0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Rüşvet Suçu Nedir? (TCK md.252)

Rüşvet suçu, görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlanması ile oluşur. Rüşvet alan ile rüşvet verenin serbest iradeleriyle rüşvet alıp verme konusunda anlaşmaları ancak menfaatin temin edilememesi halinde de rüşvet suçu tamamlanmış gibi failler cezalandırılır. Örneğin, hakkında yakalama kararı bulunan bir kişiyi yakaladıktan sonra serbest bırakmak için bir miktar para ödenmesi hususunda anlaşan polis memuru menfaati temin edememiş olsa bile rüşvet suçu tamamlanmış kabul edilir.

Rüşvet suçu, bir tarafta “rüşvet veren” gerçek kişi ile diğer tarafta “rüşvet alan” kamu görevlisinin (memur, avukat, bilirkişi vs.) bulunduğu her zaman birden fazla failin olduğu kamu idaresinin güvenirliğine karşı işlenen çok failli bir karşılaşma suçudur. Yani, hem rüşvet veren hem de rüşvet alan rüşvet suçu işlemektedir.

1. Rüşvet verme suçu: Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi rüşvet verme suçu işlemiş olur.

2. Rüşvet alma suçu: Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi rüşvet alma suçu işlemiş olur.

Kamu görevlisinin görevinin gereklerine uygun davranması için kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlaması halinde basit rüşvet suçu meydana gelir. Kanunda basit rüşvet ve nitelikli rüşvet şeklinde bir ayrım yapılmadan rüşvet suçunun cezası aynı şekilde yaptırıma bağlanmıştır. Örneğin, tapu işlemlerini hızlandırmak için tapu memuruna bir miktar para verilmesi kamu görevlisinin görevinin gereklerine uygun hareket etmesi için menfaat temini niteliğinde olduğundan basit rüşvet suçu teşkil eder. Basit rüşvet ile nitelikli rüşvet suçunun cezası aynıdır.

Rüşvet suçu ve cezası, 5237 sayılı TCK’nın 252. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

TCK m.252

(1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.

(3) Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.

(4) Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.

(5) Rüşvet teklif veya talebinin karşı tarafa iletilmesi, rüşvet anlaşmasının sağlanması veya rüşvetin temini hususlarında aracılık eden kişi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.

(6) Rüşvet ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilisi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.

(7) Rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin; yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması halinde, verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.

(8) Bu madde hükümleri;

a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,

b) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler,

c) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar,

d) Kamu yararına çalışan dernekler,

e) Kooperatifler,

f) Halka açık anonim şirketler, adına hareket eden kişilere, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması amacıyla doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi; bu kişiler tarafından talep veya kabul edilmesi; bunlara aracılık edilmesi; bu ilişki dolayısıyla bir başkasına menfaat temin edilmesi halinde de uygulanır.

Rüşvet Alma Suçu ve Cezası

Kamu görevlisinin kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlanması karşılığında görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması halinde rüşvet alma suçu oluşur. Rüşvet alma ve verme konusunda anlaşmaya varılması ancak menfaatin temin edilememesi halinde de kamu görevlisi rüşvet alma suçundan dolayı cezalandırılır.

Rüşvet alma suçu, ancak kamu görevlisi olan bir kişi tarafından işlenebilir. Failin özel bir sıfata sahip olmasını gerektiren böyle suçlara ceza hukukunda “özgü suçlar” denilmektedir. Kamu görevlisi olmayan kişiler “rüşvet alma” suçunun faili olamazlar. Ancak, kamu görevlisi olmayan kişiler rüşvet alma suçuna azmettirme veya yardım etme suretiyle iştirak edebilirler.

Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi anlaşılır (TCK md. 6/1-c). Buna göre; milletvekili, belediye başkanı, belediye meclis üyesi gibi seçilenler; avukat, hakim, savcı, bilirkişi yargı görevi yapanlar; tanıklar gibi yargısal faaliyete katılanlar, kaymakam, vali, öğretmen, emniyet müdürü, polis gibi atanan memurlar kamu görevlisi olarak kabul edilir. Ayrıca, kooperatifler, halka açık anonim şirketler, kamu yararına çalışan dernekler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları adına hareket ederek hukuki ilişki tesis edenler veya hukuki ilişkinin devamı süresince haksız bir yarar sağlamaya çalışanlar da rüşvet alma suçunun faili olabilirler.

Kişinin rüşvet anlaşmasını yaptığı sırada veya rüşveti aldığı sırada kamu görevlisi olması suçun vücut bulması için yeterlidir. Örneğin; kamu görevlisi olan bir memurun görevi sırasında rüşvet aldıktan sonra kendi isteğiyle görevinden ayrılması veya işine son verilmesi önemli değildir. Görevi sırasında rüşvet alma suçu işleyen memur görevi sona erse bile hakkında rüşvet alma suçu nedeniyle ceza soruşturması veya kovuşturması yapılabilir.

Kamu görevlisinin rüşvet alma suçunu işleyebilmesi için görev alanına giren bir işi yapmayı veya yapmamayı vaat etmesi gerekir. Rüşvet anlaşmasının konusu olan iş kamu görevlisinin görev alanına giren bir iş değilse rüşvet alma suçu oluşmaz. Örneğin, belediyede görevli bir memurun trafik polisinin görev alanına giren bir işi halletmek üzere, bir kimseden para alması rüşvet alma suçunu meydana getirmez. Koşulları varsa, görevi kötüye kullanma suçu, güveni kötüye kullanma suçu veya dolandırıcılık suçu oluşabilir.

Rüşvet alma suçunun cezası; 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 252/2).

Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi nedeniyle rüşvet anlaşmasının yapılamaması halinde kamu görevlisine TCK md. 252/2 gereği verilecek ceza yarı oranında indirilir (TCK md. 252/4). Bu halde, kamu görevlisine verilecek ceza 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasıdır.

Rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin; yargı görevi yapan (avukat, hakim, savcı), hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması halinde, verilecek ceza 1/3’ten 1/2’sine kadar artırılır (TCK md. 252/7).

Rüşvet Verme Suçu ve Cezası

Rüşvet verme suçunda kişinin kamu görevlisine rüşvet teklifinde bulunması sonrasında kamu görevlisi tarafından bu teklifin kabul edilerek anlaşmaya varılması hâlinde suçun tamamlandığı, kamu görevlisi tarafından, yapılan teklifin reddedilmesi hâlinde ise rüşvet verme suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilmektedir (CGK-K.2023/149).

Rüşvet verme suçu, herhangi bir kimse tarafından işlenebilir (TCK md. 252/1). Rüşvet alan kişinin kamu görevlisi olması şart olmasına rağmen, rüşvet veren kişi bir kamu görevlisi olabileceği gibi herhangi bir vatandaş da olabilir. Örneğin, bir polisin başka bir polise rüşvet vermesi mümkündür.

Rüşvet verme fiili, bizzat doğrudan fail tarafından işlenebileceği gibi aracılar vasıtasıyla da işlenebilir. Rüşvet verme suçu açısından önem arz eden nokta, haksız yararın sağlanması veya sağlanacağının vaad edilmesidir. Haksız yarar, dolaylı bir biçimde üçüncü kişiler aracılığıyla sağlanmış veya vaad edilmiş olsa dahi rüşvet verme suçu işlenmiş olur. Kamu görevlisine görevin gereklerine aykırı olarak bir işin yapılması veya yapılmaması için rüşvet teklifinde bulunulması durumunda rüşvet verme suçunun icra hareketleri başlamış olur.

Rüşvet verme suçunun cezası; 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 252/1).

Kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi halinde, rüşvet anlaşması tamamlanmadığından rüşvet teklifinde bulunan kişiye verilecek ceza yarı oranında indirilir (TCK md. 252/4). Yani, bu halde rüşvet teklif edene verilecek ceza 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasıdır.

Rüşvet Suçunda Haksız Yarar Nedir?

Rüşvet suçunu düzenleyen TCK md. 252 “menfaat sağlanması” veya sağlanmasının vaat edilmesi fiillerini suçun en önemli maddi unsuru olarak kabul etmiştir. Kanun, “…menfaat sağlayan…” (TCK 252/1), “…menfaat temini…” (TCK 252/4) gibi kavramlar kullanarak hem rüşvet alma hem de rüşvet verme suçunda kişilere haksız bir menfaat sağlanmasını veya vaat edilmesini şart koşmuştur. Haksız menfaatin kamu görevlisinin görevinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması için temin edilmesi gerekir.

Kişilere haksız menfaat sağlanmasının çeşitli görünüm biçimleri vardır. Menfaat parasal bir değer olabileceği gibi ev, araba vb. gibi başka bir malvarlığı değeri de olabilir. Menfaatin mutlaka doğrudan maddi bir değer olması da şart değildir, önemli olan dolaylı da olsa faile, yakınlarına veya işaret ettiği diğer kişilere herhangi bir yarar sağlanmış olmasıdır. Örneğin, bir polis memurunun yakınının işe alınması karşılığında, bir suçun delillerini ortadan kaldırması, hem suç delillerinin ortadan kaldırılması suçunu hem de rüşvet alma suçunu meydana getirir. Sağlanan menfaatin mutlaka ekonomik bir menfaat olması gerekmez, ancak menfaat, kamu görevlisinin durumunda eskiye nazaran bir iyileşme veya avantaj sağlamalıdır. Yargıtay, kamu görevlisine fuhuş amaçlı kadın temin edilmesini menfaat kavramı içerisinde değerlendirmiştir. Rüşvet suçunun unsuru olan menfaat, kamu görevlisinin cinsel arzularının tatmini, eşinin veya göstereceği bir kişinin bir yerde işe alınması, kamu görevlisine ücretsiz yemek veya tatil imkanının sunulması, arabasına ücretsiz yakıt konulması vb. şekillerde ortaya çıkabilir.

Rüşvet Suçunda Rüşvet Antlaşması

Rüşvet alan ile rüşvet veren arasında rüşvet konusunda anlaşmaya varılmış olması halinde, rüşvet verilemese bile, taraflar sanki suç tamamlanmış gibi rüşvet suçu nedeniyle cezalandırılır (TCK md. 252/3).

Rüşvet suçu, iki taraflı bir suç olduğundan suçun tamamlanması için her iki tarafın rüşvet alma ve verme konusunda anlaşması gerekir. İki taraflı olan bu suç anlaşmasına ceza hukukunda “rüşvet anlaşması” denilmektedir. Rüşvet anlaşması tarafların özgür iradeleriyle yapılmalıdır. Yani, rüşvet vermeyi vaad eden kişi ile rüşvet karşılığında bir işi yapmayı veya yapmamayı vaad eden kamu görevlisi arasında kendi özgür iradeleriyle bir anlaşma yapılması gerekir. Rüşvet anlaşması, rüşvet suçunun konusu olan işin yapılmasından önce veya en geç yapıldığı sırada gerçekleştirilmiş olmalıdır. İşin yapılmasından veya yapılmamasından sonra yapılan teklifler rüşvet anlaşmasına vücut vermez. Örneğin, belli bir işi yapan kamu görevlisine teşekkür etmek için hediye alınmış olması rüşvet suçu anlaşmasının gerçekleşmesini sağlamaz.

Kamu görevlisinin, görev alanına giren bir işin yapılması veya yapılmaması karşılığında, fertler arasında, haksız yararın sağlanması hususunda rızalarının tam olarak uyuşması ile rüşvet anlaşması gerçekleşmiş olur. Teklif veya önerinin fert veya kamu görevlisinden gelmesinin önemi bulunmamakla birlikte, rüşvet veren ve alanın aynı amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak, kamu görevlisi tarafından ferde veya fert tarafından kamu görevlisine doğrudan veya örtülü bir istek veya önerinin yapılması ve bunun da karşı tarafça kabul edilmesi gerekir. Böyle bir anlaşmanın varlığının kabulü için, anlaşmaya ilişkin rızalar özgür irade ürünü olmalı, başka deyişle, cebir, tehdit, hile ve sair nedenlerle fesada uğratılmamış bulunmalıdır (CGK-K.2023/149).

Rüşvet anlaşması, rüşvet alan ile rüşvet veren arasında aynı amacın gerçekleşmesine hizmet eden bir suç anlaşmasıdır. Taraflar rüşvet anlaşmasını fiilen uygulayamamış olsa bile, her iki tarafın vaatte bulunması suçun oluşması için yeterlidir.

Rüşvet sözleşmesi şarta bağlı olarak yapılamaz. Çünkü rüşvet sözleşmesi şarta bağlanırsa şart gerçekleşmediğinde rüşvet sözleşmesinin gereği yerine getirilemeyecektir. Yani şart gerçekleşmezse rüşvet sözleşmesinin konusu ortadan kalkar. Bu nedenle şarta bağlı teklifler rüşvet suçuna vücut vermez.

Rüşvet teklifi veya önerisinin hangi taraftan geldiğinin hiçbir önemi yoktur. Rüşvet teklifi ister kamu görevlisinden gelsin isterse diğer kişiden gelsin, önemli olan tarafların aynı amacı gerçekleştirmek için anlaşması; bir tarafın yaptığı teklif veya önerinin diğer tarafça kabul edilmesidir.

Rüşvet anlaşması yapıldıktan sonra, henüz yarar sağlanmadan veya rüşvet konusu iş yapılmadan vazgeçme gerçekleşse bile; failler hakkında gönüllü vazgeçme hükümleri (TCK md. 36) uygulanamaz. Çünkü, rüşvet anlaşması ile rüşvet suçu tamamlanmış olur. Tamamlanan bir suçtan gönüllü vazgeçme mümkün değildir. Ancak, suç tamamlandıktan sonra vazgeçme nedeniyle “etkin pişmanlık” hükümleri uygulanabilir. Etkin pişmanlık nedeniyle faile ceza verilmemesi şartlarına ileride değinilecektir.

Kamu görevlisinin (polis memuru, bilirkişi, belediye memuru vs.) rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun talep edilen kişi tarafından kabul edilmemesi halinde ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, rüşvet alma nedeniyle verilecek ceza yarı oranında indirilir (TCK md. 252/4)

Rüşvet Suçunda Etkin Pişmanlık ve Ceza İndirimi (TCK md.254)

Etkin pişmanlık, kişinin işlediği suçtan dolayı özgür iradesiyle sonradan pişman olması ve suç teşkil eden fiilin meydana getirdiği olumsuzlukları gidermesi halinde başvurulan bir ceza indirimi nedenidir.

Rüşveti alan veya almak için anlaşan kamu görevlisi, soruşturma makamları rüşvet suçu işlendiğini öğrenmeden önce, rüşvet konusu şeyi soruşturmaya yetkili makamlara teslim eder ve durumu haber verirse etkin pişmanlık hükümleri uygulanarak hakkında ceza verilmez. Aynı şekilde rüşvet veren veya vermek için anlaşan kişi de durumu soruşturmaya yetkili makamlar öğrenmeden önce haber verirse etkin pişmanlık hükümleri uygulanarak hakkında ceza verilmez.

Rüşvet alan ve veren dışında, rüşvet suçuna katılan diğer kişilerin (örneğin, rüşvete aracı olan kişiler) etkin pişmanlık duyarak durumdan soruşturma makamlarını haberdar etmesi halinde, rüşvet suçu nedeniyle haklarında cezaya hükmedilmez.

Soruşturma makamları suçu öğrendikten sonra etkin pişmanlık sebebiyle ceza indirimi hükümleri uygulanamaz. Yabancı kamu görevlilerine rüşvet veren kişi hakkında da etkin pişmanlık sebebiyle ceza indirimi hükümleri uygulanamaz.

Rüşvet Suçuna Aracılık Etme Suçu ve Cezası

Rüşvet veren ile rüşvet alan arasında, rüşvet suçunun gerçekleşmesi için aracılık eden kişi de müşterek fail olarak cezalandırılır. TCK md. 252/5 gereği rüşvet suçuna aracılık etme fiili şu şekillerde meydana gelebilir:

  • Rüşvet teklif veya talebinin karşı tarafa iletilmesi,
  • Rüşvet anlaşmasının sağlanmasına aracılık edilmesi,
  • Rüşvetin temini hususlarında aracılık edilmesi.

Rüşvet suçuna aracılık eden kişinin kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığının önemi yoktur. Aracılık eden kişi, aynen rüşvet alma veya verme suçunu işleyen kişi gibi cezalandırılır.

Rüşvet suçuna aracılık etme suçunun cezası, 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 252/4).

Rüşvet Suçuna Teşebbüs ve Cezası

Rüşvet suçuna teşebbüs, TCK md.35’te genel teşebbüs hükmünden ayrılınarak düzenlenmiştir. Kanun tarafından rüşvet suçuna özgü özel bir teşebbüs hali öngörülmüştür. Bu nedenle, rüşvet suçuna teşebbüs halinde, teşebbüse ilişkin TCK md. 35’te düzenlenen genel hükümler uygulanmaz. TCK’nın 252/4 maddesine göre rüşvet suçuna teşebbüs şu seçimlik hareketlerle işlenebilir:

  • Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi,

  • Kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi.

Yukarıdaki iki haldeki teşebbüs fiillerinin işlenmesi halinde fail hakkında, TCK md. 252/1-2 gereği rüşvet suçu hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir (TCK md. 252/4).

Rüşvet suçuna teşebbüs halinde faile verilecek ceza da 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 252/4).

Taraflar arasında bir rüşvet anlaşması yoksa, rüşvet suçu tamamlanmayacağından fail hakkında rüşvet suçuna teşebbüs hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının mutlaka tartışılması gerekir. Örneğin, bir vatandaş bir devlet memuruna rüşvet teklifinde bulunmuş, diğer taraf kabul etmemiş ise veya teklifi düşünmek için süre istemiş, ancak teklifi henüz kabul etmeden yakalanmışsa; söz konusu fiiller rüşvet suçuna teşebbüs olarak değerlendirilir.

Rüşvet talep eden kamu görevlisini yakalatmak için bir kişinin bir operasyon kapsamında rüşvet veren rolü yapması halinde ortada özgür iradeyle gerçekleşen bir rüşvet anlaşması olmadığı için fail rüşvet suçuyla değil, rüşvet suçuna teşebbüs hükümleriyle cezalandırılır. Yani, suç tamamlanmamış teşebbüs aşamasında kalmış olur.

Menfaat Sağlanan Üçüncü Kişi veya Tüzel Kişilerin Yetkilisinin Rüşvet Suçu ve Cezası

Tüzel kişilerin veya üçüncü kişilerin, işlenen rüşvet suçu nedeniyle dolaylı menfaat sağlaması halinde rüşvet ilişkisine girdikleri kabul edilir. Dernek, vakıf, şirket, kooperatif vb. gibi kuruluşlar tüzel kişiler olarak adlandırılmaktadır. Tüzel kişilerde menfaati kabul eden yetkili kim ise rüşvet suçu nedeniyle o kişi cezalandırılır.

Rüşvet ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilisi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır (TCK md. 252/6).

Dolaylı menfaat sağlayan üçüncü kişi veya tüzel kişinin yetkilisi rüşvet suçu nedeniyle 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Rüşvet Suçu Hükümlerinin Uygulanacağı Tüzel Kişiler

Bazı tüzel kişiler adına hareket ederek menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi; bu kişiler tarafından talep veya kabul edilmesi; bunlara aracılık edilmesi; bu ilişki dolayısıyla bir başkasına menfaat temin edilmesi halinde rüşvet şuçuna ilişkin hükümler uygulanır. Bu şekilde rüşvet suçu hükümlerinin uygulanacağı tüzel kişiler şunlardır:

a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,

b) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler,

c) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar,

d) Kamu yararına çalışan dernekler,

e) Kooperatifler,

f) Halka açık anonim şirketler.

Yukarıdaki tüzel kişiler adına hareket eden kişilere, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması amacıyla doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi; bu kişiler tarafından talep veya kabul edilmesi; bunlara aracılık edilmesi; bu ilişki dolayısıyla bir başkasına menfaat temin edilmesi halinde rüşvet suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Rüşvet Suçunda Mağdur veya Zarar Gören

Rüşvet suçunun mağduru toplumu oluşturan bireylerdir, suçun bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişi suçun mağduru değil zarar göreni olarak kabul edilir. Zarar gören, gerçek kişi olabileceği gibi bir kamu kurum ve kuruluşu da olabilir. Mağdur ise her zaman toplumu oluşturan bireylerdir. Bunun doğal sonucu olarak, örneğin 3 polis memuruna 500 TL parayı rüşvet olarak uzatan kişi reddedilmesi üzerine rüşvet suçuna teşebbüs etmiş sayılır. Ancak, fail üç rüşvet suçuna teşebbüsten değil, tek rüşvet suçuna teşebbüsten cezalandırılacaktır. Bu durumda fail hakkında tek suçtan hüküm kurulup zincirleme suç nedeniyle TCK’nin 43. maddesi uygulanmak suretiyle artırım yapılarak ceza belirlenecektir.

Rüşvet Suçu Şikayet Süresi ve Dava Zamanaşımı

Rüşvet suçu, takibi şikayete bağlı olan suçlar arasında değildir. Bu nedenle, savcılık suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma başlatmak zorundadır. Suç, kamu idaresinin güvenirliğine ve işleyişine karşı işlenen suçlardan olduğundan savcılık bu suç tiplerini hassasiyetle soruşturmalıdır.

Rüşvet suçu ile ilgili dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. Suçun işlendiğinin bu süre içerisinde savcılığa bildirilmesiyle soruşturma ve kovuşturma yapılabilir.

Rüşvet Suçunda Soruşturma

Kamu görevlilerinin görevi kapsamında bir suç işlemeleri halinde kural olarak 4483 sayılı “Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun” gereği soruşturma izni alınması gereklidir. Ancak rüşvet suçundan veya bu suça iştirak etmekten şüpheli olan kamu görevlileri hakkında 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanmadan soruşturma yapılır. Yani rüşvet suçu nedeniyle kamu görevlisi hakkında savcılık tarafından doğrudan soruşturma yapılır, soruşturma izni alınması gerekli değildir (3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu m. 17/1).

Rüşvet Suçunun Diğer Suçlarla İlişkisi

TCK m.252’de düzenlenen rüşvet suçu; irtikap suçu (TCK m.250), zimmet suçu (TCK m.247) ve görevi kötüye kullanma suçu (TCK m.257) ile karıştırılmamalıdır.

1. Görevi Kötüye Kullanma ile Rüşvet Suçu Arasındaki İlişki

Görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmesiyle oluşan genel bir suçtur. Görevi kötüye kullanma suçunun düzenlendiği TCK’nın 257. maddesinin genel, tali ve tamamlayıcı bir hüküm olduğundan rüşvet suçunun unsurlarının meydana gelmediği hallerde vücut bulabilir. Rüşvet suçunun unsurlarının oluştuğu hallerde fail özel bir suç olan rüşvet suçundan cezalandırılarak görevi kötüye kullanma suçu nedeniyle cezalandırılmayacaktır. Çünkü, görevi kötüye kullanma suçu kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle işlenen genel bir suçtur.

2. İrtikap Suçu ile Rüşvet Suçu Arasındaki İlişki

İrtikap suçu ise, rüşvet suçundan farklı olarak kamu görevlisinin nüfuzunu kullanarak belli yoğunlukta baskı veya hileli davranışlar sergilemesi ile meydana gelen bir suç tipidir. İrtikap tek failli kişisel bir suçtur, kamu görevlisi tarafından işlenmektedir. Rüşvet ise, kamu görevlisinin de taraf olduğu çok failli bir suçtur. İrtikapta fert, yararı iradesi haricinde mağdur sıfatıyla temin ettiği halde, rüşvette fert, yararı serbest iradesiyle ve fail sıfatıyla temin etmektedir. İrtikapta kamu görevlisi görevinin sağladığı nüfuzu veya görevinin sağladığı güveni kötüye kullanmak suretiyle işlediği halde, rüşvette görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapmak suretiyle işlemektedir (CGK-K.2010/70).

3. Zimmet Suçu ile Rüşvet Suçu Arasındaki İlişki

Zimmet suçu, kamu görevlisi olan şahsın görevi nedeniyle zilyetliği kendisine verilmiş olan veya gözetimiyle sorumlu olduğu mallar üzerinde görev çerçevesine aykırı bir şekilde tasarrufta bulunmasıyla oluşan bir suçtur. Rüşvet suçunda ise herhangi bir mal veya paranın kamu görevlisinin zilyetliğine devredilmesi şart değildir. Rüşvet suçu ise, görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlanması ile oluşur.

Rüşvet Suçu Yargıtay Kararları


Rüşvet Suçunun Unsurları ve Davaların Birlikte Görülmesi

Rüşvet suçu, öğretide de açıkça vurgulandığı üzere iki taraflı bir karşılaşma suçu olduğu için, zorunlu olarak suçun işlenişine katılanlar, aynı amacın gerçekleşmesini hedeflemekte, fakat farklı yönlerden hareket etmektedirler. Bu suç ile yasaklanan eylemler, rüşvet alan kamu görevlisi bakımından rüşvet alma, rüşveti veren fail bakımından ise, rüşvet vermedir. Bu nedenle de yararı sağlayan veya bu yolda anlaşmaya varan (vaadde bulunan) kişi ile kamu görevlisi arasında, serbest iradeye dayalı bir “rüşvet anlaşması” bulunmaktadır. (M.E… A. ..– A. C. Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2012, 12. Bası, s.699 vd.; D. T. – M. . ..– Murat .Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 8. Bası. s.810 vd.)

Gerek Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairenin yerleşmiş kararlarında, gerekse öğretide ağırlıklı bir görüş olarak kabul gördüğü üzere, kamu görevlisinin görev alanına giren bir işin yapılması veya yapılmaması karşılığında, fertle arasında, haksız yararın sağlanması hususunda rızalarının tam olarak uyuşması ile rüşvet anlaşması gerçekleşmiş olur. Teklif veya önerinin fert veya kamu görevlisinden gelmesinin önemi bulunmamakla birlikte, rüşvet veren ve alanın aynı amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak, kamu görevlisi tarafından ferde veya fert tarafından kamu görevlisine doğrudan veya örtülü bir istek veya önerinin yapılması ve bunun da karşı tarafça kabul edilmesi gerekir. Böyle bir anlaşmanın varlığının kabulü için, anlaşmaya ilişkin rızalar özgür irade ürünü olmalı, başka deyişle, cebir, tehdit, hile ve sair nedenlerle fesada uğratılmamış bulunmalıdır.

Görüldüğü gibi çift taraflı bir karşılaşma suçu olan rüşvette, alanın ve verenin hukuki konumları birbirinden farklıdır. Rüşvet alanın mutlaka kamu görevlisi olması gerekmekte olup bu haliyle rüşvet alma suçu özgü suç niteliğindedir. Rüşvet verenin ise kamu görevlisi olması şart olmayıp, herkes bu suçun falili olabilecektir. Dolayısıyla kural olarak hukuki konumları farklı olan kişilerin aynı olayın tarafları olması durumunda yargılamalarının irtibat nedeniyle birleştirilerek birlikte görülmesi, maddi gerçeğin ortaya çıkartılması, usul ekonomisi ve hukuki güvenlik açısından önem arz etmektedir. Fakat davaların birleştirilmesi hususu, muhakemenin hızlı ve basit bir şekilde sürdürülmesi, muhakeme işlemlerinde gereksiz tekrarların önlenmesi ve bir an evvel maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının sağlanmasına yönelik olarak benimsenmiş bir kurum olup, Anayasamızın 141. maddesindeki “davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması” ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde belirtilen davaların makul sürede görülmesi ilkeleri gözetildiğinde davaların uzatılması için bir sebep olmamalıdır.

Rüşvet alma ve rüşvet verme eylemleri nedeniyle ilgililer hakkında kamu davalarının farklı zamanlarda açılması ve yargılama safahatlarının farklı durumlarda bulunması halinde birlikte görülmelerinin zorunlu olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Kural olarak rüşvet alma ve rüşvet verme suçlarına ilişkin davaların aynı anda açılmış olması ya da yargılama safahatlarının birbirlerine yakın olması durumunda birleştirme kararı verilerek yargılamaların birlikte görülmesinde yarar bulunmaktadır. Ancak kanuni bir zorunluluk olmayan bu kuraldan ayrılmayı gerektirebilecek haklı nedenler ortaya çıkabilmektedir. Örneğin; rüşvet alan failin yakalanıp yargılamasının yapılmasına rağmen rüşvet verenin yakalanıp yargılanamadığı durumlarda, rüşvet alan açısından davanın sonuçlandırılmasında bir sakınca bulunmamaktadır. Aynı şekilde rüşvet alan yönünden 5271 sayılı CMK’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda rüşvet veren fail açısından bu kararın bir bağlayıcılığı söz konusu olmayacaktır. Hatta rüşvet verdiği iddia olunan fail hakkında verilen beraat hükmü kesinleşmiş olsa dahi, bu karar rüşvet alan fail yönünden mutlak bağlayıcı bir nitelik taşımayacaktır.

Kaldı ki, rüşvet alma ve rüşvet verme suçlarına ilişkin yargılamalarının birlikte görülmesini her durumda mutlak biçimde aramak, davaların uzamasına neden olacağı ve makul sürede sonuçlanmasını engelleyeceği gibi hakkında hüküm verilmesi dışında yapılacak bir muhakeme işlemi bulunmayan kişilerle ilgili davaların zamanaşımına uğramasına, bozulan kamu düzeninin kısmen de olsa düzeltilmesi imkanının kaybedilmesine ve dolayısıyla da toplumdaki hak ve adalet duygularının zedelenmesine de yol açacaktır.

Sanık A.. A.. hakkında yürütülen yargılamada tüm deliller toplanmış ve ilk derece mahkemesince hüküm kurulması dışında yapılacak bir muhakeme işlemi kalmamış olduğundan, on dört sanık hakkında rüşvet verme suçundan açılmış kamu davasında savunmaların tespit edilmesi, delillerin toplanması ve kamu davasının sona ermesinin beklenmesi ya da davaların birleştirilerek birlikte görülmesi suretiyle sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri cihetine gidilmesi mutlak bir zorunluluk olmayıp, aksine davaların takdire bağlı olarak birleştirilmesi sanık A. H. hakkında yürütülen yargılamanın gereksiz olarak uzamasına, usul işlemlerinin tekrar edilmesi nedeniyle toplumdaki adalet duygusunun zedelenmesine de yol açacaktır. Bu nedenle, rüşvet alma ve rüşvet verme suçlarından haklarında kamu davası açılan sanıkların birlikte yargılanmaları inceleme konusu olayda gerekli olmadığından, toplanan delillere göre sanığın rüşvet alma suçundan mahkûmiyetine hükmolunması ve Özel Dairece de bu hükmün onanmasına karar verilmesi usul ve kanuna uygundur (Ceza Genel Kurulu 2014/52 E. , 2014/354 K.)

Rüşvet Suçuna Teşebbüsün Unsurları

TCK’nın 252. maddesinin üçüncü fıkrası “Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere rüşvet suçunun, menfaatin kamu görevlisi tarafından temin edildiği anda tamamlandığı ilke olarak kabul edilmekle birlikte, izlenen suç siyaseti gereği olarak, rüşvet suçunun kamu görevlisi ile iş sahibi arasında görevinin ifasıyla ilgili bir işin yerine getirilmesi veya getirilmemesi amacına yönelik menfaat teminini öngören bir anlaşmanın yapılması durumunda dahi rüşvet suçu tamamlanmış gibi cezaya hükmedileceği hüküm altına alınmıştır. Rüşvet anlaşmasının yapılmasıyla suç oluşup tamamlanacağından, anlaşmanın işin yapılmasından önce veya en geç yapılması anında olması gerekir.

Rüşvet anlaşmasının varlığı için belirli bir şekil şartı (yazılı olma gibi) yoktur. Tarafların fikir birliğine varma anında anlaşma yapılmıştır. Fikir birliğinin varlığı, karşılıklı olarak ileri sürülen söz veya davranışlardan da anlaşılabilir. Bu uyuşma karşılıklı görüşme anında olabileceği gibi aracılar vasıtasıyla iradelerin buluşması biçiminde de gerçekleşebilir (Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, Yorumlu - Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, Ankara, 2010, s. 7126.). Türk Ceza Kanunu’nun 252. maddesinin üçüncü fıkrasındaki tanımdan hareketle, rüşvet suçları, rüşvet anlaşmasının yapıldığı anda tamamlanmış olur. Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, bu suç teşebbüse elverişli bir suçtur. Rüşvet verme veya alma niyetinde olmayan kişi veya kamu görevlisinin, atlatmak veya yakalatmak ya da suç delillerini ortaya çıkartmak amacıyla kabul etmiş gibi gösterdiği biçimsel rızanın (görünüşteki rıza-dış rıza) özgür iradeye dayalı olmaması nedeniyle, rüşvet anlaşmasının varlığından söz edilemeyeceği cihetle, böyle bir durumda rüşvet alırken veya rüşvet verirken yakalanan failin eyleminin rüşvet suçuna teşebbüs olarak kabulü gerekmektedir. Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairece sürdürülen istikrarlı uygulamalar da bu yöndedir.

Rüşvet suçu, öğretide de açıkça vurgulandığı üzere iki taraflı bir suçtur. Bir karşılaşma suçu olduğu için, zorunlu olarak suçun işlenişine katılanlar, aynı amacın gerçekleşmesini hedeflemekte, fakat farklı yönlerden hareket etmektedirler. Bu suç ile yasaklanan eylemler, rüşveti alan kamu görevlisi bakımından rüşvet alma, rüşveti veren fail bakımından ise, rüşvet vermedir. Bu nedenle de yararı sağlayan veya bu yolda anlaşmaya varan (vaadde bulunan) kişi ile kamu görevlisi arasında, serbest iradeye dayalı bir “rüşvet anlaşması” bulunmaktadır (Mehmet Emin Artuk – Ahmet Gökcen – A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, 7. Bası, s. 699 vd.; Durmuş Tezcan – Mustafa Ruhan Erdem – Murat Önok, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 6. Bası. s. 810 vd.; İzzet Özgenç, İrtikap ve Rüşvet Suçları, 1. Bası, s. 78 vd.).

Rüşvet verme suçunda kişinin kamu görevlisine rüşvet teklifinde bulunması sonrasında kamu görevlisi tarafından bu teklifin kabul edilerek anlaşmaya varılması hâlinde suçun tamamlandığı, kamu görevlisi tarafından, yapılan teklifin reddedilmesi hâlinde ise rüşvet verme suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilmektedir.

Gerek Ceza Genel Kurulunun ve Özel Dairenin yerleşmiş kararlarında, gerekse öğretide ağırlıklı bir görüş olarak kabul gördüğü üzere, kamu görevlisinin, görev alanına giren bir işin yapılması veya yapılmaması karşılığında, fertler arasında, haksız yararın sağlanması hususunda rızalarının tam olarak uyuşması ile rüşvet anlaşması gerçekleşmiş olur. Teklif veya önerinin fert veya kamu görevlisinden gelmesinin önemi bulunmamakla birlikte, rüşvet veren ve alanın aynı amacın gerçekleştirilmesine yönelik olarak, kamu görevlisi tarafından ferde veya fert tarafından kamu görevlisine doğrudan veya örtülü bir istek veya önerinin yapılması ve bunun da karşı tarafça kabul edilmesi gerekir. Böyle bir anlaşmanın varlığının kabulü için, anlaşmaya ilişkin rızalar özgür irade ürünü olmalı, başka deyişle, cebir, tehdit, hile ve sair nedenlerle fesada uğratılmamış bulunmalıdır.

Görevinin gereklerine uygun davranması için kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlamak fiili TCK’nın 257/3. maddesindeki görevi kötüye kullanmak suçu kapsamından çıkartılmış olup irtikap suçunu oluşturmadığı takdirde rüşvet suçunu oluşturduğu kabul edilmiştir.

Her ne kadar sanık hakkında irtikaba teşebbüs etme suçundan dava açılmış ise de, sanığın her iki olayda da yapacağı iş karşılığında katılandan menfaat temin etmeye çalışırken katılanların avukat olması da gözetildiğinde, sanığın eyleminin özellikle katılan …’e karşı ısrarlı tutumunun katılanların iradesini etki altına bırakmaya yeterlilikte olmadığı, zorlama olarak kabul edilebilecek bir söz, tutum ya da davranışının bulunmadığı, sanığın eyleminin manevi baskı (icbar) altına alabilecek yeterlilikte ve boyutta olmadığı, katılanların meslekleri ve bu nedenle olaylar konusundaki bilgileri dikkate alındığında, sanık tarafından yapılan ve icbar niteliğine ulaşmayan tekliflerden ve telkinlerden kolaylıkla kurtulabilecek durumda oldukları, kaldı ki söz konusu olaylardan hemen sonra katılanların yetkili birimlere ve kişilere derhal ulaşarak bilgi verdikleri birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin irtikap suçunu oluşturmadığı, eylemler bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın görevinin gereği olarak yapmaması gereken bir işi yapmak için değişik zamanlarda katılanlardan haksız çıkar sağlamaya çalıştığı, rüşvet teklifine katılanlar tarafından karşılık verilmemesi nedeniyle rüşvet anlaşması tamamlanamamış olup eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığından zincirleme olarak rüşvete teşebbüs etme suçunu işlediği kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2020/276 E. , 2021/201 K.).

Rüşvet Suçuna Teşebbüs Sayılan Haller

Rüşvet verme veya alma niyetinde olmayan kişi veya kamu görevlisinin, atlatmak veya yakalatmak ya da suç delillerini ortaya çıkartmak amacıyla teklifi kabul etmiş gibi gösterdiği biçimsel rızanın ( görünüşteki rıza-dış rıza ) özgür iradeye dayalı olmaması nedeniyle, rüşvet anlaşmasının varlığından söz edilemeyeceği cihetle, böyle bir durumda rüşvet alırken veya rüşvet verirken yakalanan failin eyleminin rüşvet suçuna teşebbüs olarak kabulü gerekmektedir (Yargıtay CGK - 2015/49 karar).

Menfaat talep eden ve memur olan sanığın isteğini gerçekte yerine getirmek niyetinde olmayan kişinin faili suçüstü yakalatmak amacıyla talebi kabul etmiş görüntüsü verdiği durumlarda, sanığın yakalanması için yapılan anlaşmanın serbest irade ürünü olmaması nedeniyle rüşvet anlaşmasının oluşmadığı, bu nedenle de eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı ve bu itibarla failin, rüşvet suçuna teşebbüs hükümlerini düzenleyen TCK’nın 252/4. maddesine göre cezalandırılması gerektiği anlaşılmıştır (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – 2014/8187 karar).

Rüşvet Vermeye Teşebbüste Cezada Arttırım

Rüşvet alan, talepte bulunan veya bu konuda anlaşmaya varan kişilerin yargı görevi yapan olması halinde uygulanması gereken nitelikli halin, yani cezada arttırım gerektiren halin rüşvet vermeye teşebbüs ettiği kabul edilen sanık hakkında uygulanma olanağı yoktur (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - 2015/12729 karar).

Rüşvet Anlaşmasının İspatı

Rüşvet suçu işlendiğinin kabulü için taraflar arasında bir rüşvet anlaşması yapıldığının ispat edilmesi gerekir. Cumhuriyet savcısının rüşvet aldığı iddia edilen olayda, cep telefonlarının sinyal bilgilerinin incelenmesi sonucunda, olay tarihinde cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesi nedeniyle sanıkların buluştukları iddia edilmekte ise de; baz istasyonlarının geniş bir kapsama alanının olması, sanık M. Ç.’in işyeri ile N. Ç.’ın görev yaptığı adliye ve ikamet ettiği lojmanın birbirine yakın yerlerde bulunması ve İ. D.’nın avukat olması dikkate alındığında cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin normal olduğu, başka bir anlatımla İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde birbirine yakın yerlerde oturan, çalışan veya tesadüfen oradan geçmekte olan insanların cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin olağan bir durum olması gözönüne alındığında, cep telefonlarının aynı baz istasyonu kapsamında sinyal vermesinin sanık M. Ç.’in diğer sanıklarla bir araya geldiğinin kanıtı olamaz (Yargıtay CGK – 2015/60 Karar).

Rüşvet Alma/Verme ve İrtikap Suçu

Sanığın görevinin gereklerine aykırı davranarak yapması gereken işlemleri yapmama karşılığında yasal olmayan geçişler ve satışlardan elde edilen gelirlerden günlük ortalama 350 TL para aldığı, beraat eden kişilerin hazırlıktaki samimi beyanları, HTS raporları, seyyar mobese ve FSM köprü kamera kayıtlarından anlaşılmakla; irtikap suçunun memurun memuriyet sıfat veya görevini kötüye kullanarak bir kimseyi kendisine veya başkasına haksız olarak para vermeye veya sair menfaatler temin veya vaadine icbar veya ikna etmesiyle oluşacağı, ancak dosya kapsamına göre irtikabın cebir veya ikna unsurunun Kanunun kabul ettiği anlamda eylemde bulunmadığı, diğer kişilerinde yasal olmayan zeminde yer aldıkları ve baskıdan kolayca kurtulma imkanına sahip oldukları, buna bağlı olarak zincirleme şekilde rüşvet alma suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden oluşa, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçelerle ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde zincirleme cebri irtikap suçundan hüküm kurulması hukuka aykırı olmuştur (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – 2014/4881 karar).

Sanık olan memur, diğer iki kişiyi uyuşturucu maddeyle yakalamasına rağmen serbest bırakmış, karşılığında 300 TL para istemiş, parayı alamayınca nüfus cüzdanlarına el koyarak sonraki gün için parayı getirmeleri için buluşmaya karar vermişlerdir. İrtikap suçunda mağdurun iradesini baskı altında tutmaya elverişli olmak koşuluyla, doğrudan doğruya veya dolaylı biçimde yapılan her türlü zorlayıcı hareket icbar kavramına dahildir. Fakat irtikap suçunda manevi cebir, belli bir şiddete ulaşmalı, ciddi olmalı, mağdurun baskının etkisinden kolaylıkla kurtulma olanağı bulunmamalıdır. Sanık olan memurun başlangıçta muhatap olduğu sanıklara “Bunun ne kadar cezasının olduğunu biliyor musun? 6 ay hapis cezası 7 milyar da para cezası var” diyerek para istemiş olmasının yasanın öngördüğü anlamda bir zorlama olarak kabul edilemeyeceği, her iki tarafın da gayri meşru zeminde olduğu, bu haliyle eylemlerin rüşvet almak ve rüşvet vermek suçlarını oluşturduğu, sanıklar A. ve Ü.’ın vaat ettikleri parayı vermezden evvel emniyete müracaat ederek diğer sanıkların yakalanmasını sağlamaları TCK’nın 254. maddesi kapsamında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektirir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – 2013/9842 karar).

Rüşvet Alma ve Zimmet Suçu

Vergi dairesi müdürlüğünde yoklama memuru olan ve aynı zamanda da muhasebe servisinde görevli olan sanığın muhasebe işlemleri yoluyla emanet hesabında alacağı bulunan bazı mükelleflerin bu alacaklarını başka mükelleflerin vergi borçlarına mahsup ederek vergi borçlarını ödenmiş gibi göstermek, yine sanık Hasan’dan vergi borçlarını silmek için 1.200 TL almak ve aynı usulleri kullanmak suretiyle Hasan ve eşi Müyeser’in 2.573 TL vergi borcunu ödenmiş gibi göstermek suretiyle gerçekleştirdiği sübut bulan eylemlerinin sanığın muhasebe yetkilisi olarak düzenlediği mahsup fişlerinin vergi dairesi müdürü tarafından imzalanması ile mahsup işleminin tamamlanacağı, bu nedenle suça konu olayda zimmet suçunun yasal tevdii unsurunun bulunmadığı anlaşılmakla zincirleme şekilde görevi kötüye kullanma ve rüşvet almak suçlarını oluşturacağı gözetilmeksizin tüm eylemlerinin zimmet suçunu oluşturacağının kabulüyle yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – 2013/12354 karar).

Sanığın Hakimin Masasına İçi Para Dolu Zarf Bırakması

Ağın Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/1, Sulh Hukuk Mahkemesinin ise 2010/83 ve 2011/39 Esas sayılı dosyalarında taraf sıfatı bulunan sanığın, adliyede tek hakim olarak tüm mahkemelere müstemiren bakmakla görevli katılanın odasına girip duruşma gününü sorduktan sonra masanın üzerine içinde 1.000 TL para bulunan sarı zarf bıraktığı, katılanın ne olduğunu sorması üzerine “bir şey değil yemek falan yersiniz dediği” somut olayda 5237 sayılı TCK’nın 6352 sayılı Kanunla değişiklik yapılmadan önceki 252/3. maddesinde rüşvetin bir kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle varılan anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlaması olarak tanımlanmış olduğu da nazara alındığında, sanığın sözlerinin tarafı olduğu davaların lehine sonuçlanması amacına yönelik ve kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapmasını veya yapmamasını temin maksadıyla para teklifi boyutuna varmadığı, ancak sanığın söz ve davranışlarının kamu görevlisinin şeref ve saygınlığına saldırı niteliğinde olması sebebiyle kamu görevlisine hakaret suçunu oluşturacağı gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar:2015/12729).

Rüşvet Anlaşması Yoksa, Rüşvet Suçu Oluşmaz

Kolluk birimine yapılan ihbar üzerine suç tarihinde aynı suçtan mahkumiyetine ve hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık Ümit Güneş’e ait binanın bulunduğu adrese gidildiği, binada Pakistan ve Afganistan uyruklu 52 kişinin bulunduğunun tespit edildiği, Ümit’in olay yerine gelen polis memurlarına bu durumu görmemezlikten gelmeleri halinde kendilerine 1.000 Dolar vereceğini, şahısların Nedim isimli yabancı bir kişi tarafından Türkiye’ye sokulduğunu, Nedim’den 500 Dolar alıp üzerine 500 Dolar daha ilave ederek parayı vereceğini söylediği, Nedim’den gelecek parayı almak için Ümit’in görevli polis memurlarıyla birlikte Ali Paşa caddesine gittiklerinde sanık …’nın 500 Doları getirip Ümit’e verdiği, Ümit’in de bu parayı polislere vermek isterken olaya el konulduğu, böylelikle sanığın göçmen kaçakçılığı suçu ile ilgili işlem yapmamak üzere polislere para teklif ettiği kabul edilerek atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmiş ise de; kolluk tarafından düzenlenen 14/07/2008 tarihli tutanakta, olaya konu yabancı uyruklu şahısların yakalandığı binanın Ümit Güneş’e ait olduğu ve bu şahıs tarafından görevli polis memurlarına rüşvet teklifinde bulunulduğu, teklife konu paranın 500 Dolarlık kısmının Ümit ile Nedim arasında yapılan telefon görüşmeleri sonucu Nedim tarafından gönderildiği hususlarına yer verildiği, Ümit’in aşamalardaki ifadelerinin de bu tutanakla uyumlu olduğu, sanık …’nın ise Nedim’in kendisinden lazım olduğunu belirterek para istediğini ve Ümit’e vermesini söylediğini, parayı verdikten sonra polis tarafından yakalandığını, rüşvet anlaşması konusunda bilgisinin bulunmadığını beyan ederek üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği, oysa kamu görevlisinin görevinin ifası ile ilgili bir işi yapması veya yapmamasına bağlı olarak kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlanması hususunda, kamu görevlisiyle iş sahibinin serbest iradeleri ile rızaları uyuşarak rüşvet anlaşması yapılmasının suçun oluşumu için yeterli olduğu, menfaatin sağlanıp sağlanmamasının, miktarın tam olarak belli olup olmamasının veya rüşvete konu işin yerine getirilip getirilmemesinin suçun oluşumuna etki etmeyeceği dikkate alındığında, sanığın kamu görevlileriyle bir anlaşması bulunmadığı gibi rüşvet suçuna aracılık ettiğine dair savunmasının aksine mahkumiyetini gerektirecek her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil de olmadığı gözetilerek üzerine atılı suçtan beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi-K.)

Rüşvet Suçunun Mağduru Toplumdur

Suç tarihinde içerisinde uyuşturucu madde bulunan poşeti yere atan sanığın kolluk görevlilerince yakalandıktan sonra kendisini yakalayan görevlilere “benim 3 yıl yatarım var” şeklinde beyanda bulunup 1 adet 100 TL ve 2 adet 200 TL’lik banknotları cebinden çıkartarak “sizin olsun, vatan millet için beni bırakın” şeklindeki sözleriyle rüşvet teklif ettiği ancak görevlilerin bu teklifi kabul etmediği iddia ve kabul olunan somut olayda; Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 26/04/2016 tarihli ve 2014/118 Esas, 2016/208 sayılı Kararında da benzer şekilde belirtildiği üzere, rüşvet suçu ile korunan hukuki yarar ve bu bağlamda suçun topluma karşı işlenen suçlar bölümünde düzenlenmiş olması karşısında, bu suçun mağdurunun toplumu oluşturan bireylerin tamamı, diğer bir ifadeyle kamu olduğu, eylemin belirli bir kişinin zararına olarak işlenmesi halinde bu kişinin suçun mağduru değil zarar göreni olacağı, keza suçun konusunun da aynı olduğu nazara alındığında sanığın eyleminin tek bir rüşvet vermeye teşebbüs suçunu oluşturduğu gözetilmeden TCK’nın 43/2-1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini, bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - 2018/12927 E. , 2022/12332 K.).

Şarta Bağlı Rüşvet Teklifi

Sanığın hudut bölgesinde görev yapan askerlere sınırdan kaçak silah geçirmelerine müsaade etmeleri karşılığında menfaat temin etmeyi teklif ettiği, ancak Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 04.05.1987 tarihli ve 1987/600 Esas, 1987/245 sayılı Kararında vurgulandığı gibi rüşvet suçunun konusu, işin yapılması veya yapılmaması olduğundan, şarta bağlı rüşvet sözleşmesinin yapılamayacağı, zira şart gerçekleşmediğinde rüşvet sözleşmesinin gereğinin yerine getirilemeyeceği, başka bir anlatımla anlaşma konusunun ortadan kalkacağı, somut olayda sanığın sınırdan kaçak silah geçirdiğine veya geçireceğine ilişkin delil de elde edilemediğinin anlaşılması karşısında; şarta bağlı olan teklifin rüşvet suçunu oluşturmayacağı, dosya kapsamına ve beyanlara nazaran sanığın sübut bulan kamu görevlisinin şeref ve saygınlığına saldırı niteliğindeki eylemlerinin 5237 sayılı Kanun’un 125 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince kamu görevlisine hakaret suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yetersiz gerekçe ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde rüşvet suçundan mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 5CD - Esas : 2020/917, Karar : 2023/1002).

Rüşvet Suçunda Kamu Kurumlarının Hükmü İstinaf ve Temyiz Hakkı Vardır

Sanık hakkında rüşvet alma suçundan kamu davası açıldığı, 3628 sayılı Yasa’nın 17 ve 18. maddelerine göre Hazine ile ilgili kamu kurum veya kuruluşlarının bu suçun zarar göreni oldukları, bu sıfatlarının gereği olarak CMK’nin 234/1-b maddesi gereğince kovuşturma evresinde sahip oldukları davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmeleri için Maliye Bakanlığı Başhukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü ile Ticaret Bakanlığının dava ve duruşmalardan haberdar edilmeleri gerektiği, diğer yandan aynı Kanun’un 260/1. maddesine göre kamu davasından haberdar edilmemiş bulunup da katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olanların kanun yollarına başvurma haklarının bulunduğu gözetilerek hükmün bildirilmesinin gerektiği, ancak dosyada Hazinenin ve ilgili bakanlığın duruşmadan haberdar edildiklerine ilişkin bilgi ve belgelere rastlanmadığının anlaşılması karşısında; evvela davanın ve hükmün Hazineye ve Ticaret Bakanlığına bildirildiğini gösteren bilgi ve belgeler var ise dosya içine konulmasından, aksi halde anılan tebligat noksanlıklarının giderilerek tebellüğ belgelerinin ve verildiği takdirde temyiz ve cevap dilekçelerinin eklenmesinden, hükmün temyiz edilmesi halinde ise bu konuda ek tebliğname düzenlenmesinden sonra iade edilmek üzere esası incelenmeyen dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİNE 09/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/7981 E. , 2022/1553 K.).

Rüşvet suçu; rüşvet alma ve verme, rüşvete aracılık etme, menfaat sağlanan üçüncü kişiler ve tüzel kişiler açısından ayrı ayrı özel görünüm biçimleri ile ortaya çıktığından bir avukat vasıtasıyla savunma yapılması yararlı olacaktır.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS