0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

TCK Madde 50

(1) Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;

a) Adlî para cezasına,

b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,

c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,

d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,

e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,

f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,

Çevrilebilir.

(2) Suç tanımında hapis cezası ile adlî para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez.

(3) Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.

(4) Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz.

(5) Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.

(6) Hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi halinde, infaz hâkimliği kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhal infaz edilir. Bu durumda, beşinci fıkra hükmü uygulanmaz.

(7) Hükmedilen seçenek tedbirin hükümlünün elinde olmayan nedenlerle yerine getirilememesi durumunda, infaz hâkimliğince tedbir değiştirilir.



TCK Madde 50 Gerekçesi

Belli bir süreyle hapis cezasına mahkûm olmak, cezanın uyarı fonksiyonunu ve kişinin etkin pişmanlık duymasını sağlayabilir. Kişi, gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlakî eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir. Ayrıca, kısa süreli hapis cezalarının infaz kurumunda çektirilmesinin doğurduğu sakıncalar nedeniyle, kısa süreli hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek seçenek yaptırımlara hükmedilmesi gerekebilir.

Hakkında seçenek yaptırımlardan birine hükmedilen kişinin bu yaptırımın gereklerine uygun hareket etmesi durumunda, bu ceza infaz edilmeyecek ve kişi açısından bu cezaya mahkûmiyete bağlı hukukî sonuçlar doğmayacaktır. Ancak, Tasarının 64 üncü maddesinde benimsenen seçenek yaptırımlar esas itibarıyla korunmakla birlikte, bunlara yeni bazı seçenekler eklenmiş ve bunun yanında söz konusu yaptırımların etkin biçimde uygulanmasına yönelik ilave düzenlemelerde bulunulmuştur. Nitekim, kamunun uğradığı zararın giderilmesi, özellikle bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, barınma imkanı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etme gibi yeni seçenek yaptırımlara yer verilmiştir.

Getirilen diğer bir yenilikle; ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınması ile belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklama seçenek yaptırımlarına başvurulabilmesi, bunların sağladığı hak ve yetkilerin kötüye kullanılması veya gerektirdiği dikkat, özen yükümlülüğüne aykırı davranılması koşuluna bağlanmıştır. Böylece, ancak suçun ehliyet ve ruhsatla ya da meslek ve sanatın icrasıyla bağlantılı olması hâlinde, ehliyet ve ruhsatların geri alınması ya da meslek ve sanatın yasaklanması yaptırımına hükmedilebilecektir. Kısa süreli hapis cezasına mahkûm olan kişinin cezası, hâkim tarafından uygun görülmesi ve kendisinin de rızasının bulunması hâlinde kamuya yararlı bir işte çalıştırma tedbirine çevrilecektir. Hükümlünün çalışacağı kurumda kadrolu olması ve bir ücret alması da söz konusu değildir. Kısa süreli hapis cezasını gerektiren bir suçu işlemiş olan ve eğitim derecesi elverişli bulunan bir kişinin örneğin okuma yazma öğreten bir kursta öğretici olarak görev yapmasına karar verilmesi, bu seçenek yaptırıma örnek olarak gösterilebilir. Doğal olarak, bu tedbirin uygulanma usulü ayrı bir tüzük veya yönetmelikte belirlenecektir.

İkinci fıkrada, bir kanun maddesinde hapis cezası ile adli para cezasından birinin hâkimin takdirine göre seçimlik ceza olarak uygulanabileceği belirtilmiş ve hâkim, takdirini kullanarak hapis cezasına hükmetmiş ise artık bu cezayı, maddenin birinci fıkrasını uygulamak suretiyle, adli para cezasına çeviremeyeceği açıklanmıştır.

Maddenin üçüncü fıkrasında, kısa süreli hapis cezasının adli para cezası veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevrilmesi açısından mahkemenin takdir yetkisinin olmadığı hâller belirlenmiştir. Bu hâllerde, mahkeme kısa süreli hapis cezasını adli para cezasına veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevirecektir. Bunun için kişinin daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması ve hükmolunan hapis cezasının otuz günden fazla olmaması gerekir. Keza, daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir. Dördüncü fıkrada, taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli olsa da fail hakkında birinci fıkranın (a) bendinin uygulanabileceği belirtilmiştir. Ancak bu hükmün “bilinçli taksir” hâlinde uygulanamayacağı açıklanmıştır.

Maddenin beşinci fıkrasında, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbire çevrilmesindeki esas amaç göz önünde tutularak, asıl mahkûmiyetin artık çevrilen adli para cezası veya tedbir olduğu belirtilmiş, böylece, gerek cezanın ertelenmesi gerek tekerrür açılarından hürriyeti bağlayıcı cezanın yerine verilmiş olan para cezasına veya tedbire itibar olunması sağlanmıştır.

Altıncı fıkrada, kısa süreli hapis cezası yerine hükmolunan adli para cezasının veya tedbirin gereklerinin yerine getirilmemesinin hukukî sonuçları düzenlenmiştir. Buna göre, hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet savcılığınca yapılan tebligata rağmen otuz gün içinde seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması veya başlanıp da devam edilmemesi hâlinde, hükmü veren mahkeme kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verir ve bu karar derhâl infaz edilir. Bu durumda, uygulamada kısa süreli hapis cezası esas alınacaktır.

Yedinci fıkrada ise, hükmolunan tedbire riayet etmek olanaksızlığının meydana çıkması hâlinde mahkemeye, bunun yerine başka bir tedbire karar vermek yetkisinin tanınması uygun görülmüştür.


TCK 50 Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2019/243 E. , 2020/517 K.

  • TCK 50/3
  • Kısa Süreli Hapis Cezasının Seçenek Yaptırımlara Çevrilmesinin Zorunlu Olduğu Haller

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; suç tarihinde 15-18 yaş grubunda bulunan sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezalarının, TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin birinci fıkrasında sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

5237 sayılı TCK’nın 50. maddesinin üçüncü fıkrasındaki düzenleme ile, fiili işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış olan sanıkların, daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak şartıyla, mahkûm oldukları bir yıl veya daha az süreli hapis cezalarının, aynı maddenin birinci fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunlu kılınmış ve bu husus herhangi bir takdire bağlanmamıştır. Bu nedenle maddede yazılı şartların oluşması hâlinde başka herhangi bir değerlendirme yapılmadan özgürlüğü bağlayıcı cezanın seçenek yaptırımlardan birisine dönüştürülmesi gerekmektedir.

Nitekim madde gerekçesinde de; “…Kısa süreli hapis cezasının adli para cezası veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevrilmesi açısından mahkemenin takdir yetkisinin olmadığı hâller belirlenmiştir. Bu hâllerde, mahkeme kısa süreli hapis cezasını adli para cezasına veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevirecektir. Bunun için kişinin daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması ve hükmolunan hapis cezasının otuz günden fazla olmaması gerekir. Keza, daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.” açıklamalarına yer verilerek, on sekiz yaşını doldurmamış sanıklar için de “keza” vurgusuyla “daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olmak koşulu” ikinci kez ifade edilmiştir.

Madde gerekçesinden de anlaşıldığı üzere, hapis cezasının otuz günden fazla olmadığı hâllerde “daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak” koşulu söylendikten sonra, aynı koşulun on sekiz yaşını doldurmamış sanıklar için de geçerli olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtilmiştir.

Gelinen aşamada “daha önceden hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak” koşulu üzerinde durulmasında fayda bulunmaktadır. Bu koşulun, suçun işlendiği tarih itibarıyla mı yoksa karar tarihinde mi aranması gerektiği konusunda ne TCK’nın 50. maddesinin üçüncü fıkrasında ne de maddenin gerekçesinde açıklayıcı bir düzenlemeye yer verilmiştir. Benzer bir hüküm CMK’nın 231. maddesinin altıncı fıkrasında da düzenlenmiş olup hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için diğer şartların yanında anılan fıkranın (a) bendi uyarınca sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması gerekmektedir. Burada da sanığın suçun işlendiği tarih itibarıyla mı kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması gerektiği, yoksa karar tarihi bakımından da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel bir ilamının bulunup bulunmadığının dikkate alınacağı hususunda bir açıklık olmamakla birlikte ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.01.2019 tarihli ve 330-8; 17.01.2017 tarihli ve 193-15 sayılı kararları başta olmak üzere birçok kararında vurgulandığı üzere, suçun işlendiği tarihte kasıtlı bir suçtan kesinleşmiş mahkûmiyet hükmü bulunmayan sanık hakkında, CMK’nın beşinci ve altıncı fıkralarında yazılı bulunan diğer koşulların da varlığı hâlinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği içtihat yoluyla yerleşmiş ve uygulama bu şekilde devam edegelmiştir. Nitekim varılan bu sonucun, TCK’nın 7. maddesi hükümleri de dikkate alındığında sanığın lehine olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

Diğer taraftan, CMK’nın 231. maddesinin on birinci fıkrasına göre, hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve denetim süresi belirlenmesine karar verilen sanığın, denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir. Deneme süresi içerisinde işlenen ikinci suçun bu süre içerisinde kesinleşmesi gibi bir zorunluluğa madde metninde yer verilmemiştir. Ancak mahkeme sanığın denetim süresi içerisinde işlediği kasıtlı suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleşmesinden sonra hükmü açıklayabilecektir. Buna göre ikinci suçun denetim süresi içinde işlenmesi hükmün açıklanabilmesi için ön koşul oluşturmakta ise de bu suçtan verilen mahkûmiyet hükmü kesinleşmeden hükmün açıklanmasına karar verilemeyecektir. Aksinin kabulünün, “masumiyet karinesi ilkesi” ne aykırılık oluşturacağı her türlü tereddütten uzaktır.

Sonuç olarak, Türk Ceza Kanunu’na hâkim ilkelerden biri olan ve Kanun’un 7. maddesinde düzenlenen “zaman bakımından uygulama” ilkesi ve benzer düzenleme içermesi nedeniyle yukarıda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna ilişkin yapılan açıklamalar dikkate alındığında, “daha önceden hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak” koşulunun, sanığın lehine yorumla, suç tarihi itibarıyla aranması gerektiği, ayrıca hapis cezası ile mahkûmiyete ilişkin bu kararın temyiz ya da istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Yargıtay veya Bölge Adliye Mahkemeleri tarafından bozulması her zaman mümkün olduğundan Anayasanın 38/4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddelerinde düzenlenmiş bulunan “masumiyet karinesi” gereğince suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar herkesin masum sayılacağı cihetle, hapis cezasına ilişkin mahkûmiyet hükmünün de kesinleşmiş olmasının aranacağı, bu bağlamda, suçun işlendiği tarih itibarıyla kesinleşmiş bir hapis cezası ile mahkûmiyet hükmü bulunmayan on sekiz yaşından küçük olan sanıkların mahkûm oldukları bir yıl veya daha az süreli hapis cezalarının, TCK’nın 50. maddesinde yazılı bulunan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğu kabul edilmelidir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

13.01.2012 olan suç tarihi itibarıyla 17 yaşında olan sanığın, adli sicil kaydına göre, 01.06.2011 tarihinde kesinleşen mala zarar verme suçundan verilen 1200 TL adli para cezası ile hırsızlık suçundan verilen 3600 TL adli para cezası dışında kesinleşmiş başkaca bir mahkûmiyet hükmü bulunmadığı dikkate alındığında, suç tarihinden önce işlediği başka bir suç nedeniyle hapis cezasına mahkûm edilmeyen sanık hakkında mala zarar verme ve konut dokunulmazlığının ihlâli suçlarından ayrı ayrı verilen kısa süreli 8 ay hapis cezalarının TCK’nın 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin birinci fıkrasında sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğu, bu hususta mahkemenin herhangi bir takdir yetkisinin olmadığının kabulü gerekmektedir.


Ceza Genel Kurulu 2017/710 E. , 2020/493 K.

  • TCK 50/4
  • Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar

Yerel Mahkemece TCK’nın 50/4. maddesinin uygulanmamasına ilişkin olarak; “Sanığın pişmanlık duymaması, suçun işlenmesindeki kusurunun ağırlığı, meydana gelen zararın ağırlığı gözetilerek sanığa verilen hürriyet bağlayıcı cezanın takdiren TCK’nın 50 maddesinde sayılan seçenek yaptırımlara çevrilmesine yer olmadığına,” şeklinde gerekçe gösterilmiştir. 5237 sayılı TCK’nın “Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar” başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;

a) Adlî para cezasına,

b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,

c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,

d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,

e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,

f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,

Çevrilebilir.”

Aynı maddenin 4. fıkrasındaki; “Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz” şeklindeki düzenleme uyarınca taksirli suçlarda diğer şartların da varlığı hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.

5237 sayılı TCK’nın 50. maddesinin gerekçesinde, “…Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir…” denilmek suretiyle şartların oluşması hâlinde hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birine hükmedilebileceği açıklanmıştır. Kanun koyucu taksirli suçlarda hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hususunda bir sınırlama da getirmemiş, sanık lehine hareketle şartların oluşması hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilebileceğini kabul etmiştir.

Ayrıntıları 07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur.

Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesi kapsamında hâkime TCK’nın 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde hükmolunan hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Hâkimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK’nın 50/1. maddesindeki adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birisine çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusundaki dayandığı gerekçenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık …’ın 27.03.2010 tarihinde saat 16.00 sıralarında, yerleşim yeri içerisinde, gündüz vakti, açık havada, tek yönlü, asfalt kaplama, 6,20 metre genişliğinde, eğimsiz ve düz yolda seyir hâlinde iken, olay mahalline geldiğinde, önünde bulunan çukurlara girmemek için karşı yönden gelen trafiği kontrol etmeden dikkatsiz şekilde sol şeride geçip, karşı istikametten gelen …’in sevk ve idaresindeki motosikleti farkederek tekrar kendi şeridine döndüğü sırada, seyir durumunu bozduğu …’in kullandığı motosiklete kendi seyir şeridinde çarpıtığı, kaza neticesinde …’in kaldırıldığı hastanede vefat ettiği olayda;

Bir kişinin ölümü nedeniyle yargılanan ve meydana gelen kazada asli kusurlu olan sanığın, ölenin yakınlarının uğradığı maddi ve manevi zararlarını giderdiğine dair dosya kapsamında bir bilgi ve belgenin mevcut olmaması ve yargılama sürecinde pişmanlığını gösteren söz ve davranışının bulunmaması göz önüne alındığında, sanığı yargılama sürecinde bizzat gözlemleyen ve olumlu kanaate ulaşmayan Yerel Mahkemenin hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmemesi hususunda gösterdiği gerekçenin TCK’nın 50. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kıstasları kapsayacak biçimde kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla da uyumlu olduğu kabul edilmelidir. Bu itibarla, Yerel Mahkemenin TCK’nın 50/4. maddesinin uygulamama gerekçesinin isabetli olduğuna karar verilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2019/317 E. , 2022/9 K.

  • TCK 50
  • Tekerrür halinde dahi TCK 50. maddesindeki adli para cezası dışındaki kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar sanık hakkında uygulanabilir.

TCK’nın 50. maddesinin ilk fıkrasına göre kısa süreli hapis cezasının, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre adli para cezasına veya anılan düzenlemedeki diğer yaptırımlara çevrilmesi mümkün olmakla beraber, sanığın mükerrir olması nedeniyle TCK’nın 58/3. maddesindeki emredici hüküm uyarınca seçenek olarak düzenlenen cezalardan hapis cezasının tercih edilmesi kanuni zorunluluktan kaynaklanmış olsa bile aynı Kanun’un 50/2. maddesindeki yasaklayıcı hüküm nedeniyle, bu hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesinin mümkün olmadığı, fakat adli para cezasına ilişkin açıkça yasaklama hükmü getiren Kanun koyucunun TCK’nın 50. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen diğer seçenek yaptırımlar yönünden herhangi bir yasak getirmemiş oluşu, kıyas veya genişletici yorum yoluyla hakkında düzenleme olmayan bir ceza hukuku konusunda kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı başta olmak üzere, kişi hak ve hürriyetlerinin aleyhine uygulama geliştirilemeyeceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında seçenek yaptırım öngörülen TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında kalan kasten yaralama suçunda TCK’nın 58. maddesinin 3. fıkrası gereğince hapis cezasının temel ceza olarak seçilmesinden sonra bu cezanın aynı Kanun’un 50/1-a maddesinde düzenlenen adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımlara çevrilmesinde yasal bir engel bulunmadığı, kabul edilmelidir.


Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/4696 E. , 2021/14550 K.

  • TCK 50
  • Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlardan olan TCK 50/1’deki adli para cezası dışındaki tedbirler “ceza” olarak kabul edilemeyeceğinden tekerrüre esas olamazlar.

TCK’nın “Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar” başlıklı 50 maddesinin 5. fıkrasında, “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanunun 45. maddesinde ise “Suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezalar, hapis ve adlî para cezalarıdır.” hükmü yer almıştır. Tekerrür şartları içerisinde yer alan “önceden işlenen bir suç nedeniyle mahkum edilmiş olma” unsurunun her türlü mahkumiyeti kapsayıp kapsamadığı tartışılmış ve uygulama ile doktrinde genel kabul gören anlayışa göre, bu mahkumiyetin “ceza mahkumiyeti” olması gerektiği, kabahatler kanununa göre verilen idari cezalar, disiplin cezaları, güvenlik tedbirlerine mahkumiyet ve TCK’nın 50/1. maddesi uyarınca kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım olarak uygulanan para cezası dışındaki tedbirlerin tekerrüre esas olmayacağı ileri sürülmüştür.

Her ne kadar TCK’nın 58/1. maddesinde açık bir şekilde “ceza mahkumiyeti”nden söz edilmemekte ise de, bu hüküm TCK’nın 58/2. maddesinde yer alan “ hapis veya adli para cezasına mahkumiyet halinde” ibareleri ile birlikte değerlendirildiğinde, önceki mahkumiyetin ceza mahkumiyeti olması gerektiği anlaşılmaktadır. TCK’nın 50/5. maddesinde “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbirdir.” hükmü düzenlenmiş, aynı Kanunun 45. maddesinde ise “Suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezalar, hapis ve adlî para cezalarıdır hükmü yer almıştır. Bu düzenlemelerden de kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım olarak uygulanan para cezası dışındaki tedbirlerin ceza mahkumiyeti olmadığı, dolayısıyla tekerrür hükümlerinin uygulanmasına esas alınamayacağı belirlenmektedir. İncelenen dosyada; tekerrüre esas alınan Kahramanmaraş 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/01/2014 tarihli ve 2013/34 esas, 2014/380 sayılı hükmü incelendiğinde, sanık hakkında TCK’nın 50/1-f maddesi gereğince 5 ay süreyle kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek yaptırımına hükmedildiği, sanığın adli sicil kaydında başkaca tekerrüre esas hükümlülüğünün bulunmaması, kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım olarak uygulanan para cezası dışındaki tedbirlerin ceza mahkumiyeti olmaması, dolayısıyla tekerrür hükümlerinin uygulanmasına esas alınamaması karşısında; anılan hükümlülüğün tekerrüre esas alınamayacağı gözetilmeden, cezaların TCK’nın 58/6. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezaların infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi hukuka aykırdır.


Ceza Genel Kurulu -Karar: 2015/65

  • TCK 50
  • Kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi halinde, seçenek yaptırımlara güvenlik tedbiri mahiyetinde olsa bile aleyhe bozma yasağı kuralı uygulanır.

Hürriyeti bağlayıcı cezanın seçenek yaptırımlara çevrilmesi, cezanın sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur. Kanun koyucu bu kapsamda hakime belli şartlar çerçevesinde hükmolunan kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına ya da diğer seçenek yaptırımlara çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir.

Kanunda seçenek yaptırımlardan adli para cezasının “ceza” niteliğinde olduğu açıkça vurgulanmış iken diğer seçenek yaptırımların “güvenlik tedbiri” niteliğinde olup olmadıklarına tam bir açıklık getirilmeden sadece “tedbir” niteliğinde oldukları belirtilmekle yetinilmiştir.

Öğretide kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımların hukuki niteliği konusunda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Özgenç’e göre, “belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma” (m.50/1-d) ve “ehliyet veya ruhsat belgelerinin geri alınması veya belli bir meslek veya sanatı yapmaktan yasaklanma” (m. 50/1-e) güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımlardır; “bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla bir eğitim kurumuna devam etme” (m. 50/1-c) ve “kamuya yararlı bir işte çalıştırılma” (m.50/1-f) ise, ne tedbir ne ceza ne de yaptırımdır, birer yükümlülüktür; yine, “mağdurun veya kamunun uğradığı zararın tamamen giderilmesi” de (m. 50/1-b) ne tedbir, ne ceza ne de başka bir yaptırımdır.(İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014, s.675 vd), Koca/Üzülmez’e göre seçenek yaptırımların hukuki niteliği “güvenlik tedbiri”dir. (Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2014, s.532-533.) Çınar ise seçenek yaptırımların “önlem” olduğu kanaatindedir. (Ali Rıza Çınar, Türk Ceza Hukukunda Cezalar, Turhan Kitabevi, Ankara 2005, s.37). Hafızoğulları/Özen ve Çetin’e göre ise; 50. maddede, hürriyeti bağlayıcı ceza yerine gecen cezalar, kanunla konulmuşlardır. Bunlar, ihlalde bulunan muhatabına, Devletin mahsus organları eliyle ve zorla uygulanmaktadırlar. Kanun’un 50/1-f maddesi hükmünde öngörülen ‘gönüllü olmak koşuluyla’ hükmü kuralın bir istisnası değildir, çünkü fail, bu madde hükmünde belirtilen yoksunluğa gönüllü katlanmak istemediğinde; hakkında, ihlalin karşılığı hürriyeti bağlayıcı ceza verilecek ve uygulanacaktır. Öyleyse, ortada, kısa sureli hapis cezasına seçenek olarak getirilen cezaların veya Kanun’un ifadesiyle yaptırımların cebriliğini gideren bir durum bulunmamaktadır. Sonuç olarak seçenek yaptırımların tümü cezadır. (Zeki Hafızoğulları, Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, US-A Yayıncılık, Ankara 2010, s. 473; Soner Hamza Çetin, Türk Ceza Kanunu’nda Seçenek Yaptırımlar (TCK m. 50), Adalet Yayınevi, Ankara 2011, s.38-39) Özbek’e göre, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazminin tedbir niteliğinde olup olmadığı tartışılır olmakla birlikte, bu yaptırımların güvenlik tedbiri olarak kabul edilmesi gerekir. (Veli Özer Özbek, M. Nihat Kanbur, Pınar Bacaksız, Koray Doğan, İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku, Genel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2010, s. 603-604) Zafer’e göre de, Türk Ceza Kanunu’nun “güvenlik tedbirleri” başlığı altında düzenlenen klasik güvenlik tedbirlerinden farklı olmakla birlikte bu tedbirler de hukuki nitelikleri itibariyle güvenlik tedbirleridir. (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler TCK m. 1-75, Beta Basım Yayım Dağıtım, İstanbul 2015, s. 476, 485-486) Göktürk’e göre ise, bir eğitim kurumuna devam etme (m. 50/1-c), belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma (m. 50/1-d), ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınması, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanma (m. 50/1-e) yaptırımları “güvenlik tedbiri”; mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi (m. 50/1- b) kamuya yararlı bir işte çalıştırılma (m. 50/1-f) yaptırımları ise “onarıcı adalet yaptırımı” niteliğinde olup ceza adalet sistemimizde “cezalar” ve “güvenlik tedbirleri” yanında üçüncü bir kategori olarak “onarıcı adalet yaptırımı”na da yer verilmek suretiyle “iki şeritli” yaptırım sisteminden “üç şeritli” yaptırım sistemine geçildiğini söylemek mümkündür. (Neslihan Göktürk, Türk Ceza Hukuku Sisteminde Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımların Hukuki Niteliği, Dünya’da ve Türkiye’de Ceza Hukuku Reformları Kongresi, 12 Levha Yayıncılık, Cilt II, s.1891-1898) Maden’e göre de düzenlenişleri itibariyle “mağdurun veya kamunun uğradığı zararın tamamen giderilmesi” (m. 50/1-b) “onarıcı adalet yaptırımı” olarak, “bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla bir eğitim kurumuna devam etme” (m. 50/1-c) yaptırımı “tedbir” olarak, bunların dışında kalan “belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma” (m. 50/1-d), “ehliyet veya ruhsat belgelerinin geri alınması veya belli bir meslek veya sanatı yapmaktan yasaklanma” (m. 50/1-e) ve “kamuya yararlı bir işte çalıştırılma” (m. 50/1-f) ise “ceza” olarak görülmeye daha elverişlidir. Ancak 5237 sayılı TCK sistemi, adlî para cezası dışındaki seçenek yaptırımların birer “tedbir” olduğu, başka bir deyişle bu yaptırımların birer ceza olmadığı düşüncesi üzerine kurulu olduğundan her ne kadar düzenlenişleri itibarıyla sözü geçen yaptırımlar arasında bir tefrik yapılmışsa da, seçenek yaptırımlar ile TCK’nın diğer hükümleri arasında insicamın sağlanması bakımından adlî para cezası dışındaki seçenek yaptırımların, en azından gerekli kanunî değişiklikler yapılıncaya kadar, tedbir olarak kabul edilmesi savunulabilir bir görüş olarak görünmektedir. (Mehmet Maden, Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar, Adalet Yayınevi, Ankara, 2012, s. 104-105)

Ceza kanunumuzda suç karşılığı olarak uygulanabilecek yaptırımlar, ceza ve güvenlik tedbirleri olarak belirlenmiştir. TCK’nın 45. maddesinin madde metni ve gerekçesinde açıkça belirtildiği üzere ceza olarak sadece hapis ve adli para cezası öngörülmüştür. Şu halde adli para cezası dışındaki diğer seçenek yaptırımların her biri aynı nitelikte olmamakla birlikte “güvenlik tedbiri” olduğu kabul edilmelidir. Nitekim 5352 sayılı Adlî Sicil Kanunu’nun 4/1-d. maddesinde açıkça adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımların “güvenlik tedbiri” niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Ayrıca bu yaptırımların infaz sürecinde değiştirilebilir olmaları da güvenlik tedbiri olarak nitelendirilmelerine uygundur.

Ancak TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırım olarak öngörülen güvenlik tedbirleri ile TCK’nın “güvenlik tedbirleri” başlıklı 2. Bölümünde 53-60. maddeler arasında düzenlenen klasik güvenlik tedbirleri arasında bir fark bulunduğu da bir gerçektir. Güvenlik tedbirlerinin uygulanabilmesi için kusurun tespit edilmesine gerek yokken seçenek yaptırım olan güvenlik tedbirleri ancak kusurlu bulunan kişi hakkında uygulanabilmektedir. Bu bakımdan TCK’nın 50. maddesindeki seçenek yaptırım niteliğindeki güvenlik tedbirleri kısa süreli hapis cezasının yerine uygulanmaktadır (ikame sistemi). Mahkemece hapis cezası yerine seçenek yaptırım olarak “tedbir”e hükmedilmesi halinde faile ayrıca ceza verilemeyecektir. TCK’nın 50/5.maddesi hükmü uyarınca da uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adlî para cezası veya tedbir olacaktır.

Aleyhe değiştirme yasağı münhasıran “cezalar” ile ilgili ve sınırlı olup TCK’nın 50. maddesindeki “güvenlik tedbiri” niteliğindeki seçenek yaptırımların yasak kapsamda değerlendirilemeyeceği ileri sürülebilir ise de; aleyhe değiştirme yasağının amacı, sanık veya sanık lehine kanun yoluna başvuran kişilerin, aleyhe bir sonuç ile karşılaşacakları korkusu yaşamaksızın kanun yollarına başvurmalarını temin etmek olup aleyhe temyiz bulunmayan ahvalde sanığın bozma kararından sonraki durumunun kanun yoluna başvurmadan önceki durumundan daha kötü olmaması gerekir. Bu nedenle ceza olmamakla beraber ceza yerine hükmolunan TCK’nın 50. maddesindeki “seçenek” tedbirlerin de, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 326. maddesinin 4. fıkrası kapsamında ceza gibi kabul edilmesi gerekir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Yalnız sanık lehine temyiz edilen önceki hükümde sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek yaptırımına çevrilmesi karşısında; bozmadan sonra yapılan yargılamada kamuya yararlı işte çalıştırılmaya gönüllü olmadığını beyan eden sanığın kısa süreli hapis cezasının 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 326. maddesinin 4. fıkrası gözetilerek kamuya yararlı bir işte çalıştırılma seçenek yaptırımı dışında diğer seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesi gerekmektedir. Bu nedenle Yerel Mahkemece “aleyhe değiştirme yasağı” ilkesi gözetilmeyerek sanığın hapis cezası ile mahkumiyetine karar verilmesinde ve Özel dairece de bu hükmün onanmasında isabet bulunmamaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının 5320 sayılı Kanun’un 8.maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 326. maddesinin 4. fıkrası gözetilerek gönüllü olmaması nedeniyle kamuya yararlı bir işte çalışma seçenek yaptırımı dışında başka bir seçenek yaptırıma çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/673

  • TCK 50/1-a
  • Sanık avukatının hükmedilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi talebi varsa mahkeme bu konuda bir karar vermek zorundadır.

Sanığın görevi yaptırmamak için direnme suçundan mahkûmiyetine ilişkin hükümde; sanık müdafisinin sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde, hükmolunacak hapis cezasının paraya çevrilmesini talep etmesine rağmen Yerel Mahkemece savunmada ileri sürülen görüşlerin gösterilmeyerek CMK’nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine muhalefet edildiği, sanık müdafisinin söz konusu talebi karşısında, sanığın kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre bir değerlendirme yapılarak, hükmolunan kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca adli para cezası seçenek yaptırımına çevrilip çevrilmeyeceği hususunda bir değerlendirme yapılması gerekirken bu hususa ilişkin istemin kabul veya reddine dair dayanakların kararda gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendine muhalefet edildiği anlaşıldığından; direnme kararına konu hükmün, Anayasa’nın 141 ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği, dolayısıyla Yerel Mahkemece 1412 sayılı CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308. maddesinin yedinci fıkrasına muhalefet edildiği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2021/247 E. , 2021/635 K.

  • TCK 50/3
  • Suça ilişkin hapis cezası veya adli para cezasının seçenek yaptırım olarak öngörüldüğü hallerde hapis cezasının tercih edildiği hallerde TCK m.50/3’teki emredici hüküm gereği, hapis cezası adli para cezasına çevrilebilecektir.

Maddenin 3. fıkrasının gerekçesi; “Maddenin üçüncü fıkrasında, kısa süreli hapis cezasının adli para cezası veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevrilmesi açısından mahkemenin takdir yetkisinin olmadığı hâller belirlenmiştir. Bu hâllerde, mahkeme kısa süreli hapis cezasını adli para cezasına veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevirecektir. Bunun için kişinin daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması ve hükmolunan hapis cezasının otuz günden fazla olmaması gerekir. Keza, daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir” şeklindedir.

Maddenin birinci fıkrasında sanığa hükmedilen bir yıl veya daha az süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilebileceği düzenlenmiş olup maddede “çevrilebilir” kelimesine yer verilmiş olduğundan hâkimin kısa süreli hapis cezasını birinci fıkrada belirtilen seçenek yaptırımlardan birine çevirme zorunluluğu bulunmamaktadır. Kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırıma çevrilip çevrilmemesi, çevrilmesi hâlinde hangi seçenek yaptırıma çevrileceği hususları dosya içeriğine göre hâkimin takdirine bırakılmıştır.

İkinci fıkrada adli para cezasına çevirme yasağı düzenlenmiş olup, adli para cezası ile hapis cezasının seçimlik olarak düzenlendiği bir suçtan hüküm kurulurken temel cezanın tercihen hapis cezası olarak seçilmesinden sonra, sonuç hapis cezası kısa süreli olsa dahi 50. maddenin 1. fıkrasında sayılan seçenek yaptırımlardan adli para cezasına çevrilemeyecektir. Ancak adli para cezası dışındaki diğer seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesine bir engel bulunmamaktadır.

Üçüncü fıkrada ise seçenek yaptırımlara çevirmenin zorunlu olduğu hâller düzenlenmiş olup buna göre daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olmak kaydıyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile suç tarihinde onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm olduğu kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunludur. Burada hâkime takdir hakkı tanınmamış olup, şartların oluşması hâlinde fıkrada belirtilen sürelerdeki hapis cezalarını maddenin birinci fıkrasında sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunlu kılınmıştır. Kanun koyucu seçenek yaptırımlara çevirme noktasında bir sınırlama getirmemiş, hapis cezasının birinci fıkrada belirtilen seçenek yaptırımlardan herhangi birine çevrileceğini belirtmiş, nitekim madde gerekçesinde; “bu hâllerde, mahkeme kısa süreli hapis cezasını adli para cezasına veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevirecektir” denilmek suretiyle kısa süreli hapis cezasının adli para cezası dâhil seçenek yaptırımlardan birine çevrilebileceği açıkça hükme bağlanmıştır.

Öğretide de bu konuya ilişkin olarak; “Hakaret suçunu düzenleyen TCK’nun 125/1 inci maddesi, fiilin cezasını, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası olarak öngörmüştür. Hakim seçim imkanı olmasına rağmen sanığı para cezasına değil, kısa süreli hapis cezasına mahkum etmişse, bu ceza artık paraya çevrilemez. Bununla birlikte, suç tanımında adli para cezası ile hapis cezasının seçimlik olduğu bazı hallerde, hapis cezası tercih edilip, somut ceza belirlendiğinde, 50/3’te yer alan ceza sınırının altında bir hapis cezasına ulaşılırsa, kanaatimizce diğer şartları mevcutsa, adli para cezasına çevirmek mümkündür” (…… …Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, … Yayınevi, … 2014, 8. Baskı, s. 706) şeklinde görüşe yer verilmiştir.

Maddenin ikinci fıkrasında yasaklayıcı bir düzenleme yapan kanun koyucunun, üçüncü fıkrada hiçbir sınırlama yapmaksızın zorunlu çevirme hâllerini düzenlemiş olması ve fıkra gerekçesinde de fıkrada belirtilen sürelerdeki hapis cezalarının açıkça adli para cezasına da çevrilebileceğini belirtilmiş bulunması karşısında, sanık hakkında hükmedilen 27 gün hapis cezasının adli para cezasına da çevrilebileceği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2017/425

  • TCK 50/3
  • Hükmedilen hapis cezasının süresi nedeniyle kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi zorunluluğu

5237 sayılı TCK’nın 50/3. maddesi ile daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezasının, aynı maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunlu kılınmış, herhangi bir takdire bağlanmamıştır. Bu nedenle, maddede yazılı şartların oluşması hâlinde başka herhangi bir değerlendirme yapılmadan, özgürlüğü bağlayıcı ceza seçenek yaptırımlardan birisine dönüştürülmelidir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 179/3. maddesi yollaması ile Aynı Kanun’un 179/2 ve 62. maddeleri uyarınca 25 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yerel Mahkeme hükmünde, kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nın 50/3. maddesine göre 1. fıkrada sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2017/425

  • TCK 50/3
  • Hatalı bir şekilde hapis cezasının 1 yılın altında belirlenerek kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesine kanunen imkan bulunmamaktadır.

TCK’nun 50/3. maddesinde seçenek yaptırımlara çevirmenin zorunlu olduğu haller düzenlenmiş olup, buna göre daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olmak kaydıyla, mahkum olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile suç tarihinde onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkum olduğu kısa süreli hapis cezasının seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunludur. Burada hakime takdir hakkı tanınmamış olup, şartların oluşması halinde fıkrada belirtilen sürelerdeki hapis cezalarını maddenin birinci fıkrasında sayılan seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunlu kılınmıştır. Kanun koyucu seçenek yaptırımlara çevirme noktasında bir sınırlama getirmemiş, hapis cezasının birinci fıkrada belirtilen seçenek yaptırımlardan herhangi birine çevrileceğini belirtmiş, nitekim madde gerekçesinde; “bu hâllerde, mahkeme kısa süreli hapis cezasını adli para cezasına veya diğer seçenek tedbirlerden birine çevirecektir” denilmek suretiyle kısa süreli hapis cezasının para cezası dahil seçenek yaptırımlardan birine çevrilebileceği açıkça hükme bağlanmıştır.

Özel Dairenin eleştirisi göz önünde bulundurularak, sanığın eylemine uyan ve suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan TCK’nun 142/1-b maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi halinde, sanık hakkında uygulanacak ceza, 142/1-b, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca, bir yıl bir ay on gün hapis cezası olacaktır. Bu cezanın anılan kanunun 49/2. maddesi uyarınca kısa süreli hapis cezası olmaması nedeniyle sanık hakkında Kanunun 50. maddesinde öngörülen seçenek yaptırımların uygulanamayacağı açıktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.11.1998 gün ve 282-348, 23.03.2004 gün ve 41-70 ile 04.03.2008 gün ve 47-43 sayılı kararlarında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; lehe kanun yolu davası üzerine aleyhe değiştirememe kuralı uyarınca hakkında ağır sonuç ceza uygulanmayan, diğer bir deyişle bu kuraldan yararlanmış olan bir sanığın, önceki yanılgılı uygulama nedeniyle ortaya çıkan hafif sonuç cezadan ötürü ikinci kez avantajlı bir uygulamadan yararlandırılması adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşmaz.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık hakkında sonuç olarak hükmedilen hürriyeti bağlayıcı cezanın, yanılgılı uygulama sonucunda bir yılın altında onbir ay yirmi gün hapis olarak belirlenmiş olması karşısında, bu yanılgılı uygulama nedeniyle ortaya çıkan hafif sonuç cezadan dolayı, sanığa bir kez tanınan atıfetin genişletilmek suretiyle hakkaniyete aykırı olarak adalet ve eşitlik ilkelerini zedeleyecek şekilde sonuç doğuracak biçimde, özgürlüğü bağlayıcı cezanın TCK’nun 50/3. maddesi uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesine kanunen imkan bulunmamaktadır.


Yargıtay 8. Ceza Dairesi- Karar: 2021/23116

  • TCK 50/1-d
  • Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırım açıkça belirlenmelidir.

5237 sayılı TCK.nın 50. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendindeki düzenlemenin, “…belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma…“yı öngördüğü, yasada geçen “etkinlik” kavramının ise, “…insanın, çevresiyle arasındaki ilişkileri düzenleyen her türlü eylem - çalışma, iş yapma, işlerlik ve devinimi” ifade ettiği, bu fıkraya göre belirli yerler ve etkinlikler; temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunmayan sanığın suç işlemesinde, suça yönelmesinde ya da zararlı alışkanlıklar edinmesinde veya bağımlılık yapan maddeler kullanmasında çevresel, psikolojik, sosyal veya ekonomik etkisi bulunan yada sanığın yeniden suç işlemesine yol açan etkenleri tetikleyecek yerler veya etkinliklerdir. Bu bağlamda sanık hakkında hükmedilecek seçenek yaptırımın infazı ile ulaşılmak istenilen temel amacın, sanığın yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, sanığın sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak niteliğinde olması gerektiği gözetilmeden, sanığın işlediği suç ve dosya kapsamı ile uyumlu adli para cezası veya seçenek tedbirlerden birine çevrilmesi gerekirken sanık hakkında hükmedilen hapis cezasının, 5237 sayılı TCK.nın 50/1-d maddesi uyarınca soyut ifadelerle infazda kuşkuya neden olacak şekilde, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayacak şekilde “6 ay 20 gün süre ile alkollü içki satışı yapılan yerler ve alkollü içki servisi yapılan eğlence mekanlarına gitmeme seçenek yaptırımına çevrilmesine;” tedbirine çevrilmesi, bozma nedenidir.


Ceza Genel Kurulu 2017/262 E. , 2022/516 K.

  • TCK 50
  • “Yasal koşulları oluşmadığından” şeklindeki yetersiz gerekçeyle, hapis cezasının kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlara çevrilmemesi hukuka aykırıdır.

Ayrıntıları 07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur.Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesi kapsamında hâkime TCK’nın 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde hükmolunan hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Hâkimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK’nın 50/1. maddesindeki adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birisine çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusundaki dayandığı gerekçenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Ayrıntıları yukarıda (1) numaralı uyuşmazlık konusunda açıklandığı şekilde gerçekleşen olayda, taksirli suçlarda hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilmesinin mümkün olması, sanıkların adli sicil kayıtlarının ve yargılama sürecinde dosyaya yansıyan olumsuz bir durumlarının bulunmaması da dikkate alındığında; sanıkların kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumları, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlıkları ve suçun işlenmesindeki özellikler dikkate alınarak hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilip çevrilmeyeceğine karar verilmesi gerekirken; Yerel Mahkemece “Yasal koşulları oluşmadığı” şeklindeki kanuna aykırı ve yetersiz gerekçe ile sanıklar hakkında hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine yer olmadığına karar verilmesi isabetsizdir.


Ceza Genel Kurulu 2018/539 E. , 2021/694 K.

  • TCK 50
  • TCK 50. madde gereği kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımları uygularken takdir hakkını kullanan hakim dayandığı gerekçeyi açıklamalıdır.

TCK’nın 50. maddesinin gerekçesinde, “…Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir…” denilmek suretiyle şartların oluşması hâlinde hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birine hükmedilebileceği açıklanmıştır. Kanun koyucu taksirli suçlarda hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hususunda bir sınırlama da getirmemiş, sanık lehine hareketle şartların oluşması hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilebileceğini kabul etmiştir.

Ayrıntıları 07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur.

Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesi kapsamında hâkime TCK’nın 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde hükmolunan hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Hâkimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK’nın 50/1. maddesindeki adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birisine çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusundaki dayandığı gerekçenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.


Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2016/12105 E. , 2017/7658 K.

  • TCK m. 50/1-d
  • Belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanması tedbiri yoluyla özel hayata ve mutlak kişisel haklara dokunulamaz.

Sanıklar hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nin 50/1-d maddesi uyarınca belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanması yaptırımına çevrilebileceği, bu madde kapsamında özel hayata ve mutlak kişisel haklara dokunulmaksızın sanığın esasen serbestçe gidebileceği belirli yerlere gitmesinin veya serbestçe yapabileceği belirli etkinlikleri yapmasının yasaklanmasına karar verilebileceği düşünülmeksizin ve infaz kabiliyeti olmayacak şekilde ‘‘alkol ve içki servisi yapılan yerlere gitmekten yasaklanması” yerine “alkollü mekan ve yerlere gitmekten ve alkollü içki tüketimi yapmaktan yasaklanmasına” seçenek tedbirine çevrilmesi, bozma nedenidir.


Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2016/4943 E. , 2018/5047 K.

  • TCK m. 50/1-d
  • Belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma tedbirinin suçla bağlantılı olması gerekir.

Kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50/1-d maddesinde yer alan “belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma” seçenek yaptırımına çevrilebilmesi için, hükmedilen seçenek yaptırımın, işlenen suçla bağlantılı olması, ayrıca suç işlemeye yönelten sosyal, psikolojik veya çevresel etkenlerle sanık arasındaki bağı ortadan kaldırarak, sanığın yeniden suç işlemesini önlemeye yönelik olması gerektiği gözetilmeden, hapis cezasının gerçekleştirilen eylemle herhangi bir bağlantısı bulunmayan “yerleşik bulunduğu il sınırları içinde kahvehane, lokal ve benzeri yerlere gitmekten yasaklanması” tedbirine çevrilmesi,


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2467 Karar : 2018/583 Tarih : 20.02.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Suça sürüklenen çocuk …‘nin 30.10.2012 ve 10.10.2012 tarihli; suça sürüklenen çocuklar …, … ve …‘ın 30.10.2012 tarihli; suça sürüklenen çocuk …‘nin 15.02.2012 tarihli; suça sürüklenen çocuk …`ın 15.02.2012 ve 30.10.2012 tarihli; eylemlere yüzlerini kapatarak katılmaları nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak suçundan, zamanaşımı süresi içinde mahallinde dava açılması mümkün görülmüştür.

I-Suça sürüklenen çocuk … hakkında 29.03.2011 tarihli eylem nedeniyle görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen mahkumiyet hükmüne, suça sürüklenen çocuk … hakkında 16.01.2011, 14.02.2011, 20.04.2011, 21.04.2011, 26.04.2011, 17.05.2011 tarihli eylemleri nedeniyle görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan incelemede;

Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin, “29.03.2011, 16.01.2011, 14.02.2011, 20.04.2011, 21.04.2011, 26.04.2011, 17.05.2011” yerine “2012 -30/10/2012” olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak kabul edilmiştir.

Suç tarihinde 12-15 yaş grubunda olan suça sürüklenen çocuklara yüklenen suçlar için öngörülen cezanın süresi itibariyle, TCK’nın 66/2 ve 67/4. maddelerinde öngörülen zamanaşımı süresinin, suç ve inceleme tarihleri arasında gerçekleştiği anlaşılmakla, hükmün BOZULMASINA, CMUK`nın 322. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuklar hakkındaki anılan davaların gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle DÜŞÜRÜLMESİNE,

II-Suça sürüklenen çocuk … hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi suçundan, suça sürüklenen çocuk … hakkında silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan, suça sürüklenen çocuk … hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak suçlarından verilen beraat kararlarına ve suça sürüklenen çocuk … hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçuna yönelik verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair karara ilişkin yapılan incelemede;

Yapılan yargılama sonunda, suça sürüklenen çocuklar …, … ve … hakkında yüklenen suçlara ilişkin yeterli delil elde edilemediği gerekçeleri gösterilerek verilen beraat kararları ile suça sürüklenen çocuk … hakkında verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair karar yönünden Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle beraate ve ceza verilmesine yer olmadığına dair kararların ONANMASINA,

III-Suça sürüklenen çocuk … hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçuna yönelik verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair karara, suça sürüklenen çocuk … hakkında 30.10.2012, 05.11.2012 tarihli eylemleri nedeniyle görevi yaptırmamak için direnme suçuna yönelik verilen mahkumiyet hükümlerine ve silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçuna ilişkin verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair karara, suça sürüklenen çocuklar … ve … hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçuna yönelik verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair kararına, suça sürüklenen çocuk … hakkında 30.10.2012 tarihli eylemi nedeniyle görevi yaptırmamak için direnme ve silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak suçlarına yönelik verilen mahkumiyet hükümlerine, suça sürüklenen çocuk … hakkında 30.10.2012 tarihli eylemi nedeniyle görevi yaptırmamak için direnme ve 05.11.2012 tarihli eylemi nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak suçlarına yönelik verilen mahkumiyet hükümlerine, suça sürüklenen çocuk … hakkında15.02.2012 tarihli eylemi nedeniyle görevi yaptırmamak için direnme suçuna yönelik verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz istemi üzerine yapılan incelemede;

1-Suça sürüklenen çocuklar … ve … hakkında 30.10.2012 tarihli eylem nedeniyle görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine, suça sürüklenen çocuk … hakkında 30.10.2012 tarihli eylemi nedeniyle görevi yaptırmamak için direnme ve silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak suçlarından verilen mahkumiyet hükümleri bakımından,

Suça sürüklenen çocuklar müdafilerinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Suç tarihinde 18 yaşını ikmal etmeyen ve daha önce hapis cezasına mahkum olmayan suça sürüklenen çocuklar hakkında tayin edilen kısa süreli hapis cezalarının, 5237 sayılı TCK`nın 50/3. maddesi gereğince aynı Kanunun 50/1. maddesindeki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2-Suça sürüklenen çocuk … hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçuna yönelik verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair karar bakımından,

Örgüt çağrısı üzerine gerçekleşen 30.10.2012 tarihli eyleme, görüntü tespit ve inceleme tutanağı ile alınan bilirkişi raporuna göre elinde bulunan molotof ile katılan suça sürüklenen çocuk hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi suçundan kamu davasının açtırılması sağlanıp dava açılması halinde bu dosya ile birleştirilerek, anılan suçun 2911 sayılı Kanunun 34/A ve 3713 sayılı Kanunun 7/4. maddelerinde belirtilen suçlardan olmadığı da gözetilerek hukuki durumunun buna göre takdir ve tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

3-Suça sürüklenen çocuk … hakkında 30.10.2012 tarihli eylemi nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak suçuna yönelik verilen mahkumiyet hükmüne ve suça sürüklenen … hakkında 15.02.2012 tarihli eylemi nedeniyle görevi yaptırmamak için direnme suçuna yönelik verilen mahkumiyet hükümleri bakımından;

a-Suça sürüklenen çocukların eylemlerdeki konum ve faaliyetleri itibariyle üzerlerine atılı suçların yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden atılı suçlardan beraatleri yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,

b-Kabul ve uygulamaya göre de;

Suç tarihinde 18 yaşını ikmal etmeyen ve daha önce hapis cezasına mahkum olmayan suça sürüklenen çocuklar hakkında tayin edilen kısa süreli hapis cezalarının, 5237 sayılı TCK`nın 50/3. maddesi gereğince aynı Kanunun 50/1. maddesindeki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

4-Suça sürüklenen çocuklar …, … ve … hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek suçuna yönelik verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair kararlar bakımından,

Suça sürüklenen çocuk … hakkında ifade veren başka dosya sanığı … ile gizli tanıkların beyanları; suça sürüklenen çocuk … hakkında, suça sürüklen çocuk … ile başka dosya sanığı … ve gizli tanıkların beyanları; suça sürüklenen çocuk … hakkında gizli tanık ile suça sürüklenen … ve başka dosya sanığı …‘ın beyanları ile suça sürüklenen çocukların olaylardaki konumları gözetildiğinde, eylemlerinin işleniş biçimi ve niteliği dikkate alınarak eylemlerinin TCK`nın 314/2. maddesinde yazılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışılıp değerlendirilmeden suç vasfında düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,

5-Suça sürüklen çocuk …`in 05.11.2012 tarihli eylemi nedeniyle görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen mahkumiyet hükmü bakımından;

a-Suça sürüklenen çocuğun görüntü tespit ve inceleme tutanağı ile alınan bilirkişi raporuna göre, çağrı üzerine gerçekleşen olaya elinde bulunan bıçak ile katıldığı ancak görevli polislere yönelik bir eyleminin tespit edilemediğinin anlaşılması karşısında; hakkında iddia, oluş ve kabule göre 2911 sayılı Kanunun 33/1 maddesi uyarınca mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken suç vasfında düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,

b-Kabul ve uygulamaya göre de;

Suç tarihinde 18 yaşını ikmal etmeyen ve daha önce hapis cezasına mahkum olmayan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin edilen kısa süreli hapis cezasının, 5237 sayılı TCK`nın 50/3. maddesi gereğince aynı Kanunun 50/1. maddesindeki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

6-Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin, “29.03.2011, 30.10.2012, 05.11.2012, 15.02.2012” yerine “2012 -30/10/2012” olarak gösterilmesi,

Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuklar müdafileri ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 20.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/8965 Karar : 2018/12530 Tarih : 31.10.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Müştekinin ikamet adresinin önüne park ettiği motosikletin çalınması şeklindeki eylemin, TCK’nın 142/1-e. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Kanun’un 141/1.maddesi ile hüküm kurulması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi`nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak,

Tekerrür uygulanan mahkeme kararında, sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının 5237 sayılı TCK.nun 50/1-f maddesi uyarınca seçenek yaptırıma çevrilmiş olması ve bu itibarla aynı Kanun’un 58. maddesi ve 5275 sayılı Kanun’un 108.maddesindeki koşulların oluşmadığı gibi, TCK`nın 58/5. maddesi hükmüne aykırı olarak tekerrüre esas alınan hükümlülüğe konu suçu işlediği sırada 18 yaşından küçük olan sanık hakkında cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş sanığın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın 1412 sayılı CMUK`nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün olduğundan, hüküm fıkrasının “sanığın Bursa 2. Çocuk Mahkemesinin 2011/72 Esas ve 2011/318 Karar sayılı ilamıyla verilen cezalandırma hükmünün 20/05/2011 tarihinde kesinleştiği bu hali ile mahkememizdeki yargılamanın suç tarihine göre tekerrüre esas olduğu dolayısı ile TCK’nın 58/6 md.si uyarınca sanığa verilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, ayrıca mükerrir hakkında cezanın infazından sonra Denetimli Serbestlik Tedbirinin uygulanmasına” ilişkin kısmının çıkarılmasına karar verilmek suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 31.10.2018 günü oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/7487 Karar : 2018/12551 Tarih : 31.10.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

A-Suça sürüklenen çocuk hakkında hükümlü veya tutuklunun kaçması suçundan kurulan hüküm ile ilgili olarak;

Cumhuriyet savcısı tarafından gözaltı kararı verilen suça sürüklenen çocuğun kolluk görevlilerin gözetimi sırasında kaçması şeklinde gerçekleşen somut olayda, suça sürüklenen çocuğun gözaltına alınan konumunda bulunması karşısında, TCK`nın 292/1. maddesinde suçun failine ilişkin olarak öngörülen hükümlü veya tutuklu olma koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

B-Suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık, konut dokunulmazlığını bozma ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümler ile ilgili olarak;

Gerekçeli karar başlığında suç tarihi olarak 07/07/2014 tarihi yerine 08/07/2014 tarihinin yazılması mahallinde düzeltilebilir maddi hata kabul edilmiş, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Ancak;

1-5237 sayılı TCK’nın 142/2-h maddesinde düzenlenen suçun alt sınırının 5 yıl hapis cezası olması karşısında; sanık hakkında temel ceza 3 yıldan belirlenerek sonuç olarak 6 ay 20 gün hapis cezasına hükmolunması,

2-Dosya kapsamına göre, suça sürüklenen çocuğun suça konu eşyaları sattığı ve hakkında suç eşyasının satın alınması suçundan işlem yapıldığı anlaşılan Sabri Çalışkan’a, suça sürüklenen çocuğa ödediği 120,00 TL’nin iade edilip edilmediği hususu araştırılarak, sonucuna göre suça sürüklenen çocuk hakkında TCK`nın 168. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, suça sürüklenen çocuğun parayı iade ettiğine yönelik savunmasına itibar edilerek eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

3-Hırsızlık suçundan kurulan mahkumiyet hükmünde TCK’nın 168. maddesinin, yaş küçüklüğü nedeniyle cezadan indirim yapılmasına ilişkin aynı Kanun`un 31/3. maddesinden önce uygulanması suretiyle TCK’nın 61/5. maddesine aykırı davranılması,

4-Suç tarihi itibariyle daha önce kesinleşmiş hapis cezasına mahkum edilmemiş olan ve fiili işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış olan suça sürüklenen çocuk hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezalarının, TCK’nın 50. maddesinin 3. fıkrası gereğince, aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmemesi,

5-Suça sürüklenen çocuğu savunmak üzere 5271 sayılı CMK`nın 150/2. maddesi gereğince görevlendirilen zorunlu müdafiiye ödenmesi gereken avukatlık ücretinin, suça sürüklenen çocuğa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye aykırı biçimde yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi,

6-Suça sürüklenen çocuğun gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği sürenin TCK’nın 63.maddesi uyarınca cezasından mahsup edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma sonrası hırsızlık, konut dokunulmazlığını bozma ve mala zarar verme suçlarından kurulacak hükümlerde 1412 sayılı CMUK`nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 31/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/4730 Karar : 2018/8423 Tarih : 10.09.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.01.2013 tarihli ve 2012-1369 Esas - 2013-29 Kararında da ayrıntılı belirtildiği gibi, 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda atılı eylemin müeyyidesi adli para cezasını, 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda ise hürriyeti bağlayıcı cezanın yanında adli para cezasını da içermekte olduğu; kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın 5237 sayılı TCK’nin 50. maddesi gereğince adli para cezasına veya diğer seçenek yaptırımlara çevrilmesi halinde verilen sonuç ceza itibariyle 5607 sayılı Yasa’nın sanık lehine olabileceği gözetilerek, olaya suç tarihinde yürürlükte bulunan 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu ile suç tarihinden sonra 31.03.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanarak elde edilen sonuçların birbiriyle karşılaştırılması ve karar yerinde tartışılması suretiyle lehe olan yasanın belirlenmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, denetime olanak verecek şekilde bu husus tartışılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi,

Kabul ve uygulamaya göre ise;

Dairemizin 21.03.2013 tarihli bozma ilamından sonra, sanığın lehine olduğu anlaşılan suça konu eşyanın gümrük idaresi tarafından tespit edilen gümrüklenmiş değeri üzerinden ön ödeme önerisi tebliğ edildiği halde, kaçak eşyanın kovuşturma aşamasında bilirkişinin tespit ettiği CIF değeri üzerinden Gümrük İdaresi tarafından bildirilen gümrüklenmiş değer dikkate alınarak cezalandırılmasına karar verilmesi suretiyle fazla ceza tayini,

Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.09.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/5883 Karar : 2018/8419 Tarih : 5.07.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine göre sanığın sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Engel sabıkası bulunmayan ve suç tarihinde 65 yaşından büyük olan sanığa verilen kısa süreli hapis cezasının TCK.nun 50/3 maddesi uyarınca 50/1 maddesinde belirtilen seçenek yaptırım yada tedbirlerden birine çevrilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmemesi,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 05.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/9911 Karar : 2018/3248 Tarih : 21.03.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, mahalli Cumhuriyet savcısının sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılma gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş bulunan sanık hakkında tayin edilen 25 gün hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, 5237 sayılı TCK`nın 50/3. maddesi delaletiyle 50/1-a maddesinin dayanak gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususlarda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasının üçüncü paragrafında yer alan kanun maddesinin “TCK`nın 50/3 delaleti ile 50/1-a” şeklinde değiştirilmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 21.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/783 Karar : 2018/922 Tarih : 13.02.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

5271 sayılı CMK.nın 6352 sayılı Yasanın 99.maddesi ile değişik 308.maddesi gereğince yapılan incelemede;

1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının İTİRAZININ KABULÜNE,

2-) Dairemizin 16.01.2018 gün ve 2014/9388 Esas, 2018/72 karar sayılı ilamının, sanık … hakkında yağma suçundan kurulan onama ilamının kaldırılmasına karar verilerek yapılan incelemede;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 5560 sayılı Yasa ile değişiklikten önceki 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunun 23/5-6.maddesi uyarınca; hükmün açıklanmasına karar verilebilmesi için sanığın, “Denetimli serbestlik süresi içinde işlediği kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezasına mahkum olması” gerektiği, hükmün açıklanmasına esas alınan Elazığ Çocuk Mahkemesinin 14.04.2009 gün 2008/349 Esas ve 2009/103 Karar sayılı ilamında ise, sanık hakkında hükmedilen 3 ay 10 gün hapis cezasının 5237 sayılı Yasanın 50/d maddesi uyarınca belli yerlere ve etkinliklere gitmekten yasaklanması tedbirine çevrildiği, bu bağlamda sanığın denetimli serbestlik süresi içinde kasıtlı bir suç işlediğinden bahisle hükmün açıklanmasına karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi,

Kabul ve uygulamaya göre,

2- Suç tarihinde 18 yaşından küçük bulunan sanık hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasası’nın 35/1. maddesi uyarınca sosyal inceleme yaptırılıp raporunun aldırılmaması ve aynı Yasa`nın 3. fıkrası gereğince sosyal inceleme raporu aldırılmama nedeninin gerekçeli kararda tartışılmaması,

3- Sanık hakkında 5237 sayılı TCK`nın 168/3. maddesinin 31/2. maddesinden önce uygulanması suretiyle aynı Kanunun 61. maddesine aykırı davranılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 13.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/14854 Karar : 2018/1433 Tarih : 24.01.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, sanığın TCK`nın 86/3-c. maddesi kapsamında olan kasten yaralama suçundan da mahkum edilmiş olması karşısında, hakkında tehdit suçuyla ilgili olarak uzlaşma hükmünün uygulanamayacağı belirlenerek yapılan incelemede;

Sanığa yükletilen tehdit ve yaralama eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,

Kasten yaralama suçundan hüküm kurulurken, sanık mükerrir olduğu için seçimlik cezalardan hapis cezası tercih edilmesine karşın, TCK`nın 50/2. maddesine aykırı biçimde hapis cezası adli para cezasına çevrilmiş ise de, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılamayacağı,

Cezaların eleştiri dışında kanuni bağlamda uygulandığı,

Anlaşıldığından sanık …`nın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 24/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/6235 Karar : 2018/683 Tarih : 22.01.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Sanığın tekerrüre esas sabıkası bulunması nedeniyle TCK’nin 58/3. maddesi gereğince seçimlik cezalardan hapis cezası tercih edilmesine rağmen, aynı yasanın 50/2. maddesine aykırı olarak bu cezaların adli para cesasına çevrilmesi ve bu itibarla sonuç cezanın türüne göre de, sanık hakkında TCK’nin 58. maddesi gereğince tekerrür hükümlerinin uygulanamaması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1)Sanığın aşamalarda mağdur …‘ın kendisine saldırdığını beyan etmesi ve dosyada mevcut adli rapora göre sanığın da basit tıbbi müdahale ile iyileşir şekilde yaralandığının anlaşılması karşısında, olayın başlangıç ve gelişimi üzerinde durularak ilk haksız hareketin hangi taraftan geldiği değerlendirilip, sanık hakkında TCK’nin 29. maddesi gereğince haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmaması,

2)28/06/2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 81. maddesi ile 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesinde; “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde, verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapse çevrileceğine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca, CMUK’un 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla, isteme uygun olarak BOZULMASINA, 22.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5744 Karar : 2018/115 Tarih : 22.01.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

1)Temyiz edenlerin sıfatları ve dilekçelerinin kapsamına göre sanıklar …, … ve … hakkında mağdur …’i kasten yaralama ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından verilen beraat kararları inceleme dışı bırakılmıştır.

2)Suça sürüklenen çocuk … hakkında, mağdur …’e yönelik olası kastla yaralama suçundan verilen para cezasına ilişkin mahkumiyet kararı, TCK’nun 50/3 maddesinin uygulanması nedeniyle kesin nitelikte olmadığından, tebliğnamede bu suç yönünden temyiz talebinin reddini isteyen düşünce benimsenmemiştir.

3)Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar …, … ve suça sürüklenen çocuk …’in, maktul …’ı kasten öldürme, mağdur …’ı öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarıyla sanık …’in maktul …’a ve mağdur …’a yönelik eylemlerinin sübutu kabul, sanık … dışındaki sanıklar yönünden oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç nitelikleri tayin, takdiri indirim sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, sanıklar …, …, …, …, … ve suça sürüklenen çocuk …’in, nitelikli yağma, sanıklar … ve …‘in maktul …’ı kasten öldürmeye, mağdur …’ı kasten yaralamaya yardım etme suçlarından elde edilen delillerin mahkumiyetlerine yeter nitelik ve derecede bulunmadığı mahkemece gerekçeleri gösterilerek kabul ve takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri, düzeltme ve bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık …’in bir sebebe dayanmayan, sanıklar …, … ve suça sürüklenen çocuk … müdafilerinin duruşmalı incelemede ve temyiz dilekçelerinde eksik incelemeye, sübuta, suç vasfına, haksız tahrike, sair hususlara, katılanlar vekilinin sübuta yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle,

A) Sanıklar …, … hakkında, maktul …’ı kasten öldürme, mağdur …’ı öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık, suça sürüklenen çocuk … hakkında mağdur …’ı öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile sanıklar …, …, …, …, … ve suça sürüklenen çocuk … hakkında nitelikli yağma, sanıklar … ve … hakkında maktul …’ı kasten öldürmeye, mağdur …’ı kasten yaralamaya yardım etme suçlarından kurulan beraat hükümlerinin incelenmesinde, 24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı Kararı ile 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu madde ile yaptığı uygulama yasaya aykırı ise de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasında yer alan 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin “Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 5237 sayılı TCK`nun 53/1-2-3 maddelerinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmesi suretiyle DÜZELTİLEN mahkumiyet hükümleriyle beraat hükümlerinin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

B) Sanık … hakkında, maktul …’ı kasten öldürmeye, mağdur …’ı öldürmeye teşebbüse yardım etme, suça sürüklenen çocuk … hakkında maktul …’ı kasten öldürme, sanıklar …, … ve suça sürüklenen çocuk …’in mağdur …’i olası kastla yaralama suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde,

a) Oluşa, dosya kapsamına ve özellikle tanıklar …, … ile …’nin beyanlarına göre, sanık …’in, sanıklar …, … ve suça sürüklenen çocuk …’le fikir ve irade birliği içinde tabanca ile olay yerine gelip fiil üzerinde ortak hakimiyet kurduğu, diğer sanıkların yanlarındaki tabancalarla maktule ve mağdur …’ye ateş etmelerinden sonra, yine onlarla birlikte olay yerinden kaçıp tanık …’in aracıyla …’e ait eve gittiği ve burada yakalandığı, sol el üstünden alınan svapta atış artığı tespit edildiği, sanıkların ateşi sonucu maktul …’ın sağ göğüs, mağdur …’nin sol tibia, olayla ilgisi bulunmayan mağdur …’in ise sağ ayak bölgesinden hangi sanığın ateşiyle isabet aldığı anlaşılamayacak şekilde yaralandığı olayda,

aa) Sanık …’in, maktul …’ı kasten öldürme, mağdur …’ı öldürmeye teşebbüs suçlarından TCK’nun 37/1 maddesi uyarınca sorumlu tutulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde bu suçlara yardım eden sıfatıyla cezalandırılmasına karar verilmesi,

bb) 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı Kararı ile 5237 sayılı TCK`nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri doğrultusunda sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

b) Suça sürüklenen çocuğun suç tarihinde onbeş-onsekiz yaşları arasında olması nedeniyle TCK`nun 31/3 maddesine göre onbeş yıl hapis cezası tayin edildikten sonra, diğer cezalara ilişkin olan ve bu hallerde verilecek cezayı oniki yıl ile sınırlayan aynı maddenin son cümlesinin uygulanamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde eksik ceza belirlenmesi,

c) Sanıklar …, …, … ve suça sürüklenen çocuk …’in, hedefinde olmayan mağdur …`in hangi sanığın eylemi sonucu yaralandığını tespit etmek mümkün olmadığından, sanıkların mağduru olası kastla yaralama suçlarından mahkumiyetlerine yeterli delil bulunmadığı kabul edilerek beraatlerine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,

Yasaya aykırı olup bozmayı gerektirdiğinden, sanıklar müdafilerin, Cumhuriyet savcısının ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle hükümlerin, kısmen tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 22/01/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.

22/01/2018 gününde verilen işbu karar Yargıtay Cumhuriyet savcısı …‘in huzurunda ve duruşmada savunmasını yapmış bulunan sanıklar …, …, … müdafii Avukatlar …,…, …`ın yokluklarında 25/01/2018 gününde usulen ve açık olarak anlatıldı.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/1142 Karar : 2018/374 Tarih : 18.01.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 20/03/2015 tarihli kenar yazısı ile dosya Dairemize gönderilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre, suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-27.10.1986 doğumlu olan sanık …‘ın, suçun işlendiği 27.10.2004 tarihinde 18 yaşını bitirmediği gözetilmeden sanık hakkında hükmolunan cezada 5237 sayılı TCK’nın 31/3. maddesi gereğince indirim yapılmaması,

2- 13.10.2005 tarih ve 2004/424 Esas, 2005/369 karar sayılı ilk hükümde sanık …‘nin yağma suçundan aldığı 6 ay 7 gün hapis cezasının TCK’nın 50. maddesi uyarınca para cezasına çevrildiği ve neticeten 3740TL adli para cezası ile cezalandırıldığı, sanık hakkında bozma öncesi aleyhe temyiz olmaması nedeniyle bu hususun CMUK’nın 326. maddesi gereğince kazanılmış hak teşkil ettiğinin gözetilmemesi,

3- Kabule göre de;

Sanık … hakkında hükmolunan 1 yıl 15 gün erteli hapis cezasıyla ilgili denetim süresinin hükmolunan ceza süresinden az olamayacağı gözetilmeden 1 yıl olarak belirlenmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanı ile sanık … ve savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 18.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/9712 Karar : 2018/538 Tarih : 17.01.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Sanığın temyiz dilekçesinin içeriğine göre suç delillerini değiştirme suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılan incelemede;

Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle;

1- CGK.nun 06.04.2010 tarih 2010/4…71 E. 2010/76 K. sayılı ilamı gereğince 5237 sayılı TCK.nun tekerrür hükümlerinin uygulanması için 58. maddesinde öngörülen sürelerin nazara alınması ve bu sürelerin geçmiş olduğu hallerde önceki mahkûmiyetin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşularının değerlendirilmesi yönünden engel oluşturmayacağının kabul edilmesi karşısında; engel sabıkası bulunmayan sanık hakkında CMK.nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, ‘‘sanık hakkında yasal unsurları oluşmadığından” biçiminde yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,

2- 5237 sayılı TCK.nun 50. maddesinde kısa süreli hapis cezasının ‘‘suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre’’ adli para cezası ve seçenek yaptırımlara çevrilebileceği, 5237 sayılı TCK.nun 51. maddesinde de ‘‘suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması’’ halinde hapis cezasının ertelenebileceği

hükmünün düzenlenmiş olması karşısında; bu hususlar irdelenmeden yetersiz gerekçe ile 5237 sayılı TCK.nun 50. ve 51. maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,

3- 25.02.2014 tarihinde taksirle yaralama suçundan ek takipsizlik kararıyla birlikte ruhsatı bulunmayan av tüfeklerinin mülkiyetinin kamuya geçirilmesi için idareye teslimine karar verildiği ve sanık hakkında suç delillerini değiştirme suçuyla birlikte müsadere davası açılmaması karşısında emanette bulunan av tüfeğinin müsaderesine karar verilerek CMK.nun 225. maddesine aykırı davranılması,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/19425 Karar : 2018/673 Tarih : 15.01.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

I-Hakaret ve cinsel taciz eylemlerinden verilen kararlarda öngörülen cezaların nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükümlerin temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca sanık … müdafiinin tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,

II-Şantaj eyleminden kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyize gelince,

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1)Açıklanmasına karar verilecek yeni hükmün Yargıtay incelemesine tabi olacak ve kesinleşmesi halinde infaza verilecek hüküm olacağı bu nedenle kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre ulaşılan sonuçların, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması gerekirken, açıklanan ilkelere uyulmadan, Anayasanın 141. ve 5271 sayılı CMK’nın 34 ve 223, 230. maddelerine aykırı davranılarak gerekçesiz hüküm kurulması,

Kabule göre de;

2)Daha önce hapis cezasına mahkumiyeti bulunmayan ve suç tarihinde 18 yaşını doldurmamış sanık hakkında hükmolunan kısa süreli hapis cezasının, TCK’nın 50/3. maddesi gereğince aynı maddenin birinci fıkrasında düzenlenen seçenek yaptırım veya tedbirlerden birine çevrilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, bir ve iki numaralı bozma nedenleri hariç diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 15/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/24880 Karar : 2018/393 Tarih : 15.01.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

1- Suça sürüklenen çocuk … ve sanık … yönünden kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına, hukuka uygun, yasal ve yeterli olarak açıklanan gerekçeye göre suça sürüklenen çocuk müdafiinin ve sanığın bir nedene dayanmayan temyiz itirazının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

2- Suça sürüklenen çocuk … yönünden kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde ise;

a) Suç tarihi itibariyle daha önce hapis cezasına mahkum olmayan suça sürüklenen çocuk hakkındaki kısa süreli hapis cezasının, TCK.nun 50/3. madde ve fıkrası uyarınca adli para cezasına veya seçenek tedbirlerden birisine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

b) Fiili işlediği sırada 12…15 yaş grubu arasında bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında Çocuk Koruma Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20/1…7. maddesi ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35/1. maddesine göre sosyal inceleme raporu alınmaması veya aynı maddenin 3. fıkrasına göre bu yönde inceleme yaptırılmamasının gerekçesinin kararda gösterilmemesi,

Yasaya aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/10097 Karar : 2018/92 Tarih : 10.01.2018

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Avukat olan sanığın 18/12/2008 tarihinde katılan … adına tazminat davası açmak üzere vekaletname almasına rağmen dava açmadığı gibi davayı açtığını ve kazandığını söyleyerek katılanları oyaladığı cihetle mahkemenin suçu icrai davranışla görevi kötüye kullanma kabulünde bir isabetsizlik bulunmamış, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

19/12/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Yasanın 1. maddesi ile TCK’nın 257/1-2. madde-fıkralarında yer alan “kazanç” sözcüğünün “menfaat” olarak değiştirilmesi ve bu fıkralarda öngörülen cezaların alt ve üst sınırlarının da indirilmesi karşısında TCK’nın 7/2. madde-fıkrasındaki “suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü gözetilerek sanığın hukuki durumu bu değişiklik nazara alınıp değerlendirilmeden eski yasa maddesine göre uygulama yapılması; teşdiden ceza tayin edilmişse buna ilişkin gerekçelerin karar yerinde gösterilmemesi,

TCK’nın 50, 51 ve CMK’nın 231. maddelerinde düzenlenen adli para cezasına çevirme, erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumlarının uygulanmasına ilişkin kriterlerin aynı olmaması nedeniyle, sanığın kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda ulaşılacak kanaate göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının gerekip gerekmediğine, yine suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık değerlendirilerek TCK’nın 51. maddesinin ve suçlunun kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu ve yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre TCK’nın 50. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmesi gerektiği nazara alınmadan, “Suçun işleniş şekli, sanık hakkında duruşmadan ve dosyadan edinilen kanaate göre mahkememize müspet kanaat hasıl olmadığından.” şeklindeki yeterli olmayan gerekçelerle anılan maddelerin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,

Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-e maddesindeki hak ve yetkileri kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmaması,

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal Kararının 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 10/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/14955 Karar : 2017/10374 Tarih : 18.12.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Sanıklar …, … müdafii ile sanıklar …, … ve … müdafiilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin, sanıklar hakkında kurulan hükümlerin adli para cezasından ibaret olması nedeniyle, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 318. ve 5271 sayılı CMK`nın 299. maddeleri gereğince reddine karar verilerek yapılan incelemede;

Olaya konu Köprü Barajı ve HES projesine ilişkin olarak 13/04/2006 tarihinde Enerjisa Enerji Üretim AŞ’nin (ENERJİ-SA AŞ.) %99,9 pay sahibi olduğu KEAŞ (Kahramanmaraş Elektrik Üretim Sanayi ve Ticaret Anonim şirketi) ile Devlet Su İşleri (DSİ) arasında Köprü Barajı ve Hidroelektrik Enerji Üretim Tesisinin Su Kullanımı Hakkı ve İşletme Esaslarına ilişkin Anlaşma yapıldığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) lisans başvurusuna göre yap-işlet-devret modeli çerçevesinde 49 yıllık lisans verildiği, EPDK’nın 13/03/2008 tarihli kurul kararı uyarınca bu projenin ENERJİ-SA AŞ’ye devredildiği, KEAŞ ile … AŞ. arasında 12/09/2006 yılında, KAEŞ tarafından hazırlanmış ve DSİ tarafından onaylanmış olan fizibilite raporlarının gözden geçirilmesi, gerekli revizyonların yapılması ve önerilen tesislerin kesin projelerinin hazırlanması konusunda sözleşme imzalandığı, kesin projelerin … AŞ. tarafından 30/04/2009 tarihinde Enerji-SA AŞ’ye sunulduğu ve sözleşme hükümleri gereğince 30 günlük süre içerisinde itiraz ve görüş ileri sürülmemek suretiyle onaylandığı, ENERJİ-SA AŞ. ile … AŞ. arasında 09/02/2009 tarihinde ise … AŞ. tarafından uygulama projelerinin hazırlanması maksadıyla sözleşme imzalandığı, Enerjisa A.Ş ile …-… Adi Ortaklığı arasında 31.03.2009 tarihinde imzalanan Köprü Barajı ve Hidro Elektrik Santrali sözleşmesi kapsamında, müteahhit firma olan …-… Adi Ortaklığı tarafından Kozan İlçesi … Köyü yakınlarında bulunan Göksu Irmağı üzerinde Enerji üretimi amacıyla silindirle sıkıştırılmış beton baraj tipinde Köprü Barajı ve HES Projesi inşaat ve hidromekanik işlerinin yapımına fiilen 10.07.2009 tarihinde başlanıldığı, kazanın meydana geldiği derivasyon tüneli giriş yapısı betonarme işlerinin …-… Adi Ortaklığı tarafından 25/03/2010 tarihinde … İnşaat LTD. şirketine, bu şirket tarafından birebir aynı sözleşme hükümlerine göre 25/03/2010 tarihinde … LTD. şirketine taşere edildiği, giriş yapısının inşaatına fiilen 28/06/2010 tarihinde başlandığı, su çevirme için gerekli dökümlerin 10.10.2010 tarihinde, geri kalan dökümlerin ise 21.01.2012 tarihinde bitirildiği, 01/04/2010 tarihinde …- … Adi Ortaklığı ile … AŞ. arasında imzalanan sözleşme ile derivasyon tünelinin hidromekanik işleri olan derivasyon batardo kapağı, dipsavak teçhizatı, dipsavak, cebri borusu, giriş ızgarası ve servis kapağı, cebri boru ve emme borusu batardo kapağının uygulama projesi, tasarımı, imalatı, nakliyesi ve montajı işlerinin … A.Ş verildiği, bu kapsamda … AŞ. tarafından uygulama projeleri yapılan derivasyon tünel kapak ve kapak yuvası projeleri, … AŞ. tarafından detaylandırılarak üretiminin yapıldığı ve DSİ tarafından izin verilen 09/02/2012 tarihinde derivasyon kapaklarının, su tutma amacıyla tünel girişine monte edildiği, Köprü Barajı ve HES Projesinin hidroelektrik enerji santrali, etek santrali, şalt sahası, gövde, dolusavak, derivasyon tüneli, batardolar, enerji tüneli ve yardımcı yapılarının inşaası, hidromekanik ekipmanların temini ve montajı işlerinin, iş sahibi tarafından temin edilecek sözleşmelerde yer alan şartlara uygun olarak yapılmasının takibi ve kontrolü için ifa edilecek mühendislik hizmetleri ile ilgili olarak ENERJİ-SA A.Ş ile … Müşavirlik A.Ş (… AŞ.) ile 04.05.2009 tarihinde “Köprü Barajı ve HES Projesi Kontrollük Sözleşmesi” düzenlendiği, sözleşme hükümlerine göre … AŞ’nin projelerin incelenmesi, yapıların projelere uygunluğunun denetlenmesi, şartnamelerde öngörülen testlerin doğru şekilde yapılması ve denetlenmesi, ortaya çıkacak sorunlarda öneri niteliğinde raporlar düzenleyerek ve yapımcı mütaahitlerle toplantılar düzenleyerek konuların tartışılıp çözüme ulaştırılması, yapım müteahhitlerinin yapım sözleşmeleri gereği yapılacak işlerinin projelere göre ölçümlerinin hassasiyeti ve şartnamelere göre teknik doğruluğu hususlarında sorumlu olduğunun hükme bağlandığı, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na 25/02/2011 tarih ve 27816 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayınlanan 611 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun’un 204 maddesi ile eklenen Geçici 14 maddesinin 1 fıkrasının (f) bendi ile “20.02.2001 tarihli ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve Su Kullanım Hakkı Anlaşması çerçevesinde elektrik enerjisi üretmek maksadıyla yapılacak olan üretim tesislerinin su yapısıyla ilgili kısımları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından inşa edilecek suyla ilgili yapıların inşasının inceleme ve denetimi, masrafları ilgililerine ait olmak üzere DSİ tarafından yapılır veya gerektiğinde yetkilendirilecek denetim şirketlerine yaptırılması sağlanır. Denetim şirketleri ile ilgili uygulamaya ilişkin usul ve esaslar, ilgili bakanlıkların görüşü alınmak kaydıyla DSİ tarafından çıkanlacak yönetmelikle düzenlenir.” hükmüne yer verildiği ve bu hüküm dayanak alınarak DSİ tarafından 13.05.2011 tarih ve 27933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Su Yapıları Denetim Hizmetleri Yönetmeliği” gereği DSİ tarafından belirlenen ve yetkilendirilen su yapıları denetim firmalarına su yapılarının inşaasının inceleme ve denetimi hakkının verildiği, yönetmeliğin yürürlüğe girmesi ile birlikte daha önce … AŞ. bünyesinde çalışan ve DSİ tarafından izin belgesi verilen 11 adet kontrol elemanı ve 5 denetçi mühendisin bulunduğu … LTD. şirketinin kurulduğu ve ENERJİ-SA AŞ. ile bu şirket arasında 24/10/2011 tarihinde denetim sözleşmesinin imzalandığı, 25/11/2011 tarihinde denetim sözleşmesinin noter tarafından onaylandığı ve 02/12/2011 tarihinde onaylı sözleşmelerin DSİ’ye teslim edildiği, 05/01/2012 tarihinde … LTD. Şirketi tarafından proje onayı ve yapı inşaasının denetim faaliyetleri tamamlanarak, onaylı projeler ile denetim raporlarının DSİ’ye; 06/01/2012 tarihinde de DSİ tarafından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına teslim edildiği, denetim faaliyetlerinin devamı sırasında 30/10/2011 tarihinde Danıştay 10. Dairesi’nin 2011/8365 esas sayılı ve Danıştay 13. Dairesi’nin 2011/2768 sayılı kararı ile yönetmeliğin yürütmesinin durdurulmasına ve yönetmeliğin dayanağı olan “4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na 25/02/2011 tarih ve 27816 sayılı Mükerrer Resmi Gazetede yayınlanan 611 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ve Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun’un 204 maddesi ile eklenen Geçici 14 maddesinin 1 fıkrasının (f) bendi’nin” Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verildiği, dosya kapsamına göre yürütmeyi durdurma kararının 09/01/2012 tarihinde DSİ’ye tebliğ edildiği, aynı tarihte DSİ Su Yapıları Denetim Hizmetleri Komisyonu Başkanlığı`nın internet sitesinde bir ilan yayınlandığı ve 13/05/2011 tarihli denetim hizmetlerine ilişkin yönetmeliğin yürütmesinin durdurulduğu ve faaliyetlere ikinci bir ilana kadar ara verildiğinin bildirildiği, ayrıca DSİ Su Yapıları Denetim Hizmetleri Müdürlüğü tarafından DSİ Bölge Müdürlüklerine 17/01/2012 tarihli yazısı ile yönetmeliğin yürütmesinin 09/01/2012 tarihi itibariyle durdurulduğu, davalar sonuçlanıncaya kadar HES projelerinin onay, inşaat denetimi ve kabul işlemlerinin bölge müdürlükleri tarafından 2010/16 sayılı Genelge doğrultusunda yapılması gerektiğinin bildirdiği görülmüştür.

Sanıklardan …‘ın, Köprü Barajı ve HES Projesinin ENERJİ-SA AŞ. Kozan şantiyesindeki proje müdürü ve proje mühendisi olduğu; …‘ın Köprü Barajı ve HES Projesinin ENERJİ-SA AŞ. adına Kozan şantiyesinde şantiye mühendisi olduğu ve makina mühendisi sıfatıyla hidromekanik işleri denetlediği; …‘ın Köprü Barajı ve HES Projesinin ENERJİ-SA A.Ş adına Kozan şantiyesinde ve aynı zamanda Seyhan bölgesindeki ENERJİ-SA A.Ş’nin diğer sekiz HES projesi ile birlikte eş zamanlı olarak iş güvenliği mühendisi olarak görev yaptığı; …‘ın …- … Adi Ortaklığı adına Köprü Barajı ve HES projesinde şantiye şefi olarak görev yaptığı; …‘ın …- … Adi Ortaklığı adına Köprü Barajı ve HES projesinde iş güvenliği uzmanı ve İSİG koordinatörü olarak görev yaptığı; …‘nun …- … Adi Ortaklığı adına Köprü Barajı ve HES projesinde iş güvenliği mühendisi olarak görev yaptığı; …‘in Köprü Barajı … A.Ş.’de kontrol şefi olarak görev yaptığı, aynı zamanda … LTD. şirketi adına denetim faaliyetlerinde görevli olduğu ve ENERJİ-SA AŞ adına sözleşmelerde belirtilen “mühendis temsilciliği” görevini yürüttüğü; …‘ın … LTD. şirketinde kontrol mühendisi olduğu ve organizasyon şemasına göre gövde derivasyon ve dipsavak işlerinden mesul kişi olduğu; …‘ın … LTD. şirketinde kontrol mühendisi olduğu, uygulama projelerinin kati projeye ve DSİ standartlarına uygun olup olmadığını kontrol edip onaylayan, derivasyon tünelinin ana giriş yapısının inşaatı sonrasında projeye uygunluğunu onaylayan ve DSİ’ye sunan, denetim yönetmeliğinde “kilit personel” olarak ifade edilen kişi olduğu; …‘in … AŞ.’de inşaat mühendisi olduğu ve Köprü Barajı derivasyon tünelinin giriş yapısı kati projesini yaptığı; …‘ın … AŞ.’de inşaat mühendisi olduğu ve derivasyon tüneli giriş yapısı kati projesini onayladığı, derivasyon tüneli kazı ve destek sistemi uygulama projesini kontrol ettiği, derivasyon tüneli giriş yapısı kalıp ve donatı projelerinin kontrolü ve onayını yaptığı; …‘ın … AŞ.’de inşaat mühendisi olduğu ve derivasyon tüneli giriş yapısı kalıp ve donatı projelerini yaptığı; …‘ün … AŞ.’de endüstri mühendisi olduğu ve şantiye mühendisi sıfatıyla derivasyon batardo kapağının montajında görevli olduğu; …‘nın ise … AŞ`de makine mühendisi olduğu ve derivasyon batardo kapağının montajında görevli olduğu anlaşılmıştır.

Toplam dört parçadan oluşan ve 110 ton ağırlığındaki derivasyon tüneli batardo kapaklarının, 09/02/2012 günü … AŞ. görevlileri …, …, formen …, montaj işçileri tanıklar … ve … tarafından, akışa karşı yuvasına yerleştirme işlemi yapıldığı, ilk 24 saat içerisinde suyun 322-350 metre kotları arasında ve 28 metre yüksekliğine ulaştığı, ikinci 24 saat içerisinde ise 350-360 kotları arasında 18 metre daha yükseldiği ve ilk 48 saat içerisinde toplam 46 metre su yükseldiği, kapaklar yerleştirildikten sonra tünelden su akışı olması sebebiyle su sızdırmazlık testinin yapılmadığı, sanıkların beyanlarından anlaşıldığı üzere su sızıntısının fark edilmesine rağmen, bunun basıncın artması ile kesilecek bir sızıntı olduğunun düşünüldüğü, tünel içerisindeki sızıntı sebebiyle yapılması gereken hidromekanik işlerin yapılamadığı, ilerleyen günlerde su sızıntısının giderek artması ve tünel içerisine yürüyerek girmenin imkansızlaşması üzerine 17.02.2012 günü tünelin çıkışından iş makinası ile birlikte tünele girilip durum tespiti yapılmak istenildiği, ancak sızıntı miktarının fazlalığı sebebiyle ve artan basıncın etkisiyle kapaklardan suyun suratli bir şekilde fışkırması sebebiyle kapaklara yaklaşık 25 metreden fazla yaklaşılamadığı, kapak etrafından ve beton derz aralarından su kaçağı olduğunun görüldüğü, bu tespitin ancak iş makinesi ve dalgıç kıyafeti marifetiyle yapılabildiği, sonraki günlerde olay yeri incelemeleri ve beyanlar ile sabit olduğu üzere sızıntı miktarını düşürmek amacıyla, …‘ın talimatı ve fiilen şantiyede bulunan diğer sanıkların bilgisi dahilinde, batardo kapaklarının önüne baraj göleti üzerinden yaklaşık 250 - 300 kum torbası atıldığı, ilk 1-3 gün arasında sızıntının azaldığı, ancak kumun suyu geçirmesi nedeniyle sonrasında yeniden sızıntı miktarının arttığı, Köprü Barajı ve HES Hidro-Mekanik Teçhizat Teknik Şartnamesinde müsaade edilen azami su sızıntısı miktarı 0,25 1/sn/m olduğu halde su tutulmaya başlanıldıktan sonraki dönem içerisinde bu miktarın çok üzerindeki bir su sızıntısının varlığına rağmen derivasyon tünelinin çıkışının önündeki mansap bölgesinde ve nehir yatağı içerisinde güvensiz olan bu bölgede gerekli güvenlik önlemi alınmadan işçi çalıştırmaya devam edildiği, sızıntının devam ettiği 24/02/2012 günü batardo kapaklarının derivasyon tüneli giriş yapısındaki yerinden koptuğu, baraj sahasında biriken suların yaklaşık 9,5 x 8,5 metre ebatındaki tünelden mansap bölgesine tazyikli bir şekilde boşalmak suretiyle burada çalışan işçileri önüne katarak iş makinaları ile birlikte nehir yatağında sürüklediği, olay sebebiyle …, …, …, … ve …‘in öldüğü, …, …, …, … ve …`ın ise sele kapılarak kayboldukları ve yapılan tüm aramalara rağmen bulunamadıkları olayda;

Soruşturma aşamasında 14/03/2012 tarihinde DSİ`de görevli mühendisler tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere “su tutma aşamasının mümkün olduğunca uzun vadeye yayılabilmesi maksadı ile akım değerlerinin en düşük olduğu dönemlerde su tutma işleminin başlatılmasının gerektiği, akım yıllıklarındaki veriler dikkate alındığında Köprü Barajı rezervuarında su tutulması için en uygun dönemin eylül-kasım dönemi olacağı, şubat ayı ortalama akım değeri dikkate alındığında, Köprü Barajının 24.02.2012 tarihinde olay anında 404.81 kotuna ve bu kotta da 77 milyon (77 hm3) kapasiteye ulaşması için geçen sürenin 12 gün olacağı ve bu sürenin dipsavak imalat ve montajlarının yapılabilmesi için yeterli olmadığı” yönündeki tespitine rağmen, 26/01/2012 tarihli yazısı ile şubat ayında projenin su tutmasına izin verilmesi sebebiyle ve 13/05/2011 tarihli denetim yönetmeliğinin yürütmesinin durdurulması sonrasında 17/01/2012 tarihli yazı ile DSİ Bölge Müdürlüklerine HES projelerinin onay, inşaat denetimi ve kabul işlemlerinin 2010/16 sayılı Genelge doğrultusunda yapılması gereğinin bildirilmesine rağmen, 17/01/2012 tarihinden olay tarihine kadar olay yerinde yetkili DSi personeli bulundurulmadığı ve denetim görevinin yerine getirilmediği anlaşılmakla; ilgili DSi görevlileri hakkında ve dosya kapsamında bulunan tüm bilirkişi raporları ile de doğrulandığı üzere, kaza sebepleri arasında derivasyon tünelinin betonarme yapısındaki imalat hatalarının bulunduğu, özellikle iki faz beton arasında pürüzlendirme yapılmayarak boşluklar bırakıldığı anlaşılmakla, derivasyon tüneli betonarme işlerini yaptığı anlaşılan … LTD şirketi ile … LTD. Şirketi görevlileri hakkında zamanaşımı süresi içerisinde suç duyurusunda bulunularak işlem yapılması mümkün görülmüştür.

1)Sanık … hakkında kurulan beraat hükmünün temyizen incelenmesinde;

Sanık …‘ın 06/01/2009 tarihli iş sözleşmesine göre ENERJİ-SA AŞ. bünyesinde bulunan Ceyhan ve Seyhan bölgesindeki HES şantiyelerinde şantiye mühendisi “İSİG” olarak görevlendirildiği, sanık beyanı ve bunu doğrulayan tanık beyanlarına göre sanığın fiili olarak yürüttüğü görevin ENERJİ-SA kreditör firması olan IFC şirketine, müteahhit firmaların aldığı iş güvenliğine ilişkin verilerin toplanarak bildirilmesinden ibaret olduğu, dosya kapsamına ve ENERJİ-SA AŞ ve …-… Adi Ortaklığı arasında düzenlenen Köprü Barajı ve HES yapımına ilişkin sözleşmenin 35. maddesine göre iş yerindeki iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasından müteahhit firma …-… Adi Ortaklığının sorumlu olduğunun görüldüğü, müteahhit firma tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderilen yazıda iş yerindeki iş güvenliği uzmanlarının listesinde sanık …`ın bulunmadığı ayrıca dosya içerisinde bulunan evraklar incelendiğinde sanığın su tutma tarihinden önce 12/01/2012 tarihinde şantiye alanında bulunduğu ve koordinasyon toplantısına katıldığı anlaşılmakla, 18/09/2014 tarihli İTÜ öğretim üyeleri tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda sanığın görev , yetki ve sorumluluğu ile olay arasında uygun illiyet bağı bulunmadığından kusursuz olduğunu belirten görüşü ve mahkemenin sanığın beraatine ilişkin kabul ve uygulaması yerinde görülmekle, tebliğnamenin bozma görüşüne iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı, gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, mahalli Cumhuriyet savcısının sanığın atılı suçu işlediğinin sabit olduğu ve mahkumiyetine karar verilmesi gerektiğine ilişkin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, beraate ilişkin hükmün isteme aykırı olarak ( ONANMASINA ),

2)Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, … hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyizen incelenmesinde;

Oluş ve tüm dosya kapsamına göre, dosyada birden çok ayrıntılı bilirkişi raporu alındığı ve bu raporların hüküm kurmaya yeterli olduğu görülmekle tebliğnamenin (2) numaralı görüşüne; sanıklar hakkında alınan ekonomik ve sosyal durum inceleme tutanakları içeriğine göre bir gün karşılığı takdir edilen adli para cezası miktarlarının, sanıkların sosyal ve ekonomik durumları ile orantılı olduğu görüldüğünden tebliğnamenin (1) numaralı görüşüne; mahkemece hükmedilen hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesine ilişkin olarak gösterilen gerekçeler oluş ve dosya kapsamına uygun görüldüğünden tebliğnamenin (3) numaralı bozma görüşüne iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiilerinin ve mahalli Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının ( REDDİNE ),

Ancak;

1- Sanıklar hakkında hükmedilen uzun süreli hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesi sırasında uygulama maddesinin “TCK’nın 50/4-1.a maddesi” yerine, “TCK`nın 50/4. maddesi” olarak gösterilmesi,

2- Sanıklar hakkında hükmolunan adli para cezalarının ödenmemesi halinde cezaların TCK`nın 52/4. maddesi gereğince hapse çevrileceği ihtarı yapılması gerekirken, infaz yetkisini kısıtlar biçimde “Cumhuriyet Savcılığınca tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezası ödenmezse, 6545 Sayılı Yasa ile değişik 5275 Sayılı CGTİK m.106 gereğince Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, iki saat çalışma karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verileceği” ihtarının yapılması,

Kanuna aykırı olup, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince (BOZULMASINA), ancak, bu hususun yeniden yargılama yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkında kurulan “II, III, IV, V” numaralı hüküm fıkralarının (6). bentlerinde yer alan “TCK 50/4 gereğince” ibarelerinin “TCK’nın 50/4-1.a maddeleri gereğince” şeklinde değiştirilmesi ile sanıklar hakkında kurulan “II, III, IV, V” numaralı hüküm fıkralarının (8). bentlerinde yer alan “bu itibarla hüküm kesinleştikten sonra Cumhuriyet Savcılığınca tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezası ödenmezse, 6545 Sayılı Yasa ile değişik 5275 Sayılı CGTİK m.106 gereğince Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, iki saat çalışma karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verileceğinin İHTARINA” ibarelerinin hüküm fıkralarından çıkarılarak yerlerine “TCK`nın 52/4 maddesi gereğince ve ödenmeyen adli para cezalarının hapse çevrileceğinin ihtarına” ibarelerinin yazılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin ( DÜZELTİLEREK ONANMASINA ),

3- Sanık … hakkında kurulan beraat hükmünün temyizen incelenmesinde;

Oluş ve tüm dosya kapsamına göre sanığın 23/02/2010 tarihinde düzenlenen iş sözleşmesi ile …-… Adi Ortaklığı bünyesinde iş güvenliği uzmanı olarak görevlendirildiği, sigortalı işe giriş bildirgesinde iş yeri adresi olarak Köprü Barajı HES inşaat şantiyesinin kayıtlı olduğu, …-… Adi Ortaklığı tarafından Kozan Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen evrak içeriklerine göre sanığın şantiye organizasyon şemasına göre, şantiyede iş güvenliği uzmanı olarak görevli olduğu ve birinci derecede sorumlu kişi olduğunun bildirildiği, yine müteahhit firma tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına gönderilen yazıda sanığın şantiyenin iş güvenliği uzmanı olarak bildirildiğinin görüldüğü, sanığın …-… Adi Ortaklığını temsilen koordinasyon toplantılarına katıldığı, toplantı tutanaklarında İSAG (A) uzmanı olarak imzasının bulunduğu, …-… Adi Ortaklığı Köprü Barajı şantiyesinde İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışma Raporlarını hazırladığı, Köprü Barajı Hes İş Sağlığı Güvenliği kurulu Noter Onaylı Defter Kayıtları ve Kurul Üyelerine ilişkin defter kayıtlarının tetkikinde, 17.06.2010- 31.07.2010- 31.08.2010- 15.09.2010- 10.10.2010- 12.11.2010- 28.12.2010- 29.03.2011 -30.04.2011- 31.05.2011- 30.06.2011- 23.07.2011- 23.08.2011 -13.09.2011- 17.10.2011- 30.11.2011- 20.12.2011- 27.01.2012 tarihli iş sağlığı ve güvenliği kurulunda İSAG uzmanı (A) ve İSAG Koordinatörü sıfatlarıyla üye olarak yer aldığı, ENERJİ-SA AŞ. ve …-… Adi Ortaklığı arasında düzenlenen Köprü Barajı ve HES yapımına ilişkin sözleşmenin 35. Maddesine göre iş yerindeki iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmasından müteahhit firma …-… Adi Ortaklığının sorumlu olduğu, böylece müteahhitin birinci derecede sorumlu iş güvenliği uzmanı sıfatıyla sanığın iş yerinde kapsamlı bir acil durum planlaması yapmaması ile barajda su tutma aşamasında, sızma miktarının müsaade edilen sınırların üzerinde olduğunun gözlenmesi ile tehlikeli olan mansap bölgesinin güvenlik altına alması, bölgenin işçilerden arındırılarak girişin engellenmesi hususlarında gerekli değerlendirme ve faaliyetlerde bulunmaması nedeniyle kusurlu olduğu, sanığın iş sözleşmesinin kısmi zamanlı olması, şantiyede kendi belirleyeceği şekilde haftanın 3 günü bulunması yeterliliği ve olay tarihlerinde şantiye alanında bulunmaması sebepleri ile sanığın kusursuz kabul edilemeyeceği, sanığın şantiye alanındaki birinci derecede sorumluluk gerektiren görev ve yetki kapsamı itibariyle görevinin gereklerini yerine getirmede ihmal gösterdiğinin açık şekilde görüldüğü ve meydana gelen neticeden sorumlu tutulması gerektiği kabul edilmekle, olay sebebiyle asli derecede kusurlu olan sanığın mahkumiyeti yerine hatalı gerekçe ile beraatine karar verilmesi,

Kanuna aykırı olup, mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebepden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK`un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak ( BOZULMASINA ),

4- Sanıklar … ve … hakkında kurulan beraat hükümlerinin temyizen incelenmesine gelince ise;

Sanıklar … ve …‘nın … AŞ. bünyesinde görevli mühendisler olduğu, 09/02/2012 tarihinde planlanan su tutma işlemi için derivasyon batardo kapaklarının derivasyon tüneli girişine montajı ile görevlendirildikleri, bu montaj işleminin 01/04/2010 tarihli …-… Adi Ortaklığı ile … AŞ. Arasında düzenlenen sözleşme hükümleri ile hidro-mekanik teçhizat şartnamelerine uygun olarak yapılmasıyla sorumlu oldukları, bu sorumluluğun yerine getirilmesi bakımından kendileri ile birlikte görevlendirilen … AŞ.’de görevli montaj işçilerine emir ve talimat verme konusunda tam yetkili oldukları, montajın yapıldığı sırada sanık ve tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere tünel girişinden yoğun bir şekilde su akışının olduğu ve ilk kapağın indirilmesi ile birlikte akan suyun kapağı aşarak 1,5 metre yüksekliğe ulaştığı, her ne kadar hidro-mekanik teçhizat şartnamesinde kapağın akışa karşı indirilmesini yasaklayan bir hüküm bulunmasa dahi montajın inşaat yapılarına doğru şekilde monte edilebilmesi için tüm tedbirlerin alınması gerektiğinin belirtildiği, derivasyon kapak yuvalarının montajı ile derivasyon batardo kapaklarının montajı arasında geçen süre ve akışın yoğunluğu dikkate alındığında kapak yuvaların montaja uygun olmayabileceği, kapak yuvalarının temiz olup olmadığının ve kapağın yuvalara tam oturup oturmadığının tespitine ilişkin bir tutanak düzenlenmediği, her ne kadar sanıklar tarafından olaydan bir gün önce yuvalarda temizlik yapıldığı belirtilmiş ve buna ilişkin fotoğraflar dosyaya sunulmuş ise de, fotoğraflardan görüleceği üzere temizliğin iş makinası kepçesi vasıtasıyla yapıldığı, bu şekildeki tehlikeli yapılarda gösterilen şekilde etkin bir temizliğin yapılmasının mümkün olmadığı gibi hava püskürtülerek temizlik yapıldığına dair kesin bir delilin dosyada bulunmadığı, şartnameye göre yüklenici … AŞ`nin batardo kapak parçalarını, elle kumanda edilen düzeneği ile yakalayan ve bırakan yarı otomatik kaldırma kirişi temin edeceği ve montajın kaldırma kirişi vasıtası ile yapılmasının şart koşulmasına rağmen montajın sanık beyanları ve montaja ilişkin fotoğraflarda görüleceği üzere çelik halatlar ile yapıldığı ve kaldırma kirişi temin edilmesine rağmen montaj sırasında kullanılmadığı, bu sebeple kapaklara ilk aşamada müdahalenin zorlaştığı ve tamamen su altında kalması sonrasında yerinden çıkarılmasının imkansız hale geldiği, ayrıca sanık ve tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere hidro-mekanik teçhizat şartnamesinde öngörülen şantiye kapak testlerinin şartname hükümlerinde göre yapılmadığı anlaşılmakla, şartname hükümlerine aykırı şekilde montaj yapan, kapakların montajı sonrasında su sızıntısını şartnamedeki kabul edilebilir oranı aştığının gözlenmesine, şartnamede öngörülen sızdırmazlık testinin yapılamamasına ve montaj sonrasında koordinasyon toplantılarında sızıntı miktarının giderek arttığı hususunda bilgi sahibi olunmasına rağmen sorunun çözümüne yönelik hiç bir sorumluluk almayan sanıkların meydana gelen olayda asli kusurlu oldukları anlaşılmakla, mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı olup;

SONUÇ:

Mahalli Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebepden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/4484 Karar : 2017/14712 Tarih : 14.12.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Sanığın 03/10/1987 olan doğum tarihinin, 03/10/1985 olarak düzeltilmesine dair Uşak Ağır Ceza Mahkemesinin 10/10/2006 tarihli ve 2002/265 esas, 2006/305 sayılı kararı gözetilmeksizin, suç tarihi itibariyle 18 yaşından büyük olan sanık hakkında üzerine atılı bulunan tüm suçlar yönünden yaş küçüklüğü nedeniyle indirim yapılmasında isabet görülmemiş ise de, olağanüstü ve istisnai bir kanun yolu olan kanun yararına bozmanın aleyhe sonuç doğurmayacağı ve sonuca etkili bir durum meydana getirmeyeceği değerlendirilerek kanun yararına bozma başvurusuna konu edilmeyerek yapılan incelemede;

Dosya kapsamına göre;

1-Nitelikli hırsızlık suçunun müşteki …‘e ait aracın mülkiyetine yönelik olduğunun anlaşılması karşısında; müşteki …`e yönelik mala zarar verme suçunun yasal unsurlarının suça konu olayda gerçekleşmediği gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde,

2-Kabul ve uygulamaya göre de; her iki mala zarar verme suçundan dolayı hükmolunan kısa süreli hapis cezalarının, sanığın suç tarihi itibariyle adli sicil kaydının da bulunmadığıda dikkate alındığında, 5237 sayılı Kanun`un 50/3. maddesi uyarınca anılan maddenin 1. fıkrasında yer alan seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesinde zorunluluk bulunduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

I- (1) nolu kanun yararına bozma talebine yönelik yapılan incelemede;

Hırsızlık suçunun müşteki …‘e ait aracın mülkiyetine yönelik olduğunun anlaşılması karşısında; hırsızlık suçunun konusu olan araç ile mala zarar verme suçunun konusunun aynı olması ve korunan hukuki yararın tek olması nedeniyle müşteki …‘e yönelik eylem sebebiyle ayrıca mala zarar verme suçunun yasal unsurlarının suça konu olayda gerçekleşmediği gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden KABULÜ ile, sanık … hakkında İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 21/10/2008 tarihli ve 2005/311 esas, 2008/563 karar sayılı kararının müşteki …‘e yönelik eylemi sebebiyle mala zarar verme suçundan kurulan hüküm yönünden, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (d) bendinin verdiği yetkiyle, müşteki …‘e yönelik unsurları oluşmayan mala zarar verme suçundan sanık …`ın BERAATİNE, tayin olunan cezanın çektirilmemesine, verilen kararın niteliği itibariyle sanık hakkında aynı müştekiye yönelik mala zarar verme suçu yönünden 2 no’lu kanun yararına bozma istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,

II- (2) nolu kanun yararına bozma talebine yönelik yapılan incelemede;

Sanık …‘ın 03/10/1987 olan doğum tarihinin, 03/10/1985 olarak düzeltilmesine dair Uşak Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24/11/2006 kesinleşme tarihli ve 2002/265 esas, 2006/305 karar sayılı kararı da gözetilerek, suç tarihi itibariyle 18 yaşından büyük olan sanık hakkında müşteki …‘a yönelik eylem sebebiyle mala zarar verme suçundan hükmolunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nın 50. maddesine çevrilmesinde zorunluluk bulunmadığının anlaşılması karşısında, anılan hususa yönelik yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin 5271 sayılı CMK`nın 309. maddesi gereğince REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 14/12/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/31341 Karar : 2017/7137 Tarih : 21.09.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Katılan vekili ve sanık uzlaşma teklifinde bulunulduğu tarihte uzlaşma hükümlerinin uygulanmasına yasal olanak bulunmadığı halde, kollukta düzenlenen matbu form üzerinde uzlaşmayı kabul etmediklerine dair seçeneği imzalamışlarsa da, bir hakkın doğmadan önce kullanılması söz konusu olamayacağından, uzlaşma teklifinin hukuken geçerli olmadığı anlaşılmakla,

02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun`un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde değişiklik yapılarak madde içeriğinden “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresinin çıkarılması nedeniyle özel bir etkin pişmanlık hükmü olan 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/7. maddesinin aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/A maddesinde düzenlenen satışa arz etme veya satma suçu yönünden de uzlaşma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi,

uzlaşmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması karşısında, sanık hakkında 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253 ve 254 maddelerinin uygulanması zorunluluğu,

Kabule göre de;

1- Sanığın adli sicil kaydındaki ilam hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olup, bu kararın CMK`nın 223. maddesi anlamında kesinleşmiş mahkumiyet hükmü niteliğinde olmadığı gözetilmeksizin sanığın sabıkalı olduğu şeklindeki yerinde olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,

2- Kararın gerekçesinde “sanık sabıkalı olduğundan verilen ceza ertelenmemiş, seçenek tedbirlere çevrilmemiş ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına karar verilmemiştir” denilmesine karşın, hüküm fıkrasında TCK’nın 50/1-a maddesi uyarınca hapis cezası adli para cezasına çevrilerek çelişkiye yol açılması,

Bozmayı gerektirmiş ve sanığın, temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/21220 Karar : 2017/9936 Tarih : 18.09.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

I-Sanık … hakkında kurulan hükmün temyiz incelemesinde;

Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının da kapsam ve içerik itibarıyla infaz aşamasında mahallinde gözetilebileceğinden, bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

II-Suça sürüklenen çocuklar … ve … hakkında kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye, hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1)Daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olan ve suçu işlediği tarihte 18 yaşını tamamlamamış olan suça sürüklenen çocuklar hakkında hükmedilen kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezanın 5237 sayılı TCK’nın 50/3 maddesi gereğince aynı maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlara çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2)Kurulan hükümler de TCK’nın 31/3. maddesinin TCK’nın 35. maddesinden önce uygulanması suretiyle TCK’nın 61. maddesine aykırı davranılması,

3)Suça sürüklenen çocuk …‘in suç tarihinde 12-15 yaş grubunda olmasına rağmen hakkında düzenlenmesi zorunlu olan sosyal inceleme raporunun düzenlenmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar … ve … müdafiinin temyiz nedenleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 18.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1703 Karar : 2017/9418 Tarih : 12.07.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Dosya kapsamına göre diğer temyiz nedenleri yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Suça sürüklenen çocuğa atılı hırsızlık suçu yönünden hükümden sonra 02.12.2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğü giren 6373 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının b bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK’nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığını anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca, “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğü giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü de gözetilerek 6373 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik CMK’nın 254 maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253 maddesinde belirtilen esas ve usullere göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

2- Suça sürüklenen çocuğa atılı kasten yaralama suçu yönünden; müştekinin soruşturma aşamasında alınan ilk beyanında yaralama eyleminden bahsetmemesi, olayla ilgili görgüye dayalı bilgisi bulunan tanık …‘ın yaralamaya teşebbüs etme eylemini görmediğini beyan etmesi ve suça sürüklenen çocuğun da suçu inkâr etmesi karşısında suça sürüklenen çocuğun müştekiye karşı kasten yaralamaya teşebbüs etme eylemini gerçekleştirdiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, inandırıcı delillerin nelerden ibaret olduğu karar yerinde gösterilip tartışılmadan yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,

3- Kabule göre de;

a- Suç tarihinde 15 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuğun 5237 sayılı TCK’nın 31/2. maddesi gereğince işlediği iddia olunan kasten yaralama fiilinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiillerle ilgili davranışların yönlendirme yeteneğinin gelişip gelişmediğine ilişkin rapor alınması gerektiği gözetilmeden, sadece hırsızlık, tehdit ve mala zarar verme suçları nedeniyle düzenlenmiş 14.05.2015 tarihli raporla yetinilerek hüküm kurulması,

b-Kasten yaralama suçu yönünden suç tarihinde 12-15 yaş grubu içerisinde olan suça sürüklenen çocuk hakkında hükmedilen kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nın 50/3 maddesi gereğince aynı maddenin 1. fıkrasında belirtilen seçenek yaptırımlara çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi,

c-İştirak halinde suç işleyen suça sürüklenen çocuktan neden olduğu yargılama giderlerinin “payı oranında” yerine, “eşit olarak” alınmasına hükmedilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 326/2. maddesine aykırı davranılması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hırsızlık suçu yönünden diğer yönleri incelenmeksizin, hükümlerin bu sebeple tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 12.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/34904 Karar : 2017/7328 Tarih : 7.06.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,

1-CMK’nın 231/11. maddesinde yer alan, “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkumiyet hükmü kurulabilir” şeklindeki düzenleme karşısında, mahkemece duruşma açılarak, sanığın duruşmaya çağrılması, varsa diyecekleri sorularak yapılan yargılama sonucuna göre aynı Kanunun 230. maddesi uyarınca hüküm fıkrasında bulunması gereken bütün hususlar da gözetilerek yeniden hüküm kurulması ve bu hükmün açıklanması gerektiği gözetilmeden, savunma hakkını kısıtlayacak biçimde sanığın duruşmaya davet edilmeksizin tensiben karar verilmesi,

2-Kabule göre de;

a)CMK’nın 231/11. maddesindeki düzenleme karşısında, denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işleyen sanık hakkında, önceki hükmün aynen açıklanması ile yetinilmesi gerekirken, yeniden değerlendirme sonucu, açıklanması geri bırakılan hakaret suçuna ilişkin hükümdeki hapis cezasının, TCK’nın 50/1-d maddesi uyarınca “belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanması” biçimindeki seçenek yaptırım yerine, sanığın özgürlüğünü kısıtlayacak biçimde “saat 20.00’den sonra sokağa çıkmama” biçiminde seçenek yaptırıma çevrilmesi suretiyle CMK’nın 231/11. maddesine aykırı davranılması,

b)Ek savunma hakkı verilmeden TCK’nın 125/4. maddesi uygulanmak suretiyle CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması, bu Kanun maddesi uyarınca artırım yapılırken de, cezanın 3 ay 15 gün yerine 3 ay 22 gün biçiminde fazla belirlenmesi,

Kanuna aykırı ve sanık … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 07/06/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1444 Karar : 2017/4313 Tarih : 31.05.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.05.2017 tarih ve KD-2017/22305 sayılı yazısında; Erzurum Çocuk Mahkemesi Hakimliğinin 28.03.2017 tarih ve 2015/148 esas sayılı kararı ilgi tutularak;

“Evvelce Yüksek Dairenizce temyiz incelemesine tabi tutulan dava dosyası ilgi ekinde “Yargıtay 16.Ceza Dairesi’nin 19.01.2017 tarih ve 2015/7183 Esas 2017/339 Karar sayılı ilamında bozmanın sadece TCK’nın 302. maddesine temas eden eyleme yönelik görevsizlik kararı verilmesi yönünde olup olmadığı, ayrıca genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan verilen beraat kararını da kapsayıp kapsamadığı hususunda tereddüt hasıl olduğundan” bahisle dava tomar halinde Başsavcılığımıza gönderilmiş ise de; bilindiği üzere Yargıtay Başsavcılığının görev ve yetkileri 2797 sayılı Yargıtay Kanunu ile düzenlenip bu kanuna istinaden hazırlanıp 29/08/1983 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan Yargıtay İç Yönetmeliğinde ayrıntılı şekilde açıklanmıştır.

Sözkonusu mevzuat ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yargıtay ilamlarını tavzih etmek şeklinde bir yetki verilmemiş olduğundan; ilgiye ekli tomar dava dosyası ekte gönderilmiştir. Gereği takdirlerinize sunulur.” denilmek suretiyle Dairemiz ilamındaki tereddütün giderilmesinin istenmesi üzerine dosya Dairemize gönderilmekle;

Gereği görüşülüp düşünüldü;

Tavzihi istenen Dairemizin 19.01.2017 tarih ve 2015/7183-2017/339 sayılı bozma ilamının; “…/… genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan kurulan hüküm yönünden ise suç tarihinde 12-15 yaş gurubunda olan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50/3 maddesi gereğince aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilerek mahalline gönderilen dosyasında, bozmaya konu eylemlerdeki bağlantı da nazara alınıp, 06.03.2014 tarih ve 28933 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanunun 2. maddesi ile 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri hakkındaki Kanunun 12. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, bozma ilamı doğrultusunda karar verilmek üzere dosyanın görevli Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken yargılamaya devamla genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan hüküm kurulmakla birlikte, TCK’nın 302. maddesine temas eden eylemden dolayı karar verilmemiş olması,” denilmek suretiyle verilmiş olması karşısında; görev bozmasının, TCK’nın 302. maddesine temas eden eyleme yönelik olması yanında genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan verilen beraat kararını da kapsadığı anlaşılmakla TAVZİHİNE YER OLMADIĞINA, ilamın aynen muhafaza edilmesine 31.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/786 Karar : 2017/2285 Tarih : 22.05.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanan delillere, hükmün dayanağı gerekçe ve takdire göre sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Hükümden önce 19/12/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Yasanın 1. maddesi ile TCK’nın 257/1-2. madde-fıkralarında yer alan “kazanç” sözcüğünün “menfaat” olarak değiştirilmesi, bu fıkralarda öngörülen cezaların alt ve üst sınırlarının indirilmesi karşısında, TCK’nın 7/2. madde-fıkrasındaki “suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü gözetilerek sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Sanığın deneme süresi içerisinde yeniden suç işlemesi sebebiyle hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231/11. fıkrasında yer alan “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkumiyet hükmü kurabilir.” şeklindeki düzenleme karşısında; herhangi bir yükümlülüğe tabi tutulmayan sanık hakkında mahkemenin hükmü aynen açıklaması ile yetinilmesi gerekirken hapis cezasının TCK 50/1-a maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesi,

CMK’nın 324/4. maddesine 6352 sayılı Kanunun 100. maddesi ile eklenen cümlede öngörülen miktarın altında olan yargılama giderinin Devlet Hazinesine yükletilmesine karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmaması,

Kabule göre de;

Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında, 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin dikkate alınmaması,

Kanuna aykırı ve sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca hükmün BOZULMASINA, 22/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/11085 Karar : 2017/6605 Tarih : 18.05.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

1)Sanık … hakkında kurulan hükmün incelenmesinde;

Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas-2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK`nin 53. maddesindeki bazı hükümler iptal edilmiş ise de, bu husus infaz aşamasında dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre sanığın temyiz itirazlarının reddiyle hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,

2)Sanık … hakkındaki hükmün incelenmesinde;

Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine ancak;

5237 sayılı TCK`nin 50/3 maddesi uyarınca daha önce hapis cezasına mahkum olmayan sanık hakkında hükmolunan 12 gün hapis cezasının birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiği hususu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 6723 sayılı Kanun`un 33. maddesiyle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/12620 Karar : 2017/4372 Tarih : 10.05.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50/1-d maddesinde yer alan “belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma” seçenek yaptırımına çevrilebilmesi için, hükmedilen seçenek yaptırımın, işlenen suçla bağlantılı olması, ayrıca suç işlemeye yönelten sosyal, psikolojik veya çevresel etkenlerle sanık arasındaki bağı ortadan kaldırarak, sanığın yeniden suç işlemesini önlemeye yönelik olması gerektiği gözetilmeden, 5846 sayılı Kanun’a aykırılık suçundan verilen hapis cezasının, gerçekleştirilen eylemle herhangi bir bağlantısı bulunmayan “Alkollü mekanlara gitmekten yasaklanması” tedbirine çevrilmesi,

Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 10/05/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/31634 Karar : 2017/5290 Tarih : 8.05.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-) Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşa yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Olay günü sanığın mağdura söylediği kabul edilen “oğlumdan boşanacaksın, boşanmazsan …’da daha önce çalıştığın birahanede bulunan insanların hepsini toplayıp oraya geleceğim, sonrasını sen düşün, terbiyesiz” şeklinde ve kaba hitap tarzı niteliğindeki sözlerinin, mağdurun onur, şeref ve saygınlıklarını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, mahkumiyet kararı verilmesi,

2-) Kabule göre de; kısa süreli hapis cezasının TCK’nın 50/1-d maddesinde yer alan “belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma” seçenek yaptırımına çevrilebilmesi için, hükmedilen seçenek yaptırımın, işlenen suçla bağlantılı olması, ayrıca suç işlemeye yönelten sosyal, psikolojik veya çevresel etkenlerle sanık arasındaki bağı ortadan kaldırarak, sanığın yeniden suç işlemesini önlemeye yönelik olması gerektiği gözetilmeden, hapis cezalarının, gerçekleştirilen eylemle herhangi bir bağlantısı bulunmayan “alkollü içki servisi yapılan bar,disko, birahane gibi yerlere gitmekten yasaklanma” tedbirine çevrilmesi,

3-) TCK’nın 50/1-d maddesi uyarınca, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanma tedbiri süresinin, hükmolunan hapis cezasının yarısından az – kendisinden fazla olamayacağı, buna karşın TCK’nın 50/1-d.maddesi uyarınca uygulanacak seçenek yaptırımın süresi gerekçeli kararda gösterilmeyerek, anılan maddeye aykırı davranılması,

4-) Tehdit suçu açısından, TCK’nın 61. maddesindeki ölçütler ve aynı Kanunun 3. maddesindeki “fiilin ağırlığı ile orantılı ceza verilmesi ilkesi” çerçevesinde somut olay açıkça irdelenerek, temel cezanın saptanması gerektiği gözetilmeden, dosya içeriğiyle uyumlu olmayan “suçun işleniş şekli” gibi maddedeki ibarenin tekrarlanması suretiyle, temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak ve hakkaniyet ölçülerine uyulmayarak fazla ceza tayini,

5-) Sanığın suç tarihinde sabıkasız olması ile hakaret ve tehdit suçlarında somut maddi bir zarar oluşmaması, manevi zararın ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasına engel teşkil etmemesi karşısında, CMK’nın 231/5. maddesindeki diğer hususlar değerlendirilmeden “sanığın mağdurun zararını giderdiğine dair herhangi bir bulgu bulunmaması ve önceki sabıka kaydı” biçimindeki kanuni olmayan gerekçeye dayanılarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,

Kanuna aykırı ve sanık …’in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 08.05.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/8417 Karar : 2017/1589 Tarih : 25.04.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Sanıklar …, …, … ve … hakkında kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;

Gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen kamu davalarının düşürülmesine ilişkin hükümler usul ve kanuna uygun olduğundan katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

Sanıklar …, …, …, … ve … hakkında kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Hükmedilecek seçenek yaptırımın infazı ile ulaşılmak istenilen temel amacın, sanığın yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, sanığın sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırma niteliğinde olması gerektiği gözetilmeden, sanıklar hakkında hükmedilen hapis cezasının, 5237 sayılı TCK’nın 50/1-d maddesi uyarınca 6 ay süre ile umuma açık alkollü içki satılan yerlere gitmekten yasaklanma şeklinde işlenen suçla ilgisi bulunmayan ve sanıkların ıslahını sağlayacak nitelikte olmayan tedbire çevrilmesine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanıklar …, … ve … müdafiileri, sanıklar … ile … ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/43089 Karar : 2017/4396 Tarih : 18.04.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Temyiz isteklerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,

Suça konu yerin, katılanın annesinden kalan ve etrafı bahçe duvarı ile çevrili eve ait depo olduğu, katılanın da ifadesinde, zaman zaman gelerek bu yeri kontrol ettiğini, kapısının kilitli olduğunu belirttiğinin anlaşılması karşısında, olay yeri inceleme tutanağı da gözetilerek, tebliğnamedeki ilk bozma gerekçesine iştirak edilmemiştir.

A- Suça sürüklenen çocuk …‘e yükletilen konut dokunulmazlığının ihlali eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı;

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükümleri etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak;

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutardan az olan 16 TL yargılama giderinin, CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca, Devlet Hazinesi’ne yüklenmesine karar verilmesi gerekirken, suça sürüklenen çocuktan tahsiline karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş ve suça sürüklenen çocuk … ile müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, ancak; bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, 5320 sayılı Yasanın 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, tebliğnameye aykırı olarak, hükümdeki yargılama giderine ilişkin kısımdan “suça sürüklenen çocuktan tahsiline” ibaresinin çıkartılarak, yerine “CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca Hazine üzerinde bırakılmasına” ibaresinin eklenmesi, biçiminde HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

B- Suça sürüklenen çocuk … hakkında kurulan hükmün temyizine gelince;

Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Suç tarihinde, 12-15 yaş aralığında bulunan suça sürüklenen çocuğun, yüklenen suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediğine ilişkin rapor alınmadan hüküm kurulması,

2- Kabule göre de;

a- Suç tarihinden önce, hapis cezasını içeren hükümlülük kaydı bulunmayan suça sürüklenen çocuk hakkında hükmedilen kısa süreli hapis cezasının, TCK’nın 50/1. maddesinde belirtilen seçenek yaptırımlara çevrilmesi zorunluluğuna uyulmaması,

b- 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutardan az olan 16 TL yargılama giderinin, CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca, Devlet Hazinesi’ne yüklenmesine karar verilmesi gerekirken, suça sürüklenen çocuktan tahsiline karar verilmesi,

Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuk … ve müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 18/04/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1607 Karar : 2017/3297 Tarih : 22.03.2017

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan suça sürüklenen çocuk …‘un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 165/1, 31/2, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis ve 20,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Salihli (kapatılan) 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/11/2009 tarihli ve 2008/157 esas, 2009/585 sayılı kararına karşı suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 08/01/2010 tarihli ve 2010/13 değişik iş sayılı kararını müteakip, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi nedeniyle yapılan ihbar üzerine, 5237 sayılı Kanun’un 165/1, 31/2, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis ve 20,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Salihli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/11/2013 tarihli ve 2013/626 esas, 2013/399 sayılı karar aleyhine … Bakanlığınca verilen 19/01/2017 gün ve 15173-2016-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03/02/2017 gün ve 2017/7425 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

Dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Kanun’un 50/3. maddesinde yer alan “Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir” şeklindeki hüküm gereğince, kayden 03/11/1993 doğumlu olup suç tarihi olan 10/03/2008 tarihinden önce hapis cezasına mahkum edilmediği anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan 2 ay 15 gün kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasındaki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

5237 sayılı TCK’nın 50/3 maddesi gereğince, daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olup, suçu işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış olan suça sürüklenen çocuk hakkında belirlenen kısa süreli hapis cezasının, aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmemesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, (SALİHLİ) 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 15.11.2013 gün ve 2013/626 E., 2013/399 K. sayılı kararın, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (d) bendinin verdiği yetkiyle; suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nın165/1, 31/2 ve 62. maddeleri uyarınca hükmolunan 2 ay 15 gün hapis cezasının TCK’nın 50/1-a, 52/2. maddeleri uyarınca günlüğü takdire göre 20,00 TL’den hesaplanarak 1.500,00 TL adli para cezasına çevrilmesine, infazın bu miktar üzerinden yapılmasına, hükmün diğer bölümlerinin aynen korunmasına, 22.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/7256 Karar: 2015/6723 Tarih: 06.11.2015

  • TCK 50. Madde

  • Kısa Süreli Hapis Cezasına Seçenek Yaptırımlar

Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımları düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 50/1-f maddesinde, gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya karar verilebileceği belirtilmesine karşın, sanığın gönüllü olup olmadığı sorulmadan yazılı şekilde karar verilmesi,

Kabule göre de;

2- Hükmolunan kısa süreli hapis cezasının, “kamuya yararlı bir işte çalıştırılma” seçenek yaptırımına çevrilmesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, infazı kısıtlar şekilde “Temizlik iş dalında çalışmaya çevrilmesine” karar verilmesi,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanık K.. G..’ün temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 06.11.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS