0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Ceza Hukukunda Ek Savunma Nedir? (CMK 226)

Ceza hukukunda ek savunma; iddianameyle yargılama konusu yapılan olaya dair suç vasfının değişmesi veya sanık aleyhine daha fazla ceza veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirine hükmedilmesini gerektiren bir halin ilk defa duruşmada ortaya çıkması durumunda sanığa tanınan bir haktır (CMK m.226). Bu hallerde, sanığa ek savunma hakkı tanınmadan mahkumiyet kararı verilemez. Aksi takdirde, sanık lehine istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulması halinde, ek savunma hakkı verilmemesi bozma nedeni olarak kabul edilecektir.

Sanık, suçun hukuki niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir halde bulundurulmadıkça, iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkum edilemez (CMK 226/1). Yani, suç vasfının değişmesi sanığa ek savunma hakkı verilmesini gerektirir.

Ceza muhakemesi hukukunun temel ilkelerinden biri sanığa “isnadın bildirilmesi” ilkesidir. İsnadın bildirilmesi ilkesine göre, herhangi bir suçlamayla karşılaşan sanığa suçlamanın konusu fiil ve bu fiilin meydana getirdiği suç açıkça bildirilmelidir. Suç isnadı bildirilen sanığa isnada karşı savunma yapabilmesi için yeterli zaman ve imkan da sunulmalıdır. İddianame, suç isnadının derli toplu bir şekilde sanığa bildirildiği temel belgedir. Sanık, iddianameden hakkındaki suçlamanın ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. Sanık, iddianamedeki sevk maddesinde belirtilen suçtan başka bir suç vasfı ile cezalandıralacaksa mutlaka kendisine ek savunma hakkı tanınmalıdır. Suç vasfı aynı kalmakla birlikte cezanın arttırılması veya cezaya ek olarak güvenlik tedbiri uygulanmasını gerektiren hallerde de sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır (CMK 226/2). Böylece sanık, değişen suç vasfına göre savunma hazırlama veya yeni delil sunma olanağına kavuşur.

İddianamedeki “olay anlatımı” sanık hakkında yapılacak kovuşturmanın sınırlarını da belirlediğinden ceza yargılamasında bu durumu ifade etmek için “yargılamanın sınırlılığı”, “davasız yargılama olmaz” veya “iddianamedeki fiil ve fail ile bağlılık” gibi bazı kavramlar kullanılır. İddianamede anlatılan fiil yargılama sırasında değişmediği takdirde, iddianamedeki eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olması, yani sadece suç vasfının değişmesi “yargılamanın sınırlılığı” ilkesine aykırı değildir. Ceza mahkemeleri, suç vasfının yargılama sırasında değiştiği hallerde sanığa ek savunma hakkı vermek suretiyle değişen yeni suç niteliğine göre bir hüküm kurabilir (CMK m.226). Sanığa tanınan ek savunma hakkı; bir taraftan hakkındaki yeni suç vasfına göre sanığın yeni deliller sunmasına veya savunma yapmasına, diğer taraftan mahkemenin iddianamedeki suç vasfıyla bağlı kalmadan karar vermesine imkan sağlamaktadır. Mahkemeler, iddianamedeki olay anlatımının hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede hırsızlık suçu olarak nitelendirilen fiil, mahkeme tarafından yağma suçu olarak görülüyorsa, sanığa ek savunma hakkı verilmek suretiyle yağma suçundan hüküm kurulabilecektir.

Uygulamada, mahkemeler “suç vasfının değişmesi ihtimaline binaen sanık hakkında TCK …. maddesinin uygulanması ihtimali nedeniyle sanığa ek savunma hakkı verilmiştir” şeklindeki bir şablonla suçun hukuki niteliğinin değişmesi veya diğer nedenlerle sanığın ek savunma hakkını kullanmasını sağlamaktadır.

İddianameyle uyuşmazlık konusu yapılmayan bir vakıa, 765 sayılı eski TCK döneminde uygulanan “ek iddianame düzenlenmesi” yoluyla yargılama konusu yapılamaz. Mahkeme, ceza davası yargılaması sırasında iddinamede yer almayan, ancak dava dosyasından suç teşkil ettiği anlaşılan bir vakıa için yeniden soruşturma yapılıp iddianame düzenlenmesi amacıyla savcılığa suç duyurusunda bulunmalıdır. Uygulamada bu şekilde iddianame düzenlenmesine de yanlış bir tanımlamayla “ek iddianame düzenlenmesi” denilmektedir. Halbuki mahkemenin suç duyurusu ile yeni bir soruşturma yapılıp yeni bir iddianameyle bağımsız bir dava açılmaktadır. Açılan yeni ceza davası yeni bir esasa kaydedilir, hukuki ve fiili irtibat varsa, yeni ceza davası eski davayla birleştirilebilir.

CMK’nın 170, 225. maddelerindeki düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır. Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. Buna göre, Yerel mahkemece görevi yaptırmamak için direnme suçundan dava açıldığı halde, iddianamede tarif edilen ve cezalandırılması istenen eylemin hakaret suçunu da oluşturduğu değerlendirilerek sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulmuş ise de, iddianamede hakaret suçunu oluşturduğu düşünülen eylemin açıkça tarif edilmediği görülmektedir. Yargılamaya konu edilen ve hüküm kurulan hakaret suçundan usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunmadığından, öncelikle Mahkemesince Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden belirlenmesi gerekirken, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak, davaya konu edilmeyen eylemden dolayı yargılama yapılıp hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Y18CD-K.2017/7187).

Sanığa Ek Savunma Hakkı Verilmesini Gerektiren Haller (CMK 226)

Ceza muhakemesi hukukunda ek savunma, şu hallerde mümkündür (CMK m.226):

  • Yargılama sırasında suç vasfının değişmesi,
  • Cezanın arttırılmasını gerektiren bir halin ilk defa duruşmada ortaya çıkması,
  • Cezaya ek olarak güvenlik tedbiri uygulanmasını gerektiren bir halin ilk defa duruşmada ortaya çıkması.

İddianamedeki sevk maddesi, sanık hakkındaki olay anlatımına dair savcılığın (iddia makamının) hukuki nitelendirmesidir. Mahkeme, iddianamedeki olay anlatımının, sevk maddesinin işaret ettiği suçtan başka bir suçu oluşturduğu görüşündeyse sanığa ek savunma hakkı vermelidir. Cezanın artırılmasını gerektiren nedenlerin veya cezaya ek olarak güvenlik tedbiri ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması hallerinde de savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesi gereği sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır. Belirtilen bu haller ortaya çıktığında mahkemelerin, bu konuda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun öngördüğü biçimde savunmasını yapamayan kişiler hakkında mahkumiyet hükmü kurmaları mümkün değildir.

Sanığa ek savunma hakkı verilmesini gerektiren haller ile ilgili temel ilkeler ve yargısal uygulama şu şekildedir:

Sanık Duruşmada Hazır Değilse Ek Savunma Hakkının Kullanılması: Sanığa ek savunma hakkı verilmesini gerektiren hallerde; sanık duruşmada hazır değilse, gelmediği takdirde ek savunma hakkından vazgeçmiş sayılacağının kabul edileceği yazılmak suretiyle sanık meşruhatlı (açıklamalı) davetiyeyle duruşmaya davet edilmelidir. Sanık tutuklu veya hükümlüyse bizzat veya SEGBİS marifetiyle savunmasını yapmak üzere duruşmada hazır bulundurulmalıdır. Sanık duruşmada hazır olmasa bile sanığın müdafii (savunma avukatı) duruşmada hazır bulununuyorsa, sanık yerine ek savunma yapma hakkı avukatı tarafından kullanılabilir.

İddianame, Mütalaa ve Görevsizlik Kararında Yer Alan Suç Vasfı ve Ek Savunma Hakkı: İddianame, mütalaa veya görevsizlik kararında tespit edilen suç vasfına karşı sanık savunma yapma imkanı bulmuşsa, yeniden ek savunma hakkı tanınmasına gerek yoktur. Örneğin, iddianamede nitelikli dolandırıcılık suçu ile ceza davası açılmış, savcılık mütalaasında suçun bilişim sistemi kullanmak suretiyle hırsızlık suçu olduğu görüşünü bildirmişse ve sanık da mütalaaya karşı savunma yapma imkanı bulmuşsa, değişen suç vasfı nedeniyle sanığa ek savunma hakkı verilmesine gerek yoktur. Aynı şekilde, asliye ceza mahkemesinde basit dolandırıcılık suçundan yapılan yargılamada, mahkeme tarafından suçun ağır ceza mahkemesinin görevine giren bilişim sistemleri kullanılarak nitelikli dolandırıcılık suçu olarak nitelendirilip görevsizlik kararı verilmesi halinde, görevsizlik kararı sanığa tebliğ edilmiş veya sanığın hazır olduğu duruşmada okunmuşsa, ayrıca ek savunma hakkı verilmesine gerek yoktur.

Suç Vasfının Lehe veya Aleyhe Değişmesinin Önemi: Suç vasfının lehe veya aleyhe değişmesinin hiçbir önemi yoktur. Çünkü, yeni suç vasfı farklı unsurlara sahiptir. Bu nedenle, değişen suç vasfının sanığın lehine veya aleyhine olduğuna bakmaksızın mutlaka sanığa ek savunma hakkı verilmelidir. Örneğin, iddianamede cinsel saldırı suçu ile dava açılmış yargılama sırasında suç vasfı cinsel taciz suçu olarak nitelendirilmişse veya iddianamedeki hırsızlık suçu yargılama sırasında suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi olarak nitelendirilmişse, yeni suçun cezası daha az bile olsa, mahkeme tarafından karar verilmeden önce sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır.

Aynı Suç Vasfının Daha Az Cezayı Gerektiren Halinden Ceza Mahkumiyeti: Aynı suç vasfının temel haliyle kamu davası açılıp da yargılama neticesinde daha az cezayı gerektiren basit halinin uygulanmasını gerektiren hallerde sanığa ek savunma hakkı verilmesine gerek yoktur. Örneğin, iddianamede tehdit suçu (TCK 106/1) ile ceza davası açılmasına rağmen, mahkeme, sanığı daha az cezayı gerektiren “sair tehdit” (TCK 106/1-2.cümle) suçuyla cezalandıracaksa ek savunma hakkı tanımasına gerek yoktur.

Cezanın Arttırılmasını Gerektiren Hallerde Ek Savunma: Cezanın arttırılmasını gerektiren tüm hallerde sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır. Suçun niteliği aynı kalsa dahi, uygulanan ceza kanunu maddeleri sanığın daha fazla ceza alması sonucunu doğuracaksa, sanığa mutlaka ek savunma hakkı tanınmalıdır. Örneğin, iddianamedeki sevk maddesi basit kasten yaralama suçu olmasına rağmen, mahkeme olayda taş kullanılması nedeniyle, suç vasfının daha fazla ceza gerektiren nitelikli kasten yaralama suçu olduğunu düşünüyorsa sanığa ek savunma hakkı vermelidir. İddianame ve mütalaada olmamasına rağmen sanık hakkında cezanın arttırılması sonucunu doğurması nedeniyle sanığa ek savunma verilmesini gerektiren bazı haller şunlardır:

  • İddianamede ve mütalaada talep edilmemesine rağmen, mahkemece daha fazla cezayı gerektiren zincirleme suç hükümlerinin uygulanması düşünülüyorsa, sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır.

  • İddianamede ve mütalaada talep edilmemesine rağmen, mahkemece daha fazla cezayı gerektiren tekerrür hükümlerinin uygulanması düşünülüyorsa, sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır. Tekerrür hükümleri (TCK m.58) açısından özellik arz eden durum adli sicil kaydının duruşmada okunup okunmadığıdır. Eğer sanığa adli sicil kaydı duruşmada okunarak beyanı alınmışsa, iddianame ve mütalaada yer almasa bile, sanığa ek savunma hakkı verilmesine gerek olmadan sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilebilir.

  • İddianame ve mütalaada suçun vasfı taksirli suç olarak tayin edilmiş, mahkeme suçun daha ağır ceza gerektiren bilinçli taksirle işlenen suçtan mahkumiyet hükmü kurma kanaatindeyse, sanığa ek savunma hakkı vermelidir.

  • İddianame ve mütalaada herhangi bir suç vasfının nitelikli bir halinin uygulanması talep edilmesine rağmen, mahkeme birden fazla nitelikli halin uygulanması gerektiğini öngörüyorsa sanığa ek savunma hakkı vermelidir.

  • İddianamede suçun birden fazla mağdur aleyhine işlendiği (örneğin, birden fazla kişiye karşı ayrı ayrı hırsızlık suçu işlenmesi) belirtilmesine rağmen, sanığa bir kez ceza istenmesi halinde; aynı suçtan iki kez veya daha fazla cezalandırılmasına karar verilecekse sanığa ek savunma hakkı tanınmalıdır.

Ceza İndirimi Gerektiren Hallerin Uygulanmaması ve Ek Savunma Hakkı: İddianame veya mütalaada, sanık hakkında ceza indirimini gerektiren bir sevk maddesi olmasına rağmen, mahkeme mahkumiyet hükmü kurarken indirim hükmünü uygulamayacaksa, sanığa ek savunma hakkı tanımalıdır. İddia makamı olan savcılık tarafından ceza indirimi istenmesine rağmen mahkemenin bunu uygulamaması sanığın cezasını arttıran hal olarak kabul edilmektedir. Örneğin, iddianame ve mütalaada etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması talep edilmesine rağmen, mahkeme somut olayda bir ceza indirimi nedeni olan etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasına yer olmadığını düşünüyorsa sanığa ek savunma hakkı tanımalıdır. İddianame ve mütalaada yer alan bir ceza indiriminin uygulanmaması nedeniyle sanığa ek savunma hakkı verilmesini gerektiren haller şunlardır:

  • Sanık hakkında iddianame ve mütalaada suça teşebbüs hükümlerinin uygulanması talep edilmiş ve mahkemece suça teşebbüs hükümleri uygulanmayacaksa, sanığa ek savunma hakkı verilmelidir.

Sanık hakkında, müştekiye yönelik basit kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Sanık hakkında, müşteki oğlunu kasten yaralamaya teşebbüs suçundan kamu davası açılması karşısında, 5237 sayılı TCK’nin 35. maddesinin uygulanmama ihtimaline binaen sanığa 5271 sayılı CMK’nin 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi, bozma nedenidir (Y1CD-K.2021/15072)

  • Sanığın yaş küçüklüğü nedeniyle daha az ceza indirimi gerektiren bir madde uygulanacaksa, örneği iddianame ve mütalaada TCK m.31/2’den ceza indirimi istenmesine rağmen, mahkeme yaş küçüklüğü nedeniyle daha az ceza indirimi öngören TCK m.31/3’ten indirim yapacaksa sanığa ek savunma hakkı tanımalıdır. Özellikle belirtelim ki, iddianame ve mütalaada yaş küçüklüğü nedeniyle ceza indirimi istenmesine rağmen nüfus kayıtlarına göre açıkça sanığın yaşı 18’den büyükse ve nüfus kaydı duruşmada okunmuşsa, mahkeme sanığa ek savunma hakkı vermeden de indirim hükümlerini uygulamayabilir.

  • Sanık hakkında iddianame ve mütalaada suça yardım etme hükümleri gereği ceza indirimi istenmiş; ancak mahkeme kararında suça yardım etmeden değil de suça iştirak hükümleri gereği ceza vermeyi düşünüyorsa sanığa ek savunma hakkı vermelidir.

  • Sanık hakkında iddianame ve mütalaada haksız tahrik hükümlerinin uygulanması talep edilmiş; ancak mahkemece haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması öngörülüyorsa sanığa ek savunma hakkı verilmelidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, iddianame ve mütalaada yer alan haksız tahrik hükümlerinin mahkeme tarafından uygulanmaması halinde sanığa ek savunma hakkı verilmesine gerek olmadığına hükmetmiştir. Ancak, bazı ceza dairesi kararları aksi yöndedir. Haksız tahrik ve ek savunma ile ilgili çelişkili Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Ceza Dairesi kararlarına “Yargıtay kararları” bölümünde yer verilmiştir.

İddianemede ve esas hakkındaki mütalaada haksız tahrik hükümlerinin uygulanması talep edildiği halde Mahkemece TCK’nin 29. maddesi uygulanmamış, uygulanmama ihtimaline binaen ek savunma hakkı ise tanınmamıştır. Yargıtay Birinci Ceza Dairesinin 19.12.2012 tarihli 1170-9687, 15.01.2013 tarihli 6307-115, 11.04.2013 tarihli 5882-3136, 26.06.2013 tarihli 1351-4672, 12.12.2016 tarihli 4636-4225, 01.02.2017 tarihli 6167-233, 13.12.2017 tarihli 4028-5133, 13.05.2019 tarihli 3112-2682 sayılı benzer kararlarında iddianamede ve esas hakkındaki mütalaada TCK’nin 29. maddesinin uygulanması talep edildiği hallerde ek savunma hakkı tanınmadan TCK’nin 29. maddesinin uygulanmaması halinde yerel mahkeme kararlarının bozulmasına karar verilmiştir (Y1CD-K.2021/13334)

  • Sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması istenmiş ve mahkemece suça etkin pişmanlık hükümleri uygulanmayacaksa, sanığa ek savunma hakkı verilmelidir.

Sanık hakkında düzenlenen iddianamede 5237 sayılı TCK.nın 168/1. maddesinin uygulanması talep edildiği halde, CMK.nın 226. maddesi uyarınca sanığa ek savunma hakkı verilmeden TCK.nın 168/2. maddesi uygulanması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması, bozma nedenidir (Y8CD-K.2021/19865).

Ek Savunma Hakkı İle İlgili Ceza Mahkemelerinin Uygulama Hataları

Ceza mahkemeleri, ek savunma hakkının kullanılmasıyla ilgili sık sık uygulama hataları yapmaktadır. Mahkemelerin iki uygulama hatası dikkat çekmektedir:

Aynı Vakıa Nedeniyle Beraat ve Mahkumiyet Kararlarının Birlikte Verilmesi: Sanığa değişen suç vasfına göre ek savunma hakkı verildikten sonra, iddianame ve mütalaadaki suç vasfı nedeniyle beraat kararı verildikten sonra, ek savunma hakkı verilen değişen suç vasfı ile sanığın mahkum edilmesi usule aykırıdır. Örneğin, iddianamede ve mütalaada suç vasfı hırsızlık suçu olarak gösterilmiş, mahkeme suç eşyasının kabul edilmesi suçundan sanığa ek savunma hakkı vererek, sanığın hırsızlık suçundan beraatine, suç eşyasının kabul edilmesi suçundan mahkumiyetine karar vermiştir. Örneğimizde mahkemenin verdiği bu karar hukuka aykırıdır. Çünkü, aynı olayla ilgili hem beraat hem de mahkumiyet kararı verilmiştir. Halbuki değişen sadece suç vasfıdır, yargılama konusu olay iddianamede anlatılan aynı olaydır. Bu nedenle somut örneğimizde mahkemenin sadece ek savunma aldığı suç eşyasının kabul edilmesi suçundan mahkumiyet kararı vermesi yeterlidir.

İddianamede Açıkça Anlatılmayan Bir Vakıa Nedeniyle Ek Savunma Hakkı Verilmesi: Bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan da söz edilmesi o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan eylemin bir başka olaya dayalı olmadan, bağımsız olarak açıklanması gerekir. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail veya fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, mahkeme tarafından suç duyurusunda bulunulması ve yapılan yeni soruşturma neticesinde iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir (Yargıtay CGK - Karar: 2013/146). Bu şekilde bağımsız olarak anlatılmayan bir olaya dayanılarak sanığa ek savunma hakkı verilip mahkumiyet hükmü kurulamaz. Örneğin, sanık hakkında, “mağdur m’nin konutunda bulunan telefonu çaldığı” gerekçesiyle hırsızlık suçundan iddianame düzenlenmiş, yargılama sırasında konut dokunulmazlığının ihlali suçu nedeniyle de sanığa ek savunma hakkı verilerek mahkumiyetine karar verilmiştir. Örneğimizdeki bu mahkumiyet kararı hukuka aykırıdır. Çünkü, iddianamede konut dokunulmazlığının ihlali ile ilgili bağımsız bir olay anlatımı mevcut değildir. Hırsızlık suçundan bahsederken konuta girildiğinin iddianamede yer alması, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan dava açıldığını göstermez. Davasız yargılama olmaz ilkesi gereği de açılmayan bir dava nedeniyle sanığa ek savunma hakkı verilerek mahkumiyet hükmü kurulamaz. Örneğimizde, mahkemenin yapması gereken şey, konut dokunulmazlığının ihlali suçundan suç duyurusunda bulunarak yeni bir soruşturma yapılmasını sağlayarak bir iddianameyle açılan davayı mevcut davayla birleştirmektir. Bu nedenle, yeni ceza muhakemesi sisteminde “ek iddianame düzenlenmesi” kurumu mevcut değildir.

Ceza Muhakemesinde Ek Savunma Yargıtay Kararları


İddianameyle Dava Açılmayan Bir Vakıa İçin Ek Savunma Hakkı Verilemez

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2013/14-49 E., 2013/146 K. sayılı ve 16.04.2013 tarihli kararında açıklandığı gibi bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan da söz edilmesi o olay hakkında dava açıldığını göstermeyeceği, iddianamede dava konusu yapılan eylemin bir başka olaya dayalı olmadan, bağımsız olarak açıklanması gerektiği, 21.04.2010 tarihli iddianamedeki anlatım ve nitelendirmeye göre, sanık hakkında hırsızlık suçu anlatılırken suça konu el feneri ve el radyosunun mağdurların çadırlarından alındığından söz edilmesi bu konuda dava açıldığını göstermeyeceğinden ve iddianamede hırsızlık suçundan cezalandırma istenmesi ve konut dokunulmazlığını ihlal suçuna ilişkin sevk maddesinin gösterilmemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sadece hırsızlık suçundan kamu davası açıldığı halde, konut dokunulmazlığını ihlal suçundan 5271 sayılı CMK’nın 170. maddesine uygun yöntemince açılmış bir dava bulunmadığı gibi ek savunma ile yetinilerek, sanığın hükümlülüğüne karar verilip 5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesine aykırı davranılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 22. Ceza Dairesi - Karar: 2015/8584).

İddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan bağımsız olarak açıklanıp belirtilmesinin gerektiği, aksine uygulamanın hangi eylemden dolayı dava açıldığı ve hangi iddiaya karşı savunma yapılacağı hususunda karışıklığa neden olacağı, bu itibarla suça sürüklenen çocuk hakkında iddianame içeriğine göre müşteki B’ye yönelik hırsızlık suçlarından kamu davası açıldığı, ancak müşteki T’ye yönelik hırsızlık suçlarından açılmış dava bulunmadığı gözetilerek usulüne uygun iddianame ile dava açılması sağlanmadan, suça sürüklenen çocuğa ek savunma verilmesi ile yetinilerek yazılı şekilde müşteki T’ye yönelik hırsızlık suçlarından mahkûmiyet hükümleri kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar : 2017/6817).

İddianamede yargılama konusu fiilin “15.12.2009 tarihinde Konak 924, No: 4 sayılı yerde bulunan metruk haldeki kapıları açık binanın ahşaplarının şüpheliler tarafından yakılmak amacıyla sökülerek 60 TL zarar verildiği “ şeklinde anlatıldığı, suç adının mala zarar verme, sevk maddesinin de buna uygun biçimde 5237 sayılı TCK’nun 151/1. madde ve fıkrası olarak gösterildiği olayda; iddianamede sökülen ahşapların bulundukları yerden alınıp götürülmesinden ve failin faydalanmak maksadı ile hareket ettiğinden söz edilmemesi karşısında, yerel mahkemece dava konusu fiilin hukuksal niteliğinin değil kendisinin değiştirilmesi suretiyle iddianamede açıklanan fiilin dışına çıkılarak dava konusu yapılmayan hırsızlık suçundan ek savunma hakkı tanındığından bahisle mahkûmiyet hükmü kurulmasında isabet bulunmamaktadır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar: 2015/273).

İddianamedeki anlatım, sevk ve nitelendirmede; sanığın aynı evde yaşayan mağdurlara yönelik iki ayrı hırsızlık suçunu işlediğini ortaya koyacak net bir açıklamaya yer verilmediğinden sanık hakkında tek bir hırsızlık suçundan kamu davası açıldığının kabulü gerekmektedir. Sanık hakkında her bir mağdura yönelik eylem bakımından ayrı ayrı açılmış kamu davası bulunmadığı halde yerel mahkemece ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanığın iki kez cezalandırılmasına karar verilmesi isabetsizdir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar: 2015/5).

Şantaj suçunun özel hayatın gizliliğini ihlal suçuna dönüşemeyeceği ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan açılmış bir dava da bulunmadığı halde, bu suçtan ayrıca dava açtırılması sağlanmadan sanığa ek savunma hakkı verilmesiyle yetinilerek hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 4.Ceza Dairesi - Karar: 2015/20879).

5271 Sayılı CMK’nın 225. maddesi uyarınca hükmün konusu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, bir olayın açıklanması sırasında başka bir fiilden bahsedilmesi o konuda da dava açıldığı anlamına gelmeyeceği, sanık hakkında “avukatlık görevini kötüye kullanma” suçunu işlediğinden bahisle kamu davasının açıldığı ve iddianamede tavsifi yapılan bu suçla bağlı kalınarak yargılamaya devamla karar verilmesi gerektiği, sevk ve tavsife göre,”nitelikli dolandırıcılık” ve “resmi belgede sahtecilik” suçlarından açılmış dava bulunmadığı, her bir suçun birbirlerinden ayrı ve bağımsız suçlar olduğu, her bir suç için korunan hukuki yararın farklı olduğu, mahkemenin iddianamede anlatılan fiil ile bağlı olduğu anlaşıldığından, “Fail ve Fiilde Bağlılık Kuralı”na aykırı olarak uygulama yapılmak suretiyle iddianamede hukukî olarak anlatımı ve unsurları gösterilmeyen sevk maddesi belirtilmeyen nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından ek savunma verilerek hüküm kurulmak suretiyle 5271 Sayılı CMK’nın 225, 226. maddelerine aykırı hareket edilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar: 2014/14906).

Suç Vasfının Değişmemesi ve Daha Az Ceza Gerektiren Hallerde Ek Savunma

İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında düzenlenen 25.10.2011 tarihli iddianamede ve görevsizlik kararında, tehdit suçundan TCK’nın 106/1.maddesinin uygulanması talep edilmesine karşın, mahkemece eylem sair tehdit olarak kabul edilerek, daha az cezayı içeren TCK’nın 106/1-2. (cümle) uygulanarak mahkumiyet kararı verilmiştir. Görüldüğü üzere, 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesinde öngörüldüğü biçimde suçun hukuki niteliği değişmemiş, cezanın artırılmasını gerektiren başka bir durum da ilk kez duruşmada ortaya çıkmamıştır. Sanık hakkında düzenlenen iddianamede ve görevsizlik kararında tehdit suçundan TCK’nın 106/1. maddesi uyarınca cezalandırılması talep edilmiş, yapılan yargılama sonucunda aynı suç ve sevk maddesi tatbik edilerek, daha az ceza içeren (ikinci cümle) ile uygulama yapılmıştır. Bu itibarla, somut olayda savunma hakkının kısıtlanması sözkonusu olmadığından (2) nolu kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir (Yargıtay 4. Ceza dairesi - Karar: 2015/26677).

Aynı Eylem Nedeniyle Ek Savunma ve Çelişkili Beraat/Mahkumiyet Kararı

Sanıklar hakkında düzenlenen iddianame ile hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından açılan davada, suç niteliğinin değişmesi nedeniyle ek savunma hakkı verilerek suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi eyleminden hüküm kurulması karşısında; sanıkların aynı eylemden dolayı hırsızlık suçundan beraat, suç eşyasını satın alınması veya kabul edilmesi suçundan ise, mahkumiyet hükmü kurularak bir eylemden dolayı iki hüküm kurulmak suretiyle çelişkiye düşülmesi hukuka aykırı olup hükmün bozulması gerekmiştir (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar : 2017/7685)

Suç Vasfının Lehe Değişmesi Halinde Ek Savunma Hakkı

Sanık hakkında hırsızlık suçundan kamu davası açıldığı halde sanığa ek savunma hakkı verilmeden 5237 sayılı TCK’nın 165/1 maddesinde yer alan suç eşyasının satın alınması suçundan cezalandırılmasına karar verilerek 5271 sayılı CMK’nın 226/1. maddesine aykırı davranılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar : 2017/7713).

Sanıkların “nitelikli dolandırıcılık” suçundan cezalandırılması için açılan davada “hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanma” suçundan CMK’nın 226/1. maddesi uyarınca “ek savunma” verilmeksizin mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - Karar: 2016/8552).

Suç Vasfının Aleyhe Değişmesi veya Ceza Arttırımı Hükümleri Nedeniyle Ek Savunma Hakkı

Sanık hakkında düzenlenen 19.06.2013 tarihli iddianamede, basit tehdit suçundan TCK’nın 106/1-(2. cümle) maddesi uyarınca dava açılmasına karşın, iddianamede sevk maddesi olarak yer verilmeyen ve daha ağır yaptırım içeren TCK’nın 106/1. maddesinin, ek savunma hakkı verilmeden uygulanması suretiyle, savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar: 2015/24897).

İddianamede suça sürüklenen çocuğun TCK’nın 109/1. maddesi gereğince cezalandırılması talep edildiği halde, 5271 Sayılı CMK’nın 226. maddesine aykırı olarak suça sürüklenen çocuğa ek savunma hakkı tanınmadan TCK’nın 109/2. maddesi uyarınca cezalandırılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2017/158).

Sanığın eylemi TCK’nın 37 /1.maddesi uyarınca fiili birlikte gerçekleştiren konumunda katıldığı kabul edilmesine ve iddianame de hakkında aynı Kanun’un 39/2-b maddesinin (daha az cezayı gerektiren suça yardım etme) uygulanmasının istenilmesine karşın hakkında ek savunma hakkı verilmeden, TCK’nın 37/1.maddesinin uygulanması suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2015/23400).

Sanık hakkında hırsızlık suçundan dolayı dava açılırken iddianamede 5237 sayılı TCK’nın 143. maddesinin uygulanması (hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi nedeniyle ceza arttırımı) istenilmediği halde ek savunma hakkı verilmeden uygulanmasına karar verilmesi suretiyle, CMK’nın 226. maddesine muhalefet edilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2015/20405).

Mağdur hakkında aynı hastanede görevli KBB uzmanı tarafından düzenlenen kesin rapora göre; mağdurun hayat fonksiyonlarını hafif (1.) derecede etkileyecek nazal fraktür bulunduğu belirtildiği halde, 5237 sayılı TCK’nin 87/3 maddesi (kemik kırığı veya çıkığı nedeniyle yaralama suçunun cezasının arttırılması maddesi) gereğince ek savunma hakkı verilmek suretiyle bu durumun temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşma nedeni olarak değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2015/30739).

İddianamede ve görevsizlik kararında sanık hakkında TCK.nın 109/1. maddesinin uygulanması talep edildiği halde, CMK.nın 226. maddesine aykırı olarak sanığa ek savunma hakkı tanınmadan TCK.nın 109/2. maddesinden hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/11905).

Suç tarihinde, güneşin yaz saati uygulamasıyla saat 18:46’da batması, mağdurun olayın saat 20:30 sıralarında gerçekleştiğini ifade etmesi karşısında hırsızlık suçunun TCK’nın 6/1-e maddesi tanımlaması uyarınca gece sayılan zaman diliminde işlendiğinden sanığa ek savunma hakkı verilerek hakkında TCK’nın 143. maddesinin uygulanması gerekeceğinin değerlendirilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 13.Ceza Dairesi - Karar: 2014/27075).

İddianamede Yer Alan Ceza İndirimi Maddesinin Kararda Uygulanmaması Halinde Ek Savunma

İddianamede, sanık hakkında hırsızlık suçundan (malın değerinin azlığı halinde ceza indirimini düzenleyen) 5237 Sayılı TCK’nın 145. maddesinin uygulanması talep edildiği halde, sanığa anılan maddenin uygulanmaması ihtimaline binaen ek savunma hakkı verilmeden yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilerek CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2016/9338).

Suça sürüklenen çocuk hakkında iddianamede hırsızlık suçu için 5237 Sayılı TCK’nın 35. maddesinin uygulanması istendiği halde 5271 Sayılı CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden anılan madde uygulanmayarak savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 17. Ceza Dairesi - Karar: 2017/388).

Suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından, suça sürüklenen çocuk hakkında işyeri dokunulmazlığının ihlali suçlarından kurulan hükümlere dair temyiz istemlerinin incelenmesinde, İddianamede, suça sürüklenen çocuğun müştekiye yönelik işlediği iddia olunan hırsızlık, mala zarar verme ve işyeri dokunulmazlığının ihlali suçları ile ilgili olarak, hakkında suça yardım etme hükümlerini düzenleyen 5237 Sayılı TCK’nın 39. maddesinin uygulanması talep edildiği halde suça sürüklenen çocuğa ek savunma hakkı tanınmadan belirtilen maddenin uygulanmaması suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine aykırı olarak savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2017/1250).

Sevk Maddelerinin İki Kez Uygulanması Halinde Ek Savunma Hakkı

Sanıkların iki farklı mağdura karşı konut dokunulmazlığının ihlali suçunu işlediklerinin iddia edilmesine rağmen, sevk maddelerinin iki kez uygulanması yönünde iddianamede açıklık bulunmadığının anlaşılması karşısında, TCK’nın 116/1-4 maddelerinin iki kez uygulanması ihtimaline binaen, sanıklara ek savunma hakkı verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurularak CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2016/9634).

Sanıkların çelik kasa satın alacaklarını söyleyerek mağdurları ıssız bir yere götürmeleri ve silah göstermek suretiyle her iki mağdurun üzerlerinde bulunan cep telefonu, çek, senet ve paraları almaları şeklinde iddianamede anlatılan olayda, her iki mağdura karşı gerçekleştirilen yağma eyleminin ayrıntılı bir şekilde anlatılmış olması karşısında, her iki mağdura karşı işlenmiş olan yağma suçundan ayrı ayrı dava açıldığının kabulü gerekmektedir. İddianamede sanıkların 149/1-a-c maddesinin bir kez uygulanması suretiyle cezalandırılmaları talep edilmiş ise de, anlatılan ve dava konusu yapılan eylem, sanıkların her iki mağdura karşı da gerçekleştirdikleri yağma fiilidir. Bu durumda yerel mahkemece ek savunma hakkı verilmek suretiyle sanıklar hakkında iki ayrı yağma suçundan hüküm kurulması isabetlidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar: 2013/63).

İddianamede Olayın Anlatılmasına Rağmen Sevk Maddesinin Olmaması

İddianamenin içeriğinde Belediye başkanlığına ait yazıhaneden hırsızlığın yanı sıra motosiklet hırsızlığı suçunun işlendiğinin de anlatıldığı, ancak sevk maddesinin gösterilmediği nazara alınmadan, ek savunma hakkı verilmeden suça sürüklenen çocuklar hakkında bu suçtan da mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar : 2017/7730).

İddianamede işyeri dokunulmazlığını bozma suçuyla ilgili olarak sevk maddeleri arasında 5237 sayılı TCK’nın 119/1-c maddesinin yer almadığı halde sanıklar hakkında söz konusu maddenin uygulanmasından önce 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesi uyarınca sanıklara ek savunma hakkı tanınması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle sanıkların savunma haklarının kısıtlanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar : 2017/7086).

Zincirleme Suç Hükümlerinin Uygulanması ve Ek Savunma

İddianamelerde 5237 Sayılı TCK’nın 43. maddesinin uygulanması talep edilmediği halde, 5271 Sayılı nın 226. maddesi gereğince sanığa ek savunma hakkı verilmeden hakkında zincirleme suç hükümlerini düzenleyen 5237 Sayılı TCK’nın 43. maddesinin uygulaması suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar: 2017/3439).

Zincirleme suç halinde; ortada bir suç değil, birden fazla suç mevcuttur. Bu sebeple zincirleme suçta aslında suç çokluğu söz konusu olup, fail hakkında zincirleme suç kapsamında kalan her bir suç için kamu davasının açılması gerektiği, dosya kapsamına göre ise, sanığın zincirleme suç kapsamında kalan suçlardan sadece birisi hakkında iddianame düzenlenerek dava açıldığı halde, kamu davası açılmayan eylemleri hakkında ek savunma hakkı verilip hüküm kurulmak suretiyle iddianamede açıklanmayan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması dolayısıyla davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/12911).

İddianamede Haksız Tahrik ve Ek Savunma Hakkı

Yusufeli Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen iddianamede kasten yaralama suçundan sanık hakkında 29. maddesinin uygulanması istenilmiş, atılı suç ve sevk maddeleri uyarınca savunmasını yapan sanığın iddianamede kanuni unsurları gösterilen kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir. Görüldüğü üzere, 5271 sayılı CMK’nun 226. maddesinde öngörüldüğü biçimde suçun hukuki niteliği değişmemiş, sanık hakkında uygulama şartlan gerçekleşmediği için, uygulanmayan 5237 sayılı TCK’nun 29. maddesi ile cezanın artırılmasını gerektiren başka bir durum da ilk kez duruşmada ortaya çıkmamıştır. Sanık hakkında düzenlenen iddianamede yanılgı ile sanık hakkında uygulanması istenen bir indirim hükmünün sanık aleyhine olacak şekilde uygulanmaması sanığa ek savunma hakkı verilmesini gerektirmeyecektir. Bu bağlamda sanık TCK’nun 29. maddesinin mahkemece uygulanıp uygulanmayacağı yönünden duruşmanın başından beri savunma yapma imkanına sahip olmuştur. Dolayısıyla savunma hakkının sınırlandırılması söz konusu olmayıp, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nun 29. maddesinin uygulanmaması nedeniyle ayrıca ek savunma hakkı vermeyen yerel mahkeme hükmünde usul ve kanuna aykırılık bulunmamaktadır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar: 2013/611).

İddianamede gösterilen 29. maddesinin uygulanması suretiyle cezalandırılması istenen sanık hakkında 29. maddesinin uygulanmaması nedeniyle sanığa 5271 sayılı CMK’nin 226/2. maddesince ek savunma hakkı tanınması gerektiğinin gözetilmemesi bozma nedenidir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2014/19357)

Yaralama Suçunda Kemik Kırığı Halinde Ek Savunma hakkı

Sanık hakkında düzenlenen iddianamedeki anlatımda katılanın vücudunda kemik kırığı oluşacak şekilde yaralandığının belirtilmemesi ve TCK’nın 89/1. maddesi uyarınca cezalandırılmasının talep edilmesi, sanığın sorgusundan sonra alınan 01.11.2012 tarihli adli rapor içeriğinde kemik kırığından söz edilmesi karşısında; sanık hakkında tayin edilen temel cezada TCK’nın 89/2-b. maddesi gereğince artırım yapılmasına rağmen CMK’nın 226. maddesi gereğince ek savunma hakkı verilmemesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/1137).

Ek Savunma Hakkı Verilmeden Tekerrür Hükümlerinin Uygulanması

İddianamede sevk maddesi gösterilmediği ve ek savunma hakkı da verilmediği halde sanık hakkında verilen cezaların TCK’nın 58. maddesine göre mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - Karar: 2016/6027).

İddianamede ve Cumhuriyet savcılığı mütalaasında TCK’nın 58. maddesinin uygulanması yönünde talep bulunmadığı, sanığın son celsede hazır bulunmadığı, yakalama emri üzerine alınan savunması sırasında adli sicil kaydının da okunmadığı anlaşılmakla, 5271 Sayılı CMK’nın 226. maddesi gereğince sanığa ek savunma hakkı verilmeden anılan maddenin uygulanması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 22. Ceza Dairesi - Karar: 2016/4363).

Sanığa 5271 sayılı CMK’nin hükmü gereğince ek savunma hakkı tanınmadan ve sabıka kayıtları da kendisine okunmadan, iddianamede gösterilmeyen 5237 sayılı TCK’nin 58. maddesi gereğince cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2015/31183).

Sanık hakkında yaralama suçundan hüküm kurulurken sanığın tekerrüre esas sabıkası bulunması karşısında 5237 sayılı TCK’nin 58. maddesine göre ek savunma hakkı verilmeden sadece meşruhatlı davetiye çıkarılarak sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanması sebebiyle 5271 syılı CMK’nin 226/1. maddesine muhalefet edilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2014/28321).

Adli Sicil Kaydının Okunması ve Ek Savunma Verilmeden Tekerrür Hükümlerinin Uygulanması

Her ne kadar sanık …‘ın tekerrüre esas alınan ilamdaki hangi mahkumiyetinden dolayı mükerrir sayıldığı gösterilmemiş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.01.2013 tarih, 2012/1431 esas ve 2013/18 Sayılı kararında da belirtildiği üzere, mahkemenin hükümlü hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması gerektiği yönündeki iradesini açıkça ortaya koymasının yeterli olduğu, bu sebeple tekerrüre esas alınabilecek bir hükümlülüğün bulunması halinde bu mahkumiyetin, birden fazla hükümlülüğün bulunması halinde ise bunlardan en ağır olanın infaz aşamasında kendiliğinden dikkate alınması ve uygulanması mümkün görüldüğünden bu husus ile sanığının adli sicil kaydının duruşmada okunup diyeceklerinin sorulması karşısında, CMK’nın 226/2. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeksizin TCK’nın 58. maddesinin uygulanması bozma nedeni yapılmamıştır (Yargıtay 9. Ceza Dairesi - Karar: 2017/128).

İddianamede TCK’nın 58. maddesinin uygulanması istenmediği gibi, mükerrir olan sanığa adli sicil kaydı okunmadan ve CMK’nın 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı da tanınmadan tekerrür hükümlerini düzenleyen TCK’nın 58. maddesinin uygulanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar: 2016/10331)

Yaş Küçüklüğü Nedeniyle Ceza İndirimi ve Ek Savunma

İddianame ile suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı TCK’nın 31/2. maddesinin uygulanması talebiyle kamu davası açılması karşısında, aynı Kanun’un (daha az ceza indirimi gerektiren) 31/3. maddesi gereğince uygulama yapılabilmesi için, ek savunma hakkı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2016/4510).

### İddianamede Yer Almayan Suç Vasfına Mütalaada Yer Verilmesi

Sanık hakkında, TCK’nın 141/1. maddesinden cezalandırılması için ek savunma hakkı verilmemiş ise de, esas hakkında mütalaa beyanında TCK’nın 141/1. maddesinden de cezalandırma istenildiği ve sanığa esas hakkında mütalaaya karşı diyecekleri sorulmuş olduğundan bozma nedeni yapılmamıştır (Yargıtay 17. Ceza Dairesi - Karar: 2017/162)

Sanık hakkında iddianamede yer almayan 5237 Sayılı TCK’nin 86/1, 87 /1-d-son maddelerinin uygulamasında ek savunma hakkı tanınmamış ise de, sanık hakkındaki kamu davasının daha ağır nitelikteki kasten öldürmeye teşebbüs suçundan açılmış olması ve Cumhuriyet savcısının belirtilen maddelerin uygulanması talebini içeren esasa hakkındaki mütalaasına karşı savunmasının sanık ve müdafiinden sorulması sebebiyle tebliğnamenin bu yöndeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar:2016/13316).

Mağdurun Yaş Küçüklüğü Sanığa Ek Savunma Hakkı Verilmeden Ceza Arttırımı

Mağdurun olay tarihinde 18 yaşından küçük olması sebebiyle kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu bakımından, TCK’nın 109/3-f bendinin uygulanmasında bir isabetsizlik görülmemekle birlikte, iddianamede ve Cumhuriyet Savcısının esas hakkındaki mütalaasında, anılan maddenin uygulanması istenilmediği halde ek savunma hakkı verilmeden yazılı biçimde uygulama yapılması, cezanın alt sınırdan hüküm kurulmuş olması sebebiyle sonuca etkili bulunmadığından, bozma nedeni yapılmamıştır (Yargıtay 6. Ceza Dairesi - Karar: 2016/5591).

İddianamede Anlatılmayan Bir Olay Nedeniyle Hüküm Kurulamaz

Sanığın müştekinin sırtına tabancanın kabzesi ile vurması sebebiyle 5237 Sayılı TCK.nun 86/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiş ise de; iddianamede sanığın müştekinin sırtına vurmak suretiyle müştekiyi yaraladığına dair bir anlatımın olmadığı, iddianamede anlatılmayan bir olaydan dolayı hüküm kurulamayacağı, iddianamede sanığın ele geçirilemeyen tabanca ile müştekinin ayaklarına doğru ateş etmek suretiyle yaralamaya teşebbüs ettiğinden bahsedildiği, sanığın bu şekildeki eyleminin ise kabul edildiği üzere silahla tehdit suçunu oluşturacağından silahla tehdit suçundan hüküm kurulduğu anlaşılmakla, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar: 2016/7654).

İddianamede Konut Dokunulmazlığını İhlal ve Hırsızlık Suçuna Ayrı Ayrı Yer Verilmemesi

5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesine göre, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemden ibaret olduğu; sanıklar hakkında iddianame ile hırsızlık suçundan kamu davası açılırken katılanın işyerine girildiğinden bahsedilmesinin işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan da dava açıldığını göstermeyeceği, dava konusu yapılan eylemin açıkça ve bağımsız olarak gösterilmesi gerekeceğinden, sanıklar hakkında işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan iddianame ile açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden ek savunma ile yetinilerek bu suçtan da mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 17. Ceza Dairesi - Karar: 2015/11665).

5271 Sayılı CMK’nın 225/1. maddesine göre, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça dair fiil hakkında kurulabileceğinin düzenlenmesi karşısında, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemden ibaret olduğu, iddianamede davaya konu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan bağımsız olarak açıklanıp belirtilmesinin gerektiği, aksine uygulamanın hangi eylemden dolayı dava açıldığı ve hangi iddiaya karşı savunma yapılacağı hususunda karışıklığa neden olacağı, bu itibarla sanık hakkında iddianame içeriğine göre hırsızlık suçundan kamu davası açıldığı ancak konut dokunulmazlığının ihlali suçundan açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden, sanığa ek savunma verilmesi ile yetinilerek yazılı şekilde sanık hakkında konut dokunulmazlığını bozma suçundan mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2016/9331).

İddianamedeki Olay Anlatımı ile Sevk Maddeleri Arasında Çelişki Nedeniyle Ek Savunma

İddianamede sanık T. hakkında katılana yönelik eylem sebebiyle (suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu düzenleyen) 5237 Sayılı TCK’nın 165. maddesinin uygulanmasının talep edildiği, anlatım kısmında ise sanığın diğer sanıkların işlediği suçlara (hırsızlık suçlarına) iştirak ettiğinin belirtildiğinin anlaşılması karşısında, sanığa 5271 Sayılı CMK’nın 226. maddesi uyarınca (nitelikli hırsızlık suçunu düzenleyen) 5237 Sayılı TCK’nın 142/1-b maddesinin uygulanması ihtimaline binaen ek savunma hakkı verilmeden yazılı şekilde hüküm kurularak savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2016/9306).

Memurlar İçin Değişen Suç Vasfına Göre Soruşturma İzni Alınması Zorunlu Değildir

Dairemizce de benimsenen Yargıtay CGK’nın 11.06.1996 gün ve 1996/129 Esas, 1996/137 sayılı Kararında da belirtildiği üzere memurların görevlerinden doğan veya görevlerini yaptıkları sırada işledikleri suçlardan dolayı yapılacak soruşturmalarda kural olarak 4483 sayılı Kanun hükümlerine göre ilgili makamdan soruşturma izni alınması gerekli ise de, ceza davasının konusunun iddianamede belirtilen maddi vakıalarla sınırlı olması ve mahkemenin de iddianamede yazılı hukuki nitelendirme ile bağlı olmayıp, değişen suç niteliğine göre ek savunma hakkı tanımak suretiyle hüküm kurma imkanına sahip bulunması karşısında, 3628 sayılı Kanunun 17. maddesinde belirtilen bir suçtan dolayı kamu davası açıldıktan sonra davanın yargılaması sırasında, suç niteliğinde değişme olsa dahi 4483 sayılı Kanun hükümlerine göre dava konusu suç için ilgili makamdan soruşturma izni alınmasına gerek bulunmadığı, bu açıklamalar çerçevesinde somut olaya baktığımızda, sanığa isnat olunan eylemin 3628 sayılı Kanunun 17. maddesinde belirtilen rüşvet suçuna ilişkin olup, 4483 sayılı Kanun hükümlerine tabi değildir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar: 2016/2141).

Görevi kötüye Kullanmanın Görevi İhmal Suçuna Dönüşmesi Halinde Ek Savunma

Sanıkların sübutu kabul edilen eylemleri icrai davranışla görevi kötüye kullanma (TCK. m. 257/1) suçunu oluşturduğu ve iddianamede bu suçtan dolayı sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 257/1. maddesinin uygulanması talep edildiği halde CMK’nın 226. maddesine aykırılık teşkil edecek şekilde ek savunma hakkı tanınmadan aynı Kanunun 257/2. maddesi uyarınca ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçundan yazılı şekilde hükümler kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 5. Ceza Dairesi - Karar: 2015/8837).

Ek Savunma Sanığın Sorgusu Yerine Geçemez

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 147. maddesinde sorgunun nasıl yapılacağı ayrıntılı bir şekilde belirtilmiştir. Sanığın kendisini yeterince savunabilmesi bakımından yüklenen suçun ne olduğunu bilmesi gerekir. Kimlik tespitinden sonra yüklenen suçun vasıflandırılmak suretiyle ve sanığın anlayabileceği bir üslupla anlatılmalıdır. Ne ile suçlandığını bilmeyen sanık kendini savunamaz.

CMK 150/2-3 fıkralarındaki hallerde sanığın istemi olmadan avukat atanır. Bu müdafii sanık savunmasına yardımcı olur. Müdafii hazır bulunmadan sanık sorgusu yapılamaz. Ek savunma ise suçun hukuki vasfının değişmesinde sanığa savunma hakkının tanınmasını gerektiren bir hukuki kurumdur.

Somut olayımıza gelince;

29.03.2012 tarihli celsede sanığa yasal hakları hatırlatılıp iddianame okunduğu ancak, 5271 sayılı CMK’nun uyarınca atanan zorunlu savunmanı hazır olmadığı için savunmasının alınmadığı belirtilmesine rağmen, devamla sanığın suçu işlemediğine dair çok kısa alınan beyanının sorgu niteliğinde sayılamayacağı gibi anılan eksikliğin ilerleyen celselerde zorunlu savunman katılımıyla da giderilmediği, sonradan verilen ek savunma hakkının da 147. maddesinde anlamını bulan sorgu niteliğinde de sayılamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle, 5271 sayılı CMK’nun aykırı davranılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 6. Ceza Dairesi - Karar: 2014/2038).

Görevsizlik Kararında Yer Almayan Sevk Maddesi

Sanık hakkında düzenlenen iddianame ile 86/2, gereğince Sulh Ceza Mahkemesine dava açıldığı, Sulh Ceza Mahkemesi tarafından da sanığın eyleminin 87/1-c. maddesi kapsamında kaldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, iddianamede ve görevsizlik kararında gösterilmediği halde sanığa ek savunma hakkı verilmeden, sanık hakkındaki temel cezanın 86/1. maddesi gereğince belirlenmesi suretiyle 5271 Sayılı CMK’nin 226. maddesine muhalefet edilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3.Ceza Dairesi - Karar: 2015/14376).

Yeniden İddianame Düzenlenmesi Zorunluluğu

CMK’nın 170. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen “İddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” ve aynı Kanun’un 225. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir” hükümlerine aykırı olarak, sanığın eylemlerinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 08.01.2013 tarih, 2011/1087 soruşturma ve 2013/28 esas sayılı iddianamesinde gösterilmediğinin anlaşılması karşısında; sanık hakkında yeniden iddianame düzenletilmeden yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 20. Ceza Dairesi - Karar : 2017/4251).

Ek İddianame Düzenlenmesi

5252 sayılı CMK’nın 225/1. maddesine göre, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil hakkında verilebileceğinin düzenlenmesi karşısında, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemden ibaret olduğu, bu suçtan ek iddianame düzenlenmesi yoluna gidilmesi yerine, suça sürüklenen çocuk hakkında ek savunma verilerek hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar : 2017/6116).

İddianamede Yer Almayan Fiil ile İlgili Ek İddianame Düzenlenmesi

5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesine göre, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil hakkında verilebileceğinin düzenlenmesi karşısında, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemden ibaret olduğu, iddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan bağımsız olarak açıklanıp belirtilmesinin gerektiği, aksine uygulamanın hangi eylemden dolayı dava açıldığı ve hangi iddiaya karşı savunma yapılacağı hususunda karışıklığa neden olacağı, bu itibarla sanık hakkında düzenlenen iddianame içeriğine göre yağmaya teşebbüs suçundan kamu davası açıldığı ancak mala zarar verme suçundan açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden, mala zarar verme suçundan dolayı ek iddianame düzenlenmesi yoluna gidilmesi yerine, ek savunma hakkı verilmek suretiyle yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar : 2017/5769).

İddianame anlatımına göre, silahla tehdit suçundan açılmış bir dava bulunmadığı anlaşılmakla birlikte, müşteki, tanık ve sanık beyanlarında, sanığın tartışma esnasında önce bira şişesi ile, şişenin elinden alınması üzerine bu kez bıçakla “çocuğuma bir şey olursa seni öldürürüm” diyerek müştekiyi tehdit ettiğini belirtmeleri karşısında, eylemin TCK’nın 106/2-a maddesinde düzenlenen silahlı tehdit suçunu oluşturabileceği gözetilerek, ek iddianame düzenlenmesi sağlanarak, sonucunu göre sanığın hukuki durununun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2017/12252).

5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesine göre, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil hakkında verilebileceğinin düzenlenmesi karşısında, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemden ibaret olduğu, iddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan bağımsız olarak açıklanıp belirtilmesinin gerektiği, aksine uygulamanın hangi eylemden dolayı dava açıldığı ve hangi iddiaya karşı savunma yapılacağı hususunda karışıklığa neden olacağı, bu itibarla sanık hakkında düzenlenen iddianame içeriğine göre hırsızlık suçundan kamu davası açıldığı ancak iş yeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden, işyeri dokunulmazlığının ihlali ve mala zarar verme suçlarından dolayı ek iddianame düzenlenmesi yoluna gidilmesi yerine, ek savunma hakkı verilmek suretiyle yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar : 2017/3846).

5271 sayılı CMK’nın 225. maddesi ayarınca hüküm konusu iddianamede açıkca ve bağımsız biçimde gösterilen fiilden ibaret olup, başka bir olayın anlatımı sırasında yapılan açıklamalara dayanılarak sanık hakkında o suçtan da kamu davası açıldığının kabulüne olanak bulunmamaktadır. Somut olayda hırsızlık suçundan düzenlenen iddianamede konut dokunulmazlığını bozma suçundan da bahsedilmesi, konut dokunulmazlığını bozma suçundan dava açıldığı anlamına gelmeyeceği gözetildiğinde konut dokunulmazlığını bozma suçundan ek iddianame düzenlenmesi sağlanarak hüküm kurulması gerekirken ek savunma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar : 2017/3435).

Adli Para Cezası Erteleme Kararına Göre Daha Lehe Olduğundan Ek Savunma Zorunluluğu

Verilen ceza miktarı da göz önünde bulundurularak, adli para cezası seçenek yaptırımının erteleme hükmüne göre daha lehe olduğu anlaşıldığından, iddianamede sanık hakkında T.C.K.nın 50/1-a maddesindeki seçenek yaptırım olan adli para cezasının uygulanmasının istendiği ancak ek savunma hakkı verilmeden yazılı şekilde 50/1-a maddesinin uygulanmaması hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2013/24835).

Avukatın Ek Savunma Hakkını Sanık Adına Kullanması

5271 sayılı CMK’nın “Suçun niteliğinin değişmesi” başlıklı 226. maddesinde;

1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.

2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.

3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Somut olayda, sanık hakkında TCK’nın 265/1,3,4,3713 Sayılı TMK’nın 5.maddesi gereğince 18 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasınının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Bu karara sanık müdafii tarafından itiraz edilmiştir. İtiraz mercii olan Ağrı Ağır Ceza Mahkemesince, sanığa 5271 sayılı Kanun’un 226.maddesi uyarınca ek savunma hakkı tanınmaksızın, iddianame sevk maddeleri arasında gösterilmeyen 3713 sayılı Kanun’un 4/a ve 5. Maddeleri uyarınca cezada artırım yapıldığından bahisle itirazın kabulüne karar verilmiş ise de; 07/06/2016 tarihli sanık müdafiinin hazır olduğu celsede görevi yaptırmamak için direnme suçu yönünden 3713 sayılı Kanun’un 5.maddesinin uygulanma ihtimaline binaen ek savunma hakkı tanındığı, ayrıca aynı oturumda Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen esas hakkındaki mütalaa beyanında bu suç yönüyle 3713 sayılı Kanun’un 5.maddesinin uygulanmasının talep edildiği ve sanık müdafiinin esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanın alındığı anlaşılmakla, mercii tarafından itirazın yerinde olmayan gerekçeyle kabul edilmesi hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar: 2017/9650).

…Cumhuriyet Başsavcılığının 22.10.2007 tarihli iddianamesinin anlatımında, şüphelilerin çok sayıda saldırı iletisi göndererek siteye başkalarının erişimini engellediğinin belirtilmesi ve 15.08.2007 tarihli teknik analiz ve harddisk inceleme raporundaki tespitlere dayanılması, 01.12.2011 tarihli karar duruşmasında hazır olan sanıklar müdafiilerine, sanıkların eylemlerinin TCK.nun 244/1 ve 43/1. madde ve fıkralarına uyma ihtimali gözetilip ek savunma hakkının tanınması, müdafiilerin ek savunma için süre istemeyip savunmalarını yapmaları ve savunma haklarının kısıtlandığı yönünde bir itirazlarının bulunmayışı, dosyadaki mevcut delillerin oluşa uygun, denetlenebilir olması karşısında; Dairemizin 17.06.2014 gün ve 2013/2566 esas, 2014/15115 sayılı onama kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmediğinden 6352 sayılı Kanunla 5271 sayılı Kanuna eklenen 308/3. madde ve fıkrası hükmüne göre dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına (TEVDİİNE), 29.02.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.(Y8CD Esas : 2015/14793, Karar : 2016/2407).

Avukatın (Müdafii) Ek Savunma İçin Süre İstemeden Esas Hakkında Savunma Yapması

Savunma hakkının sınırlandığından söz edebilmek için, savunmanın hükmü etkileyecek nitelik taşıması ve yargılaması yapılan fiile ilişkin olması gerekir. 5271 sayılı CYY’nın 226. maddesi, yargılaması yapılan ve iddianamede yasal unsurları gösterilen suçun temas ettiği yasa maddelerinden başkasıyla mahkumiyet durumunda veya cezanın arttırılmasını gerektiren nedenlerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması hallerinde savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesi uyarınca, sanığın ek savunmasını yapabilmesi için bir takım usullere uyulması yükümlülüğünü getiren özel bir düzenlemedir. Belirtilen bu haller ortaya çıktığında mahkemelerin, bu konuda yasanın öngördüğü biçimde savunmasını yapamayan kişiler hakkında mahkumiyet hükmü kurmaları mümkün değildir.Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın, katılan Cenk’e yönelik eyleminden yargılandığı 2010/425 sayılı davanın iddianamesinde sevk maddeleri arasında TCY’nın 143. maddesi gösterilmemiş ise de; birleştirme kararı sonrasında yapılan 08.01.2011 tarihli oturumda aynen, “birleştirilen 2010/425 esas nolu dosyada suçun sabit görülmesi durumunda TCY’nın 143/1. maddesinin uygulanabileceği uyarısı yapıldı” denilmek suretiyle sanık ve müdafiine suçun hukuki niteliğine ilişkin ek savunma yapma hakkı tanındığı, sanık ve müdafiinin ek savunma yapmak için süre isteminde bulunmadan esasa ilişkin savunma yapması karşısında, somut olayda 5237 sayılı TCY’nın 143. maddesi yönüyle usul ve yasaya uygun olarak ek savunma hakkı verildiği, savunma hakkının tam ve eksiksiz olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır (YCGK- Karar : 2012/236).

İddianamedeki Cezadan Daha Az Cezaya Hükmedilmesi Halinde Ek Savunma

Hükümlünün kaçmasına yardım etme suçundan sanık …’nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 292/1 ve 39/1,2-c ve 62. maddeleri gereğince 3ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair NİĞDE Ağır Ceza Mahkemesinin ….. sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;

Dosya kapsamına göre, sanık hakkında kasten öldürmeye yardım etmek eyleminden dolayı 5237 sayılı Kanun’un 39/1 ve 82/1-a-g maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı hâlde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. maddesi uyarınca sanığa ek savunma hakkı tanınmadan, 5237 sayılı Kanun’un 292/1. maddesi gereğince mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle kanun yararına bozulması istenmiştir

Somut olayda, 16.04.2014 tarihli sanık ve müdafinin hazır olduğu celsede Cumhuriyet Savcısı tarafından verilen esas hakkındaki mütalaa beyanında sanığın hükümlünün kaçmasına yardım etme suçundan cezalandırılmasına karar verilmesinin talep edildiği, sanık ile müdafinin esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanının alındığı, ayrıca; sanığa ek savunma hakkı tanınmamış ise de iddianamede gösterilen suçtan daha az cezayı içeren yeni bir hüküm kurulması nedeniyle kanunen ek savunma hakkı tanınmasının zorunlu olmadığı anlaşılmakla, hükümde bir isabetsizlik görülmediğinden, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verildi (Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar : 2017/13917)

Haksız Tahrik Uygulanmaması Halinde Ek savunma

Savunma hakkının sınırlandığından söz edebilmek için, savunmanın hükmü etkileyecek nitelik taşıması ve yargılaması yapılan fiile ilişkin olması gerekir. 5271 sayılı CYY’nın 226. maddesi, yargılaması yapılan ve iddianamede yasal unsurları gösterilen suçun temas ettiği yasa maddelerinden başkasıyla mahkumiyet durumunda veya cezanın arttırılmasını gerektiren nedenlerin ilk defa duruşma sırasında ortaya çıkması hallerinde savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesi uyarınca, sanığın ek savunmasını yapabilmesi için bir takım usullere uyulması yükümlülüğünü getiren özel bir düzenlemedir. Belirtilen bu haller ortaya çıktığında mahkemelerin, bu konuda yasanın öngördüğü biçimde savunmasını yapamayan kişiler hakkında mahkumiyet hükmü kurmaları mümkün değildir. Bu konuya ilişkin olarak Ceza Genel Kurulunun 29.12.1998 gün ve 321–393 sayılı kararında; “iddianamede gösterilen eylemin hukuki niteliğinin değişmesi ya da cezanın artırılmasını gerektiren hallerin, ilk defa duruşma sırasında ileri sürülmesi halinde, sanık veya müdafisine ek savunma hakkı verilmeden, sanığın iddianamede gösterilen suçun temas ettiği kanun hükmünden başkasıyla cezalandırılamayacağı” sonucuna ulaşılmıştır.

Değer azlığı 5237 sayılı TCY’nın 145. maddesinde; “(1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir” şeklinde düzenlenmiş olup, madde ile hırsızlık suçlarına, “konu değer”in azlığı nedeniyle yargıca, cezada indirim yapma veya ceza vermeme yönünde, geniş bir takdir yetkisi tanınmış, TCY’nın 168. maddesinde ise, mağdurun uğradığı zararın aynen iade veya tazmin suretiyle giderilmesi halinde verilecek cezadan indirim öngörülmüştür.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Konya C.Başsavcılığınca yağma suçundan iddianamede sanık hakkında TCY’nın 145 ve 168. maddelerinin uygulanması istenmiş, atılı suç ve sevk maddeleri uyarınca savunmasını yapan sanığın iddianamede yasal unsurları gösterilen yağma suçundan cezalandırılmasına karar verilmiştir. Görüldüğü üzere, 5271 sayılı CYY’nın 226. maddesinde öngörüldüğü biçimde suçun hukuki niteliği değişmemiş, sanık hakkında uygulama şartları gerçekleşmediği için, uygulanmayan 5237 sayılı TCY’nın 145, 150/2 ve 168. maddeleri ile cezanın artırılmasını gerektiren başka bir durum da ilk kez duruşmada ortaya çıkmamıştır. Sanık hakkında düzenlenen iddianamede yanılgı ile sanık hakkında uygulanması istenen bir indirim hükmünün sanık aleyhine olacak şekilde uygulanmaması sanığa ek savunma hakkı verilmesini gerektirmeyecektir (Ceza Genel Kurulu - 2011/6-356 E. , 2011/272 K.).

Nitelikli hırsızlık suçu bakımından; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/12/2011 tarihli, 2011/6-356 Esas ve 2011/272 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere; sanık iddianamede gösterilen maddelerin mahkemece uygulanıp uygulanmayacağı yönünden duruşmanın başından beri savunma yapma olanağına sahip olduğundan, sanığın savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmayıp, sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168. maddesinin uygulanmaması nedeniyle ayrıca ek savunma hakkı vermeyen yerel mahkeme kararı usul ve yasaya aykırı bulunmadığından, tebliğnamede bu hususta bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiştir (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2021/4631 E. , 2021/20567 K.).

Nitelikli Dolandırıcılık Suçunda Ek Savunma

Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede ve esas hakkındaki mütalaada sanığın TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçundan cezalandırılması istenmiş, atılı suç ve sevk maddeleri uyarınca savunmasını yapan sanık hakkında iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun cezasının düzenlendiği aynı maddenin birinci fıkrasının 2. cümlesi de uygulanarak mahkûmiyet hükmü kurulmuştur. Görüldüğü üzere somut olayda suçun hukuki niteliğinin değiştiğinden söz edilemeyecektir.

Sanık hakkındaki sevk maddesi doğrultusunda sırf cezanın belirlenmesi amacıyla uygulanan TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi cezanın artırılmasını gerektiren bir durum olarak ilk kez duruşmada ortaya çıkan bir hâl de değildir. Kanun koyucu TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasında yer alan bentlerden uyuşmazlık konusunu ilgilendiren (f) bendi de dâhil bazılarına ilişkin hapis ve adli para cezalarının alt sınırını diğer bentlerden daha ağır olacak şekilde aynı fıkranın devamındaki 2. cümlede belirlemiştir. Suçun unsurlarında herhangi bir değişiklik öngörmeyen söz konusu 2. fıkranın bir artırım maddesi olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Sanık hakkında düzenlenen iddianamede ve esas hakkındaki mütalaada uygulanması istenen sevk maddesinin cezasının TCK’nın 158. Maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde düzenlenmiş olması sanığa ek savunma hakkı verilmesini gerektirmeyecektir.

Dolayısıyla savunma hakkının sınırlandırılması söz konusu olmayıp sanık hakkında TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinin uygulanması nedeniyle ayrıca ek savunma hakkı verilmesinin gerekmediği kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu - 2022/551 E. , 2023/177 K.).

Ek Savunma Hakkı Seminer Videosu


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS