Zimmet Suçu Nedir? (TCK md.247)
Zimmet suçu, kamu görevlisi olan şahsın görevi nedeniyle zilyetliği kendisine verilmiş olan veya gözetimiyle sorumlu olduğu mallar üzerinde görev çerçevesine aykırı bir şekilde tasarrufta bulunması, bu malları kendisinin veya irtibatlı bulunduğu bir başkasının zimmetine geçirmesi olarak tanımlanabilir.
Zimmet suçu, ancak kamu görevlisi (devlet memuru, avukat, bilirkişi vs.) tarafından işlenebilir. Kamu görevlisi olmayan kişiler zimmet suçu sebebiyle değil, koşulları varsa hırsızlık suçu veya güveni kötüye kullanma suçu nedeniyle yargılanabilirler.
Zimmet suçu ve cezası, 5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
TCK m.247
(1) Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.
TCK md.247’de düzenlenen zimmet suçu; rüşvet suçu (TCK md.252), irtikap suçu (TCK md.250) ve görevi kötüye kullanma suçu (TCK md.257) ile karıştırılmamalıdır.
-
Görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevlerinin gereklerine aykırı hareket etmesiyle oluşan genel bir suçtur.
-
İrtikap suçu, kamu görevlisinin (memur, bilirkişi vb.), icra ettiği kamu görevinin kendisine sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak mağduru yarar sağlamaya zorlaması, ikna etmesi veya mağdurun hatasından faydalanması ile meydana gelir.
-
Rüşvet suçu ise, bir tarafta “rüşvet alan” kamu görevlisinin diğer tarafta “rüşvet veren” kişinin olduğu çok failli bir karşılaşma suçudur.
Bankacılık zimmeti suçu ise, özel bir hüküm şeklinde 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 160. maddesinde düzenlenmiştir.
Zimmet Suçu Şikayet Süresi
Zimmet suçu, şikayete bağlı olan suçlardan olmadığından savcılık suçun işlendiğini öğrenir öğrenmez soruşturma başlatmak zorundadır. Suç, kamu idaresinin güvenirliğine ve işleyişine karşı işlenen suçlardan olduğundan savcılık bu suç tiplerini hassasiyetle soruşturmaktadır. Zimmet suçu ile ilgili dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. Suç işlendiğinin savcılığa bildirilmesiyle bu süre içerisinde soruşturma ve kovuşturma yapılabilir.
Zimmet suçunda şikayetçi sıfatı kamu idaresi veya ilgili kuruma aittir. Kamu idaresi veya ilgili kurum, ceza davası açıldığında davaya müdahile talebinde bulunarak taraf sıfatını kazanabilir.
Zimmet Suçunun Şartları Nelerdir? (TCK md. 247)
Zimmet Suçu Kamu Görevlisi Tarafından İşlenebilir
Zimmet suçu, ancak kamu görevlisi olan şahıslar tarafından işlenebilecek ‘özgü’ suçlardandır. Özgü suç, herkesin suçun faili olamayacağı, belli nitelikleri olan kişilerin fail olabileceği suç tipidir. Kamu görevlisi, TCK’nın 6. maddesinde tanımlanmıştır. Kamu görevlisi kavramı ile devlet memuru kavramı birbirine karıştırılmamalıdır. Kamu görevlisi devlet memuru kavramını da içine alan çok daha geniş bir kavramdır. Kamusal faaliyetin yürütülmesine atama, seçilme veya başka bir şekilde sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi kamu görevlisi olarak kabul edilmektedir. Örneğin, devlet memurları, bazı idari kurumlar veya mahkemelerce atanan bilirkişiler, bir davada dinlenen tanıklar, avukatlar, noterler gibi işleri yapanlar kamu görevlisidirler. Kişinin kamu görevlisi olup olmadığı yaptığı iş veya ifa ettiği fonksiyona göre değerlendirilir.
Zimmet Suçu, Görev Nedeniyle Teslim Edilmiş Mal Üzerinde İşlenebilir
Zimmet suçu, kamu görevlisine “görevi nedeniyle” zilyedliği devredilen veya koruma ve gözetimine bırakılan mal üzerinde işlenebilir. Suçun konusu olan mal kavramı, taşınır ve taşınmaz malların yanı sıra parasal değerleri de kapsamaktadır. Kamu görevlisine teslim edilen mal görevi gereği teslim edilmiş değilse suç oluşmaz. Örneğin, bir memurun başka bir memur arkadaşına görevi gereği teslim edilen malı arkadaşından habersiz alarak kendi yararına kullanması zimmet suçu oluşmasına neden olmaz.
Kamu Görevlisi (Memur vs.) Malı Kendisinin veya Başkasının Zimmetine Geçirmelidir
Zimmet suçu, kamu görevlisinin ancak malın mülkiyet hakkı sahibinin bulunabileceği tasarrufları yapmasıyla vücut bulur. Suçu işleyen fail adeta malın mülkiyet hakkı sahibiymiş gibi hareket etmelidir. Kamu görevlisinin malı tüketme, kullanma, satma, başkasına kullandırma veya yararlandırma, parayı kendisinin veya başkasının işi için kullanma eylemlerinin tamamı zimmet olarak nitelenebilir.
Kamu görevlisi bir malı kullanmışsa, bu kullanmanın malın mülkiyet hakkı sahibinin tasarrufları gibi bir kullanma olup olmadığının araştırılması gerekir. Her bir kullanma ilgili somut olayın özellikleri göz önüne alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Kamu görevlisinin veya malı kullandırdığı kişinin kullanma fiilinin belli bir süreyle sınırlı olması suçun oluşmasını engellemez. Önemli olan malın mülkiyet hakkı sahibi gibi tasarrufta bulunulup bulunulmadığıdır.
Nitelikli Zimmet Suçu Nedir? (TCK md. 247/2)
Nitelikli zimmet suçu, suçun ceza miktarı nedeniyle daha ağır olan halidir. Fail, suçu işlediği sırada veya işledikten sonra suçun ortaya çıkmaması için ayrıca hileli davranışlar sergilemişse nitelikli zimmet suçu meydana gelir. Yapılan hileli davranış, aldatıcı nitelikte olmalı ve zimmetin açığa çıkmasını önlemeye yönelik olarak yapılmalıdır. Hile, suçun delillerini gizlemeyi amaçlamalıdır. Yoksa malın zimmete geçirilmesi için herhangi bir kimsenin hile yoluyla aldatılması halinde nitelikli zimmet suçu değil, basit zimmet suçu işlenmiş olur. Hile suç işlendikten sonra zimmet olgusunun anlaşılmasını engellemeye dönük olarak yapılırsa nitelikli zimmet suçu meydana gelir.
Hileli davranış basit bir denetim, araştırma veya karşılaştırma ile ilk bakışta kolayca ve kesin bir surette anlaşılabilecekse nitelikli zimmet suçu değil, basit zimmet suçu meydana gelir. Zimmet veya miktarının ilgili kurumca tutulan kurum içi kayıtlardan anlaşılması halinde de nitelikli zimmet suçu işlenmiş sayılır. Nitelikli zimmet suçu işlenmesi halinde suçun cezası ağırlaşmakta olup yazımızın devamında ceza miktarına yer verilmiştir.
Kullanma Zimmeti Suçu Nedir? (TCK md. 247/3)
Kullanma zimmeti, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere fiilin işlenmesidir. Eğer kamu görevlisi kullanma zimmeti suçu işlemişse suçun basit halinden bile daha hafif bir cezayla cezalandırılır.
Kullanma zimmeti niteliğinde olan eylemlerde suçun konusunu kullanma ile elde olunan yarar (nema) olarak kabul edilmektedir. Bu yarar, bilirkişi tarafından hesaplanmalıdır.
Kamu görevlisinin işlediği eylemin kullanma zimmeti olup olmadığı tamamen failin kastına bakılarak tespit edilir. Failin dış dünyaya yansıyan davranışları ve suçun işleniş biçimi değerlendirilerek failin kastı anlaşılmaya çalışılır. Olayın özelliklerinden somut olayda failin kastının suç konusu eşya veya para üzerinde mal edinmeye mi yoksa geçici bir süre kullandıktan sonra iade etmeye mi yönelik olduğu tespit edilmelidir. Failin kastı, eşya veya parayı mal edinmeye yönelikse TCK md. 247/1’deki zimmet suçu, eşya veya parayı geçici bir süre kullanıp iade etmeye yönelikse TCK md. 247/3’deki kullanma zimmeti suçu oluşur.
Kullanma zimmeti suçu açısından önemli noktalardan biri de failin fiili işledikten sonra hakkında herhangi bir ihbar, şikayet veya soruşturma olmadan malı iade edip etmediğidir. Fail hakkında herhangi bir ihbar, şikayet veya soruşturma başladıktan sonra malı iade etse bile, artık TCK md. 247/3’deki kullanma zimmeti suçu değil, TCK md. 247/1’deki zimmet suçu meydana gelir.
TCK md. 249 gerekçesinde, kullanma zimmeti suçunun gerek biçim gerekse süre açısından bazı durumlarda hoşgörüyle karşılanabileceği ifade edilerek mahkemelerin her türlü “kullanma” fiili nedeniyle faile ceza vermesi önlenmek istenmiştir.
Zimmet Suçunun Cezası Nedir?
Zimmet suçu nedeniyle faile üç tür ceza verilebilir. Suçun temel şekli işlendiğinde basit zimmet suçu, hileli davranışlar sergilenerek işlendiğinde nitelikli zimmet suçu, geçici bir süreyle malın kullanılarak iadesi halinde kullanma zimmeti suçundan ceza verilebilir.
1. Basit Zimmet Suçu Cezası: Basit zimmet suçu cezası, suçun temel şekline verilen cezadır. Temel şeklinin işlenmesi halinde faile verilecek zimmet suçu cezası 5 yıl ile 12 yıl arası hapis cezasıdır.
2. Nitelikli Zimmet Suçu Cezası: Nitelikli zimmet suçu cezası, fail tarafından zimmetin ortaya çıkmasını önlemeye yönelik davranışların sergilenmesi halinde verilen cezadır. Nitelikli zimmet suçunun cezası, suçun temel şeklinde verilen cezanın yarı oranında arttırılması ile belirlenir. Örneğin, fail suçun basit halini işlediğinde en az 5 yıl hapis cezası alacakken, suçun nitelikli halini işlemesi halinde en az 7,5 sene hapis cezası alır.
3. Kullanma Zimmeti Suçu Cezası: Kullanma zimmeti suçu cezası, failin suç konusu malı geçici bir süre kullanıp iade etmesi nedeniyle faile verilen cezadır. Kullanma zimmeti suçunun cezası, suçun temel şeklinde faile verilecek cezada 1/2 oranına kadar indirim yapılarak belirlenir. Örneğin, İstanbul Bahçelievler Vergi Dairesi Müdürü vergi dairesi hesabına yatırılan parayı 3 gün boyunca kullandıktan sonra hesaba iade etse, suçun temel şeklinin cezası en az 5 yıl olarak belirlendikten sonra bu cezada 1/2 oranına kadar indirim yapılarak kullanma zimmeti suçunun cezası belirlenir. Mahkeme suçun işleniş biçimine göre faile 1/4, 1/3 veya 1/2 oranında indirim yapabilir. İndirim oranı olayın özellikleri dikkate alınarak yargılama neticesinde hakim tarafından belirlenir. Ancak kullanma zimmeti suçu indirim oranı 1/2 oranını geçemez.
Denetim Görevinin İhmali Suretiyle Zimmet Suçu ve Cezası (TCK md.251)
Zimmet suçunun işlenmesine kasten göz yuman denetimle yükümlü kamu görevlisi, işlenen suçun müşterek faili olarak sorumlu tutularak cezalandırılır (TCK md.251/1). Denetimle yükümlü kamu görevlisinin kasten göz yumduğu zimmet suçu türü hangisiyse; kendisi de o suçun cezası ile cezalandırılır.
Örneğin; emniyet müdürünün, bir polis memurunun zimmetine para geçirdiğini görmesine rağmen, engellememesi halinde, emniyet müdürü de denetim görevini ihmal ederek zimmete sebebiyet vermek suçunu işlediğinden zimmet suçunun cezası ile cezalandırılır.
Denetim görevini ihmal ederek, zimmet suçunun işlenmesine imkan sağlayan kamu görevlisi, 3 aydan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK md. 251/2). Bu halde, denetim yapmakla görevli olan kamu görevlisinin suç kastı yoktur, ihmali nedeniyle cezalandırılması ayrıca düzenlenmiştir.
Sanık savunmaları, tanık beyanları, katılan kurum müfettişleri tarafından düzenlenen soruşturma raporu, resmi yazı ve belgeler ile tüm dosya içeriğine nazaran K.M.’nde il müdürü ve muhasebeden sorumlu şube müdürü olarak görev yapan sanıkların emirleri altında görev yapan M.Ç. ve M.T.’nin yürüttüğü işlemleri hiç denetlememek ve imzalarına sunulan muhasebe evrakı üzerinde gerekli incelemeleri yapmamak suretiyle uzunca bir zaman dilimine yayılan bir kısmı nitelikli, bir kısmı basit zimmet vasfındaki fiillerin işlenmesine imkan sağladıkları sabit olduğu ve eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK’nın 251/2. maddesi uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmaları gerektiği halde dosya kapsamı ile oluşa uygun düşmeyen gerekçeler ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde beraet kararları verilmesi, bozma nedenidir (Y5CD-K.2014/3318)
Zimmet Suçu ve Etkin Pişmanlık (TCK md.248)
Etkin pişmanlık, suç nedeniyle meydana gelen zararın giderilmesi halinde uygulanan bir ceza indirimi nedenidir.
-
Savcılık tarafından suç ile ilgili soruşturma başlatılmadan önce zimmet suçu nedeniyle etkin pişmanlık gösterilerek zimmete geçirilen mal aynen iade edilir veya kamunun uğradığı zarar giderilirse faile verilecek cezanın 2/3’ü indirilir.
-
Savcılık tarafından soruşturma başlatıldıktan sonra, fakat mahkemede dava açılmadan önce etkin pişmanlık gösterilirse, faile verilecek ceza 1/2 oranında indirilir.
-
Mahkemede dava açıldıktan sonra ama hüküm verilmeden önce zimmet suçu nedeniyle etkin pişmanlık gerçekleşirse faile verilecek ceza 1/3’ü oranında indirilir.
Zimmet suçu nedeniyle yargılama yapılıp hüküm verildikten sonra zarar giderilse veya zimmete geçirilen mal aynen iade edilse bile etkin pişmanlık hükümleri nedeniyle ceza indirimi yapılamaz.
Zimmet Suçu ve Malın Değerinin Azlığı Nedeniyle Ceza İndirimi (TCK md.249)
Zimmet suçu, kamu idaresinin güvenirliğine ve devlete karşı işlenen suçlar kategorisinde yer alır. Ancak malvarlığı değerlerine karşı işlenmesi nedeniyle ekonomik suç kategorisinde kabul edilen suçlardandır.
Zimmet suçunun konusu olan malın değerinin azlığı bir ceza indirimi nedenidir. Suçun konusu olan malın değerinin azlığı nedeniyle faile verilecek 1/3 oranından 1/2 oranına kadar ceza indirimi yapılabilir.
Zimmet Suçu ile Güveni Kötüye Kullanma Suçu Arasındaki Fark
Madde ile kamu görevlisinin görevi dolayısıyla kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu mallar üzerinde görevinin gerekleriyle bağdaşmayan bir surette tasarrufta bulunması, bu malları kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmesi suç olarak tanımlanmıştır. Zimmete geçirme, suç konusu mal üzerinde malikmiş gibi tasarrufta bulunmayı ifade eder. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, zimmet suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın kamu görevlisinin şahsının veya bir başkasının zimmetine geçirilmiş olması arasında fark bulunmamaktadır.
Zimmet suçunun oluşması için, söz konusu para, mal ya da değerlerin mutlaka devlete ait olmasına gerek yoktur. Kişilere ait mallar da bu suçun maddi konusunu oluşturabilir. Nitekim madde gerekçesinde de; “Bu malın mülkiyetinin devlete, herhangi bir kamu kurumuna ya da herhangi bir kişiye ait olması arasında fark bulunmamaktadır” denmektedir.
Öğretide; zimmetin kamu görevlisine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunun özel şekli ya da failin işi dolayısıyla ağırlaşmış güveni kötüye kullanma suçu olduğu ileri sürülmüştür.
Zimmet bir görev suçu olup, kamu görevlisi vasfı bulunan fail, yetkisini kötüye kullanmak suretiyle bu suçu işlemektedir. Güveni kötüye kullanma suçunda ise fail muhafaza veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyetliği kendisine devredilmiş mal üzerinde kendisi veya başkası yararına olarak zilyetliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunmakta veya devir olgusunu inkar etmektedir. Güveni kötüye kullanma suçunda malın devri açısından failin şahsına duyulan güven söz konusu iken zimmette failin şahsı önem arz etmektedir. Zimmet suçunda mal ya da eşyanın zilyetliği kamu görevlisine ya görevi nedeniyle devredilmekte ya da görevi gereği koruma ve gözetim yükümlülüğü bulunmaktadır. Ön şartın gerçekleşmemesi durumunda zimmet suçundan söz edilmesine imkân bulunmamaktadır. Suça konu mal ya da eşya görevi dolayısıyla değil de kamu görevlisinin şahsına duyulan güven nedeniyle teslim edilmişse zimmet değil, güveni kötüye kullanma suçu gerçekleşebilecektir (CGK-K.2021/287).
Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Zimmet suçunun ceza miktarı itibariyle, bu suçtan hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Zimmeti suçunun basit halinde (TCK m.247/1) etkin pişmanlık hükümlerinin uygulandığı bazı durumlarda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkündür. Diğer hallerde ceza miktarı nedeniyle HAGB kararı verilemez.
Cezanın ertelenmesi, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Zimmeti suçunun basit halinde (TCK m.247/1) etkin pişmanlık hükümlerinin uygulandığı bazı durumlarda cezanın ertelenmesi kararı verilmesi mümkündür. Diğer hallerde ceza miktarı nedeniyle cezanın ertelenmesi kararı verilemez.
Zimmet Suçu Yargıtay Kararları
Zimmet Suçunun Unsurları
Madde ile kamu görevlisinin görevi dolayısıyla kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu mallar üzerinde görevinin gerekleriyle bağdaşmayan bir surette tasarrufta bulunması, bu malları kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmesi suç olarak tanımlanmıştır. Zimmete geçirme, suç konusu mal üzerinde malikmiş gibi tasarrufta bulunmayı ifade eder. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere, zimmet suçunun oluşabilmesi için, suç konusu malın kamu görevlisinin şahsının veya bir başkasının zimmetine geçirilmiş olması arasında fark bulunmamaktadır. Maddenin ilk fıkrasında zimmet suçunun basit şekli düzenlenmiş,
İkinci fıkrada, suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi daha fazla ceza verilmesini gerektiren nitelikli hal olarak öngörülmüş, böylece hileli davranışlarla işlenen zimmet suçu, ayrı bir suç olarak değil, basit zimmet suçunun nitelikli hali olarak kabul edilmiştir. Yapılan hilenin aldatıcı nitelikte olması ve zimmetin ortaya çıkmamasını sağlamaya elverişli bulunması gerekir. 765 sayılı TCK’nun zimmet suçunu düzenleyen 202. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “dairesini aldatacak” ibaresine, maddede yer verilmeyerek nitelikli zimmet suçunun uygulama alanı genişletilmiş, böylece hileli davranışların olağan ve basit bir denetim, araştırma ve karşılaştırma ile ilk bakışta kolayca ve kesin bir biçimde anlaşılabilecek nitelikte olmamak şartıyla, zimmet veya miktarının kurum içi kayıtlardan ortaya çıkarılması halinde de eylemin nitelikli zimmet olarak kabulü mümkün hale gelmiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasında ise, “kullanma zimmeti” olarak da isimlendirilen, suçun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi, suçun basit şekline göre daha az ceza verilmesini gerektiren hal olarak belirlenmiş olup, kullanma zimmetinde, suçun konusunu oluşturan mal, kullanılan şey ya da paranın kendisi olmayıp, kullanımdan elde edilen yarardan ibarettir. Bu nedenle kullanma zimmetinde esas alınması gereken değer, malın kullanılması ile elde edilen yarardır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2013/5-200 E. , 2013/236 K.).
Nitelikli Zimmet Suçu ve Zimmet Suçunda Hile
Maddenin ilk fıkrasında zimmet suçunun basit şekli düzenlenmiş, ikinci fıkrada, suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi daha fazla ceza verilmesini gerektiren nitelikli hâl olarak öngörülmüş, böylece hileli davranışlarla işlenen zimmet suçu, ayrı bir suç olarak değil, basit zimmet suçunun nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir. Madde gerekçesinde “…Zimmet suçunda, suç konusu mal kamu görevlisinin zilyetliğinde veya koruma ve gözetim sorumluluğunda olduğu için, bunun zimmete geçirilmesi için herhangi bir kişinin aldatılmış olması gerekmez. Burada hile, sadece zimmet olgusunun sonradan anlaşılmasının önüne geçilmek amacıyla gerçekleştirilmektedir. Bu bakımdan, zimmet suçundaki hile, suçun delillerini gizlemeye yönelik bir davranıştır…” ifadelerine yer verilmek suretiyle nitelikli zimmet suçunun oluşması bakımından hilenin hangi davranışlarla gerçekleştirilmesi gerektiğine ilişkin açıklama yapılmıştır. Görüldüğü gibi hilenin aldatıcı nitelikte ve zimmet olgusunun sonradan anlaşılmasının önüne geçilmesine yönelik olması ve bunu sağlamaya elverişli nitelikte bulunması gerekir. 765 sayılı TCK’nın 202. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “dairesini aldatacak” ibaresine, maddede yer verilmeyerek nitelikli zimmet suçunun uygulama alanı genişletilmiş, böylece hileli davranışların olağan ve basit bir denetim, araştırma ve karşılaştırma ile ilk bakışta kolayca ve kesin bir biçimde anlaşılabilecek nitelikte olmamak şartıyla, zimmet veya miktarının kurum içi kayıtlardan ortaya çıkarılması hâlinde de eylemin nitelikli zimmet olarak kabulü mümkün hâle gelmiştir.
Sanığın aşamalarda, bir günde dış veznede 300-400 makbuz kestiklerini, sistemin sık sık kesilmesi, yanlış dönem borcu yatırılması ya da yanlış sicil ile giriş yapılması nedenleriyle hatalı makbuz düzenlenebildiğini ve bu yüzden veznelerde makbuz iptal işlemlerinin sık sık yaşandığını savunması, sayıştay emekli uzman denetçileri tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda, olayın sehven meydana geldiğinin belirtilmesi, yoğun iş yükü altında çalışan sanığın gün içerisinde yapmış olduğu işlemlerin fazlalığı, zimmete geçirdiği iddia edilen miktarın değerinin azlığı ve söz konusu iptal edilen tahsilat makbuzlarının aynı tarihte düzenlenip sadece iki adet olması, sabıkasız olan sanık hakkında daha önce benzer bir iddianın bulunmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın suç kastının bulunmadığı, bu nedenle zimmet suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2020/379 E. , 2021/599 K.).
Zincirleme Nitelikli Zimmet Suçu
Suç tarihinde Kadışehri İcra Müdürlüğünde müdür vekili olarak görev yapan sanığın, icra müdürlüğünün banka hesaplarına aktarılan veya PTT merkezinden bizzat çektiği nakit paradan kasa açığı şeklinde; 107 adet sahte içerikli, ayrıca 23 adet ise sahte içerikli ve alacaklı kısmı çift imzalı reddiyat makbuzlarında yazılı değer toplamının tamamını, 11 reddiyat makbuzunda yazılı tutarın ise bir kısmını olacak şekilde toplamda 40.608,15 TL’yi uhdesinde tutarak zincirleme basit zimmet ve kamu görevlisinin resmi belgede zincirleme sahteciliği suçlarını işlediği kabul edilen somut olayda; sanığın soruşturma ve kovuşturma aşamasında alınan beyanlarında sahte içerikli ve çift imzalı olan 3 adet reddiyat makbuzu dışında diğer belgelerdeki imzaların kendisine ait olmadığını beyan etmesi karşısında; öncelikle zimmet miktarının kesin olarak belirlenebilmesi için sahtecilik suçuna konu sahte imzalı reddiyat makbuzlarının asıllarının getirtilerek sahte olarak atıldığı iddia olunan imzaların belgelerde adı geçen kişinin ya da sanığın eli ürünü olup olmadığı hususunda, mağdurların ve sanığın huzurda yeteri kadar imza ve yazı örnekleri ile karşılaştırmaya olanak tanıyacak eski tarihli imzaları bulunan belge asılları temin edildikten, diğer yandan sanığın tamamını değil ancak farklı tutarlarda bir bölümünü zimmetine geçirdiği iddia ve kabul olunan 11 adet reddiyat makbuzu yönünden mağdurların beyanlarına başvurulduktan sonra gerekirse sahteliği iddia ve kabul olunan reddiyat makbuzları ile birlikte bir … uzmanından veya Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi … Bölümünden rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması,
Kabule göre de; sanığın eyleminin zincirleme nitelikli zimmet suçunu oluşturduğu ve hakkında TCK’nın 247/2. maddesinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, aynı Kanunun 247/1. maddesi uyarınca zincirleme basit zimmet suçundan hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar: 2020/12441).
Kadrolu İşçinin Nitelikli Zimmet Suçu
Mahkemenin oluşa uygun kabulüne göre kadrolu işçi olduğu halde uzunca bir süredir katılan Belediyeye ait hazır beton santralinde fiilen görevlendirilen sanık Ş…… D……’un 2002, 2003 ve 2004 yıllarında teslim alıp sattığı betonlar karşılığı tahsil ettiği paralardan bir kısmını belediye veznesine yatırmayarak uhdesinde bıraktığı, dosyada mevcut belediye yazıları ve tanık beyanlarına nazaran beton üretimi, satılması ve bedelinin tahsilinde yetkili kılındığı ve bu işte görevlendirilmesine itiraz etmediği gibi hazır beton üretimi için alınan çimentoları fiilen de teslim alıp vazülyed ettiği, bu itibarla eyleminin hileli davranışları nedeniyle daire içi olağan denetimle ortaya çıkarılamayacağı da dikkate alındığında zincirleme nitelikli zimmet suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma olarak nitelendirilip yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar No: 2011/21254).
İcra Müdürü Olan Memurun Kullanma Zimmeti Suçu
Zimmet, bir kamu görevlisinin görevi dolayısıyla kendisine devredilmiş olan veya koruma ya da gözetimi ile yükümlü olduğu şeyi mal edinmesidir. Kullanma zimmeti ise, failin malı geçici bir süre kullanıldıktan sonra, iade etme düşüncesi ile uhdesinde tutması halidir. Kullanma zimmetinde, suçun konusunu oluşturan mal, kullanılan şey ya da paranın kendisi olmayıp, kullanımdan elde edilen yarardan ibarettir. Bu nedenle kullanma zimmetinde esas alınması gereken değer, malın kullanılması ile elde edilen yarardır.
Eylemin kullanma zimmeti olup olmadığı failin kastının tespitine yöneliktir. Failin dış dünyaya yansıyan davranışları ve suçun işleniş şekli göz önüne alınarak her somut olayda kastının suç konusu eşya üzerinde mal edinmeye mi, yoksa geçici bir süre kullandıktan sonra iade etmeye, yani kullanmaya mı yönelik olduğu belirlenmelidir. Bu belirleme yapılırken Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairece uygulana geldiği üzere failin herhangi bir uyarı, ihbar ya da şikayet veya soruşturma olmaksızın suça konu malı kendiliğinden ilgili kuruma iade edip etmediği önemli bir kıstas olarak ele alınmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın M. Adliyesinde icra müdürü olarak görev yaptığı, icra hakimi ve Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan olağan denetimde icra kasasında 4.113,35 Lira açık tespit edildiği, sanığın bu sırada alınan beyanında internet üzerinden oynadığı bahis oyunlarında kaybettiği parayı icra müdürlüğü kasasında bulunan paradan yatırdığını beyan ettiği, sanığın aldığı parayı kapatmak amacıyla bankadan kredi çekerek açığı kapattığı, bu nedenle 08.05.2006 tarihinde yapılan olağan denetimde kasa açığının bulunmadığı, bu denetimden sonra da bahis oyunları oynamaya devam eden sanığın denetimin yapıldığı 14.06.2006 tarihine kadar peyder pey icra kasasında bulunan parayı zimmetine geçirdiği ve suça konu parayı kendiliğinden iade etmediği gözönüne alındığında, sanığın eyleminin kullanma zimmeti niteliğinde olmadığının kabulü gerekmektedir.
Sanığın, 08.05.2006 tarihinden önce zimmetine geçirdiği parayı, sonradan pişman olarak bankadan kredi çekmek suretiyle kapatmış olması ve bu tarihten sonra da bahis oyunları oynamaya devam etmek üzere icra kasasından zimmetine geçirdiği parayı iade edeceğini savunması da eylemin TCK’nun 247/1 maddesinde düzenlenen zimmet suçunun basit şeklini oluşturduğu gerçeğini değiştirmeyecektir (Yargıtay CGK - Karar No:2013/33).
Basit Zimmet Suçuna Yardım Etme
….Müdürlüğü’nde gişe memuru olarak çalışan T’nin kendisine sanık S. tarafından gerçekte herhangi bir para gönderilmediği halde evrak üzerinden para gönderilmiş gibi posta çekini kabul ederek sanık K’in kasa açığını gizlemesine yardım ettiği, sanık … …‘in de sanık …‘in zimmet eylemini işlemesine yardım ederek sanık … tarafından gerçekte 1.000 TL para gönderildiği halde sayımda denkliği sağlamak için 46.000 TL para gönderilmiş gibi işlem yaptığı dosya kapsamı ile sabit olduğu, bu itibarla sanık … …‘in bütün eylemlerinin bir suç işleme kararının icrası kapsamında zincirleme biçimde basit zimmet, sanık …‘nin eyleminin ise sanık …‘in zimmet eylemine yardım etme suçunu oluşturduğu gözetilmelidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar : 2016/4863).
Zimmet Suçunda Azmettirme
5237 sayılı TCK’nın 40/2. maddesi uyarınca özgü suç niteliğindeki zimmet suçunda ancak özel faillik niteliği taşıyan kişilerin fail olabilmesi ve bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulmasının mümkün olması karşısında; sanık … yönünden azmettiren olarak cezai sorumluluğuna gidilebilmesi için zimmet eylemine ne şekilde katıldığının açıkça tespit edilmesinde zorunluluk bulunduğu, azmettirmenin, belli bir suç işleme hususunda henüz bir düşüncesi olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanması olarak kabul edilmesine göre özgü suç failinde zimmet iradesi yokken başkası tarafından zimmet eyleminin gerçekleştirilmesi yönünden teklifte bulunulmadığı sürece fiilin azmettirme olarak nitelendirilemeyeceği, kooperatif yönetiminde yer alan özgü suç faili sanıklarla aralarındaki ilişki açıkça tespit edilemediği müddetçe bu durumdaki faillerin yardım eden olarak sorumlu tutulması gerekir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/4775 E. , 2021/237 K.).
Memurun Zimmet Suçunda Tevdi Edilen Miktarın Araştırılması
Sanık … hakkında zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;
Resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyetine karar verilen sanığın görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu belgede sahtecilik yaptığının iddia edilmesi karşısında, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uyarınca yetkili merciden bu suç yönünden soruşturma izni alındıktan sonra dava açılması gerektiği gözetilmeden, genel hükümlere göre açılan davaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Karaman İl Özel İdaresinde mutemet olarak görev yapan sanığın, maaş ödemelerine ilişkin ödeme emri belgelerine bordroların kümülatif toplamlarını aktarıp ancak dikey toplamlarında yaptığı oynamalar sonucunda dikey toplamların kümülatif toplamdan düşük olmasını sağlayıp arada oluşan fazlalığı hesabına aktarmak veya nakit çekmek suretiyle zimmetine geçirdiği iddiası ile yapılan yargılama sonucunda zimmet suçundan mahkumiyetine karar verilmiş ise de; hükme esas alınan 27/01/2014 tarihli bilirkişi raporu ve bu raporun dayanağı olan 06/03/2014 tarihli Karaman Valiliği Defterdarlık Personel Müdürlüğü görevlilerince hazırlanan raporlar da sanığın düzenlemiş olduğu bordrolardaki rakamlar üzerinde yaptığı değişiklikler sonucu 158.608 TL gelir vergisi, 413.520 TL SSK %14 kişi payı ile 4.329 TL İşsizlik payı olmak üzere devlete ödenmesi gereken toplam 587.591 TL ile intibak farkı ödemelerinden eksiltilerek işçilere ödenmesi gereken ancak ödenmeyen 22.500 TL, sendika farkı ödemesinde işçiler adına alması gerekenden fazla gösterilip ödenmeyen 50.897 TL, bankaya gönderilen tutar ile bankadan ödenen tutar arasında fark oluşturulmak suretiyle oluşan 67.547 TL ve ikramiye ödeme belgelerinde yapılan usulsüzlük nedeniyle 1.033 TL olmak üzere toplamda 729.570 TL’yi uhdesinde bulundurduğunun belirtildiği ancak sanığın devlete ve kişilere ödenmesi gereken meblağlar arasında ne suretle fark oluşturduğunun tesbiti amacıyla görev yaptığı aylara ait bordrolar ve ödeme emirlerine ilişkin belgelerle birlikte dosyanın tüm ekleriyle önceki bilirkişilerden farklı Sayıştay Emekli Uzman Denetçilerinden oluşturulacak bilirkişi kuruluna tevdii ile bordrolar üzerinde yaptığı değişiklikler sonucu devlete ödenmesi gereken ancak ödenmeyen vergi ve SSK payları ile kişilere ödenmesi gereken ücretlerle ödenen ücretlerin karşılaştırılması, sanığın kendisine yasal olarak tevdi edilen miktarı mı yoksa fazla tahakkuk ettirilen yasal tevdi bulunmayan miktarı mı mal edindiğinin açıklattırılmasından sonra, sonucuna göre suç niteliğinin ve sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ve soruşturma aşamasında alınan yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar : 2017/721).
Avukatların Zimmet Suçu
1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesindeki avukatlığın kamu hizmetinin yanı sıra serbest bir meslek olduğuna ilişkin belirleme, 2. maddesinde yazılı amacı, TCK’nın 6/1-c-d fıkralarında düzenlenen “kamu görevlisi” ve “yargı görevi yapan” kavramlarının birbirinden farklı olup aynı sonucu doğurmadığı, TCK’nın 6. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere mesleklerin icrası sırasında avukatların kamu görevlisi olduğu ancak serbest meslek mensubu olan avukatların yaptığı tüm işlerde kamu görevlisi sayılacağını kabul etmenin TCK’nın 2. maddesinde düzenlenen kanunilik ilkesine ve bunun önemli sonucu olan kıyas yasağına aykırılık oluşturacağı, 1136 sayılı Kanun’un 35. maddesinde sayılan ve yalnız avukatların yapabileceği işler arasında olan “adli işlemleri takip etmek” kapsamında kalan icra takibinde bulunma görevini sanığın kanundan almakla birlikte, bu yetkiyi kullanma sırasında, müvekkilinin parasını tahsil etmesinin doğrudan avukatlık görevinden doğmayıp suç tarihinde yürürlükte olan HUMK’un 63. maddesindeki düzenleme uyarınca “ahzu kabz” yetkisine dayanarak gerçekleştirdiği, vekâletnamede ahzu kabz yetkisinin bulunmaması hâlinde sanığın parayı tahsil edemeyeceği, bu yetkinin de katılanın iradesi doğrultusunda verilmesi üzerine vekâletnamede ayrıca yer aldığı, ahzu kabz yetkisinin istenildiği zaman katılan tarafından geri alınabileceği gibi katılan tarafından sanığın azledilerek aralarındaki vekâlet ilişkisinin bitirilebileceği gibi sanık tarafından da istifa nedeniyle sonlandırılabileceği, yine suç tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 397. maddesindeki düzenleme uyarınca aralarındaki vekâlet ilişkisinin ölüm, ehliyetsizlik ve iflas gibi nedenlerle sona erdirilebileceği göz önüne alındığında aralarındaki ilişkinin vekâlet ilişkisi olup sanık ile katılan arasındaki ilişkide kamu otoritesi ve kamu gücünün kullanılmadığı, sanığın eyleminden dolayı kamu idaresinin güvenirliği ve işleyişinin değil sanık ile katılan arasındaki vekâlet ilişkisinin zarar gördüğü, sanığın hukuka aykırı olarak mal varlığına geçirdiği maddi değerin müvekkili olan katılana ait bir değer olduğundan, oluşan zararın da kamu zararı olmadığı ve sanığın somut olayda TCK’nın 6/1-c maddesinde belirtilen kamusal faaliyetin yürütülmesine katılan kişi konumunda olmayıp suç tarihinde yürürlükte olan 1086 sayılı HMUK’un 63. maddesindeki düzenleme uyarınca söz konusu paranın tahsili için katılan tarafından sanığa verilen ahzu kabz yetkisine dayanılarak sanık tarafından tahsilat yapıldığından, söz konusu paranın sanığa teslim edilmesinin sanığın doğrudan görevi nedeniyle yani avukat olmasının tabi sonucu olarak değil katılan tarafından sanığın şahsına duyulan güven ilişkisi nedeniyle verilen ahzu kabz yetkisine dayanarak gerçekleştirildiği ve aralarındaki ilişkinin hizmet ilişkisi kapsamında kaldığı birlikte değerlendirildiğinde; icra takibi neticesinde zilyetliği devredilen parayı uhdesinde tutup müvekkili olan katılana vermeyip mal edinen sanığın eyleminin hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu - 2021/43 E. , 2021/287 K.)
Zimmet Suçunda Deliller ve Araştırma
Mersin Barosuna kayıtlı avukat olan sanığın, davacı katılan … vekili sıfatıyla… aleyhine Mersin 2. İş Mahkemesinin 2008/647 Esasına kayden açtığı tazminat ve alacak davası ile davacı katılan vekili sıfatıyla … aleyhine aynı yer 1. İş Mahkemesinin 2008/725 Esasına kayden açtığı tazminat ve alacak davası devam ederken, davaya konu alacak ve tazminat bedellerine karşılık olarak davalıların vekilinden 26/02/2009 tarihinde haricen 30.000 Türk Lirası almasına rağmen, vekalet ücreti olarak 3.000 Türk Lirasını mahsup ettikten sonra müvekkili müştekiye 22.000 Türk Lirası verip kalan kısmı uhdesinde tutmak suretiyle üzerine atılı hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediği kabul edilen somut olayda; sanığın, katılanın başka işlerini de takip ettiği, gerçek bir hesaplaşma halinde alacaklı çıkacağı, karşı taraf vekilinden aldığı 30.000 TL’nin yaklaşık 27.000 TL’sini katılanın talimatları doğrultusunda eşine ve oğluna ödediği, dosyadan feragat nedeniyle karşı vekalet ücreti olarak 1.200 TL, katılanın daveti üzerine Niğde’ye gidilip malik olduğu otobüs üzerindeki haczin satışa dönüşmemesi için alacaklı ile görüşülmesi karşılığı masraf ve danışmanlık ücreti olarak 1.400 TL, …‘da 15.000 TL borçlu olduğu… ile görüşülüp 8.000 TL ödeyerek ibra edileceği konusunda anlaşma sağlanması karşılığında 1.000 TL olmak üzere toplamda 6.600 TL ücret, hapis ve rüçhan hakkı olduğu şeklindeki savunması ve dosyaya sunduğu İş mahkemesindeki dosyalara ilişkin sanıktan katılanın eşi …‘in 21.800 TL ve oğlu …‘in 3.800 TL aldıklarını belirten belgedeki imzaların tanıklar … ve … tarafından inkar edilmesi ve sadece 21.800 TL aldıklarını beyan etmeleri karşısında, öncelikle katılanın dinlenerek sanığın savunmasındaki hususlarla ilgili diyeceklerinin sorulması ve ayrıca sanığın ek temyiz dilekçesinde sunduğu avukatlık sözleşmesi kapsamında beyanlarının tespiti ile sanığın sunduğu belgedeki imzaların tanıklar … ve …‘e ait olup olmadığı hususunda imza incelemesi yaptırılması, sanığın savunmasında belirttiği tanıkların dinlenilmesinden ve gerektiğinde dosyanın kül halinde bilirkişiye tevdi edilerek sanığın hak ettiği alacak miktarına ilişkin olarak rapor aldırılmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
1136 sayılı Kanunun 35/1 ve 35/A maddelerinde yazılı ve münhasıran avukatlar tarafından yapılabilecek iş ve işlemler ile uzlaştırma işlemi ve Barolar ile Türkiye Barolar Birliğinin organlarında ifa ettikleri görevleri yönünden avukatların kamu görevlisi olduklarında kuşku bulunmadığı, 5237 sayılı TCK’nın 5. maddesinin 01/01/2009 tarihinde yürürlüğe girmiş olması nedeniyle anılan Kanunun genel hükümlerine aykırı olan sınırlayıcı nitelikteki Avukatlık Yasasının 62. maddesinin özel nitelikteki görevi kötüye kullanma suçları açısından zımnen ilga edilmiş sayılmasının gerektiği ve TCK’nın 247. maddesine göre zimmete geçirilen malın devlete veya özel kişilere ait olmasının suçun oluşması bakımından öneminin bulunmadığı da nazara alınarak, sanık avukatın tahsil ettiği parayı müvekkiline vermemesi şeklindeki eyleminin zimmet suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar : 2019/6855).
Yapı Kooperatifinde Nitelikli Zimmet Suçu ve Bilirkişi Raporu
Soruşturma aşamasında alınan ve yeminli mali müşavirce tanzim olunan raporda zimmetin tespiti ve varsa miktarının belirlenmesi için Ç. ve Y. Yapı Kooperatifleri ile T. Belediyesi’nin 2000, 2001 ve 2002 yıllarına ait yasal defter ve belgelerinin incelenmesi gerektiğinin bildirildiği, kovuşturma aşamasında mahkemece aldırılan ve 3 kişilik serbest mali müşavir tarafından tanzim olunan 06.02.2006 tarihli bilirkişi raporunun ise yalnızca Ç. Konut Yapı Kooperatifinin defter ve belgeleri üzerinden değerlendirmeler içerdiği ve emanet makbuzunda kayıtlı olduğu halde raporun ikinci sayfasında dosyada bulunmadığı belirtilen üye kayıt defteri ile genel kurul karar defteri incelenemediği gibi raporun 4. sahifesinde “..Belediyeye makbuzsuz ve makbuzlu ödemelerin toplamı ise 72.662.50 YTL.dir. Bu da kooperatifi defter kayıtları dışında açıktan para toplanıp ödemelerde bulunduğunu göstermektedir.” şeklindeki tespitine rağmen sonuç kısmının bir nolu maddesinde “Kooperatif makbuzları yerine geçen belgeyle toplanan 41.070 YTL.nin defter kayıtlarında mevcut olduğu, belediye makbuzları ile 41.302.00 YTL. Nin belediye veznesine yatırıldığı, bu durumda belediye başkanı M. ve belediye yetkilisi M. ve kooperatif yönetim kurulu H. hakkında zimmet söz konusu olmadığına” şeklindeki tespitinin zimmetin mevcudiyeti yönünden birbiri ile, öte yandan kooperatifçe belediyeye verilen 24.900 YTL.bedelli senet ve üzerindeki tahsil kayıtları muhasebe tekniğine uygun şekilde bilimsel olarak, kooperatif ve belediye mevzuatı çerçevesinde gereğince irdelenmediği gibi yine Y.B.Kooperatifi adına tanzim olunan makbuz karşılığı yapılan ödeme ile not kağıtlarına yazılı ödeme kayıtlarının da kapsam dışı bırakılarak bu hususlarda mahkemenin takdirine atıf yapıldığı ancak teknik değerlendirmeye muhtaç bu konunun mahkeme kararının gerekçesinde karşılanmadığı hususu da nazara alınarak hükme dayanak teşkil eden bilirkişi raporunun kanaat vermekten uzak olduğunun anlaşılması karşısında, duruşmada dinlenmeyen ve suç tarihlerinde belediyede veznedar olarak görev yapan N. tanık sıfatıyla duruşmada dinlenip Ç. Konut Yapı Kooperatifi adına tahsil ettiği paraların ne şekilde muhafaza edildiği Y. Kooperatifi adına kesilen makbuzun hangi nedenle müşteki kooperatife verildiği ve altında imzası olduğu ikrar ettiği 2.310.000.000 TL. lik ödemenin belediye kayıtlarına hangi nedenle girmediği ve usulüne uygun şekilde neden makbuz kesilmediği hususları sorulduktan sonra, soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği şekilde Ç. ve Y. Konut Yapı Kooperatifleri ile Taşoluk Belediyesi’nin 2000, 2001, 2002 yıllarına ait tüm yasal defter ve belgeleri getirtilip dosyanın kül halinde emekli Sayıştay uzman denetçilerinden oluşacak 3 kişilik bir bilirkişi heyetine tevdi ile gönderilen tüm belge ve defterler incelenip, dosyada mevcut tüm iddia ve savunmaları da karşılayacak şekilde, kooperatif ve belediye mevzuatı da nazara alınmak suretiyle ayrıntılı rapor tanziminden sonra sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayanan eksik inceleme ile hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar No:2011/1993).
Zimmet Suçunda Yasal Tevdi Unsuru
SUÇ : Zincirleme nitelikli zimmet, denetim görevini ihmal ederek zimmete neden olma
Iğdır Adliyesinden gelen kargo, APS veya posta şeklindeki gönderileri ücretlendirme işlemini yapmakla görevli olan sanık …‘un gönderileri ücretlendirme makinesinden geçirdikten sonra listeyi tutanak altına alması ve sayfa altlarına ücretleri yazarak Adalet Bakanlığına ait aynı şubedeki posta çeki hesabından online olarak PTT Merkez Şubesinin posta çeki hesabına paranın aktarılmasını sağlaması gerekirken not kağıtlarına gerçek gönderi ücretinden fazla bir tutarı yazarak adliyeden gelen görevliye bu notu verdiği ve notu alan görevlinin Adalet Bakanlığının posta çeki hesabından paranın nakit çekilmesi için şube müdürü ya da yerine görevli olan diğer sanıklardan yazılı havale onay talimatı aldığı, bu suretle havale gişesinden nakit olarak çekilen paranın sanık …‘a elden verildiği, kasada yeterli nakit olmaması durumunda ise paranın gün içinde daha sonraki bir zamanda haklarında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen havale gişe memurları tarafından sanığa verildiği anlaşılan dava konusu somut olayda; suça konu paraların görevi dolayısıyla sanığa teslim edilmediği, sanığın muhafaza ve gözetim sorumluluğunun da olmadığı, bu itibarla fiilinde yasal tevdi unsurunun gerçekleşmediği anlaşılmakla, Hazineye yönelik 2009 yılı Mart dönemi ile 2010 yılı Ekim aylarına ilişkin gerçekleştirilen eylemlerinin zincirleme şekilde kamu kurumu zararına dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç niteliğinde hataya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 5.Ceza Dairesi- Karar: 2021/428).
İcra Yoluyla Ödeme Halinde Zimmet Suçunda Etkin Pişmanlık
Mahkemece katılan bankanın 29.04.2013 tarihli cevabi yazısına dayanılarak sanığın bankaya 154.669,85 TL ödeme yaptığı kabul edilmiş ise de sanığın munzam sandık ve emekli maaşından yapılan aylık kesintilerin halen devam ettiği, Dikili İcra Müdürlüğünce bir gayrimenkulünün satıldığına dair beyanları ve banka yazısında Ayvalık İcra Müdürlüğü nezdinde yapılan icra kesintilerine de yer verilmesi karşısında, Dairemizin yerleşik içtihadına göre zimmet nedeniyle yapılan ödemenin sanık tarafından etkin pişmanlık gösterilerek nakit olarak yaptığı ödemeleri kapsayacağı, icra kanalıyla yapılan tahsilatların ödeme içerisinde kabul edilemeyeceği hususları da gözetilerek mahkemece sanığın yaptığı ödeme miktarının tereddüte yer bırakmayacak şekilde tespit edilmesi gerekirken, banka yazılarındaki hangi kalemlerin toplanarak 154.669,85 TL’lik ödeme olarak kabul edildiği de anlaşılmayacak şekilde hüküm tesisi, bozma nedenidir (Yargıtay 7.Ceza Dairesi - 2019/31686).
Denetim Görevini İhmal Etme Suretiyle Zimmet Suçu
Sanıklar … ve …‘i denetlemekle görevli olan sanıklardan sanık …‘un 58, sanık …‘in 47, sanık …‘in 64 ve sanık …‘un 16 adet usulsüz havale ödeme işlemine onay verdikleri, ayrıca gün sonunda söz konusu havale ödeme belgelerindeki bilgilerle, MERNİS’ten alınan ve havale ödeme belgelerine eklenmesi gereken kimlik bilgilerini içeren belgeleri kontrol etmedikleri, bu şekilde denetim görevini ihmal ederek zimmet suçunun işlenmesine imkân sağladıkları gözetilmeden, TCK’nın 251/2. maddesi gereğince mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 5. CD-K.2018/465).
Basit veya Nitelikli Bankacılık Zimmeti Suçunun Tespiti
Tediye fişleri kullanılarak banka parasını zimmete geçirilmesinde fiilin, basit ya da nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi bakımından;
Tediye fişleri bulunamamış ya da bulunan tediye fişlerinde mudi imzası yok ise eylem basit zimmet;
Mudi yanıltılarak veya kandırılarak imzalatılan boş bir tediye fişini kullanıp, mudinin bilgi ve talimatı olmaksızın hesabından para çekerek mal edinilmiş ise eylem nitelikli zimmet;
Tediye fişine mudi yerine sahte imzalar atmak suretiyle gerçekleştirilen işlemler ile ilgili olarak, fişler üzerindeki sahte imzaların ilk bakışta ve basit bir inceleme ile sahteliğinin anlaşılması halinde eylem basit zimmet, sahteciliğin aldatıcılık özelliğinin bulunması halinde ise eylem nitelikli zimmet suçunu oluşturacaktır.
Yukarıda anılan hususlar nazara alındığında, mudilere ait bankada mevcut imza kartonetleri fiziki olarak dosyaya celp edildikten sonra, sanığın eylemlerinin gerçekleşen her bir işlem yönünden belirtilen kriterlere göre, basit ya da nitelikli zimmet suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi, sahte imzalı tediye fişleri ile yapılan işlemler yönünden; mudilere ait hesap kartonetlerinde bulunan imza ile sahte mudi imzası taşıyan fişlerdeki imzalar karşılaştırılıp aldatma kabiliyetinin bulunup bulunmadığının mahkemece saptanması, denetime imkan verecek şekilde tutanağa geçirilmesi, eylemlerin ayrı ayrı basit ya da nitelikli zimmet olup olmadıklarının tespit edilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırmaya dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2017/14133 E. , 2020/9472 K.).
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.