İftira Suçu Nedir? (TCK 267)
İftira suçu, hakkında savcılık soruşturması açılması veya idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesidir (TCK m.267). Yani, deyim yerindeyse fail masum olduğunu bildiği bir kişiye suç atmaktadır. Mağdurun “hukuka aykırı bir fiil işlemediğini bildiği halde” iftira atma, iftira suçu şartları açısından en önemli unsurdur. İftira suçu ile mağdura somut ve belirli bir fiil isnat edilmektedir. Belirsiz bir fiil isnat edilmesi halinde iftira suçu oluşmaz.
Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanarak hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemeye çalışan kişiler de iftira suçu hükümlerine göre cezalandırılır (TCK 268). Suçun bu şeklinde fail, başkasının kimlik veya kimlik bilgilerini kullanarak işlediği suçun ortaya çıkmasını veya hakkında yargılama yapılmasını önelemeye çalışmaktadır. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçu, uygulamada daha çok bir soruşturma veya kovuşturmadan kaçmak amacıyla polise veya jandarmaya sahte kimlik (nüfus cüzdanı, ehliyet, pasaport vb.) ibraz etme yoluyla işlenmektedir.
Şikayet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma ve Görevli Mahkeme
İftira suçu, şikayete tabi suçlardan değildir. Suçun mağduru hem kişidir hem de iftira nedeniyle soruşturma başlatan veya idari yaptırım kararı uygulayan kamu makamlarıdır. Bu nedenle iftira suçu, soruşturulması veya kovuşturulması şikayete bağlı suçlar kategorisinde değildir. Savcılık suçun işlendiğini öğrendiği anda soruşturma başlatmak zorundadır.
Müşteki, şikayet hakkını her zaman kullanabilir. Ancak, iftira suçu ile ilgili herhangi bir şikayet süresi olmamasına rağmen, savcılık suçun işlenmesinden itibaren 8 yıl içinde, yani dava zamanaşımı süresi içinde soruşturma başlatmalıdır. 8 yıllık dava zamanaşımı süresi geçtikten sonra iftira suçu soruşturulamaz.
Uzlaşma, suç isnadı altındaki şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. İftira suçu, uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir.
İftira suçu nedeniyle yapılan yargılamalar asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.
İftira Suçu Şartları, Unsurları (TCK 267)
İftira suçu, ani hareketli ve şekli bir suçtur. İftira suçu, tehlike suçu niteliğinde olduğundan iftira suçu şartları arasında “suç neticesinde bir zarar meydana gelmesi” şartı mevcut değildir. İşlenen suç neticesinde bir zarar meydana gelip gelmemesi önemli değildir, mağdur tarafından işlenmediği bilenen hukuka aykırı bir fiilin mağdura isnat edilmesi yeterlidir. İftira suçu koşulları şunlardır:
İftira Suçu ve Hukuka Aykırı Bir Fiil İsnat Edilmesi
İftira suçunun oluşması için en önemli şart, mağdura hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesidir. Fail, mağdura isnat ettiği hukuka aykırı fiili mağdurun işlemediğini de bilmelidir. Mağdura isnat edilen hukuka aykırı fiilin başkası tarafından işlenip işlenmediğinin de bir önemi yoktur. Önemli olan husus hukuka aykırı fiili mağdurun işlememiş olmasıdır. İsnadın objektif olarak gerçek dışı olması, yani isnat edilen fiil ile gerçeğin uyuşmaması gerekir. Örneğin; Gerçekte işlemediğini bildiği halde, “Ahmet, İstanbul ili Bakırköy İlçesinde bulunan X mağazasında hırsızlık yaptı” şeklinde bir ihbar dilekçesiyle savcılığa başvurulması halinde iftira suçu tamamlanmış olur.
Mağdura isnat edilen fiil nedeniyle idarenin veya savcılığın harekete geçmesi şart değildir. İsnat edilen fiilin kamu makamlarını harekete geçirmeye elverişli olması yeterlidir. Örneğin, gerçeğin öyle olmadığını bildiği halde, bir arsaya gece dökülen molozların komşusu “X “şahsı tarafından döküldüğünü iddia eden “Y” şahsı, X şahsını İstanbul Bahçelievler Belediyesi’ne şikayet etmiştir. Bahçelievler Belediyesi , harekete geçip X şahsı hakkında idari para cezası yaptırımı uygulamadan molozların başkası tarafından döküldüğü ortaya çıkmıştır. Söz konusu somut olayda Bahçelievler Belediyesi’nin X şahsı hakkında harekete geçip geçmemesinin bir önemi yoktur. İsnat edilen fiil, X şahsı hakkında idari yaptırım uygulanmasına elverişli bir fiil olduğu için Y şahsı iftira suçu işlemiştir.
İftira Suçu ve Suçun Tamamlanma Anı
İftira suçu, şekli bir suçtur. Belirli hareketlerin yapılması suçun işlenmesi için yeterlidir. İftira suçunun tamamlanma anı hukuka aykırı isnat edilen fiilin kamu makamlarına bildirimi ve bu makamların öğrenmesiyle tamamlanır. Soruşturmaya veya idari yaptırım kararı uygulamaya yetkili kamu makamlarının hukuka aykırı isnadı öğrenmesi yeterlidir. İftira suçunun oluşumu için ayrıca soruşturma veya kovuşturma yapılması, idari yaptırım kararı uygulanması şart değildir.
İftira Suçu Özel Kast ile İşlenebilen Bir Suçtur
İftira suçunun oluşumu için iftira atanın özel bir kast ile hareket etmesi gerekir. Fail, mağdurun bir soruşturma veya kovuşturmaya maruz kalmasını veya mağdur hakkında idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için hukuka aykırı bir fiil isnat etmelidir.
Somut bir vakıada fiile dair hukuka uygunluk nedeni varsa, hukuka aykırı bir fiil işlendiğini zannederek şikayet eden kişinin hatası suç kastını ortadan kaldırır. Örneğin, gece kaldırım taşlarını söken bir şahıs hakkında mala zarar verme suçu işlediği iddiasıyla şikayetçi olunmuştur. Fakat, kaldırım taşlarını söken kişi belediyeye bağlı bir taşeron firmanın işçisi çıkmış ve işi gereği bu işi yaptığı anlaşılmıştır. Bu durumda şikayetçi olan kişinin iftira suçu işlediği kabul edilemez. Kişinin olayı değerlendirme konusunda yaptığı hata, suç işleme kastının olmadığını gösteriyor.
İftira Suçu İşleme Biçimleri
-
Şikayet Yoluyla İftira Suçu: Şikayet yoluyla iftira suçunun işlenebilmesi için şikayet başvurusunun, şikayeti soruşturmaya veya idari yaptırım uygulamaya yetkili makamlara yapılması gerekir. Savcılık veya soruşturma yetkilerine sahip polis, jandarma gibi kolluk güçleri, şikayet başvurusunu soruşturmaya yetkili makamlardır.
-
İhbar Yoluyla İftira Suçu: Suç veya kabahat işlenmesi halinde herhangi bir vatandaş, işlenen suçu veya kabahati soruşturmaya yetkili adli makamlar ile idari yaptırım uygulama yetkisine sahip idareye ihbar edebilir. Vatandaşın ihbar yükümlülüğü yoktur. Ancak, Anayasa md. 74 düzenlemesi gereği, her vatandaşın dilekçe verme hakkı mevcuttur. İhbar da dilekçe hakkının uzantısı olan bir haktır.
İhbar veya şikayet başvurusunda yetkili kamu makamlarına verilen dilekçe imzalanmasa dahi, diğer koşullar varsa iftira suçu işlenmiş olur. İhbar ve şikayet yoluyla yapılan başvurularda dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, ihbar veya şikayetin Anayasal dilekçe hakkının kullanımı niteliğinde olup olmadığıdır. Şikayet veya ihbar eden şahıs, gerçekten suç işlendiğini düşünerek hareket etmişse iftira suçu oluşmaz.
- Basın Yayın Yoluyla İftira Suçu: Basın ve yayın yolu deyimi; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınları ifade etmek üzere kullanılır (TCK m. 6/1-g). Radyo, tv, gazete, internet gibi tüm iletişim araçları vasıtasıyla yapılan yayınlar basın-yayın faaliyeti olarak kabul edilir. Basın - yayın araçları yoluyla, herhangi bir kimse hakkında hukuka aykırı bir isnatta bulunulması ve yetkili kamu makamın bu hukuka aykırı isnadı öğrenmesiyle iftira suçu işlenmiş olur.
Basın yayın yoluyla işlenen iftira suçu nedeniyle yargılanan kişi hakkındaki mahkumiyet kararı iftiranın atıldığı basın yayın aracına eşdeğerde bir araçla yayınlanır. İlan masrafı da iftira suçundan mahkum olan kişiden alınır.
Başkasına Ait Kimlik Bilgilerinin Kullanılması Suretiyle İftira Suçu (TCK 268)
Başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması en sık işlenen suçlardan biridir. Başkasına ait kimlik bilgileri birçok farklı nedenle kullanılabilir. İşlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanan kimse, iftira suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılır. Başkasının kimlik bilgilerini suç işlemek için kullanan kişi koşulları varsa Resmi Evrakta Sahtecilik Suçu hükümlerine göre cezalandırılır. Bu madde hükümleri, başkasının kimlik bilgilerinin kullanılması suretiyle, sadece kendisi hakkındaki somut bir soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemeye çalışan kişi hakkında uygulanır. Başkasının kimlik bilgilerini kullanan kişi adeta üçüncü bir kişiye iftira atıyormuş gibi iftira suçu hükümleri çerçevesinde cezalandırılır.
Suçun Maddi Delillerinin Üretilmesi - Nitelikli İftira Suçu
Nitelikli iftira suçu, iftiranın maddi delil ve eserlerinin de fail tarafından üretilmesiyle suçun işlenmesidir. Suçun nitelikli halinde fail, hem iftira atmakta hem de iftira konusu fiilin işlendiğine dair delilleri üretmektedir.
Örneğin; aynı işyerinde çalıştığı arkadaşının arabasına habersiz bir şekilde şirkete ait bir eşyayı koyduktan sonra arkadaşı hakkında hırsızlık suçu işlediği iddiasıyla şikayetçi olan şahıs nitelikli iftira suçu işlemiş sayılır.
İftira Suçu Cezası (TCK 267)
-
Basit iftira suçu cezası, 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 267/1).
-
Nitelikli iftira suçu işlenmesi halinde suçun cezası yarı oranında arttırılır. Yani fail, iftira suçunun maddi delillerini de kendisi üretirse suçun basit halinin cezası yarı oranında arttırılacaktır (TCK md. 267/2).
-
İftira konusu fiili işlemediği için beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında bir tedbir uygulanmışsa, yukarıdaki iki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır (TCK md. 267/3).
-
İftira konusu fiili işlemediği için mağdur hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmişse; mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu hükümlerine göre dolaylı fail olarak cezalandırılır (TCK md. 267/4).
-
İftira konusu fiil nedeniyle mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkum olması halinde; iftira suçu işleyen kişi 20 yıldan 30 yıla kadar hapis cezasına; mağdurun süreli hapis cezasına mahkum olması halinde, iftira eden hakkında iftira suçu nedeniyle, mağdurun mahkum olduğu cezanın 2/3’ü kadar hapis cezasına hükmedilir. Mağdurun iftira suçu nedeniyle mahkum olduğu cezanın infazına başlanmışsa, iftira edene bu fıkra hükümlerine göre verilen ceza yarısı oranında arttırılır (TCK md. 267/5-6).
Mağdura atılan iftira neticesinde, mağdur ile ilgili hapis cezası dışında adli veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; iftira eden kişi, 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK md. 267/7).
- Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma suçunun cezası, iftira suçunun cezası için yukarıda yaptığımız açıklamalar dikkate alınarak aynı şekilde belirlenir (TCK m.268).
İftira Suçu ve Etkin Pişmanlık Ceza İndirimi (TCK 269)
Etkin pişmanlık, failin işlediği fiil nedeniyle pişman olması ve suçun sebep olduğu zararı gidermesi halinde fail hakkında ceza indirimi yapılmasını sağlayan bir maddi ceza hukuku kurumudur.
-
İftira suçu failinin, iftira atılan kişi hakkında adli veya idari soruşturma başlamadan önce iftirasından dönmesi halinde hakkında hükmedilecek cezadan 4/5 oranında ceza indirimi uygulanır.
-
İftira suçu failinin, mağdur hakkında soruşturma başladıktan sonra, fakat dava açılmadan önce iftirasından dönmesi halinde hakkında verilecek cezada, 3/4 oranında etkin pişmanlık nedeniyle ceza indirimi uygulanır.
-
İftira suçu nedeniyle dava açıldıktan sonra, fakat hüküm verilmeden önce iftiradan dönülmesi halinde verilecek cezada 2/3 oranında ceza indirimi yapılır.
-
İftira suçu nedeniyle hüküm verildikten sonra, fakat hüküm infaza verilmeden önce iftiradan dönülmesi halinde verilecek cezada 1/2 nispetinde ceza indirimi yapılır.
-
İftira suçu sebebiyle verilen mahkumiyet hükmünün infazına başlandıktan sonra, iftiradan dönülmesi halinde verilecek cezada 1/3 nispetinde ceza indirimi yapılır.
-
İftira suçunun oluşmasına neden olan fiil mağdur hakkında sadece idari yaptırım kararı uygulanmasını gerektiriyorsa, iftira suçu nedeniyle mağdur hakkında idari yaptırım kararı uygulanmadan önce iftiradan dönülürse faile verilecek cezada 1/2 oranında, idari yaptırım kararı uygulandıktan sonra iftiradan dönülürse 1/3 oranında ceza indirimi yapılır.
Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. İftira suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. İftira suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb) kararı verilmesi mümkündür.
Erteleme, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. İftira atma suçu sebebiyle hükmedilen hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür.
İftira Suçu Nedeniyle Maddi Manevi Tazminat Davası
Suçun mağduru, iftira suçu işleyen kişiye karşı maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Maddi tazminat davası, hukuka aykırı bir eylem veya işlem nedeniyle malvarlığında meydana gelen eksilmenin, yani maddi zararların giderilmesi; manevi tazminat davası ise hukuka aykırı işlem veya eylemler nedeniyle bireyin yaşadığı üzüntü, elem ve yıpranmanın yol açtığı manevi zararların giderilmesini amaçlayan bir dava türüdür. Örneğin, iftira suçu nedeniyle tutuklanan mağdur çalışmak suretiyle elde ettiği gelirden mahrum kalabilir. Mağdur tutuklandığı için elem ve üzüntü de duyabilir. Tüm bu hallerde suçu işleyen faile karşı iftira suçu nedeniyle tazminat davası açılması mümkündür.
İftira suçu nedeniyle hükmedilecek tazminatın miktarı, olayın özellikleri, tarafların mali durumu, meydana gelen zararın büyüklüğü vs. gibi kriterler dikkate alınarak hesaplanır.
İftira suçu nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olarak belirlenmiştir.
İftira Suçu ve Başkasının Kimlik Bilgilerini Kullanma Suçu Yargıtay Kararları
İftira Suçunun Unsurları
İftira suçu, failin, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesidir. İftira suçunun konusunu hukuka aykırı fiil oluşturur. Bu fiilin suç oluşturması şart değildir. Disiplin yaptırımını veya başka bir idari yaptırımı gerekli kılan fiiller de iftira suçunun konusunu oluşturabilir. Hukuka aykırı bir eylemin gerçekleştirildiğine yönelik isnat yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunmak suretiyle yapılabileceği gibi basın ve yayın aracılığıyla da yapılabilir.
Özgü suç olarak düzenlenmediği için herkes tarafından işlenebilen iftira suçunda, hukuka aykırı fiil isnadının belli bir kişiye yönelik olması gerekir. Ancak isnada muhatap kişinin yapılacak bir araştırma sonucunda kimliğinin belirlenebilir olması yeterli olup isminin açıkça belirtilmesi zorunlu değildir. İftira suçu failinin, isnat ettiği fiil gerçekte hiç işlenmemiş olabileceği gibi, işlenmiş olmakla birlikte kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından işlenmemiş olabilir. Yine, kendisine isnatta bulunulan kişi tarafından hukuka aykırı bir fiil işlenmiş bulunmakla birlikte; iftira suçunun faili, bu fiilin karşılığında isnatta bulunulan kişiye verilecek yaptırımı ağırlaştıracak bazı eklemelerde bulunmuş olabilir. Bu durumlarda da iftira suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.
Öte yandan, iftira suçunun oluşabilmesi için, iftira suçu failinin, hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişinin bu fiili işlemediğini bilmesi gerekmektedir. Bu açıdan, iftira suçu ancak doğrudan kastla işlenebilir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak amacıyla hareket etmesi gerekir. Bu nedenle, iftira suçu açısından failde kastın ötesinde belirtilen amacın varlığı, bir başka deyişle özel kastın bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla; failin, belirli olay veya olgulardan yola çıkarak, isnat ettiği fiilin mağdur tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbarda bulunması hâlinde iftira suçunun unsurları oluşmayacaktır.
Yine, içeriği kanıtlanamasa dahi, gerçekleştirilen ihbar veya şikâyetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hâllerde, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı söz konusu olacaktır. Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu, 74. maddesinde, vatandaşların ve karşılıklılık bulunması koşuluyla Türkiye’de oturan yabancıların, kendileriyle veya kamu ile ilgili hususlarda dilek ve şikâyet haklarının bulunduğu vurgulanmıştır. Bireylere tanınan bu anayasal hak, onların idare ve diğer bireylerle ilişkilerinde gerek “çıkarlarını koruması”, gerek “özgürlüklerini kısıntısız” kullanabilmesi bakımından, devlet organlarına başvurmasını gerekli kılar. Bu başvuru, bireyin kendisi, üçüncü kişi veya kamuyla ilgili olabilir. Başvurulabilecek devlet organları da, yasama, yürütme ve yargıdır. Dilekçe hakkının yargısal alanda başlıca ortaya çıkış biçimi ise, ihbar ve şikâyet hakkının kullanılmasıdır. Bu aşamada, uyuşmazlık konusunun sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi bakımından “yetkili makamlar” kavramı üzerinde durulması gerekmektedir.
İftira suçunda, ihbar veya şikâyetin 5271 sayılı CMK’nın 158. maddesinde gösterilen Cumhuriyet Başsavcılığına, kolluğa, valiliğe, kaymakamlığa, mahkemeye, yurtdışında ise elçiliğe veya konsolosluğa yapılması gerekmektedir. Bu bağlamda, iftira suçunda, hukuka aykırı fiil isnadını içeren ihbarın veya şikâyetin yetkili makamlara yapılması koşulu aranmaktadır. Dolayısıyla kanunilik ilkesi gereğince, ihbar veya şikâyetin yapılması olanaklı görülen makamlar dışındaki kimselere yapılacak bildirimler, iftira suçuna vücut vermeyecektir. Bu bakımdan, isnat edilen hukuka aykırı fiil bir kişiye bildirilmiş, o kişi de suçu ilgili yerlere ihbar etmişse, kişinin, yetkili makam olarak sayılması mümkün olmadığından bu suç oluşmayacaktır. Nitekim, ihbar veya şikâyetin yetkili makamlara doğrudan yapılması da arandığından, bu makamların dolaylı şekilde hukuka aykırı fiil isnadını öğrenmeleri hâlinde söz konusu suçun oluşmadığı kabul edilmelidir (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, Yorumlu Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2010, s.7830, M. Oktay Yiğitbaş, İftira Cürmü Üzerine Bir Deneme, AD., Y.: 58, S.: 11, Ankara, 1967, s.832, Köksal Bayraktar, İftira, İstanbul Hukuk Fakültesi Mecmuası, C: XL, S. 1-4, s. 196). (Ceza Genel Kurulu Kararı -Karar:2019/512).
Yetkili Makamlara Yapılmayan İhbar ve Şikayetler İftira Suçu Oluşturmaa
5237 sayılı Kanun’un 267 nci maddesinde düzenlenen iftira suçunun oluşabilmesi için failin işlenmediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunması gerekmektedir. Suça ilişkin ihbar ve şikayetin yapılacağı makamlar 5271 sayılı Kanun’un 158 … maddesinde gösterilmiştir. Buna göre suça ilişkin ihbar ve şikayet Cumhuriyet başsavcılıklarına veya kolluk makamlarına yapılabilir. Valilik veya kaymakamlığa ya da mahkemeye yapılan ihbar veya şikayet, ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir. Yurt dışında işlenip ülkede takibi gereken suçlar hakkında Türkiye’nin elçilik ve konsolosluklarına da ihbar veya şikâyette bulunulabilir. Yetkili makamlara yapılmayan ihbar veya şikayetler, iftira suçunu oluşturmayacaktır (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2020/17939 E. , 2023/902 K.).
Başkasının Kimliğini Kullanarak Sahtecilik ve İftira Suçu
İftira suçu ise; işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma veya kovuşturma başlatılması ya da idari bir yaptırım uygulanması için bir kimseye hukuka aykırı isnatta bulunulmasıdır. TCK.nın 267. maddesinin 4. fıkrası uyarınca bu fiil nedeniyle iftira edilenin gözaltına alınması halinde iftira eden, mağdurun hürriyetinden yoksun kılınması suçundan da dolaylı fail olarak sorumludur.
Somut olayda; mağdurun kimliğini kullanarak sahte kredi kartı almak için bankaya başvuran ve kendisine kart verilmeyen, adına belge düzenlenen kişinin; bir suç işlendiğinden bahisle yetkili makamlara başvurusu bulunmadığından ve mağdurun özgürlüğünü bizzat kısıtlamadığı gibi görevlileri azmettirdiği hususunda delil olmadığından kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları bulunmamaktadır.
Sanığın, kredi kartı almak için şikayetçi adına bankaya müracaat etmesi ve bir takım belgeleri şikayetçi adına imzalaması iftira suçunu oluşturmayıp eylemi, sahtecilik veya kredi kartını alması halinde TCK.nın 245/2. maddesindeki banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçu oluşur. Dolayısıyla TCK.nın 267/4. maddesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır (Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar: 2014/30708)
İnfazın Engellenmesi İçin Başkasının Kimlik Bilgilerini Kullanma, Suçu Oluşturmaz
Sanık avukatının, resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükme yönelen temyiz itirazlarının reddiye hükmün onanmasına karar verilmiştir. Ancak, Sanığın hakkındaki yakalama kararlarının infazını engellemek amacıyla katılan adına düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanını görevlilere ibraz etmesinden ibaret olayda, hakkındaki bütün adli işlemlerin gerçek kimlik bilgileriyle yapıldığı, işlediği suç sebebiyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemediği, başkasının kimliğini ya da kimlik bilgilerini kullanarak kendisini suçsuz, diğer kişiyi ise işlemediği bir suçun faili olarak göstermediği ve bu sebeple 5237 Sayılı TCK’nun 268. maddesinde düzenlenen başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun unsurlarının, ayrıca … adına resmi bir belge düzenlenmemiş olması karşısında, 206. maddesinde düzenlenen ‘resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunun oluşmadığı anlaşıldığından, yüklenen suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 11. cea Dairesi - Karar: 2017/1141).
TCK’nın 268 inci maddesinde tanımlanan suçun oluşması için, failin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerini kullanmasının gerektiği, somut olayda; olay günü ihbar üzerine kollukça yakalanan sanığın, hakkında daha önce işlediği dolandırıcılık suçu nedeniyle hükmedilen kesinleşmiş hapis cezasının infazı için çıkarılan yakalama kararının infazını engellemek amacıyla kardeşi K.’a ait kimlik bilgilerini vererek bu kişi adına parmak izi kayıt formu tanzimine yol açmaktan ibaret eyleminin TCK’nın 206 ncı maddesinde tanımlanan “Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunu oluşturur (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2015/152)
Başkasına Ait Kimlik Bilgilerinin Kullanılması ve Resmi Belgenin Düzenlenmesinde Yalan Beyan
TCK 206. maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçunun oluşabilmesi için, sanığın açıklamaları üzerine oluşturulan resmi belgenin, bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gereklidir. TCK’nun 268. maddesinde tanımlanan başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşması için; failin işlediği suç sebebiyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimlik bilgilerini kullanması, 267/1. maddesinde tanımlanan “iftira” suçunun oluşması için ise, yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunmak suretiyle işlemediğini bildiği halde hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat etmesi gerekir.
Somut olayda; yakalama tutanağı içeriğine göre, kolluk üst aramasında üzerinde kriminal rapora göre esrar maddesi bulunan sanığın, kendisi hakkında soruşturma yapılmasını engellemek amacıyla kolluk görevlilerine kendisini kardeşinin ismi ile tanıtarak, ilgili hakkında uyuşturucu bulundurmaktan dava açılmasına sebebiyet veren sanığın eyleminin, 5237 Sayılı TCK’nun 268/1. maddesinde öngörülen “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde “ resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunmak” suçundan mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar: 2017/571)
İftira Suçu ile Memura Yalan Beyanda Bulunma Suçu Arasındaki Fark
Sanığın, işlediği suç sebebiyle yakalandığında kendisi hakkında soruşturma yapılmasını engellemek amacıyla kimliğini A. T. olarak bildirerek, bu kimlik bilgileriyle yakalama muhafaza altına alma tutanağı düzenlendiği anlaşılmakla; eylemin, bildirdiği kimlik bilgilerinin gerçekte var olan bir kişiye ait olması durumunda 5237 Sayılı TCY.nın 268/1. maddesi yollamasıyla, 267/1. maddesindeki “iftira” suçunu, gerçekte var olmayan kişiye ait olduğunun saptanması halinde ise, aynı Kanun’un 206. maddesindeki “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunu oluşturacağı nazara alınıp, olayda da A. T.’ın gerçek kişi olduğu dosya kapsamından anlaşılmakla sanık hakkında iftira suçundan hüküm kurulduğu gözetilmeden unsurları itibariyle oluşmayan yalan beyan suçundan da ayrıca mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar:2016/475).
İftira Suçunda Etkin Pişmanlık Hükümleri
Olay günü ismini belirtmeyen bir kişinin polis imdat hattını arayarak asker kaçağı olduğunu ve hemen gidilmezse kaçabileceğini belirttiği mağdurun işyerine emniyet görevlilerince gidilerek ihbar sebebinin açıklandığı ancak mağdurun askerliğinin tecilli olduğunu beyan ettiği, bunun üzerine emniyet görevlilerinin askerlik şubesi başkanlığından mağdurun eğitiminin devam etmesi nedeniyle askerliğinin erteli olduğunu tespit etmeleri ile ihbarın asılsız olduğunun anlaşıldığı, polis imdat hattını arayan numaranın adına kayıtlı olduğu belirlenen sanığın suçunu soruşturma aşamasında inkar ettiği, ancak suç tarihinden 9.5 ay sonra kovuşturma aşamasında alınan savunmasında; patronu olan mağdurun kendisine yoğun şekilde iş vermesinden dolayı ihbarı yaptığını ve pişman olduğunu beyan ettiği olayda; sanığın gerçekte böyle bir durum olmadığını bildiği halde asker kaçağı olduğunu söylemek suretiyle bakaya kalmak suçunu işlediğini iddia ederek mağdura iftira attığı, isnatta bulunduğu suçun işlenmediğinin ortaya çıkması yönünde bir katkısının olmadığı, kolluk görevlilerince askerlik şubesine gidilerek araştırma yapılmasıyla gerçeğin ortaya çıktığı, bu aşamadan sonra sanığın asılsız yere ihbarda bulunduğunu ve pişman olduğunu söyleyerek iftiradan dönmesinin etkin pişmanlık hükümleri gereği cezasından indirim yapılması için yeterli olmadığı, gerçek fiili durumun ortaya çıktığı ana kadar sanığın etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektirir çabasının bulunmadığı göz önüne alındığında; 5237 sayılı TCK’nun 269. maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı anlaşılmaktadır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - 2015/97 es.).
Suç Uydurma Suçu İle İftira Suçu Farkı
Suç uydurma suçundan kurulan hükmün temyizinde ise;
TCK’nın 271. maddesinde düzenlenen suç uydurma suçunun oluşabilmesi için, failin işlenmediğini bildiği bir suçu yetkili makamlara işlenmiş gibi ihbar etmesi veya işlenmeyen bir suçun delil ya da emarelerini soruşturma yapılmasını sağlayacak biçimde uydurması gerekir. Uydurulan suçun atıldığı kişilerin belirlenebilir olması halinde ise, TCK’nın 267. maddesinde düzenlenen iftira suçu oluşur.
Somut olayda sanığın yurdunda arama yapan polis memurları ve adliyede görüştüğü Cumhuriyet Savcısı hakkında çeşitli isnatlarda bulunduğu ve bu kişilerin belirlenebilir olması karşısında sanığın eyleminin TCK’nın 267. maddesinde düzenlenen zincirleme iftira suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi; bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi-K.2021/20572).
Bir Kimseden Şüphelenilerek İhbarda Bulunulması İftira Suçu Oluşturmaz
Sanığa atılı iftira suçunun oluşabilmesi için, iftira suçu failinin, hukuka aykırı fiil isnat ettiği kişinin bu fiili işlemediğini bilmesi gerekmektedir. Ancak bu suçun oluşabilmesi için, doğrudan kast tek başına yeterli olmayıp ayrıca failin hukuka aykırı fiil isnat ettiği kimse hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir müeyyideye maruz kalmasını sağlamak saiki ile hareket etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla; failin, belirli olay veya olgulardan yola çıkarak, isnat ettiği fiilin mağdur tarafından işlendiği inancı ve şüphesi ile ihbarda bulunması hâlinde iftira suçunun unsurları oluşmayacaktır. Yine, içeriği kanıtlanamasa dahi, gerçekleştirilen ihbar veya şikâyetin bir anayasal hakkın kullanılması olarak değerlendirilebildiği hâllerde, bir hukuka uygunluk nedeninin varlığı söz konusu olacaktır. Anayasamızın 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, 40. maddesinde, Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkının bulunduğu ve yine somut olaydaki çelişkili durumların sanık lehine de yorumlanması gerekeceğinden, sanığa atılı iftira suçunun unsurlarının oluşmadığına karar verilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2018/196 E. , 2022/280 K.).
Savcılığa Dayanaksız Yapılan Şikayet Nedeniyle İftira Suçu
Dava konusu olay, sanığın katılan hakkında eşi adına sahte vekaletname düzenlediğinden bahisle savcılığa başvurarak sahtecilik suçundan soruşturma başlatılmasını sağlamak amacıyla katılana iftira ettiği ve sanığın katılanı yolda araçla yan yana geldikleri esnada parmağını ve kafasını sallamak suretiyle katılanı tehdit ettiği iddiasına ilişkindir.
İftira suçunun oluşabilmesi için; yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat edilmesi gerekir.Bu itibarla; sanığın sahtecilik yapılmadığını bildiği halde, hakkında adli yaptırım uygulanmasını sağlamak amacıyla katılana hukuka aykırı bir fiil isnat ettiği anlaşılmakla iftira suçundan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraat kararı verilmesi nedeniyle, sanık hakkında kurulan hüküm hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 8. CD - Esas : 2021/11444 Karar : 2023/5324).
Basın ve Yayın Yoluyla İftira Suçu
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesince, katılanın istinaf talebinin kabulüne karar verilerek 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde, “Her ne kadar ilk derece mahkemesince vaki haberin basın özgürlüğü sınırları içinde kaldığından bahisle sanığın beraatine karar verilmiş ise de; “Bingöl’de Masum, Van’da Terörist” ve “Paralel Savcının Kurtardığı PKK`lı Polisi Şehit Etti” başlıklı haberde katılanın isminin baş harflerini yazıp yüzünün bir kısmını vermek sureti ile katılan haberin katılana yönelik olduğunun açıkça anlaşıldığı ve katılanın Fetö/Pdy terör örgütü ile ilişkilendirir nitelikte olduğu ve katılanın hakkında bu nedenle HSK tarafından soruşturma yapıldığı dikkate alındığında vaki haberin ifade ve basın özgürlüğü sınırları içinde kalmadığı TCK maddesi kapsamında katılan hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak için basın ya da yayın yolu ile iftira suçunu oluşturduğu, aynı anda tek bir fiil ile söylendiği anlaşılan sözlerin TCK 44 maddesi kapsamında iftira suçunu oluşturduğu” belirtilerek 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile sanık hakkında iftira suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir.
Basın yoluyla işlenen suçlarda hukuka uygunluk nedenleri arasında yer alan ve kaynağını Anayasanın 28 ve devamı maddeleri olan “hakkın kullanılması” kapsamındaki haber verme ve eleştiri hakkının söz konusu olabilmesi için yapılan basın açıklamasının gerçek ve güncel olması, verilişinde kamu ilgi ve yararının bulunması ve olay ile olayın anlatılışı arasında fikri bağ bulunması gerekmektedir. Eleştiri, basının haber verme hakkı kapsamında kalmakla birlikte bu hakkın kullanılması sırasında seçilen ifadelerin haber verme amacını aşması, haber içeriği ile bağlantısı olmayan onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte isnatlarda bulunulması, değerlendirmeler içermesi durumunda, bu haber ve yazılarda haber verme hakkından söz edilemeyeceği dikkate alınarak, sanık hakkında kurulan hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır (Yargıtay 8CD Esas : 2021/16717 Karar : 2023/5037).
İftira suçu, bir taraftan kişisel menfaati korurken diğer taraftan kamu güveni ve adliye ile idarenin düzenini korumaktadır. Bu nedenle iftira suçu kamu düzeni açısından son derece önemlidir.
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.