Bilirkişilik Nedir? (CMK m.63)
Bilirkişilik, ceza yargılamasının konusu olan uyuşmazlığa ilişkin bir meselenin çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektirtiği hâllerde başvurulan bir usul hukuku kurumudur (CMK m.63). Bilirkişi, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında ise hakim veya mahkeme tarafından görevlendirilir.
Bilirkişi raporu, hakim veya mahkeme için bağlayıcı nitelikte bir delil mahiyetinde değildir. Hakim, karar verirken bilirkişi raporunu delillerle birlikte serbestçe değerlendirecektir. Bilirkişilik; delilleri elde etme, delillerin teknik mahiyetini belirleme, delillerin içeriğini öğrenme ve delilleri değerlendirebilmek için bir araçtır. Yargıtay, bilirkişi raporlarının mahkemeyi bağlayıcı değil delilleri değerlendirme vasıtalarından biri olduğunu kabul etmektedir.
Bilirkişi, görevini tam bir tarafsızlık içinde icra etmelidir. Aksi takdirde, hakimin reddi kurallarına göre bilirkişi de reddedilebilir.
Bilirkişi Atanması Şartları
Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişi tayin edilebilir. Cumhuriyet savcısı veya hakim, konu ile ilgili kişisel bilgileri mevcut olsa bile çözümü uzmanlığı, özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde mutlaka bilirkişiye başvurmalıdır. Böylece delilin taraflarca değerlendirilerek tartışılmasına imkan sunulmuş olacaktır.
Çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına re’sen, Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine karar verilebilir. Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez (CMK 63/1).
CMK’nın 63. maddesi uyarınca; sadece çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilebileceği, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukukî bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenemeyeceği, ‘‘defter ve belgeleri gizlemek’’ suçu nedeniyle bilirkişiden sorulan hususların hâkim tarafından takdir ve değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden kovuşturma aşamasında bilirkişi incelemesi yaptırılarak yargılama konusu meselenin hâli için gerekli olmayan bilirkişi incelemesi nedeniyle yapılan 200 TL yargılama giderinin hazine uhdesinde bırakılması yerine sanıktan tahsiline karar verilmesi, bozma nedenidir (Y19CD-K.2015/7770)
Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere, bilirkişiye başvurulması gerekli konular çok geniştir ve genişlemektedir: Psikiyatri ve adlî tıp bilgileri, ceset üzerinde incelemeler, parmak izleri ve benzeri metodlar, toksikoloji, bilimsel polis, silâhlar, daktilolar, biyoloji, kimya, muhasebe, mimarî, mekanik, trafik, arkeoloji, yabancı dil, Türkiye’de eski harfler.
Bilirkişi atanması ve gerekçe gösterilerek sayısının birden çok olarak saptanması, hâkim veya mahkemeye aittir. Birden çok bilirkişi atanmasına ilişkin istemler reddedildiğinde de aynı biçimde karar verilir.(CMK 63/2).
Kovuşturma aşamasında hakim veya mahkemenin bilirkişi atamaya ilişkin yetkilerini, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı da kullanabilir (CMK 63/2).
Yargılama konusu bazı olgu ve olayların doğru ve denetime elverişli bir şekilde tespit edilerek ortaya konulması için uzman bilirkişi görüşüne başvurmak gerekir:
5271 sayılı CMK’nın 63/1. maddesi gereğince, maddi tazminat miktarının doğru ve denetime olanak sağlayacak şekilde tayin ve tespiti yönünden konusunda uzman bilirkişi görüşüne başvurulması gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir (Y12CD-K.2013/989).
Çek, senet, resmi veya özel evraklar üzerinde silme, bozma, tahrif etme, değiştirme vb. hususlar ile bu evraklar üzerindeki yazı veya imzanın aidiyetinin tespiti için bilirkişi incelemesi yapılması şarttır:
Suça konu çekin dosyada bulunan fotokopisinde keşide tarihinin gün hanesinin değiştirilmiş görünümde olması, sanığın bu değişikliğin kendisi tarafından yapılmadığı ve paraf imzasının kendisine ait olmadığını belirtmesi karşısında; 5271 sayılı CMK’nın 63. maddesi gereğince çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunluluğu da dikkate alınarak, çek aslı ile ibraz anında alınan okunaklı ve onaylı örneği getirtilerek, belirtilen değişikliğin sanık tarafından yapılıp yapılmadığının ve paraf imzasının sanığa ait olup olmadığının tespiti ile buna göre ibrazın süresinde olup olmadığı, dolayısıyla suçun unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği saptanmadan, eksik araştırma ile mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Y10CD-K.2010/395)
Sanık veya suça sürüklenen çocuğun (SSÇ) suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığını takdir yetkisi münhasıran mahkemeye ait bir yetkidir:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 63. maddesi hükmü uyarınca suça sürüklenen çocuğun işlediği suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığını takdir yetkisinin münhasıran mahkemeye ait olduğu, mahkemenin Eskişehir Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 26.03.2008 tarihli “suça sürüklenen çocuğun isnat edilen cinsel taciz eyleminin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayarak bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmediği” yolundaki raporuna karşın Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 19.10.2009 tarihli “suça sürüklenen çocuğun bulunduğu suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğu” şeklindeki raporunu yeterli ve inandırıcı görerek hüküm kurduğu ve gerekçede de bunun nedenlerini açıkladığı anlaşılmakla bu hususta bozma isteyen tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir (Y14CD-K.2014/7780).
Suç tarihinde 12-15 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35. maddesi uyarınca sosyal inceleme raporunun aldırılması gerektiği, CMK.nın 63. maddesi hükmü uyarınca da suça sürüklenen çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığını takdir yetkisinin münhasıran mahkemeye ait olduğu, hakimin bu konuda tam kanaat sahibi olamadığı durumlarda adli tıp veya psikiyatri uzmanından görüş alarak suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun tayini gerektiği gözetilmeden, Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 29.07.2009 tarihli raporuna dayanılarak hüküm kurulması, bozma nedenidir (Y14CD-K.2014/5632).
Bilirkişi Atama Kararı Nasıl Olmalıdır?
Bilirkişi görevlendirilmesine ilişkin savcılık veya mahkeme kararında iki husus açık bir şekilde belirtilmelidir:
-
İnceleme konusu, yani görevlendirmenin konusu açıkça belirtilmelidir. Cevaplanacak sorular varsa yöneltilmelidir.
-
Bilirkişi incelemesinin ne kadar bir süre içerisinde tamamlanması gerektiği belirtilmelidir.
Bilirkişiye sorulacak sorular veya yaptırılacak inceleme, çözümü; uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren bir hal olmalıdır:
CMK.nın 63. maddesi uyarınca çözümü; uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşüne başvurulabilir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenmez. CMK.nın 66. maddesi gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin kararda uzmanlık, özel veya teknik bilgi gerektiren konularda bilirkişiden hangi hususların aydınlığa kavuşturulması istendiği, bilirkişiye verilen görevin neler olduğu açıkça belirtilmelidir. Suçun sabit olup olmadığı, sanık tarafından işlenip işlenmediği, unsurları veya suç kastı yönünden bilirkişiye başvurulması olanaksız olup, hakimin çözmesi gereken konu veya konuların bilirkişiye tevdi edilerek verilen raporun karara esas alınması da CMK. nın 63 ve devamı maddelerine aykırıdır.(Y8CD-K.2015/19232).
Görevlendirme/atama kararı ile görevlendirilen bilirkişinin kimlik tespitinin yapılması gerekir. Bilirkişiler, bilirkişilik listesine kaydedilirken yemin ettirilirler. Bu nedenle bilirkişilere görevlendirildikleri her işte yeniden yemin verilmez. Ancak, listeye kayıtlı olmayan bilirkişilerin atanması halinde bu kişilere yemin verdirilmelidir.
Raporu hükme esas alınan ve İl Adli Yargı Adalet Komisyonu tarafından düzenlenen listede yer alan bilirkişiler arasından atanıp atanmadığı belirtilmeyen bilirkişinin kimliğinin tespit edilerek yeminin yaptırıldığı tutanağın hakim tarafından imzalanmaması suretiyle C.M.K.nın 219. maddesine aykırı davranılması ve 16.08.2008 tarihli yemin tutanağında, adliye personeli olduğu belirtilen bilirkişinin hangi konuda görevlendirildiğinin ve o konuda teknik bilgisinin olup olmadığı tespit edilmeden 5271 Sayılı C.M.K.nun 64/1, 66/1. maddelerine aykırı davranılması, bozma nedenidir (Y2CD-K.2013/15288).
Sosyal inceleme raporu düzenleyen bilirkişi F. Ö.’ün kimlik tespiti yapılmadan ve yemini yaptırılmadan 5271 sayılı CMK’nun 64. maddesine aykırı davranılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi, bozma nedenidir (Y7CD-K.2014/737).
28.08.2006 tarihli raporu hazırlayan bilirkişinin 03.06.2006 tarihli celsede Adli Yargı Adalet Komisyonu listesinden seçilmiş olduğunun anlaşılmasına, 5271 sayılı CMK.nun 64/5. maddesi uyarınca “listelere kaydedilen bilirkişilerin il adli yargı adalet komisyonlarında yemin ettikten sonra görevlendirildikleri her işte yeniden yemin verilmeyeceğinin” hüküm altına alınmış olmasına göre, bilirkişinin yeminin yaptırılmadığına ilişen tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir (Y11CD-K.2007/6003)
Bilirkişiler, bölge adliye mahkemelerinin yargı çevreleri esas alınmak suretiyle bilirkişilik bölge kurulu tarafından hazırlanan listede yer alan kişiler arasından seçilir. Ancak, kendi bölge listesinde ilgili uzmanlık alanında bilirkişi olmasına rağmen, diğer bir bölgedeki bilirkişinin, görevlendirme yapılan yere daha yakın bir mesafede bulunması durumunda, bu listeden de görevlendirme yapılabilir (CMK m.64/1). Bölge kurulunun hazırladığı listede bilgisine başvurulacak uzmanlık dalında bilirkişi bulunmaması hâlinde, diğer bölge kurullarının listelerinden, burada da bulunmaması hâlinde, bilirkişilik şartlarını taşımak kaydıyla listelerin dışından bilirkişi görevlendirilebilir (CMK m.64/2). Örneğin, üniversitede görevli bir profesör de koşulları varsa dışardan bilirkişi olarak görevlendirilebilir.
Kanunların belirli konularda görevlendirdiği resmî bilirkişiler öncelikle atanırlar. Ancak kamu görevlileri, bağlı bulundukları kurumla ilgili davalarda bilirkişi olarak atanamazlar (CMK m.64/3).
Raporu hükme esas alınan bilirkişinin İl Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca oluşturulan listedeki bilirkişiler arasından seçilip seçilmediği bu listeler dışından seçildiyse gerekçesi atama kararına yazılmadan seçilen bilirkişinin suç tarihlerinde suçun işlendiği kamu kurumunda görevli olup, soruşturma kapsamında tanık olarak beyanına başvurulmuş bulunması gözetilmeden ve yöntemince yeni bir bilirkişi raporu da aldırılmadan söz konusu bilirkişiden soruşturma aşamasında alınan raporla yetinilerek hüküm kurulması suretiyle CMK’nın 64. maddesine muhalefet edilmesi, bozma nedenidir (Y5CD-K.2014/2688)
Bilirkişinin Görev Süresi
Bilirkişinin Görev Süresi: Bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin kararda, cevaplandırılması uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorularla inceleme konusu ve görevin yerine getirileceği süre belirtilir. Bu süre, işin niteliğine göre üç ayı geçemez. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre, bilirkişinin istemi üzerine, kendisini atayan merciin gerekçeli kararıyla en çok üç ay daha uzatılabilir. (CMK m.66/1).
Süresinde Görevini Yapmaması: Belirlenen süre içinde raporunu vermeyen bilirkişi hemen değiştirilebilir. Bu durumda bilirkişi, o ana kadar yaptığı işlemleri açıklayan bir rapor sunar ve görevi sebebiyle kendisine teslim edilmiş olan eşya ve belgeleri hemen geri verir. Ayrıca, hukukî ve cezaî sorumluluğuna ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, bilirkişiye ücret ve masraf adı altında hiçbir ödeme yapılmamasına karar verilebilir ve gerekçesi gösterilerek gerekli yaptırımların uygulanması bilirkişilik bölge kurulundan istenir (CMK m.66/1).
Bilirkişi Görevini Nasıl Yapar?
Bilirkişi, görevini, kendisini atamış olan merci ile ilişki içinde yerine getirir, gerektiğinde bu mercie incelemelerindeki gelişmeler hakkında bilgi verir, yararlı görülecek tedbirlerin alınmasını isteyebilir.(CMK m.66/3).
Bilirkişinin Bazı Kişilerle İlişki Kurması: Bilirkişi, görevini yerine getirmek amacıyla bilgi edinmek için şüpheli veya sanık dışındaki kimselerin de bilgilerine başvurabilir. Bilirkişi, uzmanlık alanına girmeyen bir sorun bakımından aydınlatılmasını isteyecek olursa; hâkim, mahkeme veya Cumhuriyet savcısı, nitelikli ve konusunda bilgisiyle tanınmış kişilerle bir araya gelmesine izin verebilir. Bu şekilde çağrılan kişiler yemin eder ve verecekleri raporlar, bilirkişi raporunun tamamlayıcı bir bölümü olarak dosyaya konulur. (CMK m.66/4).
İlgililerin Bilirkişi İle ilişki Kurması: İlgililer de merciinden, yani görevlendirmeyi yapana savcılık veya mahkemeden, incelemeler yapılırken bilirkişiye teknik nitelikte bilgiler verebilecek olan ve ismen belirleyecekleri kişileri dinlemeleri veya bazı araştırmaların yapılması hususlarında karar verilmesini isteyebilir. İlgili kişiler katılan, vekili, şüpheli veya sanık ve müdafiileri, mağdur veya suçtan zarar gören üçünçü kişi gibi kişiler olabilirler (CMK 66/5).
Bilirkişinin Taraflara Soru Sorması Usulü: Gerekli olması halinde, bilirkişi, mağdur, şüpheli veya sanığa mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı aracılığı ile soru sorabilir. Ancak, mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı, bilirkişinin doğrudan soru sormasına da izin verebilir. Muayene ile görevlendirilen hekim bilirkişi, görevini yerine getirirken zorunlu saydığı soruları, hâkim, Cumhuriyet savcısı ve müdafi bulunmadan da mağdur, şüpheli veya sanığa doğrudan doğruya yöneltebilir (CMK 66/6).
Bilirkişi Raporu ve Uzman Mütalaasının Hazırlanması
İncelemeleri sona erdiğinde bilirkişi yaptığı işlemleri ve vardığı sonuçları açıklayan bir raporu, kendisinden istenen incelemeleri yaptığını ayrıca belirterek, imzalayıp ilgili mercie verir veya gönderir. Mühür altındaki şeyler de ilgili mercie verilir veya gönderilir ve bu husus bir tutanağa bağlanır (CMK m.67/1).
Birden çok atanmış bilirkişiler değişik görüşleri yansıtmışlarsa veya bunların ortak sonuçlar üzerinde ayrık görüşleri varsa, bu durumu gerekçeleri ile birlikte rapora yazarlar (CMK m.67/2).
Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hâkim tarafından yapılması gereken hukukî nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.(CMK m.67/3).
5271 sayılı CMK’nın 62, 63, 67. maddelerinde bilirkişi atanması, bilirkişi raporu ve uzman mütalaası alınmasına ilişkin düzenlemelere yer verilerek çözümü uzmanlığı özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi görüşüne başvurulacağı ancak, bilirkişi raporlarının mahkemeyi bağlayıcı değil delilleri değerlendirme vasıtalarından biri olduğu, mahkemelerin gerekçelerini açıklamaları suretiyle bilirkişi raporuna itibar edip etmeme hususunda takdir ve değerlendirme hakkını haiz bulunduğu, bilirkişi tarafından münhasıran hakimin yetkisinde bulunan kusurluluk konusunda, herhangi bir değerlendirme yapılmaması gerekmekle birlikte bu yöndeki bir değerlendirmenin de hakimi bağlayıcı bir yönünün bulunmadığının belirtilmesine rağmen, oluşa uygun düşmeyen bilirkişi raporuna itibarla sanıkların beraatleri yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi; bozma nedenidir (Y12CD-K.2014/2619)
Bilirkişi Raporları Arasında Çelişki Bulunması
Daha önce açıkladığımız üzere hakimin belli teknik konularda bilirkişiye başvurma zorunluluğu vardır. Bilirkişi raporları mahkemeler için bağlayıcı mahiyette deliller olmayıp delilleri değerlendirme araçlarıdır. Hakim gerekçesini göstermek kaydıyla bilirkişi raporunun aksine de hüküm verebilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki olsa bile çelişki esasalı noktalara ilişkin değilse yeniden rapor alınmasına gerek yoktur. Ancak bilirkişi raporundaki çelişki çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlara ilişkin ise yeniden bilirkişi raporu alınması zorunluluktur.
Hâkim, çözümü ancak özel veya teknik bir bilgi gerektiren hallerde bilirkişi dinleyebilecek veya rapor isteyebilecektir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bir bilgi ile çözümü mümkün bulunan konularda ise bilirkişiye başvurmayacaktır. Kanun koyucunun uzmanlığa, özel veya teknik bir bilgiye ihtiyaç bulunduğunu baştan kabul ettiği akıl hastalığı, parada sahtecilik, moleküler genetik inceleme gibi hususlar dışında hâkimin bilirkişi raporu alması zorunluluğu bulunmadığı gibi, bilirkişi raporları da mahkemeleri bağlayıcı nitelikte değildir. İcabında gerekçesi gösterilerek bilirkişi raporunun aksine karar verilmesi de mümkündür. Dosyada mevcut birden çok rapor arasında bariz çelişki bulunması durumunda bu çelişkinin giderilmesi gerekir. Ancak, her çelişkinin giderilmesi için yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması zorunlu değildir. Buradaki kıstas maddi gerçeğin hiçbir şüpheye yer verilmeyecek biçimde ortaya çıkarılmasıdır. Bilirkişiye başvurulma nedeni olan çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar yeterince açıklığa kavuştuğu ahvalde, artık yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur. (YCGK-K.2016/182)
Bilirkişi Raporuna İtiraz
Bilirkişi tarafından düzenlenen rapor örnekleri, duruşma sırasında Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanunî temsilciye doğrudan verilebileceği gibi; kendilerine iadeli taahhütlü mektupla da gönderilebilir. (CMK m.67/4).
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda ceza soruşturması ve kovuşturmasında atanan bilirkişinin hazırladığı rapora karşı bir itiraz süresi belirlenmemiştir. Bilirkişi raporunu hazırlatan savcılık hakim veya mahkeme taraflara itiraz için uygun bir süre verir. Örneğin, işin mahiyetine göre itiraz için 1 haftalık bir süre verilebileceği gibi 3 aylık bir süre de verilebilir. Ceza yargılamasında bilirkişi raporuna itiraz, bir kanun yolu şeklinde düzenlenmiş değildir. Bilirkişi raporuna yapılan itiraz alelade bir itiraz olarak yapılır.
Bilirkişi incelemeleri tamamlandığında, yeni bilirkişi incelemesi yapılması veya itirazların bildirilmesi için istemde bulunabilmelerini sağlamak üzere Cumhuriyet savcısına, katılana, vekiline, şüpheliye veya sanığa, müdafiine veya kanunî temsilciye süre verilir. Bu kişilerin istemleri reddedildiğinde, üç gün içinde bu hususta gerekçeli bir karar verilir.(CMK m.67/5).
Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanunî temsilci, yargılama konusu olayla ilgili olarak veya bilirkişi raporunun hazırlanmasında değerlendirilmek üzere ya da bilirkişi raporu hakkında, uzmanından bilimsel mütalaa alabilirler. Sadece bu nedenle ayrıca süre istenemez.(CMK m.67/6).
Bilirkişinin Duruşmaya Çağrılması ve Açıklama Yapması
Mahkeme, her zaman bilirkişinin duruşmada dinlenmesine karar verebileceği gibi, ilgililerden birinin istemesi halinde de açıklamalarda bulunmak üzere duruşmaya çağırabilir. Yaptıkları açıklamalardan sonra mahkeme başkanı veya hâkim, çekilmelerine izin vermedikçe, bilirkişiler duruşma salonunda kalırlar; ancak salona teker teker alınıp birbirinden ayrı olarak dinlenmeleri zorunlu değildir. Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, şüphelinin veya sanığın, müdafiin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine bilimsel mütalaa hazırlayan uzmanın duruşmada dinlenmesi hususunda da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır (CMK m.68).
Suça sürüklenen çocuklar hakkında Sosyal İnceleme Raporu düzenleyen psikolojik danışmanın “çocukların işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneklerinin tam olarak gelişmediğini” bildirmesi karşısında CMK’nın 68. maddesi kapsamında bu uzmanın duruşmaya çağrılarak dinlenilmesi ve belirtilen kanaate ulaşmasına sevk eden olguların somut olarak neler olduğunun açıklattırılması ve sonucuna göre psikiyatri uzmanı ve adli tıp uzmanının da yer aldığı bir kuruldan çocuklar hakkında yeniden rapor alınması gerekip gerekmediği hususunda bir karar verilerek çocukların cezai sorumluluklarının bulunup bulunmadığı hususunda tam bir vicdani kanaate ulaşılması gerekli iken bu husus yerine getirilmeksizin eksik soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Y13CD-K.2015/7808).
Bilirkişinin Reddi Sebepleri ve usulü
Hâkimin reddi sebepleri, bilirkişi hakkında da geçerlidir (CMK m.68/1).
Cumhuriyet savcısı, katılan, vekili, şüpheli veya sanık, müdafii veya kanunî temsilci, ret hakkını kullanabilirler. Hâkim veya mahkeme tarafından atanan bilirkişinin adı ve soyadı, engel sebepler olmadıkça ret hakkına sahip olanlara bildirilir (CMK m.68/2).
Ret istemini davayı görmekte olan hâkim veya mahkeme inceler. Soruşturma evresinde, Cumhuriyet savcısınca kabul edilmeyen ret istemi sulh ceza hâkimince incelenir. Reddi isteyen kişi, bunun nedenini, dayandığı olguları göstererek açıklamakla yükümlüdür (CMK m.68/3).
5271 sayılı CYY.nın 69/1.maddesi uyarınca hakimin reddini gerektiren nedenler bilirkişiler hakkında da geçerlidir.Aynı yasanın 22.maddesinde ise hakimin davaya bakamayacağı durumlar düzenlenmiştir.CYY.nın 22.maddesinin 1.fıkras 1.fıkrasının (h) bendi uyarınca bir davada tanık sıfatıyla dinlenmiş olan hakim bu davada hakim olarak görev yapamayacağı gibi, bir davada tanık olarak dinlenen kişide aynı davada bilirkişilik yapamayacaktır. Tüm bu düzenlemeler karşısında, mahkemece 10.2.2004 tarihli duruşmada tanık olarak dinlenen M… E… S…‘ın aynı davada bilirkişi sıfatıyla verdiği 20.03.20043 tarihli raporu hükme dayanak yapılarak CYY.nın 69., 22.maddelerine aykırı davranılması, bozma nedenidir (Y2CD-K.2010/1152).
Bilirkişilik ve Bilirkişi Raporuna İtiraz Yargıtay Kararları
Bilirkişinin Tarafsızlığı
Sanıklar hakkında imar kirliliğine neden olma suçundan dava açıldığı, bu davada yapılan keşifte yemin verilip dinlenen inşaat bilirkişisinin … isimli şahıs olduğu ve bu bilirkişi tarafından düzenlenen 12/05/2016 tarihli raporda imar kirliliğine neden olma suçuna neden olan bir aykırılığın bulunmadığının belirtildiği, mahkemece, bu rapor hükme esas alınıp sanıklar hakkında beraat kararı verildiği, imar kirliliğine neden olduğu iddia edilen yapının yapı ruhsatı incelendiğinde, yapının fenni mesulünün de … olduğu ve onun tarafından imzalandığı anlaşılmaktadır.
CMK’nın 64/6. madde ve fıkrası hükmüne göre bilirkişiler “Görevimi adalete bağlı kalarak, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsızlıkla yerine getireceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim.” şeklinde yemin ederler. Bu madde ve bilirkişilik ile ilgili CMK’da yer alan düzenlemelere göre bilirkişinin tarafsız olması ilkesi benimsenmiştir.
Yukarıdaki açıklamalara göre, inceleme konusu dosyada yapı ruhsatında fenni mesul olarak imzası olan …‘ın bilirkişi olarak atandığı, bu şahsın fenni mesul olması nedeniyle 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 28/2. maddesi uyarınca sorumluluğunun bulunduğu, bu nedenle tarafsızlık ilkesine aykırı olarak bu şahsın bilirkişi sıfatıyla düzenlediği rapor hükme esas alınıp karar verilmesi hukuka aykırıdır. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar : 2019/5310).
Bilirkişinin Görevi Kötüye Kullanması
Sanığa atılı “Gerçeğe aykırı bilirkişilik” suçunun oluşabilmesi için; yargı mercileri veya suçtan dolayı kanunen soruşturma yapma veya yemin altında tanık dinleme yetkisine sahip kişi veya kurul tarafından görevlendirilen bilirkişinin gerçeğe aykırı mütalâada bulunması gerektiği, bunun dışındaki durumlarda ise TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında kamu görevlisi sayılan bilirkişinin gerçeğe aykırı mütalâada bulunması eyleminin TCK’nın 257/1. maddesinde düzenlenen “görevi kötüye kullanma” suçunu oluşturabileceği,
Somut olayda; sanığın, bilirkişi olarak görevlendirilip mütalâada bulunduğu Bodrum 1. İcra Müdürlüğünün TCK’nın 276/1. maddesinde sayılan yargı merci veya suçtan dolayı kanunen soruşturma yapma veya yemin altında tanık dinleme yetkisine sahip kişi veya kurul olarak değerlendirilemeyeceğinden sanığın kanıtlanan eyleminin TCK’nın 257/1. maddesi kapsamındaki suçu oluşturacağı, hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2013/13377 E. , 2014/7161 K.).
İki Bilirkişi Raporu Arasındaki Çelişkinin Giderilmesi Zorunluluğu
El konulmasına karar verilen eser hakkında… Üniversitesi …Fakültesinde öğretim görevlisi olan bilirkişilerden alınan 07.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda, eserin el yazması olduğunun, H. 23 Şevval 1222/ M. 24 Aralık 1807 tarihinde yazılmış olduğunun, 2863 sayılı Kanunun 23. maddesi kapsamına girmekle birlikte etnografik değerde eser olduğunun, bu nedenle yurt içerisinde satışının serbest, ancak yurt dışına çıkartılmasının yasak olduğunun belirtildiği, bu tespit üzerine sanık hakkında 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan davanın açıldığı, dosya kapsamından sanığın davaya konu eseri ticarete konu ettiğine veya ticarete teşebbüs ettiğine dair delillerin bulunamadığı, sanığın verdiği beyanlarda dedesinden kalma olduğunu beyan ettiği eseri, 3 yıldır kendisinin muhafaza ettiğini beyan ettiğinden, eyleminin 2863 sayılı Kanunun 70. maddesinde düzenlenen “kültür varlığını izinsiz bulundurma” suçunu oluşturabileceği, her ne kadar yargılama aşamasında aldırılan 07.12.2012 tarihli …. Bölge Müdürlüğü raporunda, eserin 2863 sayılı Kanun kapsamında olmadığı belirtilmiş ve bu rapora dayanılarak yargılama neticesinde sanığın beraatine karar verilmiş ise de; davaya konu eserin 2863 sayılı Kanun kapsamında korunması gerekli bir eser olup olmadığının herhangi bir tereddüde mahal vermeden tespit edilmesinin gerektiği anlaşılmakla;
Belirtilen eserle ilgili olarak, bir eserin hem etnografik nitelikte olup hem 2863 sayılı Kanun kapsamı dışında ve ayrıca tasnif ve tescil dışı bulunmasının mümkün olmadığı, zira “tasnif ve tescil dışı olma” ifadesinin korunması gerekli görülmeyen varlıklar için kullanılabileceği, etnografik nitelikteki kültür varlıklarının ise 2863 sayılı Kanun’da korunması gerekli taşınır kültür ve tabiat varlıkları arasında sayıldığı, 2863 sayılı Kanun kapsamı dışında olan objelerin Kanun tarafından koruma altına alınmayan, söz konusu Kanunun konusunu oluşturmayan varlıklar olduğu, yine bir eserin hem 2863 sayılı Kanun kapsamında bulunup hem de tasnif ve tescil dışı olmasının da mümkün bulunmadığı, dolayısıyla, sözü edilen eser yönünden bilirkişi raporu ile müze görevlilerinden alınan rapor arasında çelişki mevcut olduğu anlaşılmış olup, üniversitelerin arkeoloji ve sanat tarihi kürsülerine mensup öğretim üyelerinden oluşan bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak, sözü edilen eser yönünden bilirkişi raporundaki çelişkinin giderilmesi için yeniden rapor aldırılması ve kanun kapsamında kaldığının tespit edilmesi halinde “kültür varlığını izinsiz bulundurma” suçundan hüküm tesis edilmesi gerektiği gözetilmeksizin eksik kovuşturmaya dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2015/4047).
Bilirkişi Raporu ile Kusur Durumunun Belirlenmesi
Olay günü katılanın sevk ve idaresindeki bisiklet ile trafik yoğunluğunun fazla olduğu, gidiş geliş 7 metre genişliğindeki caddede yolun sağından seyirle, yolun soluna geçmek için sola doğru hareket ettiği sırada, bisikletin sol yanına, gerisinden gelen sanık idaresindeki motosikletin sağ şeritte çarpması şeklinde meydana gelen olayda, soruşturma aşamasında yapılan keşfe katılan bilirkişi raporunda, sanığın sevk ve idaresindeki motosikletin hızının normal seviyede olduğu kabul edilmekle birlikte, motosiklet sürücüsünün, seyrettiği yol özelliği ile trafik sirkülasyonunu göz önünde bulundurarak her an kaza yapabileceğini öngörmesi, önünde ve sağ tarafta seyreden bisikleti geçerken daha da dikkatli olması gerektiğinden bahisle sanığın 1/8 oranında tali kusurlu olduğunun belirtildiği, kovuşturma aşamasında yapılan keşfe katılan bilirkişi raporunda ise, bisiklet sürücüsünün çarpmanın şiddeti ile değil de çarpışmanın etkisi ile dengesini kaybederek sol tarafına düştüğü, bu durumda bisiklet sürücüsünün yolu kontrol etmeden ve dönüş işareti vermeden direk sola dönüş hareketine başladığı, bu hareketinde gelen trafiği kontrol etmediğinden dönüş yapacağı yere çok yakın olan motosiklet sürücüsünün her ne kadar dikkatli olsa da kazayı önleyebilmek için zamanın ve yeterli mesafesinin olmadığı düşüncesi ile sanığın kusursuz olduğu görüşüne yer verildiği, Mahkemece kovuşturma aşamasında alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak sanığın beraatine karar verilmiş ise de, sanığın aşamalardaki beyanlarından çarpma öncesi önünde seyir halinde olan bisikleti gördüğünün anlaşılması karşısında, sanığın kusur durumunun net olarak tespiti ve bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi için bir kez de Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi’nden rapor alınmasından sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile sanığın beraatine karar verilmesi; bozma nedenidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2016/12420).
Ek Bilirkişi Raporu Alınması
21/04/2011 tarihli yapı tatil zaptında “zemin katta açık kapalı çay bahçesi” denilmek suretiyle suça konu yapının imara ve ruhsata aykırı kısımlarının nelerden ibaret olduğunun açıklanmaması, sanığın savunmalarında tente ve kapalı branda ile eklenti oluşturduğunu beyan etmesi, bilirkişi raporunda ise kapalı alan oluşturan yapının niteliklerinin belirtilmemesi karşısında; ruhsata aykırı değişikliklerin nelerden ibaret olduğu, TCK’nın 184/1.maddesi kapsamında bina niteliğinde bulunup bulunmadığı, herhangi bir dış kazanım elde edilip edilmediği hususunda bilirkişiden ek rapor alınıp, yapının niteliğinin kuşkuya yer vermeyecek biçimde belirlenmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 4.Ceza Dairesi - Karar : 2015/2189).
Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması Zorunluluğu
Dosya içinde yer alan Yenimahalle 3. Noterliğinin 37540 yevmiye numaralı imza sirkülerindeki sanık imzası ile keşideci imzası arasında benzerlik bulunmaması karşısında; 5271 sayılı CMK.nun 63. maddesi gereğince çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi incelemesi yaptırılması zorunluluğu da dikkate alınarak, dava konusu çekteki keşideci imzasının sanığa ait olup olmadığı konusunda, yazı ve imza örneklerinin alınıp uzman bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle, sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi - Karar : 2008/9365).
Zimmet Suçunda Bilirkişi Kurulundan (Heyetinden) Rapor Alınması
Suç tarihi ve öncesinde Tasfiye Halinde S.S. Kadıköy B.. K.. yönetim ve tasfiye kurulu üyeleri olan sanıkların iddianameye esas oluşturan ve soruşturma aşamasında alınmış 07/05/2009 havale tarihli bilirkişi raporunda çeşitli eylemleriyle 2004-2005-2006 ve 2007 yıllarında zimmet suçunu işlediklerinin belirlendiği, kovuşturma aşamasında alınan 07/10/2011 günlü bilirkişi kurulu raporunda söz konusu yıllara ait kooperatif yasal defterleri ile fatura ve makbuzları dosya eki koli içerisinde yer almadığından ilk raporda bahsedilen konulardan farklı görüş serdetmelerinin mümkün olmadığının, ancak bilirkişice raporun sonuç kısmında belirtilen meblağlar ile ilgili “zimmet suçu” işlendiği şeklindeki ifadenin, noksan belgelerin her an ibraz edilmesi mümkün olduğundan “zimmet” sözcüğünün yerine “belge ibraz edilmediği takdirde zimmetinde” sözüne yer verilmesinin uygun olacağı görüşüne yer verildiği, bu rapordan sonra aldırılan 19/03/2012 tarihli bilirkişi kurulu raporunda ise kooperatifin 2004, 2005, 2006, 2007 yıllarında görev yapan yönetim kurulu üyesi sanıkların iddianamede ileri sürülen 417.825,75 TL belgesiz harcamaya karşılık sanıkların 419.254,44 TL harcama belgesi ibraz ettikleri ve harcama yerini gösterdiklerinden bahisle zimmet suçunu işlemedikleri tespit ve sonucuna varıldığının anlaşılması karşısında; katılanlar vekilinin bilirkişi raporuna karşı cevaplarını ve yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasını talep eden 17/04/2012 havale tarihli dilekçesi de nazara alınarak sanıkların hukuksal durumlarına ve sonuca doğrudan etkili raporlar arasındaki bu çelişkinin ve bahse konu dilekçedeki itiraz konusu hususlardaki tereddütlerin giderilmesi amacıyla suç tarihlerini kapsayan kooperatife ait tüm gelir ve harcamalara ilişkin belge ile defterlerin getirtilerek dosyanın bir kez de bir hukukçu iki Sayıştay emekli uzman denetçisinden oluşturulacak yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilerek, iddianamede varlığı ileri sürülen tüm eylemler yönünden sanıkların görev ve sorumlulukları ayrıntılı biçimde irdelenip, kooperatifin suç tarihlerindeki tüm gelir ve giderlerinin karşılaştırılması ve sanıkların, sanıklar müdafiilerinin, katılanların, vekillerinin, kooperatif muhasebecisi olan tanığın tüm savunma, iddia ve beyanlarının değerlendirilmesi suretiyle, harcama belgelerinde kimlerin imzasının bulunduğu, sanıkların zimmetlerinde kooperatif parası bulunup bulunmadığı, varsa hangi sanık üzerinde ne miktarda kooperatif parası bulunduğu ve ne şekilde mal edinildiği hususlarında rapor alınması ve bundan sonra sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ve incelemeyle yazılı biçimde beraet kararları verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar : 2014/6512).
Kaçak Elektrik Kullanımında Bilirkişi Raporunun Önemi
Yargılama aşamasında alınan 28/02/2015 tarihli bilirkişi raporunda, sanığın kaçak elektrik kullandığının tespit edildiği, bilirkişi raporunda katılan kurumun normal tarifeye göre vergili ve cezasız gerçek zararının ne olduğunun da belirlenmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması,
Bilirkişiden ek rapor alınarak, katılan kurumun normal tarifeye göre vergili ve cezasız gerçek zararının ne olduğunun bilirkişiye hesaplattırılıp, sanık hakkında kamu davası açılmadan önce katılan kurum zararını soruşturma aşamasında tazmin eden sanık hakkında kamu davası açılamayacağından, CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca kovuşturma şartının gerçekleşmemesi nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesi, zarar karşılanmıyor ise sanığa kaçak elektrik kullanım bedelini hükümden önce ödemesi halinde TCK’nın 168/5. maddesi uyarınca etkin pişmanlıktan yararlanabileceği hususu hatırlatılıp, talep etmesi halinde zararı gidermesi için kendisine makul bir süre verilerek sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik kovuşturma ile mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 17. Ceza Dairesi - Karar : 2017/13522).
Adli Tıp Raporuna İtiraz Üzerine Üniversiteden Bilirkişi Raporu Alınabilir
Dosya kapsamı incelendiğinde … C.Başsavcılığının takipsizlik ile sonuçlanan soruşturması sırasında alınan Adli Tıp Kurumu … 2.Adli Tıp İhtisas Kurulunun 05/03/2014 tarih ve 1392 sayılı bilirkişi raporunda, davacının bipolar efektif bozukluğu sebebi ile lamictal ve lustral ilaçlarının reçete edildiği, ilaç kullanımı sonrası oluşan toksik epidermal nekralizis tablosunun herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmadığı, kullanılan ilacın yan etkilerinden olduğu rapor edilmiştir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunun incelenmesinde; davacıda oluşan tablonun ilacın yan etkilerinden olup olmadığı, bu yönde prospektüsünde herhangi bir uyarının yer alıp almadığı, bu kapsamda davacıya herhangibir uyarının yapılıp yapılmadığı, ilacın dozunun yeterliliği, doz aşımı olup olmadığı ve neticeten davacının itirazlarını karşılar nitelikte yeterli bir bilirkişi incelemesi bulunmadığı, karara esas alınan adli tıp raporunun denetime imkan verir nitelikte gerekçelendirilmediği ve karara esas alınamayacağı anlaşılmaktadır. Hâl böyle olunca, bu rapora itibar edilerek hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece, üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek uzmanlardan (dermatoloji, göz, psikiyatri) oluşacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilerek nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi - Karar:2020/5453).
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.