Görevi Kötüye Kullanma Nedir? (TCK m.257)
Görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevi kapsamındaki bir işi yapmaması, ihmal etmesi veya geciktirmesi suretiyle görevinin gereklerine aykırı hareket etmesidir. Görevi kötüye kullanma suçu ve cezası, 5237 sayılı TCK’nın 257. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
TCK m.257
(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Kanun maddesindeki düzenlemeye göre görevi kötüye kullanma suçu iki farklı şekilde meydana gelebilir:
-
Kamu görevlisinin görevin gereklerine aykırı hareket etme şeklindeki görevi kötüye kullanma suçu (TCK m.257/1),
-
Kamu görevlisinin görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme gösterme, yani görevi ihmal şeklindeki görevi kötüye kullanma suçu (TCK m.257/2).
Mevcut TCK, icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçu (TCK m.257/1) ile ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu (görevi ihmal, TCK m.257/2) aynı maddede düzenlemiştir. Eski kanunda ayrı bir madde şeklinde düzenlenmiş olan görevi ihmal suçu, 5237 sayılı mevcut TCK’da ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu olarak TCK m.257/2’de yeniden tanzim edilmiştir.
Görevi kötüye kullanma suçu, genel ve tamamlayıcı norm mahiyetinde olup kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında uygulanması gereken bir suç tipidir. Yani, görevin gereklerine aykırı hareket eden kamu görevlisinin fiili ayrı bir suç olarak özel norm şeklinde düzenlenmişse, o fiil hakkında genel ve tamamlayıcı norm niteliğindeki görevi kötüye kullanma suçu değil, özel norm niteliğindeki ilgili suç tipi uygulanacaktır.
Görevi kötüye kullanma suçu, kanunda bir zarar suçu olarak düzenlenmiştir. Çünkü, failin cezalandırılabilmesi için kişilerin mağduriyete uğraması veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması gerekir. Görevin gereklerine aykırı hareket edilse bile üç sonuçtan herhangi biri gerçekleşmediği takdirde fail cezalandırılamaz.
Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Şartları
Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için iki aşamalı şartların gerçekleşmesi gerekir:
Birinci aşamada, kamu görevlisinin görevin gereklerine aykırı hareket etmesi veya görevin gereklerini yapmakta ihmal veya geciktirme göstermesi suretiyle suçun unsurlarının gerçekleşmesi gerekir.
İkinci aşamada, unsurları gerçekleşen suçun cezalandırılabilmesi için objektif cezalandırılabilme şartlarının gerçekleşmesi gerekir. Objektif cezalandırılma şartları, kamu görevlisinin suç teşkil eden fiili nedeniyle kişilerin mağduriyete uğraması veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanmasıdır.
Her iki aşamadaki şartlar gerçekleştikten sonra kamu görevlisi görevi kötüye kullanma suçu nedeniyle cezalandırılmaktadır.
Görevi kötüye kullanma veya görevi ihmal suçunun unsurları, objektif cezalandırılabilme şartları, kamu görevlisi hakkında soruşturma izni alınması vb. hususlar aşağıda ayrıntısıyla anlatılmıştır:
1. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Faili Kamu Görevlisidir
Görevi kötüye kullanma suçu, sadece kamu görevlisi tarafından işlenebilen özgü suç mahiyetindedir. Kamu görevlisi olmayan kişiler bu suçun faili olamazlar. Ancak kamu görevlisi olmayan kişiler görevi kötüye kullanma suçuna azmettirme veya yardım etme yoluyla iştirak ettiklerinde cezalandırılırlar.
Kamu görevlisi; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişidir (TCK m.6/1-c). Kanuna göre, öğretmen, polis, kaymakam vb. tüm memurların kamu görevlisi olduğundan kuşku yoktur. Avukat, hakim, savcı yargı görevi yapmaları nedeniyle kamu görevlisi olarak kabul edilir. Yargısal faaliyete katılan tanık, bilirkişi vb. kişiler de kamu görevlisidir. Muhtar, belediye meclisi üyesi, belediye başkanı, milletvekili vb. kişiler seçilme yoluyla kamu görevlisidir. Jandarma, sahil güvenlik, özel güvenlik vb. güvenlik görevlileri de kamu görevlisi olarak kabul edilir.
Kamu görevlisi olan failin suç teşkil eden fiili işledikten sonra görevinden istifa etmesi, emekliye ayrılması, kamu görevinden ihraç edilmesi görevi kötüye kullanma suçu nedeniyle yargılanmasını engellemez.
2. Kamu Görevlisinin Görevi Kapsamında Olan Bir Fiil İşlemesi Gerekir
Görevi kötüye kullanma suçunun meydana gelebilmesi için kamu görevlisinin işlediği fiilin görevi kapsamında olan bir fiil olması gerekir. Kamu görevlisinin işlediği fiil, görevi kapsamında değilse görevi kötüye kullanma suçu dışında bir suçun vücut bulması söz konusu olur. Örneğin, belediyede zabıta olan bir memurun belediye veznesine yatırılması gereken bir parayla birlikte işlem evraklarını belediye binası içinde vatandaştan teslim alıp işlemi yaptırmaması halinde görevi kötüye kullanma suçu değil, güveni kötüye kullanma veya dolandırıcılık suçu meydana gelir. Vezneye yatırılacak parayı ve işlem evraklarını teslim olmak zabıta memurunun görevi kapsamında bir fiil olmadığından görevi kötüye kullanma suçu oluşmaz.
Kamu görevlisi olan failin, kanun veya idari düzenlemelerden doğan bir görevi olmalı ve bu görev dolayısıyla yetkili olmalıdır. Bir kimse kamu görevlisi olmasına rağmen suç konusu işle ilgili görevi ve yetkisi yoksa, fiil başka bir suçu oluşturabilirse de görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmaz. Çünkü hukuken kişi sahip olmadığı bir yetkiyi kullanamaz.
Kamu görevlisinin görevini yaparken kendisine tanınan takdir yetkisini amacı dışında veya özel amaçlarla kullanması halinde de görevi kötüye kullanma suçu vücut bulur. Örneğin, sanıkla husumeti bulunan hakimin duruşma sırasında sanığın beyanlarını sanığı suçlayacak şekilde kasten değiştirerek tutanağa geçirmesi görevi kötüye kullanma suçu oluşturur. Çünkü, hakim duruşma tutanağını duruşmanın akışına uygun bir şekilde gerçeğe uygun tutmalıdır.
Kullanamayacağı bir yetkiyi kullanarak kamu görevini üstlenen kişiye TCK md. 262 gereği “kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi” suçundan 3 aydan 2 yıla hapis cezası verilebilir.
Özellikle belirteli ki, kamu görevinin gereklerine aykırı her türlü fiilin cezai yaptırımla karşılanması ceza hukukunun amacına aykırı düşer. Kamu görevlisinin davranışları belli bir aşamaya geldiğinde, yani suçun objektif cezalandırılabilme şartları olarak kabul edilen kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olma ya da kişilere haksız bir menfaat sağlama şartlarından biri gerçekleşirse kamu görevlisi görevi kötüye kullanma suçu ile cezalandırılır.
3. Görevi Kötüye Kullanma Suçu Kasten İşlenebilir
Görevi kötüye kullanma suçu, genel kastla işlenebilen suçlardandır. Kamu görevlisi olan failin görevi kötüye kullanma fiilini işlerken özel bir kastla veya saikle hareket etmesi şart değildir. Kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket ettiğini veya görevini ihmal ettiğini, yerine getirmeyi geciktirdiğini bilmesi ve bu fiili isteyerek yapması yeterlidir. Kamu görevlisinin fiilini, görevinin gereklerine aykırı hareket ettiği bilinç ve iradesiyle icra etmesi suçun manevi unsuru olan kastın oluşmasına yol açar.
Hemen belirtmek gerekir ki, ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu da taksirle değil, kasten işlenebilen bir suçtur.
4. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Fiilleri
Görevi kötüye kullanma suçunu düzenleyen TCK m.257, birinci fıkrasında “görevin gereklerine aykırı hareket etme” , ikinci fıkrasında da “görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme gösterme” iki ayrı fiili suçun unsuru olarak düzenlemiştir. Uygulamada, birinci fıkradaki suça görevi kötüye kullanma suçu, ikinci fıkradaki suça görevi ihmal suçu denilmektedir.
Özellikle belirtelim ki, görevin gereklerine aykırı hareketin veya görevi ihmal veya geciktirmenin cezalandırılabilmesi için kamu görevlisinin fiilinin kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olması ya da kişilere haksız bir menfaat sağlaması gerekir. Aksi halde, suçun maddi unsurları gerçekleşse bile fail görevi kötüye kullanma veya görevi ihmal suçu nedeniyle cezalandırılamaz.
4.1. Görevin Gereklerine Aykırı Hareket Etme (TCK m.257/1)
Görevi kötüye kullanma suçunun vücut bulması için öncelikle kamu görevlisinin görevin gereklerine aykırı hareket etmesi gerekir. Görevin gereklerine aykırı hareket eden kamu görevlisi, bu fiiliyle kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olursa ya da kişilere haksız bir menfaat sağlarsa görevi kötüye kullanma suçu tamamlanmış olur.
Görevin gereklerine aykırı hareket etmekten kasıt, kamu görevlisinin görevini kanun, idari düzenlemeler veya talimatların öngördüğü usul ve esaslardan başka surette ifa etmesidir. Bu anlamda kamu görevlisinin herhangi bir şekilde kanuni yetkisini aşması, kanunun aradığı şekil şartlarına uymaması, takdir yetkisini amacı dışında kullanması, kanunun emir ve müsaade ettiği hareketinin gerektirdiği ön şartlara aykırı hareket etmesi, kendisine teslim edilen ve görevi sebebiyle kullanması gerekli eşyayı usulsüz kullanması gibi fiiller görevin gereklerine aykırılık kapsamında kalmaktadır (YCGK-K.2022/415).
Bu fıkradaki görevi kötüye kullanma suçu icrai davranışla işlenebilen bir suçtur. Failin görevin gereklerine aykırı hareket ederken icrai bir davranış sergilemesi gerekir. Örneğin, bir polis memurunun suçun işlendiği olay yerinde bulduğu uyuşturucu maddeyi tutanağa geçirmeyip kullanmak üzere kendisi için ayırması icrai bir davranışla görevin gereklerine aykırı bir harekettir. “Görevin gereklerine aykırı hareket etme” unsurunun gerçekleşebilmesi için kamu görevlisinin pasif olmaması, aktif hareket etmesi gerekir. Kamu görevlisinin fiil içerisinde pasif kaldığı hallerde TCK m.157/2’de düzenlenen görevi ihmal suçunun unsurları oluşabilecektir.
4.2. Görevinin Gereklerini Yapmakta İhmal veya Gecikme Gösterme (TCK m.257/2)
Kamu görevlisinin görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya geciktirme göstermesi görevi ihmal suçu (TCK m.257/2) oluşturur. Kamu görevlisinin görev tanımı içinde kalan ve yapmakla yükümlü olduğu bir işi kasten ihmal etmesi veya geciktirmesi görevi ihmal suçunun unsurlarını meydana getirir. Görüldüğü üzere, TCK m.257/1’de icrai bir davranış sergilenmesi aranırken, TCK m.257/2’deki suç bakımından ihmali bir davranış sergilenmesi aranmaktadır.
İhmal, hukuk sistemi tarafından mevzuatla kamu görevlisine yüklenen bir işin kamu görevlisi tarafından yapılmaması, yerine getirilmemesini ifade etmektedir.
Geciktirme, hukuk sistemi tarafından mevzuatla kamu görevlisine yüklenen işin yapılması için belirlenen süre geçtikten sonra yapılmasını ifade etmektedir. İşin yapılması için gerekli süre kanun veya idari düzenlemelerle belirlenmektedir. Ancak, bazen işin yapılması için gereken süre, işin mahiyeti veya somut olayın özelliklerine göre belirlenecek olan makul bir süredir. Netice olarak kamu görevlisinin yapması gereken iş için gerekli süre geçmişse görevinin gereklerini yapmakta gecikme göstererek görevi ihmal suçu işlediği kabul edilmektedir.
5. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Objektif Cezalandırılabilme Şartları
Görevi kötüye kullanma, sadece norma aykırı davranışın yapılmasıyla cezalandırılmaz. Suç nedeniyle failin cezalandırılabilmesi için görevin gereklerine aykırı hareket etme veya görevin gereklerini yapmakta ihmal veya geciktirme gösterme şeklindeki norma aykırı davranış yetmez, ayrıca fiil sebebiyle kanunda belirlenen objektif cezalandırılabilme şartlarının da gerçekleşmesi gerekir. Görevi kötüye kullanma suçunun tamamlanabilmesi için görevin gereklerine aykırı hareketin veya görevi ihmal veya geciktirmenin üç sonuçtan (üç objektif cezalandırılabilme şartından) herhangi birinin meydana gelmesi gerekir:
-
Görevi kötüye kullanma kişilerin mağduriyetine yol açarsa kamu görevlisi cezalandırılır.
-
Görevi kötüye kullanma kamunun zarara uğramasına yol açarsa kamu görevlisi cezalandırılır.
-
Görevi kötüye kullanma kişilere haksız bir menfaat sağlanmasına yol açarsa kamu görevlisi cezalandırılır.
Kamu görevlisinin görevin gereklerine aykırı fiili nedeniyle üç sonuçtan herhangi birinin gerçekleşmiş olması halinde failin görevi kötüye kullanma suçu işlediği kabul edilerek fail cezalandırılır:
5.1. Mağduriyete Sebep Olma Yoluyla Görevi Kötüye Kullanma Suçu
Görevi kötüye kullanma suçunun meydana gelmesi için, fiil nedeniyle herhangi bir kişinin “mağduriyet” niteliğinde bir zarar görmesi gerekir. Zarar gören kişi, gerçek bir kişi olabileceği gibi tüzel bir kişi de olabilir. Suçun mağduru bir vatandaş da olabilir, zarar göreni bir şirket, vakıf veya dernek de olabilir.
Mağduriyet, sadece ekonomik zararı ifade etmez. Kişinin ekonomik, sosyal, siyasi ve medeni her türlü şahsi haklarının ihlal edilmesi mağduriyet kavramı içerisinde değerlendirilir. Örneğin, polis merkezine şikayet başvurusu yapmak için giden vatandaşın şikayet başvurusunu almayan polis memuru görevi ihmal suretiyle kötüye kullanma işlemiş olur. Çünkü, şikayetçinin şikayet hakkını kullanmasını engellemiş ve bu yüzden mağduriyetine neden olmuştur. Aynı şekilde vekalet aldığı davanın hiçbir duruşmasına katılmayan avukat, müvekkilinin savunma hakkını kullanmasını engelleyerek mağduriyetine neden olduğundan görevi ihmal suçu (TCK m.257/2) işlemiştir. Yargıtay’a göre bireysel haklar dışında mağdurun herhangi bir çıkarının zedelenmesi de mağduriyet kavramı içinde değerlendirilmelidir.
Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir. Örneğin kişi, tabi tutulduğu sınavda başarılı olmasına rağmen, başarısız gösterilmiş olabilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel, sahibine duyulan husumet dolayısıyla, plan tekniğine aykırı olarak, yeşil alan olarak gösterilmiş olabilir. Kişinin, kamusal bir finans kaynağından yararlanması için gerekli şartları taşıdığı hâlde, yararlanması engellenmiş olabilir. Kişinin, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşullarını taşıdığı hâlde, bu faaliyeti engellenmiş olabilir (Madde Gerekçesi).
Polis memuru olan sanıkların pasaport büroda çalışmaları nedeniyle pasaport üzerine üst üste iki kez fotoğraf yapıştırılmaması gerektiğini bildikleri halde ilk fotoğraf ile ikinci fotoğrafın farklı olduğu hususunu da gözardı ederek aynı alana iki kez fotoğraf yapıştırmak suretiyle katılanların hürriyetlerinden yoksun kalarak mağdur olmalarına sebebiyet verdikleri somut olayda objektif cezalandırma şartının da gerçekleştiği anlaşılmakla, eylemlerinin TCK 257/1. maddesinde düzenlenen icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (Y5CD-K.2017/2274).
5.2. Kamunun Zararına Sebebiyet Verme Nedeniyle Görevi Kötüye Kullanma Suçu
Kamu zararından kastedilen, kamunun maddi zarara uğramasıdır. Kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması halinde görevi kötüye kullanma suçu tamamlanmış olur. Kamu zararı, doğrudan kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareketinin sonucu olarak ortaya çıkmalıdır.
Kamu zararı kavramı, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 71. maddesinde, “Kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Hakim her somut olayda kamu görevlisinin fiiliyle kamu zararının meydana gelip gelmediğini araştırmalıdır. Kamu zararı miktarının kesin olarak tespit edilmesi gerekmez, miktar kesin olarak saptanamasa da işin veya hizmetin mahiyeti dikkate alınarak hesaplanmalıdır. Kamunun herhangi bir şekilde zarara uğratılıp uğratılmadığı ortaya çıkarılmalıdır. Örneğin, bir alım satım söz konusu ise piyasa rayicinin üstünde veya altında bir alım-satım yapılıp yapılmadığı tespit edilmelidir. Yapılan tespit sonucunda kamunun zarara uğraması ile görevi kötüye kullanma fiili arasında açık bir ilişki varsa fail cezalandırılmalıdır.
Kamu zararı, her somut olayda hakim tarafından; bir işin, mal ya da hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı biçimde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine has özellikleri dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde tespiti anlamında olmayıp, miktarı tespit edilmese dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması durumunda da kamu zararının bulunduğu kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı olan her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla kamu zararına yol açtığı ya da zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir ön kabulle de hareket edilmemelidir. Sanığın görevini gereği gibi yapmakta ihmal gösterme eylemi ile doğrudan bağlantılı olarak nesnel ölçülere uygun bir şekilde tespit edilmiş herhangi bir ekonomik zarar oluşmadığına göre, anılan eylemle kamunun zarara uğratıldığından söz edilemeyecektir (YCGK-K.2015/192).
5.3. Kişilere Haksız Bir Menfaat Sağlayarak Görevi Kötüye Kullanma Suçu
Kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket ederek veya görevi ihmal veya geciktirme göstererek gerçek veya tüzel kişilere haksız menfaat sağlaması halinde görevi kötüye kullanma suçu tamamlanmış olur.
TCK’nın 257. maddesine, 08.12.2010 gün ve 6086 sayılı kanunla “haksız kazanç” ibaresi çıkarılarak, yerine “haksız menfaat” ibaresi eklenmiştir. TCK’nın 257. maddesinde yer alan haksız menfaat kavramı, haksız kazanç kavramından daha geniş bir kavramdır. Haksız menfaat, haksız kazancı da kapsar bir şekilde kişilere hukuka aykırı bir şekilde maddi veya manevi kişisel yarar temin edilmesi anlamına gelir. Görevi kötüye kullanma fiili sonucunda herhangi bir kişiye haksız menfaat temin edilmişse suç tamamlanmış olur.
Suç tarihinde Varsak Karakol komutanı olarak görev yapan sanığın adli olaylar nedeniyle el konulup karakol bahçesinde muhafaza edilen motorsikletleri birden fazla kez şahsi işlerinde kullanarak haksız menfaat sağladığının tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından anlaşılması karsışında zincirleme şekilde görevi kötüye kullanma suçu yasal unsurları itibariyle oluşmuştur (Y5CD-K.2014/7341).
Belediye Kanununun 49. maddesine aykırı olarak 2005 yılında toplam 30 memurun atamasını yapıp, 2008 yılında da 31 geçici işçiyi işe alarak görevini kötüye kullandığı iddia edilen somut olayda; işçi ve memurların belediye adına hizmet ürettikleri, üretilen hizmetin karşılığı olarak kendilerine ödenen ücretin kamu zararı olarak değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle beraat kararı verilmiş ise de; fazladan aldığı işçilere menfaat sağlanması nedeniyle TCK’nın 257/1. maddesindeki objektif cezalandırma şartlarından olan kişilere haksız menfaat sağlama hususunun gerçekleştiği kabul edilmelidir (Y5CD-K.2019/10203)
6. Görevi Kötüye Kullanma Suçu Genel ve Tamamlayıcı Bir Suçtur
Kamu görevlisinin işlediği bir fiil TCK’da düzenlenen başka özel bir suçun konusunu teşkil ediyorsa, artık sanık görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılamaz. Örneğin, rüşvet alma, zimmet, irtikap gibi suçlar görevi kötüye kullanma yoluyla işlenebilecek suçlardır. Kamu görevlisinin işlediği fiil TCK’da özel bir suç olarak düzenlenmişse sanık bu özel suçun gerektirdiği cezayla cezalandırılır. Bu halde sanığa ayrıca görevi kötüye kullanma suçundan ceza verilemez. Çünkü, görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin fiilinin başka bir suç teşkil etmemesi halinde uygulama alanı bulur. Görevin kötüye kullanılması suçunun genel ve tamamalayıcı niteliğinden dolayı, kamu görevlisinin bu suçtan cezalandırılabilmesi için, görevinin gereklerine aykırı hareketinin başka özel bir suç oluşturmaması gerekir. Örneğin, belli bir işin yapılması karşılığında hukuka aykırı bir şekilde para alan memur, görevin gereklerine aykırı hareket etmiş olur. Memurun bu fiili, TCK m.252’de rüşvet suçu olarak düzenlenmiştir. Memur, görevin gereklerine aykırı hareket etmesi nedeniyle özel norm niteliğindeki rüşvet suçundan cezalandırılacağından, genel norm niteliğindeki TCK m.257’deki görevi kötüye kullanma suçu nedeniyle cezalandırılmayacaktır.
Genel norm niteliğindeki görevi kötüye kullanma suçu; öncelikle uygulanması gereken özel norm niteliğindeki görevi kötüye kullanma suçları olan rüşvet suçu (TCK md.252), irtikap suçu (TCK md.250) ve zimmet suçu (TCK md.247) ile karıştırılmamalıdır:
-
İrtikap suçu, kamu görevlisinin nüfuzunu kullanarak belli yoğunlukta baskı veya hileli davranışlar sergilemesi ile meydana gelen bir suç tipidir.
-
Rüşvet suçu, bir tarafta “rüşvet alan” kamu görevlisinin diğer tarafta “rüşvet veren” kişinin olduğu çok failli bir karşılaşma suçudur.
-
Zimmet suçu, kamu görevlisi olan şahsın görevi nedeniyle zilyetliği kendisine verilmiş olan veya gözetimiyle sorumlu olduğu mallar üzerinde görev çerçevesine aykırı bir şekilde tasarrufta bulunmasıyla oluşan bir suçtur.
7. Görevi Kötüye Kullanma Suçunda Soruşturma İzni
Görevi kötüye kullanma suçu işleyen memur, noter, avukat vb. kamu görevlileri hakkında soruşturma izni alınmadan soruşturma başlatılamaz. Soruşturma izni, ceza muhakemesine göre hukuki nitelik itibariyle “soruşturma şartı” olarak kabul edilmektedir. Yani, savcılık görevi kötüye kullanma suçu işleyen fail ile ilgili idari kurumdan soruşturma izni almadan doğrudan soruşturma yapamayacaktır. Örneğin, İstanbul’da görevli bir polis memurunun tuttuğu gerçeğe aykırı bir tutanak nedeniyle hakkında soruşturma başlatılabilmesi için savcılığın İstanbul Valiliği’nden soruşturma izni alması gerekir.
Soruşturma izni alınması gereken hallerde, savcılık, kamu görevlisinin görevi kötüye kullanma suçu işlediğini öğrenir öğrenmez, suç ile ilgili bir soruşturma numarası vererek kaybolma ihtimali olan delilleri toplar, soruşturma için acil tedbirleri alır ve şüphelinin bağlı olduğu idari kuruma başvurarak soruşturma yapmak için izin talep eder. Savcılık, görevi kötüye kullanma suçu için soruşturma izni almadan şüphelinin ifadesini dahi alamaz. Soruşturma izni verildikten sonra soruşturma işlemlerine başlar. Soruşturma neticesinde ya bir iddianame düzenleyerek kamu davası açar veya şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (KYOK) verir.
Belde belediye başkanı ve encümen üyesi olan sanıkların, idari kararların iptali hususunda verilen idare mahkemesi kararını uygulamakla ilgili görevlerinin idari nitelikte olduğu ve bu görevleri nedeniyle işledikleri ileri sürülen suçtan dolayı haklarındaki davanın 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması hakkındaki Kanun hükümleri uyarınca yetkili merciden soruşturma izni alındıktan sonra açılması gerektiği gözetilmeden genel hükümlere göre iddianameyle açılan dava sürdürülüp eylemin Türk Ceza Kanununun 257/1. maddesinde öngörülen suçu oluşturduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Y15CD-K.2015/13263).
Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Cezası
1. Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Cezası: Görevi kötüye kullanma suçunun temel cezası TCK 257/1 maddesi gereği 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır.
2. Görevi İhmal Suçunun Cezası: İhmal suretiyle, yani görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya geciktirme göstererek görevi kötüye kullanma suçunun cezası 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır.
Görevi ihmal veya kötüye kullanma suçu şikayete tabi bir suç değildir. Gerek kolluk (polis, jandarma vs.) gerekse savcılık suçu öğrendiği anda soruşturma işlemlerini kendiliğinden başlatmalıdır.
Görevi Kötüye Kullanma Suçu Şikayet Süresi ve Zamanaşımı
Görevi kötüye kullanma suçu, takibi şikayete bağlı suçlar kategorisinde değildir. Bu nedenle, suçun soruşturulması için herhangi bir şikayet süresi de yoktur.
Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suç şikayete tabi suçlardan olmamasına rağmen, dava zamanaşımı süresi içinde soruşturulmadığı takdirde, fail hakkında zamanaşımı süresi aşıldığı için soruşturma yapılamayacaktır.
Failin hapis cezası ile cezalandırılması halinde ise ceza zamanaşımı 10 yıldır. Yani, fail hakkındaki mahkumiyet hükmü 10 yıl içinde infaz edilmezse hapis cezası zamanaşımı nedeniyle ortadan kalkar.
Cezanın Ertelenmesi, Adli Para Cezasına Çevrilmesi veya HAGB
Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Görevi kötüye kullanma suçunun hapis cezası, belli koşullarda adli para cezasına çevrilebilir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Görevi kötüye kullanma suçu nedeniyle hükmedilen ceza hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb) kararı verilmesi mümkündür.
Cezanın ertelenmesi, hükmedilen hapis cezasının cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi, sanığın belirlenen denetim süresini sosyal hayat içerisinde iyi halli geçirmesi halinde cezasının infaz edilmiş sayılmasını sağlayan bir bireyselleştirme kurumudur. Görevi kötüye kullanma suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür.
Görevi Kötüye Kullanma Suçu Uzlaşma
Görevi kötüye kullanma suçu uzlaştırma prosedürü uygulanmasını gerektiren suçlardan değildir. Uzlaşma kapsamında olan suçlarda, gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında öncelikle uzlaştırma prosedürünün uygulanması, uzlaşma sağlanmazsa soruşturmaya veya yargılamaya devam edilmesi gerekir. Görevi ihmal veya kötüye kullanma suçu uzlaşma kapsamında olmadığından uzlaştırma prosedürü uygulanmaz.
Görevi Kötüye Kullanma Suçu Görevli Mahkeme
Görevi ihmal veya kötüye kullanma suçu hakkındaki yargılamalar asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.
Görevi Kötüye Kullanma Suçu Yargıtay Kararları
Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Unsurları
Öğretide de; TCK’nın 257. maddesindeki suçun oluşmasının, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi sonucunda kişilerin mağdur olması veya kamunun zarar görmesi ya da kişilere haksız menfaat sağlanması şartlarına bağlı olduğu, bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışların, suç kapsamında değerlendirilemeyeceği açıklanmıştır .
Görevin gereklerine aykırı hareket etmekten, kamu görevlisinin görevini kanun, idari düzenlemeler veya talimatların öngördüğü usul ve esaslardan başka surette ifa etmesi anlaşılmaktadır. Bu anlamda kamu görevlisinin herhangi bir şekilde kanuni yetkisini aşması, kanunun aradığı şekil şartlarına uymaması, takdir yetkisini amacı dışında kullanması, kanunun emir ve müsaade ettiği hareketinin gerektirdiği ön şartlara aykırı hareket etmesi, kendisine teslim edilen ve görevi sebebiyle kullanması gerekli eşyayı usulsüz kullanması gibi fiiller görevin gereklerine aykırılık kapsamında kalmaktadır.
Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle “Mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız kazanç ve haksız menfaat” kavramlarının açıklanması ve somut olayda bunların gerçekleşip gerçekleşmediklerinin belirlenmesi gerekmektedir.
Mağduriyet kavramının, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiği kabul edilmelidir. Bu husus madde gerekçesinde; “Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olunması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir.” şeklinde vurgulanmış, öğretide de; mağduriyetin sadece ekonomik bakımdan ortaya çıkan zararı ifade etmeyip daha geniş bir anlama sahip olduğu, bireyin, sosyal, siyasi, medeni her türlü haklarının ihlali sonucunu doğuran hareketlerin ve herhangi bir çıkarının zedelenmesine neden olmanın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir.
Kişilere haksız kazanç sağlanması, bir başkasına hukuka aykırı şekilde sadece ekonomik olarak yarar sağlanması anlamına gelmekte iken, haksız menfaat her türlü maddi ya da manevi yararı ifade eder.
Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde “Ekonomik bir zarar” olduğu vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak kanuni düzenleme içeren 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi Ve Kontrol Kanunu`nun 71. maddesinde; kamu görevlilerinin kast, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her olayda hâkim tarafından, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması hâlinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir düşünceyle de hareket edilmemelidir (Yargıtay CGK-Esas : 2017/31 Karar : 2020/354).
Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Objektif Cezalandırma Şartları
Sanıklara isnat edilen görevi kötüye kullanma eylemi neticesinde objektif cezalandırma şartları olan “kamu zararı”, “kişi mağduriyeti” veya “kişilere haksız menfaat sağlama” unsurlarından birinin oluşması gerektiği, hakkı bulunan kişiler yerine hakkı olmayanların atanması halinde kişilerin mağduriyetinin ve haksız menfaat sağlama unsurlarının gerçekleşmiş olacağı gözetilerek, 2006-2007 yıllarında vekil ebe/hemşire atamaları ile ilgili Sağlık Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü’nün sonraki tarihli yazılarında öncelikle sağlık biriminin olduğu yerde veya ilde ikamet edenlerin müracaatlarının kabul edilmesi, bu şekilde birden fazla müracaat olması halinde öncelik sırasına göre lisans mezunu, önlisans mezunu ve lise mezunu olmak üzere KPSS puanı yüksek olandan başlanarak alım yapılması, müracaat edenler arasında yeterli sayıda KPSS puanına sahip aday bulunmaması halinde ise diploma notu usulünün uygulanmasının talep edildiği, 4 yıllık yüksek okul mezunu ebe olan mağdur …‘ün … Köyü’nde ikamet ettiğini bildirerek bu yerdeki sağlık evi için başvuruda bulunduğu, diğer adayların ise lise mezunu oldukları, dolayısı ile bu köyde ikamet etmesi halinde öncelik hakkının…‘e ait olacağı da nazara alınarak, mağdurun başvuru tarihinde … Köyü’nde ikamet edip etmediği hususunun araştırılması sonrasında sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde beraat hükümleri kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar: 2018/112).
Cumhuriyet Savcısının Görevi İhmal Suçu
Cumhuriyet savcısı olan sanık, kendi sorumluluğundaki 216 dosyanın çoğunda 7 yıl gibi bir süre ile işlem yapmamıştır. Bu durum dosyalardaki mağdurların haklarını elde etmelerini geciktirmiş ve soruşturmaların uzun sürmesi nedeniyle şüphelilerin hukuki durumu da belirsiz bırakılmış, şartları varsa şüphelilerin bir an önce aklanmaları ihtimali engellenmiştir. Sanığın suçu görevi ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. Dosya sayısının birden çok olması nedeniyle sanığın zincirleme suç hükümleri gereği TCK 257/2 ve 43/1 maddeleri gereği görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılması gerekir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu – K.2014/476).
02.09.2013 - 01.09.2015 tarihleri arasında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı genel soruşturma bürosunda Cumhuriyet savcısı olarak görev yapan sanığın, belirtilen dönem içerisinde kendisine tevdi edilen yaklaşık 950 soruşturma dosyasının 460 adedinde makul sürede işlem yapmadığı, anılan evrakın yaklaşık 245 tanesinde bir yıldan iki yıla, kalan evrak üzerinde ise beş aydan sekiz aya varan sürelerle herhangi bir işlem tesis etmediği, buna karşın genel soruşturma bürosunda görevli diğer Cumhuriyet savcılarının uhdelerinde bulunan derdest evrak sayısının ortalama 350-400 civarında olduğu, sanığın bu ortalamanın çok üzerinde evrak bulundurmak suretiyle teraküme yol açtığı ve atılı ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu işlediği İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olayda; Sanığın iş bölümü gereği kendisine tevdi edilen soruşturma evrakının akıbetini takip etmek, gereğini yapmak, olanaklı olan en kısa sürede sonuçlandırmak ve bu işlemler sırasında kalem personelini denetlemekle görevli ve yükümlü olduğu hâlde, görevini mevzuatın öngördüğü şekilde yerine getirmediği, kalem personelini denetlemediği, soruşturma evrakının akıbetini takip etmediği, personel yetersizliği, trafik kazası geçirmesi ve boşanması gibi mazeretlere dayalı savunmasının ise aynı büroda görev yapan diğer Cumhuriyet savcılarının uhdelerinde bulunan ortalama dosya sayısının sanığa oranla çok daha az olduğu dikkate alındığında makul olarak değerlendirilemeyeceği, açıklanan sebeplerle görevinin gereğini yapmakta ihmal ve gecikme göstererek mevzuata aykırı davranan ve gerek söz konusu soruşturma dosyalarındaki suçlardan dolayı mağdur olan kimselerin yasal haklarını elde etmelerini geciktirmek gerekse soruşturmaların olağan sürede sonuçlanmaması nedeniyle şüphelilerin hukuksal durumunu askıda tutarak bir an önce aklanmaları olanağının önüne geçmek suretiyle kişilerin mağduriyetine yol açan sanığa atılı ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu kabul edilmelidir. Öte yandan İlk Derece Mahkemesince de değinildiği üzere sanığın aynı suç işleme kararının icrası kapsamında gerçekleştirdiği iddianame ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların yazılmaması, ifadeye çağırma işlemlerinin yapılmaması ve gereği yerine getirilmeyen müzekkerelerin tekit edilmemesi gibi soruşturma evrakı ile ilgili işlem yapmama eylemlerinin çeşitlilik göstermesi, Cumhuriyet Başsavcı Vekillerince yapılan olağan denetimler sonucu uyarılmasına karşın sanık tarafından suça konu eylemlerin sürdürülmesi ve dosyaları toplu olarak devraldıktan sonra dahi sanığa tevzi edilen dosya akışının sürmesi nedenleriyle sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu -K.2021/12).
Doktorun Görevi İhmal Etmesi
Sanık, devlet hastanesinde doktor olarak görev yapmaktadır. Hastaneye gelen hastaya acil müdahale yapması gerekirken başka bir hastaneye sevk etmesi TCK md. 257/2 gereği görevi ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğundan sanık cezalandırılmalıdır (Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Esas No: 2013/4857, Karar No: 2014/11388, Tarih: 24.11.2014).
Mahkeme Yazılarına Cevap Vermeyerek Görevi İhmal Suçu İşlenmesi
Sanık, belediye başkanı olarak görev yapmaktadır. Mahkeme tarafından belediyeye yazılan ısrarlı müzekkerelere cevap verilmemiştir. Belediye başkanı 5393 sayılı kanunun 38/k maddesi gereği belediyeyi denetlemekle yükümlüdür. Mahkeme yazılarına cevap verilmeyerek kişilerin mağduriyetine neden olunan fiilin nihai sorumlusu belediye başkanı TCK md. 257/2 maddesinde düzenlenen görevi ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu gereği cezalandırılmalıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi – Esas No: 2010/30773, Karar No: 2014/9775, Tarih: 28.03.2014).
Polis Memurunun Görevi Kötüye Kullanma Suçu
İlçe Emniyet Müdürlüğünde ihbar hattına bakmakla görevli polis memuru olan sanığın, saat 05:00 sıralarında müteveffa …‘in ölümüne neden olan kaza ihbarını soruşturma birimlerine bildirmeyip, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle etkin soruşturma yapılmasına engel olarak katılanların mağduriyetine sebebiyet verdiği ve bu itibarla ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu gözetilmeden, atılı suçtan mahkumiyeti yerine, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Daİresi - Karar : 2019/5481)
Yapı Denetim Firması Kontrol Mühendislerinin Görevi İhmal Etmesi
4708 sayılı kanunun 2/c maddesine göre yapı denetim firması “Yapının, ruhsat ve ekleri ile mevzuata uygun olarak yapılmasını denetlemek” ve aynı maddenin g. fıkrası uyarınca da “Ruhsat ve eklerine aykırı uygulama yapılması halinde durumu 3 iş günü içinde ilgili idareye bildirmek” ile görevli ve yükümlüdür. Kontrol mühendisi olan sanıkların görevlerinin gereğini yapıp yapmadığı tespit edilerek, ihmal söz konusu ise ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılmaları gerekir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi – Esas No: 2013/4233, Karar No: 2013/18955, Tarih: 17.06.2013).
Avukatın Vekalet Görevini İhmal Suçu İşlemesi
Sanık İstanbul’da avukat olarak kamu görevi yapmaktadır. Avukat olan sanık, bir yargılamada yaşı küçük çocuğa avukatlık yapmak üzere baro tarafından atanmıştır. Dört duruşmaya mazeretsiz katılmayan sanık avukat yargılanan çocuğu hukuki yardımdan mahrum bırakarak mağduriyetine neden olmuştur. Bu nedenle sanık avukatın ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılması gerekir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi – Esas No: 2011/6395, Karar No: 2013/744, Tarih: 17.01.2013).
Hırsızlık suçundan sanık sıfatıyla yargılanan katılan …‘in vekaletname ile müdafiliğini üstlendiği ve vekalet ücretini de peşin olarak aldığı halde, sanığın sorgusu yapılıp, tahliyesine karar verilen celselere katılıp, dava konusu olaya ilişkin esaslı işlemlerden olan Cumhuriyet savcısı tarafından esas hakkındaki mütalaanın verildiği 20/04/2010 tarihli son celseye mazeret bildirmeksizin katılmadığı gibi yargılama sonucunda katılanın 2 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair sanık ve müdafin yokluğunda verilen 2010/654 sayılı Karar kendisine 03/08/2010 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen gerekçeli karardan sanığı bilgilendirmediği ve yasal süresinde temyiz etmeyerek katılanı savunma ve hukuki yardımdan yararlanma hakkından mahrum bırakarak mağduriyetine neden olduğu, karardan ceza infaz kurumuna alındığında haberdar olan katılanın temyiz başvurusunda bulunduğu ve talebinin reddedilmesi üzerine, bu red kararını da temyiz ettiği ve sanık Avukat hakkında şikayetçi olup, sonrasında cezasının infazının durdurulmaması üzerine de temyiz talebinden vazgeçtiği somut olayda; sanığın eylemleri neticesinde TCK’nın 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunun oluşumundan sonra katılanın temyiz talebinden vazgeçmesi kanun koyucunun bu normda korunmasını ön gördüğü hukuki yararı ihlale yönelik hukuka aykırı “hareket” sonucu oluşan netice olan “mağduriyet” unsurunu ortadan kaldırmayacağı ve ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu gözetilmeden, oluşa uygun düşmeyen gerekçe ve yanılgılı değerlendirme sonucu mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir (5. Ceza Dairesi - 2019/10465 K.).
Nöbet Saatinde Devlet Hastanesindeki Görevine Gelmeyen Doktor
Sanık olay günü icapçı doktor olarak devlet hastanesinde görev yapmaktadır. Kendisine hastanın durumu bildirildiğinde hastaneye gitmemiş, talimatla uygulama yapılmasını istemiştir. Daha sonra hastaneye giderek hastayı gördüğünde çalıştığı hastanede endoskopi aleti olmaması nedeniyle hastayı başka hastaneye sevk etmiştir. Sanık doktor çağrıldığında hastaneye gelmeyerek ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu işlemiştir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi – Esas No: 2009/547, Karar No: 2011/2152, Tarih: 22.02.2011).
Doktorun İhmal Suretiyle Görevi Kötüye Kullanma Suçu
Olay günü saat 11.25 sıralarında inceleme dışı sanık Enver İ’nin yönetimindeki kamyon ile kavşak çıkışına geldiğinde, sağ tarafından karşıdan karşıya geçmek üzere yola giren 76 yaşındaki yaya …‘a çarptığı, Erciş Devlet Hastanesi acil servisine yaralı olarak getirilen …‘a ilk müdahalenin nöbetçi doktor olan sanık tarafından yapıldığı, röntgen çekilmesine, serum takılmasına ve açık olan yaralar için pansuman yapılmasına karar veren sanığın, ağrılarından şikâyetçi olan ve bir defa da kusan …‘ı serumu bittikten sonra taburcu ettiği, yakınları tarafından ayaklarından ve omuzlarından tutularak araca bindirilen …‘ın eve gittikten çok kısa bir süre sonra bilincini kaybetmesi üzerine tekrar hastaneye getirildiği, sanık tarafından yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği olayda;
…‘ın ölümünün trafik kazasına bağlı kaburga, kalça, kafatası, köprücük kemiği kırıkları ile birlikte iç organ yaralanması ve bunlara bağlı gelişen komplikasyon sonucu meydana geldiğine dair Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun 17.02.2006 tarihli raporu; sanığın tıbbın gereklerini yapmaması sebebiyle kusurlu olduğuna ancak bu kusurlarının kaza ile …‘ın ölümü arasındaki illiyet bağını kesmediğine ilişkin Yüksek Sağlık Şurası kararı ve kırıkların tespit edilememesinin eksiklik olduğuna ancak kişide tespit edilen travmatik değişimlerin ağırlıkları ve kişinin yaşı da dikkate alındığında, zamanında tespit edilip uygun tedaviye başlanması durumunda dahi kurtulmasının kesin olmadığına dair Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunun 13.03.2013 tarihli raporu birlikte değerlendirildiğinde; sanığın davranışları ile meydana gelen ölüm neticesi arasında nedensellik bağının kesin olarak belirlenemediği, bu nedenle sanığın meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulamayacağı, bununla birlikte Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğinin 24. maddesinin 2 ve 3. fıkraları gözetildiğinde sanığın, genel beden travmasına ve çoklu kemik kırıklarına maruz kalmış öleni stabilizasyonu sağlanıncaya kadar ve tıp çevrelerinde genel olarak kabul gördüğü şekilde yirmidört saat müşahede altında tutması veya başka bir sağlık kuruluşuna sevk etmesi gerekirken, beş saat sonunda taburcu ederek evine göndermesi suretiyle görevinin gereklerini yerine getirmekte ihmal gösterdiği, bu haliyle eyleminin TCK’nun 257/2. maddesinde düzenlenen görevi ihmal suçunu oluşturduğu ve bu suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın eyleminin taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçu kabul edilerek TCK’nun 85/1. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır (Yargıtay CGK - Karar : 2017/278).
PTT Görevlisinin Görevi Kötüye Kullanması
PTT Genel Müdürlüğünde posta dağıtıcısı olarak görev yapan sanık hakkında, katılan …‘a 2. Asliye Ceza Mahkemesindeki duruşma gününü içeren tebliğ evrakını, bizzat tebliğ yazmasına rağmen bizzat vermeyip, tebligat parçasını sahte olarak tanzim etmek suretiyle atılı suçu işlediğinin iddia olunduğu olayda; sanığın aşamalarda, söz konusu tebliğ evrakını zarfın üzerinde yazılı adres tam olarak doğru olmadığı halde adresi bilmesi sebebiyle götürdüğünü, evde o anda bulunan bir kadının evrakı içeri götürüp imzalattığını, imzalayanın sanığın babası olduğunu, babasının daha öncede evrakları imzaladığını, kesinlikle sahtecilik yapmadığını savunması karşısında; sahtecilik kastının bulunmadığı, eylemin 5237 Sayılı Kanun’un 257. maddesi kapsamında görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde memurun resmi belgede sahteciliği suçundan mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 11. Ceza Dairesi - Karar: 2016/2041).
Avukatın İcrai veya İhmali Suretle Vekalet Görevini Kötüye Kullanması
Avukat olan sanığın, katılan lehine boşanma davası açmamasına ve katılan aleyhine açılan boşanma davasını takip etmemesine rağmen dava açtığını söyleyip katılanı oyalayarak mağduriyetine neden olma şeklinde kabul edilen eylemlerinin görevlerinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme boyutunu aşacak şekilde icrai davranışla işlendiği gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu TCK’nın 257/1. maddesi yerine aynı Yasanın 257/2. maddesine göre yazılı şekilde hüküm kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar : 2018/4935).
Avukat olarak görevli bulunan sanığın, katılan tarafından bir kısmı bizzat kendisine bir kısmı yanında çalışan kişiye tahsil edilmesi için değişik tarihlerde bırakılan senetler ve çeki icra takibine koymamak suretiyle katılanın mağduriyetine sebep olması biçiminde gerçekleştiği kabul edilen eylemlerinin TCK’nın 257/2, 43/1. maddelerine uyan zincirleme biçimde ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden aynı Kanunun 257/1. maddesi ile hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar : 2015/11795).
Görevi Kötüye Kullanma Suçunun Faili Kamu Görevlisidir
Olay tarihinde Aydın ilinde faaliyet gösteren Engelliler Derneği yönetim kurulu başkanı olan sanığın, Dernekler Kanununa uygun davranmayarak defter ve belgeleri düzgün tutmayıp gelir ve giderleri zamanında işlemeyerek görevinin gereklerine aykırı davranmak suretiyle kamu zararına neden olduğu kabul edilerek görevi kötüye kullanma suçundan mahkumiyetine karar verilmiş ise de; 5237 sayılı TCK’nın 257. maddesinde düzenlenen suçun kamu görevlileri ile özel yasalarında kamu görevlisi gibi cezalandırılacakları öngörülen kişiler tarafından işlenebileceği ancak 5253 sayılı Yasada buna dair bir hükmün yer almadığı, iddianamede isnat edilen eylemin 2006 yılındaki dernek beyannamesinin mali bilgiler kısmındaki hususlara dayandırıldığı ve bu tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 5253 sayılı Dernekler Kanununun 32/d madde ve bendinde “Derneğe ait tutulması gereken defter veya kayıtları tutmayan dernek yöneticileri beşyüzmilyon lira idarî para cezası ile cezalandırılır” hükmüne yer verildiği, aynı bentte 5728 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle “Derneğe ait tutulması gereken defter veya kayıtları tutmayan veya tasdiksiz defter tutan dernek yöneticileri üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmaması halinde dernek yöneticilerine ve defterleri tutmakla sorumlu kişilere beşyüz Türk Lirası idarî para cezası verilir. Adına yetki belgesi düzenlenmediği halde gelir toplayanlar ile bilerek bu şekilde gelir toplanmasına izin veren yönetim kurulu üyelerine bin Türk Lirası idarî para cezası verilir.” şeklinde bir düzenleme yapıldığı nazara alındığında, sanığın eyleminin Dernekler Kanununun lehine olan 5728 sayılı Yasayla yapılan değişiklik öncesi 32/d maddesine uyduğu ve Kabahatler Kanununun 2. maddesi gereğince karşılığında idari yaptırım uygulanması öngörülen haksızlığın kabahat olduğu, sanık hakkında uygulanabilecek idari para cezasının miktarına göre de eylem tarihi ile inceleme günü arasında 5326 sayılı Yasanın 20/2-c maddesinde öngörülen 3 yıllık zamanaşımı süresinin gerçekleştiği ve sanık ile müdafilerin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5326 sayılı Kanunun 20. maddesi gereğince sanık hakkında İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 06/03/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar : 2019/2787).
Hakimin Gerekçeli Kararı Geç Yazarak Zincirleme Görevi İhmal Suçu İşlemesi
Suç tarihinde Antalya 1. İş Mahkemesi hakimi olarak görev yapan ve 5237 sayılı TCK’nun 6/1-c maddesinde tanımlanan kamu görevlisi olduğunda tereddüt bulunmayan sanığın, mağdur Ö. K.’ın taraf olduğu 2008/486 esas sayılı dosyada gerekçeli kararı tefhimden itibaren 3 ay 18 gün, mağdur F. Y.’ın taraf olduğu 2009/45 esas sayılı dosyada 4 ay 29 gün, mağdur Ü. D.’ın taraf olduğu 2010/349 esas sayılı dosyada 7 ay 18 gün, katılan O. Y.’in taraf olduğu 2007/313 esas sayılı dosyada 8 ay 11 gün sonra yazdığı, ayrıca 2010 yılı içerisinde vermiş olduğu 539 kararın 463 adedinin gerekçeli kararlarını 1,5 aydan 14 aya varan sürelerde geciktirerek, 2011 yılında verilen 437 kararın 299 adedinin gerekçeli kararını 1,5 ay ila 9 aya varan sürelerde geciktirerek yazdığı, inceleme tarihi itibariyle 51 adedini ise henüz yazmadığının anlaşıldığı, iş mahkemesi hakimi olan sanığın önüne gelen davalar ile ilgili gereğini yapmak ve mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırmakla görevli ve yükümlü olduğu halde, görevini kanunlar ve yönetmeliklerin öngördüğü şekilde yerine getirmediği, gerekçeli kararları mümkün olan en kısa zamanda yazmayarak davaların uzamasına neden olduğu, savunmalarında personel eksikliği ve sağlık sorunları nedeniyle bu durumun meydana geldiğini ve kastının olmadığını belirtmiş ise de, kararların 14 aya varan sürelerde yazılması, 51 adet dosyanın gerekçeli kararının 11.04.2012 tarihinde yapılan inceleme sırasında da yazılmadığı ve ayrılan personelin yerine yeni katipler görevlendirildiğinin anlaşılması karşısında, ileri sürülen mazeretlere ilişkin savunmanın makul, hayatın olağan akışına ve görev anlayışına uygun bulunmadığı, bu nedenle sanığın görevinin gereğini yapmakta ihmal ve gecikme göstermek suretiyle kanuna aykırı davrandığı sabittir.
Kanuna aykırı bu davranışın, cezai sorumluluğu gerektirip gerektirmediği hususuna gelince; sanığın görevini gereği gibi yapmakta ihmal gösterme eylemi ile doğrudan bağlantılı olarak nesnel ölçülere uygun bir şekilde tespit edilmiş herhangi bir ekonomik zarar oluşmadığına göre, anılan eylemle kamunun zarara uğratıldığından söz edilemeyecektir. 257. maddesinde 6086 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle getirilen ve “haksız kazanç” kavramını da kapsayan “kişilere haksız menfaat sağlandığı” konusunda bir belirleme ve iddia bulunmadığından, olayda bu öğenin de gerçekleşmediği kabul edilmelidir. Bununla birlikte, sanığın soruşturma dosyalarıyla ilgili işlemleri zamanında yerine getirme konusunda gerekli hassasiyet, dikkat ve özeni göstermeyerek dosyaların taraflarının mağduriyetine neden olup olmadığının tartışılması gerekmektedir. Suç konusu mağdurlar F. Y., Ü. D., Ö. K. ile katılan O. Y. ve diğer 809 adet dosyadaki davalarda kararların geç yazılmasından dolayı mağdur olan kimselerin kanuni haklarını elde edemedikleri, zamanında tazminatlarını alamadıkları, işe dönemedikleri ve bu şekilde kişilerin mağdur oldukları anlaşılmıştır. Bu nedenle, iş mahkemesi hakimi olan sanığın 813 adet dosyada karar verdiği halde makul sürede gerekçeli kararların yazılmaması nedeniyle davadaki tarafların mağdur oldukları konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
Buna göre, somut olayda 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 257. maddesinde yer alan, “kişilerin mağduriyeti” unsuru gerçekleştiğinden, bir suç işleme kararı ile 813 adet dava dosyasının gerekçeli kararlarının makul sürede yazılmaması şeklinde gerçekleşen ve kişilerin mağduriyetine neden olan eylemlerin zincirleme biçimde ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve Özel Dairece sanığın 5237 sayılı lehe kabul edilen 6086 sayılı Kanun ile değişik 257/2, 43/1. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar: 2015/192).
Vekalet Görevinin Kötüye Kullanılması Suçu
Antalya Barosuna kayıtlı avukat olarak görev yapan sanığın, tazminat davası açmak üzere katılanın vekilliğini üstlenerek vekalet ücreti ve yargılama masrafı almasına rağmen söz konusu davayı açmayarak katılanın mağduriyetine neden olmak şeklinde gerçekleşen eyleminin TCK’nın 257/2. maddesi kapsamında ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden aynı Kanunun 257/1. maddesinin uygulanması,
TCK’nın 53/1-e maddesindeki hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle atılı suçu işleyen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi uyarınca cezanın infazından sonra işlemek üzere hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar 53/1-e maddesindeki hak ve yetkileri kullanmasının yasaklanmasına karar verilmesi yerine sadece “…avukatlık mesleğinin yetkilerinin kullanılmasından yasaklanmasına” şeklinde sınırlı uygulama yapılması, bozmayı gerektirmiştir (Y5CD-Karar : 2016/4504).
PTT Tebligat Memurunun Görevi Kötüye Kullanması
Suç tarihinde PTT Kemer Şube Müdürlüğü’nde tebligat memuru olarak görev yapan sanık hakkında görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle katılan aleyhine yapılan icra takibinin kesinleşerek katılanın mağduriyetine sebebiyet verip görevini kötüye kullandığı iddia edilen somut olayda; sanığın bilerek ve isteyerek hareket etmediği, bir başka deyişle görevini yerine getirmemek amacıyla davranmadığı, sanığın daha fazla dikkat ve özen göstermesi gerekmekte ise de sanığın bu dikkat ve özeni göstermemesinin atılı suçun manevi unsuru olan kast öğesi kapsamında değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmakla, suçun unsurları itibari oluşmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmiş ise de; katılan aleyhine Van 2. İcra Müdürlüğü 2012/8868 sayılı dosyasının kambiyo senedine mahsus icra takip dosyası olduğu, süresinde borca itiraz edilmesi halinde başka bir işleme gerek olmaksızın icra takibinin duracağı, kesinleşen icra takibinde katılan aleyhine haciz işlemlerinin uygulanması nedeniyle TCK’nın 257/1. maddesindeki objektif cezalandırma şartlarından olan kişilerin mağduriyetine neden olma hususunun gerçekleştiği ve icrai davranışla görevi kötüye kullanmak suçunun bu suretle oluştuğu gözetilmeden, oluşa uygun düşmeyen gerekçe ve yanılgılı değerlendirme sonucu söz konusu suçtan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2020/133 E. , 2020/1743 K.).
Avukatın Duruşmaya Katılmayarak Dosyayı Düşürmesi
İstanbul Barosuna kayıtlı Avukat olan sanığın, duruşmaya katılmayarak dosyanın işlemden kaldırılmasına sebebiyet vererek katılanların mağduriyetine neden olmak biçiminde gerçekleştiği kabul edilen eyleminin TCK’nın 257/2. maddesi uyarınca ihmali davranışla görevi kötüye kullanma olarak değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden aynı Kanunun 257/1. maddesine göre hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2013/7986 E. , 2015/11880 K.).
Görevi kötüye kullanma, kamu hizmetini aksatan gerek bireye gerek kamuya zarar verilmesine neden olan önemli bir fiil olduğundan görevi kötüye kullanma suçu TCK’da kamu görevlileri açısından temel bir suç olarak düzenlenmiştir.
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.