Taksirle Yaralama Suçu Nedir? (TCK 89)
Taksirle yaralama suçu, TCK’nın 89. maddesinde düzenlenmiştir. Taksirle yaralama; failin öngörülebilir bir neticeyi “öngöremeyerek” dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı bir hareketle istememesine rağmen yaralama teşkil eden fiili işlemesidir. Taksirli yaralama suçunda, fail hareketi kendi iradesiyle yapmakla birlikte hareketinin neden olacağı neticeyi öngörememektedir. Örneğin, otomobil sürerken ani bir dalgınlıkla önündeki araca çarpan ve araçtakilerin yaralanmasına neden olan sürücü taksirle yaralama suçu işlemiş olur.
Taksirle yaralama suçu, iş kazası, trafik kazası, doktor hatası gibi sayısız nedenlerle bir kimsenin vücuduna taksirle zarar verilmesi halinde meydana gelir. Örneğin, kolonoskopi sırasında dikkatsiz davranarak hastanın bağırsağını delen doktor da taksirle yaralama suçu işlemiş olur.
Taksirle yaralama suçu ile kasten yaralama suçu arasındaki en önemli fark, kasten yaralamada failin doğrudan kastla bilerek ve isteyerek neticeyi gerçeleştirmesi, taksirle yaralamada ise failin dikkatsiz ve özensiz davranışı ile neticeyi öngöremeden yaralamayı gerçekleştirmesidir.
Sosyal yaşam içerisinde her birey belli ölçüde dikkatli ve özenli hareket etmek, başkalarına zarar vermemek için gerekli önlemleri almak zorundadır. Bazı kimseler açısından, dikkat ve özen yükümlülüğü daha sıkı koşullara tabi tutulmuştur. Bu kişiler, normal kişilere göre daha özenli ve dikkatli davranmak, bazı tedbirleri almak zorundadırlar. Örneğin, bir müteahhit iş güvenliği kurallarına uymadan işçi çalıştırdığında inşaatta meydana gelen yaralanmalardan taksirle yaralama suçu kapsamında sorumludur.
Taksirle Yaralama Suçu Şikayet, Zamanaşımı ve Uzlaştırma
Taksirle adam yaralama suçu şikayete tabi suçlardandır. Şikayet süresi, suçun işlenmesinden ve failin öğrenilmesinden itibaren 6 aydır.
Bilinçli taksirle yaralama suçu işlenmesi halinde, sadece suçun TCK md. 89/1’de yer alan basit hali şikayete tabidir. Suçun TCK md. 89/2-3-4’te düzenlenen nitelikli halleri bilinçli taksirle işlendiği takdirde takibi şikayete tabi değildir, savcılık tarafından resen soruşturulur.
Taksirle yaralama suçu için dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Belli koşulların gerçekleşmesi halinde zamanaşımı süresi 12 yıla kadar çıkabilmektedir.
Taksirle yaralama suçu (TCK md.89), taraflar arasında uzlaşma prosedürü uygulanmasını gerektiren suçlardandır. Uzlaşma kapsamında olan suçlarda, gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında öncelikle uzlaştırma prosedürünün uygulanması, uzlaşma sağlanmazsa soruşturmaya veya yargılamaya devam edilmesi gerekir.
Taksirli Yaralama Suçunun Unsurları
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında vurgulandığı ve öğretide de benimsendiği üzere taksirli suçların unsurları şunlardır:
-
Fiilin taksirle işlenebilen bir fiil olması,
-
Hareketin iradi olması,
-
Sonucun fail tarafından istenmemesi,
-
Hareket ile sonuç arasında nedensellik bağının bulunması,
-
Sonucun öngörülebilir olmasına rağmen fail tarafından öngörülmemiş olması.
1. Fiilin taksirle işlenebilen bir fiil olması: Bir fiilin taksirli halinin cezalandırılabilmesi için açıkça kanunda o fiilin taksirli suç olarak düzenlenmesi gerekir. Taksirli suçlar, 5237 sayılı TCK’da da açıkça belirlenmiştir. Kasten işlenebilen fiiller ve kanunda açıkça fiilin taksirli halinin cezalandırılmadığı suçlar, taksirli suç kategorisine girmez. Yaralama suçu, taksirle işlenebilen bir suçtur.
2. Hareketin iradiliği: Fail, yaptığı hareketi kendi özgür iradesiyle yapmalıdır. Taksirli tüm suçlarda, kasten işlenen suçlarda olduğu gibi fiili işleyenin irade özgürlüğü olmalıdır. Fail, irade özgürlüğünü kendi kusuruyla kaybetmişse, taksirli suçtan yine sorumlu olacaktır. Örneğin, yüksek miktarda alkol alarak, alkollü araç kullanan sürücü bu davranışları kendi özgür iradesiyle seçmiştir. Bu nedenle işlediği taksirli suç nedeniyle sorumlu olacaktır.
3. Neticenin iradi olmaması: Fail, suçun oluşumuna neden olan hareketi kendi iradesiyle yapmasına rağmen, hareket neticesinde oluşan sonucun meydana gelmesini istememelidir. Neticenin istenmemesi, taksirli suçları kasıtlı suçlardan ayıran en önemli özelliktir. Fail neticenin meydana gelmesini de istiyorsa, artık taksirli suç değil, kasten işlenen bir suç vardır. Örneğin, alkollü araç kullanan bir kişi, neticeyi bilerek ve isteyerek arabayla herhangi bir kimseyi yaralamaya kalktığında, fail taksirli suç hükümlerine göre değil, kasıtlı suç hükümlerine göre yargılanacaktır.
4. Hareketle netice arasında nedensellik bağının bulunması: Failin yaptığı hareketle meydana gelen sonuç arasında mutlaka sebep-sonuç ilişkisi olmalıdır. Failin yaptığı hareket ile meydana gelen netice arasındaki neden-sonuç ilişkisi ortadan kalkmışsa, faile ceza verilemez. Failin hareketinin neticeyi meydana getirmesi, mağdurun veya başka bir kişinin hareketiyle kesilmiş ve netice bu kişilerin tek hareketiyle oluşmuşsa, fail, taksirle yaralama suçundan sorunlu tutulamaz.
5. Neticenin öngörülebilir olması: Taksirli bir suçtan bahsedebilmek için neticenin öngörülebilir olması gerekir. Fail öngörülebilir neticeyi öngöremeyerek taksirli fiili işlemeli, ancak meydana gelen neticenin oluşmasını istememelidir.
Mevzuatta Taksirle Yaralama Suçu ve Cezası
Taksirle yaralama suçu ve cezası, 5237 sayılı TCK’nın 89. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
TCK m.89 Taksirle Yaralama Suçu
(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
(2) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
b) Vücudunda kemik kırılmasına,
c) Konuşmasında sürekli zorluğa,
d) Yüzünde sabit ize,
e) Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
f) Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, yarısı oranında artırılır.
(3) Taksirle yaralama fiili, mağdurun;
a) İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
b) Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
c) Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
d) Yüzünün sürekli değişikliğine,
e) Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine, Neden olmuşsa, birinci fıkraya göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.
(4) Fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(5) Taksirle yaralama suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır. Ancak, birinci fıkra kapsamına giren yaralama hariç, suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde şikâyet aranmaz.
Yaralama Suçunda Basit Taksir ve Bilinçli Taksir Ayrımı
Taksirli suç, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek, bir davranışın neticesinin ‘öngörülmemesi’ halinde oluşur. Bilinçli taksir ise kişinin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket etmesine rağmen ‘neticeyi öngörmesi’ ancak bu neticenin gerçekleşmesini istememesi halinde söz konusu olur. Taksirli suçta hareket yapılırken neticenin öngörülmemesi, bilinçli taksirde ise hareket yapılırken neticenin öngörülmesi söz konusudur.
Taksirle adam yaralamaya neden olma suçunun her şekli şikayete tabidir. Yani, müşteki şikayetten vazgeçtiği takdirde ceza davası düşer. Ancak, bilinçli taksirle adam yaralama suçu işlenmesi halinde, sadece suçun basit şekli şikayete tabidir. Suçun nitelikli hallerinin bilinçli taksirle işlenmesi halinde, soruşturma şikayete tabi değildir.
5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde “kanunda tanımlanmış haksızlık” olarak ifade edilen suç; kural olarak ancak kastla, kanunda açıkça gösterilen hâllerde ise taksirle de işlenebilir. İstisnai bir kusurluluk şekli olan taksirde, failin cezalandırılabilmesi için mutlaka kanunda açık bir düzenleme bulunması gerekmektedir. 5237 sayılı TCK’nın 22/2. maddesinde taksir; “dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir” şeklinde tanımlanmıştır. Türk Ceza Kanunu’nda taksir; “basit” ve “bilinçli” taksir olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmuş, 22. maddesinin üçüncü fıkrasında bilinçli taksir; “kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi” şeklinde tanımlanmış, bu hâlde taksirli suça ilişkin cezanın üçte birden yarıya kadar arttırılacağı öngörülmüştür.
Basit taksir ile bilinçli taksir arasındaki ayırdedici ölçüt; taksirde failin öngörülebilir nitelikteki neticeyi öngörmemesi, bilinçli taksir hâlinde ise bu neticeyi öngörmüş olmasıdır. Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlikelilik hâli, bunu öngörememiş olan kimsenin tehlikelilik hâli ile bir tutulamayacaktır. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.
Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinin ikinci fıkrasında; “kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” şeklinde tanımlanıp başkaca ayırıcı unsura yer verilmeyen olası kast ile aynı Kanun’un 22. maddesinin üçüncü fıkrasında; “kişinin, öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır” biçiminde tanımlanan bilinçli taksirin karıştırılacağı hususu öğretide dile getirilmiş, kanun koyucu da madde metninde yer vermediği “kabullenme” ölçüsünü aynı maddenin gerekçesinde; “olası kast halinde suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşeceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir, diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir” şeklinde açıklamak suretiyle, olası kastı bilinçli taksirden ayıracak kıstası ortaya koymuştur. Olası kastla bilinçli taksiri ayırdetme konusunda doktrinde “Her ikisi arasındaki ayrımı belirlemek bakımından Frank formülü uygulanmalıdır. Buna göre eğer ‘öyle veya böyle fail her hâlde hareketi gerçekleştirirdi’ diyebiliyorsak olası kast; ‘neticenin gerçekleşeceğini bilseydi hareketi gerçekleştirmeyecekti’ diyebiliyorsak bilinçli taksirden söz edilir. Her ikisi arasında bir ayrım yapılabilmesi için her somut olay bakımından failin ayrıca neticeyi göze almış, kabullenmiş sayılıp sayılamayacağı yönünde bir değerlendirme yapılması zorunlu görünmektedir” şeklinde görüşler mevcuttur.Öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Diğer bir deyişle, failin neticeyi istememekle beraber neticenin meydana gelmesinin muhtemel olduğunu bilmesine rağmen duruma kayıtsız kalarak hareketini sürdürmek suretiyle muhtemel neticeyi kabullenmesi durumunda olası kast, failin neticeyi öngörmesine rağmen becerisine, şansına, tecrübesine ya da başka bir etkene güvenip neticenin meydana gelmeyeceğine inanarak gerektiğinde muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için gerekli önlemleri de almak suretiyle hareketini sürdürmesi hâlinde ise bilinçli taksir söz konusu olacaktır (YCGK-Karar:2020/225).
Taksirli Yaralamaya Mağdurun veya Başka Bir Kişinin Etkili Olması
Taksirli hareket ile meydana gelen netice arasında illiyet bağı bulunmaması hâlinde fail bu sonuçtan sorumlu tutulamayacaktır. Neticenin gerçekleşmesinde, mağdur veya başka bir kişinin taksirli davranışının da etkili olması durumunda, diğer taksirli davranış nedensellik bağını kesmediği sürece bu durum failin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi, taksirin vasfını da değiştirmeyecektir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda taksirle işlenebilen suçlarda kusurun derecelendirilmesi suretiyle herhangi bir ceza indirimi söz konusu olmadığından, bu hâl ancak temel cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilecektir.
Zararlı neticenin, failin hareketlerinin mağdurun ya da üçüncü bir kişinin hareketi ile birleşmesi sonucu meydana geldiği durumlarda, failin taksirli sorumluluk şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesi açısından, neticeye kimin sebebiyet verdiği, bir diğer ifadeyle failin iradi hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağının kesilip kesilmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir. Mağdur ya da üçüncü kişinin hareketinin ya da bir başka nedenin neticenin tek sebebi olduğu veya zararlı neticenin yalnızca bu kişilerin kusurlu hareketlerinden kaynaklandığı durumlarda, failin hareketi ile netice arasındaki nedensellik bağının ortadan kalktığı kabul edilmelidir. Buna karşılık failin kusurlu hareketine mağdur ya da üçüncü bir kişinin kusurlu hareketinin eklendiği ve neticenin çeşitli kusurlu hareketlerin birleşmesinden meydana geldiği hâllerde, nedensellik bağı kesilmeyip; TCK’nın 40. maddesine göre taksirli suçlarda iştirak ilişkisi de mümkün olmadığından, anılan Kanun’un 22. maddesinin dört ve beşinci fıkralarına göre herkes kendi kusurundan dolayı ve kusuruna göre sorumlu olacaktır (YCGK-K.2020/183).
Taksirle Yaralama Halinde Tazminat Sorumluluğu
Taksirle adam yaralama suçu işleyen fail aleyhine, mağdurun, maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı vardır.
Yaralanma hatalı doktor uygulamasından kaynaklanmışsa, fiili işleyen doktora karşı tıbbi malpraktis sebebiyle tazminat davası açılabilir.
Yaralanma iş kazasından kaynaklanmışsa, iş sahibine karşı iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir.
Yaralanma, trafik kazasından kaynaklanmışsa, trafik kazasından kaynaklanan tazminat davası açılabilir.
Taksirle Basit Yaralama Suçunun Cezası
Taksirle adam yaralama suçu basit halinin cezası 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezasıdır (TCK 89/1). Yani, mahkeme sanığa ya hapis cezası verecek ya da adli para cezası verecektir. Mahkeme yargılama neticesinde sanığın hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermişse, artık bu ceza adli para cezasına çevrilemez.
Taksirle Nitelikli Yaralama Suçunun Cezası (TCK 89)
-
TCK md. 89/2 gereği taksirle yaralama fiili, mağdurun;
- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
- Vücudunda kemik kırılmasına,
- Konuşmasında sürekli zorluğa,
- Yüzünde sabit ize,
- Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
- Gebe bir kadının çocuğunun vaktinden önce doğmasına,
neden olmuşsa suçun basit şeklinin işlenmesi halinde verilen ceza yarısı oranında artırılır. Yani sanığa, 4,5 aydan 1,5 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası verilir.
-
TCK md. 89/3 gereği taksirle yaralama fiili, mağdurun;
- İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine,
- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine,
- Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına,
- Yüzünün sürekli değişikliğine,
- Gebe bir kadının çocuğunun düşmesine,
neden olmuşsa, suçun basit şeklinin işlenmesi halinde verilen ceza bir kat artırılır. Yani, sanığa 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası veya adli para cezası verilir.
- Taksirle işlenen fiilin birden fazla kişinin yaralanmasına neden olması halinde, altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu halde faile adli para cezası verilmesi öngörülmemiştir.
Bilinçli Taksirle Yaralama Suçunun Cezası
Bilinçli taksirle adam yaralama suçunun cezası, fiilin taksirli suç kapsamında işlenmesi halinde belirlenen cezaya ölçü alınarak hesaplanır. TCK md. 22/3’e göre, bilinçli taksirle adam yaralama suçu işlenmesi halinde, taksirli suç için TCK 89. Maddeye göre belirlenen ceza, 1/3’ten 1/2 oranına kadar arttırılır.
Yargılama Usulü ve Görevli Mahkeme
Taksirle yaralama suçunun TCK m.89/1’de düzenlenen temel şeklinin işlendiği iddiası nedeniyle yapılacak yargılamada basit yargılama usulü uygulanacaktır. Diğer hallerde genel yargılama usulü ile yargılama yapılacaktır.
Taksirle yaralama suçunda yargılama yapma görevi asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.
Cezanın Ertelenmesi, Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Taksirle yaralama suçu nedeniyle seçimlik ceza olarak adli para cezasına hükmedilebilir.
Taksirle yaralamaya sebebiyet verme suçunun cezası, hapis cezası olarak tayin edilirse, bu ceza artık adli para cezasına çevrilemez. Ancak, hapis cezasına mahkumiyet halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya cezanın ertelenmesi kararı verilmesi mümkündür.
Etkin Pişmanlık
Taksirle veya bilinçli taksirle adam yaralama suçu ile ilgili etkin pişmanlık hükümleri mevcut değildir.
Taksirle veya bilinçli adam yaralama suçu, iş güvenliği kurallarının ihlal edilmesi, trafik kurallarının ihlal edilmesi, hastanelerde yapılan tıbbi uygulamalar vb. gibi pek çok nedenden kaynaklanabilir.
Taksir veya Bilinçli Taksirle Yaralama Suçu Yargıtay Kararları
Bilinçli Taksirle Yaralama ve Ek Savunma
Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın, idaresindeki yolcu minibüsüne binen katılanın yerine oturmasını beklemeden hareket etmesi nedeni ile geriye doğru savrulan katılanın açık olan kapıdan düşmesi sonucu yaralandığı olayda, bilinçli taksirin koşullarının oluştuğunun kabulünde isabetsizlik bulunmamakta ise de; 5271 sayılı CMK’nın 226/2. maddesi uyarınca iddianamede yer almayan TCK’nın 22/3. maddesinin uygulanabilmesi için sanığa ek savunma hakkı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/7843).
Bilinçli Taksirle Yaralama Suçu
Sanığın, olay gecesi saat 00.43 sırası, meskun mahal dışı, refüjle bölünmüş yolda, yarım saat sonraki ölçüme göre 18 promil alkollü olarak yönetimindeki otoyla seyir halindeyken, alkolün de etkisiyle direksiyon hakimiyetini kaybederek orta refüjdeki direğe çarpıp takla atarak, karşı yol bölümüne geçmesi sonucu, araçta yolcu olarak bulunan ve kendisinden şikayetçi olmayan arkadaşı mağdur Okan Yendi’nin orta (2.) derecede klavikula kemik kırığı ile yaralanmasına neden olduğu olayda, mağdurun yaralanmasının TCK’nın 89. maddesinin 2-b fıkra 2-b fıkra ve bendi kapsamında kalması ve olayda bilinçli taksirin uygulanma koşullarının oluşması nedeniyle aynı maddenin 5. fıkrası uyarınca sanığın taksirle yaralama eyleminin takibinin şikayete bağlı olmaması karşısında, iddianamedeki anlatım ve mağdurun şikayetçi olmaması nedeniyle verilmiş bir takipsizlik kararı bulunmadığı da dikkate alınarak, sanık hakkında uygulanması ihtimaline binaen TCK’nın 89/2-b maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilerek sanığın atılı bilinçli taksirle yaralama suçundan dolayı, ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkı da gözetilerek mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan dolayı mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/7629).
Taksirle Yaralama ile Trafik Güvenliğini Tehlikeye Düşürme Suçunun Birlikte İşlenmesi
Sanığın olay günü saat 01:30 sıralarında meskun mahalde, 7 metre genişliğindeki tek yönlü asfalt kaplama düz bölünmüş yolda, doktor raporuna göre 3,48 promil alkollü vaziyette seyir halindeyken, hakkında “ek kovuşturmaya yer olmadığına” dair karar verilen A. C.’ın park halinde bıraktığı araca asli ve tam kusurlu şekilde arkadan çarpması sonucu, aracında yolcu olarak bulunan M. T.’nın hayati tehlike geçirecek ve hayat fonksiyonlarını ağır ( 5 ) derecede etkileyen kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına neden olduğu olayda; sanığın tek bir eylemi ile taksirle yaralama ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarının oluştuğu, taksirle yaralama suçunun zarar suçu, TCK’nın 179. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun ise tehlike suçu olduğu, her iki suçun birlikte işlendiği hallerde sanığın hangi suç sebebiyle cezalandırılacağı belirlenirken suçlar için kanunda öngörülen cezaların ağırlığı değil, zarar-tehlike suçu kriterinin esas alınması gerektiği buna göre; sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olması halinde sadece taksirle yaralama suçundan cezalandırılması, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hüküm verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, şayet taksirle yaralama suçunda uzlaşmanın gerçekleşmesi halinde ise yine trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu yönünden hüküm verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği, kovuşturma şartı olan şikayetin gerçekleşmemesi veya şikayetten vazgeçme sebebiyle taksirle yaralama suçundan cezalandırmanın mümkün olmaması halinde ise, TCK’nın 179. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılmasının gerekmesi karşısında; olay sebebiyle nitelikli şekilde yaralanan mağdurun sanıktan şikayetçi olmadığını ve uzlaşmak istediğini sanığın da aynı şekilde uzlaşmak istediğini beyan etmesi karşısında, taksirle yaralama suçu yönünden uzlaşma prosedürü uygulanıp uygulanmadığı ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilip verilmediği araştırılarak verilmiş ise, iş bu dava yönünden hüküm verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekeceği, uzlaşmanın sağlanamaması halinde ise taksirle yaralama suçu yönünden ihbarda bulunulup dava açılması sağlandıktan sonra bu dosya ile birleştirilerek sadece bilinçli taksirle yaralama suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden; yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi gerekir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2017/3057).
Bilinçli Taksirle Yaralama ve Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma
Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre, taksirle yaralama suçunun zarar suçu, TCK’nın 179/3. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun tehlike suçu olması, her iki suçun birlikte işlendiği hallerde, sanığın hangi suç nedeniyle cezalandırılacağı belirlenirken, anılan suçlar için kanunda öngörülen cezaların ağırlığının değil, zarar suçu-tehlike suçu olmaları kriterinin esas alınması gerektiği, buna göre, sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olduğu durumlarda sadece taksirle yaralama suçundan cezalandırılması, kovuşturma şartı olan şikayetin gerçekleşmemesi, şikayetten vazgeçme veya uzlaşma nedeniyle taksirle yaralama suçundan cezalandırmanın mümkün olmadığı durumlarda ise sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılması gerektiğinin kabul edilmesi karşısında, somut olayda sanığın 184 promil alkollü olarak sevk ettiği araçla direksiyon hakimiyetini kaybederek araçta yolcu olarak bulunan eşinin kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanmasına sebebiyet vermek biçimindeki eyleminde bilinçli taksir koşullarının oluştuğu, ancak mağdurun sanıkla uzlaşması sebebiyle sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olmaması nedeniyle sanığın unsurları oluşan trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde düşme kararı verilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2018/195).
Doktor Hatası İhmali Davranışla Nitelikli Taksirle Yaralama Suçu
Bir gece önce 02:00’de başlayan doğumun normal yolla gerçekleşmemesi ve müdahalede gecikilmesi nedeniyle saat 20:30 sıralarında katılan annenin rahatsızlığının da artması sebebiyle sanığa durumun bildirildiği, başka bir deyişle doğum için gereken tıbbi müdahalede geç kalınmasının annenin sağlığını olumsuz etkilemesi dolayısıyla ihmali davranışla anneye karşı taksirle yaralama suçunun meydana geleceği, ayrıca kanunda, taksirli fiilin, “gebe bir kadının çocuğunun düşmesine” neden olmasının taksirle yaralama suçunun nitelikli şeklini oluşturacağının öngörülmesi ve anılan hükümle analık hakkı yanında fetüsün (ceninin) varlığının da korunması karşısında, suçun tamamlanması için ana rahminden çıkartılması zorunlu olmayıp, ceninin ana karnında ölümüne neden olunması fiilleri de hukuki anlamda ‘düşük’ olarak niteleneceğinden, eylemin TCK’nın 89. maddesinin 3. fıkrası (e) bendi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar No:2013/6986).
Alkollü Trafik Kazası ve Bilinçli Taksirle Yaralama Suçu
Sanık hakkında taksirle yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelemesinde;
Olay gecesi sanığın idaresindeki kamyonet ile seyri sırasında, aracının sağ yanı ile, yolun sağındaki emniyet şeridi ve yol üzerinde duraklama yapan mağdur idaresindeki otomobilin sağ yanına çarpması şeklinde meydana gelen olay akabinde yapılan ölçümde sanığın, 92 promil alkollü olduğunun anlaşılması karşısında, meydana gelen olayda sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğu, tayin olunan cezasından bu sebeple 5237 Sayılı TCK’nın 22/3. maddesi uyarınca arttırım yapılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurularak, sanık hakkında eksik ceza tayini, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi sayılmamış; asli kusurlu olduğu kabul ve tespit edilen sanık hakkında temel ceza miktarında ve temel cezanın hapis cezası olarak belirlenmesinde bir isabetsizlik yoktur (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2016/10371).
Alkol Nedeniyle Trafik Kazasının İkinci Defa İşlenmesi
Olay akabinde yapılan ölçümde 248 promil alkollü olduğu tespit edilen sanığın idaresindeki otomobille seyri sırasında, almış olduğu alkolün etkisi ile direksiyon hakimiyetini kaybedip yoldan çıkarak yolun sağında bulunan menfeze çarparak durması sonucu meydana gelen trafik kazasında, daha öncede alkollü olarak kazaya karıştığı ve buna ilişkin taksirle yaralama suçundan sabıkasının bulunduğu anlaşılan sanık hakkında, temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesi gerekirken, teşdidin derecesinde yanılgıya düşülmek suretiyle sanık hakkında eksik cezaya hükmolunması hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/13332).
Yönetimindeki araç ile olay günü sollama yasağı bulunan yol üzerinde araç sollayarak neden olduğu yaralamalı trafik kazasında, sanığın bilinçli taksirle hareket ettiği hususu dikkate alınmaksızın, hakkında eksik ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2012/1625).
Sollama Yasağı Olan Yerde Trafik Kazası Neticesinde Bilinçli Taksirle Yaralama
Sanığın idaresindeki araçla gündüz vakti bölünmüş yolun bir yönünün çalışma nedeni ile kapalı olmasından dolayı gidiş geliş kullanıma açılan, çalışma nedeniyle 70 kilometre hız sınırı ve sollama yasağı levhaları ile trafik akışı düzenlenen yolda önünde seyreden çekiciyi sollamak için karşı şeride geçerek, karşıdan gelen araçla çarpışmasıyla, katılanların yaralanması şeklinde gelişen olayda, sanığın sollama yasağı olan yerde araç sollamaya çalışmak şeklindeki eyleminde, bilinçli taksirin unsurlarının oluştuğunun gözetilmeyerek, temel cezadan 22/3. maddesi uyarınca artırım yapılmaması hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/10441).
Asli ve Tam Kusurlu Trafik Kazası Nedeniyle Yaralamada Ceza Miktarının Belirlenmesi
Olay günü 145 promil alkollü olan sanığın idaresindeki otomobille müşteki E. K.’ün idaresindeki araca E.’un şeridinde çarpması sonucu yaralamalı trafik kazasına sebebiyet verdiği olayda, asli ve tam kusurlu olan sanığın TCK’nın 61/1, 22/4 madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan meydana gelen zararın ağırlığı ve sanığın taksirinin yoğunluğu nazara alındığında temel ceza tayininde alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/10183).
Trafik Kazasında Alkol Oranı ve Bilinçli Taksirle Yaralamada Ceza Arttırımı
Olaydan yaklaşık iki buçuk saat sonra yapılan ölçümde sanığın 39 promil alkollü olduğu tespit edilmiş ise de, alkol veya uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olmasının bilinçli taksirin koşullarının oluşması için yeterli olmadığı, sanık hakkındaki raporlarda ve trafik kazası tespit tutanağında sanığın davranışlarına yönelik bir tespitin bulunmadığı, olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana gelmediği ve bilinçli taksirin koşullarının oluşmadığı gözetilmeksizin, sanık hakkında TCK’nın 22/3 maddesi uygulanmak suretiyle temel cezada arttırım yapılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/7377).
Polis Memurunun Trafik Kazasına Karışması ve Soruşturma İzni
Suç tarihinde Ümraniye ilçe Emniyet Müdürlüğü Önleyici Hizmet Büro Amirliğinde motorize ekipte görevli polis memuru olan sanığın, resmi araçla seyir halindeyken trafik kazasının meydana geldiği, sanığın görevi nedeniyle gerçekleşen taksirle yaralama olayında eyleminin 4483 sayılı Kanun uyarınca soruşturma izni alınmasını gerektirdiği, ilgili merciden soruşturma izni istenip, davanın bu izin süresince durmasına karar verilmesi gerekirken davaya devamla hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/1127).
Trafik Kazasında Aracın LPG Deposunun Yanması Sonucu Yaralanma
Sanığın tedbirsiz ve dikkatsiz şekilde kullandığı aracının ve yük olarak taşıdığı Ipg maddesinin yanması nedeniyle yaralamalı trafik kazasına sebebiyet verdiği, 5237 sayılı TCK’nın “Genel Güvenliğin Taksirle Tehlikeye Sokulması” başlıklı 171. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasında taksirle yangına neden olan kişinin yangın çıkarması halinin suç olarak düzenlendiği, maddede belirtilen suçun tehlike suçu olup, somut olayda ise katılanın yaralanmış olması sebebiyle zarar suçunun oluştuğu dikkate alındığında; sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi yerine taksirle yangına neden olmak suçundan mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2013/18943).
Alkolün Trafik Kazası Üzerindeki Etkisi Rapora Yansıtılmalıdır
Adli Tıp Kurumu raporuna göre sanığın asli kusurlu olduğu ancak gerçekleşen olayda netice öngörülebilir olmasına karşın, sanığın almış olduğu alkolün etkisi veya kişisel başka etkenlere güvenerek hareketini sürdürdüğüne ilişkin herhangi bir bilgi ve belirlemenin bulunmadığının anlaşılması karşısında, bilinçli taksirin koşullarının oluşmadığı nazara alınmadan, eylemin sadece sanığın alkollü olmasına bağlı olarak bilinçli taksirle işlendiğinin kabulü ile sanık hakkında hükmolunan cezada 5237 sayılı TCKnın gereğince artırım yapılmak suretiyle fazla ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2013/1727).
Gözetimi Altındaki Hayvanı Serbest Bırakmak Suretiyle Taksirle Yaralama
Sanığın, kendisine ait çoban köpeğini başı boş bırakması sonucunda hayvanın motosikletiyle oradan geçmekte olan mağdura saldırarak motosikletinden düşürüp bacağından ısırarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olduğu, bu sebeple bakımı ve gözetimi altında bulunan hayvanın muhafazasında ihmal gösterdiği, mağdurun şikayetten vazgeçmesi ve TCK’nın fikri içtimaya ilişkin 44. maddesi hükmü de nazara alındığında, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 177. maddesinde düzenlenen suça dönüşeceği ve hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, şikayet yokluğu nedeniyle taksirle yaralama suçundan açılan davanın düşürülmesine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/9970).
Sanığın kendisine ait köpeği başı boş bırakması sonucunda hayvanın mağduru ısırarak yaralanmasına neden olduğu, bu sebeple bakımı ve gözetimi altında bulunan hayvanın muhafazasında ihmal gösterdiği, mağdurun şikayetten vazgeçmesi ve TCK’nın fikri içtimaya ilişkin hükmü de nazara alındığında, sanığın eylemin 5237 sayılı TCK’nın 177. maddesinde düzenlenen suça dönüşeceği hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, sanığın eyleminin taksirle yaralama suçunu oluşturduğu ve şikayet yokluğu nedeniyle de sanık hakkında açılan davanın düşürülmesine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2013/19852).
Yolun Ters İstikametine Girerek Bilinçli Taksirle Yaralama
Taksirle yaralama suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: Sanığın idaresinde otomobil ile ters istikamette seyir halindeyken, otomobilin sol dikiz aynası kısmıyla, yolun solundan gelip sağına geçmek isteyen yayaya çarpması neticesinde yaralamalı trafik kazasının meydana geldiği olayda, sanığın eylemini bilinçli taksirle gerçekleştirdiği nazara alınmaksızın, sanık hakkında TCK’nın 22/3. maddesinin uygulanmaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar No:2019/4409).
Tam Kusurla Bilinçli Taksirle Yaralama Suçunun Cezası
Mahkemece sanık hakkında, TCK’nın 89/4,62,51/1-3-6-7-8. maddeleri uyarınca neticeten 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının ertelenmesine, aynı zamanda 6 ay süreyle de ehliyetin geri alınmasına karar verilmiş ise de, sanığın meydana gelen olayda gerek kaza tespit tutanağı, gerekse Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin raporunda da isabetli şekilde belirtildiği üzere tam kusurlu olarak kazaya sebebiyet verdiği, ayrıca katılanların yaralanmasının 1 kişi hariç nitelikli olduğu gözetilerek, alt sınırdan uzaklaşılmak suretiyle sanığın takdiren ve teşdiden 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, kandaki promil oranının saatte 0,15 promil azaldığı gözetilerek kaza saatinde yaklaşık 180 promil alkollü olan sanık hakkında TCK’nın 22/3. maddesi gereğince bilinçli taksir hükümleri uygulanmak suretiyle cezasından 1/3 oranında artırım yapılmış, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri sanık lehine takdiri indirim sebebi sayılarak TCK’nın 62/1. maddesi gereğince cezasından takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak sanığın neticeten 2 yıl 2 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Sanığın atılı suçu bilinçli taksirle işlemesi ve hükmedilen ceza miktarı itibariyle hakkında TCK’nın 50 ve 51. maddeleri ile CMK’nın 231/5. maddeleri uygulanmamış, kazanın tam kusurlu vaziyette ve bilinçli taksirle işlenmesi dolayısıyla ceza ile orantılı olacak şekilde ehliyetin 1 yıl süreyle geri alınmasına karar verilmiştir.
Sanığın yaklaşık 180 promil alkollü şekilde idaresindeki otomobille, yerleşim yeri içinde, gece vakti, aydınlatmanın bulunmadığı, bölünmüş asfalt kaplama caddede seyrederken, olay yerine geldiğinde, direksiyon hakimiyetini kaybederek, orta refüj üzerinden karşı yola girdiği sırada, aracının sol ön kısımlarıyla, sürücü Tenhar idaresindeki otomobilin sol ön ve yan kısımlarına çarpmasıyla, sanığın karşı yol şeridine girerek tam kusuruyla, bir kişinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilir, bir kişinin vücudunda ikinci dereceden kırık oluşacak, bir kişinin yaşamı tehlikeye girecek ve vücudunda dördüncü dereceden kırık oluşacak, bir kişinin ise yaşamı tehlikeye girecek ve vücudunda altıncı dereceden kırık oluşacak şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiği olaya ilişkin Bölge Adliye Mahkemesinin kabul ve takdirinde isabetsizlik bulunmamıştır (Yargıtay 12CD Esas : 2021/9664, Karar : 2023/1783).
Olaydan Sonra Yaralılarla İlgilenmeyen Sürücü Hakkında Lehe Hükümler Uygulanmaz
Olay sonrası sanığın yaralılarla ilgilenmeyerek olay yerinden ayrıldığının 23/04/2014 tarihli tutanak ile belirlenmiş , soruşturma safhasında katılanların samimi bulunan beyanlarına göre olay sonrası da onlarla ilgilenmediği anlaşılan sanık hakkında yakalama emri çıkartılmak suretiyle ancak savunmasının alınabilmiş olması karşısında sanığın olay sırası ve olay sonrası dosyaya yansıyan olumsuz kişiliği , asli kusurlu ve sabıkalı oluşu göz önüne alındığında alt sınırdan ayrılmak suretiyle ceza tayini yoluna gidilmesi ve lehe olan hükümlerin uygulanmaması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Sanığın idaresindeki otomobille, meskun mahalde, alacakaranlık vaktinde, aydınlatmanın bulunduğu, iki yönlü asfalt kaplama sokakta seyrederken, dört yönlü kontrolsüz kavşağa geldiğinde, gidiş yönüne göre sağdan kavşağa giriş yapan katılan … idaresindeki otomobilin sol yan kısımlarına çarpmasıyla, sanığın geçiş önceliğine uymayarak, tam kusuruyla, iki kişinin basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiği olaya ilişkin yerel mahkeme kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Mahkemece, olay yerinden firar eden, savunması çıkartılan yakalama emri neticesinde alınan, sabıkası bulunan ve tarafların zararını giderme iradesi göstermemiş sanık hakkında lehe hükümlerin uygulanmaması yönünde kanaatini, gerekçeleri de bildirilerek kurulan hükümde hukuka aykırı bir durum görülmediğinden sanık müdafiinin bu husustaki temyiz istemi reddolunmuştur (Yargıtay 12CD - Esas : 2021/4082, Karar : 2023/1655).
Taksirle Yaralama Suçunda Temel Cezanın Belirlenmesi Ölçütleri
Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinin birinci fıkrası ile 22 nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle aynı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekirken, asli kusurlu olarak meydana getirdiği kaza sonucu 3 kişinin yaralanmasına neden olan sanık hakkında, adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca cezada orantılılık ilkesi gözetilerek alt sınırdan uzaklaşmak suretiyle ceza tayini gerekirken, yazılı şekilde alt sınırdan hüküm kurularak sanık hakkında eksik cezaya hükmolunması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Esas : 2023/2602, Karar : 2023/2458).
Mağdurun Vücudunda Anlatımına Uygun Hassasiyet Bulunması Taksirle Yaralama Suçu Oluşturur
Sanığın idaresindeki araçla iki yönlü yolda seyir halinde iken aynı istikamette önünde seyir halinde olan katılanın idaresindeki traktöre bağlı römorka arkadan çarptığı olayda, katılanın Adnan Menderes Üniversitesi Hastanesinin 08/05/2014, Aydın Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 15/07/2014 tarihli raporuna göre, sol omuzda hassasiyet, T11-12 seviyesinde vertebrada hassasiyet, sol omuzda ağrı şikayetleri olup, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı anlaşılmakla, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine hükmedilmesi gerekirken, katılanın yaralanmadığı, sadece subjektif nitelikte sol omuzda ağrı ve hassasiyet ile belinde hassasiyet bulunduğu gerekçeksiyle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/8529 E. , 2019/5554 K.).
12.03.2014 tarihli Adli Tıp Kurumu Raporunda katılanın bel, boyun ve sol kolunda hassasiyet olduğu ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığının belirtilmesi karşısında, sanık hakkında TCK’nın 89/1. maddesinde düzenlenen taksirle yaralama suçundan mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine hükmolunması, bozma nedenidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2017/6165 E. , 2019/2336 K.).
Sanığın saat 09:30 sıralarında idaresindeki araç ile cadde üzerinde seyretmekte iken, sağındaki sokaktan kontrolsüzce caddeye çıkan katılan idaresindeki araca çarpması sonucu hafif şekilde yaralandığını bildiren katılanın adli raporunda oksipital bölge alt orta hatta ağrı ve hassasiyet mevcut olduğunun bildirilmesine, dolayısıyla basit tıbbi müdahale ile giderilebilir derecede yaralandığının anlaşılmasına ve kaza tespit tutanağında sanığın tali kusurlu olduğunun tespit edilmesine rağmen mağdurun yaralanmadığı nedeniyle sanık hakkında beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2014/9043 E. , 2015/3885 K.).
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.