır.

2. Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Unsurları ve Şartları (TCK m.158)

Nitelikli dolandırıcılık suçu, TCK’nın 158. maddesinde düzenlenmiştir. Nitelikli dolandırıcılık suçu, failin hileli hareketleri yaparken mağdurun güvenini kazanmak veya mağduru ikna etmek için birtakım araçlar kullanmasıyla vücut bulur. Nitelikli dolandırıcılık suçu, dolandırıcılık teşkil eden hileli hareketlerin şu şekillerde icra edilmesiyle söz konusu olur:

  • Dinin istismar edilmesi,

  • Kişinin içinde bulunduğu zor durumdan yararlanılması,

  • Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından faydalanılması,

  • Kamu kurum veya kuruluşlarının araç olarak kullanılması veya bu kurumların zararına işlenmesi,

  • Basın-yayın kuruluşlarının sağladığı kolaylıklardan yararlanarak işlenmesi,

  • Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması,

  • Ticari faaliyet sırasında işlenmesi,

  • Serbest meslek sahibinin mesleğine duyulan güveni kötüye kullanarak işlemesi,

  • Sigorta bedelini almak maksadıyla işlenmesi.

Nitelikli dolandırıcılık suçu ve cezası, 5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

TCK m.158

1) Dolandırıcılık suçunun;

a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle,

b) Kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle,

c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle,

d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle,

e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,

f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,

g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,

h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında,

i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle,

j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,

k) Sigorta bedelini almak maksadıyla,

l) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,

İşlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f), (j), (k) ve (l) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı dört yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz.

(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

(3) Bu madde ile 157 nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.

Nitelikli dolandırıcılık suçları aşağıda ayrı ayrı açıklanmıştır:

Dinin İstismar Edilmesi Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-a)

Din, bir inanç sistemi; dini inanç ise bir dine inanan ve o dine üye olan kişinin duyguları olarak tarif edilebilir. Nitelikli dolandırıcılık suçunun dinin istismar edilmesi suretiyle işlenebilmesi için dinin bir aldatma aracı olarak kullanılması gerekir. Dini kurallara tabi kişilerin önemsediği değerler, dini inanç ve duygular aldatma vesilesi olarak kötüye kullanılmalı, bu şekildeki hile ile haksız bir yarar da elde edilmelidir.

TCK’nın 158. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, dolandırıcılık suçunun dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi nitelikli hâl olarak kabul edilirken, dinin, dini inanç ve duyguların ya da başkaları için iyilik yapma hislerinin bir aldatma aracı olarak kullanılması aranmıştır. Önemli olan, dini inanç ve duyguların kötüye kullanılması suretiyle insanların aldatılması olup aldatma aracı olarak kullanılan din veya mezhebin hangi din veya mezhep olduğunun bir önemi bulunmamaktadır. Örneğin, fitre ya da zekat verileceğinden bahisle para toplanması, gerçekte cami yaptırma niyetinde olmayan bir kimsenin cami yaptıracağından veya yarım kalan camiyi bitireceğinden bahisle izinsiz olarak yardım toplaması ya da cemevi ya da kiliseye yardım duyurusuyla para istenmesi veya Hz. İsa’nın dünyaya dönüşünü sağlamak için altyapı oluşturmak üzere para toplanması, cenaze için Kur’an-ı Kerim okunacağı ve ardından zekat verileceğinden ya da söz konusu okumanın değerli bir ziynet eşyası üzerine yapılacağından bahisle yardım toplanması gibi durumlarda bir kısım dini inanç ve duyguların istismar edildiğinden söz edilebilecektir (CGK-K.2021/111).

“… Sanık hayali bir yaratıkla işbirliği yaptığını, kendisine verilen paranın Allah’a verildiğini, yabancı istihbarat birimlerinin peşinde olduğu gibi yalanlarla mağdurları aldattığından TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenen dini inanç ve duyguların İstismar edilmesi suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu meydana gelmiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - 2012/39544 karar).

Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanarak Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-b)

Maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere; kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlar, başkalarına güven duymaya en fazla ihtiyaç duyduğu anlardır. Kişinin örneğin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak aldatılması daha kolaydır. Bu nedenle, birinci fıkranın (b) bendinde, dolandırıcılık suçunun kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak kabul edilmiştir.

TCK 158/1 maddenin (b) bendinin uygulanabilmesi için, mağdurun içinde bulunduğu durumun dikkate alınması gerekmektedir. TCK’nun 158/1-b maddesinde yer alan “zor şartlar” ibaresi, suçun mağduru esas alınarak değerlendirilmeli, mağdurun zor şartlarda bulunup bulunmadığı, olaysal olarak ve subjektif olarak açıklanmalıdır. Bu nitelikteki olaylarda, sanığın hedefindeki mağdur, olayın koşullarına göre çaresizlik içinde bulunmakta, bu psikolojik baskı altında daha çok savunmasız kalmakta ve bu anlamda kendisine uzanacak bir yardım eline her zamankinden daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bu kapsamda; mağdurun veya bir yakınının bir trafik kazasına maruz kalması, değişik nedenlerle hastanede tedavi görürken kendisi veya bir yakını için acil ve yoğun bir yardıma ihtiyaç duyması, deprem felaketi sonrası ruhsal ve bedensel olarak muhtaç duruma düşmesi zor şart olarak değerlendirilebilecek örnekler arasında sayılabilir. Fakat, her trafik kazasında veya her hastalıkta kişinin zor şartlar altında olduğu kabul edilmemelidir. Söz konusu olayın meydana geldiği zaman dilimi, hastalığın veya yaralanmanın boyutu, olaya maruz kalan kişinin ekonomik ve sosyal durumu, olaydan etkilenme derecesi, olayın gelişim süreci, sanığın olaya müdahale tarzı ve zamanlaması gibi hususlar, anlık olarak kişinin zor durumda olup olmadığını belirlemede kriter olarak değerlendirilmelidir (CGK-K.2017/31).

Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanarak Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK m.158/1-c)

Mağdurun algılama yeteneği yaşlılık, sarhoşluk, akıl zayıflığı, akıl hastalığı nedenleriyle veya şok geçirdiği bir kaza anında zayıflamış olabilir. Aynı şekilde mağdurun yaş küçüklüğü nedeniyle algılama yeteneği zayıflamış olabilir. Mağdurun algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanılarak dolandırılması TCK 158/1-c’de düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu şartlarının gerçekleşmesine neden olur.

…Sanığın, suç tarihinde, daha önceden tanıdığı olan, algılama yeteneği zayıf ve %99 oranında özürlü olan mağdurun yanına gelerek, Selma isminde bir dul bayan olduğunu ve bu bayan ile kendisini evlendirebileceğini, bunun içinde yüzük almaları gerektiğini söyleyerek mağdurun inanmasını sağladıktan sonra, mağdur adına Bakanlık tarafından yatırılan özürlü maaşını PTT şubesinden çektirerek aldığı, sanığın bu surette hileli eylemlerle mağdurun algılama yeteneği zayıflığından faydalanarak haksız menfaat temin ettiği, sanığın tevil yollu ikrar içeren savunması, katılan, mağdur ve tanık beyanı, rapor, kamera kayıt görüntüleri ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşmuştur (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - Karar :2016/11042).

Kamu Kurum ve Kuruluşları Araç Yapılarak Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-d)

Dolandırıcılık suçu, bir kamu kurumu araç olarak kullanılarak işlenirse TCK 158/1-d maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu meydana gelir.

Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları kullanılarak, örneğin barolar, odalar, sendikalar araç olarak kullanılarak dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde de TCK 158/1-d uygulanır. Siyasi partiler, dernekler veya vakıflar araç olarak kullanılarak nitelikli dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde yine TCK 158/1-d maddesi uygulanır. Bu kurum veya kuruluşların araç olarak kullanılması, isimlerinin kullanılması şeklinde değil, bu kuruluş veya kurumlara ait basılı kağıt, evrak, tanıtım kartı, kıyafetler vb. maddi varlıklarının kullanılması şeklinde mümkündür. TCK 158/1-d fıkrasındaki suç, ancak söz konusu kurumların bu “maddi varlıkları” kullanılarak işlenebilir.

“…Sanık, mağdurun hesabından para çekmek için mağdura ait sahte nüfus cüzdanı ibraz etmiş, fotokopi çeken banka görevlisi şüphelenerek ilgili şubeden teyit aldığında nüfus cüzdanının sahte olduğu ortaya çıkmıştır. Sanık, resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçu nedeniyle cezalandırılmıştır. Hükmün, sanığın resmi evrakta sahtecilik suçu nedeniyle cezalandırılmasına ilişkin kısmı yerindedir. Ancak, banka veya kredi kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu nedeniyle TCK 158/1-f maddesi gereği sanığa verilen ceza yerinde değildir. Sanık, bankanın maddi varlıklarını değil, nüfus müdürlüğünün maddi varlığı olan nüfus cüzdanını kullanmıştır. Bu nedenle sanığın TCK 158/1-d maddesi gereği kamu kurum ve kuruluşlarının araç yapılarak nitelikli dolandırıcılık suçu nedeniyle cezalandırılması gerekir (Y15CD- K.2014/13241).

Sanıkların dolandırıcılık eylemini nüfus müdürlüğünün maddi varlığı olan sahte nüfus cüzdanı ve tapu müdürlüğünün maddi varlığı olan tapu belgesini kullanarak gerçekleştirmeleri karşısında, sanıkların eyleminin 158/1-d maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı madde ile hüküm kurulması (Y14. CD-K.2014/15973).

Kamu Kurum ve Kuruluşları Zararına Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-e)

Dolandırıcılık suçu işlenirken bazen kamu kurum ve kuruluşları araç olarak kullanılmamasına rağmen suçun neticesinde kamu zararı doğabilir. Nitelikli dolandırıcılık suçu, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak işlenirse TCK 158/1-e maddesi uygulanır.

Kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için fiilin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek maksadıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurumundan hakkı olmayan bir parayı almak ya da bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu şekildeki nitelikli dolandırıcılık suçu mağduru kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir.

TCK’nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir (Y15CD-2014/15897 K.).

“… Sanık sosyal güvenceden yararlanmak için kendisini gerçekte çalışmadığı bir işyerinde çalışıyormuş gibi göstermiş, ancak sosyal güvenlik kumununun (SGK) sağladığı sağlık hizmetinden yararlanmak için kuruma başvurmamıştır. Kurumun herhangi bir zararı oluşmadığından, sanık nitelikli dolandırıcılık suçundan değil özel evrakta sahtecilik suçundan cezalandırılmalıdır (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - 2015/149 karar).

Bilişim Sistemlerinin Kullanılması Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-f)

Bilişim sistemleri kullanılarak dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde fail TCK 158/1-f maddesi gereği cezalandırılır. Bilişim sistemlerinin kullanılması demek, bilgisayar, internet gibi araçların kullanılmasıdır. Örneğin, facebook, twitter vs. gibi sosyal medya araçları üzerinden mağdurun hileli davranışlarla aldatılması suretiyle para, kontör istenmesi gibi yöntemlerle haksız menfaat sağlanması bilişim sistemleri kullanılarak nitelikli dolandırıcılık suçunu teşkil eder.

Günümüzde bilişim sistemleri ile sesli-görüntülü haberleşme, elektronik imzanın kabulü, yeni ticari ilişkiler, internet bankacılığı hizmeti ile para transferleri ve bunlar gibi pek çok yenilik toplumsal hayata girmiş, bilişim gerek iş gerekse günlük hayatta vazgeçilemeyecek kadar önemli bir noktaya ulaşmış, bilişim teknolojileri daha hızlı ve ucuz bir nitelik arz etmesi nedeniyle, klasik yöntemlere nazaran daha fazla tercih edilir duruma gelmiştir. Bu sistemlerin güvenle kullanılması, aynı anda hızlı ve kolayca birçok kişiye ulaşılması ve diğer taraftaki failin kontrol imkanını azaltması nedeniyle nitelikli hal sayılmıştır. Bilişim sisteminin aldatılmasından söz edilemeyeceği için, ancak bu sistemin araç olarak kullanılarak bir insanın aldatılması yani dolandırılması halinde bu TCK 158/1-f gereği nitelikli dolandırıcılık suçu oluşacaktır. Aksi halde yani sisteme girilerek bir kişi aldatılmayıp sistemden yararlanılarak çıkar sağlanmışsa bilişim suçu veya bilişim sistemi kullanılmak suretiyle nitelikli hırsızlık suçunun oluşması sözkonusu olacaktır (CGK-K.2022/506).

“…Sanık, bir internet sitesi üzerinden araç satışı için ilan vermiş, mağdurun alıcı olarak araması üzerine önce kapora bedeli adı altında bir miktar parayı hesabına yatırtmış, daha sonra eşinin hastanede olması nedeniyle acil paraya ihtiyacı olduğunu söyleyerek mağdurdan tekrar para almış ancak daha sonra ortadan kaybolmuştur. Sanığın eylemi bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu teşkil etmektedir…(Yargıtay 15. Ceza Dairesi - 2012/31436 karar).

Banka veya Kredi Kurumunun Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-f)

Banka veya kredi kurumları ekonomik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bankacılık ve kredi kurumu faaliyetleri özel bir güven ilişkisi çerçevesinde yürüyen faaliyetlerdir. TCK md. 158/1-f maddesi, banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu cezalandırmaktadır.

Dolandırıcılık suçu için araç olarak kullanılan bankanın devlet bankası veya özel banka olması arasında hiçbir fark yoktur. Önemli olan bankanın kurumsal güvenilirliğinden yararlanarak dolandırıcılık suçunun işlenmesidir.

Nitelikli dolandırıcılık suçunun bu şeklinde, dikkat edilmesi gereken husus bankanın doğrudan araç olarak kullanılmasıdır. Yoksa failin hileli davranışları yaptıktan sonra bankayı sadece bir ödeme vasıtası olarak kullanması halinde dolandırıcılık suçu bu maddeye göre cezalandırılamaz. Örneğin, kendisini tanınan bir markanın satış temsilcisi olarak tanıtıp mağdura ucuz mal temin edeceğini söyleyerek aldatan şahsın banka hesabına para yatırılması halinde nitelikli dolandırıcılık suçu değil, TCK 157. Maddedeki basit dolandırıcılık suçu oluşur.

Failin aldatma teşkil eden eylemi işledikten sonra bankayı bir ödeme aracı olarak kullanması halinde banka veya kredi kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu oluşmaz. Örneğin, facebook, twitter, instagram vb. sosyal medya uygulamaları üzerinden ulaştığı mağdura “bana 1000 tl gönderirsen sana iphone telefon gönderirim” diyerek mağduru aldatan fail, mağduru ikna ettikten sonra, mağdurun parayı banka üzerinden kendisine göndermesini sağladığında banka veya kredi kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu oluşmaz. Çünkü, banka bir aldatma aracı olarak kullanılmamış, sadece ödeme aracı olarak kullanılmıştır.

Sanığın, gazeteye satış ilanı vererek, kendisini telefonla arayan katılandan, kapora adı altında banka hesabına havale yaptırmak suretiyle para almaktan ibaret eyleminde, bankanın sadece ödeme aracı olduğu, katılanın aldatılmasında etkisinin bulunmadığı cihetle eylemin, 5237 sayılı TCK’nin 157/1. maddesinde tarif edilen dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeden, yazılı şekilde 5237 sayılı TCK’nin 158/1-f maddesi ile hüküm kurularak fazla ceza tayini, bozma nedenidir (Y15CD-K.2014/361).

Başkasına ait banka veya kredi kartının haksız bir şekilde ele geçirilerek hesaplardan para çekilmesi nitelikli dolandırıcılık suçu değil, TCK 245. maddede düzenlenen Banka veya Kredi Kartının İzinsiz Kullanılması suçu oluşur.

Banka görevlisinin ihmali, kusuru veya görevi kapsamında uygulaması gereken prosedürü uygulamaması nedeniyle bir kredi açılması veya bankanın herhangi bir nedenle zarar görmesi halinde TCK m.158/1-f’deki nitelikli dolandırıcılık suçunun unsurları meydana gelmez:

Banka veya kredi kurumunun araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için kredi alan şahsın banka veya diğer kredi kuruluşu görevlisini hileyle kandırıması gerekir. Krediyi alan kişinin aldatıcı herhangi bir eylemi yoksa, sırf banka görevlisinin kendi görevini gereği gibi yerine getirmemesi sebebiyle bir kredi açılmışsa, nitelikli dolandırıcılık suçu oluşmaz. Sanık, suça konu karşılıksız çekleri kredinin teminatı olarak vermiştir. Sanık, çekleri kredi sözleşmesi imzalandıktan sonra bankaya teminat olarak vermişse nitelikli dolandırıcılık suçunun hile unsuru gerçekleşmediğinden beraatine karar verilmesi gerekir (Y15CD-K.2015/22518).

Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken, banka veya diğer kredi kurumlarının olağan faaliyetleri ya da bu faaliyetleri yürüten sujelerinden yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının mutad faaliyetleri nedeniyle ürettikleri maddi varlıklarının suçta araç olarak kullanılması gerekmektedir. Banka ve diğer kredi kurumlarının olağan faaliyet konuları 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 4. maddesinde sayılmış olup bunlara; mevduat kabul etmek, kredi vermek, çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası, alım satımı, kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi işlemlerini örnek göstermek mümkündür. Banka ve diğer kredi kurumlarının maddi varlıkları ise; bu kurumlara ait olan dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik belgesi, giriş kartı, banka cüzdanı, çek, kredi kartı gibi, ilgili kurumda etkin bir işlevi bulunan maddi varlıklardır. Kullanılan maddi varlığın belge niteliğinde bulunması şart olmayıp, belge niteliğinde olanların da özel belge vasfını taşıması ile resmi belge niteliğinde olması arasında bir fark bulunmamaktadır (YCGK-K.2014/434).

Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık (TCK 158/1-g)

Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi bu suç açısından bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Madde gerekçesinde; “‘Basın ve yayın yolu ile’ deyimine ilişkin tanım, sadece kitle iletişim araçlarını kapsayacak biçimde değiştirilmiştir. Tasarıdaki bireysel iletişimi de içine alacak şekilde ifade edilmiş olan tanımın oluşturduğu sakıncanın giderilmesi için, tanımda değişiklik yapılarak ‘kitle iletişim araçları’ ifadesine vurgu yapılmıştır.” açıklamalarına yer verilmiştir.

TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendindeki tanıma göre “basın ve yayın yolu ile” deyimi; yazılı, görsel, işitsel ve elektronik her türlü kitle iletişim aracıyla yapılan yayınları içermekte olup bireysel iletişim araçları bu kapsam dışında bırakılmıştır. Kitle iletişim araçları, kitlesel boyutta ileti dağıtabilen araçlar olup radyo, televizyon, gazete ve internet gibi araçlar en yaygın biçimde kullanılan kitle iletişim araçları arasında yer almaktadır. Basın ve yayın araçlarının aynı anda birçok kişiye ulaşması, toplumu yönlendirme ve bireyler arası etkileşimdeki önemli rolü göz önüne alındığında, suçun icrasını kolaylaştırdığı ve eylemin aldatacılık vasfını arttırdığı gözetilerek, dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi nitelikli hâl olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli hâlin uygulanabilmesi için, basın ve yayın araçlarının kullanılmış olması yeterli değildir. Basın ve yayın araçlarının kullanılmasının suçun işlenmesini kolaylaştırması, hileli hareketlerin gerçekleştirilmesi ve mağdurun aldatılmasında etkili olması gerekmektedir. Ayrıca suçun işlenmesinde basın ve yayın araçlarının kim tarafından kullanıldığı önemli değildir (CGK-K.2021/68).

TCK’nın 158/1-g maddesinde suçun; “Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle” işlenmesi nitelikli bir hâl olarak düzenlenmiştir. Bu nitelikli halin uygulanması için, basın ve yayın araçlarının dolandırıcılık suçunun işlenmesinde özel bir kolaylık sağlamış olması gerekir. Failin, yarar sağlamak için gerçek olmayan bir durumu basın organında haber ya da reklam olarak yayınlatması ve bunu mağduru aldatmada kullanması halinde basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmiş olacaktır. Suça konu somut olayda; eylemin gazeteye verilen ilan ile gerçekleşmesi ve tarafların biraraya gelmemelerini gözetmeden, TCK 158/1-g maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu yerine, basit dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması, bozma nedenidir (Y15CD-2021/1896).

Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan ya da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin, Kooperatif Yöneticilerinin Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-h)

TCK’nun 158. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin de kooperatifin faaliyeti kapsamında dolandırıcılık suçunu işlemeleri nitelikli hâl olarak öngörülmüştür. Bu suç, özgü bir suçtur. Bu suçu ancak, tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişiler ya da kooperatif yöneticileri işleyebilir. Bunların dışındakilerin bu suçu işleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Örneğin, esnafın veya tacir sıfatı, şirket yöneticisi ya da şirket adına hareket eden kişi özelliği bulunmayan gerçek kişiler, kooperatif denetçileri ve üyeleri bu suçu işleyemezler. Bu nitelikli hâlin oluşması için, failin tacir ya da şirket yöneticisi veya şirket adına hareket eden kimse olması yeterli değildir. Aynı zamanda aldatıcı nitelikteki eylemin, ticari faaliyetleri sırasında gerçekleştirilmiş olması gerekir (CGK-K.2021/110).

Şahıs işletmesi işleten kişinin ticari faaliyetleri nedeniyle icra ettiği hileli hareketler TCK 158/1-h kapsamında nitelikli dolandırıcılık suçu teşkil etmez. Çünkü, şahıs işletmesi ticari şirket niteliğinde olmadığı gibi şahıs işletmesi işleten kişi de tacir sayılamaz.

5237 sayılı TCK’nın 158/1-h maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için, öncelikle bir şirketin olması, failin ise o şirketin yöneticisi veya şirket adına hareket etmeye yetkili temsilcisi, şirket müdürü olması ve suçun, şirketin faaliyeti sırasında ve yine bu faaliyetle ilgili olarak üçüncü kişilere karşı işlenmesinin gerektiğinden hareketle, sanık savunmaları, tanık anlatımı, müşteki beyanları, Maslak Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün cevabi yazısı ve tüm dosya kapsamından, sanık …’ın işlettiği iş yerinin TCK’nin 158/1-h maddesi kapsamında ticari şirket olmayıp, şahıs işletmesi olması karşısında, sanıkların eylemlerinin TCK’nin 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı kabul edilmelidir (Y11CD-K.2022/265)

Serbest Meslek Sahibi Kişilerin İşlediği Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-i)

Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde, TCK 158/1-İ maddesinden düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu meydana gelir. Serbest meslek sahibi kişiler deyiminden kastedilen; avukat, doktor, muhasebeci, mühendis vb. meslek gruplarıdır. Örneğin, emlakçılar, galericiler, müteahhitler, tapu veya trafik ruhsat işlerini yapanlar serbest meslek sahibi kişiler olarak değerlendirilmemektedir.

5237 sayılı TCK’nin 158/1-i bendinde, serbest meslek sahibi kişiler tarafından mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi, halinin nitelikli dolandırıcılık hali olarak kabul edildiği, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 65/2 maddesinde, “serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır” şeklinde tanımlandığı, aynı Kanun’un 66. maddesi ise “serbest meslek faaliyetini mutat meslek halinde ifa edenler serbest meslek erbabıdır” denildiği, aynı Kanun’un 37. maddesinin 4. bendinde ise gayrimenkullerin alım, satım ve inşa işleriyle uğraşanların bu işlerinden doğan kazançlarının bu kanunun uygulanmasında ticari kazanç sayılacağı belirtildiği, yasada kendi nam ve hesabına mesleğin gerektirdiği etik kurallara uygun olarak çalışması gereken kişilerin toplumda kendilerine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçunu işlemeleri hali nitelikli dolandırıcılık olarak düzenlenmiş ise de, bu bendin uygulanabilmesi için failin serbest meslek mensubu olması ve dolandırıcılık suçunu da mesleği gereği kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle işlemesi gerekir (Y11CD-K.2021/6578).

Kredi Açılmasını Sağlamak Amacıyla Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-j)

Banka veya kredi kurumlarından kredi almak için belli prosedürlerin yerine getirilmesi gerekir. Kredi açılmasını sağlamak için bankalar müşteriden birçok evrak istemektedir. Kimlik ve adres bilgileri ile mali bilgiler hakkında bankaya doğru bilgi verilmesi gerekir. Kredi açılmasını sağlamak için mali durumu veya diğer bilgiler konusunda gerçek dışı evraklar düzenleyerek bankadan kredi çekilmesi halinde, TCK 158/1-j’de düzenlenen Kredi Açılmasını Sağlamak Amacıyla Nitelikli Dolandırıcılık Suçu meydana gelir.

Uygulamada sahte nüfus cüzdanı, ehliyet veya geçerli diğer kimlik belgelerinin önce sahte olarak üretildiği, daha sonra bu belgelerle kredi temini için bankalara başvurulduğu görülmektedir. Aynı şekilde bazı şirketler, yüksek miktarlarda kredi alabilmek için aktiflerinde mevcut olmayan malvarlığı değerlerine sahip olduklarına dair defter veya evrak tanzim etmekte, sahte bilançolar düzenleyerek kredi başvurusunda bulunmaktadır. Tüm bu haller TCK 158/1-j maddesinde düzenlenen suçun nitelikli halinin meydana gelmesine yol açar.

…Sanığın, katılan Ünal İbrahim Ölmez’e ait nüfus cüzdanı üzerine kendisine ait fotoğrafı yapıştırmak suretiyle, 11/06/2013 tarihinde ING Bank Karşıyaka Bostanlı şubesine müracaat edip 20.000 TL tüketici kredisi talebinde bulunduğu, bankanın müracaatı kabul etmesi üzerine, katılan adına düzenlenmiş tüketici kredisi kullanım sözleşmesi, başvuru formu ve ekli belgeleri imzalayarak krediyi çektiği, ayrıca bu kredi sözleşmesine istinaden açılan hesapla ilişkili olarak yine katılan adına kredi kartı talebinde bulunduğu, düzenlenen kredi kartının katılanın MERNİS adresine gönderilmesi üzerine katılanın olaydan haberdar olduğu anlaşılmakla; sanığın eyleminin TCK’nın 158/1-j maddesinde düzenlenen tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.” (Y15CD-K.2017/11558).

Sigorta Bedelini Almak Amacıyla Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-k)

Sigorta şirketleri belli risklerin gerçekleşmesi halinde sigorta poliçesi nedeniyle hak sahibi olan şahıslara ödeme yapan kuruluşlardır. Hak sahibi olduğunu iddia ederek sigorta şirketinden sigorta bedelini hileli davranışlar ve belgelerle sigorta bedelini almak amacıyla hareket eden kişi, TCK 158/1-k maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçu işlemiş olur.

Kanun koyucu hangi tür sigorta olursa olsun, ayrım yapmadan sigorta bedelinin alınması amacıyla dolandırıcılık yapılmasını nitelikli hal olarak kabul etmiştir. Bu nitelikli hâlin uygulanması için, sigorta şirketine hakkı olmayan bedeli almak için bir başvuru yapılmış olması ve hakkı olmayan bir sigorta bedelinin kısmen veya tamamen alınmış olması gerekir. Aksi halde sigorta bedelini almak için şirkete başvuruncaya kadar yapılan hareketler icrai hareket olmayıp, hazırlık hareketi niteliğinde olduğundan sigorta bedelini almak maksadıyla dolandırıcılık suçu oluşmayacaktır (YCGK-K.2020/506).

Hemen belirtelim ki; sigorta bedelini almak amacıyla nitelikli dolandırıcılık suçunun faili sadece “sigorta ettiren” olmak zorunda değildir. Sigorta eden şirketten haksız yarar sağlamak isteyen “herkes” bu suçun faili olabilir. Örneğin; ortada bir trafik kazası olmadığı halde, trafik kazası tutanağı düzenleyerek sigorta şirketinden maddi zarar teminatını almaya çalışan üçüncü kişi de sigorta bedelini almak amacıyla nitelikli dolandırıcılık suçu işlemiş olur.

“… Sanık, trafik kazası yaptığı gerekçesiyle olay mahaline polis çağırmış, polis trafik kazasının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda şüphe duyduğu için trafik kazası tespit tutanağı tutmamıştır. Sanık, bunun üzerine kasko şirketine aynı içerikli beyanda bulunarak hasarı talep etmiş ve hasar bedeli kendisine ödenmiştir. Polisin trafik kazasının şüpheli olduğunu beyan ederek trafik kazası tespit tutanağı düzenlememesi, sanığın tek başına sigorta bedelini almak maksadıyla nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğini ispatlamaz…” (YCGK-K.2015/42).

Kamu Görevlisi, Banka, Sigorta veya Kredi Kurumları ile İrtibatı Olduğunu Söyleyerek Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/1-L)

Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle işlediği fiiller nitelikli dolandırıcılık suçu olarak kabul edilmektedir. Örneğin; telefon dolandırıcılığı olarak bilinen, kişinin kendisini emniyet, jandarma, mit veya savcılık görevlisi olarak tanıtarak menfaat temin ettiği tüm haller bu fıkra kapsamında cezalandırılmaktadır.

TCK md.158/1-l hükümleri, 6763 sayılı kanun ile nitelikli dolandırıcılık suçunun bir unsuru haline gelmiş olup, 24.11.2016 tarihinden itibaren işlenen fiillere uygulanacaktır.

…Sanığın şikayetçiyi telefon ile arayarak kendisini polis memuru olarak tanıttığı ve telefonu “savcı bey” diyerek birisine verdiği, arkadan telsiz seslerinin geldiği, şikayetçiye “sizin telefon numarasına 28-29 tane telefon açılmış sizi dolandırıyorlar, bu hatları kullanan şahısları yakalamamız için size vereceğim hesap numaralarına para yatırın, parayı çekerken şahısları yakalayacağız” dediği, şikayetçinin de 15.925 TL ve 15.800 TL’yi sanığın adına olan hesap numarasına yatırdığı, paranın sanık tarafından çekildiği iddia olunan olayda; kişinin kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumu çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle” dolandırıcılık suçunun, 02.12.2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 14. maddesi ile TCK’nın 158. maddesine “l” bendi olarak eklenmiş olması, 5235 sayılı Kanunun 11. maddesi gereğince bu maddede yazılı suçlarla ilgili davaya bakma görevinin asliye ceza mahkemesine ait olmayıp üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait ve bu düzenlemenin sanık lehine olması karşısında, görevsizlik kararı verilmesi gerekir.” (Y23CD-K:2016/11250).

Kişinin kendisini kamu görevlisi olarak tanıtması, banka veya kredi kurumu çalışanı olarak göstermesi ya da bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi muhatabın kendisinden talep edilen hususu ciddi bir şekilde sorgulamasının önüne geçmekte, olayın inandırıcılığını artırmaktadır. Böylelikle dolandırıcılık kamu görevlilerine, sigorta veya kredi kurumlarına olan güvenin istismarı suretiyle kolaylıkla işlenmiş olmaktadır. Kanun koyucu bu suiistimali önleyebilmek ve bu tür dolandırıcılıkla etkin bir şekilde mücadele edebilmek için bu nitelikli hali ihdas etmiştir (Mahmut Koca/İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, … Yayınevi, 7. Baskı, … 2020, s. 755.).

Bu nitelikli hâl iki şekilde oluşabilir: Birincisi failin, mağdurda güven oluşturmak için gerçekte sahip olmadığı belli bir sıfatı kullanmasıdır. İkincisi ise failin maddede sayılan kurum ve kuruluşlarla ilişkisi olduğunu söylemesidir.

Suçun ilk işleniş biçiminde fail, gerçekte sahip olmadığı bir sıfata sahip olduğunu iddia eder ve buna göre davranır. Bu nedenle fail, gerçek bir kamu görevlisi, banka çalışanı, sigorta şirketi elemanı veya bir kredi kurumu çalışanı olamaz. Fail, bu sıfatı taşımayan biri olmalıdır.

İkinci işleniş biçiminde ise; failin, sahip olmadığı sıfatları kullanmasına, kendisinin polis, savcı, sigortacı veya zabıta olduğunu iddia etmesine gerek yoktur. Kamu kurumlarıyla, bankalarla, sigorta veya kredi kurumlarıyla ilişkili olduğunu iddia etmesi yeterlidir. Bu ilişkinin nasıl bir ilişki olduğu konusunda kanunda herhangi bir sınırlama getirilmemiştir (CGK-K.2023/176).

Kamu Görevlileriyle İlişkisi Olduğundan Bahisle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu (TCK 158/2)

Failin, kamu görevlileri ile ilişkisinin olduğunu, kamu görevlileri nezdinde hatırı sayıldığını söyleyerek, belli bir işi gördürmek vaadiyle yapacağı aracılık karşılığında kamu görevlisine verilmek üzere, para veya başkaca menfaat sağlaması halinde bu fıkradaki nitelikli dolandırıcılık suçu oluşur. Failin bahsettiği kamu görevlisinin mevcut olup olmadığı veya fail tarafından yapılacağı vaad edilen işi yapmaya yetkili olup olmadığının hiçbir önemi yoktur. Kamu görevlisinin taraflarca bilinen veya tanınan biri olması da şart değildir, kamu görevlisinin makam olarak belirlenebilir olması yeterlidir. Örneğin, “X ilçesinin kaymakamını tanıyorum” veya “Bakırköy başsavcısı yakınımdır” şeklindeki beyanlarla belli bir işi gördüreceğini söyleyen fail TCK md.158/2 çerçevesinde cezalandırılır.

Failin, genel olarak memurları, hakimleri, savcıları tanıdığını söyleyerek menfaat temin etmesi halinde; TCK md.158/2’de düzenlenen “kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle nitelikli dolandırıcılık suçu” değil, TCK md.157’deki basit dolandırıcılık suçu meydana gelir.

Fail, kamu görevlisi olmadığı halde, bizzat kendisinin memur olduğunu söyleyerek menfaat temin etmişse; eylemi TCK md.158/2’deki nitelikli dolandırıcılık değil, TCK md.157’deki basit dolandırıcılık olarak nitelendirilmelidir.

Hukuki İlişkiye Dayanan Alacağı Tahsil Amacıyla Dolandırıcılık Suçu (TCK m.159)

Hukuki ilişkiye dayanan herhangi bir alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde suçun takibi şikayete bağlıdır. Bu maddenin uygulanabilmesi için öncelikle ortada geçerli bir hukuki ilişki olmalıdır. Mağdurun iradesi hile yoluyla aldatılarak birtakım hukuki işlemler yapılması, örneğin sözleşmeler düzenlenmesi, tek başına mağdur ile fail arasında bir hukuki ilişki olduğunu göstermez. Hukuki ilişki tarafların özgür iradesiyle ve dolandırıcılık teşkil eden fiilden önce kurulmuş olmalıdır.

Mağdurun bu fiil nedeniyle şikayetçi olması halinde, faile 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası verilir. Bu maddedeki cezalar seçimliktir, yani mahkeme ya hapis cezası vermeli ya da adli para cezası vermelidir. Suçu işleyen kişiye her iki cezanın aynı anda verilmesi mümkün değildir.

…Sanığın aşamalarda değişmeyen ifadesinde, yaptıkları iş nedeniyle katılandan alacağı olduğunu savunması, katılanın ise sanıkla ortak iş yaptıklarını ancak herhangi bir borcu olmadığını belirtmesi, tanıkların da tarafların ortak iş yaptıklarını beyan etmeleri karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, alacak iddiaları ile ilgili olarak sanığın ve katılanın birbirlerine karşı açmış oldukları hukuk davalarının olup olmadığının taraflara sorularak tespit edilmesi, sanığın alacağı olduğu yönündeki iddiasını doğrular mahiyette belge ve kayıtların bulunup bulunmadığının araştırılması, gerekli görüldüğü takdirde toplanan delillerle dosyanın bilirkişiye tevdiinin sağlanarak sanığın katılandan icra takibine konu ettiği tutarda alacağının olup olmadığının kesin olarak tespitinden sonra eylemin TCK’nın 159. maddesi kapsamında bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık suçu oluşturup oluşturmadığının tartışılmaması bozma nedenidir.” (Y11CD-K:2017/1907).

Dolandırıcılık Suçuna Teşebbüs

Ceza hukukunda suça teşebbüs, işlenmesi amaçlanan bir suçun kanunda yazılı icra hareketlerine başladıktan sonra failin iradesi dışındaki sebeplerden dolayı suçun tamamlanamamasıdır (TCK md.35). Basit veya nitelikli dolandırıcılık suçunun teşebbüs aşamasında kalması mümkündür. Dolandırıcılık suçu kastıyla işlenen fiilin icra hareketlerinin yarıda kalması ya da icra hareketleri tamamlanmasına rağmen sonucun meydana gelmemesi failin iradesi dışındaki engel nedenlerden ileri geliyorsa suç teşebbüs aşamasında kalmış olur. Basit veya nitelikli dolandırıcılık suçunun teşebbüs aşamasında kalması halinde, faile verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir (TCK m.35/2).

Failin hileli hareketleri gerçekleştirmesine rağmen mağdurun zarara uğramaması halinde, fail dolandırıcılığa teşebbüs hükümleri gereği cezalandırılacaktır. Failin dolandırıcılık suçuna teşebbüs hükümleri gereği cezalandırılabilmesi için suçun icra hareketlerine başlaması gerekir. Dolandırıcılık suçunun icra hareketlerine başlamadan henüz hazırlık hareketi aşamasında failin yakalanması halinde suç oluşmaz.

Örneğin, mağdura sahte bir çek vererek alışveriş yapmaya çalışan failin verdiği çeki bankaya soran mağdurun çekin sahte olduğunu anlayınca alışveriş yapmaktan vazgeçtiği bir olayda; fail mağdura çeki vererek icra hareketlerine başlamıştır, çekin sahte olduğu anlaşılınca dolandırıcılık suçu teşebbüs aşamasında kalmıştır.

Dolandırıcılık Suçunun Cezası

Basit Dolandırıcılık Suçunun Cezası (TCK m.157)

Basit dolandırıcılık suçunun cezası TCK md.157’de düzenlenmiştir. Buna göre, basit dolandırıcılık suçunda fail 1 yıldan 5 yıla hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır. Madde metninde hapis cezası ve adli para cezası birlikte aynı yaptırımın birer parçası olarak düzenlenmiştir. Yani faile hem hapis cezası hem de adli para cezası aynı anda verilecektir. Faile verilecek adli para cezasının miktarı meydana gelen zararın büyüklüğüne göre belirlenecektir.

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Cezası (TCK m.158)

  1. 24.11.2016 tarihinden önce işlenen nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası, 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezasıdır.

  2. Nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası 6763 sayılı kanun ile arttırılarak TCK md. 158’de yeniden düzenlenmiştir. Buna göre nitelikli dolandırıcılık suçu işleyen fail, 3 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

  3. Aşağıdaki hallerde, nitelikli dolandırıcılık suçu cezası alt sınırı 4 yıldan, adli para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz:

  • Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak,
  • Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle,
  • Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle,
  • Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla,
  • Sigorta bedelini almak maksadıyla,
  • Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle
  • Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle.

Dolandırıcılık suçundan adli para cezasına karar verilirken, TCK’nun 158. maddesinin birinci fıkrası uyarınca hükmolunan gün karşılığı para cezası, şartların varlığı halinde takdiri indirim uygulaması da yapıldıktan sonra aynı Kanunun 52. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilecek, ulaşılan cezanın suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olması durumunda adli para cezası, anılan Kanunun 158. maddenin birinci fıkrasının son cümlesi uyarınca suçtan elde edilen menfaatin iki katına çıkarılacaktır (YCGK-K.2013/51).

Nitelikli dolandırıcılık suçu, sanığın ağır ceza mahkemesinde yargılanmasını gerektirdiğinden savunmanın bir ceza avukatı ile birlikte yapılması gerekir.

Dolandırıcılık Suçunda Cezayı Arttıran Haller (TCK m.158/3)

24.11.2016 tarihli ve 6763 sayılı kanun ile dolandırıcılık suçunun basit ve nitelikli halleri uygulanarak verilen cezalar belli koşulların gerçekleşmesi halinde, ayrıca arttırılacaktır. Hemen belitelim ki, ağırlaştırılmış ceza hükümleri 24.11.2016 tarihinden itibaren işlenen dolandırıcılık suçlarına uygulanacaktır.

TCK md.158’deki nitelikli dolandırıcılık ile TCK md.157’deki basit dolandırıcılık suçlarının, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır. Buna göre;

  • Üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenen dolandırıcılık suçlarında;

    • TCK md.157’de düzenlenen basit dolandırıcılık suçunun cezası, 1,5 yıldan 7,5 yıla kadar hapis cezası 7.500 güne kadar adli para cezasıdır.
    • TCK md. 158/1-a,b,c,d,g,h,i fıkralarında ve TCK md.158/2 düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası, 4,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası ve 7,500 güne kadar hapis cezasıdır.
  • Üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte, aşağıdaki şekillerde işlenen nitelikli dolandırıcılık suçu cezasının alt sınırı 6 yıldan az olamaz:

    • Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak (158/1-e),
    • Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle (158/1-f),
    • Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle (158/1-f),
    • Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla (158/1-j),
    • Sigorta bedelini almak maksadıyla (158/1-k),
    • Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle ((158/1-L).
  • Suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen dolandırıcılık suçlarında;

    • TCK md.157’de düzenlenen basit dolandırıcılık suçunun cezası, 2 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası 10.000 güne kadar adli para cezasıdır.
    • TCK md. 158/a,b,c,d,g,h,i fıkralarında düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunun cezası, 6 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası ve 10.000 güne kadar hapis cezasıdır.
  • Suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde aşağıdaki şekillerde işlenen nitelikli dolandırıcılık suçu cezasının alt sınırı 8 yıldan az olamaz:

    • Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak (158/1-e),
    • Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle (158/1-f),
    • Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle (158/1-f),
    • Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla (158/1-j),
    • Sigorta bedelini almak maksadıyla (158/1-k),
    • Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle ((158/1-L).

Dolandırıcılık Suçu ve Etkin Pişmanlık Ceza İndirimi

Etkin pişmanlık, failin işlediği bir suç nedeniyle pişman olması, suçun etkilerini ortadan kaldırmaya çalışması, örneğin oluşan zararı gidererek mağduriyeti azaltması olarak tarif edilebilir. Dolandırıcılık suçu da etkin pişmanlık nedeniyle ceza indirimi yapılabilecek bir malvarlığı suçudur.

Failin dava açılmadan önce, yani soruşturma aşamasında mağdurun zararını gidermesi halinde faile verilecek cezanın 2/3’ü kadarı indirilebilir. Zararın dava açıldıktan sonra, yani kovuşturma aşamasında hüküm verilmeden önce karşılanması halinde faile verilecek cezanın 1/2’si indirilebilir.

Dolandırıcılık suçu nedeniyle oluşan zarar, suçun konusu olan şeyin aynen mağdura geri verilmesi veya bedelinin ödenmesi suretiyle giderilebilir.

Dolandırıcılık suçu nedeniyle etkin pişmanlık hükümleri gereği ceza indiriminden suça yardım eden veya azmettiren de yararlanabilir.

Dolandırıcılık Suçu ile Resmi veya Özel Evrakta Sahtecilik Suçunun Birlikte İşlenmesi

Özel evrakta sahtecilik suçu, basit veya nitelikli dolandırıcılık suçu ile birlikte işlenebilecek suçlardandır.

Resmi evrakta sahtecilik suçu ise ancak nitelikli dolandırıcılık suçu ile birlikte işlenebilecek suçlardandır.

İster resmi evrakta sahtecilik suçu olsun isterse özel evrakta sahtecilik suçu olsun, bu suçlar dolandırıcılık suçu ile birlikte işlendiğinde, failin işlediği fiil tek olsa bile faile her bir suçtan ayrı ayrı ceza verilir. Örneğin, sahte bir nüfus cüzdanı veya ehliyet kullanarak başkasına ait bir gayrimenkulü alıcıyı da kandırarak hukuka aykırı bir şekilde tapu müdürlüğünde devreden kişi, hem resmi evrakta sahtecilik suçundan hem de nitelikli dolandırıcılık suçundan cezalandırılır. Bu kanuni düzenleme, “Non Bis İdem” ilkesinin önemli istisnalarından biridir.

Cezanın Ertelenmesi, Adli Para Cezasına Çevrilmesi veya HAGB

Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Basit dolandırıcılık suçunun hapis cezası, belli koşullarda adli para cezasına çevrilebilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Basit veya nitelikli dolandırıcılık suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb) kararı verilmesi mümkündür.

Cezanın ertelenmesi, hükmedilen hapis cezasının cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi, sanığın belirlenen denetim süresini sosyal hayat içerisinde iyi halli geçirmesi halinde cezasının infaz edilmiş sayılmasını sağlayan bir bireyselleştirme kurumudur. Dolandırıcılık suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür.

Basit ve Nitelikli Dolandırıcılık Suçu Yargıtay Kararları


Basit Dolandırıcılık ve Zincirleme Suç Hükümleri

Sanığın, şikayetçinin yanına gelerek aracını nakliye için tuttuğu, şikayetçinin güvenini kazandıktan sonra, şikayetçiye “malzeme alacağım adamlara ulaşamadım, üzerinde ne kadar para varsa ver, ben sana dolar olarak öderim” dediği, bunun üzerine şikayetçinin cebinde bulunan 270 TL’yi sanığa verdiği, ardından şikayetçiden bir yeri aramak için cep telefonunu aldığı ve kaçarken yakalandığı anlaşılmıştır. Sanık, müştekinin hem cep telefonunu hem de parasını hileli davranışlarla almıştır. Sanık tek suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla eylem gerçekleştirmiştir. Bu nedenle, TCK md. 157/1 gereği dolandırıcılık suçundan verilecek ceza, zincirleme suç hükümleri gereği TCK md. 43/1’e göre arttırılmalıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi – Karar No: 2014/15879).

Dolandırıcılık Suçunda Zincirleme Suç Hükümlerinin Uygulama Şartları

5237 sayılı TCY’nın “dolandırıcılık” başlıklı 157. maddesi;”Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir” şeklinde düzenlenmiştir.Malvarlığının yanında irade özgürlüğünün de korunduğu dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için;

1)Fail tarafından hileli davranışlar yapılmalıdır. Mağdurun inceleme eğilimini etkisiz kılacak nitelikte bir takım davranışlarda bulunulmalıdır.

2)Fail tarafından yapılan hileli davranışlar bir kimseyi aldatabilecek nitelikte olmalıdır.

3)Mağdurun veya başkasının zararına, kendisi veya başkası lehine haksız bir yarar sağlanmalıdır. Fail kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla bilerek ve isteyerek hileli davranışlar yapmalı, verilen zarar ile sanığın eylemi arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır. Zarar, nesnel kişisel ölçüler göz önünde bulundurularak belirlenecek ekonomik zarardır.Madde gerekçesinde de vurgulandığı üzere, aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyiniyet ve güven bozulmaktadır. Bu suretle kişinin irade serbestisi etkilenmekte ve irade özgürlüğü ihlâl edilmektedir.

Bu aşamada “hileli davranışlar” kavramının incelenmesinde yarar bulunmaktadır. Hile, maddi olmayan yollarla karşısındakini aldatan, yanılgıya düşüren, düzen, dolap oyun, entrika vb. her türlü eylemdir. Bu eylemler bir gösteriş biçiminde olabileceği gibi, gizli davranışlar olarak da ortaya çıkabilir. Gösterişte, fail sahip bulunmadığı olanaklara ve sıfata sahip olduğunu bildirmekte, gizli davranışta ise kendi durum veya sıfatını gizlemektedir. Ancak sadece yalan söylemek, dolandırıcılık suçunun hile unsurunun gerçekleşmesi bakımından yeterli değildir. Yasa koyucu yalanı belirli bir takım şekiller altında yapıldığı ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunduğu hallerde cezalandırmaktadır. Böyle olunca hukuki işlemlerde, sözleşmelerde bir kişi mücerret yalan söyleyerek diğerini aldatmış bulunuyorsa bu basit şekildeki aldatma, dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmez.Yapılan yalan açıklamaların dolandırıcılık suçunun hileli davranış unsurunu oluşturabilmesi için, bu açıklamaların doğruluğunu kabul ettirebilecek, böylece muhatabın inceleme eğilimini etkisiz bırakabilecek yoğunluk ve güçte olması ve gerektiğinde yalana bir takım dış hareketlerin eklenmiş bulunması gerekir.

Dolandırıcılık suçunda hileli davranışın ancak bu şekilde gerçekleşmiş sayılacağını kabul eden bu görüşe “sahneye koyma” (mise en scene) teorisi adı verilmektedir. O halde dolandırıcılık suçunun unsurunu oluşturan hileli davranış şu şekilde tanımlamak mümkündür. Olaylara ilişkin yalan açıklamaların ve sarfedilen sözlerin doğruluğunu kuvvetlendirecek ve böylece muhatabın inceleme eğilimini etkileyebilecek yoğunluk ve güçte olması ve bu bakımdan gerektiğinde bir takım dış hareketler ekleyerek veya böylece var olan halden ve koşullardan yararlanarak, almayacağı bir kararı bir kimseye verdirtmek suretiyle onu aldatması, bu suretle başkasının zihin, fikir ve eylemlerinde bir hata meydana getirmesidir. Böylece dolandırılanın iradesi fesada uğratılmakta, sakatlanmaktadır.

5237 sayılı TCY’nın 43/1. maddesinde bulunan, “değişik zamanlarda” ifadesinin açıklığı karşısında öğretide de, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda görüş birliği bulunmaktadır. Zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, suçların mutlaka değişik zamanlarda işlenmesi gereklidir ki, bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu halde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus TCY’nın 61.maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde gözönüne alınabilecektir.Burada “aynı zaman” ve “değişik zaman” kavramları üzerinde de durulmalıdır. Yasada bu konuda bir açıklık bulunmadığından ve önceden kesin saptamaların yapılması da olanaklı olmadığından, bu husus her somut olayın özelliği gözönüne alınarak değerlendirilmeli ve eylemlerin “değişik zamanlarda” işlenip işlenmediği belirlenmelidir.

Dolandırıcılık suçlarında zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçun temel şekli veya nitelikli hallerinin değişik zamanda en az iki kez işlenmesi gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle kanunda suç olarak tanımlanmış eylem değişik zamanlarda en az iki kez gerçekleştirilmelidir. Suçun unsuru olan veya ilk hareketin devamı niteliğindeki hareketler nedeniyle zincirleme suç hükümleri uygulanamayacağı gibi, ilk suç tamamlandıktan sonra yapılan ve tek başına suçun tüm unsurlarını üzerinde taşımayan eylemler nedeniyle de zincirleme suç hükümleri uygulanmayacaktır. Dolandırıcılık suçunda fail tarafından yapılan hileli davranışlar suçun unsurudur. Aynı zamanda hileli davranışların mağduru aldatıcı nitelikte olması gerekmektedir. Fail, yaptığı hileli davranışlarla mağduru aldatılıp, iradesini fesada uğratarak mağdurun gerçekte yapmak istemediği hareketleri yapmasını sağlayarak haksız yarar sağlamaktadır.

Dolandırıcılık suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için dolandırıcılık suçunun temel şekli veya nitelikli hallerinin değişik zamanlarda en iki kez gerçekleşmesi gerekmektedir. Yasadaki suç tanımına uygun en az iki dolandırıcılık eyleminin fail tarafından işlenmesi, her iki eylemin birbirinden bağımsız olarak ayrı ayrı dolandırıcılık suçunu oluşturması, diğer bir ifade ile tüm unsurlarıyla en az iki dolandırıcılık suçunun fail tarafından işlenmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla failin aynı mağdura karşı değişik zamanlarda birden fazla dolandırıcılık suçunu işlemesi ve bu eylemlerini aynı suç işleme kararı altında gerçekleştirmesi durumunda ancak zincirleme suç hükümleri uygulanabilir. Aksi halde zincirleme suç hükümlerinin uygulanması olanaklı değildir. Fail ile dolandırıcılık suçunun mağduru arasında devam eden ilişkide birden fazla haksız yarar sağlanması dolandırıcılık suçunun birden fazla işlendiği anlamına gelmemektedir.

Failin aynı hileli davranışlarla ya da önceki davranışların devamı niteliğinde olan ancak tek başına dolandırıcılık suçunun oluşumuna yetmeyen fiillerle mağdurdan birden fazla haksız yarar elde etmesi durumunda fail tek bir dolandırıcılık suçundan cezalandırılacaktır.

Sanığın ilk haksız yararları elde ettikten sonra yeni bir hileli davranışa yönelmeden, katılanlardan telefonla rapor ve elbise paralarından geriye kalan kısımlarını istemesi hileli davranış niteliğinde olmayıp, sanığın katılanlarla yapmış olduğu telefon görüşmeleri de tek başına aldatıcı nitelikte değildir. Esasen, sanığın kendisini dernek çalışanı olarak tanıtıp, derneğin yaka kartını boynuna takarak sosyal inceleme raporu hazırlıyor görüntüsü altında ve dernekten katılanlara yardım edileceğine ilişkin hileli davranışlarını sahneye koymadan katılanlardan rapor ve elbise parası adı altında para istemesi durumunda bu isteğin kabul görmeyeceği tartışmasızdır. Diğer bir ifadeyle sanığın en baştaki hileli davranışları olmasa sonradan yapılan telefon görüşmelerinde basit yalandan ibaret sözlerden hareketle katılanların para göndermeleri söz konusu olmayacaktır. Bu durumda da ilk dolandırıcılık suçundan bağımsız bir dolandırıcılık suçunun oluşmadığı ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanmayacağının kabulü gerekmektedir. (YCGK -Karar:2012/249).

Banka veya Bilişim Sistemlerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık

Sanığın, katılan adına sahte ödeme talimatı oluşturup, bu sahte talimatla kendi hesabına para havalesi göndermesi eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenen banka veya bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin suç vasfında hataya düşülerek “basit dolandırıcılık” suçundan hüküm kurulması, bozma nedenidir (Y15CD-Karar : 2019/3596).

Kamu Kurumunda Memur Tanıdığını Beyan Ederek Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır. Keza, failin, belli bir memur yanında hatırı sayıldığından söz etmeksizin kendisini Kamu kurumunda görevli (müfettiş, genel müdür vb.)olarak tanıtıp müştekinin tayinini yaptırabileceğini söylemesi halinde eylemi, basit dolandırıcılık suçunu oluşturacaktır. Kamu görevlisine gerçekten ve onun bilgisi içinde çıkar sağlanmış ise eylem rüşvet suçunu oluşturacaktır. Sanığın kendisini eski kaymakam olarak tanıtıp devlet kademesinde tanıdıkları olduğu ve bitiremeyeceği iş olmadığını belirterek şikayetçinin işini Belediye’den çözeceği vaadiyle peyderpey toplam 67.500.00 TL para alarak menfaat temin ettiği iddia edilen olayda, belli bir kamu görevlisi yanında hatırı sayıldığı veya ilişkisi olduğundan bahsetmeksizin kendisini Kaymakam olarak tanıtmasında fiilin 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden unsurları yönünden oluşmayan aynı Kanun’un 158/2. madde ve fıkrası uyarınca nitelikli dolandırıcılık suçu ile mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar: 2014/15729).

  • 5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 2. fıkrasındaki nitelikli dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için suç failinin ismen söylemese bile kimden söz edildiğini karşı tarafın anlayacağı şekilde makamı, rütbesi, ünvanı ve lakabını söylediği kamu görevlilerini tanıdığını hatırının sayıldığını, işini yaptıracağını söyleyerek mağduru kandırması gerektiği somut olayda, sanıkların isim belirtmeksizin, belli bir kamu görevlisi yanında hatırı sayıldıklarından ve ilişkisi olduklarından bahsetmeksizin belediye görevlileriyle ilişkilerinin iyi olduğunu, belediyeye ait dükkanın kiralamasında kendisine yardımcı olabileceklerini beyan edip müştekiden haksız çıkar sağladıklarının iddia ve kabul olunması karşısında, fiilin 5237 sayılı TCK’nın 157. maddesi kapsamında basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden unsurları yönünden oluşmayan aynı Kanunun 158/2 madde ve fıkrası uyarınca nitelikli dolandırıcılık suçu ile mahkumiyetlerine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar: 2014/12458).

  • Somut olayda ise sanığın, belli bir kamu görevlisi yanında hatırı sayıldığından ve ilişkisi olduğundan bahsetmeksizin, sadece Jandarmayı bağlayacağından bahisle, para vermesini söyleyerek haksız çıkar sağlamış olması karşısında, sanığın eyleminin 5327 sayılı TCK’nın 157/1. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeyerek, suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle TCK’nın 158/2 maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - Karar: 2015/6377).

  • İşe yerleştirme konusunun görüşülmesi üzerine sanığın İzelman’da tanıdıkları olduğundan bahisle şoför olarak yerleştirebileceğini söyleyip, 10.000’er TL karşılığı anlaştıkları, bu görüşmeden bir hafta kadar sonra her iki katılanın da 1000’er TL sanığa verdikleri, sanığın katılanlara işin süre alacağını, Mart ayına kadar beklemelerini söylediği, ancak hiçbir gelişme olmadığı, bu şekilde sanığın katılanları kamu kurumunda tanıdıkları olduğundan dolayı onları işe aldıracağından bahisle aldatarak nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; sanığın, belli bir kamu görevlisini tanıdığından bahsetmeksizin sadece tanıdıkları olduğunu belirterek haksız menfaat temin etmiş olması karşısında, müşteki sayısınca ayrı ayrı olmak üzere 5237 sayılı TCK’nın 157/1. maddesi gereğince mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşmek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurularak fazla ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar: 2014/11789).

  • Fail, kamu görevlileriyle ilişkisi olduğunu söyleyerek belli bir işi gördüreceğini ileri sürerse TCK md.158/2 uygulanmalıdır. Kamu görevlisinin taraflarca tanınan ve bilinen bir görevli olması aranmaz. Asıl olan tarafların anladıkları ve anlattıkları memurun makam olarak belirlenebilen bir görevli olmasıdır. Failin mağdurdan sağladığı çıkarı…. Başsavcısına, …kaymakamına, vereceğim şeklindeki beyanında Başsavcının, Kaymakamın kişi, makam ve görev olarak yeterince belirliliği bulunmaktadır. Failin, belirli bir memur yanında hatırı sayıldığından bahsedilmeksizin, bakanlardan, milletvekillerinden, hakimlerden, tanıdıkları olduğu ve işi halledeceğini söyleyerek çıkar sağlanması halinde basit dolandırıcılık söz konusu olacak ve nitelikli dolandırıcılık suçunu düzenleyen TCK’nın 158/2. maddesi uygulanamayacaktır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi- Karar: 2015/25071).

Özel Evrakta Sahtecilik ve Dolandırıcılık Suçu

Sanık özel evrakta sahtecilik suçu nedeniyle cezalandırılmıştır. Özel belgede (evrakta) sahtecilik suçunda, önceden verilen rızaya dayalı olarak borçlu yerine imza atılması halinde suç kastı oluşmaz. Bu nedenle özel evrakta sahtecilik suçu ile dolandırıcılık suçunun oluşup oluşmadığının araştırılması için, borçlunun kendi adına atılan imzaya önceden rıza gösterip göstermediğinin araştırılması gerekir (Yargıtay 21. Ceza Dairesi - 2015/5333 karar)

Sahte İşe Giriş Bildirgeleri Düzenleyerek Dolandırıcılık Suçu

Suça konu işyerinin gerçek bir işyeri olması, sanıkların kurumun denetim imkanını ortadan kaldıracak mahiyette hileli bir hareketinin bulunmaması, kurumun kendisine bildirilen işyerlerini ve işe giriş bildirgelerini denetleme yetkisinin her zaman bulunması, bildirimin dolandırıcılığın yasal koşulu olan hile unsurunu içermediği, katılan kurumun sanıklar tarafından ibraz edilen belgenin gerçeği yansıtıp yansıtmadığı hususunu araştırma, denetleme ve denetim sonrası yapılan işlemleri iptal etme yetkisinin bulunması nedeniyle sanıkların eyleminin aldatma kabiliyetine haiz olmadığı, sanıkların sigorta primlerini katılan kuruma yatırmış olması halinde, 5510 sayılı Kanun’un 89. maddesince primlerin irat kaydedileceği, ödenmeyen sigorta primlerinin kurum tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre sanıklardan tahsilinin mümkün olduğu, bu sebeplerle sanıklara atılı suçların yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesine dayanan mahkemenin beraat hükümlerinde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Esas : 2019/7746 Karar : 2021/138).

Sanıklar … ve …‘ün 2001 yılında … Nakliyat Oto Gıda isimli şirketi kurdukları, sanık …‘nün ise şirketin muhasebe işlerini yürüttüğü, sanık …‘in, sanıklar …ve …‘nin bilgisi dışında, kendi oğulları olan sanıklar … ve … ile sanık …‘ı bu kişilerin bilgileri ve istekleri dahilinde söz konusu şirkette çalışmadıkları halde çalışıyormuş gibi sahte işe giriş bildirgeleri düzenleyerek sigortalı çalışan olarak gösterdiği, sanıkların bu şekilde üzerilerine atılı suçları işledikleri iddia olunan olayda; Sanıkların savunmaları, katılan vekili beyanları, kurum yazıları ile dosya kapsamından sanıklar İlhan ve … bakımından katılan kurumun zararının bulunmaması, yine söz konusu iş yerinin gerçek bir iş yeri olması nedeniyle mahkemece sanıkların üzerilerine atılı suçları işlediklerine dair, mahkumiyetlerine yeterli, kesin delil olmaması gerekçesine dayanan beraat hükümlerinde bir isabetsizlik görülmemiştir. (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - 2017/8524 Esas., 2019/838 Karar).

Bilişim Sistemlerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık

Bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu TCK’nun 158/1-f maddesinde; “(1) Dolandırıcılık suçunun;….f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, (e), (f) ve (j) bentlerinde sayılan hâllerde hapis cezasının alt sınırı üç yıldan, adlî para cezasının miktarı suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz” şeklinde düzenlenmiştir.

Madde gerekçesinde de; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de, birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin ya da birer güven kurumu olan banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık suçunun işlenmesi açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır” açıklamalarına yer verilmiş olup, bu bentte bilişim sistemleri ile banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık olmak üzere birden fazla nitelikli hal kabul edilmiştir.

Basın ve yayın araçlarından yararlanmak suretiyle dolandırıcılık suçu ise TCK’nun 158/1-g maddelerinde; “(1) Dolandırıcılık suçunun; …..g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,….. İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasına hükmolunur” şeklinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, dolandırıcılık suçunun basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle işlenmesi bu suç açısından bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Bilişim sistemlerinin aynı anda birçok kişiye ulaşmasındaki çabukluk ve sağladığı kolaylığa dayanarak “www.sahibinden.com” adlı internet sitesinde emsallerine göre fiyatını da ucuz göstererek araç satışı için ilan veren sanığın, bu ilanı görüp kendisini telefonla arayan şikayetçiden kapora adı altında 250 Lira alması şeklinde gerçekleşen olayda; sanığın bilişim sistemini araç olarak kullanmak suretiyle suçu işlediği anlaşılmakla, eylemin TCK’nun 158. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde düzenlenmiş olan nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (Yargıtay CGK- Karar : 2013/289).

Bilişim Sistemleri Kullanılarak Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Sanık, facebook isimli internet sitesinden cep telefonu satışı için mağdurdan para almış, fakat cep telefonu yerine el feneri göndermiştir. Olayın bu oluş şekline göre bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunun oluşup oluşmadığını yargılama yetkisi Ağır Ceza Mahkemesi’ne aittir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi – 2015/24737 karar).

Facebbok, twitter, instagram ve diğer internet siteleri üzerinden birçok dolandırıcılık suçu işlenebilmektedir. Sanık da sahibinden.com internet sitesi üzerinden araba satışı için mağdurlardan kaparo almış, fakat daha sonra telefonlarına ulaşılamamıştır. Sanığın fiili bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturur (Yargıtay 15. Ceza Dairesi – 2015/22310 karar).

Sanıkların ….com isimli internet sitesinde laptop satışı ilanı verdikleri, şikayetçi K’nın ilandaki telefonu arayarak sanık A. ile görüştüğü, sanık A’nın ismini M. olarak söylediği, şikayetçinin laptopu 800 TL ye alma konusunda anlaştığı, sanık A’nın ….com isimli sitedeki üyelik hesap numarasını şikayetçiye vererek parayı bu hesaba yatırmasını belirttiği, şikayetçinin de parayı yatırdığı, ancak kendisine laptop gönderilmediği, bu suretle sanıkların basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediklerinin iddia ve kabul edildiği olayda; sanıkların internet sitesine ilan vermek suretiyle eylemlerini gerçekleştirmeleri karşısında; eylemlerinin TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenen bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu oluşturduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar:2017/7481).

Bilişim Sistemleri Kullanılarak Telefon Dolandırıcılığı Suçu

Sanığın bilişim sistemini araç olarak kullanmak suretiyle, reklamla orjinal İphone 4S telefonu sattığından bahisle bu niteliklere sahip olmayan cep telefonunu katılana göndermek suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda;

Sanığın internet sitesinde verdiği “İphone’m yok diye üzülmeyin, IPHONE büyük kampanya, herkes kullansın”,…… TL yerine sadece 499-TL iki yıl garantili stoklarla sınırlıdır, çok para ödemeden sizde İphone telefon sahibi olabilirsiniz” şeklinde telefonun görüntüsünü ve özelliklerini yayınladığı ilan sonucunda, katılanın ilana inanarak sipariş verdiği, sanığın orjinal olmayan ve İphone özelliklerini taşımayan telofonu posta ile ödemeli olarak katılana gönderdiği, katılanın 500 TL ödeyerek bu telefonu teslim aldığında İphone marka cep telefonu yerine bu telefona ait kasasının geçirildiği başka bir telefon olduğunu anladığı, sanık savunmasında, ilanda telefonun orjinal olmadığını belirttiği şeklindeki ifadesine karşın, ilanda böyle bir uyarının görülmediği ve bu ilanın nitelikli bir yalan içerdiği, alınan bilirkişi raporunda da sözkonusu telefonun orjinalinin taklidi olarak emitasyon cep telefonu olduğunun ayrıca imei numarasının klonlanmış yani kullanılmayan başka bir telefona ait imei numarası olduğun bildirildiği, sanığın bu suretle üzerine atılı nitelikli dolandırıcılık suçunun işlediği, şikayetçinin şikayeti üzerine sanığın para iadesinin TCK.nun 168 maddesi kapsamında etkin pişmanlık ceza indirimi hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar : 2017/6562).

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık

Sanık, kardeşinin kimlik bilgilerini kullanarak Turkcell A.Ş.’den telefon hattı açtırmış, hattı kullandıktan sonra borcu ödememiştir. Sanık, kamu kurum ve kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçu işlemiştir. Bu nedenle TCK 158/1-d maddesi gereği cezalandırılmalıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi – 2015/461 karar).

Sanık, şikayetçiye ait evi satın almak için anlaşmıştır. Ertesi gün tapu masraflarını yatırmak için şikayetçiden para almış, şikayetçi ile birlikte bankaya giderek satış bedelini ödemek için beklediği paranın gelip gelmediğini vezneye sorar gibi yapmış, daha sonra şikayetçiyi akrabasına ait olduğu bir restauranta götürmüş, restaurantta şarjının bittiği bahanesiyle şikayetçiye ait cep telefonunu almış ve dışarı konuşmak için çıktıktan sonra ortadan kaybolmuştır. Olayın oluş şekline göre; sanığın dolandırıcılık suçu ve şikayetçiye ait cep telefonunu çalması nedeniyle hırsızlık suçundan cezalandırılması hukuka aykırıdır. Sanık tek suç işleme kararı ile farklı zamanlarda birden fazla eylem gerçekleştirmiştir. Bu nedenle, sanığa TCK md. 158/1-d gereği nitelikli dolandırıcılık suçundan verilecek ceza zincirleme suç hükümleri gereği TCK md. 43/1’e göre arttırılmalıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi – 2014/16004 karar).

Kamu kurum ve kuruluşlarının Zararına Olarak Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Sanık annesinin sağlığında verdiği ve ölümü ile geçersiz kalan vekâletnameleri kullanarak annesinin adına yatan maaşları bankadan çekmiştir. Banka somut olayda ödeme vasıtası olup suçun işlenmesinde araç olarak kullanılmamıştır. Sanığın suçu 5237 Sayılı T.C.K.’nun 158/1-e kapsamında kamu kurumu aleyhine teselsül eden nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturur (Yargıtay 11. Ceza Dairesi – 2011/600 karar).

Dini Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık

Sanık kendisini bazen Zükarneyn, bazen Dabbetü’l -arz olarak tanıtarak mağdurlardan para almış, kendisine verilen paranın Allah’a verildiğini ifade etmiştir. Sanığın bu şekildeki nitelikli hileyle dini inanç ve duyguları istismar etmesi nedeniyle nitelikli dolandırıcılık suçu şartları oluşmuştur (Yargıtay 15. Ceza Dairesi – 2012/39544 karar).

Unsurları Eksik Çek ve Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanıldığından söz edilebilmesi için, dolandırıcılık fiili gerçekleştirilirken, banka veya diğer kredi kurumlarının olağan faaliyetleri ya da bu faaliyetleri yürüten sujelerinden yararlanılması veya banka ve kredi kurumlarının mutad faaliyetleri nedeniyle ürettikleri maddi varlıklarının suçta araç olarak kullanılması gerekmektedir. Banka ve diğer kredi kurumlarının olağan faaliyet konuları 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 4. maddesinde sayılmış olup bunlara; mevduat kabul etmek, kredi vermek, çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası, alım satımı, kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi işlemlerini örnek göstermek mümkündür. Banka ve diğer kredi kurumlarının maddi varlıkları ise; bu kurumlara ait olan dekont, teminat mektubu, basılı evrak, kimlik belgesi, giriş kartı, banka cüzdanı, çek, kredi kartı gibi, ilgili kurumda etkin bir işlevi bulunan maddi varlıklardır. Kullanılan maddi varlığın belge niteliğinde bulunması şart olmayıp, belge niteliğinde olanların da özel belge vasfını taşıması ile resmi belge niteliğinde olması arasında bir fark bulunmamaktadır.

Çekin evrakta sahtecilik suçu açısından resmi belge vasfında kabulüyle, dolandırıcılık suçunda hile unsuru olarak kullanılması aynı esaslara dayanmamaktadır. Çek esasında özel bir belgedir. Ancak kanun koyucu ticarî hayatta büyük yer tutan ve ciro ile veya buna gerek görülmeksizin tedavül eden çek ve diğer kambiyo senetlerini daha ciddî bir şekilde korumak istemiş ve anılan belgelerde sahtecilik yapılması hâlinde, “resmî belgede sahtecilik” suçuna ilişkin hükümlerin uygulanmasını kabul etmiştir. Bu itibarla, çekin resmi belge olduğunun kabul nedeni topluma bakan yönü olup, unsurları eksik olan çekin, bir yandan özel belge olarak kabul edilmesi, diğer taraftan nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturması arasında bir çelişki bulunmamaktadır.

Sanıkların keşide yeri gösterilmeyen sahte bir çek vermek suretiyle katılandan hayvan satın aldıkları somut olayda, bankanın maddi varlığı olan çekin suçta araç olarak kullanılması nedeniyle eylemin, 158/1-f maddesinde yazılı banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı - Karar: 2014/434).

Sahte Çek Verme Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Sanığın daha önce abisi ile aynı cezaevinde kalması nedeniyle tanıştığı mağdurun hayvancılık yaptığını öğrenmesi üzerine mağdurdan 30 adet koyun alarak karşılığında suça konu keşide yeri yazılı bulunmayan, ekspertiz raporuna göre tanzimle ilgili el yazıları sanığın eli ürüne olan ve iğfal kabiliyetine haiz olan tamamen sahte olarak düzenlenmiş çeki mağdura vererek haksız menfaat elde etmek suretiyle dolandırıcılık suçunu işlediği iddia ve kabul olunan somut olayda;

Sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenen “Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık” suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde aynı kanunun 157/1 maddesi gereğince basit doladırıcılık suçundan hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 15.Ceza Dairesi - Karar : 2017/812).

Sahte Bono (Senet) Kullanılarak Yapılan İcra Takbine İtiraz Edilmesi

Katılana ait evde kiracı olarak ikamet etmekte olan sanığın, kendisini alacaklı, katılanı borçlu gösterecek şekilde, 11.09.2007 düzenleme tarihli ve 142000 TL bedelli olan bonoyu gerçeğe aykırı olarak düzenleyip, borçlu kısmına da katılanın imzasını taklit etmek suretiyle atarak tamamen sahte oluşturduktan sonra söz konusu senedi diğer sanık …‘ın ciro ettiği ve bu şekilde senedin hamili konumuna gelen sanık …‘ın, söz konusu senet ile ilgili olarak Adana 9.İcra Müdürlüğünde kambiyo senetlerine özgü takip yoluna başvurarak katılan aleyhine icra takibini başlattığı, katılanın, kendisine gönderilen ödeme emrine ve icra takibine itiraz etmesi üzerine, yapılan imza incelemesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporunda; söz konusu senet üzerindeki borçlu imzasının katılanın el ürünü olmadığı, borçlu kısmına atılan imzanın, katılanın imzası taklit edilmek suretiyle sahte olarak bir başkası tarafından atıldığının belirlendiği ve ayrıca senet üzerindeki yazıların sanık …‘ın el ürünü olduğunun tespit edildiği, icra mahkemesi tarafından bu nedenlerle itirazın kabulüne karar verilerek katılan aleyhine başlatılan icra takibinin durudurulduğu, bu şekilde sanık …‘ın resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs, sanık … ‘in ise nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda;

Oluşa, sanıkların savunmalarına, katılanın beyanlarına, ekspertiz raporuna, icra takip dosyası içeriğine ve tüm dosya kapsamına göre; sanıkların, bu şekilde gerçekleştirdikleri sabit görülen eylemlerinin nitelikli dolandırıcılık suçuna teşebbüs ve resmi belgede sahtecilik suçlarını oluşturduğuna yönelik mahkemenin kabullerinde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar : 2014/11988).

İcra Takibine Konulan Bononun (Senedin) Önceden Doğmuş Borç Karşılığı Verilmesi

Şikayetçi H.. U..’nun, elma kasası satımı ile vermiş olduğu borç para sebebiyle sanık Osman’dan alacağının olduğu, sanığın 2007 yılı Ocak ayı içerisinde şikayetçi H.. U..’ya olan borcuna mahsuben, Eğirdir ilçe merkezinde bulunan H.. N.. A..işletmecisi olan tanık S.. B..’a H.. U..’ya teslim etmesi için 8.000,00 TL bedelli, şikayetçinin ortağı olan E.. Ç.. emrine yazılı, borçlu hanesinde O.. Ç.. yazılı ve imzalı bono senedini bıraktığı, tanığın senedi şikayetçi H.. U..’ya verdiği, senedin arka kısmının E.. Ç.. tarafından ciro edilerek yeniden H.. U..’ya teslim edildiği, senet bedelinin zamanında ödenmemesi üzerine şikayetçi H.. U..’nun Eğirdir İcra Müdürlüğü’nün 2007/6 esas no’lu dosyası üzerinden O.. Ç.. aleyhine başlatılan icra takibi sırarısında sanığın, imzaların kendisine ait olmadığını belirtmesi üzerine senet üzerinde Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yaptırılan imza incelemesinde, senedin ön yüzündeki yazı ve imzanın O.. Ç..’e ait olmadığının tespit olunduğu, bu şekilde sanığın dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;

1-Dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik yapılan incelemede;

Şikayetçinin aşamalardaki tüm beyanlarında, sanığa satmış olduğu elma kasası ile vermiş olduğu borç para karşılığında sanığın suça konu senedi düzenlediğini belirtmesi karşısında; ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.03.1998 tarih ve 6/8-69 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, suça konu senedin, olay günü itibariyle yapılmış olan alışveriş sebebiyle değil, önceden doğmuş borç karşılığında verilmiş olmasından dolayı zarar veya borcun kandırıcı nitelikteki hareketler sonucunda doğmaması nedeniyle dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanığın dolandırıcılık suçundan beraatı yerine, yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar : 2014/2806).

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunda Adli Para Cezası

5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (e), (f) (i) ve (k) bentlerinde sayılan hallerde, yani suçtan elde edilen haksız menfaat belli ise; adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı Kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerekir. Buna göre, haksız menfaat miktarının 14.993 TL olduğu dikkate alınarak temel cezanın bu miktardan az olmayacak şekilde belirlenip sanığın 1499 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 43. maddesi gereğince cezasının 1/4 oranında arttırılarak, 1873 gün adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve aynı Kanun’un 52. maddesi gereğince günlüğü 20.00 TL den hesap edilmek suretiyle netice olarak 37.460 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, önce temel cezanın uygulama maddesine göre eksik olarak belirlenmesi, daha sonra, verilecek cezanın haksız menfaatin iki katından az olamayacağı gerekçesiyle, adli para cezasının doğrudan haksız menfaatin iki katı olarak belirlenmesi ve zincirleme suç hükümleri nedeniyle adli para cezasından arttırım yapılmayarak eksik ceza tayin edilmesindeki isabetsizlik, aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle bozma nedeni yapılmamıştır (Yargıtay 15.Ceza Dairesi - Karar: 2016/736).

Nitelikli Dolandırıcılık ve Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması Suçu

Katılan …‘nın İstanbul Eminönü semtinde Tahtakale Eczanesi isimli bir işletmesinin olduğu, 2007 yılında bina mülkiyetini satın alması nedeniyle ekonomik sıkıntı içerisine girdiği ve kendisine ilaç temin eden depolardan Haseki Ecza Deposu yetkilisi sanık …‘dan 2010 yılında binanın 1/2 hissesi karşılığında 1.650.000 TL para aldığı, ancak sanığın bu hukuki ilişki nedeniyle mülkün devredilmemesi ihtimaline binaen katılandan güvence olarak A4 kağıdına katılanın imzası bulunan boş bir belge aldığı, katılanın eczane mülkünün 1/2 hissesi sanığa devir edilmesine rağmen, sanığın bu belgeyi katılana iade etmek yerine bilgisayar yardımıyla bono haline dönüştürerek 1.700.000 TL bedelli olarak katılan aleyhine 25.07.2013 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip talebinde bulunmak suretiyle sanığın açığa atılan imzanın kötüye kullanılması ve kamu kurum ve kuruluşlarını araç olarak kullanmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda; sanık hakkında savunma, katılan anlatımı, bilirkişi raporu, takip dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde sanığın eyleminin açığa imzanın kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna ilişkin kabulde ve unsurları itibarıyla oluşmadığı gerekçesiyle nitelikli dolandırıcılık suçundan verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - Karar : 2016/7255).

Çek Kullanma Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu İşlenmesi

Sanığın suç tarihinde, şikayetçi B’den aldığı malzemeler karşılığında, tamamen sahte olarak üretildiği kriminal rapor ile tespit edilen keşide yeri bulunmayan 22.500 TL bedelli sahte çeki ciro ederek şikayetçiye verdiği, sanığın çeki aldığını iddia ettiği, önceki ciranta T’nin çek üzerindeki imzanın kendisine ait olmadığına ve böyle bir çeki sanığa vermediğine ilişkin beyanları ile bu beyanları doğrular içerikte alınan kiriminal rapor, sanığın suça konu çekin karşılığı olarak çekin keşide tarihinden yaklaşık üç yıl önceki bir irsaliye faturasını ibraz etmesi, çekin tamamen sahte olarak üretilmiş olması nedeni ile çek keşidecisi görünen R’nin olaya ilişkin beyanlarının alınmasının sonuca etkili olmadığı tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, nitelikli dolandırıcılık suçunun oluştuğu kabul edilmelidir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar:2017/8670).

Eski Borç Karşılığı Sahte Çek Verilmesi Nitelikli Dolandırıcılık Suçu Değildir

Fikir ve eylem birliği içerisinde hareket eden sanıkların, katılana ait … Hali Şubesinden verilme suça konu çeki boş bir şekilde ele geçirdikleri, ardından sanık tarafından 10.000 TL bedelli ve 25.11.2006 keşide tarihli olarak doldurarak imzaladığı, daha sonra ise suça konu çekin sanık tarafından ciro edilerek katılandan devraldıkları … Medikal şirketinin devir bedeli olarak katılana verdikleri, sanıkların bu surette resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını işledikleri iddia olunan somut olayda, sanıkların katılan ile şirketin devri konusunda anlaştıktan bir süre sonra, bu anlaşma kapsamında suça konu çeki verdikleri, dolayısıyla suça konu çekin daha önceden doğan borç karşılığı verildiğinin katılan beyanı ile sabit olması karşısında, nitelikli dolandırıcılık suçu açısından unsurlarının olmadığı gerekçesi ile verilen beraat kararında, ayrıca sanıkların birbirleri ile çelişen savunmaları, suça konu çekin sanıklar tarafından kendisine verildiğine dair katılan beyanı ile suça konu çekin ön yüzündeki yazı ve imzanın sanık, ikinci ciranta imzasının ise diğer sanık eli ürünü olduğuna ve iğfal kabiliyetinin bulunduğuna dair alınan bilirkişi raporu kapsamında, sanıklar hakkında resmi belgede sahtecilik suçunun oluştuğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - Karar: 2016/8784).

TCK’da yazılı dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; bir kimsenin iyi niyetinden yararlanarak kandırıcı nitelikteki hile ve desiselerle onu yanıltıp kendisine veya bir başkasına haksız çıkar sağlanması gerekir. Kullanılan hile ve desiseler ile mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu haksız bir çıkar sağlanmalı, mağdur veya bir başkasına zarar verilmelidir. Dolandırıcılık suçuna ilişkin bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi, mağdur veya bir başkasına verilen zarar, sanığın hileli söz ve davranışlarından sonra ve bu nitelikteki söz ve davranışların sonucu oluşmalıdır. Önceden oluşmuş bir zarar, veya doğmuş bir borç için, sanığın müştekiye karşı hileli davranışlarda bulunması halinde, dolandırıcılık suçu oluşmaz. Zira karşı taraf, zararın veya alacağının varlığından haberdar olup zarar veya borç, kandırıcı nitelikteki davranışlar sonucu oluşmamıştır. İnceleme konusu olayda; İzmir’de tekstil işiyle uğraşan sanığın Ankara’ya geldiği zamanlarda babası Osman’ın Demetevlerdeki, marketine giderek burasını babası adına çalıştıran kardeşi Kürşat’a yardım ettiği, markete mal getiren müştekiye 1.5.1993 keşide tarihli, 4.420.000 lira meblağlı çek ile, 26.5.1993 düzenleme tarihli ve 1.600.000 er lira bedelli iki adet bono düzenleyip verdiği, çek ve bonoların altına babası Osman’ın ismini taşıyan kaşeyi basıp kendi imzasını attığı sabit olmakla beraber, bu sahte çek ve senetlerin müştekiye, daha önce markete değişik zamanlarda alınan malların karşılığı olarak sonradan mı, yoksa, karşılıklarında yeniden mal alabilmek için önceden mi verildiği tarafların anlatımlarına göre yeterince açıklığa kavuşturulmamıştır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar:1998/69 - Ceza Dairelerinin halen atıf yapıtığı önemli bir içtihattır.)

Dolandırıcılık Suçunda Hile ve Basit Bir İncelemeyle Durumun Fark Edilmesi

Sanıkların suça konu senede alacaklı ve borçlu isimlerinin aynı yazılmasının sehven yapılan bir hata olduğuna ilişkin istikrarlı savunmaları, katılanın verdiği vekaletnameye ilişkin azilnameyi, senetteki yanlışlığı öğrenmesinden sonra, kaldırarak aracın temyiz kapsamı dışında bulunan diğer sanık Barış adına ruhsatının çıkarmasına imkan vermesi ve ayrıca söz konusu özel belgenin iğfal kabiliyetinin olmadığı, katılanın senedi denetim imkanı olup yapacağı basit bir inceleme ile durumu fark edebilecek iken senede bakmadığı, alacaklı ve borçlu kısmında aynı kişi isminin yazılı olmasının hile teşkil etmeyen eylem niteliğinde kaldığı anlaşılmakla, unsurları itibarıyla oluşmayan dolandırıcılık suçundan beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - Karar:2015/6062).

Unsurları Eksik Çek İle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Çekin hile unsuru olarak kullanılmasının daha ağır bir cezayı gerektirmesinin nedeni, mağdura bakan yönüdür. Kanuni unsurları eksik ya da bütünüyle sahte oluşturulmuş bir çek kullanılarak işlenen dolandırıcılık suçlarında da, bankanın maddi varlığı veya böyle bir maddi varlığın bulunduğu algısı hile olarak kullanılmakta, mağdur “çek”e güvendiği için daha kolay aldatılmaktadır. Kaldı ki çekin unsurlarının eksik bulunması, bankanın maddi varlığı olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Bu nedenle iğfal kabiliyetini haiz olması şartıyla çekin tümden sahte olarak oluşturulması ya da unsurlarının eksik olmasının suçun nitelikli halinin oluşumu bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Çekin evrakta sahtecilik suçu açısından resmi belge vasfında kabulüyle, dolandırıcılık suçunda hile unsuru olarak kullanılması aynı esaslara dayanmamaktadır. Çek esasında özel bir belgedir. Ancak kanun koyucu ticari hayatta büyük yer tutan ve ciro ile veya buna gerek görülmeksizin tedavül eden çek ve diğer kambiyo senetlerini daha ciddi bir şekilde korumak istemiş ve anılan belgelerde sahtecilik yapılması hâlinde, “resmi belgede sahtecilik” suçuna ilişkin hükümlerin uygulanmasını kabul etmiştir. Bu itibarla, çekin resmi belge olduğunun kabul nedeni topluma bakan yönü olup, unsurları eksik olan çekin, bir yandan özel belge olarak kabul edilmesi, diğer taraftan nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturması arasında bir çelişki bulunmamaktadır. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; sanığın keşide yeri gösterilmeyen sahte bir çek vermek suretiyle katılandan mal aldığı somut olayda, bankanın maddi varlığı olan çekin suçta araç olarak kullanılması nedeniyle eyleminin, 158/1-f maddesinde yazılı banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar:2014/433).

Sanıkların keşide yeri gösterilmeyen ve tamamen sahte oluşturulmuş çeki kullanarak katılandan 96 adet keçi aldıkları olayda; katılanın, oğlu tanık Mürsel’e sanıklar tarafından verilen çeki ilk eline aldığında şüphelendiği ve teyit amacıyla oğlunu bankaya gönderdiği, mahkeme gözlemi ve bilirkişi raporuna göre de çekin aldatma kabiliyetinin bulunmadığı ve bu nedenle sanıklar hakkında inceleme dışı resmî belgede sahtecilik suçundan açılan kamu davasında suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiği, hem keşide yerinin gösterilmemesi nedeniyle yasal unsurları eksik olan hem de aldatma kabiliyeti bulunmayan suça konu belgenin bankanın maddi varlıklarından olan çek olarak nitelendirilemeyeceği gibi katılanda da böyle bir maddi varlığın bulunduğu algısının oluştuğundan söz edilemeyeceği, sanıkların eylemlerinin TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenen banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu değil, aynı Kanun’un 157/1. maddesinde düzenlenen basit dolandırıcılık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (YCGK-Karar : 2022/308).

Hile ve El Çabukluğuyla Dolandırıcılık Suçu

Sanığın, müştekinin bankadan çıktığı esnada önüne daha önceden planladığı şekilde mendil içerisinde para attığı, hemen akabinde de yere eğilip mendil içerisindeki parayı yerden alıp yerde bulmuş numarası yapıp para bulduğunu söyleyerek onu lafa tutmaya başladığı, onunla paylaşmak istediğini söyleyerek ilgisini çektiği ve onunla konuşmaya başladığı, bu sırada yanlarına gelen kimliği tesbit olunamayan üçüncü bir şahsın parasının kaybolduğunu söyleyerek sanık ve müştekiye parasını bulup bulmadıklarını sorduğu, müştekinin para bulmadığını kendi parasının olduğunu söylemesi üzerine bu şahsın parayı kontrol edeceğini söyleyerek müştekiden parasını isteyip aldığı, parayı kontrol ederken el çabukluğu ile bu parayı gazete kağıtları ile değiştirdiği şeklinde gerçekleşen eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturduğuna dair mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar: 2017/8608).

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunda Adli Para Cezası Nasıl Hesaplanır?

Sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 158/1-j-son maddesine (Banka veya Kredi Krumlarından Kredi Açılmasını Sağlamak Amacıyla Nitelikli Dolandırıcılık Suçu) göre temel adli para cezası tayin edilirken aynı Kanun’un 61. maddesi de gözetilerek, belirlenen tam gün sayısının bir gün karşılığı takdir edilecek miktar ile çarpılması suretiyle adli para cezasının tayini, bu miktarın suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olması halinde iki katına çıkarılmasından sonra artırım ve indirim nedenlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, doğrudan menfaatin iki katının belirlenmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar: 2017/3304).

Hukuki İlişkiye Dayanan Alacağı Tahsil Amacıyla Dolandırıcılık Suçu Şikayete Tabidir

Değişen suç vasfına göre sanığa yüklenen TCK’nın 159. maddesindeki “bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla dolandırıcılık” suçunun takibinin şikayete bağlı olup, 6 aylık şikayet süresine tabi olduğundan, öncelikle suça konu senedin kullanıldığı icra dosyası getirtilip ödeme emri ve dayanak belgelerin katılana tebliğ edildiği tarih belirlenerek şikayetin süresinde yapılıp yapılmadığı, dolayısıyla kovuşturma şartının gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar : 2017/1434).

Kamu Görevlisi, Banka, Sigorta veya Kredi Kurumları ile İrtibatı Olduğunu Söyleyerek Dolandırıcılık Suçunda Görevli Mahkeme (TCK 158/1-L)

Sanığın, katılan kahvede otururken kendisini gizli istihbarattan Kurmay Binbaşı olarak tanıtıp Kemalpaşaya tayininin çıktığını söylediği, katılanın kendisine yardımcı olması halinde yakınlarını askeriyede işe aldıracağını vadettiği, katılanın damadını işe yerleştirmesi karşılığında sanığa bir miktar verdiği şeklinde gerçekleşen eylemin 5237 sayılı TCK’nın 158/1-L maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar : 2017/11782).

Dolandırıcılık Suçu ile Yağma Suçu Arasındaki Fark Nedir?

Katılanın, sanık …‘i daha önce evinde tamirat işleri yaptığı için tanıdığı, diğer sanık …‘ın ise sanık …‘in arkadaşı olduğu, katılanın çocuklarının Almanya’da yaşadığını bilen sanık …‘in katılanı bir gün cep telefonundan arayarak Ali isimli arkadaşında bulunan 318.000 mark para konusunda yardım istediği, katılana kendilerinde bulunan markları 25.000.-TL karşılığında değiştirebilecekleri teklifinde bulunduğu, katılanın da kabul etmesi üzerine olay günü sanıkların ellerinde çanta ile birlikte katılanın konutuna geldikleri, kapıdan birkaç adım içeri girdikleri, çantaları karşılıklı değiş tokuş yapacakları sırada sanıkların müştekiyi iterek sanık Ali’nin çantayı alıp, kaçmaya başladığı, sanıkların getirdikleri çantada ise gazete ve beton parçalarının bulunduğunun anlaşıldığı olayda;sanıkların eylemlerinin bir bütün halinde tek bir yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeyerek; suç vasfında ve delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek sanıklar … ve … hakkında yazılı şekilde dolandırıcılık suçundan mahkumiyet ve yağma suçundan beraat hükmü kurulması hukuka aykırı olup bozma nedenidir (Yargıtay 6. Ceza Dairesi - Karar : 2018/1338).

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunda Kurumun Denetim ve Kontrol Yükümlülüğü

Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan beraat kararı verilmiştir. Katılan taraf temyizi neticesinde aşağıdaki hüküm kurulmuştur:

Sanığın vefat eden babasından dolayı katılan kurumdan aylık almakta olduğu, sanığın 17/06/2011 tarihinde okuldan mezun olması nedeniyle aylığının kesilmesine rağmen 19/06/2011 ile 18/01/2012 tarihleri arasında haksız yere toplam 753,26 TL haksız aylık almak suretiyle katılan … zarara uğrattığı, bu şekilde nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediği iddia edilen olayda; sanık savunması,katılan vekili beyanı ve dosya kapsamından; katılan kurumun kontrol ve denetim yükümlülüğünün bulunduğu ancak Sosyal Güvenlik Kurumu Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından dönem içerisinde herhangi bir araştırmanın yapılmadığı, sanığın dolandırıcılık suçunun hile unsuru sayılabilecek şekilde öğrenimine devam ettiğine dair yanıltıcı bir beyanının veya kuruma verdiği herhangi bir belgenin bulunmadığı,sanığın kurumun zararına olarak dolandırıcılık kastı ile hareket ettiğine dair mahkumiyetlerine yeterli her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle vermiş olduğu beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar : 2017/12598).

Dini Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Sanıkların nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanıklar tarafından temyiz edilmekle yapılan incelemede;

Katılanın nişanlısından ayrılması nedeniyle internet ortamında medyum Yosi lakaplı sanık … ile tanıştığı ve kararlaştırdıkları şekilde daha sonra buluştukları, sanığın sorunlarını çözmek için ve muska yazmak için katılandan para istemesi üzerine sanık …‘e değişik miktarlarda ve tarihlerde para ve altın verdiği, daha sonra sanığın ortadan kaybolması üzerine katılanın önceden öğrendiği adreslerde araştırma yaptığı sırada sanık Mesut ile buluştuğu, sanığın “bu işleri ben çözerim, sana cin girmiş, bunu çıkarmak için para lazım” diyerek farklı tarihlerde para aldığı ve ayrıca katılana karşı cinsel saldırıda bulunduğu, böylece tüm sanıkların katılana karşı “Dini İnanç ve Duyguları İstismar Edinmesi Suretiyle” dolandırıcılık suçunu işledikleri yönündeki yerel mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar : 2017/12714).

Bilişim Sistemlerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık Suçu

Sanığın internet üzerinden satılık at ilanı verdiği, ilanı gören katılan … ‘ın sanıkla iletişime geçerek 600 TL’ye atı satın almak hususunda sanıkla anlaştığı ve sanığın vermiş olduğu hesap numarasına parayı yatırdığı, sonrasında sanığın atı katılana göndermediği gibi katılanın sanığın telefonuna da ulaşamadığı, bu suretle sanığın dolandırıcılık suçunu işlediğinin iddia olunduğu olayda;

Sanığın eylemini internet ilanı vererek gerçekleştirmesi karşısında, eyleminin TCK’nın 158/1-f maddesinde düzenlenen bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu oluşturduğu gözetilmeksizin suç vasfında hataya düşülerek basit dolandırıcılık suçundan hüküm kurulması,

Kabule göre de; sanık hakkında 23/07/2013 tarihli iddianame ile 5237 sayılı TCK 158/1-g maddesi gereği “nitelikli dolandırıcılık suçundan” dava açılmış olunmasına karşın sanık hakkında ek savunma hakkı verilmeksizin 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine muhalefet edilerek, TCK 157/1 maddesinin tatbiki ile “basit dolandırıcılık suçundan” hüküm kurulması hukuka aykırı olup bozma nedenidir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar : 2017/12264).

Önceden Doğmuş Borç ve Dolandırıcılık Suçu

Sanığın söz konusu kredi sözleşmeleri ile ilgili olarak belgelerin sahte olduğu öğrenildikten sonra sözleşmeyi kefil olarak imzaladığını ve bu aşamada krediler için taşınmazlara ipotek konulduğunu belirtmekle ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.03.1998 tarih ve 6/ 8-69 E. K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde, zarar veya borç kandırıcı nitelikte davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı ve sözleşmenin yapıldığı sırada ipotek konulmuş ise, ilgili bankanın bir zararının bulunmayacağı ve suçun yasal unsurlarının oluşmayacağı dikkate alınarak gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya çıkarılması açısından, ilgili bankaya yazı yazılarak ve banka yetkililerine sorularak, sanığın, sözleşmenin yapıldığı tarihte mi, sonradan mı borçlara kefil olduğunun belirlenmesi, ilgili belgelerin dosyaya konulması, ayrıca, krediler için ipotek konulup konulmadığı, konulmuş ise, sözleşmelerin yapıldığı tarihte mi, yoksa sahte belgelerin ortaya çıkmasından sonra mı ipotek konulduğu ve ipotek konulan taşınmazların borcu karşılayıp karşılamadığının sorulması, buna dair belgelerin dosyaya konulması, katılan vekilinin bu husustaki beyanlarının alınmasından sonra suçun unsurlarının oluşup oluşmadığının karar erinde tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeyerek eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar: 2017/10240).

Çift İmzayla Temsil Edilen Şirkete Ait Çeki Tek Başına İmzalamak

Katılanın ticari ilişkisi nedeniyle … isimli şahıstan Finansbank Adana Şubesine ait 31/01/2008 keşide tarihli 20,000 TL bedelli … Ticaret A.Ş’ye ait çeki aldığı, katılanın sanık ile de görüşerek çekin doğruluğunu teyit ettikten sonra bankaya ibrazında, bankadan bildirilen cevabi yazıya göre de çek ile ilgili ödemeden men yasağı bulunması nedeniyle ödemenin yapılamadığı, sanığın şirketi tek başına temsil ve imza yetkisi olmadığı halde çeki keşide ettiği ve ödeme yasağı nedeniyle çek bedelinin ödenmediği, katılanın alınan beyanın da sonradan öldüğü anlaşılan … isimli şahıs ile canlı hayvan alış verişi sonucunda aldığı şirket çekini sanık ile görüşüp doğruluğunu teyit ettikten sonra tahsil için bankaya götürdüğünde sanığın yetkilisi olduğu şirketin yazılı talebi üzerine çek ile ilgili ödemeden men yasağının bulunduğunu öğrendiğini, bu nedenle zararının olduğunu beyan ettiği, sanığın alınan savunmasında ise, … Mefruşat Ticaret A.Ş’nin yetkilisi ve ortağı olduğunu, şirket çeklerinde kızının ve kendisinin imzasının bulunması gerektiğini ancak tek başına imzaladığını, çekteki keşideci imzasının kendisine ait olduğunu, bankaya ödemeden men talimatını kendisinin verdiğini, bahse konu çeki de malzeme alış verişi için … isimli şahsa verdiğini beyan ettiği, sanığın bu şekilde şirkete ait çeki tek başına keşide ederek ve daha sonra da ödemeden men talimatı vererek haksız menfaat sağladığı, sanık savunması, katılan beyanı ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından, sanığın nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin mahkumiyet hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar: 2018/51).

Dolandırıcılık Suçunda Haksız Menfaatin Temini Anına Göre Suç Vasfı Belirlenir

Katılanın ibraz ettiği ve sanık tarafından kendisine verildiğini beyan ettiği PTT Genel Müdürlüğü antetli, katılanın işe alındığını bildiren, genel müdür ve genel müdür yardımcılarının imzalarının bulunduğu belgenin, haksız menfaatin temininden önce mi sonra mı verildiği tespit edildikten sonra, eylemin 158/1-d maddesinde belirtilen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının karar yerinde tartışılmaması, (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Esas: 2012/19013 Karar: 2014/12351)

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının (SGK) Zararına Dolandırıcılık

Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık

HÜKÜM : CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraat (ayrı ayrı)

Nitelikli dolandırıcılık suçundan sanıkların beraatine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü; Sanıkların …Odun, Kömür Akr. Nak. Medikal Gıda Ltd. Şti. isimli şirketin yetkilisi oldukları, işyerinde fiili olarak çalışmayan kişileri sigortalı olarak gösterdikleri, bu nedenle bir takım sağlık harcamalarının katılan kurum tarafından ödenmesine sebebiyet verilmek suretiyle atılı suçu işlediklerinin iddia edildiği somut olayda; sanıkların Sosyal Güvenlik Kurumunun denetim imkanını ortadan kaldıracak mahiyette hileli bir hareketlerinin bulunmaması, kurumun kendisine bildirilen iş yerlerini ve işe giriş bildirgelerini, belirtilen iş yerlerinde sigortalı çalışan olarak gösterilen kişilerin gerçekte bu iş yerlerinde çalışıp çalışmadığını, iş yeri sahibinin bilgisi dahilinde olup olmadığını denetleme yetkisinin her zaman bulunması ve ayrıca oluşan kurum zararının sanıklardan tahsilinin mümkün olması karşısında, dolandırıcılık suçunun yasal unsurunun oluşmadığı gerekçesiyle verilen beraat hükümlerinde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi-K.2021/3681).

Basın Yayın ve Bilişim Yoluyla Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Birlikte İşlenmesi

“www.sahibinden” adlı internet sitesinde satılık bilgisayar için ilan veren sanık …‘in, bu ilanı görüp arayan katılan …‘a kendisini Hasan Karalar ismi ile tanıtıp bilgisayar karşılığında 700 TL göndermesi gerektiğini söyleyerek annesine ait hesap numarasına paranın havale edilmesini sağladığı olayda; sanığın hem bilişim sistemini araç olarak kullanmak hem de basın ve yayın aracının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle suçu işlediği anlaşıldığından, sanığın bu eylemi ile TCK’nın 158. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde düzenlenen “bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” ve aynı fıkranın (g) bendinde düzenlenen “basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle dolandırıcılık” olmak üzere dolandırıcılık suçunun iki farklı nitelikli hâlinin oluştuğu, bu durumda aynı fıkranın son cümlesi uyarınca suçun daha ağır cezayı içeren nitelikli hâli olan “bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık” suçundan hüküm kurulması gerektiği kabul edilmelidir (CGK-K.2021/68).

İcra Dairesini Aracı Kılarak Nitelikli Dolandırıcılık Suçu

Sanığın sahte olarak düzenlenen senet ile katılan aleyhine icra takibinde bulunduğu, katılanın itiraz etmesi üzerine imzanın katılana ait olmadığının anlaşıldığı sanığın bu suretle dolandırıcılık suçuna teşebbüs suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; sanık hakkında daha önceden sahtecilik suçundan hüküm kurulduğu ve bu hükmün kesinleştiği, sahtecilik suçundan yapılan yargılamada sanığın dolandırıcılık suçunu da işlediğinin ihbar edilmesi üzerine sanık hakkında basit dolandırıcılık suçundan açılan kamu davasında, sanığın dolandırıcılık eylemine icra dairesini vasıta kıldığından bahisle görevsizlik kararı verildiği, icra takibinde haciz işleminin de yapılmadığı, bu sebeple sanığın kamu kurumu vasıta kılmak suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçunu işlediğinin sabit olduğu gerekçesine dayanan mahkemenin kabul ve uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2017/30062 E. , 2021/817 K.).

Dolandırıcılık suçu veya suçun daha ağır şekli olan nitelikli dolandırıcılık suçu teknolojinin gelişmesiyle farklı boyutlar kazanmıştır. Dolandırıcılık suçu, bazı suçlarla kesişen fiiller içerdiğinden suç vasfının tespiti açısından şu suçlarla birlikte değerlendirilmelidir:

Dolandırıcılık suçu, birçok farklı icrai hareketle işlenebildiğinden hukuk uygulayıcılarının her yeni vakıada suçun işlenip işlenmediği noktasındaki analizi hile, aldatma gibi kavramlar ışığında yapması gerekir.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS