Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Beraat Kararı ve Derhal Beraat Nedir? (CMK 223)

Beraat kararı; ceza davası yargılamasında duruşmanın sona erdilerek fail hakkında cezaya hükmolunmaması ve failin aklanması neticesini doğuran bir hüküm verilmesidir. (CMK m.223/2). Beraat, halk dilinde bir kimsenin temize çıkması, aklanması anlamına gelmektedir.

Derhal beraat kararı ise, sanık hakkında yapılan yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle, ek bir delil toplanmasına veya araştırma yapılmasına gerek kalmadan sanığa isnat edilen fiilden dolayı beraat kararı verilmesidir (CMK m.223/9).

Beraat kararı, deliller toplanıp ortaya konulduktan ve tartışıldıktan sonra yargılamanın sonunda verilen bir hükümken; derhal beraat kararı, yargılamanın ilk duruşmasında veya sonraki aşamalarında ek delil toplanmasına veya araştırma yapılmasına gerek olmadan verilen bir hükümdür.

Beraat ve derhal beraat kararı; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.223’te düzenlenmiş hüküm çeşitleridir. Diğer hüküm çeşitleri şunlardır:

Hangi Hallerde Beraat Kararı Verilir?

Tüm hüküm çeşitleri içerisinde beraat kararı yargılanan kişinin en lehine olan mahkeme kararıdır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu m.223/2’ye göre, sanık hakkında aşağıdaki hallerde beraat kararı verilir:

  • Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,

  • Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,

  • Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,

  • Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,

  • Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması.

Ceza mahkemesi beraat kararının gerekçesinde, yukarıdaki 5 nedenden hangisine dayanarak beraat hükmü verdiğini açıklamak zorundadır. Hangi beraat sebebine dayanılarak hüküm kurulduğu gerekçeli kararda anlatılmadığı takdirde, Yargıtay tarafından bu eksiklik bozma gerekçesi yapılmaktadır.

1. Yüklenen Fiilin Kanunda Suç Olarak Tanımlanmamış Olması Halinde Beraat Kararı (CMK m.223/2-a)

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi TCK m.2/1’de, “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.” şeklinde yer almaktadır. Bu ilkeye göre, suç teşkil eden fiilin kanunda tanımlanmış olması gerekir. Kanuni tanımı yapılmamış ve suç teşkil etmeyen bir eylem nedeniyle fail cezalandırılamaz. Örneğin, sarhoşluk kanunda suç olarak tanımlanmamıştır. Sarhoş olarak sokakta bağırıp çağıran kişi hakkında idari para cezası verilebilirse de ceza davası açılamaz. Bu fiil ile ilgili ceza davası açılmışsa; fail hakkında yüklenen fiilin suç olarak tanımlanmamış olması nedeniyle beraat kararı verilir.

2. Yüklenen Suçun Sanık Tarafından İşlenmediğinin Sabit Olması Halinde Beraat Kararı (CMK m.223/2-b)

Suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması demek, eylemin başka hiçbir şüpheye mahal vermeyecek şekilde sanık tarafından işlenmediğinin ispatlanmış olması demektir. Suçun sanık tarafından işlenmediği delillerle ortaya konularak ispatlandığında, sanığın işlenen fiilin faili olmadığı anlaşılır. Örneğin, kasten öldürme suçuyla yargılanan fail hakkındaki tek delil olan olay mahallindeki kan lekelerinin faile değil de, başkasına ait olduğu ortaya çıktığında, fail hakkında yüklenen suçun “sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması” gerekçesiyle beraat kararı verilmelidir.

3. Yüklenen Suç Açısından Failin Kast veya Taksirinin Bulunmaması Halinde Beraat Kararı (CMK m.223/2-c)

Kast ve taksir suçun manevi unsurunu teşkil eder. Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir (TCK m.21/1). Taksir ise, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir (TCK m.22/2). Failin, işlediği fiilde kast veya taksiri yoksa beraat kararı verilmelidir. Örneğin, askerlik yaptığı halde oy kullanan ve 298 sayılı yasaya muhalefet suçundan yargılanan kişi, askerden geldiğinde seçmen kağıdını evde bulduğunu, oy kullanmadığı takdirde para cezasıyla cezalandırılacağını düşünerek oy kullandığını ifade eden kişinin suç kastı yoktur (Y19CD-K.2016/20055). Kamu davası açılan bu kişi hakkında kastının bulunmaması nedeniyle beraat kararı verilmiştir.

4. Hukuka Uygunluk Nedeni Bulunması Sebebiyle Beraat Kararı (CMK m.223/2-d)

Yüklenen fiil ile ilgili bir hukuka uygunluk nedeni bulunması halinde fail hakkında, hukuka uygunluk nedeni bulunması gerekçesiyle beraat kararı verilmesi gerekir. Hukuka uygunluk nedenleri şunlardır:

  • Kanunun Hükmünü Yerine Getirme: Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez (TCK 24/1). Kanunun hükmünü yerine getirme bir hukuka uygunluk nedenidir. Kanunun hükmünü yerine getiren fail hakkında beraat kararı verilmelidir.

  • Meşru Savunma: Meşru savunma, gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmektir. Meşru savunma zorunluluğu altında işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez (TCK 25/1). Meşru savunma halinin varlığı bir hukuka uygunluk nedeni olup, meşru savunma teşkil eden fiil nedeniyle fail hakkında beraat kararı verilmelidir.

  • Hakkın Kullanılması: Hakkın kullanılması, ceza hukukunda bir hukuka uygunluk nedenidir. Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez (TCK 26/1). Bir fiil işleyerek hakkının kullanan kimse hukuka uygunluk nedeninden yararlanır. Hakkını kullanan kimse hakkında beraat kararı verilmelidir.

  • İlgilinin Rızası: Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez (TCK m.26/2). İlgilinin rızası çerçevesinde işlenen fiiller ile ilgili hukuka uygunluk nedeni olduğundan fail hakkında beraat kararı verilmelidir.

5. Yüklenen Suçun Sanık Tarafından İşlendiğinin Sabit Olmaması Sebebiyle Beraat Kararı (CMK m.223/2-e)

Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması halinde “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği beraat kararı verilmelidir. Suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması iki halde mümkündür: Delil yetersizliği veya hiç delil olmaması.

Delil yetersizliği ihtimalinde sanık hakkında bazı deliller vardır, ancak sanığın suçu işlediğini ispata yarayacak kesinlikte delil yoktur. Hiç delil olmaması halinde ise, ceza muhakemesinde delil olarak kabul edilen belge, beyan ve belirti delillerinden hiçbirinin mevcut olmaması sözkonusudur. Hiç delil olmaması veya delil yetersizliği olması hallerinde, sanık hakkında, suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması sebebiyle beraat kararı verilmelidir.

Derhal Beraat Kararı Şartları

Derhal beraat kararı verilebilmesi için delil değerlendirmesine gerek olmamalıdır. Mevcut delillerle işlendiği anlaşılan fiilin ilk bakışta suç olmadığı ortada ise derhal beraat kararı verme koşullarının oluştuğunu kabul etmek gerekir.

Derhal beraat kararı, sadece yargılamının başlangıcında değil, yargılamanın herhangi aşamasında verilebilecek bir karardır. Derhal kelimesinden kastedilen “yargılamanın bulunduğu aşama” itibariyle daha fazla araştırma yapılması veya delil toplanmasına gerek olmaması anlaşılmalıdır. Bu nedenle, mahkeme yargılamanın başında derhal beraat kararı verebileceği gibi yargılamanın ilerlediği herhangi bir evrede de derhal beraat kararı verilebilir.

Sanığın sorgusunun yapılmamış olması, derhal beraat kararı verilmesine engel değildir. CMK md. 193/2’e göre, sanık hakkında toplanan delillere göre mahkûmiyet, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da sorgusu yapılmadan dava yokluğunda bitirilebilir. CMK 193/2 maddesi, mahkûmiyet, ceza verilmesine yer olmadığı ve güvenlik tedbiri dışında verilebilecek her türlü karar ve bu arada derhal beraat kararı için de uygulanabilir.

Dava zamanaşımının gerçekleştiği hallerde dahi şartları varsa zamanaşımı nedeniyle davanın düşmesi kararı değil, derhal beraat kararı verilmelidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.11.2010 gün ve 136-229 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında; zamanaşımının gerçekleşmesi durumunda, derhâl beraat kararı verilmesini gerektiren hâller hariç öncelikle beraat değil, zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi, aksi hâlde yani derhâl beraat kararı gerektiren hâllerde zamanaşımından düşme kararı verilmemesi, derhal beraat kararı verilmesi gerektiği açıkça vurgulanmıştır (CGK-K.2015/424).

Derhal Beraat Kararının Amacı Nedir?

Yargılama süreci, bireyin gerek özel gerekse sosyal hayatı üzerinde etki bırakabilecek bir süreçtir. Derhal beraat kararı ile masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı, lekelenmeme hakkı gibi hakları temin ederek sanığın gereksiz yere yargısal süreçlerle yıpranmasının önlenmesi amaçlanmıştır.

Derhal Beraat Kararı ve Beraat Kararının Türü

5271 sayılı CMK 223/9. maddesi ile düzenlenen derhal beraat kurumunun uygulanabilmesi açısından beraat kararının hangi gerekçe ile verileceğinin bir önemi yoktur (YCGK-2012/23 karar). CMK md. 223/2 gereği aşağıdaki 5 gerekçeden herhangi birisiyle derhal beraat kararı verilebilir:

  • İsnat edilen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
  • İsnat edilen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
  • İsnat edilen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
  • İsnat edilen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
  • İsnat edilen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması.

Yukarıda sayılan 5 nedenle yargılama yapılarak, neticesinde beraat kararı verilebileceği gibi yargılamanın geldiği aşama itibariyle daha fazla yargılama yapılmadan derhal beraat kararı da verilebilir. Örneğin, mevcut veya toplanan delillerle sanığın şikayetçi ile açık bir ticari bir ilişki çerçevesinde hareket ettiği anlaşıldığında, dolandırıcılık suçu nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi mümkündür.

CMK 223/9 maddesi gereği derhal beraat kararı verilebilecek hallerde artık koşulları olsa bile, durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez.

Tutuklama, kişi özgürlüğüne getirilen en önemli sınırlamadır. Sanığın savunmasını yapan avukat, derhal beraat şartlarının oluşup oluşmadığını değerlendirdikten sonra tutukluluk hali sözkonusu ise tahliye talebinde bulunmalıdır.

Konuşmacı olduğumuz bir CMK- Ceza Avukat Semineri’nin bir bölümünden alınan ve derhal beraat kararını açıklayan bir VİDEO aşağıdadır.

Beraat Kararına İtiraz, İstinaf veya Temyiz Başvurusu

İtiraz, hakim veya kanunun açıkça gösterdiği hallerde mahkeme kararları aleyhine hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle bir üst merciiye yapılan hukuki bir başvurudur. Beraat kararlarına karşı itiraz kanun yoluna gidilemez.

İstinaf, ilk derece mahkemesinin ceza davası ile ilgili verdiği son kararın, üst dereceli bir mahkeme olan bölge adliye mahkemesi tarafından hem maddi vakıa yönünden hem de hukuka aykırılık yönünden yeniden incelenmesini sağlayan bir kanun yoludur. Beraat kararları aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulabilir. Ancak, üst sınırı 500 günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan “beraat hükümleri” kesindir. Bu hükümler aleyhine istinaf yoluna başvurulamaz (CMK md. 272/3-b).

Temyiz, istinaf mahkemesinin bozma kararı dışında kalan hükümlerinin hukuki yönden yeniden incelenmesi için bir ceza davasının taraflarına tanınan olağan bir kanun yoludur. Beraat kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurulabilir. Ancak, on yıl veya daha az hapis cezasını veya adlî para cezasını gerektiren suçlardan, ilk derece mahkemesince verilen beraat kararları ile ilgili olarak istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararları aleyhine temyiz kanun yoluna gidilemez (CMK md. 286/2-f).

Beraat Kararı Adli Sicil Kaydına İşler mi?

Beraat kararı veya beraat kararının konusu olan vakıa hiçbir şekilde adli sicil kaydına işlenmez. Beraat, kelime anlamıyla “aklanmak” manasına gelmektedir. Aklanmış bir kimsenin adli sicil kaydına işlenmisinin hukuki hiçbir dayanağı olamaz.

Beraat Kararı ve “Derhal” Beraat Kararı Yargıtay Kararları


Derhal Beraat Kararı Verilmesi Gereken Haller

Suç Tespit Tutanağı’nda “Abone borcundan dolayı kesik olan elektriği açmış kullanıyor, enerji sayaçtan geçiyor.” Kaydı mevcut olup, söz konusu sayacın değiştirilerek kullanıldığına veya tüketim kaydına engel olunduğuna dair hiçbir tespit mevcut değildir. Tam tersine kullanılan elektriğin sayaçtan geçtiği anlaşılmaktadır. Suç tespit etmeyen bu tutanak temel alınarak ve başkaca bir soruşturma yapılmadan “borcundan dolayı kesilen elektriği açarak kaçak elektrik kullandığı” iddiasıyla düzenlenen iddianamenin CMK’nın 174. maddesine dayanılarak iadesi yoluna gidilmesi mümkünken bu yapılmamıştır. Katılanın duruşmaya katılmış, soruşturma evresinde suçlamayı kabul etmeyen sanık ise kovuşturma evresinde dinlenememiş olup; duruşma sonucunda “sanığın borcundan dolayı kesilen elektriği açtığı bahsiyle tutanak tutulup tutanakta elektriğin sayaçtan geçtiğinin belirtildiği, ayar şefliğinin raporuna göre sayacın normal olduğu, sayaca herhangi bir müdahalenin tespit edilemediği, bu haliyle sanığın karşılıksız yararlanma kastıyla sayaca herhangi bir müdahalede bulunmadığı, kesilen enerjiyi açıp kullanmanın karşılıksız yararlanma suçunu oluşturmadığı ve sanığın yüklenen suçu işlemediği” gerekçesiyle CMK’nın 223/2- b maddesi gereğince beraat hükmü kurulmuştur. Açıkça görülüyor ki ne soruşturma evresinde ne de kovuşturma evresinde sayaçtan geçirilmeksizin elektrik kullanıldığına dair bulgu bulunmadığı, dolayısıyla TCK’nın 163. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi hâlinin mevcut olmadığı açıktır.

CMK’nın 193. maddesine 5353 sayılı Kanun’un 28. maddesiyle eklenen ikinci fıkrada aynen şu hüküm mevcuttur: “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.” Anılan hükmün değişiklik gerekçesi de şu şekildedir. “5271 sayılı Kanunun 193. maddesine bir fıkra eklenmiştir. Buna göre, sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa dahi dava gıyabında bitirilebilir. Böylece sanığın lehine bir düzenleme getirilmiş ve gereksiz yere davanın uzaması önlenmek istenmiştir.”

Görülüyor ki “ilk bakışta eylemin suç oluşturmayacağı ve derhal beraat kararı verilebilecek hallerle sınırlı olarak uygulanabileceği, delil takdiri yapılamayacağı” şeklindeki sınırlamalara hem madde metninde hem de değişiklik gerekçesinde de yer verilmemiştir. Açıklanan sebepler ve CMK’nın 193. maddesinin ikinci fıkrasının açık hükmü karşısında; toplanan deliller beraat kararı verilmesi kanaatine vardırdığında sanığın sorgusunun yapılmasına gerek bulunmadığı, kaynakların vaktinde ve doğru sonuç almak yolunda özenli kullanılması gerektiği, eksik soruşturmayla açılan davada sanığın mutlaka sorgusunun yapılmasını şart koşmanın sanığın mağduriyetine yol açacak dayanaksız bir uygulama olacağı, usul ekonomisi ile adalet duygusunun da böyle gerektirdiği sonucuna varılmakla bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar: 2014/20539).

Derhal Beraat Kararı ve Usulü Nedir?

Bilindiği üzere, 5271 sayılı Kanun’un yazılı bir gerekçesi yoktur. “Derhâl” kelimesi “çabucak” (bkz. tdk.gov.tr internet sayfası) anlamına gelmekte olup, madde metninde; “davanın esasına girmeden”, “delil takdiri gerektirmeyen durumlar” ya da “fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediğinin anlaşılması” ve benzeri sınırlayıcı kavramlar mevcut değildir. Bu nedenle, belirtilen hususları 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulama koşulları olarak kabul etmek mümkün değildir.

Değil mahkeme ve hâkim, gerektiğinde Cumhuriyet Savcısı ve kolluk amiri (Örneğin; 5271 sayılı Kanun’un 119. maddesi hükmü uyarınca aramada …), kolluk ve hatta üçüncü kişiler (5271 sayılı Kanun’un 90. maddesi hükmü uyarınca, suçüstü halinde “herkes” tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir. ) bile, “delil takdiri” yapabilirken, işi bu olan hâkimin, delil takdirine giremeyeceği görüşü kabul edilemez. Mahkeme ve hâkimin, 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrası bağlamında da delilleri serbestçe takdir edip, değerlendirmesi son derece doğaldır.

Esasen fiilin ilk bakışta suç teşkil etmediği durumlarda iddianame düzenlenemez. Düzenlenirse; bu iddianame, iadeye mahkûmdur. Her nasılsa böyle bir iddianame kabul edilmiş ise, o taktirde öncelikle beraat kararı verilmesini gerektiren bir durum söz konusudur.

Kanun değişikliği ile fiilin suç olmaktan çıkartılması durumunda da, hiç kuşkusuz derhâl beraat kararı verilmesi gerekir.

Kanaatimizce, “derhâl” kavramı dar (yukarıda belirtilen durumlarla sınırlı) yorumlanmak yerine; İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi 6, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36 ve 38. maddelerinde vurgulanan “Masumiyet Karinesi” ve “Adil Yargılanma Hakkı” ile ceza muhakemesine egemen ilkelerden olan “Lekelenmeme Hakkı” dikkate alınmak suretiyle, “yargılamanın geldiği aşama itibariyle” diğer bir ifadeyle “ilâve bir delil toplanmasına ya da araştırma yapılmasına gerek kalmadan …” olarak anlaşılmalı ve yorumlanmalıdır.

5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün uygulanabilmesi için, beraat kararının hangi nedenden dolayı verileceği önemli değildir. Yâni, beraat hükmü, söz konusu maddenin ikinci fıkrasında yer alan beş nedenden (1- Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, 2- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması, 3- Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması, 4- Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması ve 5- Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması) herhangi birisine dayanılarak verilebilir. Önemli olan beraat kararının derhâl verilebilecek olmasıdır.

Derhâl yâni yargılamanın geldiği aşama itibariyle, başka bir ifadeyle de, ilâve bir araştırma yapılmasına ya da delil toplanmasına gerek kalmadan beraat kararı verilebiliyorsa; artık koşulları olsa bile, “durma” “düşme” veya “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilemez.

Somut olayda, sanık, katılan ve şikâyetlerinden vazgeçen mağdurların alınan tüm beyanlarından katılanın olay yerinde bulunmadığının anlaşıldığı, sanığın eyleminin mağdurlara yönelik olduğu, katılana yönelik tehdit içeren bir cümle kurduğuna ilişkin katılan beyanı dışında delil bulunmadığı anlaşılmakla sanığın katılana yönelik iddia olunan tehdit eylemi nedeniyle beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2023/9760 E. , 2023/9684 K.)

Şikayetten Vazgeçme Halinde Derhal Beraat Kararı

TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, aynı Kanun’un 139/1. madde ve fıkrası gereğince şikayete tabi olduğu, mağdurun 14.04.2016 tarihli duruşmada şikayetinden vazgeçtiği ve aynı duruşmada hazır bulunan suça sürüklenen çocuğun da şikayetten vazgeçmeyi kabul ettiği, dosya içeriği itibariyle de CMK’nın 223/9. madde ve fıkrası kapsamında derhal beraat kararı verilmesini gerektirir şartların bulunmadığı anlaşılmakla; kovuşturmada şikayet koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle suça sürüklenen çocuk hakkında açılan davanın düşmesine karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde beraat hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi- Karar: 2020/3045).

Haksızlık İçeriğinin Azlığı Nedeniyle Beraat Kararı

Sanığın arkadaşları ile birlikte şikâyetçiye ait kahvehanenin önündeki sandalyelere oturdukları, sanığın alkolün etkisi ile geriye devrildiği ve o hiddetle kalkarak sandalyeyi yere fırlatmak suretiyle kırdığının iddia ve kabul edildiği olayda, TCK’nın 168. maddesi uyarınca şartlarının oluşması halinde; etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma olanağı olduğu mala zarar verme suçundan sanığın zararı karşılamadığı da nazara alınarak sanığın mahkûmiyeti yerine uygulama koşulları bulunmayan, işlenen fiilin, haksızlık içeriğinin azlığı gerekçesiyle yazılı şekilde beraatına karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 15. CD - Karar : 2015/31912).

Beraat Kararı Sorular


Mahkeme Beraat Kararı Nedir?

Beraat kararı, sadece ceza mahkemesi tarafından verilebilecek bir karar türüdür. Bu nedenle diğer mahkemelerin verdiği kararlar hukuki nitelikleri itibariyle beraat hükmü olarak kabul edilemezler. Ceza mahkemesinin verdiği beraat kararı, sanık hakkında cezaya hükmolunmamasıdır. Beraat, diğer anlamıyla aklanma, yargılanan kişinin kendisine atfedilen suçtan aklandığı anlamına gelir.

Beraat Kararı Çeşitleri Nelerdir?

Beraat kararı, birbirinden farklı nedenlerle verilebilir. Beraat kararı nedenleri beş çeşittir (CMK m.223/2):

  • Eylemin yasada suç olarak tanımlanmamış olması,
  • Suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
  • Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
  • Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
  • Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması.

Beraat Kararı Bozulur mu? İstinaf veya Yargıtay Bozar mı?

Beraat kararı verildikten sonra, beraat kararına karşı itiraz süreci başlar. Şikayetci taraf veya savcılık, beraat kararına karşı istinaf veya temyiz yoluna başvurabilir. İtiraz üzerine yapılacak istinaf veya temyiz incelemesi neticesinde beraat kararının bozulması mümkündür. Beraat kararı üst mahkeme olan istinaf mahkemesi tarafından bozulduğunda yerel mahkeme bozma gerekçesi kapsamına göre dosyayı el alıp yeniden karar verecektir. Beraat kararı bir yüksek mahkeme olan Yargıtay tarafından bozulduğunda, yerel mahkeme Yargıtay’ın bozma kararına karşı eski kararında direnebilir veya bozmaya uyma kararı vererek bozma kapsamında yargılama yaparak yeniden karar verir.

Beraat Etmek Ne Demek?

Beraat etmek, bir kimsenin yargılama neticesinde suçsuz olduğunun mahkeme kararıyla kanıtlanmış olmasıdır. Beraat eden kimse hakkında cezaya hükmolunmaz. Beraat kararı, ceza davasının konusu fiili işlemediği anlamına geldiğinden kişinin sabıka kaydı da olmayacaktır. Beraat etmek, yargılanan kişinin hakkındaki dava konusu tüm iddialardan dolayı masumiyetinin ispatlanmış olması demektir.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS