Ceza Muhakemesinde Deliller
Ceza muhakamesinde delillerin serbestliği ilkesi geçerlidir. Buna göre, ceza muhakamesinde olayı temsil eden akla, mantığa ve bilime uygun olan her şey delil olabilir. Ceza muhakemesinde hangi hususun hangi delillerle ispat olunacağı konusunda bir sınırlama bulunmayıp, yargılamayı yapan hakim hukuka uygun şekilde elde edilmiş her türlü delili kullanmak suretiyle, sanığın aleyhine olduğu kadar lehine olan delilleri de değerlendirerek şüpheden arınmış bir sonuca ulaşmalıdır. Yargılama konusu olayın açıklığa kavuşturulması ve maddi gerçeğin bulunabilmesi için ispat amacıyla kullanılan her araç delil olarak kabul edilir (CGK-K.2014/268).
Geçmişte ne olduğunu, nasıl olduğunu bilmeye mecbur olan hakim, bunun için bugünden yararlanmalı ve dünü bugüne dayanarak öğrenmelidir. Bugünden kastedilen ise, bugün mevcut olan ve müşahade edilebilen şey, başka bir deyişle “delil”dir. Maddi gerçeği arayan ceza muhakemesinde “delil serbestliği ilkesi” (vicdani delil sistemi) kabul edilmiştir. Her şeyin her şeyle ispatlanabilmesi şeklinde de tanımlanan bu ilkeye göre, akla uygun (rasyonel), olayla ilgili (temsil edici) ve hukuka uygun elde edilmiş olmak kaydıyla, yargılama konusu olayla ilgili olarak hakimin vicdani kanaatinin oluşumuna elverişli her şey delil olabilecek, diğer ifadeyle, ceza muhakemesinde nelerin delil olabileceği ve delil diye ortaya konulanların delil olabilme (ispat) değeri hakim tarafından serbestçe takdir ve tayin edilebilecektir (CGK-K.2009/308).
Delillerin serbestliği ilkesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m. 217/2’de şu şekilde düzenlenmiştir : “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir.” Buna göre, ceza muhakemesinde iddianın her türlü delille ispatlanması mümkündür. Ancak, ispat için dayanılan delillerin hukuka uygun olması gerekir. Mahkemece hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edilmesi gerekir. Hukuka aykırı deliller ispat vasıtası olarak kabul edilemez, hükme esas alınamaz (CMK m.206/2-a, m.217/2, m.230/1-b, CMK m.289/1-i, Anayasa m.38/6).
Vicdani Delil Sistemi Nedir?
Vicadani delil sistemi ile kast edilen, her şeyin delil olabilmesi serbestliği ve tüm delillerin yargıç tarafından serbestçe değerlendirilmesidir. Vicdani delil sistemi, hem herşeyin delil olabilmesini hem de delillerin takdirine ilişkin olup yargıcın elde edilen tüm delilleri birlikte serbestçe değerlendirerek ulaştığı vicdani kanıya göre karar vermesini ifade eder. Vicdani delil sistemine göre, hakim tarafların ileri sürdüğü veya dosyada mevcut bir delil türüyle bağlı değildir. İstisnaen, duruşma tutanaklarının duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı konusunda tek delil olma özelliği vardır (CMK m.222). Delilleri takdir ederken duruşma tutanağı dışındaki hiçbir delil yargıcı kesin bir şekilde bağlamaz.
Vicdani delil sistemi, 5271 sayılı Ceza Muhakamesi Kanunun (CMK) 217/1 maddesinde “Delilleri Takdir Yetkisi” başlığıyla şu şekilde düzenlenmiştir: “Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.”
Ceza muhakemesi hukukunda vicdani delil sistemi benimsenmiştir. Bu sistemle ifade edilmek istenen hem delil serbestliği, hem de delillerin değerlendirilmesi serbestliğidir. Ceza muhakemesinde somut gerçek arandığından, hakimi bu gerçeğe götürebilecek her şey delil olabilir. Ancak, hükme dayanak alınan delillerin gerçekçi, akılcı, olayı temsil edici, ispatlayıcı ve hukuka uygun bulunmaları gerekir (CGK-2012/14-1374 E. , 2013/431 K.).
Ceza muhakemesi, geçmişte yaşandığı iddia edilen bir olayın gerçekten meydana gelip gelmediğini, meydana gelmiş ise ne şekilde ve kim tarafından meydana getirildiğini ortaya çıkarmak ve bu olayın hukuk normları karşısındaki durumunu tespit etmek amacıyla yapılmaktadır. Bu amacı gerçekleştirmeye yönelik yürütülen temel faaliyete de ispat denilmektedir. Maddi olay bakımından ispatın ölçütü, hâkimin/mahkemenin şüpheyi yenerek vicdani kanaate ulaşmasıdır. Eğer bu şüphe yenilmezse ve dolayısıyla vicdani kanaate ulaşılmazsa, ihtimale, tahmine veya varsayıma dayanarak karar vermek mümkün olmadığından, şüpheden sanık yararlanır (in dubio pro reo) ilkesi devreye girmektedir. Günümüz ceza muhakemesinde geçerli olan ispat sistemi, vicdani delil sistemidir. Temel özelliği, her şeyin delil kabul edilmesi ve delillerin de serbestçe değerlendirilmesi olan vicdani delil sistemi; mahkûmiyet için tam bir inanış, başka bir deyişle suçluluk konusunda vicdani kanaat aradığından, esasen şüpheye dayalı cezalandırmayı yasaklamakta ve şüpheden sanık yararlanır ilkesine uygulama alanı yaratmaktadır (CGK-2017/601 E. , 2020/6 K.).
Ceza Muhakemesinde İspat ve Delillerin Özellikleri
Ceza muhakemesinde maddi gerçek aranmaktadır. Maddi gerçek, yaşanan gerçeğin delillerle temsil edilmiş şeklidir. Bu nedenle, maddi gerçeğe ulaşmak için kural olarak bütün ispat araçları delil olarak kullanılabilir. Ceza muhakemesinin ispat açısından şu hususlar önemlidir:
-
Ceza muhakemesinde her şey delil olabilir. Hukuka uygun olmak şartıyla olayı temsil eden her şey delil olabilir. Örneğin, bir şizofren hastası dahi tanık olarak dinlenebilir ve beyanı tanık beyanı olarak delil değerine sahiptir.
-
Ceza muhakemesinde her vaka her türlü delille ispatlanabilir. Ceza muhakemesinde delillerin birbirine üstünlüğü yoktur. Delil türleri arasında herhangi bir hiyerarşi veya öncelik sırası yoktur. Yargıç tüm delilleri değerlendirerek vicdani kanaatine göre karar verecektir. Örneğin, ceza muhakemesinde bir fotoğraf, video kaydı, tanık beyanı veya sanık beyanı arasında öncelik sonralık ilişkisi yoktur. Yargıç, tüm delillerden bir kanaat edinerek karar vermelidir.
-
Delillerin ileri sürülmesi/bildirilmesi bakımından herhangi bir zaman sınırlaması yoktur. Soruşturma veya kovuşturmanın herhangi bir aşamasında delillerin adli makamlara sunulması mümkündür. Örneğin, temyiz aşamasında olan bir dosyaya delil ibraz etmek mümkündür.
Ceza muhakamesinde ispat vasıtası olarak kullanılan delillerin şu özelliklere sahip olması gerekir:
1. Deliller Akla Uygun Olmalıdır: Delillerin en önemli özelliği akla, yani bilime uygun olmalarıdır. Maddi gerçek aranırken akla ve bilime uygun olan deliller araç olarak kullanılabilir.
2. Deliller Olayı Temsil Etmelidir: Ceza muhakamesinde ispat vasıtası olarak kullanılan deliller olayın tümünü veya bir parçasını temsil etmelidir. Örneğin, olay yerinde failin sürdüğü araca ilişkin fren izi olayın bir bölümünü temsil edici mahiyettedir. Bu fren izi sürücünün fiili konusunda fikir vererebilir, bu nedenle fren izi olayı temsil edici niteliğe sahip olup delil değeri mevcuttur.
3. Deliller Hukuka Uygun Olmalıdır: Ceza muhakemesinde ispat vasıtası olarak kullanılan delillerin hukuka uygun olması gerekir. Hukuka aykırı deliller ispat vasıtası olarak değerlendirilemez, hükme esas alınamaz (CMK m.206/2-a, m.217/2, m.230/1-b, CMK m.289/1-i, Anayasa m.38/6). Örneğin, X kişisinin planlı bir şekilde cep telefonu kamerasını açıp Y kişisinin kendisine hakaret etmesini teşvik ederek elde ettiği video kaydını savcılığa sunması halinde bu video kaydı delil olarak değerlendirilmeyecektir. Çünkü, bu video kaydı planlı bir şekilde delil oluşturmaya yönelik olduğundan hukuka aykırı delil mahiyetindedir.
4. Deliller Müşterek Olmalıdır: Delillerin müşterekliği ilkesi, delillerin sadece yargılamayı yapan hakim tarafından değil, taraflarca da öğrenilmesidir. Deliller yargılma esnasında tüm sujeler tarafından öğrenilmeli, sujeler bu delilleri değerlendirme imkanına sahip olmalıdır. Delillerin müşterekliği ilkesinin amacı delillerin yargılama sırasında ortaya konulmasını ve tartışılmasını sağlamaktır. Ancak soruşturma aşamasında soruşturmanın sağlıklı yapılabilmesi için bazı hallerde delilleri öğrenme hakkına kısıtlama getirilebilmektedir (CMK m.153/2).
Ceza Muhakemesinde Delil Çeşitleri Nelerdir?
Ceza muhakamesi hukukunda deliller çeşitli biçimlerde tasnif edilmektedir. Teoride ve uygulamada deliller en çok şu şekilde tasnif edilmektedir:
-
Beyan delili,
-
Belge delili,
-
Belirti delili.
1. Beyan Delili
Beyan delili, sanık ve tanık beyanı ile sanık dışındaki tarafların beyanı olmak üzere üçe ayrılır. Beyan delili, delilin kaynağı olan kişi dinlenmek suretiyle elde edilir.
Beyan delilinin kaynağı olan kişilere, yani tanık, sanık ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere duruşmada doğrudan soru sorulabilir (CMK m.201).
1.1. Tanık Beyanı
Tanık beyanı, yargılama konusu olayla ilgili beş duyusu vasıtasıyla edindiği bilgileri hüküm verecek mahkeme huzurunda anlatan kişinin verdiği sözlü beyandır. Tanık beyanı, asıl yargılamayı yapan mahkeme yerine tanık dinlemeye yetkili mahkeme veya hakim huzurunda da alınabilir. Tanık beyanı, ceza muhakamesinde en önemli delil türlerinden biridir. Tanık beyanının sözlü olması asıldır. Tanıklığın sözlü olması gerektiğini belirtmek üzere; 5271 sayılı CMK’nın 52. maddesinin başlığı “Tanığın Dinlenmesi” şeklindedir. Madde metninde de tanığın dinlenmesinden bahsedilmektedir. Kural olarak herkes tanık olarak dinlenebilir. Örneğin, akıl hastaları, çocuklar veya yalan tanıklık suçu nedeniyle daha önce mahkum olanlar dahi tanık olarak dinlenebilir. Mahkeme veya hakim delilleri değerlendirirken tanığın subjektif durumunu da gözeterek değerlendirme yapacaktır.
Kolluğun (polis veya jandarma) tarafından alınan beyan, tanık beyanı olarak değerlendirilemez. Kolluğun aldığı beyan yargılamada belge delili olarak değerlendirilmektedir. Kolluk tarafından alınan beyanlar nedeniyle yalan tanıklık suçu oluşmaz, çünkü Yargıtay kararlarına göre kolluğun tanık dinleme yetkisi yoktur:
Sanığın 30.07.2013 tarihli kollukta alınan beyanında yalan tanıklık yaptığı iddia ve kabul edilmiş ise de; CMK.nın 43. maddesinin 5. fıkrası hükmü karşısında tanık dinleme yetkisi bulunmayan kolluk tarafından düzenlenen bilgi alma tutanağındaki beyanlar nedeniyle yalan tanıklık suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi- Karar: 2021/2255).
Tanık beyanı delili, yargılamada diğer delillerle birlikte ispat açısından değerlendirilmektedir. Ceza muhakemesinde hiçbir delilin diğer bir delile üstünlüğü yoktur. Tanık beyanının olgulara uygun ve tutarlı olması delil değerini arttıracaktır. Olay anlatımı belli bir öykü içeren ve ayrıntılı olan tanıkların beyanı ispat vasıtası olarak daha çok dikkate alınmaktadır.
Tanık doğrudan doğruya edindiği bilgileri mahkeme önünde beyan etmelidir. Tanığın başkalarından duyduğu bilgilere dayanarak (hear-say) tanıklık etmesi mümkün değildir. İstisnaen, cinsel suçlar gibi suçlarda mağdurun başından geçenleri sıcağı sıcağına bir kişiye anlatması ve dinleyen kişinin de kendisine anlatılanları mahkeme huzurunda anlatmasına delil değeri tanınmaktadır.
Özellikle belirtelim ki, soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar da tanık olarak dinlenebilir. Bu kişiler tanık olarak dinlendiğinde kendilerine yemin verdirilmez (CMK m.50/1).
Tanık, 5237 sayılı TCK uygulamasında kamu görevlisi olarak kabul edilmektedir. Tanık, tanıklık yaparken tam bir tarafsızlık içinde gördüğü, duyduğu, bildiği gerçeği yargı makamları önünde ifade etmelidir. Gerçeğe aykırı beyanda bulunan tanık, yalan tanıklık suçu nedeniyle cezalandırılır.
1.2. Şüpheli veya Sanık Beyanı
Şüpheli soruşturma aşamasında suç şüphesi altında bulunup beyanda bulunduğu takdirde “şüpheli beyanı” tutanağa bağlanmakatadır. Tutanağa bağlanmış bu beyan, mahkeme tarafından belge delili olarak dikkate alınacaktır.
Sanık hakkında ceza davası açılan, yani kovuşturmanın başlamasından itibaren hükmün kesinleşmesine kadar, suç şüphesi altında bulunan kişidir. Sanık mahkemede yargılanması vesilesiyle hem bir objedir hem de bir sujedir. Sanığın beyanı da beyan delillerinden biri olarak kabul edilmektedir. Sanık beyanı, sanık haklarına riayet edilerek alındığında hukuka uygun delil haline gelir. Sanığın beyanından önce isnat edilen suçun kendisine anlatılması gerekir. Daha sonra sanığın susma hakkı, bir avukatın hukuki yardımından yararlanma hakkı ve şüpheden kurtulması için somut delillerin toplanmasını isteyebileceği hatırlatılır. Ayrıca sanığa kendisi aleyhine var olan şüphe nedenlerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürme imkanı tanınır (CMK m.147). Sanığın hakları hatırlatılmadan sanıktan alınan bir beyan hukuka aykırı delil mahiyetinden olup hükme esas alınamayacaktır.
Şüpheli veya sanık, olayla ilgili doğrudan bilgisi ve görgüsü olan kişidir. Bu nedenle şüpheli veya sanık beyanı, yargılama konusu olaya dair maddi gerçeğin anlaşılabilmesi için önemli delillerden biridir.
Sanık beyanı, hukuken hem bir savunma vasıtasıdır, hem de bir ispat aracı işlevi görür. Sanığın beyanı, diğer delillerle bir kesin ispata varılamayan hallerde hayati bir önem kazanır. Bir vakıa kesin olarak ispatlanamadığı hallerde “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi devreye girer. Şüpheden sanık yararlanır ilkesinin uygulandığı hallerde sanığın beyanı delil değerlendirmesinde ön plana çıkmaktadır.
Ceza hukukunda ikrar; aleyhe hukuki sonuç doğuran bir olay veya vakıanın kendisi tarafından işlendiğinin şüpheli veya sanık tarafından kabul edilmesidir. Sanığın bir vaka hakkındaki ikrarı delil değerine sahiptir. Ancak, ikrarın dahi kesin delil değeri yoktur. Daha önce de vurguladığımız üzere ceza muhakemesinde hiçbir delilin diğer bir delile üstünlüğü yoktur. Tüm deliller birlikte vicdani delil sistemine göre değerlendirilir.
1.3. Sanık Dışındaki Tarafların Beyanı
Sanığın dışında dinlenen tarafların beyanları da olayı temsil ettiği ölçüde delil değerine sahiptir. Şikayetçi olup davaya müdahil olan (katılan) tarafın beyanı da deliller arasında değerlendirilir. Suçtan zarar gören veya mağdur, davaya müdahil olmasa bile duruşmada dinlenebilir. Bu kişilerin beyanı tanık beyanı değildir, çünkü suç vakasında taraf pozisyonundadırlar, bu nedenle bu kişiler dinlenirlerken tanık olarak yemin ettirilmezler.
2. Belge Delili
Belge, belli bir olayı temsil etmek üzere düzenlenen bir ispat vasıtasıdır. Belge delili yazılı olabileceği gibi yazılı olmayan belge delili türleri de vardır. Yazılı belge delilinin yanı sıra görüntü, ses veya şekil içeren belge delilleri de mevcuttur. Görüntü içeren belge örneğin telefonla çekilmiş video kaydı, ses içeren belge örneğin whatsapp ses kaydı, şekil içeren fotoğraflar gibi belgeler de yazılı olmayan belge delilinin türleridür. Bir nesne üzerine yazılan veya kaydedilen şey belge delili olarak kabul edilebilir. Örneğin, CD veya flashdisklerde (taşınabilir bellek) kaydedilen her şey belge delili oluşturur.
Özellikle belirtelim ki, yazılı belge delilinin fotokopisi de belge delili mahiyetindedir. TCK uygulamasında yazılı belgeler, özel veya resmi belge şeklinde tanzim edilebilir. Örneğin, ölenin bıraktığı mektup veya kira sözleşmesi özel belge mahiyetindedir, ancak polisin aldığı ifadenin tutanağı resmi belge mahiyetindedir. Ancak ispat açısından belgenin resmi veya özel olması değil olayı temsil edici gücü önemlidir.
Bazen belgenin kimin tarafından düzenlendiği anlaşılamayabilir, bu hallerde de belgenin olayı temsil gücü varsa delil değeri de vardır.
Belgeler duruşmada taraflara okunarak tarafların belgeleri tartışması sağlanır (CMK m.209).
3. Belirti Delili
Belirti delili, olayın tam olarak ispatını sağlamamakla birlikte olaya dair herhangi bir iz, emare veya eser taşıyan ispat araçlarına denilmektedir. Örneğin, olay yerindeki fren izi aracın hızı konusunda bir fikir verebilecek bir belirtidir. İçinde insan öldürülen veya uyuşturucu ticareti yapılan otomobilde bulunan parmak izi belirti delili mahiyetindedir. Beyan ve belge delili dışında kalıp olayı ispatlamaya yardımcı olan her türlü iz veya eser belirti delili olarak kabul edilebilir.
Belirtinin delil değerine sahip olması için olayın bir parçası olarak ortaya çıkması gerekir. Olayın parçası olarak ortaya çıkan bu belirtilere “tabii belirtiler” denilmektedir.
Yapay belirtiler ise yaşanan olayın parçası değildir, insan eliyle oluşturulmuşlardır. Yapay belirtilerin tek başına delil değeri yoktur. Örneğin, polis üniforması giymiş bir kimsenin polis olduğu sadece üniforma giymiş olmasıyla ispatlanamaz.
Video, Fotoğraf ve Ses Kaydı ile Şekil Tespit Eden İspat Vasıtalarının Delil Değeri
Video ve ses kayıtları bazı hukukçular tarafından belge delilinin bir türü olarak kabul edilmektedir. Örneğin, bir fotoğraf veya video şekil tespit eden bir makineyle çekilmektedir, bu nedenle belgeye dönüşmektedirler. Bazı hukukçular ise video veya ses kaydını keşif konusu nesneler olarak nitelemektedir. Her iki halde de video, fotoğraf ve ses kaydı ceza yargılamasında delil değerine sahiptir. Ancak, teknik imkanlarla elde edilen veya kolluk tarafından çekilenler değil de insanlar tarafından gizlice çekilen fotoğraf, video veya ses kaydının delil değeri tartışmalıdır. Gizli yapılan çekimler, başka türlü delil elde etmenin mümkün olmadığı ve ani gelişen bir durum karşısında yapıldığı takdirde delil değerine sahiptir. Aksi takdirde, planlı yapılmış bir çekim delil olarak kabul edilemez. Örneğin, telefonla bir kimseyi arayıp ses kaydını açarak yönlendirici sorularla adeta muhatabın ağzından laf almaya çalışarak yapılan kayıtlar hukuka aykırıdır.
Bilirkişi Mütalaasının Delil Değeri
Bilirkişi mütalaası/raporu, ceza muhakamesinde bir delil çeşidi olarak kabul edilmemektedir. Bilirkişi, ispat konusunda mahkemeye yardımcı olan kişidir. Bilirkişi raporu, delillere ulaşma, delillerin teknik özelliğini tespit etme, delillerin içeriğine vakıf olma ve delilleri değerlendirebilmek için bir vasıtadır. Yargıtay, bilirkişi raporlarının mahkemeyi bağlayıcı bir delil olarak değil, delilleri elde etme veya delilleri değerlendirme vasıtası olarak kabul etmektedir.
Keşif ve Hukuki Niteliği
Keşif, hakimin beş duyusu vasıtasıyla olay yeri, nesneler, eşyalar veya gerçekleşen olaylar üzerinde inceleme yapmasıdır. Keşif yoluyla suç belirtilerine ulaşılabilir. Örneğin, hakim kasten öldürme suçunun işlendiği mahalde olayın nasıl gerçekleştiğiyle ilgili inceleme (keşif) yapabilir. Keşif olaylar üzerinde de yapılabilir. Örneğin, pazar yerinde oluşan kalabalığın tespiti amacıyla keşif yapılabilir.
Keşif, olay yeri veya duruşma salonu vb. her yerde yapılabilir. Örneğin, duruşma salonunda olaya dair görüntülerin izlenmesi hukuki niteliği itibariyle keşiftir.
Keşif de bilirkişi mütalaası gibi delillerin içeriğinin öğrenilmesine ve delillerin değerlendirilmesine yardımcı olur. Keşfin kendisi veya tutulan keşif tutanağı doğrudan bir delil değildir.
Keşif, hâkim veya mahkeme veya naip hâkim ya da istinabe olunan hâkim veya mahkeme ile gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısı tarafından yapılır. Keşif tutanağına, var olan durum ile olayın özel niteliğine göre varlığı umulup da elde edilemeyen delillerin yokluğu da yazılır (CMK m.83).
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.