0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) Nedir? (CMK 231)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlenmez ve yükümlülüklere uygun davranılırsa ceza kararının ortadan kaldırılması ve davanın düşmesine yol açan bir cezanın bireyselleştirilmesi kurumudur (CMK md.231). Erteleme, takdiri indirim gibi bireyselleştirme kurumlarında mahkeme kararı birtakım hukuki sonuçlar doğrururken, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunda ortada sonuç doğuracak bir mahkeme hükmü yoktur. Mahkeme, hukuk sisteminde sonuç doğuracak şekilde kararını henüz açıklamamış, açıklamayı geri bırakmıştır.

HAGB kararı, kişinin medeni, siyasi veya özel yaşamına hiçbir kısıtlama getirmeden adeta sanığa ikinci bir şans tanır. HAGB kararı, suç işleyen kişinin hayatına ceza hukuku müdahalesini adeta askıya almaktadır.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Şartları

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması için birtakım şartların bir arada bulunması gerekir. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu 231. maddesinin HAGB kararı için aradığı tüm şartlar vücut bulmadan, hakim, HAGB kararı verme yetkisine sahip değildir. Bu şartlar şunlardır:

HAGB Kararı için Suça Dair Şartlar Nelerdir?

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilemeyecek Suçlar

Bazı suçlar açısından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceğine dair özel kanunlarda düzenlemeler vardır. Aşağıdaki hallerde sanık hakkında HAGB kararı verilemez:

  • 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu md. 63/2 gereği, bu kanun kapsamındaki disiplin suçlarının ceza miktarı ne olursa olsun hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Ancak, disiplin suçu 26.02.2008 tarihinden önce işlenmişse hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümleri uygulanabilir.
  • Karşılıksız çek keşide etme suçu,
  • İmar Kirliliğine Neden Olma Suçu,
  • Disiplin veya tazyik hapsi gerektiren fiiller (Örneğin, taahhüdü ihlal veya nafaka borcunun ödenmemesi suçu nedeniyle hükmedilen tazyik hapsi; duruşma disiplinine aykırılık nedeniyle hakim tarafından hükmedilen disiplin hapsi).
  • Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar (CMK md.231/14).

Özellikle belirtelim ki, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar bakımından 6352 sayılı Kanun m.105/2-b maddesi ile yapılan değişiklikle birlikte HAGB hükümleri uygulanabilmektedir. Örneğin, propaganda, örgüt üyeliği, örgüte yardım etme suçu vs. gibi suçları işleyenler diğer şartlar varsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumundan faydalanabilirler.

Hapis Cezasında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

HAGB kararı verilebilmesi için mahkemenin yaptığı yargılama neticesinde hükmettiği ceza hapis cezası ise, 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası olmalıdır. 18 yaşından küçük çocuklar açısından da aynı ceza miktarı geçerlidir. Suçun niteliğinin (yukarıda açıkladığımız istisnalar hariç), taksirle veya kasten işlenmesinin hiçbir önemi yoktur, önemli olan cezanın miktarıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu, 2 yıl veya daha az ceza miktarını mutlak nitelikte bir ölçü olarak kabul etmiştir. Bu yüzden, örneğin, kasten adam yaralama, taksirle adam yaralama, hırsızlık suçu, dolandırıcılık suçu, hakaret suçu, mala zarar verme suçu, tehdit suçu, şantaj suçu, uyuşturucu madde kullanma gibi suçlar nedeniyle hükmedilen hapis cezaları süre koşulunu sağladığı takdirde sanık hakkında HAGB kararı verilebilir.

Adli Para Cezasında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Adli Para Cezası, doğrudan verilebileceği gibi hapis cezasından da çevrilebilen bir ceza yaptırımıdır.

Mahkeme yargılama neticesinde sanık hakkında doğrudan sadece adli para cezasına veya hapis cezası ile birlikte doğrudan adli para cezasına hükmetmiş ise, bu para cezası hakkında da HAGB kararı verilebilir. Burda dikkat edilmesi gereken husus, adli para cezasının doğrudan verilen bir adli para cezası olmasıdır. Hapis cezasından çevrilen adli para cezaları için hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir. Bir örnek vermek gerekirse, hakaret suçunda mahkeme sanığa 3 ay ile 2 yıl arası hapis cezası veya adli para cezası verebilir. Mahkeme hapis cezası vermek yerine doğrudan adli para cezası verirse hükmedilen adli para cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Fakat, mahkeme adli para cezası vermek yerine önce 4 ay hapis cezası verip daha sonra verdiği hapis cezasını adli para cezasına çevirirse, artık bu adli para cezası açısından HAGB kararı verilemez.

HAGB Kararı için Sanığa Dair Şartlar Nelerdir?

1. Hakkında HAGB Kararı Verilecek Sanığın Daha Önce Kasıtlı Bir Suçtan Mahkum Olmaması

Sanığın daha önce kasten işlediği bir suçtan dolayı kesinleşmiş mahkumiyeti varsa hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemez. Önceki mahkumiyetinin hapis cezası veya adli para cezası olmasının veya cezanın miktarının hiçbir önemi yoktur. Sanığın önceki mahkumiyetine esas suç kasten işlenmişse hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir.

Taksirle işlenen suçlar bakımından sanık hakkında önceden kesinleşmiş mahkumiyet kararı olsa bile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir. Örnek vermek gerekirse, trafik kazası, iş kazası veya başka bir taksirli fiil ile ölüm veya yaralama suçlarından mahkum olmuş bir kişi hakkında sonraki kasıtlı suçu nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

Sanık kasıtlı bir suçtan mahkum olmadığı halde adli sicil kaydında denetimli serbestlik tedbiri varsa, HAGB kurumundan faydalanabilir. Örneğin, sanığın adli sicil kaydında uyuşturucu madde kullanma suçundan tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri yer alsa bile, bu tedbir hukuki niteliği itibarıyle ceza olmadığı için sanık hakkında HAGB kararı verilebilir.

Sanığın kasıtlı bir suçtan dolayı sabıkası olsa bile, 5352 sayılı Adli Sicil Yasasının Geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca silinme koşulları oluşan adli sicil kayıtları hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilirken dikkate alınmaz.

Sanık daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olsa dahi, mahkumiyetin üzerinden tekerrür hükümlerinin uygulanması için gerekli olan süre geçmiş ise, daha önce işlenmiş olan bu suç da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel değildir.

Hak yoksunluklarını kural olarak 5237 sayılı Yasanın 53. maddesinde cezanın infazı ile sınırlandıran, doğmuş hak mahrumiyetlerini ortadan kaldırmak için Adli Sicil Yasasına eklediği 13/a maddesi ile yasak hakların geri verilmesi müessesini kabul eden ve 5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde tekerrür hükümlerinin uygulanması açısından infazdan itibaren beş ve üç yıllık süreler öngören yasa koyucunun, bir kez mahkûm olan bir kişinin ömür boyu bu mahkûmiyetinin olumsuz sonuçlarından etkilenmesi gerektiğini kabul ettiği düşünülemez. Bu nedenlerle, yeni yasa dönemindeki mahkûmiyetler açısından da, belirli sürelerin geçmesi ile bu mahkûmiyetlerin 231. maddenin uygulanmasına yasal engel oluşturmayacağını kabulde zorunluluk bulunmaktadır. Bu itibarla, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlardan dolayı mahkûm edilen sanıklar yönünden, 5237 sayılı TCY’nın tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin nazara alınması ve bu sürelerin geçmiş olduğu hallerde önceki mahkûmiyetin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşularının değerlendirilmesi yönünden engel oluşturmayacağının kabulü adalet ve hakkaniyete uygun olacaktır (YCGK-K.2009/13).

Özelllikle belirtelim ki, adli sicil kaydındaki mahkumiyetlerin suç tarihinden sonra kesinleşmesi halinde suç tarihi itibarıyla sanığın kasten işlediği suçtan dolayı kesinleşmiş mahkumiyet hükmü bulunmadığı kabul edileceğinden, suç tarihinden sonra kesinleşen mahkumiyetler hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilmesine engel teşkil etmeyecektir (Y11CD-K.2022/3985).

2. Suç Nedeniyle Mağdurun Uğradığı Zararın Giderilmesi

İşlenen suç nedeniyle mağdur veya kamu bir zarara uğramışsa, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için uğranılan bu zararın giderilmesi gerekir. Suç nedeniyle oluşan zarardan kasıt, doğrudan suçun neden olduğu maddi zararlardır. Manevi zararlar uğranılan zarar kapsamında değildir. Zararın giderilmesi, zararın konusu olan şey aynen verilebiliyorsa aynen iade yoluyla, aynen iade edilemeyecek bir şey ise tazmin suretiyle giderilmesi yoluyla mümkün olur. Örnek vermek gerekirse, cep telefonu çalınan kişiye cep telefonunun aynen iade edilmesi veya bedelinin ödenmesi zararın giderilmesi olarak kabul edilir. Suç nedeniyle oluşan dolaylı zararlar, CMK md. 231’deki “uğranılan zarar” kapsamına dahil değildir. Örneğin, işlenen suç nedeniyle mağdurun çalışamaması, iş güç kaybı “uğranılan zarar” kavramına dahil olmayan dolaylı zararlar olarak kabul edilmektedir.

  • Zararın Tespiti ve Bilirkişi İncelemesi: Ceza hakimi, zararı kanaat verici basit bir şekilde araştırmalı ve yaklaşık bir miktar belirlemelidir. Zarar miktarı açık değilse zararın belirlenmesinin tarafların subjektif adaletine terkedilmemesi gerekir. Ceza mahkemesi, suç nedeniyle oluşan zararı yaklaşık olarak tespit ederek ceza uyuşmazlığını çözmelidir. Bazen zararın yaklaşık olarak tespit edilmesi dahi hakimin bilgisini aşan bir teknik bilgi gerektirebilir. Bu durumda da mahkeme, zararın yaklaşık olarak tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırarak zararı tespit etmelidir.

  • Mağdurun Uğradığı Zararın Kısmen Giderilmesi: Mağdurun uğradığı zarar tamamen değil, kısmen giderildiği takdirde HAGB kararı verilebilmesi için mağdurun HAGB kararı verilmesine rıza göstermesi gerekir. Mağdur veya müştekinin, zarar kısmen karşılandığında onayı yoksa sanık hakkında HAGB hükümleri uygulanamaz. Mağdur veya müştekinin zararın kısmen ödenmesini kabul etmesi, HAGB kararı verilmesine rıza gösterdikleri anlamına gelmez. Zararın kısmen tazmini halinde HAGB hükümlerinin uygulanması için mağdur veya müştekinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine ayrıca ve açıkça rıza göstermesi gerekir.

Ceza hakiminin yaptığı bu tespit kesin nitelikte bir tespit olmayıp ayrıca hukuk mahkemesinde tazminat davası açmaya engel değildir.

Kamunun veya mağdurun uğradığı zararın denetim süresi içinde taksitlerle ödenmesi koşuluyla da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilir.

Bazı suçların özelliği gereği, kamunun veya kişilerin suç nedeniyle uğradığı bir zarar olmayabilir. Bu durumda uğranılan zararın giderilmesi koşulu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi için şart olmaktan çıkar.

“Uğranılan Zarar” kavramı açısından özellik arzeden bazı suçlara örnekler;

Mühür Bozma (Fekki) Suçu: Dükkanı mühürlendiği halde mührü söken kişi, mühür fekki suçunu işlediği halde bu suçta hiç kimsenin suçtan dolayı maddi zararı oluşmaz (Y10CD-K.2014/919).

İmar Kirliliği Suçu: İmar kirliliğine neden olma suçunda ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yaptığı veya yaptırdığı binayı imar planına ve ruhsatına uygun hale getirerek 184/5. maddesindeki özel düzenlemeden yararlanma imkanı bulunan fail hakkında 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi mümkün değildir (YCGK-K.2015/167).

Hakaret suçu: Hakaret suçunda müşteki belgeye dayalı bir zararı olduğunu ispatlayamazsa, manevi zarar “uğranılan zarar” olarak kabul edilemez. Bu nedenle giderilecek zarar olmadığından HAGB kararı verilmelidir. (Y2CD-K.2012/42821).

Tefecilik suçu işleyen (tefecilik yapan) failden faiz, komisyon veya başka adlar karşılığında ödünç para alan kişiler, suçun doğrudan mağduru olmadıklarından, tefecilik suçu yargılamasında CMK 231. maddesinin uygulanmasında bu kişilerin maddi zararları göz önüne alınamaz (Y9CD-K.2020/1246).

3. Mahkemece Sanığın Tekrar Suç İşlemeyeceği Kanaatine Varılması

Mahkeme, sanığın duruşmadaki tutum ve davranışlarını, kişilik özelliklerini göz önüne alarak yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varırsa hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verir. Hemen belirtelim ki, yargıç, sanığın davranışlarını ve kişiliğini sübjektif kriterlere göre değerlendiremez. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre sanığın duruşma tutanaklarına yansıyan olumsuz bir davranışı ve bilinen olumsuz bir kişilik özelliği yoksa, yargıç HAGB kararı vermelidir.

4. Sanığın Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Onay Vermesi

Sanık, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını kabul etmediğini beyan ederse yargıç, HAGB kararı veremez. HAGB kararı verilebilmesi için sanığın kabul beyanı şarttır. Çoğu sanığın “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeli miyim” şeklindeki sorusu ile karşılaşılır. HAGB kararı verilmesini kabul edip etmemeyi somut olaya göre değerlendirmek gerekirse de, davaların büyük bir çoğunluğunda HAGB kararı verilmesini kabul etmek sanığın lehinedir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Denetim Süresi İçinde Yeniden Suç İşlenmesi

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde sanık 5 yıl süreyle denetime tabi tutulur. 18 yaşından küçük çocuklar için denetim süresi 3 yıldır. Sanığın bu denetim süresi içinde kasten bir suç işleyip işlememesine göre iki sonuç ortaya çıkar:

  • Sanık denetim süresi içinde kasten bir suç işlemez ve yargıcın belirlediği diğer yükümlülüklere uygun hareket ederse açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verilir. Dava düştükten sonra yargılanan kişi davadan önceki hukuki durumuna geri döner.

  • Sanık, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işler veya hakimin belirlediği yükümlülüklere aykırı hareket ederse açıklanması geri bırakılan hüküm mahkeme tarafından açıklanır.

Denetim süresi içerisinde yeniden kasıtlı suç işleyen sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hüküm aynen açıklanır. Suç işleyen sanık hakkında daha önce verilen ceza seçenek yaptırımlara çevrilemez, ertelenemez. Hükmün açıklanması, mahkeme tarafından yeniden duruşma açılması suretiyle yapılır. Deneme süresi içerisinde suç işlenmiş olması nedeniyle yeniden duruşma açılmasının amacı, oluşan yeni durum karşısında duruşma açıldığından ve yargılamaya devam olunduğundan sanığın bir şekilde haberdar edilmesini ve bu şekilde savunma hakkının kısıtlanmasını önlemektir. Bununla birlikte, duruşmanın usulüne uygun olarak sanığa bildirilmesine karşın duruşmaya katılmaması halinde, önceki savunması ile yetinilerek, hüküm kurulabilecektir. Ayrıca maddedeki yaptırımların yalnızca adli para cezası veya müsadereyi içermemesi nedeniyle CMK’nın 195. maddesinin uygulanma koşulu da bulunmamaktadır (Y3CD-K.2021/10185).

Denetim süresi içinde suç işlemediği halde hakimin belirlediği denetimli serbestlik yükümlülüklerini yerine getirmeyen sanık hakkındaki hükmün de açıklanmasına karar verilir. Ancak, bu durumda hükmü açıklayan mahkeme sanığın cezasının yarısına kadar olan bir kısmının infaz edilmemesine karar verebilir. Mahkeme, koşulları varsa suç işlemeyen ancak yükümlülüklere aykırı davranan sanık aleyhine hükmedilen hapis cezasını erteleyebilir veya adli para cezası gibi seçenek bir yaptırıma çevirerek yeni bir mahkumiyet hükmü de kurabilir.

Denetim süresi içinde yeniden suç işlenmesi halinde, işlendiği iddia edilen ikinci suçun mahkumiyetle kesinleşmesinden sonra işlenen ilk suç nedeniyle verilen HAGB kararı açıklanabilir. Nitekim, Yargıtay işlendiği iddia edilen ikinci suç kesinleşmediği halde, birinci suç nedeniyle verilen HAGB kararının açıklanmasını hukuka aykırı bulmuştur (YCGK-K.2008/25, Y15CD-K.2012/45113).

Önemle belirtmek gerekir ki; 28.06.2014 tarihine kadar işlenen suçlarda birden fazla kere hükmün açıklanmasının geri bırakılması verilebilir. Bu tarihten sonra işlenen suçlarda birden fazla kere HAGB kararı verilmesi kanuni düzenleme nedeniyle mümkün değildir.

HAGB Kararına Uyulmaması Nedeniyle Dosyanın Açılması ve Hükmün Niteliği

Sanığın HAGB kararına uymaması, yani denetim süresi içinde suç işlemesi veya yükümlülüklere aykırı davranması halinde hükmün aynen açıklanmasına karar verilir. Hakim, özellikle denetim süresi içerisinde suç işlenmesi halinde, içeriğinde değişiklik yapmadan hükmü açıklamalıdır. Hükümdeki hata veya eksiklikler kanun yolu muhakemesi vasıtasıyla giderilmelidir. Örneğin, mağdurun zararı giderildiği halde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlandırılmayan kişiye ilişkin hukuka aykırılık HAGB kararı açıklanırken düzeltilemeyecektir. Açıklanan bu hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurularak hata veya eksiklikler giderilecektir.

Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise, bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır.

Denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi nedeniyle, açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanıp açıklanmayacağı hususunda öğretide; “Burada yanıtlanması gereken sorun, sonradan koşullarının gerçekleşmiş olması nedeniyle mahkemenin hükmü açıklaması gereken durumlarda, önceki hükümde bir değişiklik yapıp yapamayacağı ve bu çerçevede hapis cezasının ertelenmesine ya da seçenek yaptırıma karar verip veremeyeceğidir. Biz, mahkemenin önceki kararında bir değişiklik yapamayacağı ve bu nedenle de bu aşamada erteleme ya da başka bir yaptırıma karar veremeyeceği düşüncesindeyiz.” ; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması hâlinde, mahkeme hükmü açıklar. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar veren hâkim ile hükmü açıklayan hâkimin farklı olması hâlinde, hükmü açıklayan hâkim açıklanmayan hükümde veya hüküm fıkrasında hukuka aykırılık tespit etse dahi hükmü değiştiremez; sadece açıklar. Bu hata ancak kanun yolunda giderilebilir.” şeklinde görüşler bulunmaktadır.

CMK’nın 231/11. maddesine göre; mahkemenin, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere bilerek aykırı davranması hâlinde hükmü aynen açıklamakla yükümlü olduğu, kendisine yüklenen yükümlülükleri elinde olmayan sebeplerle yerine getiremeyen sanığın ise durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verebileceği anlaşılmaktadır. Öte yandan, ilk hükümde uygulama şartlarının oluşmasına rağmen fark edilmeyen veya uygulanması unutulan nitelikli bir hâlin, hükmün açıklandığı sırada uygulanarak sanık hakkında daha ağır bir cezaya hükmolunabileceğinin kabul edilmesi mümkün değildir. Kişilerin işledikleri birtakım suçlardan dolayı adli yönden lekelenmemeleri için bir fırsat ve bu anlamda sanık ile Devlet arasında imzalanmış bir sözleşme anlamına gelen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulandığı hâllerde, sanık denetim süresi içerisinde bir daha kasıtlı bir suç işlememeyi taahhüt ederken, Devlet ise sanığa lekelenmeme hakkı tanımakta ve belirli bir süre içerisinde kasıtlı başka bir suç işlememesi hâlinde cezanın düşürüleceğini taahhüt etmektedir. Sanığın Devlete verdiği sözü tutmayıp denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi durumunda ise, kanun koyucu açıklanması geri bırakılan cezanın aynen açıklanması yaptırımını öngörmüştür. Dolayısıyla açıklanması geri bırakılan hükümde değişiklik yapılmak suretiyle sanığın daha fazla cezalandırılmasına karar verilmesi, bir nevi sözleşmeye aykırılık anlamına geleceği gibi kişilerin Devlete ve adalete olan güvenlerinin de sarsılmasına neden olacağı ortadadır. Diğer yandan, ilk hükümdeki hukuka aykırılıkların ileride sanık tarafından kazanılmış hak konusu olma ihtimali de göz önüne alındığında, mahkeme tarafından uygulanması unutulan veya fark edilmeyen herhangi bir hususun ancak aleyhe başvuru olması hâlinde temyiz veya istinaf yoluyla giderilebileceği, özellikle sanık aleyhine olacak şekilde hükmün düzeltilemeyeceği veya değiştirilemeyeceği kabul edilmelidir (YCGK-K:2019/502).

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararına İtiraz, İstinaf ve Temyiz

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı, kararın duruşmada öğrenilmesinden veya tebliğ edilmesinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilir. Hagb kararına karşı kural olarak istinaf veya temyiz başvurusu yapılamaz.

HAGB kararı, kural olarak itiraz kanun yoluna tabidir. Kararı veren mahkeme hangisi ise o mahkemeye dilekçe verilerek HAGB kararına itiraz edilebilir. Kararı veren mahkeme itirazı önce kendisi değerlendirir ve itiraz üzerine yapacağı inceleme ile kendi verdiği kararı düzeltebilir. Hagb kararı veren mahkeme, kararına yapılan itirazı yerinde görmezse itiraz dilekçesini itirazı incelemeye yetkili mahkemeye gönderir.

HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkemeler şu şekilde belirlenir (CMK md. 268):

1- Asliye Ceza Mahkemesi’nin Hükmettiği HAGB Kararına Yapılan İtirazı İncelemeye Yetkili Mahkeme: HAGB kararı, Asliye Ceza Mahkemesi tarafından verilmişse, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, o adliyedeki Ağır Ceza Mahkemesi‘dir. Aynı adliyede Ağır Ceza Mahkemesi yoksa, Asliye Ceza Mahkemesi’nin yargı çevresinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz edilebilir.

Hemen belirtmek gerkir ki, Çocuk Mahkemeleri ve Fikri Sınai Ceza Mahkemeleri, Asliye Ceza Mahkemesi derecesinde kabul edilir.

Asliye Ceza Mahkemesi’nin HAGB Kararına İtirazı İncelemeye Yetkili Mahkemeler İçin Örnekler: Örnek-1: İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına yapılan itiraz, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılmalıdır. Örnek 2: Büyükçekmece Asliye Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Çünkü, Büyükçekmece Adliyesi’nde Ağır Ceza Mahkemesi yoktur, bu nedenle Büyükçekmece Adliyesi’nin yargı çevresinde bulunduğu Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi, HAGB kararına yapılan itirazı incelemeye yetkilidir.

2- Ağır Ceza Mahkemesi’nin Hükmettiği HAGB Kararına İtiraz: Herhangi bir Ağır Ceza Mahkemesi’nin hükmettiği HAGB kararına itirazı incelemeye yetkili mahkeme, HAGB kararını veren mahkemeyi sıra numarası olarak izleyen Ağır Ceza Mahkemesi’dir.

Ağır Ceza Mahkemesi’nin HAGB Kararına İtirazı İncelemeye Yetkili Mahkemeler İçin Örnekler: Örnek-1: Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına karşı yapılan itiraz, Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından incelenir. HAGB kararı veren Ağır Ceza Mahkemesi o adliyedeki tek Ağır Ceza Mahkemesi ise, HAGB karına itirazı incelemeye yetkili mahkeme o adliyeye en yakın Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Örnek-2: Silivri Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği HAGB kararına karşı itirazı incelemeye yetkili mahkeme Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’dir. Silivri Adliyesinde tek Ağır Ceza Mahkemesi mevcut olduğundan en yakın Ağır Ceza Mahkemesi Bakırköy Adliyesi’ndedir.

Yargıtay kararlarına göre HAGB itiraz dilekçesi incelemek üzere kendisine gönderilen mahkeme, itiraz edilen kararı hem usul hem esas açısından denetimden geçirecektir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz, henüz etkin bir kanun yoluna dönüşmüş değildir. Yapılan itirazlar hakkında dosya üzerinden inceleme yapılarak karar verilmektedir.

HAGB kararına karşı temyiz yolu kapalı olup bu kararlara ancak itiraz edilebilir. Fakat, sanığın temyiz dilekçesi itiraz dilekçesi olarak kabul edilmeli ve itirazı incelemeye yetkili mahkemeye gönderilmelidir (Y15CD-K.2014/16494).

HAGB Kararına İtiraz Halinde Aleyhe Bozma/Değiştirme Yasağı

Aleyhe bozma/değiştirme yasağı, yalnızca sanık lehine temyiz veya istinaf başvurusu yapıldığında, hükmün sanık aleyhine sonuç doğuracak şekilde değiştirilememesidir. Örneğin, şantaj suçu nedeniyle sanık 1 yıl hapis cezasına mahkum edilmiş ve yalnızca sanık lehine istinaf başvurusu yapılmışsa; istinaf mahkemesi, sanığa az ceza verildiği kanaatinde olsa bile aleyhe bozma/değiştirme yasağı nedeniyle hükmü bozamayacaktır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz halinde, aleyhe bozma/değiştirme yasağı ilkesi uygulanmaz. Yani, HAGB kararına karşı sanık lehine itiraz edilmiş olsa bile, karar sanık aleyhine bozulabilir. Yargıtay kararlarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kanun yoluna sanık lehine başvurulduğunda, bozma üzerine verilecek cezanın ilk verilen cezadan daha fazla olabileceğini kabul edilmektedir:

Cezanın aleyhe değiştirilmemesi ilkesinin, ceza muhakemesinin mutlak ve vazgeçilemez değerleri arasında yer alan ve evrensel hukukun benimsediği bir ilke olmayıp istisnai bir nitelik taşıması, CMUK’un 326/son maddesinin yanı sıra CMK’nın 307/5. maddelerinde temyiz, CMK’nın 283. maddesinde istinaf, 323/2. maddesinde yargılamanın yenilenmesi ve 309/4. maddesinin (b) bendinde ise kanun yararına bozma yolları yönünden söz konusu ilkenin ne şekilde uygulanacağı ayrıca ve açıkça düzenlendiği hâlde itiraz yoluna ilişkin CMK’nın 267 ila 271. maddeleri arasında böyle bir düzenlemeye yer verilmemesinin kanun koyucunun bilinçli bir tercihi olması, öte yandan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar, CMK’nın 223. maddesinde sayılan hükümlerden olmadığından, ortada davanın esasını çözen bir karar bulunmadığı için kararlarda lehe ve aleyhe sonuçtan söz edilememesi, aynı Kanun’un 231/5. maddesinde belirtildiği üzere hukuken sonuç doğurmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında sanık hakkında hükmedilen bir cezadan bahsedilemeyeceğinden cezanın aleyhe değiştirilmesi ilkesinin uygulanma olanağının bulunmaması, kaldı ki açıklanması geri bırakılan hükme ilişkin sadece sanık veya sanık lehine Cumhuriyet savcısı tarafından itiraz edilip itirazın reddiyle kararın kesinleşmesinden sonra CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca hükmün açıklanması durumunda bu hükme dair sanık aleyhine istinaf (veya temyiz) yoluna başvuruda bulunulması hâlinde de cezayı aleyhe değiştirme yasağının uygulanmasının söz konusu olmaması, ceza muhakemesi hukukunda kıyas yapılması mümkün olmakla birlikte istisnai normların kıyas yoluyla genişletilememesi karşısında; cezayı aleyhe değiştirme yasağı kuralının itiraz yolunda uygulanma olanağının bulunmadığının kabulü gerekmektedir (Ceza Genel Kurulu 2019/148 E. , 2023/361 K.).

Yargıtay aleyhe bozma yasağı ilkesinin sadece temyiz (CMK md.307/4) ve istinaf (CMK md.283) kanun yolları için açıkça düzenlendiğini, hagb kararına itiraz halinde ilkenin uygulanabileceğine dair açık bir yasal hüküm olmadığından ilkenin itiraz kanun yolunda uygulanamayacağına ilişkin görüşü uygulamada kabul görmüş durumdadır.

HAGB Kararı Aleyhine Kanun Yararına Bozma Başvurusu

Kanun yararına bozma, istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen mahkeme kararları aleyhine gidilebilen bir kanun yoludur. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, itiraz edilmeyerek veya itiraz edildiğinde itirazı incelemeye yetkili merciinin red kararı ile kesinleşir. Kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı “kanun yararına bozma” yoluna başvurulabilir. Ancak, hagb kararı aleyhine yasa yararına bozma kanun yoluna gidildiğinde, kanun yararına bozma konusu edilen kararın içeriği (esası) denetlenemez. Kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay tarafından yapılacak inceleme, Hagb kararının biçimsel şartlarının oluşup oluşmadığının denetlenmesinden ibaret olacaktır. Yargıtay, kanun yararına bozma başvurusu üzerine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında aşağıdaki noktaların kararda hukuka uygun tatbik edilip edilmediğini denetleyecektir:

  • Hükmedilen ceza miktarının hagb uygulaması için uygun olup olmadığı,
  • Sanığın daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin olup olmadığı,
  • Zararın giderilip giderilmediği,
  • Suçun hagb uygulanamayacak istisnai bir suç olup olmadığı,
  • Denetim süresinin doğru tayin edilip edilmediği
  • Hakimin kararda hagb koşullarını değerlendirip değerlendirmediği.

Yargıtay kanun yararına bozma başvurusu üzerine yukarıdaki noktalarda hukuka aykırılık tespit ederse, hukuka aykırılık yeni bir yargılamayı gerektirdiği takdirde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verir. Yargılama yapılmasını gerektirmeyen hallerde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince veya Ceza Genel Kurulunca doğrudan karar verilerek giderilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması ve Tutuklama Nedeniyle Tazminat

Kural olarak, haksız bir şekilde uygulanan arama, elkoyma, yakalama, gözaltı ve tutuklama gibi koruma tedbirlerinin mağduru, devletten uygulanan koruma tedbirleri nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edebilir (CMK md.141). Hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde; 5 yıllık deneme süresini iyi halli geçirip hakkındaki davanın düşmesine karar verilen sanıklar, haksız tutuklama vb. gibi kişi özgürlüğünü sınırlayan koruma tedbirleri nedeniyle maddi ve manevi tazminat talep edebilirler. Ancak, bu kişilerin tazminat talep edebilecekleri süre; HAGB kararı ile hükmedilen hapis veya adli para cezası infaz edilmiş olsaydı, infaz kanunu gereği cezaevinde geçirilecek süreyi aşan kısma denk gelen tutukluluk süresidir (Yargıtay 12. CD - Karar: 2016/5571, Karar: 2014/16397).

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi halinde, ancak deneme süresi sonunda davanın düşmesine karar verilmesi durumunda fazladan tutuklu kalınan süreler için tazminat talebi değerlendirilebilir (Y12CD -K.2016/5571). Örneğin, 1 yıl 8 ay hapis cezası verilen davada 6 ay tutuklu kalan sanık hakkında hagb kararı verilmiş olsun. Bu sanık hakkında 5 yıllık deneme süresini iyi halli geçirmesi nedeniyle davanın düşmesine karar verilse bile, hakkında hükmedilen ceza infaz edilmiş olsaydı tutuklu kaldığı süre olan 6 aydan daha fazla bir süre cezaevinde kalacağından tutukluluk nedeniyle tazminat isteyemez.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Memurluğa Etkisi Nedir?

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yargılanan kişiye verilen ikinci bir şanstır. HAGB kararı, kişinin mevcut hukuki statüsünde olumsuz bir değişiklik olmaması için düzenlenmiş bir kurumdur. Hakkında HAGB kararı verilen kişinin devlet memurluğu, milletvekilliği, avukatlık veya başkaca bir kamu hizmeti ifa etmesinin önünde hiçbir yasal engel yoktur. Hakkında HAGB kararı verilen kişinin mahkumiyete esas cezası ne olursa olsun memuriyetten veya başkaca bir kamu görevinden atılması mümkün değildir.

Ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilse bile, cinsel suçlar açısından 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125/E maddesi uygulanarak memuriyetten çıkarma kararı verilebilmektedir.

Davacı hakkında her ne kadar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş ise de çocuğun basit cinsel istismarı suçunu işlediğinin ceza mahkemesi kararı ile ortaya konulduğu anlaşıldığından, 657 sayılı Kanun’un 98/b maddesi uyarınca görevine son verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır (Danıştay 12.Daire-K.2021/560).

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması mı Cezanın Ertelenmesi Kararı mı Sanık Lehinedir?

Hapis Cezasının Ertelenmesi kararında mahkemenin verdiği karar, hukuk sisteminde derhal sonuç doğurmaya başlar. Ceza erteleme kararı bir cezanın infazı şeklidir. Halbuki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında ortada hukuki sonuç meydana getirecek bir mahkeme kararı mevcut değildir. Bu nedenle hapis cezasının ertelenmesi halinde sanığın cezası infaz edildiğinden infaz aşamasında birtakım kısıtlamalarla karşılaşacaktır, hatta bazı haklarını kullanmayacaktır. Örneğin, yargılama neticesinde hükmedilen 2 yıl hapis cezası ertelenen sanık deneme süresi içinde milletvekili veya devlet memuru olamaz. Ama HAGB kararı verilmişse milletvekilliği veya devlet memurluğu önünde hiçbir engel yoktur.

Her iki kavramı karşılaştırmak için bir ceza avukatı ile görüşünüz veya hapis cezasının ertelenmesi hakkında yazdığımız yazıyı inceleyiniz.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Adli Sicil Kaydına İşler mi? (Sabıka Kaydına İşlenir mi?)

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, Adli Sicil Kaydı (Sabıka Kaydı) kayıtlarında görünmez. HAGB kararları, adli sicil kaydında bu hükümlere özgü bir sisteme kaydedilir. Bu nedenle e-devlet üzerinden alınan sabıka kaydında veya adliyeden alınan adli sicil kaydında HAGB kararı gözükmez. Bu kayıtlar, hakim veya savcı tarafından bir soruşturma veya kovuşturma ile bağlantılı olarak CMK 231. maddede belirtilen yukarıda açıkladığımız hususların tespiti amacıyla kullanılabilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kapsamında Hükmedilen Denetimli Serbestlik Tedbirleri

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı (HAGB kararı) verilmesi üzerine sanığa denetim süresi içinde hiçbir yükümlülük yüklenmemesi mümkün olduğu gibi denetimli serbestlik kapsamında bazı yükümlülüklere tabi tutulması da mümkündür. Sanığa denetim süresinde bir yükümlülük yüklenip yüklenmeyeceği tamamen mahkemenin takdirindedir. Uygulamada, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının büyük bir kısmında sanığa denetim süresi boyunca hiçbir yükümlülük yüklenmemekte, denetim süresinin iyi halli olarak suç işlenmeden geçirilmesi yeterli görülmektedir.

HAGB kararında, mahkeme, takdiren sanığa bir yükümlülük yüklenmesine ve sanığın aşağıdaki yükümlülüklerden birini yerine getirmesine karar verebilir (CMK m.231/8):

1. Eğitim programına devam etme: Eğitim programına devam etme; mahkemelerce kişisel, sosyal ve eğitim durumu dikkate alınarak, meslek veya sanat sahibi olmayan sanığın bir meslek veya sanat edinmesini sağlamak amacıyla mahkemenin belirleyeceği süreyle, bir eğitim programına devam etmesini zorunlu kılan yükümlülüktür. Eğitim programına devam etme yükümlülüğünün infazında; sanığın yaşı, eğitim ve sağlık durumu, bilgi ve becerileri ile kurumların yürüttükleri eğitim programları dikkate alınır.

2. Gözetim altında ücret karşılığında çalıştırılma: Gözetim altında ücret karşılığında çalıştırılma yükümlülüğü; bir meslek veya sanat sahibi sanığın, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasıdır. Günlük çalışma süresi, sanığın çalıştığı kurumun bu konuda tabi olduğu mevzuata göre belirlenir. Sanığın mevcut işi, eğitime devam durumu gibi hususlar dikkate alınarak kişinin çalıştırılacağı kurumla iş birliği içerisinde farklı çalışma rejimleri de uygulanabilir. Her halükârda sanık günde en az iki, en fazla sekiz saat çalıştırılır.

3. Belli yerlere gitmekten yasaklama veya belli yerlere devam etme: Belirli yerlere gitmekten yasaklama veya belirli yerlere devam yükümlülüğü; mahkemece belirlenen süreyle sanığın kişisel, sosyal ve eğitim durumu ile suç işlemesindeki nedenler göz önüne alınarak iyileştirilmesini ve suçun tekrarını önlemeyi esas alan bir yükümlülüktür. Gidilmesi yasaklanan belli yerler; sanığın suç işlemesinde, suça yönelmesinde, zararlı alışkanlıklar edinmesinde, bağımlılık yapan maddeler kullanmasında çevresel, psikolojik, sosyal, ekonomik etkisi bulunan veya sanığın yeniden suç işlemesini tetikleyecek yerleri, devam edilmesi gereken belli yerler ise; sanığın kişisel, psikolojik, sosyal gelişimi ile eğitimine katkı sağlayacak ve diğer ihtiyaçlarına uygun nitelikteki yerleri ifade eder.

4. Mahkeme tarafından takdir edilen diğer yükümlülükler: Mahkeme, yukarıda belirlenen yükümlülükler dışında takdir edeceği başka bir yükümlülüğü sanığın yerine getirmesine karar verebilir. Mahkeme suçun konusu olayın özelliğine göre telafi edici veya ıslah edici bir yükümlülüğü takdir ederek sanığa yükleyebilir.

Hükümlünün denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yukarıda belirlediği yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme açıklanması geri bırakılan hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir (CMK m.231/11).

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Yargıtay Kararları


Kasten Yaralama Suçunda Zarar ve Hagb

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.03.2012 gün 842-100;10.04.2012 gün 479-145 ve 08.05.2012 gün 449-186 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; sanığın mağdura yönelik eylemi neticesinde basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanmasına neden olduğu; bununla ilgili katılan tarafından sarfedilen en azından hastaneye gidiş geliş masraflarının ödenmesi yönünde herhangi bir girişimde bulunulmadığı gibi şikayetçilerin şikayetinin devam edip sanıklar tarafından zararlarının giderildiğine dair dosya kapsamında bilgi ve belge bulunmadığı, bu nedenle sanıklar hakkında 5271 sayılı CMK’nin 231. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından olduğu kabul edilen suçun işlenmesiyle mağdurun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi şartının yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2018/10131).

HAGB Denetim Süresi İçinde İşlenen İkinci Suçun Özellikleri

Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. İkinci suçun doğrudan ya da olası kastla işlenmesinin bir önemi yoktur. İkinci suçun şikâyete bağlı veya resen soruşturulan bir suç olması da sonuca etkili değildir. Yine ikinci suçtan mahkûmiyetin adli para cezası ya da hapis cezası olması yanında TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırımlara çevrilmiş olmasının da önemi olmadığı gibi kesin nitelikte olmasının da bir önemi yoktur. Kanun koyucu ikinci suçun kasıtlı bir suç olmasını yeterli görmüş, ikinci suçtan verilecek mahkûmiyet hükmünün niteliği konusunda bir sınırlama getirmemiştir. İkinci suçun taksirle işlenmesi durumunda ise bilinçli taksir de olsa hüküm açıklanamayacaktır (Ceza Genel Kurulu-K.2019/647).

Hakim Sanığa HAGB’den Yararlanmak İsteyip İstemediğini Sormalıdır

5271 sayılı CMK’nin 231/5. maddesi uyarınca 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması; mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması; sanığın kabul etmesi ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada sanığa yüklenen “resmi belgede sahtecilik” suçu nedeniyle meydana gelen somut bir zarar bulunmadığı ve kanaat oluşması nedeniyle cezasının ertelendiği de dikkate alınarak; sabıkası bulunmayan sanığın hukuksal durumunun belirtilen yasal ölçütlere göre değerlendirilerek hakkında verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğinin sorulması gerektiği gözetilmeden, ‘‘talep etmediğinden’’ şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 11.Ceza Dairesi - Karar : 2018/7970).

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Hukuk Mahkemesini Bağlamaz

Ceza mahkemesinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile sonuçlanan kararı, kesinleşmiş bir mahkumiyet niteliğinde olmadığı gibi, TBK’nun 74. maddesi anlamında hukuk hakimi yönünden bağlayıcılığı yoktur.

Ceza dosyasının incelenmesinde, ceza mahkemesince hangi ifadelerin hakaret suçunu oluşturduğu, davalının leh ve aleyhine tanık beyanlarının hangisine üstünlük tanındığı, hangi tanık beyanına neden itibar edildiği de tartışılmadan, genel ifadelerle davalının cezalandırılmasına karar verilmiştir. Olayın akabinde sıcağı sıcağına Savcılık soruşturmasında alınan ilk tanık ifadeleri ve yargılama sırasında dinlenen tanık ifadelerinin birlikte değerlendirilmesinde, davalının davacıya yönelik hakaret mahiyetinde söz ve davranışının varlığının sübut bulmadığı anlaşılmaktadır. Yukarıda anılan kanun hükmü gereği, açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmünün, hukuk hakimi yönünden bağlayıcılığı da yoktur.

Şu halde, mahkemece yukarda açıklanan olgular gözetilerek davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi ile davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması doğru olmamış ve kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi - K. 2017/4714).

Zararın Giderilmesi Talebinin Müşteki/mağdur Tarafından Kabul Edilmemesi

Sanık, mağdurun zararını gidermek istemiş, ancak mağdur zararın karşılığı olan parayı almayı kabul etmemiştir. Mahkemenin sanığa ödeme yeri göstermesi gerekir. Sanığın zararı ödemesi halinde ceza indirimi uygulanmalıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - 2014/20956 karar).

Ödeme Yapılabilmesi İçin Suç Nedeniyle Oluşan Zararın Tespit Edilmesi

Suç nedeniyle oluşan zarar tam olarak bilinmiyorsa, hakim zararı yaklaşık olarak belirleyip sanığın belirlenen zarar miktarını ödeyip ödememesine göre, sanığın HAGB kararı verilmesi talebi hakkında karar vermelidir. Bazen zararın tespiti, hakimin genel bilgisini aşan teknik inceleme gerektirebilir. Bu durumda hakim, yaklaşık zararın tespit edilmesi için bilirkişi incelemesi yaptırmalı, sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verip vermeyeceğini kararlaştırmalıdır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Esas No: 2008/11-250, Karar No: 2009/13; Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Esas No:2009/2119, Karar No: 2009/17270).

Ceza Muhakamesi Kanunu (CMK) 231/6-c maddesi gereği giderilmesi gereken zarar basit bir yöntemle tespit edilmesi mümkün olan zarardır. Mevcut olayda vergi inceleme raporu ve benzeri delillerle ortaya çıkan kamunun uğradığı zararı ödeyip ödemeyecekleri sanıklardan sorulmalı, ödedikleri takdirde HAGB kararı verilmelidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - 2014/10013 karar).

Silinme Koşulları Oluşmuş Sabıka Kaydı HAGB Kararı Verilmesine Engel Değildir

Sanığın önceki mahkumiyetine esas sabıka kaydının (adli sicil kaydının) adli sicil kaydından silinmesi koşulları oluşmuşsa, artık sanığın sabıkası olduğu gerekçesiyle, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmemesi hukuka aykırıdır. Önceki mahkumiyete esas adli sicil kaydının silinmesi koşulları oluşmuşsa, sabıka kaydında mahkumiyet bilgilerinin yer almasının önemi yoktur, sanık hakkında HAGB kararı verilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Esas No: 2011/3-479, Karar No: 2012/145).

Denetim Süresinde Yükümlülüklere Uymama veya Yeni Suç işlenmesi Halinde Hükmün Açıklanması

Denetim süresi içerisinde yeni bir suç işlenmesi halinde açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanır. Yeni bir suç işlenmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılarak hükmün açıklanmasına karar verildiğinde, bu yeni verilen hükümde ceza seçenek yaptırımlara çevrilemez ve ertelenemez. Cezanın ertelenmesi veya seçenek yaptırımlara çevrilmesi ihtimali, sadece sanığın denetim süresi içinde suç işlememesi ancak belirlenen yükümlülüklere aykırı davranması halinde mümkündür (Yargıtay 7. Ceza Dairesi - 2015/1330 / Yargıtay 2. Ceza Dairesi -2014/25119 karar).

Somut olayda hükümlü denetim süresi içerisinde yükümlülüklere aykırı davrandığından hükmün açıklanmasına karar verilmiştir. Açıklanması geri bırakılan hüküm açıklanırken hüküm fıkrası değiştirilemez. Ancak, hüküm açıklandıktan sonra yükümlülüklere uymayan sanık hakkında hakim cezanın yarısına kadar olan kısmının infaz edilmemesine veya cezanın ertelenmesine veya adli para cezasına çevrilmesine karar verebilir (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - 2014/27800 kararı).

CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca, sanık tarafından denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde, duruşma açılıp, sanığın duruşmaya gelmediği takdirde yokluğunda duruşmaya devam edilerek hükmün açıklanacağına ilişkin meşruhatlı davetiye ile duruşmadan haberdar edilerek savunması alındıktan sonra, hükmün açıklanmasına karar verilmesi gerektiği, sanığa gönderilen davetiyede bu meşruhat bulunmamasına rağmen bu husus gözetilmeyerek duruşmaya devamla, sanığın savunması ve delilleri sorulmaksızın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılarak mahkumiyet hükümleri kurulmak suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2022/8969 E. , 2022/22516 K.).

Kasten Yaralama Suçunda Zararın Giderilmesi

Suçun niteliği ve korunan hukuki yarar bakımından kasten yaralama suçu objektif olarak zarar meydana getirmeye elverişlidir. Kasten yaralama suçu nedeniyle mağdurun vücut bütünlüğünde, sağlığında ve algılama yeteneğinde bozulma meydana geldiğinden, ortaya çıkan bu bozulmanın giderilebilmesi için tedavi uygulanması gerekmektedir. Başka bir ifade ile kasten yaralama suçu hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünden maddi zarar oluşturmaya elverişli bir suçtur. Sanık tarafından bu zarar karşılanmadan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif şartlarından olan, mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi şartının yerine getirildiğinden bahsetmek mümkün değildir.

Kasten yaralama suçunda maddi zararın belirlenmesinde ise, mağdurun vücut bütünlüğünde, sağlığında ve algılama yeteneğinde oluşan bozulmanın giderilebilmesi için yapılan giderler esas alınmalıdır. Tedavi amacıyla yapılan her türlü harcama maddi zarar kapsamında değerlendirilmelidir. Buna göre zarar miktarının hesaplanmasında, tedavi giderleri ve sağlık merkezine gitmek amacıyla yapılan ulaşım harcamaları gibi giderler esas alınmalıdır. Bununla birlikte dolaylı zararlar, maddi zarar kapsamına dahil edilmemelidir.

Kasten yaralama eylemi sonucu mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif şekilde yaralanması durumda ise; somut olayda maddi zararın bulunup bulunmadığı araştırılarak, sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif kriterlerinden olan zarar konusu ele alınmalıdır. Yargılama konusu somut olayın özellikleri değerlendirilmeden, ilkesel olarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde kasten yaralama suçlarında maddi zararın oluşmadığını kabul etmek isabetli bir yaklaşım değildir (Yargıtay CGK - 2015/163 esas).

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Şartlarının Oluşması ve Hakimin Takdiri

Sanık yararına 62. madde gereği 1/6 indirim yapılırken ve TCK 51. madde gereği erteleme kararı verilirken sanık hakkında mahkemenin olumlu düşünceleri esas alınmış, aynı kararda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmemesinin gerekçesi olarak sanığın olumsuz davranışları gösterilmiştir. Mahkeme, sanık hakkında HAGB kararı verilmemesine yol açan olumsuz davranışın ne olduğunu açık açık göstermelidir (Yargıtay 11. Ceza Dairesi - 2014/15637 karar).

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı Verilmesi İçin Zorunlu Haller

Tehdit ve hakaret suçunun somut olarak meydana getirdiği maddi bir zarar somut olayda mevcut değildir. Bu nedenle sanıktan zararın giderilmesini istemek mümkün değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmelidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - 2014/8473).

Uyuşturucu madde kullanma suçu nedeniyle sanık hakkında daha önce denetimli serbestlik ve tedavi tedbiri uygulanmamışsa, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi zorunludur (Yargıtay 10 Ceza Dairesi - 2014/5249 karar).

Kesin Nitelikte Önceki Adli Para Cezası HAGB Kararı Verilmesine Engel Değildir

Sanığın eski mahkumiyetinin kesin nitelikte para cezasından ibaret olduğu ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceği nazara alındığında, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı biçimde yetersiz gerekçeyle sabıkalı olduğundan bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar: 2012/22942).

HAGB Kararından Sonra Suç İşlenmesi ve Dava Zamanaşımı

Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu’nun 01.03.2016 tarih 2015/3-599 esas, 2016/99 karar sayılı ilamında da; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin davalarda dava zaman aşımı süresinin ne zaman duracağı ve ne zaman işlemeye başlayacağını tartışmıştır. Anılan kararda; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zaman aşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde denetim süresi sonunda, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise yeni suçun işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zaman aşımı süresi yeniden işlemeye başlar” hükmüne yer verilmiştir. Olayımızda, sanık Umut’un eylemine uyan kasten yaralama suçunun TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıllık dava zaman aşımına tabi olduğu, aynı maddenin 2. fıkrasına göre de 12-15 yaş grubunda olan sanık hakkındaki dava zamanaşımının bu sürenin yarısı olan (4) yıllık süreye karşılık geldiği, Aynı Kanunun 67/4. maddesi uyarınca da dava zaman aşımını kesen sebeplerin varlığı halinde bu sürenin (6) yıla kadar uzayacağı, bu duruma göre; suçun işlendiği 12.01.2009 tarihinde başlayan dava zaman aşımı süresinin 12.01.2015 tarihinde dolduğu, ancak Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu’nun anılan kararı nazara alındığında, sanık hakkında verilen ‘hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına’ ilişkin kararın kesinleştiği 08.06.2009 tarihi ile 2. suçu işlediği 15.01.2010 tarihleri arasında dava zaman aşımı süresinin 7 ay 13 gün süreyle durduğunun kabulü gerektiği, bu sürenin olağanüstü zaman aşımı süresine eklenmesi halinde sanık hakkında açılmış bulunan kamu davasının 25.08.2015 tarihinde, zamanaşımına uğradığı anlaşılmıştır (Yargıtay 6.Ceza Dairesi - Karar: 2016/5922).

5271 sayılı CMK’nun 231 inci maddesinin 8 inci fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde sanığın beş yıl süreyle denetime tabi tutulacağı, bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilebileceği, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı; 10. fıkrasında, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranması halinde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesi kararı verileceği; 11 inci fıkrasında ise denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı öngörülmüş, denetim süresinin hangi tarihleri kapsadığı, dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı hususlarında açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir. CMK’nun 231/12 nci maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. İtiraz durumunda merci tarafından itirazın kabul edilerek kararın kaldırılması her zaman mümkündür. Bu nedenle denetim süresinin başlayabilmesi ve denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesinin istenebilmesi için kararın kesinleşmiş olması gerekir. İtiraz sürecinde dava zamanaşımının durması gerektiğine ilişkin bir hüküm de bulunmadığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımının, kararın itiraz edilmeksizin yahut itirazın reddine karar verilerek kesinleştiği yani uygulanma kabiliyeti kazanıp denetim süresinin başladığı tarihten itibaren durmaya başlayacağı kabul edilmelidir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesiyle kovuşturma geçici olarak durmakta olup ancak denetim süresinin sonunda yahut denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ortadan kaldırılarak hüküm kurulabilmektedir. Durma nedeni ortadan kalktığında zamanaşımı süresinin tekrar işlemeye başlayacağı gözetildiğinde, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbiri olarak öngörülen yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde denetim süresi sonunda, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde ise yeni suçun işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır. Ceza Genel Kurulunun 01.03.2016 gün ve 599-99 sayılı kararında açıklandığı üzere, denetim süresi içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar dava zamanaşımının duracağına ilişkin açık bir kanun hükmü bulunmamaktadır. İhbar olunan suçun kesinleşmesi şartının yorum yoluyla dava zamanaşımını durduran izin, karar yahut bekletici sorun olarak mütalaa edilmesi de mümkün değildir. Kanun koyucu hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde özel bir durma nedeni ihdas etmiş ve dava zamanaşımının sadece denetim süresi içinde duracağını kabul etmiştir. Bu nedenle denetim süresi içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar geçen sürede hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu suçun dava zamanaşımının işlemeye devam ettiği kabul edilmelidir. Bu yorum kanun koyucunun amacına daha uygun olacağı gibi yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle oluşacak “hukuki güvenlik” ilkesini zedeleyici sonuçların bertaraf edilmesi bakımından da en uygun çözüm yolu olacaktır. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde yeni suç işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte yeniden işlemeye başlayacaktır. Anayasanın 38/4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2 nci maddelerinde düzenlenmiş bulunan “masumiyet karinesi” gereğince suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar herkesin masum sayılacağı cihetle, hükmün açıklanabilmesi için denetim süresi içinde işlendiği ihbar olunan kasıtlı suçla ilgili mahkumiyet kararının kesinleşmiş olması gözetilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu – Karar No:2017/124).

Sanığa yüklenen ve 5237 sayılı TCK’nin 7/2. maddesi uyarınca uygulanması gereken aynı Kanunun 86/1 ve 87/3. maddelerine uyan vücutta kemik kırığına neden olacak biçimde kasten yaralama suçu için, 5237 sayılı TCK’nin 66/1.e ve 67/2-3-4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık uzamış zamanaşımının, kasten yaralama suçunun işlendiği 23.07.2005 gününden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği ve zamanaşımının durduğu 09.09.2015 günü ile hükmün açıklanmasına neden olan suçun işlendiği ve zamanaşımının tekrar işlemeye başladığı 27.10.2016 günü ile dava dosyası inceleme için henüz dairemize gönderilmeden 11.09.2018 tarihine kadar geçen toplam sürede dolmuş olduğu gözetilerek; Sanık müdafînin istinaf itirazları bu itibarla yerinde görülmekle; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 280/1-a. maddesi aracılığıyla aynı Kanunun 303. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, istinaf yoluna başvurulan mahkûmiyet hükmünün KALDIRILMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun, 7035 sayılı Kanunun 15. maddesiyle değiştirilen 280/1-a maddesi aracılığıyla aynı Kanunun 303. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, sanık Süleyman Yıldırım hakkında, katılan Ahmet Turan Motor’u vücudunda kemik kırığına neden olacak biçimde kasten yaralama suçundan açılan kamu davasının,5237 sayılı TCK’nin 7/2. maddesi uyarınca uygulanması gereken aynı Kanunun 86/1 ve 87/3. maddelerinde öngörülen cezanın üst sınırına göre, anılan Kanunun 67/2-3-4. maddesinde öngörülen 12 yıllık uzamış zamanaşımının dolmuş olması nedeniyle 5237 sayılı TCK’nin 66/1 ve CMK’nin 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE karar verilmiştir (İstanbul BAM 10. Ceza Dairesi - Karar No:2018/2607).

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararı ve Zarar Kavramı

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken, 5271 Sayılı CMK’nın 231. maddesinde sayılan nesnel ve öznel koşulların değerlendirilip buna dair gerekçelerin gösterilmesi gerektiği, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmadığı, bu sebeple hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi için aranan 5271 Sayılı CMK’nın 231/6-a. maddesinde gösterilen, “kasıtlı suçtan mahkum olmama” nesnel koşulunun bulunduğu, aynı Kanun’un 231/6-c. maddesinde gösterilen ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair nesnel koşullardan bir diğeri olan suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesinde esas alınacak zararın, kanaat verici basit bir araştırmayla belirlenecek maddi zararlar olduğu, ancak herhangi bir zararın doğmadığı veya zarar doğurmaya elverişli bulunmayan suçlar yönünden bu koşulun aranmayacağı, mühür bozma suçunun da zarar doğurmaya elverişli suçlardan olmadığı gözetilerek, 5271 Sayılı CMK’nın 231/6. maddesinin ( b ) bendinde belirtilen, “kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması” öznel koşulunun oluşup oluşmadığı değerlendirilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, “kurumun zararının giderilmediği” biçimindeki yeterli olmayan gerekçeye dayanılarak sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar: 2016/11729).

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararında Yargıcın Takdir Hakkı

5271 sayılı kanunun 231 /5. maddesi uyarınca 2 yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına dair mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada, duruşmada gözlemlenen olumlu hal ve hareketi gerekçe gösterilerek sanık hakkında takdiri indirim maddesi uygulandığı, adli sicil kaydına göre kasıtlı bir suçtan sabıkasının bulunmadığı ve yüklenen mühür bozma suçundan kaynaklanan somut bir zararın da bulunmadığı, gözetilerek, sanığın hukuksal durumunun belirtilen yasal ölçütlere göre değerlendirilmesi yerine “sanığın şahsi halleri ve adli sicil kaydı göz önüne alınarak” denilmek suretiyle yasal olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 21. Ceza Dairesi - Karar: 2016/7553).

Silinme Koşulları Oluşmuş Adli Sicil Kayıtları HAGB Kararına Engel Değildir

Sanığın dosya içerisindeki adli sicil kaydında suç tarihinden önceki mahkumiyet hükümlerinin silinme koşullarının oluştuğu, güncel adli sicil kaydında bu mahkumiyet hükümlerinin bulunmadığı, sanığın katılanın zararını da giderdiğinin anlaşılması karşısında, 5271 Sayılı CMK’nin 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının subjektif şartının oluşup oluşmadığı tartışılarak, sanık hakkında 231. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde değerlendirilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi -Karar: 2016/14120).

HAGB ve Cezanın Ertelenmesi Kararlarının Uygulama Önceliği

Suça sürüklenen çocuk açısından yapılan incelemede, her üç müştekiye yönelik hırsızlık suçu açısından giderilmesi gerekli somut (maddi) bir zarar bulunmadığı, suça sürüklenen çocuğun kayden sabıkasız olduğu, CMK’nın 231 maddesinin 6. fıkrasının (b) bendinde yer alan ölçütün değerlendirilerek, “duruşmadaki tutum ve davranışları” lehine görülerek 5237 Sayılı TCK’nın 62. maddesiyle cezadan indirim yapıldığı, suça sürüklenen çocuğun tekrar suç işlemeyeceği yolunda kanaate ulaşılarak tayin edilen cezanın ertelendiği, erteleme müessesesinden daha lehe olduğunda kuşku bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının oluştuğu gözetilmeden ve bu husus tartışılmadan “suça sürüklenen çocuk’un adli sicil kaydında görünen birden fazla HAGB niteliğindeki kayıtların suça sürüklenen çocuğun’un kurumun getiriliş amacına aykırı hareket ettiği mahkememizce değerlendirilerek CMK’nın 231 vd. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar: 2017/580).

Hükmün Açıklanması ve Adli Para Cezası Gibi Seçenek Yaptırımlara Çevrilmesi Şartları

Sanığın trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tespit edilen eyleminden dolayı TCK’nın 179/3,, 62. maddeleri gereğince 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş ise de, CMK’nın 231. maddesinin 11. fıkras 11. fıkrasında, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine dair yükümlülüklere aykırı davranılması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı belirtilmiş olup, bu iki halin gerçekleştiğinin saptanması durumunda, mahkemece yapılacak işlem, önceden verilen ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına konu olması sebebiyle hukuki varlık kazanmayan hükmün açıklanmasından ibarettir. Bu iki şarttan birine aykırılık sebebiyle hükmün açıklanması halinde mahkemece, uygulanmasında yasal zorunluluk bulunduğu halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi sebebiyle uygulanamayan yasal hükümler hariç olmak üzere önceki hükümde bir değişiklik yapılamayacağı, TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca, daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş bulunan onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş sanıkların kısa süreli, diğer sanıkların ise otuz gün ve daha az süreli hapis cezalarının aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı yaptırımlara çevrilmesi zorunlu olup, suç tarihinde sabıkasız olan sanık hakkında açıklanması geri bırakılmış olan hükümde belirlenen 25 gün hapis cezasının, aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2017/2947).

Uyuşturucu Kullanma Suçunda HAGB Zorunluluğu Halleri

Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değişik TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”, karar verilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir (Yargıtay 10.Ceza Dairesi - Karar: 2018/138).

HAGB Kararının 28.06.2014 Tarihinden Önce Kesinleşmesi veya Denetim Süresinin İyi Halli Bitirilmesi

CMK’nın 231. maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” cümlesi eklenmiştir. Bu düzenleme nedeniyle adli sicil kaydında daha önce verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bulunan sanık açısından bu karara bağlı denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suç nedeniyle yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin karma yapısı nazara alındığında yapılan bu değişikliğin sanık aleyhine olduğunda ve bu nedenle incelemeye konu suçların bu tarihten sonra işlenmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Peki adli sicilde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kayıtlar yönünden nasıl bir yol izlenmelidir. İkinci suç tarihi yasal değişikliğin yapıldığı 28/06/2014 ve sonrasında olsa bile, adli sicilde bu tarihten önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kayıt varsa, bu kayıt ikinci suç yönünden engel teşkil edecek midir? Engel teşkil edecekse bunun sınırı nedir? Kanun koyucunun bu düzenlemesinden sanığı sorumlu tutabilmek için “kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” ilkesi de nazara alındığında sanık, hem yasal değişikliği hem de adli sicilde yer alan kaydın bu tarihten sonra kesinleştiğini bilmelidir. Adli sicildeki kayıt bu düzenlemeden önce kesinleşmişse sanık yönünden ikinci suç için yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyecektir. Sonuç olarak CMK’nın 231. maddesinin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle eklenen “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” şeklindeki düzenleme, incelemeye konu suç tarihinin ve adli sicilde yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kaydın kesinleşmesinin 28/06/2014 ve sonrası olması halinde uygulanabilecektir. Bu açıklamalar ışığında; sanığın adli sicil kaydında yer alıp kasten yaralama suçlarından kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin Bolvadin Sulh Ceza Mahkemesinin 28/04/2011 tarihli ve 2010/162 esas, 2011/244 sayılı kararlarının, 28/06/2014’ten önce 15/06/2011’de kesinleşmesi, ayrıca bu kararların kesinleşmesinin üzerinden 5 yıllık denetim süresinin de geçmesi karşısında; incelemeye konu hükümler yönünden, yeniden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine engel teşkil etmeyeceği gözetilmedir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar No:2019/5997).

Sanığın sabıkasında görülen ilamın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olması, CMK’nın 231/8. maddesine 6545 sayılı Yasanın 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” cümlesi eklenmiş ise de, Adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ilamın 6545 sayılı Yasanın 72. maddesinin yürürlük tarihinden önce kesinleşmesi ve engel oluşturmaması karşısında, sanık hakkında CMK’nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapılarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken “denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıma karar verilemeyeceği gözetilerek” şeklindeki kanuni olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2019/10918).

Sanığın HAGB’yi Kabul Ettikten Sonraki Celsede Avukatının HAGB İstememesi

5271 sayılı CMK’nin 5728 sayılı Kanun ile değişik 231/5. maddesi uyarınca mahkemece hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması ve suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir. İncelenen dosyada, defter ve belgeleri ibraz etmeme suçu neticesinde oluşan herhangi bir somut maddi zarar bulunmadığı gibi adli sicil kaydına göre engel mahkûmiyeti olmayıp, hakkında takdiri indirim maddesi uygulanarak cezası ertelenen sanığın, Sarıkamış Asliye Ceza Mahkemesi huzurunda talimat yoluyla alınan 09.01.2013 tarihli sorgusunda, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasını kabul etmesine karşın, sanık müdafinin hükmün verildiği 16.04.2013 tarihli oturumda müvekkili olan sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasını kabul etmediği yolundaki sanığın aleyhine sonuç doğuran beyanı sanıktan sorulup, sonucuna göre CMK’nin 231. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmesi gerekirken, “sanık müdafinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istemediği” şeklindeki yasal olmayan gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 11. CD-Karar : 2020/49).

Avukat Sanık Adına HAGB İstemediğini Beyan Edemez

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilişkin bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlık konusu bakımından “Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması” şartının nasıl anlaşılması ve uygulanması gerektiği ile sanık müdafisinin sanık adına bu yönde bir beyanda bulunup bulunamayacağı hususunun ayrıca ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hâkim tarafından her olayda resen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkân verecek biçimde kararda gösterilmelidir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için; objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayanan subjektif koşulunda gerçekleşmesi gerekmektedir.

6008 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendinin sonuna “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” cümlesi eklenmiş olup, Kanun koyucu bu değişikliğin gerekçesini “…Uygulamada hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesiyle yargı yoluna müracaat hâlinde beraat edeceğini düşünen sanığın bu hakkı elinden alınmaktadır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları itiraza tabi olup; uygulamada itiraz mercii kararları şeklen incelemektedir. Her iki durumda da sanığın suçsuzluğunu ispat amacıyla kararı temyiz incelemesine götürmesi mümkün değildir. Bu sebeple sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı olduğunu beyan etme ve dolayısıyla temyiz mahkemesinde beraat etme hakkının elinden alınmaması düşüncesiyle anılan hükmü ihdas eden madde eklenmiştir.” şeklinde açıklamıştır. Bu bağlamda, suça ve sanığa ilişkin diğer şartlar gerçekleşmiş olsa dahi sanığın kabul etmediğine dair beyanının olması durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyecektir.

5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (c) bendinin son cümlesinde “Sanığın kabul etmemesi” ibaresine yer verildiğinden, madde metnindeki cümlenin lafzından kanun koyucunun “olumsuz bir şart” getirdiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasını değil uygulanmamasını şarta bağladığı, açıkça reddetmediği durumlarda sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebileceği anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul edip etmediği hususunda susması veya açıkça reddettiğine dair bir cevap vermemesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilecektir. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.12.2010 tarihli ve 234-252 sayılı kararında sanığın, açıkça kabul etmeme yönünde irade beyan etmemesi hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği ifade edilmiştir.

Bu kapsamda; öncelikle hazır bulunan sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun anlam ve sonuçları hakkında bilgilendirilmesi, bu husustaki iradesinin belirlenmesi bakımından hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini isteyip istemediğinin sanıktan sorulması ve kabul edip etmediğine ilişkin yapılan açıklamanın duruşma tutanağına geçirilmesi gerekli olup açıkça hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini kabul etmediğine dair beyanda bulunmayan sanık hakkında, diğer şartların varlığı hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi mümkündür.

Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair beyanı niteliği itibarıyla şahsa sıkı surette bağlı bir hak ve yetkidir. Şahsa sıkı surette bağlı haklar kanunda tek tek sayılmamakla birlikte genel olarak öğretide, kişinin sadece kendisinin kullanabileceği, başkasına devredilemeyen ve miras yoluyla geçmeyen haklar olarak açıklanmaktadır. Evlenme, nişanlanma, nişanı bozma, evlat edinilmeye razı olma ve şikâyetten vazgeçme gibi bu tür haklar insanın kişiliğini yakından ilgilendirdiğinden, bunların kullanılmasına karar verme yetkisi başkasına bırakılmamıştır. Ancak, Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarına göre, vekil aracılığıyla kullanılabilen şahsa sıkı sıkıya bağlı haklar ancak vekâletnamede bu hususta özel bir yetkinin bulunması hâlinde vekil tarafından kullanılabilir. Bu hakların vekil aracılığı ile kullanıldığı hâllerde ya bu hususta avukata verilmiş özel bir yetki bulunmalı ya da bu yetki bulunmaksızın avukat tarafından gerçekleştirilen işleme hak sahibi sonradan izin vermelidir.

Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediği yönündeki beyan hakkı tıpkı ifade ve sorgu gibi şahsi bir haktır ve sanık tarafından kullanılmalıdır. Sanık müdafisi nasıl ki temsilcisi olduğundan bahisle sanığın yerine sorgulanamaz ise sanığın yerine hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanda da bulunamaz. CMK’nın 231. maddesinin altıncı fıkrasının (c) bendinin “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” şeklindeki düzenleme ve aynı Kanun’da, duruşmalarda sanığı temsil eden sanık müdafisinin sanık adına hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul edip etmediğine dair beyanda bulunabileceğine ilişkin bir usul kuralının yer almaması, kanun koyucunun hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeme yetkisini münhasıran sanığa vermesinin bilinçli bir tercih olduğunu göstermektedir. CMK’nın 226/4. maddesinde ek savunma hakkına ilişkin olarak müdafisinin sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanacağını kabul eden kanun koyucu, sanık müdafisin de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanda bulunabileceğine ilişkin olarak benzer bir düzenleme yapma imkanına sahipken bu yola başvurmamak suretiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının kabul etmeme hakkının sanığa ait olduğunu belirtmiştir.

Ceza muhakemesi hukukunda kural olarak kıyas yapılabilmesi mümkün ise de suçta ve cezada kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak hak ve özgürlükleri sınırlayıcı hükümler ile yalnızca belli kişi veya durumlar için öngörülen istisnai nitelikteki hükümlerin uygulanmasında kıyas veya kıyasa yol açacak şekilde genişletici yorum yapılamaz. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeme de yalnızca sanığa tanınan şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olup vekâletnamede buna ilişkin özel yetki bulunmadığı sürece söz konusu hakkın kullanılması müdafiye devredilemez. Zira şahsa sıkı sıkıya bağlı haklarda hakkın devredilemeyeceğine dair kurala ancak yasal düzenleme ile istisna getirilmesi mümkündür. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar : 2019/616).

Sanığın Kabul veya Red Yönündeki Beyanı Alınmadan HAGB Konusunda Karar Verilemez

5271 sayılı CMK’nın 231/6-c maddesinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanabilmesi için açıkça “sanığın kabulü” ibaresine yer verildiğinden, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun ne olduğu ve sonuçları hakkında sanığa bilgi verilmesi ve hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını isteyip istemediğinin sorulması gerekliliği karşısında, yargılama sürecindeki davranışları olumlu bulunarak, takdiri indirim uygulanan ve hapis cezası ertelenen sanığa, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını isteyip istemediği sorulmaksızın, “sanığın kabulü olmadığı için hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmediği” şeklindeki yerinde görülmeyen gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2014/43281 E. , 2019/1381 K.)

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararının Hukuki Niteliği

Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.

Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması, esas itibariyle bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur. İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, şartlara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, şartlara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği, varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı başvurulabilecek kanun yolu ise 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin, “Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir” şeklinde hüküm altına alınan on ikinci fıkrasında açıkça “itiraz” olarak belirtilmiştir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği hüküm ise, bilahare davanın düşmesi kararı verildiğinde veya hükmün açıklanması ya da yeni bir hüküm kurulması halinde varlık kazanacağından ve ancak bu halde 1412 sayılı CMUK’nın 305 ve 5271 sayılı CMK’nın 223. maddeleri uyarınca temyiz edilebilme imkanına kavuşabileceğinden, bu aşamadan önce henüz hukuken varlık kazanmamış bulunan bu hükmün temyiz merciince denetlenebilme imkanı bulunmamaktadır (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/15180 E. , 2021/13920 K.).

HAGB Kararı ve Zincirleme Suç Hükümleri

Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildikten sonra, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak kamu davasının CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşmesine karar verilecek, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması hâlinde ise CMK’nın 231/11. maddesi gereğince hüküm açıklanacak, ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilecektir.

Sanığın adli sicil kaydında yer alan Boğazlıyan Ağır Ceza Mahkemesinin 08.04.2009 tarihli ve 130-54 sayılı ilamının; sanık hakkında banka zimmeti suçundan 20 ay hapis ve 100 gün adli para cezasına ilişkin hükmün, CMK’nın 231. maddesi uyarınca açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olduğu, CMK’nın 231. maddesinin beşinci fıkrasında hukuki bir sonuç doğurmadığı belirtilen anılan kararın kasıtlı bir suçtan sanığın mahkûmiyeti anlamına gelmeyeceği, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesince söz konusu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı nedeniyle ihbarda bulunulmadığı, bu hâliyle henüz açıklanmayan anılan hüküm ile uyuşmazlık konusu hüküm arasında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının oluşmadığı kabul edilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2023/221 E. , 2023/351 K.).

HAGB Kararı Açıklanırken Önceki Hüküm Değiştirilemez

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231 inci maddesi uyarınca açıklanması geri bırakılan hükmün, sanığın denetim süresi içinde yeni bir suç işlemesi sebebiyle yeniden ele alınıp hükmün açıklanmasına karar verildiğinde, aynı Kanun’un 231 inci maddesinin on birinci fıkrası uyarınca önceki hükümde değişiklik yapılmadan aynen açıklanması, ancak kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumu değerlendirilerek, cezanın yarısına kadar belirlenecek bir kısmının infaz edilmemesi ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesi veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine dair cezanın bireyselleştirilmesi hükümlerinin tatbik edilebileceği, bunun dışındaki hususlarda hükmün değiştirilemeyeceği gözetilmeden, yasal zorunluluk hali de bulunmadığı halde denetim süresi içerisinde suç işlediği anlaşılan sanık hakkında hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, bu hususa riayet edilmeyerek önceki hükümde değişiklik yaparak, açıklanması geri bırakılan hükümle birlikte verilen uzun süreli hapis cezasının açıklanan hükümde adli para cezasına çevrilmesi hukuka aykırı bulunmuş ve bozma sebebi sayılmıştır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2020/7694 E. , 2023/4635 K.).

HAGB Kararının Memuriyete Etkisi İle İlgili Danıştay Kararları

  • İnfaz koruma memuru olarak atanması gereken davacının Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’nin 15. maddesi gereği memurluğa atanmasının uygun olmayacağına ilişkin davalı idare tarafından işlem tesis edilmiştir. Memur Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliği’nin “Özel şartlar” başlıklı 6. maddesinin birinci fıkrasının 5/d bendinde; koruma güvenlik görevlisi ile infaz ve koruma memuru kadrolarına atanabilmek için “Güvenlik soruşturması olumlu olmak” şartı vardır. Davacı hakkında 11 yıl önce 18 yaşından küçük olduğu bir dönemde işlediği görevli memura mukavemet suçu nedeniyle 1 yıl hapis cezası ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Davacı hakkında hagb kararı verilmiş olması, denetim süresinin geçmiş olması, söz konusu fiilin niteliği ve aradan geçen süre göz önüne alındığında hakkında yapılan “güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması” gerekçesi ileri sürülemez. Davacının memuriyet atamasının yapılması gerekir (Danıştay 12. Daire - Karar: 2015/4853).

  • 657 sayılı Yasa’nın 48/A-5, 98/b maddeleri uyarınca tesis edilecek işlemlerin tamamen ceza yargılamasının sonucuna bağlı olması ve işlem tarihinde davacı hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı bulunması nedeniyle dava konusu hukuka uygun olarak tesis edilmiş ise de; mahkumiyet hükmü davacının başvurusu üzerine uyarlanmış ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca davacı hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Hagb kararı verilmesi nedeniyle davacının memuriyet görevine son verilmesi hukuka aykırıdır (Danıştay 12. Daire - Karar: 2013/439).

  • Polis Meslek Yüksekokulları Giriş Yönetmeliği’nin 8. maddesinin (h) bendinde; TCK 53. maddede belirtilen süreler geçmiş olsa bile; üst sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezası öngörülen kasten işlenmiş suçlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 48/A-5 maddesinde sayılan suçlardan dolayı, a-) affa uğramış veya yasaklanmış haklar geri verilmiş olsa dahi mahkûmiyeti bulunmamak, b-) hükmün açıklamasının geri bırakılmasına karar verilmemiş olmak, c-) devam etmekte olan bir kovuşturma bulunmamak veya kovuşturması uzlaşma ile neticelenmemiş olmak şartları aranmaktadır. Somut olayda; kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak, kullanmak veya bulundurmak suçundan yargılanan davacının “güvenlik soruşturmasının olumsuz olması” gerekçe gösterilerek Polis Meslek Yüksek Okulundan ilişiği kesilmiştir. Davacı yargılama neticesinde beraat ettiğine göre, hakkındaki güvenlik soruşturmasının olumsuz neticelendiğinden bahisle ilişik kesme işlemi hukuka aykırıdır (Danıştay 8. Daire - KARAR: 2013/3154).

  • Disiplin cezaları ve ceza verilmesine neden olan eylemler memurların çalıştıkları kurumun düzenine aykırı fiilleri nedeniyle kendilerine uygulanan zorlayıcı önlemler niteliğindedir. Disiplin cezasını gerektiren fiilin niteliğine göre ceza yargılamasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş olması disiplin hukuku yönünden ortada bir ceza mahkumiyeti bulunmadığından bahisle disiplin cezası uygulanmaması sonucunu doğurmayacaktır. 1702 sayılı ilk ve Orta Tedrisat Muallimlerinin Terfi ve Tecziyeleri Hakkında Kanunun “meslekten çıkarma” cezasının uygulanacağı halleri düzenleyen 27 nci maddesinde “Gerek talebeye karşı ve gerek hariçte muallimlik sıfatı ile telif edilmeyen iffetsizliğin sabit olması” hali sayılmıştır. İşlenen fiilin niteliğinin yürütülen görevin gerektirdiği niteliklerin kaybedilmesi mahiyetinde olduğu hallerde fiilin karşılığı disiplin cezasının uygulanması yargı kararıyla suçun sabit olması hususu dikkate alınarak kamu görevlisinin tabi olduğu mevzuat yönünden değerlendirilmelidir. 17 yaşındaki öğrencisiyle cebir, tehdit ve hile olmaksızın cinsel ilişikte bulunan öğretmenin 1702 sayılı Yasada karşılığını bulan fiilinin sübut bulduğu sonucuna varılmakta olup, anılan Yasanın 27/1 maddesi uyarınca tesis edilen işlemde hukuka aykırılık görülmemiştir (Danıştay 12. Daire - Karar: 2012/3553).

  • Davacı polis memuru iken, dolandırıcılık suçundan kesinleşmiş mahkumiyeti nedeniyle görevine son verilmiştir. Davacının uyarlama talebiyle yaptığı başvuru üzerine hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiştir. Devlet memurlarının 657 sayılı Yasanın 98/b maddesi uyarınca görevlerine son verilmesi işleminin sebep unsurunu 48. maddede sayılan ve memuriyete engel kabul edilen bir suçtan mahkumiyet ve bu mahkumiyete ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı oluşturmaktadır. Bu durumda davacının memuriyetine engel olacak nitelikte bir suçtan mahkum olduğundan söz edilemeyeceğinden, polis memuru davacı hakkındaki göreve son verme işleminin iptali istemiyle açılan davanın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Danıştay 12. Daire - Karar No: 2008/4502).

HAGB Şartları Hapis Cezasının Seçenek Yaptırımlara Çevirmeden Önce Değerlendirilmelidir

CMK’nın 231/5. maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının, hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilmeden önce değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, “hapsin seçenek yaptırıma çevrildiği” biçimindeki kanuni olmayan gerekçe ile anılan madde hükmünün uygulanmaması, bozma nedenidir (Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/5874 E. , 2015/2695 K.).

Sanığın adli sicil kaydında suç tarihi itibariyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel sabıka olmadığı ve konut dokunulmazlığının ihlali suçundan giderilmesi gerekli somut (maddi) bir zararın bulunmadığı, sanığın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesini de kabul ettiği ve aynı davada temyiz dışı kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu bakımından, sanığın kişilik özellikleri göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkemede kanaat oluştuğundan bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmakla; seçenek yaptırıma çevirme müessesesinden daha lehe olduğundan kuşku bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının da oluşacağı gözetilmeden, “Sanığa verilen cezanın seçenek yaptırıma çevrilmesi sebebiyle” yasal olmayan şekilde CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/15575 E. , 2022/11851 K.).

HAGB Şartları Cezanın Ertelenmesinden Önce Değerlendirilmelidir

CMK’nın 231. maddesinin 7. bendinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde hapis cezasının ertelenemeyeceği ve seçenek yaptırıma çevrilemeyeceğinin belirtilmiş olması ve erteleme ve seçenek yaptırıma çevirme müesseselerine göre sanığın daha lehine olduğu açık olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının, erteleme ve seçenek yaptırıma çevirme müesseselerinden önce değerlendirilmesinin gerekmesi karşısında, mahkemenin hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığı şeklindeki gerekçesi isabetsiz ise de, dosya kapsamına göre katılanların zararlarının giderilmemesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından, bu husus bozma nedeni yapılmamıştır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2013/24843 E. , 2014/18011 K.).

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasının Avantajları

  • HAGB kararıyla ortada bir mahkumiyet hükmü olmadığı için kişi masumiyet karinesinden yararlanmaya devam eder. Bu nedenle HAGB kararı, kişinin hayatına hiçbir şekilde olumsuz etkide bulunmaz.

  • HAGB kararı adli sicil kaydında özel bir bölüme kaydedildiğinden normal sabıka kaydında gözükmez.

  • HAGB kararı ileride suç işlenmesi nedeniyle açıklanır, HAGB kararı açıklandığında kişinin kararı temyiz hakkı mevcuttur. Yani, kararın Yargıtay’da bozulması için kişiye yeni bir şans tanınır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, bir kereye mahsus olmak üzere yargılanan şahsın kişisel ve sosyal hayatını bozmadan sürdürebilmesi için imkan tanıyan önemli bir ceza usul kurumudur.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS