Güvenlik Tedbiri Nedir? (TCK 53-60)
Güvenlik tedbiri, suçun işlenmesinden sonra failin tehlikelilik hali dikkate alınarak hakim tarafından hükmedilen bir yaptırım türüdür. Örneğin, akıl hastası olan kişiye akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri uygulanarak bir hastanede tedavi edilmesine karar verilebilir. Güvenlik tedbirleri, 5237 sayılı TCK’nın 53 ila 60. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Güvenlik tedbirlerinin uygulanmasının temel amacı, suçluyu ıslah ederek topluma kazandırma ve yeniden suç işlenmesinin önlenmesidir. Güvenlik tedbirlerine, cezaya ek olarak veya cezadan bağımsız bir şekilde hükmedilebilir.
Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir (CMK m.223/1). Güvenlik tedbiri kararı da duruşmanın sona ermesinden sonra sanığın suçu sabit görüldüğünde verilen bir hükümdür. Diğer hüküm çeşitleri şunlardır:
Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi gerekir. Hapis cezasına ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar mahkeme tarafından gerekçeli kararda açıklanmalıdır (CMK m.230).
Güvenlik Tedbirlerinin Özellikleri
Güvenlik tedbiri kararı, bir hüküm çeşididir (CMK m.223/1). Güvenlik tedbirine karar verilebilmesi için failin suç işlediğinin yargılama yapılarak tespit edilmesi gerekir. Güvenlik tedbirlerine, ceza davasında duruşmanın sona erdirilerek yargılamanın bitirilmesi ve mahkemenin son kararını açıklamasıyla birlikte hükmedilir.
Güvenlik tedbirleri ile failin tehlikelilik hali nedeniyle önlemler alınarak toplumun korunması hedeflenmiştir. Kişi, güvenlik tedbirleri yoluyla ıslah edilmekte ve topluma kazandırılmaktadır. Tehlikelilik hali, her somut olayın özelliğine göre hakim veya mahkeme tarafından araştırılarak failin tehlikeli olup olmadığı, bu yüzden güvenlik tedbiri uygulamaya gerek olup olmadığı kararlaştırılmalıdır. Güvenlik tedbirleri, işlenen suçun ağırlığıyla orantılı olarak değil, failin tehlikelilik durumu göz önünde bulundurularak uygulanan ceza hukuku yaptırımları olduğundan, söz konusu tehlikelilik; kural olarak işlenen suçun niteliği yerine, kanunda o tedbire ilişkin uygulama şartları dikkate alınarak belirlenecektir. Aksi hâlde bağlılık kuralının kapsamının, örneğin iştirak hâlinde işlenen bir suçta tekerrüre esas sabıkası bulunan faillerden biri hakkında uygulanan tekerrür hükümlerinin, sabıkası bulunmayan diğer fail hakkında da uygulanacağı şeklinde yorumlanması, güvenlik tedbirlerinin kanuniliği ve şahsiliği ilkeleri ile kanun koyucunun amacına aykırı olacaktır (CGK-K.2021/466).
Güvenlik tedbirlerinin uygulanabilmesi failin kusurunun tespit edilmesine gerek yoktur. Fail, kusurlu olmasa dahi şartları varsa güvenlik tedbirine hükmedilebilir. Örneğin, yaş küçüklüğü veya akıl hastalığı nedeniyle failin kusur atfedilerek cezalandırılamadığı hallerde de suçun konusu eşya veya kazanç hakkında bir güvenlik tedbiri olan müsadere kararı verilebilecektir. İstisnai olarak, TCK m.50’de düzenlenen kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım olan güvenlik tedbirleri ancak kusurlu bulunan kişi hakkında uygulanabilmektedir.
Hakim kanunda yer almayan bir güvenlik tedbirine hükmedemeyeceği gibi kanunda yer alan güvenlik tedbirlerinin içeriğini değiştirerek de uygulayamaz. Örneğin, hakim kişinin kendi evinde kapalı tutularak tedavi edilmesine karar veremez. Çünkü, tedavi edilecek kişiler yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınmalıdır.
Güvenlik tedbirleri, suç işleyen faillere karşı uygulanabileceği gibi “mallar” hakkında da uygulanabilir. Örneğin, bir kimsenin suçtan elde ettiği otomobil veya silahların müsadere edilmesi mümkündür.
Güvenlik tedbiri kararı ile bazı durumlarda kişi özgürlüğü sınırlanabilir. Örneğin, uyuşturucu bağımlısının tedavi için hastaneye kapatılması gibi.
Kanunda güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı süre belirtilmemiştir. Çünkü, güvenlik tedbirlerinin hangi süreyle uygulanacağına failin tehlikelilik haline göre hakim tarafından karar verilecektir. Örneğin, yoğun psikotik ataklar geçiren kişinin ne sürede hastanede tutulacağı ve tedavi süresi olayın özelliğine göre farklılık arz edeceğinden böyle bir hususa dair sürenin kanuna yazılması mümkün değildir. Tedbirin süresi, failin tehlikelilik haline bağlı olarak değişecektir.
Genel af çıkması halinde faile güvenlik tedbiri uygulanamaz. Çünkü, genel af suçu bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırmakta, hiç suç işlenmemiş gibi bir netice doğurmaktadır. Halbuki güvenlik tedbirlerine başvurabilmek için işlenmiş bir suçun varlığı şarttır.
TCK’da Güvenlik Tedbirleri Nelerdir?
5237 sayılı TCK’ya göre güvenlik tedbirleri şunlardır:
-
Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma (TCK m.53),
-
Eşya müsaderesi (TCK m.54),
-
Kazanç müsaderesi (TCK m.55),
-
Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri (TCK m.56),
-
Akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri (TCK m.57),
-
Suçta tekerrür ve özel tehlikeli suçlular (TCK m.58),
-
Sınır dışı edilme (TCK m.59),
-
Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbirleri (TCK m.60).
Belli Hakları Kullanmaktan Yoksun Bırakılma Güvenlik Tedbiri (TCK m.53)
Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, en çok başvurulan güvenlik tedbiri çeşididir. Bu güvenlik tedbiri, TCK’nın 53. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:
(1) Kişi, kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkûmiyetin kanuni sonucu olarak;
a) Sürekli, süreli veya geçici bir kamu görevinin üstlenilmesinden; bu kapsamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinden veya Devlet, il, belediye, köy veya bunların denetim ve gözetimi altında bulunan kurum ve kuruluşlarca verilen, atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten,
b) Seçme ve seçilme ehliyetinden,
c) Velayet hakkından; vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan,
d) Vakıf, dernek, sendika, şirket, kooperatif ve siyasi parti tüzel kişiliklerinin yöneticisi veya denetçisi olmaktan,
e) Bir kamu kurumunun veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşunun iznine tabi bir meslek veya sanatı, kendi sorumluluğu altında serbest meslek erbabı veya tacir olarak icra etmekten,
Yoksun bırakılır.
(2) Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz.
(3) Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen ya da koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezası infaz edilen ya da koşullu salıverilen hükümlü hakkında birinci fıkranın (e) bendinde söz konusu edilen hak yoksunluğunun uygulanmamasına karar verilebilir.
(4) Kısa süreli hapis cezası ertelenmiş veya fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.
(5) Birinci fıkrada sayılan hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla hapis cezasına mahkûmiyet halinde, ayrıca, cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Bu hak ve yetkilerden birinin kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlar dolayısıyla sadece adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilir. Hükmün kesinleşmesiyle icraya konan yasaklama ile ilgili süre, adlî para cezasının tamamen infazından itibaren işlemeye başlar.
(6) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet halinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar.
Eşya Müsaderesi Güvenlik Tedbiri (TCK m.54)
(1) İyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşyanın müsaderesine hükmolunur. Suçun işlenmesinde kullanılmak üzere hazırlanan eşya, kamu güvenliği, kamu sağlığı veya genel ahlak açısından tehlikeli olması durumunda müsadere edilir. Eşyanın üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine tesis edilmiş sınırlı ayni hakkın bulunması hâlinde müsadere kararı, bu hak saklı kalmak şartıyla verilir.
(2) Birinci fıkra kapsamına giren eşyanın, ortadan kaldırılması, elden çıkarılması, tüketilmesi veya müsaderesinin başka bir surette imkansız kılınması halinde; bu eşyanın değeri kadar para tutarının müsaderesine karar verilir.
(3) Suçta kullanılan eşyanın müsadere edilmesinin işlenen suça nazaran daha ağır sonuçlar doğuracağı ve bu nedenle hakkaniyete aykırı olacağı anlaşıldığında, müsaderesine hükmedilmeyebilir.
(4) Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya, müsadere edilir.
(5) Bir şeyin sadece bazı kısımlarının müsaderesi gerektiğinde, tümüne zarar verilmeksizin bu kısmı ayırmak olanaklı ise, sadece bu kısmın müsaderesine karar verilir.
(6) Birden fazla kişinin paydaş olduğu eşya ile ilgili olarak, sadece suça iştirak eden kişinin payının müsaderesine hükmolunur.
Kazanç Müsaderesi Güvenlik Tedbiri (TCK m.55)
(1) Suçun işlenmesi ile elde edilen veya suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların müsaderesine karar verilir. Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir.
(2) Müsadere konusu eşya veya maddi menfaatlere elkonulamadığı veya bunların merciine teslim edilmediği hallerde, bunların karşılığını oluşturan değerlerin müsaderesine hükmedilir.
(3) Bu madde kapsamına giren eşyanın müsadere edilebilmesi için, eşyayı sonradan iktisap eden kişinin 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun iyiniyetin korunmasına ilişkin hükümlerinden yararlanamıyor olması gerekir.
Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbirleri (TCK m.56)
Çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin neler olduğu ve ne suretle uygulanacakları 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nda gösterilmiştir. Çocuk Koruma Kanunu’nda düzenlenen koruyucu ve destekleyici tedbirler, suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından, çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılır. Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesinde koruyucu ve destekleyici tedbirler düzenlenmiştir:
Çocuk Koruma Kanunu Madde 5
(1) Koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir. Bunlardan;
a) Danışmanlık tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk yetiştirme konusunda; çocuklara da eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunlarının çözümünde yol göstermeye,
b) Eğitim tedbiri, çocuğun bir eğitim kurumuna gündüzlü veya yatılı olarak devamına; iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamuya ya da özel sektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine,
c) Bakım tedbiri, çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmî veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine,
d) Sağlık tedbiri, çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi için gerekli geçici veya sürekli tıbbî bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılık yapan maddeleri kullananların tedavilerinin yapılmasına,
e) Barınma tedbiri, barınma yeri olmayan çocuklu kimselere veya hayatı tehlikede olan hamile kadınlara uygun barınma yeri sağlamaya, yönelik tedbirdir.
Akıl Hastalarına Özgü Güvenlik Tedbirleri (TCK m.57)
(1) Fiili işlediği sırada akıl hastası olan kişi hakkında, koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar.
(2) Hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmiş olan akıl hastası, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca düzenlenen raporda toplum açısından tehlikeliliğinin ortadan kalktığının veya önemli ölçüde azaldığının belirtilmesi üzerine infaz hâkimi kararıyla serbest bırakılabilir.
(3) Sağlık kurulu raporunda, akıl hastalığının ve işlenen fiilin niteliğine göre, güvenlik bakımından kişinin tıbbi kontrol ve takibinin gerekip gerekmediği, gerekiyor ise, bunun süre ve aralıkları belirtilir.
(4) Tıbbi kontrol ve takip, raporda gösterilen süre ve aralıklarla, Cumhuriyet savcılığınca bu kişilerin teknik donanımı ve yetkili uzmanı olan sağlık kuruluşuna gönderilmeleri ile sağlanır.
(5) Tıbbi kontrol ve takipte, kişinin akıl hastalığı itibarıyla toplum açısından tehlikeliliğinin arttığı anlaşıldığında, hazırlanan rapora dayanılarak, infaz hâkimliğince yeniden koruma ve tedavi amaçlı olarak güvenlik tedbirine hükmedilir. Bu durumda, bir ve devamı fıkralarda belirlenen işlemler tekrarlanır.(1)
(6) İşlediği fiille ilgili olarak hastalığı yüzünden davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmış olan kişi hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre yerleştirildiği yüksek güvenlikli sağlık kuruluşunda düzenlenen kurul raporu üzerine, mahkûm olduğu hapis cezası, süresi aynı kalmak koşuluyla, kısmen veya tamamen, infaz hâkimi kararıyla akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir.
(7) Suç işleyen alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlısı kişilerin, güvenlik tedbiri olarak, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılarına özgü sağlık kuruluşunda tedavi altına alınmasına karar verilir. Bu kişilerin tedavisi, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde bağımlılığından kurtulmalarına kadar devam eder. Bu kişiler, yerleştirildiği kurumun sağlık kurulunca bu yönde düzenlenecek rapor üzerine infaz hâkimi kararıyla serbest bırakılabilir.
Suçta Tekerrür ve Özel Tehlikeli Suçlular (TCK m.58)
(1) Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, tekerrür hükümleri uygulanır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmez.
(2) Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı;
a) Beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl,
b) Beş yıl veya daha az süreli hapis ya da adlî para cezasına mahkûmiyet halinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren üç yıl,
Geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz.
(3) Tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adlî para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur.
(4) Kasıtlı suçlarla taksirli suçlar ve sırf askerî suçlarla diğer suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. Kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti ile parada veya kıymetli damgada sahtecilik suçları hariç olmak üzere; yabancı ülke mahkemelerinden verilen hükümler tekerrüre esas olmaz.
(5) Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri uygulanmaz.
(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir.
(8) Mükerrirlerin mahkûm olduğu cezanın infazı ile denetimli serbestlik tedbirinin uygulanması, kanunda gösterilen şekilde yapılır.
(9) Mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin, itiyadi suçlu, suçu meslek edinen kişi veya örgüt mensubu suçlu hakkında da uygulanmasına hükmedilir.
Sınır Dışı Edilme Güvenlik Tedbiri (TCK m.59)
İşlediği suç nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilen yabancı, denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezasının infazına veya koşullu salıverilmesine karar verildikten ve her halde cezasının infazı tamamlandıktan sonra, durumu, sınır dışı işlemleriyle ilgili olarak değerlendirilmek üzere derhal İçişleri Bakanlığına bildirilir.
Tüzel Kişiler Hakkında Güvenlik Tedbirleri (TCK m.60)
(1) Bir kamu kurumunun verdiği izne dayalı olarak faaliyette bulunan özel hukuk tüzel kişisinin organ veya temsilcilerinin iştirakiyle ve bu iznin verdiği yetkinin kötüye kullanılması suretiyle tüzel kişi yararına işlenen kasıtlı suçlardan mahkûmiyet halinde, iznin iptaline karar verilir.
(2) Müsadere hükümleri, yararına işlenen suçlarda özel hukuk tüzel kişileri hakkında da uygulanır.
(3) Yukarıdaki fıkralar hükümlerinin uygulanmasının işlenen fiile nazaran daha ağır sonuçlar ortaya çıkarabileceği durumlarda, hakim bu tedbirlere hükmetmeyebilir.
(4) Bu madde hükümleri kanunun ayrıca belirttiği hallerde uygulanır.
Güvenlik Tedbiri Kararına Karşı İtiraz, İstinaf veya Temyiz Başvurusu
1. Güvenlik Tedbiri Kararına İtiraz
İtiraz kanun yolu, ilk derece mahkemesinin verdiği bir kararın aynı derecede yer alan bir başka mahkeme tarafından değerlendirilmesi için öngörülmüştür. İtiraz süresi tefhim (öğrenme) veya tebliğden itibaren 7 gündür (CMK md. 268/1). Güvenlik tedbiri kararı hüküm niteliğinde olduğundan itiraza tabi değildir. Hükmün denetlenmesi istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurularak sağlanır.
2. Güvenlik Tedbiri Hükmüne Karşı İstinaf Başvurusu
İstinaf, yerel mahkeme kararını hem maddi olay yönünden hem hukuki yönden denetleyen kanun yoludur. İstinaf denetimi, üst dereceli bir mahkeme olan istinaf mahkemesi (bölge adliye mahkeme) tarafından yerine getirilir. İstinaf kanun yoluna başvuru süresi 7 gündür. Güvenlik tedbiri kararına karşı istinaf başvurusu yapılabilir. Güvenlik tedbiri kararlarına karşı istinaf kanun yolu başvurusu yapılarak maddi olayın yerinde değerlendirilip değerlendirilmediği hükmün hukuka uygun olup olmadığına ilişkin denetim yapılması sağlanır.
3. Güvenlik Tedbiri Kararlarına Karşı Temyiz Başvurusu
Temyiz, istinaf mahkemesinin bozma kararı dışında kalan hükümlerinin hukuki yönden yeniden incelenmesi için bir ceza davasının taraflarına tanınan olağan bir kanun yoludur. Temyiz süresi, istinaf mahkemesi kararının tefhimi veya tebliğinden itibaren 15 gündür (CMK 291/1).
Eşya veya kazanç müsaderesine veya bunlara yer olmadığına ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine dair istinaf mahkemesi kararları aleyhine temyiz kanun yoluna gidilemez (CMK md. 286/2-e).
Güvenlik tedbirine ilişkin ilk derece mahkemesi kararları ile ilgili olarak bölge adliye mahkemesince verilen bu tür kararlar veya istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararlar aleyhine temyiz kanun yoluna gidilemez (CMK md. 286/2-g).
Güvenlik Tedbirleri Yargıtay Kararları
Üçüncü Kişiye Ait Eşyanın Müsaderesi Güvenlik Tedbiri
Tehdit suçundan kurulan hüküm yönünden;
TCK’nın 54/1. maddesine göre, kasıtlı bir suçun işlenilmesinde kullanılan eşyanın müsadere edilebilmesi için, söz konusu eşyanın iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamasının gerekmesi karşısında, suçta kullanılan ve av tüfeği ile bu tüfeğe ait fişeklerin, sahibine iade edilmesi gerekirken, müsaderesine hükmolunması,
Kanuna aykırı ve sanık … müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, ancak bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının, karardan adli emanetin 2012/464 sırasında kayıtlı eşyaların içinde olan av tüfeği ve bu tüfeğe ait fişeklerin müsaderesine ilişkin fıkranın çıkarılması ile yerine “emanette kayıtlı olan ve av tüfeği ruhsatnamesi bulunan av tüfeği ile bu tüfeğe ait fişeklerin iyiniyetli üçüncü kişi konumundaki malik …‘e iadesine” ibaresinin eklenmesi biçiminde DÜZELTİLMESİNE, ve başkaca yönleri Yasaya uygun bulunan hükmün, bu bağlamda ONANMASINA karar verilmiştir (Yargıtay 4.CD-Karar : 2020/605).
Suç Eşyası Hakkında Güvenlik Tedbiri Kararı Duruşma Yapılarak Verilmelidir
CMK’nın 259. maddesinde, suç konusu olmayıp sadece müsadereye tabi bulunan eşyanın müsaderesine sulh ceza hakimi tarafından duruşma yapılmaksızın karar verileceğinin düzenlendiği, dosyada müsaderesi talep edilen eşyanın ise TCK’nın 54/4. maddesi anlamında “Üretimi, bulundurulması, kullanılması, taşınması, alım ve satımı suç oluşturan eşya” niteliğinde bulunan kenevir bitkisi parçaları olup, suç konusu olduğu gözetildiğinde, duruşma yapılmaksızın evrak üzerinden verilen müsadere talebinin reddine ilişkin kararın temyiz incelemesine tabi olduğu gözetilerek yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK’nın 257. maddesi uyarınca, aynı Kanunun 256. maddesine göre yapılacak müsadere incelemesi için duruşma açılması gerekirken, duruşmasız olarak yapılan inceleme sonucu karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi - Karar : 2019/3668).
Hırsızlık Suçunda Kazanç Müsaderesi
Dairemizce de benimsenen ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.03.2013 günlü, 2012/6-1232 Esas ve 2013/106 Karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, çalınan malın 3. kişiye satılması halinde; 5237 sayılı TCK’nun 168. maddesinin uygulanabilmesi için hırsızlık suçunun failinin, sattığı yeri veya kişiyi söyleyerek çalınan malın, hırsızlık suçunun mağduruna iadesini sağlamasının tek başına yeterli olmadığı, failin bizzat pişmanlık göstererek, satın alan iyiniyetli ise; sattığı yeri veya kişiyi söyleyerek çalınan malın hırsızlık suçunun mağduruna iadesini sağlamasının yanında aynen geri verme veya tazmin suretiyle satın alanın zararını da gidermesi, kötü niyetliyse; satın alandan elde ettiği para veya sağladığı menfaati, kazanç müsaderesine konu edilmek üzere soruşturma makamlarına teslim etmesi gerekir. Esasen iyi niyetli olan satın alanda bulunan ve hırsızlık suçuna konu olan eşyaya el konulamaz. Hırsızlık suçuna konu eşyaya el konulmasına rağmen, failin satın alandan aldığı para veya sağladığı menfaatin satına alana iade edilmemesi halinde, satın alana Devlet eliyle haksızlık yapılmış olur.
Somut olayda, suça konu tableti suça sürüklenen çocuktan satın alan Mustafa H. isimli şahıs duruşmada dinlenilip sonuca göre yapılan değerlendirme ile suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nun 168/1. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı tartışılmadan, hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması, bozma nedenidir (Yargıtay 17. Ceza Dairesi - Karar : 2019/4631).
Velayet Hakkını Kullanmaktan Yoksun Bırakma Güvenlik Tedbiri
5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakları ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmesine, altsoyu dışında kalanlarla ilgili bu hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi, bozma nedenidir (Yargıtay 7. Ceza Dairesi - Karar : 2019/30374).
Akıl Hastalığı Nedeniyle Güvenlik Tedbiri
Akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanığın, CMK’nın 191 ve 147. maddeleri uyarınca yöntemine uygun olarak savunması tespit edilip, yükletilen suça ilişkin tüm kanıtlar gösterilip tartışıldıktan sonra, suçun kanıtlanması halinde TCK’nın 32/1 ve 57. maddeleri uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunması, kanıt bulunmaması ve suçu işlediğinin ispatlanamaması halinde ise beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle doğrudan ceza verilmesine yer olmadığına ve güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2020/5194).
Tekerrür Güvenlik Tedbirinin Hukuki Mahiyeti
Tekerrür, 765 sayılı TCK’nda cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüş iken, yeni sistemde koşullu salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi kurumu olarak düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi şartını aramadığı halde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.
5237 sayılı TCK’nda güvenlik tedbirleri arasında sayılan tekerrür hükümleri sanık hakkında uygulandığında suçun hukuki niteliğinin değişmesi söz konusu olmayıp, 5271 sayılı CMK’nun 226. maddesinin birinci fıkrasının uygulanmasını gerektirecek bir durum bulunmamaktadır. Şu halde tekerrür hükümleri sanık hakkında uygulandığından, anılan maddenin ikinci fıkrası kapsamında uyuşmazlığın çözümü gerekmektedir.
Adli sicil kaydı duruşmada okunmuş olup, tekerrüre esas hükümlülüğünü ve adli sicil kaydını kabul eden, içeriğine yönelik olarak herhangi bir itirazda bulunmayan ve temyiz dilekçesinde de hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmaması gerektiğine ilişkin bir açıklamada bulunmayan sanık, tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren sabıkalılık halini önceden bildiğinden, bu durumun ilk defa duruşmada ortaya çıktığından söz etmek mümkün değildir. Tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren sabıkalılık halini önceden bildiği anlaşılan sanığa ek savunma hakkı verilmesi halinde, savunmasında herhangi bir değişiklik olmayacağı gibi, mahkemece varılan sonuç da değişmeyecektir.
Ancak, adli sicil kaydının sanığa okunup, diyeceklerinin sorulmaması halinde, adli sicil kaydında yer alan ve tekerrüre esas alınan ilamın kendisine ait olup olmadığı yönünde sanığa savunma hakkı verilmediğinden, bu durumda yerel mahkeme hükmünün savunma hakkının sınırlandırılması nedeniyle bozulması gerekebilecektir. Zira, sanığın adli sicil kaydında gözüken ve tekerrüre esas alınan mahkumiyet kararına konu olan suç, sanığın kimlik bilgilerini kullanan başka bir kişi tarafından işlenmiş olabilir ki, bu durumda sanığın hiç bilgisi olmaksızın tekerrüre esas nitelikte sabıka kaydı meydana gelmiş olacaktır.
Bu bilgi ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Tekerrüre esas oluşturacak nitelikte hükümlülüğü bulunan sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesinde düzenlenmiş olan ve güvenlik tedbirleri arasında sayılan tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren durum ilk defa duruşmada ortaya çıkan bir hal değildir. Çünkü tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde, diğer bir anlatımla kanunda aranan diğer şartların da varlığı durumnda sanığın sabıkalı olması halinde uygulanmaktadır ki, sanık önceden işlediği bir suçtan dolayı hakkında bir mahkumiyet kararı verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, kısacası sabıkalı olduğunu bilmektedir. Nitekim, 25.08.2009 ve 06.10.2009 tarihli celselerde adli sicil kayıtları, 05.10.2010 tarihli celsede ise tekerrüre esas alınan ilamları okunan sanıklar belge içeriklerinin doğru olmadığına ilişkin herhangi bir savunmada bulunmamıştır.
Dolayısıyla, adli sicil kayıtları ve tekerrüre esas alınan ilamları duruşmada okunmuş olup, içeriğine yönelik olarak herhangi bir itirazda bulunmayan sanıkların, tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren sabıkalılık halini önceden bildiklerinden, bu durumun ilk defa duruşmada ortaya çıktığından söz etmek mümkün değildir.
Kaldı ki, tekerrür hükümlerinin uygulanmasını gerektiren sabıkalılık halini önceden bildiği anlaşılan ve kendilerine sabıka kayıtları okunmak suretiyle yeterince savunma imkanı verilen sanıklara ayrıca ek savunma hakkı verilmesi halinde, savunmalarında herhangi bir değişiklik olmayacağı gibi, mahkemece varılan sonuç da değişmeyecektir.
Bu nedenle, 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerini uygulayan yerel mahkemece sanıklara ayrıca ek savunma hakkı verilmemesi usul ve yasaya uygun olup, Özel Dairenin (1) numaralı bozma kararı isabetsizdir (Yargıtay CGK - Karar : 2013/269).
Güvenlik Tedbirlerinin Genel Hukuki Mahiyeti
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’da ise yaptırımlar, “ceza” ve “güvenlik tedbirleri” adı altında yeniden düzenlenmiş; ceza olarak yalnızca hapis ve adli para cezasına yer verilmişken, güvenlik tedbirleri; “Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma, eşya ve kazanç müsaderesi, sınır dışı edilme, çocuklara, akıl hastalarına, mükerrirlere ve tüzel kişilere özgü güvenlik tedbirleri” şeklinde sayılmıştır.
Kanunda “yaptırım” terimine yer verilmek suretiyle, konusu suç teşkil eden eylemler için yalnızca “ceza” değil, cezalarla birlikte veya ayrıca ceza niteliği taşımayan başkaca sonuçların yani “güvenlik tedbirlerinin” de uygulanabileceği belirtilmiş bulunmaktadır. Bu düzenlemeye göre güvenlik tedbirleri; kusurlu olmadıklarından ceza verilmeyenler açısından uygulanabilen bir yaptırım olmanın yanı sıra, ceza sorumluluğu bulunan kişiler bakımından cezanın yanında, tehlikelilik hâliyle bağlantılı ve orantılı olarak uygulanabilen, ceza sistemini tamamlamaya yönelik bir nitelik arz etmektedir.
Öğretide de güvenlik tedbirleri; “Suç işleyen kişiye, suç işlemesi dolayısıyla ve suçun tekrarlanması ihtimali karşısında, gösterdiği tehlikelilik durumu göz önünde bulundurulmak suretiyle uygulanan, kendisini ve toplumu koruyucu nitelikteki ceza hukuku yaptırımlarıdır” şeklinde tanımlanmıştır. Ceza hukukunda özgürlüğe yönelik yaptırımlar dışında, suçlulukla mücadelede etkin diğer bir yöntem de yaptırımlarla birlikte veya ayrıca hükmolunabilen mal varlığına yönelik müeyyidelerdir. Bu yaptırımlardan birisi de eşya ve kazanç müsaderesidir (Ceza Genel Kurulu-K.2019/668 K.)
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.