0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Nedir? (TCK 109)

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, bir kimsenin “bir yere gitmek” veya “bir yerde kalmak” özgürlüğünden mahrum edilmesidir. Yani, fail tarafından mağdurun serbestçe hareket etmesinin engellenmesidir.

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu, bireylerin kendi istekleri ve serbest iradeleriyle hareket etme özgürlüğünü güvence altına alan bir suç tipidir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, diğer adıyla hürriyeti tahdit suçu, kişi özgürlüğü ve güvenliğini koruyan bir suç olarak TCK md.109’da “hürriyete karşı suçlar” bölümü altında şu şekilde düzenlenmiştir:

TCK m.109

(1) Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Bu suçun;

a) Silahla,

b) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

d) Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

e) Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı,

f) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır.

(4) Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.

(5) Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır.

(6) Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Unsurları

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu (hürriyeti tahdit suçu) seçimlik ve serbest hareketli bir suçtur. Suçun manevi unsuru genel kasttır, yani failin suçun unsurlarını bilmesi ve istemesi yeterlidir.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu (hürriyeti tahdit suçu), aşağıdaki iki seçimlik hareketten herhangi birinin işlenmesi ile meydana gelir:

1. Bir Yere Gitmek Hürriyetinden Yoksun Bırakma: Fail tarafından mağdurun “bir yere gitmek” hürriyetinden yoksun bırakılması halinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları meydana gelir. Her birey dilediği şekilde serbestçe hareket etme özgürlüğüne sahiptir. Kişinin kendi özgür irade ve arzusuna uygun yere gitmesi veya herhangi bir şekilde yer değiştirmesi başkası tarafından engellendiğinde hürriyeti tahdit suçunun “bir yere gitmek hürriyetinden yoksun bırakma” biçimi işlenmiş olur.

2. Bir Yerde Kalmak Hürriyetinden Yoksun Bırakma: Fail tarafından mağdurun “bir yerde kalmak” hürriyetinden yoksun bırakılması halinde de kişiyi yürriyetinden yoksun kılma suçu vücut bulur. Kişinin istediği yere gitme hakkı olduğu gibi bulunduğu yerde istediği gibi ve istediği kadar kalma, kendi özgür iradesiyle hareket etmeme hakkı da vardır. Kişinin bir yerde kalması başkası tarafından engellendiği takdirde suç, “bir yerde kalma hürriyetinden yoksun bırakma” seçimlik hareket ile işlenmiş olur.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun “bir yere gitmek” veya “bir yerde kalmak” şeklindeki seçimlik hareketlerinden herhangi birinin işlenmesiyle suç tamamlanır. Seçimlik hareketlerin özelliği gereği kişiyi hürriyetinden yoksun kılma neticesine yol açan fiiller icrai bir hareketle işlenebileceği gibi, ihmali bir hareketle de işlenebilir.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun meydana gelebilmesi için yukarıdaki seçimlik hareketlerden herhangi birinin hukuka aykırı bir şekilde yapılması gerekir. Sanığın işlediği fiilde, ilgilinin (mağdurun) rızası varsa bir hukuka uygunluk nedeni olduğu kabul edilir. Aynı şekilde bir kanun hükmünün yerine getirilmesi, meşru savunma veya bir hakkın kullanılması halinde işlenen fiil nedeniyle kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu oluşmaz.

Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebilir. Sonuç ise mağdurun hareket etme ya da yer değiştirme özgürlüğünün kaldırılması biçiminde kendini gösterir. Fail, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına yönelik fiili, doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanarak gerçekleştirebilir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Maddede sadece “bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak” tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama yapılmamıştır. Bu nedenle suç mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yerde, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesinin yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olması gerekmeyip aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme hâlinde dahi diğer unsurlar da var ise kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Kesintisiz bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır, ancak sona ermez. Mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an suçun sona erme zamanıdır. Suç tamamlandıktan sonra kısa sürede sona erdirilebileceği gibi günlerce de sürdürülebilir. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir zaman müddetince sürmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığı, hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilip belirlenecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır (YCGK-K.2020/104).

Özellikle belirtelim ki, cinsel saldırı veya cinsel istismar fiillerinin süresiyle sınırlı olmak üzere mağdurun hürriyetinden yoksun bırakılması halinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu meydana gelmez. Çünkü, hürriyetten yoksunluk cinsel suçun işlenmesi süresini aşamamıştır. Örneğin, evde sohbet ederken mağdura karşı nitelikli cinsel saldırı eyleminde bulunan fail, nitelikli cinsel saldırı eyleminden hemen sonra evden çıkıp kaçtığında, sadece nitelikli cinsel saldırı suçu nedeniyle cezalandırılır. Ancak, aynı fail nitelikli cinsel saldırı fiilini gerçekleştirdikten sonra mağdurun evden çıkmasına belli bir süre izin vermez ise, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu nedeniyle de ayrıca cezalandırılır.

Yaşı Küçük Mağdur Rızasının Hukuki Değeri

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu düzenleyen TCK’nun 109. maddesinde mağdurun rıza açıklama ehliyetini belirleme noktasında bir yaş sınırı getirilmemiştir. Bu halde yaşı küçük mağdurun rızasının failin ceza sorumluluğunu ortadan kaldırıp kaldırmayacağı, failin amacının toplumda kabul gören bir davranış ya da genel ahlak kurallarına uygun olup olmadığı nazara alınarak belirlenmelidir. Bu anlamda küçük yaştaki çocuğun gideceği yere bırakılması ya da çocuğun ailesini evde bulamadığı için komşularına gitmesi örneklerinde olduğu gibi kişinin meşru amaçla hareket ettiği durumlarda yaşı küçük çocuğun rızası geçerli olacak, kişinin haksızlık bilinciyle hareket ettiği ve küçüğün rızasının kanuna, adaba veya genel ahlak kurallarına aykırı olduğu hallerde ise yaşı küçük çocuğun rızası geçerli olmayacaktır. Bu sebeple yaşı küçük mağdurun rızasının failin ceza sorumluluğunu ortadan kaldırıp kaldırmayacağı her olayın özelliğine göre değerlendirilip belirlenmelidir. Ancak, bu hallerde yaşı küçük mağdurun rızasına değer verilebilmesi için eylemin cebir, tehdit veya hile olmaksızın gerçekleştirilmiş olması gerekir (YCGK-K.2017/181).

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cinsel amaçla işlenmesi halinde 15 yaşından küçük mağdurun rızası dikkate alınmaz. TCK 104. maddesi de, cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunmayı şikâyete bağlı bir suç olarak düzenlemiştir. Bu nedenle çocuklara karşı cinsel amaçlı olarak işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının da iki kategoride ele alınması gerekmekte, birinci kategoride yer alan “onbeş yaşını tamamlamamış” çocuklara karşı işlenen “cinsel amaçlı olarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçunda, çocukların rızaları hukuken değer ifade etmez. Ancak, cinsel amaçla işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda 15 yaşını bitirmiş çocuğun rızası suç vasfının tayininde mahkeme tarafından (yukarıdaki kıstaslar dikkate alınarak) değerlendirilmelidir (YCGK -2008/156 K.)

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Cezası (TCK 109)

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçun cezası şu şekildedir:

  • Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir (TCK md. 109/1).

  • Kişi, fiili işlemek için veya işlediği sırada cebir, tehdit veya hile kullanırsa, iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK md. 109/2).

  • Bu suçun;

    • Silahla,

    • Birden fazla kişi tarafından birlikte,

    • Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,

    • Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

    • Üstsoy, altsoy veya eşe ya da boşandığı eşe karşı,

    • Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

İşlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir kat artırılır (TCK md. 109/3).

  • Bu suçun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması halinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.(TCK md. 109/4).

  • Suçun cinsel amaçla işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek cezalar yarı oranında artırılır (TCK md. 109/5).

  • Bu suçun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır (TCK md. 109/6).

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Nitelikli Halleri

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun nitelikli halleri ve cezaları aşağıda ayrı ayrı açıklanmıştır:

Cebir, Tehdit ve Hile Kullanarak Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma (TCK md. 109/2)

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunda cebir fiilin başlangıç aşamasında mevcutsa fiil devam ederken cebir uygulanmamasının bir önemi yoktur. Fiilin başlangıcında mağdurun direncini kırmak için yeterli bir cebir uygulanmışsa suçun bu fıkradaki nitelikli hali meydana gelir.

Tehdit suçu, hürriyeti tahdit suçunun unsuru haline geldiğinde, fail yine bu fıkradaki nitelikli hal ile cezalandırılmalıdır. Tehdit ile kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu en sık işlenen nitelikli haldir. Örneğin, “benimle gelmezsen seni öldüreceğim” , “ailene zarar vereceğim”, “malınızı, mülkünüzü yakarım” vb. gibi tehdit içeren cümlelerle failin, mağduru bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakması halinde, fail hürriyeti tahdit suçunun bu nitelikli hali ile cezalandırılır.

Hile, failin belli davranışlar veya sözler kullanarak mağduru aldatması, mağdurun iradesinin doğru bir şekilde oluşmasını bu hareketlerle yanıltmasıdır. Hile kullanılarak bir kimsenin hareket özgürlüğü sınırlandığında da suçun bu nitelikli hali işlenmiş olur.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, cebir, tehdit ve hile kullanılarak işlenirse TCK md.109/2’ye göre cezası 2 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası olan suçun nitelikli hallerinden biri meydana gelir.

Silahla Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma (TCK md. 109/3-a)

Silahla bir kimsenin hareket özgürlüğünün kısıtlanması halinde de suçun TCK md.109/1’deki temel şekliyle, TCK md.109/2’daki nitelikli şeklinin cezası bir kat arttırılır.

Silah kavramının ne anlama geldiği üzerinde de durmak gerekir. TCK md. 6’ya göre silah kavramı oldukça geniş bir kavramdır. Tabanca, tüfek, bıçak, sopa vb. gibi aletler silah kavramına dahil olduğu gibi suçta kullanılmak için elverişli olan her türlü araç da silah kavramına dahildir. Örneğin, bir kalem, tırnak makası, taş, şişe de suçta elverişli bir şekilde kullanıldığında silah olarak kabul edilir.

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun silahla işlenmesi halinde suçun temel şeklinin cezası, 2 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası olacaktır. Silahla işlenen hürriyeti tahdit suçunda, mağdura dönük olarak ayrıca TCK md.109/2’de düzenlenen cebir, hile veya tehdit kullanılırsa suçun cezası 4 yıldan 14 yıla kadar hapis cezası olacaktır.

Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte Hürriyeti Tahdit Suçu (TCK md. 109/3-b)

Kanun suçun birden fazla kişi tarafından işlenmesini nitelikli hal olarak düzenlemiştir. Hürriyeti tahdit suçunun bu nitelikli halinin gerçekleşebilmesi için suçun en az iki kişi tarafından birlikte işlenmesi gerekir. Suçun birlikte işlenmesi demek, en az iki kişinin müşterek fail olarak suçu işlemesi demektir. Yani, fiili işleyen kişiye yardım eden veya azmettiren müşterek fail olamayacağından, fail kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun bu nitelikli haliyle cezalandırılamaz.

Birden fazla kişi tarafından birlikte bir kimsenin hareket özgürlüğünün kısıtlanması halinde suçun TCK md.109/1’deki temel şekliyle, TCK md.109/2’daki nitelikli şeklinin cezası bir kat arttırılır.

Kişinin Yerine Getirdiği Kamu Görevi Nedeniyle Hürriyetinden Yoksun Bırakma (TCK md. 109/3-c)

Bu fıkranın uygulanabilmesi için kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun mağdurun yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle işlenmesi gerekir. Mağdur kamu görevlisi olmasına rağmen görevi nedeniyle değil de şahsi nedenlerle hürriyetinden yoksun bırakılması halinde bu fıkra hükümleri uygulanmaz. Mağdurun kamu görevi sona erse bile, kamu görevi bittikten sonra (emeklilik, işin bitmesi vs.) dahi görevinden dolayı hürriyetinden yoksun bırakılması bu fıkradaki suçun oluşmasına neden olur.

TCK md. 6/1-c maddesine göre kamu görevlisi, kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla katılan kişidir. Bu durumda, avukat, bilirkişi, tanık gibi adli görevi olanlar, milletvekili, belediye meclis üyesi gibi seçilmişler, memurlar ve diğer geçici veya sürekli nitelikteki kamusal faailiyetin yürütülmesine katılanlar kamu görevlisi sayılır.

Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle bir kimsenin hareket özgürlüğünün kısıtlanması halinde suçun TCK md.109/1’deki temel şekliyle, TCK md.109/2’daki nitelikli şeklinin cezası bir kat arttırılır.

Kamu Görevinin Sağladığı Nüfuz Kötüye Kullanılmak Suretiyle Hürriyeti Tahdit Suçu (TCK md. 109/3-d)

Bu fıkranın uygulanması için önşart, failin “kamu görevlisi” olması ve “kamu görevinin sağladığı nüfuzu” kötüye kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlemesidir.

Örneğin, bir polis yasal koşulları oluşmadığı halde bir kimseyi keyfi bir şekilde polis aracında saatlerce tutarak daha sonra hiçbir tutanak tutmadan serbest bırakırsa, kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak hürriyeti tahdit suçunu işlemiş olur. Bu konuyla ilgili örnek Yargıtay kararı makalemizin son kısmında mevcuttur.

Kamu görevinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu işlendiğinde, suçun TCK md.109/1’deki temel şekliyle, TCK md.109/2’daki nitelikli şeklinin cezası bir kat arttırılır.

Üstsoy, Altsoy ve Eşe Karşı Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu (TCK md. 109/3-e)

Üstsoy, bir kimsenin anne, baba, dede, nine vb. gibi kendisinden önce doğan yakınlarıdır. Altsoy ise çocuklar, torunlar vb. gibi kendisinden sonra doğan yakınlarıdır. Eş, kişinin resmi nikahla evli olduğu kimsedir. Dini nikahla birlikte yaşayan kimselerin birbiri aleyhine kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlemeleri halinde fıkra hükümleri uygulanmaz.

Üstsoy, altsoy ve eşe karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu işlendiğinde, suçun TCK md.109/1’deki temel şekliyle, TCK md.109/2’daki nitelikli şeklinin cezası bir kat arttırılır.

Çocuğa ya da Beden veya Ruh Bakımından Kendini Savunamayacak Durumda Bulunan Kişiye Karşı Hürriyeti Tahdit Suçu (TCK md. 109/3-f)

TCK md. 6/1-b’ye göre çocuk, 18 yaşından küçük kimsedir. Çocuklar aleyhine işlenen suçlar, ceza hukukunda özellikle ağır yaptırımla karşılanmaktadır. Çünkü çocuklar doğaları gereği beden ve ruh bakımından savunmasızdır. Çocuklar dışında, yaşlılar, fiziksel veya mental açıdan engelli olanlar, hastalık nedeniyle güçsüz veya malul olanlar aleyhine kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu işlendiğinde de fail suçun nitelikli haliyle cezalandırılır.

Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendini savunmayacak kişiye karşı hürriyetinden yoksun kılma suçu işlendiğinde, suçun TCK md.109/1’deki temel şekliyle, TCK md.109/2’daki nitelikli şeklinin cezası bir kat arttırılır.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma Suçunun Cinsel Amaçla İşlenmesi (TCK md. 109/5)

Suçun cinsel amaçla işlenmesi kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun en ağır yaptırımı içeren nitelikli halidir. Suçun “cinsel amaçla” işlenmesinden kastedilen şey, failin sadece cinsel arzularını tatmin etme gayesi değildir. Yargıtay’a göre, cinsel özgürlüğe karşı bir suç işlenmesi veya böyle bir suç işlenmesine yönelik tehlikenin yaratıldığı tüm durumlarda kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun “cinsel amaçla” işlendiğinin kabulü gerekir.

Failin cinsel amacının taciz veya tecavüz boyutunda olmasının önemi yoktur. Örneğin, fail nişanlısından ayrıldıktan sonra evlenmek amacıyla eski nişanlısını kaçırırsa cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlemiş olur. Failin cinsel amacını gerçekleştirmesi halinde, yani, fail mağdura karşı cinsel taciz, cinsel saldırı ve cinsel istismar teşkil eden eylemler icra ettiğinde bu cinsel suçlardan ayrıca cezalandırılması gerekir.

TCK’nın 109/5. maddesinde, sanık suçu cinsel amaçla işlenmesi hâlinde cezanın artırılması söz konusudur. Cinsel amaçtan maksat, failin eylemi işlerken cinsel arzularını tatmin gayesiyle hareket etmesidir. Sanığın bu suçu işlerken suçu cinsel amaçla işlemesi yeterli olup cinsel amacın gerçekleşip gerçekleşmediğinin önemi yoktur. Cinsel amaç, açıkça ortaya konulmuş olmasa bile sanık ile mağdurun yaşlarına, olayın gerçekleşme şekline, sanık ile mağdurun olay öncesi münasebetlerine, olay sırasında failin söylediği sözlere bakılarak belirlenebilir. Örneğin suçtan önce mağdurenin sanık tarafından ailesinden istenilmiş olması ve kendisine olumsuz cevap verilmesi, daha önceden failin mağduru gördüğünde ona cinsel içerikli sözler söylemesi durumlarında cinsel amacın varlığı kabul edilmelidir. Olayda cinsel amacın varlığının bir şekilde anlaşılması yeterlidir . Yargıtay, cinsel amacın belirlenmesi bakımından cinsel dokunulmazlığa karşı suçları esas alan ölçütleri benimsememektedir. Bununla birlikte, Kanun’da cinsel dokunulmazlığa karşı suçların nitelikli hâllerinin oluşması için fiilin cinsel arzuları tatmin amacına yönelik olmasının dahi aranmaması karşısında, TCK’nın 109/5. maddesindeki cinsel amaç kavramının cinsel arzuların tatmin edilmesi olarak dar yorumlanmaması gerektiği, bu tür suçların işlenmesine yönelik tehlikenin yaratıldığı durumların da bu kapsamda olduğu kabul edilmelidir. Cinsel amaç kavramının cinsel arzuların tatmin edilmesi olarak dar yorumlanmaması, cinsel özgürlüğe karşı bir suç işlenmesi veya böyle bir suç işlenmesine yönelik tehlikenin yaratıldığı durumlarda anılan madde gereği artırım yapılması gerekmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 17.11.2019 tarihli, 2019/14-481,652.). Sanık ile mağdure arasında daha önce gönül ilişkisi yaşandığı bu nedenle sanıkların üzerilerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu cinsel amaçla işledikleri hâlde TCK’nın 109/5. maddesinin uygulanmaması. (Yargıtay 14. Ceza Dairesi, 18.04.2013 tarihli, 2011/15158-2013/4724.). Bu açıklamalardan sonra, failin cinsel amaçla hareket etmesi yeterli olup amacına ulaşıp ulaşmadığının maddenin uygulanmasında bir önemi olmayıp, amacına ulaşmış olması TCK’nın 109/5. maddesinin uygulanması için zorunlu değildir (CGK-K.2022/564 K.).

15 yaşını bitirmemiş çocuğun rızasıyla bir kimse ile kaçması veya evinde kalması, çocuğun kaçırılması veya alıkonulması suçu teşkil eder. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda mağdurun rızası hukuka uygunluk nedenidir. Ancak, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cinsel amaçla işlenmesi halinde 15 yaşından küçük mağdurun rızası dikkate alınmaz. TCK 104. maddesi de, cebir, tehdit ve hile olmaksızın, onbeş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunmayı şikâyete bağlı bir suç olarak düzenlemiştir. Bu nedenle çocuklara karşı cinsel amaçlı olarak işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının da iki kategoride ele alınması gerekmekte, birinci kategoride yer alan “onbeş yaşını tamamlamamış” çocuklara karşı işlenen “cinsel amaçlı olarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” suçunda, çocukların rızaları hukuken değer ifade etmez. Ancak, cinsel amaçla işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda 15 yaşını bitirmiş çocuğun rızası suç vasfının tayininde mahkeme tarafından değerlendirilmelidir (YCGK -2008/156 K.).

Cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi halinde suçun TCK md.109/1’deki temel şekliyle, TCK md.109/2 ve TCK md. 109’daki nitelikli şekilleri gereği verilecek ceza yarı oranında arttırılır. Yani, TCK md.109/1’de düzenlenen suçun temel şeklinin cinsel amaçla işlenmesi halinde faile 1,5 yıldan 7,5 yıla kadar hapis cezası verilmelidir. Suçun TCK md.109/2’deki nitelikli şeklinin işlenmesi halinde 3 yıldan 10,5 yıla kadar hapis cezası, TCK md. 109/3’teki nitelikli şeklinin işlenmesi halinde 6 yıldan 21 yıla kadar hapis cezası söz konusu olacaktır.

Mağdurun Ekonomik Kaybı Varsa Adli Para Cezası Verilmesi (TCK md. 109/4)

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeniyle mağdurun ayrıca bir ekonomik kaybı varsa fail bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

Hemen belirtelim ki, faile verilen adli para cezası mağdura değil devlete ödenecektir.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma Suçu ve Etkin Pişmanlık

Etkin pişmanlık, failin suçu işlemesinden sonra, suçun neden olduğu olumsuzluğu gidererek pişmanlığını göstermesidir.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık nedeniyle ceza indirimi hükümlerinin uygulanabilmesi için failin mağdura hiçbir zararı dokunmaksızın güvenli bir yere bırakması gerekir. Fail, şikayet veya ihbar yoluyla soruşturma başladıktan sonra mağduru güvenli bir yere bıraksa bile etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanamaz.

Fail, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikten sonra mağdura bir zararı dokunmaksızın mağduru güvenli bir yere bırakırsa, faile verilecek ceza 2/3 oranında indirilir.

Yargıtay’a göre kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için aşağıdaki şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:

1- Suçun tamamlanmış olması gerekir. Suç tamamlanmadan, başka bir ifadeyle icra hareketleri devam ederken failin mağduru serbest bırakması durumunda etkin pişmanlık değil gönüllü vazgeçme söz konusu olacaktır.

2- Failin, mağduru suç nedeniyle hakkında soruşturmaya başlanmadan evvel serbest bırakması gerekmektedir. Soruşturmanın başlamasından sonra failin mağduru serbest bırakmasının ceza sorumluluğu üzerinde bir etkisi bulunmayacaktır. Dolayısıyla mağdurun olay yetkili merciler tarafından öğrenildikten sonra serbest bırakılması durumunda, kanunun aradığı diğer bütün şartlar gerçekleşse bile etkin pişmanlık hükümleri uygulanamayacak, ancak bu husus takdiri indirim nedeni olarak kabul edilebilecektir.

3- Failin, mağduru herhangi bir baskı veya zorlama olmaksızın, kendiliğinden serbest bırakması gerekir. Failin mağduru hangi nedenlerle bıraktığının önemi yoktur. Önemli olan herhangi bir dış zorlama bulunmaksızın mağdurun özgür iradeyle serbest bırakılmasıdır.

4- Mağdurun fail tarafından serbest bırakılması gerekmektedir. Mağdurun sanığın elinden kaçması veya olayı haber alan kolluk görevlileri veya başkaları tarafından bulunduğu yerden alınması hâlinde bu hüküm uygulanamayacaktır. Ayrıca failin mağduru “Halkın içine çıkabilecek bir halde” serbest bırakması gerekir. Örneğin çıplak vaziyette bırakma, kanunun aradığı anlamda serbest bırakma olarak kabul edilemeyecektir.

5- Failin mağduru zarar görmeyeceği ve istediği yere rahatlıkla ulaşabileceği güvenli bir mahalde serbest bırakması gerekmektedir. Mağdurun gece vakti, yerleşim yerlerine uzak ıssız bir yerde veya ormanda serbest bırakması durumunda bu hüküm uygulanamayacaktır.

6- Failin mağdurun şahsına bir zarar vermemiş olması gerekir (YCGK-K.2020/159).

Şikayet Süresi, Zamanaşımı, Uzlaşma ve Görevli mahkeme

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu, şikayete bağlı suçlar arasında yer almadığından savcılık tarafından resen soruşturulur, bu suçlara dair herhangi bir şikayet süresi yoktur. Şikayetten vazgeçme ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmaz.

Hürriyeti tahdit suçu, TCK md.66’da düzenlenen dava zamanaşımı süresi içinde soruşturulabilir. Bu suçun kanunda düzenlenen temel şeklinin dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Yani, suçun işlenmesinden ve failinin öğrenilmesinden itibaren 8 yıl geçtikten sonra müşteki şikayet hakkını kullanamaz ve bu suça ilişkin soruşturma yapılamaz. Suçun nitelikli hallerinde dava zamanaşımı süresi 15 yıldır.

Uzlaşma, suç isnadı altındaki şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu, uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir.

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu nedeniyle yapılan yargılamalar asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.

Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçunun temel hali nedeniyle alt sınırdan verilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu nedeniyle verilen cezanın 2 yıl ve altında olduğu hallerde hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb) kararı verilmesi mümkündür.

Erteleme, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçu nedeniyle verilen cezanın 2 yıl ve altında olduğu hallerde hükmedilen hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür.

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma Suçu Yargıtay Kararları


Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma Fiilinin Süresi

Olay günü sanığın mağdureyle beraber gittikleri otel odasında mağdurenin külodunu zorla çıkarıp, cinsel organını mağdurenin cinsel organına dokundurması şeklinde gerçekleşen eylemde, sanığın mağdureyi basit cinsel saldırı eylemi süresince tutmasında ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun kanuni unsurlarının oluşmadığı gözetilerek beraatine karar verilmesi gerekirken, oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine hükmedilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 14.Ceza Dairesi - Karar: 2014/8035).

Sanığın, cinsel amaçla katılanın peşinden gittiği ve katılanın bağırmaya başlaması üzerine katılanın ağzını kapattığı, bu sırada katılanın yere düşmesi ile sanığın katılanın direncini kırmaya yönelik olarak yerden kaldırarak dere yatağına doğru fırlatması şeklinde gelişen olayda, olayın oluş şekli ve geçen sürenin kısa olması nazara alındığında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Daireis - Karar: 2015/23326)

Oluş ve kabule göre; mağdur yanında mağdur olarak geçen diğer kişi bulunduğu halde kullandığı araç ile olay günü gece saat 23:00 sıralarında köyünden bir başka köye doğru gitmekte iken yol kenarında ateş yakıp içki içmekte olan sanıklardan biri tarafından durdurulduğu, sanıklardan biri ile mağdur arasında birkaç ay önceye dayanan husumet bulunduğu, bu sebeple sanığın araç sürücüsünün yanına gelerek “benim mahallemde gezemezsiniz, buradan gidin” dedikten sonra mağduru araçtan indirip tekme ve tokat vurmaya başladığı, bu sırada araçtaki diğer kişinin araçtan inip sanıkları ikna etmeye çalıştığı, bir ara mağdurun sanıktan kurtularak aracına bindiği olayda kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeksizin yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2016/3067).

Mağdurenin aşamalardaki anlatımları, savunma ile tüm dosya içeriği göz önüne alındığında, sanığın, mağdurenin bir yere gitmesini veya bir yerde kalmasını engelleyici başka bir harekette bulunmaksızın, aynı konutta birlikte yaşadığı kız kardeşi mağdureye karşı işlediği nitelikli cinsel istismar eylemiyle sınırlı şekilde alıkoyduğu anlaşıldığından, sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/13390).

Sanığın mağdureye kahve aldırdıktan sonra mağdureyi kolundan tutarak işyerinin içerisinde bulunan ara kısma soktuğu ve cinsel istismarda bulunduğu anlaşılan eyleminde ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturduğu gözetilmeden atılı suçtan mahkûmiyeti yerine hukuka uygun düşmeyen gerekçeyle yazılı şekilde beraatine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/9935).

Alıkoyma Suçunda 15 Yaşından Küçük Çocukların Rızası Geçerli Değildir

Çocuklara karşı işlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun da iki kategoride ele alınması gerekmektedir:

Birinci kategoride yer alan “onbeş yaşını tamamlamamış” çocukların kendi iradeleriyle serbestçe hareket etme hakkı, niteliği itibariyle üzerinde mutlak surette tasarruf edebilecekleri bir hak olmadığından, bu haklarının ihlaline yönelik olarak gerçekleştirilen eylemlerle ilgili gösterdikleri rıza, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu yönünden bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemeyecektir.

Buna karşın ikinci kategoride yer alan “onbeş yaşını bitirmiş olup da onsekiz yaşını tamamlamamış” çocuklara karşı işlenen suçlarda ise, mümeyyiz olmaları halinde rızaları hukuka uygunluk nedeni olabilecektir.

Sanığın 15 yaşından küçük mağdureyi evlenmek amacıyla rızasıyla kaçırıp yakın başka bir ildeki akrabalarının evine götürerek orada bir müddet alıkoyduğu somut olayda, mağdurenin rızası hukuken üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakka ilişkin olmadığından hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilemeyecektir. Dolayısıyla 15 yaşından küçük mağdurenin rızasıyla bile gerçekleşmiş olsa bu eylem 109/1, 109/3-f,, 109/5. maddelerinde düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmaktadır (Yargıtay CGK- Karar: 2015/8).

Cinsel Saldırı Amacıyla Sınırlı Olarak Hürriyetin Kısıtlanması

Sanık hakkında mağdure Nihal’e yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;

Tüm dosya kapsamına göre; mağdurenin rızası ile aracına bindiği sanığın araç içerisinde kızı mağdureye basit cinsel saldırıda bulunduğu olayda ilk derece mahkemesi tarafından sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 102/1, 3/c. maddeleri uyarınca basit cinsel saldırı suçunun yanısıra aynı Kanunun 109/2, 109/3-e, 109/5. maddeleri gereğince kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da mahkûmiyet kararı verildiği anlaşılmıştır.

Basit cinsel saldırı suçunun işlendiği sırada ve eylemle sınırlı süre ile mağdurenin iradesiyle hareket edebilme imkanının ortadan kaldırılmasının kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmayacağı, kişinin vücudunun suçun konusu olması sebebiyle, mağdurenin hareket edebilme özgürlüğü ortadan kaldırılmadan bu suçun işlenemeyeceği, dosya kapsamına göre de sanığın, mağdurenin hürriyetini kısıtlayan başkaca bir hareketinin bulunmaması karşısında, mevcut haliyle eylemin sadece TCK’nın 102/1, 3/e maddeleri kapsamındaki basit cinsel saldırı suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da mahkûmiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar : 2016/6841).

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçuna Teşebbüs

Sanıkların mağdureyi kendi araçlarına bindirmelerinden sonra sanıklar A., D., C ve T’nin olay yerine gelerek sanıklar M, R ve temyiz dışı S’nin mağdureyi götürmelerine engel oldukları, bu nedenle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden atılı suçun tamamlandığı kabul edilerek hüküm kurulması suretiyle fazla ceza tayini,

Mağdurenin aşamalardaki beyanları, savunma ve tüm dosya içeriğine göre, sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu cinsel amaçla işledikleri sabit olmadığı halde mağdurenin içkili bir mekanda garson olarak çalışması nedeniyle atılı suçun cinsel amaçla işlendiğinin kabulü gerektiği yönündeki soyut gerekçeyle sanıklar haklarında 5237 sayılı TCK’nın 109/5. maddesinin uygulanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2016/1201).

Mağdurenin önceden tanıdığı sanıktan evin avlusuna girmeden su istediği, sanığın “Gel kızım” şeklindeki sözü üzerine mağdurenin evin avlusuna girdiği ve bu sırada sanığın zorla mağdureyi evin içerisine sokmaya çalıştığı, ancak mağdurenin direnerek elinden kurtulduğu ve mağdurenin çığlığını duyan tanık T.’ın mağdurenin yanına geldiği ve durumu kolluğa bildirdiklerinin anlaşılması karşısında, sanığın eylemin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna teşebbüs niteliğinde olduğu gözetilerek TCK.nın 109/2, 35. maddeleri gereğince cezalandırılması yerine, delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek yazılı şekilde beraatine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Cezqa Dairesi - Karar: 2014/7099).

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma Suçunda Haksız Tahrik

Haksız tahrik, TCK’nın 29. maddesinde; “Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklinde ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmek suretiyle, kişiye haksız fiilin etkisi altında işlediği suçtan ötürü verilecek cezadan belli bir oranda indirim yapılması öngörülmüştür.

TCK’nın 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:

a) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı,

b) Bu fiil haksız olmalı,

c) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,

d) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,

e) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.

Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, failin haksız bir tahrikin yarattığı hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında hareket ederek bir suç işlemesini ifade eder. Bu halde fail, haksız tahrikin doğurduğu öfke veya elemin, ruhsal yapısında yarattığı karışıklığın sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir.

Bu aşamada bir borcun ödenmemesi veya hukuki alacağın hak sahibine verilmemesi nedeniyle işlenen hürriyetten yoksun kılma suçlarında haksız tahrik hükmünün nasıl değerlendirilmesi gerektiği ayrıca irdelenmelidir. Salt borcu ödeyememenin haksız tahrik oluşturan bir fiil olarak kabulü mümkün değildir. Ancak ödeme gücü bulunduğu hâlde sırf kendi menfaati yahut alacaklıyı zor durumda bırakmak için borcun keyfi ve kasti biçimde ödenmemesi, alacaklıdan mal kaçırılması, gerçeğe aykırı beyan veya vaadlerde bulunulması, alacaklının sürekli oyalanması, muvazalı davranışlarla borçtan kurtulmaya çalışılması gibi davranışlar haksız tahriki oluşturan fiil olarak değerlendirilebilecektir. Nitekim Ceza Kurulunca 19.01.2016 tarih ve 203-2 sayı ile ve 04.07.2017 tarih ve 656-360 sayı ile verilen kararlarda da bu yönde değerlendirme yapıldığı görülmektedir (Yargıtay CGK-Karar : 2020/147).

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Cinsel Saldırı Suçu ile Birlikte İşlenmesi

Katılan ile uzun süredir arkadaşlık yapan, gerçek ismi ve medeni durumuyla ilgili katılana yalan beyanlarda bulunan sanığın olay tarihinde katılanı ailesiyle tanıştıracağını söyleyerek arkadaşının evine götürdüğü, katılan evde kimsenin olmadığını fark edince dışarı çıkmaya çalıştığı, sanığın kapıyı kilitleyerek katılanın çıkmasına engel olup ağzını bağlayarak zorla cinsel saldırıda bulunduğu olayda, sanığın aşamalarda birbiriyle çelişen beyanlarda bulunması, katılanın istikrarlı olarak sanığın evin kapısını kilitleyerek ve zor kullanarak evden çıkmasına engel olduğunu beyan etmesi karşısında, sanığın katılanın hareket özgürlüğünü kısıtlayarak üzerine atılı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediğinin kabulü gerekmektedir.

Öte yandan Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun gerçekleştirildiği zaman aralığının bir bölümünde sanığın katılana karşı ayrıca cinsel saldırı suçu da işlemiş olması, bu suçun oluşumuna engel olmayacaktır.

Nitekim öğretide de, “Failin cinsel saldırı fiilini işlediği süre dışında da mağdurun özgürlüğünü kısıtlaması halinde faile ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ceza verilecektir.” “Bu suçla birlikte kişi özgürlüğünden yoksun bırakma da söz konusu ise failin ayrıca bu suçtan dolayı da cezalandırılması ve suçun cinsel amaçla işlenmesi nedeniyle de cezanın artırılması gerekir.” şeklindeki görüşlere yer verilmek suretiyle, cinsel saldırı suçunu işleyen sanığın unsurlarının bulunması halinde ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da cezalandırılması gerektiği kabul edilmiştir (Yargıtay CGK - Karar: 2015/158).

Hileyle Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma Suçu

Sanığın “Beni takip et sana 5 TL para vereceğim” diyerek kendisini takip etmesi konusunda ikna ettiği 15 yaşından küçük mağdura yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma eylemini tanık Nuri’nin müdahalesi ile tamamlayamadığının anlaşılması karşısında, eylemin TCK gereği çocuğa karşı hile ile gerçekleştirildiği halde, TCK m.109/1 uyarınca eksik ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 14.Ceza Dairesi - Karar: 2014/8501).

Hileyle ve Cinsel Amaçla Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma

Sanığın mağdureye hitaben “Gel bodrumda kedi var kediyi sevelim” diyerek hile kullanarak bodrum kata götürmek suretiyle üzerine atılı cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işlediği ve suçun unsurlarının oluştuğunun anlaşılması karşısında, 12-15 yaş arasında bulunan sanık hakkında hürriyetten yoksun kılma suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilecek durumda olup olmadığı ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığı hususlarında rapor aldırılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/10076).

Olay tarihinde sanığın mağdure N.’nın yanına gelerek “sizin evde domates fideleri var mı” diye sorduktan sonra, domates fidelerine bakma bahanesiyle mağdureyi evin arka tarafında bulunan tarlaya doğru götürdüğü ve burada mağdureye yönelik cinsel eylemlerde bulunduğu tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eyleminin hile kullanmak suretiyle gerçekleştirdiği gözetilerek TCK.nın 109. maddesinin 2. fıkrası ile cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca suçun basit şeklinden hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/8376).

Sanığın olay günü dersaneye giden mağdurenin karşısına çıkarak, kendisini ablasının gönderdiğini, “F.’nın bir sorunu olursa ilgilen” dediğini, iddia ettiği mağdurenin gitmek istememesi üzerine bu kez çok önemli bir şeyler konuşacağını söyleyerek boş arazide bulunan yıkılmış, boş inşaatın arkasına götürmesi şeklindeki eyleminin çocuğa karşı hile kullanarak cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturur (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/5327).

Olay tarihinde sanığın, aynı zamanda komşuları olan ve sokakta oynayan mağdurları, evindeki bilgisayarda oyun oynamalarına izin vereceğini söyleyerek, kandırmak suretiyle evine çağırdığı ve eve gelen mağdure C.’ya basit cinsel istismarda bulunduğu, mağdur Ö.’e yönelik ise herhangi bir cinsel davranışının olmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, sanığın her iki mağdura yönelik tek bir fiile gerçekleştirdiği kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemi nedeni ile bir kez TCK.nın 109/2,, 109/3-f, 109/5, 43. maddelerine göre zincirleme suç hükümlerine göre cezalandırılması gerektiği gözetilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/4285).

Cinsel Amaçla 14 Yaşındaki Çocuğun Hürriyetini Tahdit Suçu

Suç tarihinden önce kayden 16.01.1997 doğumlu olup 14 yaşı içerisinde bulunan mağdure ile arkadaş olan sanığın olay günü buluştuğu mağdureye internet sitesinde çıplak resimlerinin bulunduğunu beyanla birlikte kendi evine giderek bilgisayardan resimleri silmeyi teklif etmesi üzerine mağdurenin sanığın evine gittiği ve evdeyken ani hareketle mağdureyi öpmesinden sonra mağdurenin bağıracağını söylemesi nedeniyle bıraktığı tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından sanığın cinsel maksatla mağdureyi alıkoyması nedeniyle TCK.nın 109/2-3-f-5. maddeleri gereğince cezalandırılması gerekirken suç vasfında yanılgıya düşülmek suretiyle yazılı şekilde çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/4493).

17 Yaşından Küçük Çocuğun Kaçırılması ve Alıkonulması

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Kayden 15.04.1991 doğumlu olup suç tarihi olan 22.07.2007 günü on yedi yaşı içerisinde bulunan mağdurenin aşamalardaki beyanları, katılan Gülümser’in anlatımı, savunma, doktor raporları ve tüm dosya içeriğine göre, olay günü Antalya’da bulunan erkek arkadaşının yanına gitmek amacıyla evden kaçan mağdurenin, İstanbul Esenler otogarından bilet alıp otobüsün kalkış saatini beklerken, polis memuru olan sanığın mağdurenin yanına gelerek, nüfus cüzdanını görmek istediği, nüfus cüzdanının bulunmadığını ve evden kaçtığını öğrenince, otobüs biletini iptal ettirerek parasını mağdureye iade ettiği, sanığın kendi evine gidemeyeceğini, gitmek istediği amcasının evine de tek başına gidemeyeceğini söyleyen mağdurenin amcasını telefonla aramasına rağmen ulaşamadığı, bunun üzerine ailesine veya yetkili makamlara haber vermeksizin birlikte sanığın ikamet ettiği eve gittikleri, geceyi burada geçirdikten sonra ertesi gün birlikte Esenler otogarına gelerek ayrıldıkları şeklinde sübut bulduğu anlaşılan olayda, sanığın hukuka aykırı olarak mağdurenin bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetini kısıtladığına dair yeterli delil bulunmadığı, mevcut haliyle sanığın eyleminin 5271 sayılı CMK’nın 253, 254. maddeleri gereğince uzlaştırma kapsamında kaldığı anlaşılan ve 5237 sayılı TCK’nın 234/3. maddesinde düzenlenen çocuğun kaçırılması ve alıkonulması suçunu oluşturduğu gözetilerek uzlaştırma işlemi yapıldıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2016/4617).

Cinsel İstismar, Kişiyi Hüüriyetinden Yoksun Bırakma ve Çocuğun Alıkonulması

Sanık T.’ın, mağdureyi cebir, tehdit veya hile kullanılmaksızın tarlaya götürerek cinsel istismarda bulunduğu, sonrasında cinsel istismar eyleminden haberi olmayan arkadaşı R. ile birlikte Ö.’in evine gönderdiği, akabinde kendisinin de Ö.’in evine gittiği, sanığın kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eyleminin devam ettiği gözetilmeden, mağdurenin Ö.’in evinde kalması ayrı bir suç kabul edilerek sanık hakkında TCK.nın 43/1. maddesinin uygulanması,

Sanık S.’ın, suç tarihinde sanığın, mağdurenin kaldığı eve gelerek mağdureyi bulunduğu yerden başka bir yere götürmeksizin ona karşı nitelikli cinsel istismar suçunu işlediğinin anlaşılması karşısında, sanığın mağduru cinsel eylem süresince alıkoyma eylemlerinin cinsel istismar suçunun unsuru içinde bulunduğu, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun kanuni unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanığın atılı suçtan beraati yerine yazılı gerekçeyle mahkûmiyetine karar verilmesi,

Mağdurenin, cebir, tehdit veya hile kullanılmaksızın sanıklar R.’ın evinde gönüllü olarak kalması, sanığın mağdureye yönelik hukuka aykırı herhangi bir eyleminin bulunmaması ve soruşturmanın mağdurenin babası müşteki C. P.’ın ihbarı üzerine başladığının anlaşılması karşısında, mağdurenin sanığın yanında rızası ile kaldığının kabulü ile sanığın kanuni temsilcinin bilgisi veya rızası dışında evi terk eden çocuğu rızasıyla yanında tutup çocuğun ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeme eyleminin 5237 sayılı TCK.nın 234/3. maddesinde yer alan suçu oluşturacağı gözetilmeden, TCK.nın 109. maddesinde düzenlenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/8907).

Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Bırakma ve Cinsel İstismar Arasındaki Fark

Çocuğun basit cinsel istismarı suçunun işlendiği sırada ve eylemle sınırlı süre ile mağdurenin iradesiyle hareket edebilme imkanının ortadan kaldırılmasının kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmayacağı, kişinin vücudunun suçun konusu olması sebebiyle, mağdurenin hareket edebilme özgürlüğü ortadan kaldırılmadan bu suçun işlenemeyeceği, dosya kapsamına göre de sanığın, olay günü mağdureye hitaben ‘‘Arkanı dön, ellerini duvara koy ve bekle!’’ dedikten sonra içinde bulunduğu tuvalete girip cinsel istismar eyleminde bulunduğu sırada mağdurenin hürriyetini kısıtlayan başkaca bir hareketinin de olmadığının anlaşılması karşısında, mevcut haliyle eylemin sadece TCK’nın 103/1. maddesinde düzenlenen çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu gözetilerek ilk derece mahkemesince kurulan hükme yönelik istinaf başvurusunun kabulü gerekirken, yazılı şekilde esastan reddine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar : 2018/5327).

Tehdit ve Cebir Yoluyla Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma

Oluşa uygun kabul ve dosya içeriğine göre, suç tarihinde cadde üzerinde yürüyen katılanın boğazına bıçak dayayıp “sesini çıkarma, sessiz” ol diyerek ara sokağa götürmeye teşebbüs eden sanığın eylemini cebir ve tehditle gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, TCK’nın 109/2, 109/3-a, 35. maddeleri gereğince cezalandırılması yerine yazılı şekilde aynı Kanunun 109/1. maddesi uyarınca hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayini bozma nedenidir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2018/115).

Kasten Yaralama ve Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçunun Birlikte İşlenmesi

Sanığın ve suça sürüklenen çocuğun kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu işledikleri sırada mağduru kasten yaraladıkları ve bu yaralanmanın TCK’nin 86/1. maddesi kapsamında olduğu anlaşılmıştır. Mağdurda meydana gelen mevcut yaralanmanın TCK’nin 109/2. maddesinde düzenlenen suçun cebir unsuru içinde kaldığı gözetilerek sadece kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ceza tayini gerekmektedir. Mevcut durumda, sanık ve suça sürüklenen çocuk hakkında aynı eylem nedeniyle hem kasten yaralama hem de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından ayrı ayrı hükümler kurulmuş olmasında isabet bulunmamaktadır. (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar : 2020/2436).

Hile ile Cinsel İstismar ve Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma

Hile ise, söz, hareket veya diğer davranışlarla bir kişinin bilerek aldatılması ve yanıltılmasıdır. Hile ile kendisinde yanlış düşünce uyandırılan kişi belli bir davranışa sürüklenmekte ve buna zorlanmaktadır. Hilenin alıkoyma veya kaçırmaya yönelik olması gerekir. Ayrıca hile aldatıcı nitelikte de olmalıdır. Vaat ile hile birbirine karıştırılmamalıdır. Ancak mağdurun yaşı, tecrübesizliği, içinde bulunduğu korku ve endişe hâli gibi nedenlerle esasen hür iradesi ile kabul etmeyeceği bir hususun vaadedilerek iradesinin kırılması durumunda hilenin varlığı kabul edilmelidir. Bu nedenle bir şeyin hile olup olmadığı her somut olaydaki koşullara göre değerlendirilmeli ve failin kandırılarak direncinin kırılıp kırılmadığı belirlenip sonuca ulaşılmalıdır.

Öğretide “Hile, kişiyi kandırmak için kullanılan bir yöntemdir. Hile, gerçek olmayanı gerçekmiş gibi göstererek failin kandırılmasını sağlar. Kandırılmış olan kişi de, gerçeği bilseydi yapmayacağı bir davranışı yapar. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda kullanılan hileyle kandırılan kişi, bir yerden diğer bir yere kendi iradesiyle gider veya gitmez. Ancak, bu irade, kandırılmış olduğundan özgür irade değildir.” şeklinde görüşlere yer verilmiştir (Serap Keskin Kiziroğlu, Özel Ceza Hukuku, 3. Cilt, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı, 2018, s. 86-87.).

Bu suç ile cezalandırılmak istenen husus, bireylerin hareket özgürlüğünün hukuka aykırı biçimde kaldırılması veya sınırlanmasıdır. Nitekim bu husus madde gerekçesinde; “Bu suç ile korunan hukuki değer, kişilerin kendi arzusu ve iradesi çerçevesinde hareket edebilme hürriyetidir.” şeklinde belirtilmiştir. Suçun maddi unsuru, kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasıdır. Bu fiil, failin doğrudan doğruya veya dolaylı hareketleriyle ve çeşitli araçlar kullanılarak gerçekleştirilebileceği gibi serbest hareketli bir suç olduğundan, bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması neticesini doğurabilecek her türlü hareket ile işlenebilecektir. Maddede sadece “bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakmak”tan söz edilmiş, fiilin işleniş şekli, yeri, zamanı ve süresi konusunda bir sınırlama getirilmemiştir. Bu nedenle suç, mağdurun bir yere gitme veya kalma özgürlügünün ihlal edilmesi sonucunun doğması kaydıyla, her zaman her yerde işlenebilir. Fiilin herkesin girebileceği bir yerde, özel, kapalı veya açık alanda gerçekleştirilmesinin yahut uzun veya kısa süreli olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Suçun oluşması için mutlaka mağdurun bir yere kapatılmış olması gerekmemekte, aleni bir yerde tutma veya böyle bir yere götürme hâlinde dahi diğer unsurların da varlığında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşacaktır. Kesintisiz bir suç olması sebebiyle suçun tamamlanma ve bitme zamanları farklı olabilmektedir. Mağdurun hürriyetinin kısıtlanması ile suç tamamlanır ancak sona ermez. Mağdurun tekrar hürriyetine kavuştuğu an ise suçun sona erme zamanıdır. Suç tamamlandıktan sonra kısa sürede sona erdirilebileceği gibi, günlerce de sürdürülebilir. Öte yandan özgürlükten yoksun bırakma kavramı, anlık olmayan bir süreyi zorunlu olarak içerdiğinden, suçun tamamlanması için fiil ile sonucun hukuken kabul edilebilecek bir süre devam etmesi gerekmektedir. Sürenin çok kısa olup olmadığı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma niteliği taşıyıp taşımadığı, hareketin ağırlığı, önemi ve ciddiyeti ile birlikte hâkim tarafından değerlendirilip belirlenecektir. Sonuç ise, mağdurun bir yere gitme ya da bir yerde kalma özgürlüğünün kaldırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır.

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun manevi unsuru, failin, mağduru kişisel özgürlüğünden yoksun bırakmaya yönelik hareketleri gerçekleştirmeyi istemesi ve bilmesi, yani genel kasttır. Kanunun metninden de anlaşılacağı üzere, suçun temel şeklinin oluşumu için saik (özel kast) aranmamıştır. Bu görüş öğretide (Erman-Özek, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, İstanbul-1994, s. 130, Ayhan Önder, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 4. Bası, İstanbul-1994, s. 31; Durmuş Tezcan-M. Ruhan Erdem-Murat Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Ankara-2008, s. 363 vd.; Recep Gülşen, Hürriyeti Tahdit Suçları, Ankara-2002, s. 87.) ve yargısal kararlarda da (Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 tarih ve 110-161, 23.01.2007 tarih ve 275-9, 03.12.2002 tarih ve 288-419 sayılı kararları) benimsenmiştir.

Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir sonuca varılması bakımından ‘‘geçitli suç’’ kavramının ve bu bağlamda cinsel istismar (veya cinsel saldırı) suçunun işlenmesi sırasında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun da oluşup oluşmadığının ayrıca irdelenmesi gerekmektedir.

Failin bir suçu işlemek için aynı hukuki değeri koruyan daha hafif bir suçu işlemek zorunda kaldığı hâllerde “geçitli suç” söz konusu olur. Geçit suçlar cezalandırılmayan önceki eylemlerin kapsamında sayılırlar ve bu nedenle bütün cezalandırılmayan önceki eylemlerle birlikte görünüşte içtimanın bir türünü oluştururlar. Bu tip görünüşte içtimada, bir suçun işlenmesi için daha hafif suçu basamak yapmak zorunluluğu vardır ve basamak durumunda bulunan suçu düzenleyen normun yardımcı norm oluşu nedeniyle, ağır suçu düzenleyen normun uygulanması ile yetinilir. Geçitli suçun söz konusu olabilmesi için, görünüşte içtima eden normlar arasında açık nitelikte asli-yardımcı norm ilişkisinin bulunmaması, ağır suç ile bu suça ulaşabilmek için aşılması zorunlu basamak durumunda bulunan hafif suçu düzenleyen normların korudukları hukuki değerlerin aynı nitelikte ve aynı türden olmaları, ağır suçun işlenmesi için mutlaka geçit durumundaki daha hafif bir suçun işlenmesinin gerekmesi, hafif suçun faili ve mağduru ile ağır suçun faili ve mağdurunun aynı kişiler olmaları, failin hareketi ile ağırlaşan neticeler arasında nedensellik bağının bulunması ve failin kastının başlangıçtan itibaren ağırlaşan neticeleri gerçekleştirmeye yönelmiş olması gerekir. Bu nedenle fail hareketine taksirle başlamış ve sonradan kastla devam etmişse veya başlangıçta hafif sonucu gerçekleştirmek istediği hâlde daha sonra kastını ağır sonuca yöneltmişse artık geçitli suçtan söz edilemez (Kayıhan İçel, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 14, Güz 2008, s. 35-49; Kayıhan İçel, Suçların İçtimaı, Sermet Matbaası, İstanbul, 1972, s. 226-238).

Öğretide amaç suç-araç suç ilişkisinin bulunduğu hâllerde, amaçlanan suç işlendiği takdirde, bu suçtan dolayı da failin ayrıca cezalandırılacağı, gerçek içtima kurallarının uygulanacağı savunulmuştur (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 9. Bası, Ankara, 2013, s. 538, Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 12. Bası, Ankara, 2019, s. 505).

Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma cinsel saldırı suçu gibi bazı suçların icrası sırasında zorunlu olarak eşlik eden bir fiil olarak yer alabilir. Cinsel saldırı suçunda failin fiilini icra edebilmesinin zorunlu sonucu olarak mağdurun kısa bir süre özgürlüğünden yoksun kaldığı bu gibi hâllerde işlenen suç dışında failin sorumluluğunu gerektiren ayrı bir fiilin varlığından bahsetmek mümkün değildir. Ancak işlenen fiilin zorunlu sonucu olmamakla birlikte, amaç suçun işlenebilmesi için mağdurun hürriyetinden yoksun bırakıldığı hâllerde, fail amaç suçun yanında ayrıca hürriyeti yoksun kılma suçundan da cezalandırılacaktır (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 6. Bası, Ankara, 2019, s. 465). Ancak cinsel saldırı öncesi ya da sonrasında eğer mağdurun özgürlüğü sınırlandırılmışsa, fail kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan da sorumlu tutulmalıdır (M. Emin Artuk-Ahmet Gökçen-M. Emin Alşahin-Kerim Çakır, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 18. Baskı, Ankara, 2019, s. 375.).

Yargıtay uygulamalarına göre de kişinin vücut dokunulmazlığı amaç suçun konusu olması durumunda hürriyeti sınırlandırılmadan bu suçların işlenmesine olanak bulunmadığı için suç süresiyle sınırlı olarak kişilerin tutulması hâlinde, örneğin cinsel saldırı (cinsel istismar) veya yaralama eylemini gerçekleştirirken sadece bu suçların işlendiği süre boyunca bekletme veya tutma eylemleri ayrı bir suç oluşturmamakta, ancak amaç suç öncesinde veya sonrasında mağdurun bir yere gitme veya bir yerde kalma özgürlüğü kaldırıldığında ise ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşmaktadır.

Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nın 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan Kanun’un 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “İddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir. CMK’nın 225. maddesinde de; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiil hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.

Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı tarafından düzenlenen iddianame ile CMK’nın 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırları belirlenmektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir.

Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.

Katılan mağdurenin babası olan sanığın, birlikte yaşadıkları evde yalnız kaldıkları zamanlarda katılan mağdureye zorla ve tehditle cinsel istismarda bulunması ve bu şekilde katılan mağdureyi hürriyetinden de yoksun kılmasına dair iddianameye konu eylemlerde amaç suç niteliğindeki cinsel istismar suçunun konusunun kişinin vücut dokunulmazlığı olması, zorla gerçekleştirilen cinsel istismar eylemi sırasında katılan mağdurenin hürriyetini sınırlandırılmadan işlenmesine olanak bulunmaması nedeniyle cinsel istismar eylemi süresiyle sınırlı olarak alıkonulma hâlinde ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun oluşmayacağının kabulünde zorunluluk bulunması, sanığın cinsel istismar eyleminden önce veya sonra katılan mağdureyi hürriyetinden yoksun kıldığına dair bir iddianın olmaması, 13.08.2011 tarihinde katılan … tarafından olayın görülmesi sonrasında yaşanan tartışmada sanığın katılan mağdureyi de odaya kilitlediğine dair iddianameye konu bir eylem bulunmadığı gibi katılan mağdurenin de bunu doğrulayan hiçbir beyanının olmaması hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın katılan mağdureye cinsel istismarda bulunurken bu eylem süresince sınırlı olarak onu alıkoyması şeklinde gerçekleşen olayda ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir. (Ceza Genel Kurulu - 2020/345).

Tehditle ve Cinsel Amaçla Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma

İddianamede belirtildiği gibi, suça sürüklenen çocuğun Haziran ayında evinde mağdurenin çıplak resimlerini çektiği, temmuz ayında ise, gelmezse bu fotoğrafları internette yayınlayacağını belirterek mağdureyi tehdit ettiği, bu tehdit üzerine mağdurenin suça sürüklenen çocuğun görüşme teklifini kabul ederek ormanlık araziye gitmek zorunda kaldığı anlaşılan olayda, suça sürüklenen çocuğun sabit olan tehditle ve cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma eylemine uyan TCK’nın 109/2,3-f,5 ve 110. maddeleri uyarınca mahkumiyeti yerine delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2019/14359 E. , 2022/12957 K.).

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, bireylerin hareket özgürlüğüne yapılan önemli bir saldırı niteliğinde olduğundan yargılama sürecinin mutlaka bir ceza avukatı ile birlikte yürütülmesi gerekir.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS