Çevreyi Kasten veya Taksirle Kirletme Suçu Nedir? (TCK m.181 ve m.182)
Çevrenin kasten kirletilmesi suçu; özel kanunlarla çevreye bırakılması yasaklanmış atık veya artığın, çevreye zarar verme ihtimali doğuracak şekilde alıcı ortamlar olan su, hava ve toprağa kasten verilmesiyle oluşur (TCK m.181). Çevreyi kasten kirletme suçu, atık veya artıkların özel kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle meydana gelir.
Çevrenin taksirle kirletilmesi suçu; failin, çevreyi kirletmeyi istmemesine rağmen, öngörülebilir sonuçları öngörmeyerek atık veya artıkları su, hava veya toprağa bırakmasıyla oluşur (TCK m.182).
Çevrenin Kasten veya Taksirle Kirletilmesi Suçlarının Unsurları
Çevrenin kasten veya taksirle kirletilmesi suçları, tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Yani, çevreye bırakılan atık veya artıkların çevreye zarar verme ihtimallerinin olması suçun oluşması için yeterlidir. Failin cezalandırılması için ayrıca çevreye zarar verilmesi şartı aranmaz. TCK m.181/1 ve m.182/1 de yer alan “çevreye zarar verecek şekilde” ibaresi, çevreye bırakılan atık veya artıkların “zarar verme ihtimalini” ifade etmektedir.
Çevrenin korunması, kirletme yasağı vb. temel ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu ile düzenlenmiştir. TCK m.181 ve m.182’de düzenlenen çevrenin kirletilmesi suçları, Çevre Kanunu ve bu kanuna dayalı olarak çıkartılan yönetmeliklerle oluşan mevzuata aykırı hareket edilmesiyle oluşur. Bu nedenle, suçun ispatlanması açısından atık veya artıkların, özel mevzuatla ilişkilendirilmesi, atıkların nitelikleri ve kirletici özelliklerinin araştırılması, özellikle atık veya artığın niteliğine göre emisyon sınır değerlerine ilişkin bir kural varsa bu sınır değerlerinin aşılıp aşılmadığının incelenmesi gerekir. Kirletici kaynağa ilişkin mevzuat ve düzenleyici işlemler (yönetmelik, genelge, tebliğ vb.) yoluyla belirlenen emisyon sınır değerlerinin aşılıp aşılmadığının, üretim kapasitesinden hareketle örnekleme ve diğer bilimsel yöntemlerle tespit edilmesi zorunludur. Mahkemeler, somut her olayı ayrı ayrı değerlendirerek tüm bu hususları kapsamlı bir şekilde ele alan ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporları düzenlettirmelidir. Mahkemenin genel kabul ve gözlemlere dayanarak çevreye verilen atık veya artıkların kirlilik oluşturduğuna karar vermesi hukuka aykırı olup Yargıtay tarafından bozma nedeni yapılmaktadır.
Kasten veya taksirle çevreyi kirletme suçu; alıcı ortamın niteliğine göre, yani su, hava veya toprak alıcı ortamlarından birnin kirletilmesine göre mevzuat ile tanımlanmış belirli teknik usuller kullanılarak tespit edilir. Aşağıda ayrıntılı açıklandığı üzere her alıcı ortamın kendine özgü bir mevuzatı vardır:
Havanın Kasten Kirletilmesi Suçu: 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun ek 6. maddesi gereğince; hava kalitesinin korunması ve hava kirliliğinin önlenmesi için, ulusal enerji kaynakları öncelikli olmak üzere, Bakanlıkça belirlenen standartlara uygun temiz ve kaliteli yakıtların ve yakma sistemlerinin üretilmesi ve kullanılması zorunludur. Hava kalitesinin belirlenmesi, izlenmesi ve ölçülmesine yönelik yöntemler, hava kalitesi sınır değerleri ve bu sınır değerlerin aşılmaması için alınması gerekli önlemler Bakanlıkça yürütülür. Bu çalışmalara ilişkin usûl ve esaslar ise Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir. 2872 sayılı Çevre Kanunu’na dayanılarak hava kalitesinin korunması ve kirlenmesinin engellenmesi amacıyla çıkarıla tüm yönetmelikler, tesisler, işletmeler, motorlu taşıtlar, makineler ve konutlar gibi nitelikleri ve faaliyetleri gereği sürekli ya da dönemsel emisyon üreten yerleri kapsamaktadır. Bahsedilen yerler ve faaliyetler dışında, örneğin açık havada atık yakma eyleminde olduğu gibi bireylere, herhangi bir yükümlülük yüklenmemiş, yakma faaliyetiyle oluşacak emisyonun sınır değeri belirlenmemiş ve eylem hakkında yaptırım da öngörülmemiştir.
Yönetmeliklerde bahsedilen konut, işletme, tesis ve makineler gibi nitelikleri ve faaliyetleri gereği sürekli ya da dönemsel emisyon üreten yerler için kabul edilmiş emisyon sınır değerlerinden birinin, bireyler hakkında da geçerli olduğunu kabul etmek, Kanunun çerçeve hükümleri doğrultusunda çıkarılmış olan yönetmeliklerde yer almayan bir yükümlülüğün varlığını kabul etmek hukuka aykırıdır. Havanın kasten veya taksirle kirletilmesi suçunun ispatlanması; yani hava alıcı ortamının, dolayısıyla çevrenin kirlendiği ya da kirlenme ihtimali bulunduğunun kabul edilebilmesi için, öncelikle kirlilik kaynağının tespit edilmesi, daha sonra da ilgili yönetmeliklerde kirletici kaynaklar bakımından öngörülen emisyon sınır değerinin aşılmış olması gerekir (Y18CD-K. 2017/2164).
Havanın kasten veya taksirle kirletilmesi suçunun işlenip işlenmediği araştırılırken şu yönetmeliklerdeki düzenlemeler ve emisyon değerleri dikkate alınmalıdır:
- 02.11.1986 tarihli Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği,
- 22.07.2006 tarihli Endüstri Tesislerinden Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği,
- 06.06.2008 tarihli Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği,
- 03.07.2009 tarihli Sanayi Kaynaklı Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği,
- 13.01.2005 tarihli Isınmadan Kaynaklanan Hava Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği,
- 30.11.2013 tarihli Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü İle Benzin Ve Motorin Kalitesi Yönetmeliği
- 11.03.2017 tarihli Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği
Özellikle ve tekraren belirtelim ki; havanın kirletilmesi suçu sadece tesisler, işletmeler, motorlu taşıtlar, makineler ve konutlar gibi sürekli veya geçici emisyon üreten yerler açısından geçerlidir. Bireylerin kişisel fiilleriyle bu suç işlenemez. Örneğin, topladığı çöpleri büyük bir alanda yakan kişi belli değerleri aşsa bile suç oluşmaz.
Suyun Kasten Kirletilmesi Suçu: Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği 6. maddesinde alıcı su ortamını kirleten en önemli kaynaklar ve etkenler dokuz bent halinde örnekleme yoluyla sayılmış, sınırlayıcı bir belirleme yapılmamıştır. Buna göre; fekal atıklar, organik atıklar, kimyasal atıklar, aşırı üretim artışına neden olan besin maddelerinin alıcı ortamın dengesini bozacak şekilde aşırı boşaltımı, atık ısı, radyoaktif atıklar, deniz dibinden taranan malzeme, çamur, çöp ve hafriyat artıklarının ve benzeri atıkların boşaltımı, gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıklar (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri atıklar), Tehlikeli Maddelerin Su ve Çevresinde Neden Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliğinin eklerinde belirtilen maddeler, örnekleme yoluyla sayılmış kirletici unsurlardır. Suların korunması ile ilgili esasları düzenleyen Yönetmeliğin 4/j maddesinde belirtilen genel ilke, atıksuların arıtılmadan doğrudan alıcı ortama verilmemesidir. Keza “Alıcı Ortama Doğrudan Boşaltım Esasları” kenar başlıklı 26. maddenin (d) bendine göre “her türlü katı atık ve artıklarla, arıtma çamurları ve fosseptik çamurlarının alıcı su ortamlarına boşaltılması” da yasaktır (Y18CD-K.2014/36812).
Toprağın Kasten Kirletilmesi Suçu: 2872 sayılı Çevre Kanunu’na göre çıkartılan “Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik”, alıcı ortam olarak toprağın kirlenmesinin önlenmesi, kirlenmenin mevcut olduğu veya olması muhtemel sahaları ve sektörleri tespit etmek, kirlenmiş toprakların ve sahaların temizlenmesi ve izlenmesi esaslarını belirlemiştir. 2010 tarihli Yönetmeliğin ise 6/b maddesiyle, genel ilke olarak her türlü atık ve artığın, Çevre Kanunu ve ilgili mevzuatta belirlenen standart ve yöntemlere aykırı olarak ve toprağa zarar verecek şekilde, doğrudan veya dolaylı biçimde toprağa verilmesi, depolanması gibi faaliyetlerde bulunmak yasaklanmıştır. Toprağın kasten veya taksirle kirletilmesi suçunun oluşabilmesi için, yönetmeliğin (n) bendi ile kendi ekindeki Ek-1’de tablo halinde gösterilen jenerik kirletici sınır değerlerinin aşılması ve atık veya artıkların z/ğğ bendinde belirtilen nitelikte tehlikeli atık veya z/hh bendinde tanımlanan tehlikeli madde sınıfına ilişkin koşulları taşıması gerekir.
2010 tarihli yönetmelik, 2005 tarihli bir önceki yönetmelikten farklı olarak fekal atığın toprağı kirlettiğini ya da kirletme ihtimali taşıdığını kabul etmemiştir. Fekal atığın alıcı ortam olan toprağa verilmesi halinde ise, toprak kirliliğinin ya da kirlenme ihtimalinin gerçekleştiğinden bahsedilemez. Toprağa bırakılan fekal atığın, varlığı kanıtlanmış yeraltı sularını kirlettiği ya da kirletme ihtimali taşıdığı durumlarda “Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerekir (Y18CD-K.2015/10300). Örneğin, toprağa bırakılan ve feakal atık olan hayvan idrarı veya dışkısının çevreyi kirletme suçuna vücut vermesi mümkün değildir. Mevzuata göre, belli değerlerde boya atıkları, atık yağ, traşlama atığı, ambalaj atıkları vb. maddelerin toprağa verilmesi suçun oluşmasına yol açar.
Çevrenin Kasten veya Taksirle Kirletilmesi Suçunun Cezası (TCK m.181 ve m.182)
Çevrenin kasten kirletilmesi suçunun cezası şu şekildedir:
-
İlgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırı olarak ve çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten veren kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK m.181/1).
-
Atık veya artıkları izinsiz olarak ülkeye sokan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK m.181/2).
-
Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza iki katı kadar artırılır (TCK m.181/3).
-
Suçun Nitelikli Hali: Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan fiillerin, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi halinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur (TCK m.181/4).
-
Bu maddenin iki, üç ve dördüncü fıkrasındaki fiillerden dolayı tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur (TCK m.181/5).
Çevrenin taksirle kirletilmesi suçunun cezası şu şekildedir:
-
Çevreye zarar verecek şekilde, atık veya artıkların toprağa, suya veya havaya verilmesine taksirle neden olan kişi, adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu atık veya artıkların, toprakta, suda veya havada kalıcı etki bırakması halinde, iki aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK m.182/1).
-
Suçun Nitelikli Hali: İnsan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıkların toprağa, suya veya havaya taksirle verilmesine neden olan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK m.182/2).
Çevrenin taksirle kirletilmesi suçu ön ödemeye tabi suçlardandır. Ön ödeme önerisi üzerine belirlenen miktarda parayı ödeyen şüpheli hakkında ceza davası açılmaz.
Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Çevreyi kasten veya taksirle kirletme suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezaları 1 yılı aşamadığı takdirde, adli para cezasına çevrilebilir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Çevreyi kasten veya taksirle kirletme suçu nedeniyle hükmedilen hapis veya adli para cezası hakkında ceza miktarı da şartları sağlamak şartıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb) kararı verilmesi mümkündür.
Ceza ertelenmesi, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Çevreyi kasten veya taksirle kirletme suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında erteleme hükümlerinin uygulanması mümkündür.
Suçun Şikayet Süresi, Zamanaşımı ve Uzlaşma, Görevli Mahkeme
Uzlaşma, suç isnadı altındaki şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. Çevreyi kasten veya taksirle kirletme suçu, uzlaşmaya tabi suçlardan değildir.
Çevreyi kasten veya taksirle kirletme suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almaz. Şikayetten vazgeçme, ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmaz. Suç, savcılık tarafından resen soruşturulmalıdır. Şikayet hakkı, dava zamanaşımı süresinde kullanılabilir.
Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış veya dava açılmasına rağmen kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran bir ceza hukuku kurumudur. Çevrenin kasten veya taksirle kirletme suçu yargılamalarında olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.
Çevreyi Kasten veya Taksirle Kirletme Suçunda Görevli Mahkeme
Çevrenin kasten veya taksirle kirletilmesi suçu hakkında yargılama yapma görevi, asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.
Çevrenin Kasten veya Taksirle Kirletilmesi Suçu Yargıtay Kararları
Hafriyatın Dereye Dökülerek Çevrenin Kasten Kirletilmesi Suçu
…..Yol Yapı İnş. Ltd. Şti’nin şantiyeler genel sorumlusu olan sanığın, taş ocağı sahasından patlatmalar sonucu çıkan taş ve pasa malzemesini Hacıyeri Deresi’ne ve yakınına boşaltılmasını sağlamak suretiyle Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliğinin 13/1. maddesinde yer alan “Hafriyat toprağı ile inşaat/yıkıntı atıklarının, üretici ve taşıyanları tarafından belediyelerin veya mahallin en büyük mülki amirinin gösterdiği ve izin verdiği geri kazanım ve depolama tesisleri dışında denizlere, göllere, akarsulara veya herhangi bir yere dökülmesi ve dolgu yapılması yasaktır.” biçimindeki düzenlemeye aykırı hareket ederek çevreyi kasten kirlettiği anlaşılmıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/34685).
Suyun Kirletilmesi Suçunun İspatlanması İçin Ardışık Numune Alma Zorunluluğu
Mayfeks Tekstil ve San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin atık su arıtma tesisi çıkışından suç tarihinde alınan numuneler üzerinde yapılan analiz neticesi, dereye deşarj edilen atıksudaki sülfür değerlerinin deşarj standartlarını aştığı, böylece fabrika müdürü sanık A. H. G. ve çevre mühendisi sanık G. C.’nın atıksuların bu hali ile deşarjına imkan vererek çevreyi kasten kirlettikleri iddia edilmiştir.
Dosya içeriğindeki, çevre ve kimya mühendisliği bölümlerinde çalışan öğretim üyelerinden oluşan üçlü bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 13.04.2010 tarihli raporda dile getirilen Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği uyarınca limit aşımının olduğuna karar verilebilmesi için ardışık kompozit numunelerin alınması gerekirken buna uyulmadığı yolundaki tespit ve limit değerlerin bir kere aşılması halinde deşarj edilen sülfür yükü ve alıcı ortam özümleme kapasitesi birlikte değerlendirildiğinde, sanıklar hakkında verilen beraat kararlarının usul ve kanuna uygun olduğu anlaşılmıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Esas : 2012/34157 Karar : 2014/36808).
Çöp Döküm Alanına Tehlikeli Atıklar Dökerek Çevreyi Taksirle Kirletme Suçu
Sanıkların … çalışanları olduğu, olay günü temyize gelmeyen diğer sanıkların işletmeciliğinden sorumlu oldukları akü geri dönüşüm tesisinden meydana gelen tehlikeli atıkların, sanıkların gözetim ve kontrolünde bulunan hafriyat alanına döküldüğü ihbarıyla yapılan tespitte, sanıkların çöp döküm alanına, gereken yükümlülüklere uymaksızın tehlikeli atıkların doğrudan alıcı ortam olan toprağa verilmesi eylemine iştirak ederek çevrenin kasten kirletilmesine neden oldukları iddia edilmiştir.
Bilirkişi raporunda, suça konu atıkların kurşun ısıl metalürjiden kaynaklanan atıklar olduğu belirlenmiş, tehlikeli atık sınıfında olduğu anlaşılmıştır.
Sanıkların, akü geri dönüşüm işleminden meydana gelen tehlikeli atıkların hafriyat alanına dökülmesi şeklinde gerçekleşen eylemde, dikkatsizlik ve tedbirsizlik nedeniyle çevrenin taksirle kirletilmesine neden oldukları anlaşılmıştır (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar : 2016/14345).
Teknedeki Katı Atıkların ve Balıkların Denize Dökülmesi
Sanığın, teknesiyle yasadışı dip trolle avlandığının sahil güvenlik görevlilerince fark edilmesi üzerine yakalanmamak amacıyla teknesiyle kaçarken yakaladığı kasalardaki balıkları ve katı atıkları denize dökmesi şeklinde gerçekleşen eyleminde TCK’nın 181/1. maddesi uyarınca ilgili kanunlarla belirlenen hangi teknik usullere aykırı olarak atık veya artıkları toprağa, suya veya havaya kasten verdiğinin ve eyleminin idari para cezasını gerektiren 2872 sayılı Çevre Kanun’un 8. maddesinin yollamasıyla 20/ı bendindeki yasal düzenlemeye uyup uymadığının tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - Karar: 2015/6537).
Tekneden Denize Dökülen Sintine Suyunun Çevre Kirliliğine Neden Olup Olmadığının Araştırılması
Sanığın kaptanı olduğu Hopel 1 isimli tekneden denize sintine suyu boşaltılması şeklinde gerçekleşen olayda, Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin 6. maddesinin (h) bendinde “gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıkların (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri)” kirlenmeye neden olan başlıca etkenler arasında düzenlenmesi karşısında, sintine suyunun içeriğine ilişkin veriler olmasa bile deşarj edildiği alıcı ortamda kirlilik oluşturacağı anlaşılmıştır.
Ancak, atığın TCK’nın 181/3. fıkrası uyarınca alıcı ortamda kalıcı özellik gösterip göstermediğinin ve anılan Kanun’un 181/4. fıkrasında bahsedilen “insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek” nitelikte olup olmadığının belirlenebilmesi için suça konu teknenin türü ve tonajından hareketle deşarj edilen sintine suyunun nitelik, miktar ve yoğunluğunun örnekleme ve diğer bilimsel yöntemlerle tespitine ilişkin çevre mühendisi, genetik mühendisi, kimya mühendisi ve ziraat fakültelerinin su ürünleri bölümünde çalışan öğretim görevlilerinden yeteri kadar seçilerek oluşturulacak bilirkişi kurulundan, yukarıda açıklanan mevzuat ve düzenleyici işlemler kapsamında, su kirliliği, dolayısıyla çevre kirliliğinin oluşup oluşmadığı yönünde rapor aldırılarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle kurulan hüküm usul ve kanununa aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36802).
Atık Suyun Arıtılmadan Dereye Deşarj Edilerek Suyun Kasten Kirletilmesi
II - Yargılamaya Konu Olayda Uygulanacak Mevzuat ve Düzenleyici İşlemler:
2872 sayılı Kanun’un 20. maddesinin (ı) ve (n) bentlerinde, denizler, içme ve kullanma suları (yapay ya da tabii göller, barajlar, akarsular, yer altı suları vs) ile içme ve kullanma suyu sağlama amacı dışındaki sular şeklinde üç grup su kaynağı belirlenmiş, tanker, gemi ve diğer deniz araçlarının kirletme faaliyetleri ayrıca düzenlenerek, sular her türlü kirlenmeye karşı koruma altına alınmıştır.
Öte yandan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 9, 11, 12, 15, 20. maddelerine dayanılarak “Ülkenin yeraltı ve yerüstü su kaynakları potansiyelinin korunması ve en iyi bir biçimde kullanımının sağlanması için, su kirlenmesinin önlenmesini sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde gerçekleştirmek üzere gerekli olan hukuki ve teknik esasları belirleme” amacıyla kabul edilmiştir.
Bu Yönetmeliğin 16 ilâ 21. maddelerinde içme ve kullanma suyu temin edilen yüzeysel sularla ilgili kirletme yasaklarına, 23. maddesinde denizlerle ilgili kirletme yasaklarına yer verilmiş, 25 ilâ 36. maddelerinde ise atıksuların boşaltım ilkeleri açıklanmıştır.
Yine Yönetmeliğin 6. maddesinde alıcı su ortamını kirleten en önemli kaynaklar ve etkenler dokuz bent halinde örnekleme yoluyla sayılmış, sınırlayıcı bir belirleme yapılmamıştır. Buna göre, fekal atıklar, organik atıklar, kimyasal atıklar, aşırı üretim artışına neden olan besin maddelerinin alıcı ortamın dengesini bozacak şekilde aşırı boşaltımı, atık ısı, radyoaktif atıklar, deniz dibinden taranan malzeme, çamur, çöp ve hafriyat artıklarının ve benzeri atıkların boşaltımı, gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıklar (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri atıklar), Tehlikeli Maddelerin Su ve Çevresinde Neden Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliğinin eklerinde belirtilen maddeler, örnekleme yoluyla sayılmış kirletici unsurlardır.
Yönetmeliğin “Tanımlar” kenar başlıklı 3. maddesinde alıcı ortam; “Atıksuların deşarj edildiği veya dolaylı olarak karıştığı göl, akarsu, kıyı ve deniz suları ile yeraltı suları gibi yakın veya uzak çevre” şeklinde tüm su kaynaklarını kapsayacak şekilde tanımlanmıştır. Aynı maddede atık; “Her türlü üretim ve tüketim faaliyetleri sonunda, fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik özellikleriyle karıştıkları alıcı ortamların doğal bileşim ve özelliklerinin değişmesine yol açarak dolaylı veya doğrudan zararlara yol açabilen ve ortamın kullanım potansiyelini etkileyen katı, sıvı veya gaz halindeki maddelerle atık enerji”, atıksu ise “Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri kısmen veya tamamen değişmiş sular ile maden ocakları ve cevher hazırlama tesislerinden kaynaklanan sular ve yapılaşmış kaplamalı ve kaplamasız şehir bölgelerinden cadde, otopark ve benzeri alanlardan yağışların yüzey veya yüzeyaltı akışa dönüşmesi sonucunda gelen sular” şeklinde tarif edilmiştir.
Suların korunması ile ilgili esasları düzenleyen Yönetmeliğin 4/j maddesinde belirtilen genel ilke, atıksuların arıtılmadan doğrudan alıcı ortama verilmemesidir. Keza Yönetmeliğin 16/a-b bentlerinde arıtılsa dahi atıksular ile her türlü atık ve artığın içme ve kullanma sularına deşarjına izin verilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. 21. maddesinde de, içme ve kullanma suyu temini dışındaki amaçlarla yapılmış göllere, göletlere ve set çekmek suretiyle biriktirilmiş sulara arıtılmamış evsel ve endüstriyel nitelikli atıksuların verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Yine “Alıcı Ortama Doğrudan Boşaltım Esasları” kenar başlıklı 26. maddenin (d) bendinde ise “her türlü katı atık ve artıklarla, arıtma çamurları ve fosseptik çamurlarının alıcı su ortamlarına boşaltılması” yasaklanmıştır.
Burada önemle vurgulanması gereken husus şudur; Yönetmeliğin 21/1. maddesinde sözü edilen içme ve kullanma amacı dışındaki sulara deşarj izni, arıtılmış olma koşuluna bağlanmıştır. Atıksuyun arıtılmış su olduğunu kabul etmek için de, bunların Yönetmeliğin 31. maddesi ile ekinde 16 grup halinde belirlenerek tablolar halinde gösterilen sektör kapsamındaki tesis tipi için kabul edilen limit deşarj değerlerine uygun olması gerekir. Aksi durumda atıksuyun tam olarak arıtıldığından, içme ve kullanma amacı dışındaki sulara deşarj edilme koşulunu sağladığından bahsedilemez.
Özetle; içme ve kullanma sularına arıtılmış olsa dahi her türlü atık ve artığın deşarjı yasaklanmış, içme ve kullanma dışındaki sulara deşarj, arıtılmış olma koşuluna bağlanmış, atıksuyun arıtılmış olma ölçütü de, atıksuyun oluşum kaynağı dikkate alınarak Yönetmeliğin ekindeki sektörlere göre limit değerlerle ifade edilmiştir.
Görüleceği üzere; açıklanan mevzuatla, çevrenin kirletilmesinin önlenmesi amaçlanmış, kişilere, temiz, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı sağlanması hedeflenmiştir.
III - Yargılamaya Konu Olay:
Biga Deri Sanayicileri Arıtma Tesisleri İşletme Kooperatifi yönetim kurulu başkanı sanık M. Y. ve başkan yardımcısı sanık A. S.’nin, üretim sonucu ortaya çıkan atıksuyun kimyasal ve biyolojik arıtıma tabi tutulmadan bölgeden geçmekte olan Kocabaş Deresine deşarj edilmesini sağlamak suretiyle Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği Tablo 12’de düzenlenen deri, deri mamulleri ve benzeri sanayilerin atıksularının alıcı ortama deşarj standartlarına aykırı hareket ederek çevreyi kasten kirlettikleri anlaşılmıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36807).
Dereye Petrol Türevi Atık Atma Kasten Çevreyi Kirletme Suçudur
Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin 6. maddesinin (h) bendinde “gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıklar (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri)” kirlenmeye neden olan başlıca etkenler arasında düzenlenmiştir. Leyal Gemi Söküm Ltd. Şti müdürü olan sanığın, Gemi Söküm Yönetmeliğinin 8. maddesi uyarınca çevre, sağlık ve güvenlik risklerini önlemek amacıyla gerekli doğrudan tedbirleri almadan sökümü yapılan gemiden denize petrol türevi atıkların deşarjına imkan sağlamak suretiyle ihmali hareketle çevrenin kasten kirletilmesi suçunu işlediği gözetilmeden, sanığın eyleminin çevrenin taksirle kirletilmesi şeklinde nitelendirilerek ön ödeme önerisini yerine getirdiğinden bahisle düşme kararı verilmesi usul ve kanuna aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36816).
Fekal Atıkların Çevreyi Kirletmesi Suçu
Sanığın, … ilçesi … beldesinde bulunan H…Tarım işletmeleri şirketinin yöneticisi olduğu, şirketin büyükbaş hayvan besiciliği üzerine faaliyet gösterdiği, olay tarihinde şirketin faaliyeti sırasında hayvan artıklarının alıcı ortama bırakıldığına dair Jandarma görevlileri tarafından tutanak tutulduğu, bilirkişi raporu ile; söz konusu firmanın etrafa atmış olduğu atık ve artıkların alıcı ortama zarar verecek şekilde gelişi güzel atıldığının, bu artıkların çevreyi kirlettiğinin tespit edildiği, bu suretle sanık hakkında çevrenin kasten kirletilmesi suçundan dava açıldığı görülmektedir.
Yargılamaya konu somut olayda; fekal atık bırakılan alıcı ortam olan toprağın altında, Yeraltı Sularının Kirlenmeye ve Bozulmaya Karşı Korunması Hakkında Yönetmeliğin 4/ö maddesinde ki tanıma uygun, durgun veya hareket halindeki bir suyun varlığı kanıtlanmamıştır.
5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nun 5/2. maddesi gereğince hayvan sahipleri, sahip oldukları hayvanlardan kaynaklanan çevre kirliliğini ve insanlara verilebilecek zarar ve rahatsızlıkları önleyici tedbirleri almakla yükümlüdürler. Aynı Kanun’un 28/b maddesinde ise 5/2. fıkrada öngörülen hayvanların sahiplenilmesi ve bakımı ile ilgili yasaklara ve yükümlülüklere uymayan ve alınması gereken önlemleri almayanlara idari para cezası verileceği hükme bağlanmıştır.
Yukarıda (II) nolu kısımda açıklandığı üzere, fekal atık, alıcı ortam olan toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atık olmadığından alıcı ortam olan toprağın, dolayısıyla çevrenin kirletilmesi suçu oluşmayacaktır. Ancak sanığın, sahibi olduğu hayvanlardan kaynaklanan fekal atığı muhafaza ederken, zamanında ve yeterli seviyede tedbir alma yükümlülüğüne aykırı davranarak üçüncü kişileri rahatsız ettiği veya üçüncü kişilere zarar verdiği takdirde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 24 ve 5199 sayılı Kanun’un 5/2, 28/b maddeleri gereğince idari para cezası verilip verilmeyeceğinin de tartışılması gerekir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar : 2017/5758).
Toprağı Kirletme Suçu
Gayret Andezit Taş Kesme İnşaat Taahhüt Nakliyat Turizm Gıda Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin yetkili temsilcisi olan sanığın, işletmeye kalıp halinde getirilen andezit taşlarının su ile kesilerek muhtelif ebat ve şekillerde andezit taşı üretilmesi sırasında açığa çıkan sulu çamurun alıcı ortam olan toprağa verilmesini sağladığı anlaşılmıştır.
Endüstriyel nitelikli atıksuyun basit şekilde fiziksel arıtılması sonrasında oluşan sulu çamurun, alıcı ortam olan toprağa verilmesiyle, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. 20/j, ek 1. madde, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nin 3., 18. maddelerine aykırı davranılarak çevrenin kasten kirletildiği sonucuna ulaşılmıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36804).
Toprağın Kasten Kirletilmesi Suçunda Bilirkişi Raporu Alma Zorunluluğu
Sanık hakkında jandarma tarafından tutulan tutanakta; mangal kömürü odunlarının paketlenerek satışının yapıldığı işletmede, paketleme işlemi sırasında oluşan tozlarının torbada birleştirilerek işletmenin yan tarafında bulunan toprak alana bırakıldığının tespit edildiği, tespitteki bulgulara dayanılarak çevrenin kasten kirletilmesi suçundan dava açıldığı anlaşılmaktadır. Sanık savunmasında, mangal kömürü tozlarını çuvallar içerisinde kendi arazisinde istiflediğini, tozları presleyerek tekrar mangal kömürü yaptığını, tozların toprak alıcı ortamına zarar vermediğini savunmuştur.
Bilirkişi raporunda, alıcı ortamdan numune alınıp analiz yapılmadığı, görüntü kirliliğinden hareketle çevre kirliliğinin oluştuğunun ileri sürülemeyeceği, çevre kirliliğinin oluşmadığı açıklanmış, mahkeme de rapora dayanarak beraat kararı vermiştir. Sadece Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’ne dayanarak oluşturulan bilirkişi raporu, toprak alıcı ortamının kirlenip kirlenmediği ya da kirlenme ihtimaline maruz kalıp kalmadığı, dolayısıyla yüklenen suçun oluşup oluşmadığı açısından belirleyici nitelikte görülmemiştir.
Dosyanın, üniversitelerin ziraat fakültesi toprak bilimi ve bitki besleme, çevre mühendisliği, kimya mühendisliği bölümlerinde çalışan öğretim üyesi bilirkişilerden oluşacak heyete tevdi edilerek, atığın alıcı ortamı kirlettiği ya da kirletme ihtimali taşıyıp taşımadığı yönünden, yukarıda (II) numaralı kısımda açıklanan yönetmelikler ya da ekleriyle birebir ilişki kurulmak suretiyle Yargıtay denetimine imkân sağlayacak içerikte rapor alınıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması kanuna aykırıdır (Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36703).
Araba Yıkama Suyunun Toprağa Bırakılarak Çevrenin Kasten Kirletilmesi
Çevre denetim tutanağındaki bilgilere göre, sanığın işlettiği akaryakıt istasyonunda, iki adet otomatik araba yıkama makinası olduğu, araba yıkama işleminden kaynaklanan atıksuların bir havuzda toplandığı, sonra da toprak alıcı ortamına verildiği tespit edilmiştir. Bu tespitlere istinaden çevrenin kasten kirletildiği iddiası ile dava açılmıştır. Araba yıkama sırasında oluşan atıksuyun, petrol türevi madde içerdiğinin iddia edilmemesi karşısında, atığın, yukarıda (II) numaralı kısımda açıklanan toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali taşıyan atıklardan olmadığı anlaşıldığından sanığın beraatine karar verilmesi hukuka uygun görülmüştür (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36697).
Hayvan Pisliğinin Çevreyi Kirletmesi
Sanığın, büyükbaş hayvan beslediği ahırı bakımsız bırakıp buradan etrafa koku ve haşere yayılmasını sağlayarak çevreyi kasten kirlettiği iddia edilmiştir. Bilirkişiden, suç tarihi itibariyle havaya bırakılan kirletici kaynağa ilişkin mevzuat ve düzenleyici işlemler kapsamında kabul edilen emisyon sınır değeri bulunup bulunmadığı ve varsa bunun aşılıp aşılmadığının, üretim kapasitesinden hareketle örnekleme ve diğer bilimsel yöntemlerle tespitine ilişkin rapor alınması gerekmektedir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36701).
Çöp ve Moloz Atmak Suretiyle Çevrenin Kasten Kirletilmesi ve İdari Para Cezası Yaptırımı
Sanıklar hakkında “Gölbaşı İlçesi Örencik Mahallesi Toki Konutları alanında …. İnşaat İç ve Dış Tic. A.Ş. Yetkililerince çevreye çöp ve moloz atmak suretiyle çevre kirliliğine sebep olunduğu” iddiasıyla dava açılmıştır.
Dosyadaki fotoğraflar, bilgi ve belgelerle bilirkişi raporuna göre, alıcı ortam olan toprağın üzerine bırakılan inşaat yıkıntısı atıklar ile evsel atık niteliğindeki atıkların, yukarıda (II) numaralı kısımda açıklanan yönetmelik ve eklerine göre alıcı ortam olan toprağı kirleten ya da kirletme ihtimali bulunan atıklardan değildir. İdari yaptırım gerektiren eylem nedeniyle tüzel kişiye, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 20/j maddesi gereğince idari para cezası verildiği anlaşılmaktadır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36698).
Atıkların Niteliğine İlişkin Bilgi ve Belge Tespiti ile Denetime Elverişli Rapor Alınması
…Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin Pursaklar sorumlusu olan sanık hakkında “fossepiğin taştığı, muhtelif atıklar ile ambalaj atıklarının toprak zemin üzerinde kontrolsüz depolandığı” iddiasıyla dava açılmıştır. Çevre denetim raporunda, şirketin lisanslı olarak ambalaj atığı toplama ve ayırma işi yaptığı, denetimi yapılan Pursaklardaki şube için lisans olmadığı, işletmeye gelen atıkların 600 m2 lik alanda ayrıştırılarak kağıt türü atıkların preslendiği, diğerlerinin türlerine göre ayrıldığı, karışık halde bulunan atıkların ise toprak zemin üzerinde açık alanda düzensiz olarak depolandığı, prosesten kaynaklanmadığı belirtilen evsel atıksuların ise biriktirildiği fosseptikten taştığı, vidanjör makbuzu ibraz edilmediği şeklinde tespitlere yer verilmiştir.
Şirkete, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 20/j maddesi gereğince idari yaptırım kararı verilmiştir.
Dosyada, toprak zemin üzerinde ve açık alanda depolandığı iddia edilen atıkların niteliğine ilişkin bilgi ve belge bulunmadığı gibi bilirkişi raporu da alınmamıştır. Öncelikle denetim tutanağı düzenleyen görevlilerden, sanıktan ve gerek görülürse kimlikleri tespit edilecek şirketin Pursaklar şubesinde çalışan kişilerden, toprak alıcı ortamı üzerinde depolanan atıklar ile evsel nitelikli olduğu, fosseptiğe verildiği iddia edilen atıkların ve içeriklerinin neler olduğunun sorularak toprak alıcı ortamını kirleten ya da kirletme ihtimali taşıyan atıklardan olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Daha sonra, dosya, üniversitelerin ziraat fakültesi toprak bilimi ve bitki besleme, çevre mühendisliği, kimya mühendisliği bölümlerinde çalışan öğretim üyesi bilirkişilerden oluşacak heyete tevdi edilerek, atığın alıcı ortamı kirlettiği ya da kirletme ihtimali taşıyıp taşımadığı yönünden, yukarıda (II/2) numaralı kısımda açıklanan yönetmelikler ya da ekleriyle birebir ilişki kurulmak suretiyle Yargıtay denetimine imkan sağlayacak içerikte rapor alınıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumu belirlenmelidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36706).
Dumanın Emisyon Ölçümü Yapılmadan Çevreyi Kasten Kirletme Suçu İspatlanamaz
Sanığın yetkili temsilcisi olduğu Kesimhane Hayvancılık ve Tarım AŞ’ ne ait kanatlı hayvan kesimhanesinde yapılan denetimde işletmenin bacasından yoğun ve kontrolsüz duman çıkışının olduğu tespit edilmiş ise de; olay tutanağı ve dosya kapsamına göre suç tarihinde atmosfere karışan dumana ilişkin emisyon ölçümleri yapılmadığı, dolayısıyla yakılan atıklar ve bacadan salınan gazların emisyon değerlerinin yasal sınırları aşıp aşmadığının bilinmediği dolayısıyla sanığın bu faaliyetiyle çevreyi kirlettiğine ilişkin bulgulara rastlanılmadığı, bu haliyle atılı suçtan sanığın cezalandırılmasını gerektirecek objektif deliller bulunmadığı anlaşıldığından sanığın beraatine karar verilmesi hukuka uygun görülmüştür (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36308).
Ağların Denize Atılması Çevrenin Kirletilmesi Suçu Oluşmaz
Tutku-6 isimli teknenin algarna ağı ile avlandığının tespit edilmesi üzerine, tekneye doğru hareketlenen Sahil Güvenlik görevlilerini fark eden tekne sahibi ve kaptanı olan sanığın ağları denize bırakmak suretiyle çevreyi kasten kirlettiği iddia edilmiştir. Balık avında kullanılan algarna donanımının oldukça değerli olduğu, balıkçıların yasadışı avcılık nedeniyle ağların müsaderesini engellemek için yakalanma tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarında halatlarını keserek algarna ağını denize bırakıp koordinatlarını belirledikleri, kısa bir süre sonra aynı yere giderek çapa ve benzeri aletler kullanmak suretiyle ağları denizden çıkararak avcılığa devam ettiklerinin bilinmesi ve bu maddelerin deniz dibinde kalıcı olmaması nedeniyle kirlilikten bahsedilmesinin de mümkün olmaması karşısında, sanık hakkında verilen beraat kararının usul ve kanuna uygun olduğu anlaşılmıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36306).
“Süleyman Reis-2” isimli balıkçı teknesinin kaptanı olan sanığın trol ile balık avcılığı yaptığının Sahil Güvenlik ekibince tespit edilmesi üzerine, trol takımının halatlarını keserek denize bırakmak suretiyle çevreyi kasten kirlettiği iddia edilmiştir. Balık avında kullanılan trol donanımının oldukça değerli olduğu, balıkçıların yasa dışı avcılık nedeniyle ağların müsaderesini engellemek için yakalanma tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarında halatlarını keserek trol ağını denize bırakıp koordinatlarını belirledikleri, kısa bir süre sonra aynı yere giderek çapa ve benzeri aletler kullanmak suretiyle ağları denizden çıkararak avcılığa devam ettiklerinin bilinmesi ve bu maddelerin deniz dibinde kalıcı olmaması nedeniyle kirlilikten bahsedilmesinin de mümkün olmaması karşısında, sanık hakkında verilen beraat kararının usul ve kanuna uygun olduğu anlaşılmıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36307).
Deniz Kirletme Yasağına Aykırı Olarak Çevreyi Kasten Kirletme Suçu
Sanığın, sahibi ve kaptanı olduğu “Eyüpoğlu -2 “ isimli balıkçı teknesinin, denize yağ ve yakıt boşalttığının ihbarı üzerine, sahil güvenlik helikopterinin yaptıkları denetim üzerine çektikleri video görüntülerden geminin adının net olarak göründüğü, denizde izlediği yol boyunca petrol türevi atıkların deniz üzerinde parlayarak açıkça belli olduğu, olay mahallinden geçen başka bir gemi de olmadığı, deniz derinliği ve hava şartları neeniyle gemi ve bot ile olay yerine ulaşmak mümkün olmadığından numune alınamadığı, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin “Tanımlar” kenar başlıklı 3. maddesinde sintinenin “Gemilerin makine ve yardımcı makine alt tankları, koferdamlar, ambarlar veya benzer bölümlerinde oluşan sızıntı su ve yağlı atık suların biriktiği bölümler”, sintine suyunun ise “sintinede biriken sıvılar” şeklinde tanımlandığı, sanığın; denize sintine basmadığını savunduğu, deniz yüzeyinde gözlemlenen petrol türevi atıkların sintine suyu olmasa, motordan ya da başka bir nedenden kaynaklanmış olsa bile deniz kirliliğine yol açmaya elverişli olduğu anlaşılmıştır. Sanık, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 20/ı, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 6, 23. maddelerinde düzenlenen denizi kirletme yasağına aykırı davranarak, çevreyi kasten kirletme suçunu işlemiştir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/36299).
Deniz Kirliliği ile İlgili Önleyici Tedbir Alınmaması
Aliağa Gemi Söküm Tesislerinin bulunduğu bölgede Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı helikopter ve bot ile yapılan denetimlerde sanığın yetkilisi olduğu Ş.. Gıda Gemi Söküm İnş. San. Ltd. Şti gemi söküm şirketine ait havuz içerisinde Doly ve Bobara isimli gemilerde herhangi bir söküm faaliyetinin olmadığı etrafında bariyer olmadığı, gemilerin çevresinde bir miktar yağ ve yakıt kaçağı olduğu, bahse konu gemiler içerisinde yaşam olmadığı, havuz sahasında atıl bekletildiği, oluşan deniz kirliliği ile ilgili kirliliği önleyici tedbir alınmadığı anlaşılmıştır.
Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinin 6. maddesinin (h) bendinde “gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıklar (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri)” kirlenmeye neden olan başlıca etkenler arasında düzenlenmiştir. Ş.. Gıda Gemi Söküm İnş. San. Ltd. Şti yetkilisi ve sorumlusu olan sanığın, Gemi Söküm Yönetmeliğinin 8. maddesi uyarınca çevre, sağlık ve güvenlik risklerini önlemek amacıyla gerekli önleyici tedbirleri almayarak sökümü yapılan gemiden denize petrol türevi atıkların deşarjına neden olmak suretiyle ihmali hareketle çevrenin kasten kirletilmesi suçunu işlediği gözetilmeden, sanığın eyleminin çevrenin taksirle kirletilmesi şeklinde nitelendirilerek hüküm kurulması,
2- Kabule göre; TCK’nın 182/1. maddesinde düzenlenen eylemin aynı Kaunun 75/2 maddesi gereğince önödeme kapsamında olduğu halde ön ödeme önerisinde bulunularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken kovuşturmaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/35727).
Evsel Atıksuların Denize Dökülerek Çevrenin Kasten Kirletilmesi Suçu
Sanığın kaptanı olduğu Kefah-1 isimli kuru yük gemisinin İzmit körfezinde Eskihisar önlerinde seyir halinde iken sancak kısmındaki iki ayrı tahliye borusundan denize evsel atıksularını bırakarak denizi kirlettiği Sahil Güvenlik ekipleri botu tarafından tespit edildiği, olay yerinin fotoğraflarının çekildiği, ayrıca geminin tahliye borularından alınan atıksu numunesi üzerinde yaptırılan analiz sonucuna göre, değerlerin normal değerlerin çok üzerinde çıktığı anlaşılmaktadır. Sanık, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 20/ı, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 6, 23. maddelerinde düzenlenen denizi kirletme yasağına aykırı davranarak, çevreyi kasten kirletme suçunu işlemiştir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/35733).
Bireyler Kasten Havayı Kirletme Suçu İşleyemez
Hurda kâğıt ve diğer atıkları toplayarak geçimini temin eden sanığın, iş makinelerinden çıkan yağ hortumlarını, plastik maddeleri ve kabloları, hurda malzemeleri biriktirdiği açık alanda yakarak imha ettiği anlaşılmıştır.
Yukarıda (II) nolu kısımda açıklandığı üzere bireylere açık havada atık yakma suretiyle hava alıcı ortamını kirletmeme yükümlülüğü yüklenmemiştir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/35427).
Toprağı Kirletme Suçunda Atıkların Niteliği
Sanığın, suç tarihinde yönetim kurulu başkanı olduğu ….Deri Sanayii ve Ticaret A.Ş.’nin ham ve yarı mamul deri işleme faaliyetinde bulunulan tesisinde işletme sonucu oluşan arıtma çamuru, etleme atığı ve karışık deri atıklarının bir kısmının toprak zemin üzerinde depolanmasını sağlayarak çevrenin kasten kirletilmesine neden olduğu iddia edilmiştir.
Dosyada bulunan bilirkişi raporundaki, alıcı ortam olan toprağa bırakılan bahse konu atıkların, mevzuatla ilişkilendirilmeden, nitelikleri ve kirletici özellikleri açıklanmadan, genel bir kabul ve gözleme dayalı Yargıtay denetimine imkan tanımayan görüşler yeterli görülmemiştir. İzmir İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü görevlilerince düzenlenen 14.06.2008 ve 29.10.2008 tarihli denetim raporlarında, tesiste işletme sonucu oluşan arıtma çamuru, kontamine varil, deri kıpıntıları, deri boyamada kullanılan boya atıkları, atık yağ, traşlama atığı, ambalaj atıklarının kısmen toprak zemin üzerinde biriktirildiğinin belirtilmesi karşısında, tutanak mümzilerinin yöntemince tanık sıfatıyla dinlenilerek atıkların toprak alıcı ortama verilip verilmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve bilirkişiden suç tarihi itibariyle atıkların yukarıda verilen mevzuat ve düzenleyici işlemler kapsamında toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atık sınıfında olup olmadığına ilişkin yeniden rapor alınması gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle verilen beraat kararının usul ve kanuna aykırı olduğu anlaşılmıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/35421).
İnşaat Atıklarının Toprağı Ne Suretle Kirlettiğinin Araştırılması
Sanığın, Manavgat İlçesi Selimiye Mahallesi Sarmaşık Sokak üzerinde işletmekte olduğu otelin bungalov tipi odalarını yıktırması sonucu ortaya çıkan moloz ve atıkları toprak alıcı ortama verdirmek suretiyle çevreyi kasten kirlettiği iddia edilmiştir.
Bilirkişiden, suç tarihi itibariyle dava konusu atıkların yukarıda verilen mevzuat ve düzenleyici işlemler kapsamında toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atık sınıfında olup olmadığına ilişkin rapor alınması gerekir. Atığın, anılan mevzuat ve düzenleyici işlemlere göre toprağı kirletmediği ya da kirletme ihtimalinin bulunmadığı sonucuna varılırsa, eylemin 5326 sayılı Kabahatler Kanununun inşaat atık ve artıklarını, bunların toplanmasına veya depolanmasına özgü yerler dışına atmayı yaptırıma bağlayan 41/4. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/35414).
Suyun Kasten Kirletilmesi Suçu
Sanığın, genel müdürü olduğu ….Madencilik ve Ticaret A.Ş.’nin kuvars kumu eleme ve yıkama tesisi çıkışından alınan numune üzerinde yapılan analiz sonucunda askıda katı madde (AKM) değerinin suya deşarj standartlarını aştığı, böylece sanığın atıksuların bu hali ile deşarjına imkan vererek çevreyi kirlettiği iddia edilmiştir.
Atıksudan alınan numune analizine göre de, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinin ekindeki tablo 7/5 e göre limit değeri 100 mg/1 olması gereken askıda katı madde (AKM) 15970mg/l olarak ölçülmüştür.
11.12.2007 tarihli çevre denetim tutanağı mümzileri ziraat mühendisi S. Y. ve kimya mühendisi E. K.’nın çökeltmenin tamamlanmasını bekleyerek alıcı ortama deşarj noktası olan çökeltme havuzu çıkışından numune aldıklarını beyan etmeleri karşısında, sanığın yoğun şekilde AKM içeren atıksuyu alıcı ortam olan suya verilmesini sağlayarak, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nin 4/j,, 16/a-b maddelerine aykırı davranarak çevrenin kasten kirletilmesi suçunu işlediği sonucuna varılmıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/35413).
Kirletici Kaynağın Emisyon Değeri Tespit Edilmelidir
Sanığın, yetkilisi bulunduğu gemi söküm tesisinde işletme sonucu oluşan demir hurda, izolasyon malzemesi, tahta parçaları ve katı atıkların yakılarak bertaraf edilmesini sağlamak suretiyle çevrenin kasten kirletilmesi suçunu işlediği iddia edilmiştir.
Dosyada bulunan bilirkişi raporundaki, alıcı ortam olan havaya bırakılan bahse konu emisyonun, hiçbir mevzuatla ilişkilendirilmeden, nitelikleri ve kirletici özellikleri açıklanmadan, kabul edilen emisyon sınır değeri ve bunun aşılıp aşılmadığı belirlenmeden genel bir kabul ve gözleme dayanarak çevre kirliliğini oluşturduğu şeklindeki Yargıtay denetimine imkan tanımayan görüşler mahkumiyet kararı vermeye yeterli görülmemiştir.
Bilirkişiden, suç tarihi itibariyle havaya bırakılan kirletici kaynağa ilişkin mevzuat ve düzenleyici işlemler kapsamında kabul edilen emisyon sınır değeri bulunup bulunmadığı ve varsa bunun aşılıp aşılmadığı, yakılan maddelerin miktar ve niteliğinden hareketle örnekleme ve diğer bilimsel yöntemlerle tespitine ilişkin rapor alınması gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile kurulan mahkumiyet kararının usul ve kanuna aykırı olduğu anlaşılmıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/35412).
Dere Yatağına Endüstriyel Atık Su Vererek Çevreyi Kasten Kirletme Suçu
Sanık GT’in …………. Andezit Taş Kesme İnşaat Nakliye Gıda Tekstil Sanayi Ticaret Ltd. Şti’nin suç tarihi itibariyle sorumlu müdürü olduğu, taş kesme işlemi yapan işletmede, taş kesme sırasında kullanılan suyun havuzlarda dinlendirilmek suretiyle basit şekilde fiziksel arıtmaya tabi tutulduğu, havuzun dibine çöken ve çamurlaşan taş tozlarının hortum vasıtası ile doğrudan alıcı ortam olan kuru dere yatağına verildiği anlaşılmıştır.
Endüstriyel nitelikli atıksuyun basit şekilde fiziksel arıtılması sonrasında oluşan çamurun, alıcı ortam olan toprağa verilmesiyle, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. 20/j, ek 1. madde, 1991 tarihli Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nin 3., 18. maddelerine aykırı davranılarak çevrenin kasten kirletildiği gözetilmeden verilen beraat kararı usul ve kanuna aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/34676).
Plastik Atıkların Ormana Dökülmek Suretiyle Çevreyi Kasten Kirletme
Sanığın, abisine ait nakliye şirketinde şoför olduğu, terlik fabrikasına ait, 4-5 ton civarında olduğu tahmin edilen plastik türü atıkları, sözleşme gereğince fabrikadan alıp çöplüğe götürüp atmak yerine, kendi köyünün ormanlık alanına döktüğü anlaşılmıştır.
Orman mühendisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda atık bırakılan yerin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde olduğu bildirilmiştir. Çevre mühendisi tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda ise alıcı ortam olan toprağa bırakılan bahse konu atığın, nitelikleri ve kirletici özellikleri açıklanmadan genel bir kabul ve gözleme dayanarak TCK’nın 181/4. maddesinde tanımlanan niteliklere sahip olmadığı görüşüne yer verilmiştir. Anılan raporda toprak kirliliği, dolayısıyla çevrenin kasten kirletilmesi suçunun ne şekilde oluştuğu açıklanmamıştır.
Bilirkişiden, atıkların suç tarihi itibariyle yukarıda verilen mevzuat ve düzenleyici işlemler kapsamında toprağı kirleten, kirletme ihtimali bulunan atık sınıfında olup olmadığına ilişkin ek rapor alınması gerekir. Alınacak rapor sonucuna göre, suçun kesinleşmiş orman sınırları içinde işlenmiş olması ve atığın miktarı da dikkate alındığında, anılan mevzuat ve düzenleyici işlemlere göre atığın;
a) Alıcı ortam olan toprağı kirlettiği ya da kirletme ihtimalinin bulunduğu sonucuna varılırsa, işlenen bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşumuna sebebiyet verildiğinden TCK’nın 44. maddesi gereğince TCK’nın 181/1 ve 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17,, 93/1-2 maddelerine göre en ağır cezayı gerektiren suçtan,
b) Alıcı ortam olan toprağı kirletmediği ya da kirletme ihtimalinin bulunmadığı sonucuna varılırsa, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17,, 93/1-2. maddelerinde tanımlanan suçtan,
Hüküm kurulması gerekir. Açıklanan gerekçelerle yetersiz rapora dayanılarak eksik incelemeyle kurulan hüküm hukuka uygun değildir. (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/34637).
Fuel-oil Atığının Toprağa Verilmek Suretiyle Çevrenin Kirletilmesi
Sanıkların suç tarihinde Havran Çayı kenarında 40-50 litre fuel-oil atığı doğrudan alıcı ortam olan toprağa verdikleri anlaşılmıştır.
Tehlikeli atık olan fuel-oilin, alıcı ortam olan toprağa verilmesiyle, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8., 20/j, ek 1. madde, 31.05.2005 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü Yönetmeliği’nin 4/d, 08/06/2010 tarihli Toprak Kirliliğinin Kontrolü ve Noktasal Kaynaklı Kirlenmiş Sahalara Dair Yönetmelik’in 4/ğğ, Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’nin 4. maddeleri ve Atık Yönetimi Genel Esaslarına İlişkin Yönetmelik’in ek IV. listesine aykırı davranılarak çevrenin kasten kirletildiği sonucuna ulaşılmıştır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/34690).
Taksirle Çevreyi Kirletme Suçu
Artvin Merkez İlçeye bağlı …Köyü sakini olan müştekilerin 18/12/2009 tarihli ihbar dilekçeleri ve alınan beyanlarında … Ticaret A.Ş şirketi tarafından …Köyü’nde 2008 yılının Mart ayında … HES proje çalışmalarına başlandığını, şirketin çalışmalar sırasında çevreye gerekli duyarlılığı göstermediğini köy halkı tarafından sulama suyu ve hayvanları için içme suyu olarak kullandıkları dere yatağının kirletildiğini bu nedenle şirket sorumlusundan şikayetçi olduklarını bildirdikleri,ilgili işletmenin işveren vekili olarak görev yapan şüphelinin suçlamayı kabul etmediği çalışmaları sırasında dere yatağının kirletilmediğini bitki örtüsüne bir zarar verilmediğini bildirdiği,Artvin Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/9 D.İş sayılı dosyası kapsamında olay yerinde 13/08/2009 tarihinde yapılan keşif işlemine istinaden ziraat mühendisi ve çevre mühendisi bilirkişiler tarafından tanzim edilen raporda sulama suyu olarak kullanılan dere suyuna tünel içi betonlaması sırasında açığa çıkan kimyasal sızıntının karıştığının,kirlenmiş suyun 4.sınıf(çok kirlenmiş su)kapsamına girdiği,sulama suyunda bulunan ağır metallerin toprakta birikerek sebze tarımını olumsuz etkileyeceğinin bildirildiği yine Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından orman yüksek mühendisi,çevre mühendisi,su ürünleri mühendisinden oluşan bilirkişi heyetine aldırılan 21/12/2010 tarihli raporda tünel inşaatı esnasında oluşan ve tünelden sızarak yeterli derecede arıtılmadan dereye verilen atıksuyun kirliliğe sebep olduğu,firma yetkililerinin gerekli önlemleri alarak kirliliği kabul edilebilir sınır değerlere düşürebilecekken bu önlemleri almayarak çevrenin kirlenmesine sebebiyet verdiğinin bildirildiği iddiasıyla çevrenin taksirle kirletilmesi suçundan dava açılmıştır.
Tüm dosya kapsamı incelendiğinde, temin edilen bilirkişi raporları, suça konu eylem açısından birden fazla kez yapılmış denetimler ve sanığın yetkilisi olduğu tesis kapsamında çevre kirliliğini önleyecek nitelikte gerekli tedbirlerin alınmadığı şeklindeki yerel Mahkeme kabulü de değerlendirildiğinde, sanığın yetkilisi olduğu tesis tarafından çevrenin kasten kirletildiği anlaşılmasına karşın, çevresel etkinin genişliği, çok sayıda mağdurun zarar görmesi hususları da göz önüne alınarak TCK’nın 181/1.maddesi uyarınca çevrenin kasten kirletilmesi suçundan teşdidden hüküm kurulması gerekirken, TCK’nın 182/1.maddesi uyarınca çevrenin taksirle kirletilmesi suçundan hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2014/34672)
Taksirle Çevreyi Kirletme Suçu ve Mala Zarar Verme
İşletmenin dosyaya sunduğu raporlara göre ; Endüstri Tesislerinden Kaynaklanan Hava Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde öngörülen toz emisyon limitleri sağlanmıştır.
TCK’nın 181/1 maddesinin 12.10.2006 tarihinde yürürlüğe girmesi karşısında, sanığın 12.10.2006 ilâ şikayet tarihi olan 21.08.2007 tarihleri arasındaki eylemlerden sorumlu olacağı açıktır. Dosyadaki bilirkişi raporları, alıcı ortamın ne olduğu ve ne şekilde kirlendiği, kirlenme ihtimali bulunduğu açısından mevzuatla ilişkilendirilmiş yeterli bilgi içermediğinden şu anda mahkûmiyet kararı verilmesine elverişli görülmemiştir.
Hava alıcı ortamını kirleten ya kirletme ihtimali bulunan atıkların, doğrudan alıcı ortama verilmesi ile suç oluşacaktır ve yukarıda (I) nolu kısımda açıklandığı üzere eylemin kasten işlendiğinin kabulü gerekecektir. Hava alıcı ortamına verilen atıkların, zamanla çökerek toprak alıcı ortamını kirlettiği ya da kirletme ihtimali taşıdığı sonucuna da ulaşılırsa, tek eylemle iki alıcı ortamın, dolayısıyla çevrenin kirletilmesi suçu oluşacak, TCK’nın 3, 61. maddelerinde belirlenen ölçütlere göre cezanın bireyselleştirilmesi yoluna gidilmesi gerekecektir.
Sanığa yüklenen suçun oluşup oluşmadığının tespiti bakımından, öncelikle üniversitelerin ziraat fakültesi toprak bilimi ve bitki besleme, çevre ve kimya mühendisliği bölümlerinde çalışan öğretim üyesi bilirkişilerden oluşacak heyete dosya tevdii edilerek, atığın alıcı ortamlardan hangisini kirlettiği ya da kirlenme ihtimali taşıdığı yönünden, suç tarihi (12.10.2006-21.08.2007) itibariyle yürürlükte olan yukarıda (II) nolu kısımda açıklanan yönetmelikler ve ekleri ile birebir ilişki kurmak suretiyle ve Yargıtay denetimine imkân sağlayacak nitelikte bilirkişi raporu alınması gerekir. Daha sonra rapor içeriğine göre sanığın, yüklenen eylemden kast ya da taksir şeklindeki kusurluluk türlerinden hangisinden sorumlu olduğu tartışılarak sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi ve çevrenin taksirle kirletilmesi suçunun oluşmaması halinde meyve ağaçlarının zarar görmesi nedeniyle TCK’nın 151/1. maddesinin oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması kanuna aykırıdır (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar : 2016/2458).
Taksirle Çevreyi Kirletme Suçunda Ön Ödeme
İncelenen somut olayda; sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 181/1. maddesi uyarınca çevrenin kasten kirletilmesi suçundan cezalandırılmak üzere dava açıldığı, yargılama sonucunda eylemin nitelik değiştirerek taksirle gerçekleştiği ve TCK’nın 182/1-1. cümlesinde belirtilen çevrenin taksirle kirletilmesi suçunu oluşturduğunun kabul edildiği, anılan maddede belirtilen cezanın adli para cezasından ibaret bulunması dolayısıyla fiilin aynı Yasanın 75. maddesi gereği önödemeye tabi bulunduğunun anlaşılması karşısında, mahkemece sanığa yöntemine uygun önödeme tebliğ edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken doğrudan maddedeki cezaya hükmedilmesi, hukuka uygun görülmemiştir.Çevrenin taksirle kirletilmesi suçundan sanık hakkında, Asliye Ceza Mahkemesi kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA karar verilmiştir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar : 2016/15979).
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.