0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Kamu davası nedir?

Kamu davası, iddia makamı olan savcılığın suç işlenip işlenmediği hususunda maddi gerçeği ortaya çıkarmak için açtığı bir davadır. Savcı, takibi şikâyete bağlı suçlarda şikayet hakkına sahip kişinin şikayet etmesi üzerine, suçun takibi şikayete bağlı değilse kendiliğinden araştırma yaparak delilleri toplamalı ve yeterli şüphe sebepleri varsa bir iddianame ile mahkemeye dava açmalıdır.

Kural olarak ceza muhakemesi hukukunda ceza davasının kamusallığı ve mecburiliği ilkesi geçerlidir. Yani, suç işlendiğinde savcılık araştırmak, delil toplamak ve dava açmak, ceza mahkemesinde açtığı davayı da sonuna kadar takip etmek zorundadır. Kamu davasının mecburiliği ilkesinin istisnası, savcılığın kamu davası açılmasının ertelenmesi kararı vermesidir.

Kamu davası açılmasının ertelenmesi (KDAE) ile ceza erteleme veya infazın ertelenmesi kavramları karıştırılmamalıdır. Ceza erteleme, mahkumiyet neticesinde verilen hapis cezasının cezaevinde infaz edilmemesi, dışarda denetim süresi içinde geçirilmesi; infazın ertelenmesi ise kesinleşen hapis cezasının infazının ertelenmesi, yani hükümlünün cezasını cezaevinde infaz edeceği tarihin ertelenmesi anlamına gelmektedir.

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi nedir?

Kamu davası açmak için yeterli süphe olmasına rağmen iddianameyle kamu davası açmak yerine, cumhuriyet savcısının 5 yıl süreyle şüpheli hakkında dava açmayı ertelemesine “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” denilmektedir (CMK md. 171/2).

Savcılık tarafından kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmesi halinde, şüpheli hakkındaki soruşturma askıda kalmakta, şüpheli erteleme süresi boyunca gözlemlenmektedir.

Kamu davasının açılmasının ertelenmesinin şartları nelerdir?

Kamu davasının açılmasının ertelenmesinin şartları CMK md. 171/2-3’de düzenlenmiştir. Erteleme kurumundan yararlanabilmek için şüpheli veya sanığa dair şartlar ile suça dair şartlar birlikte gerçekleşmelidir. Bu şartlar şunlardır:

  1. Önödeme ve uzlaştırma kapsamındaki suçlarla ilgili kamu davasının açılmasının ertelenmesi kurumu uygulanamaz (CMK m.171/2).

  2. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı, üst sınırı 3 yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren suçlar hakkında verilir (CMK m.171/2). Hapis cezasının üst sınırı, on beş yaşını doldurmamış çocuklar bakımından beş yıl olarak uygulanır.(Çocuk Koruma Kanunu m.19/2).

  3. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilmesi için yapılan soruşturma sonucunda isnat edilen suçun işlendiği hususunda yeterli suç şüphesi bulunmalıdır. Yeterli suç şüphesinin bulunmadığı hallerde, kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermek yerine, kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar vermek kanuna aykırılık oluşturacaktır (Y8CD-K.2021/23408).

  4. Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmaması gerekir.

  5. Kamu davasının açılması ertelendiğinde, şüphelinin suç işlemekten çekineceğine dair kanaat edinilmelidir. Savcılık kanaatini şüphelinin somut davranışlarına, özellikle suçu işledikten sonraki davranışlarına dayandırmalıdır.

  6. Kamu davası açılmasının ertelenmesi, şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılarak yargılama yapılmasından daha yararlı olmalıdır.

  7. Mağdurun veya kamunun uğradığı ve cumhuriyet savcısı tarafından tespit edilen zarar, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmiş olmalıdır.

  8. Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı ve Cumhuriyet savcısı tarafından tespit edilen zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekir.

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilebilmesi için yukarıdaki koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi hükümleri aşağıdaki suçlarda uygulanmaz (CMK 171/6) :

Şüpheli ve suça ilişkin tüm şartlar gerçekleştiğinde, Cumhuriyet savcısı kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verir ve bu kararı bu kuruma özgü sisteme kaydeder.

Suçtan Zarar Gören veya Şüpheli Erteleme Kararına İtiraz Edebilir mi?

Suçtan zarar gören veya hakkında kamu davasının ertelenmesi kararı verilen şüphelinin savcılığın verdiği bu karara itiraz hakkı vardır (CMK md. 171/2, md.173/1 ).

Suçtan zarar gören veya şüpheli, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren iki hafta içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir (CMK md. 173/1).

Erteleme Süresi, Yükümlülükler ve Zamanaşımı

Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verildiği takdirde, şüpheli hakkında bir denetim süresi başlar. Şüpheli, 5 yıllık erteleme süresi içinde kasten işlenen herhangi bir suç işlememelidir (CMK md. 171/4).

Erteleme süresi boyunca dava zamanaşımı süreleri işlemez. Savcılık tarafından erteleme kararı verilir verilmez dava zamanaşımı süresinin işlemesi durur. Erteleme kararı hukuki niteliği itibariyle dava zamanaşımının ‘kesilme’ nedeni değil, ‘durma’ nedenidir.

5 yıllık erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verir. Erteleme kararı da adli sicil/sabıka kaydı sicili sisteminden tamamen silinir.

Şüphelinin, erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde Cumhuriyet savcısı dosyayı tekrar ele alarak şüpheli hakkında bir iddianame düzenleyerek kamu davası açar (CMK md. 171/4).

Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Sabıka/Adli Sicil Kaydına İşlenir mi?

Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, adli sicil kaydında bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturma ile bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, sadece bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir (CMK md. 171/5).

İş başvurusu veya başka başvurular için verilen adli sicil/sabıka kaydında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı bilgileri yer almaz.

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu ve Kamu Davasının Ertelenmesi Şartları

Kullanmak için uyuşturucu madde satın alma, kabul etme, bulundurma suçunun cezası iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md. 191)

Uyuşturucu madde kullanma suçu şüphelisi hakkında kamu davası açılmasının ertelenmesi kararı verilirken CMK md. 171’deki şartlar aranmaz. Yani, uyuşturucu madde kullanma suçu için herhangi bir süre veya başka erteleme şartı yoktur.

Cumhuriyet savcılığı, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verebilir ( TCK md. 191/2).

Erteleme süresi boyunca şüpheli hakkında en az 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre, cumhuriyet savcısı gerekli görürse, üçer aylık sürelerle en fazla 1 yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi halinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.

Şüpheli, 5 yıllık süre içinde tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmamalı, kullanmamalı, satın almamalı ve kabul etmemelidir. Tedavi kararı verildiyse şüpheli tedavinin gereklerine uymalıdır.

Şüpheli bu yükümlülükleri yerine getirirse hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilir.

Uyuşturucu madde kullanma suçu şüphelisi erteleme süresi içinde aşağıdaki davranışları sergilerse savcılık tarafından hakkında kamu davası açılır:

  • Kendisine yüklenen yükümlülüklere aykırı davranırsa,
  • Uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ederse,
  • Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma gibi davranışlar sergilerse,
  • Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanırsa.

Erteleme süresi içinde işlenen uyuşturucu madde kullanma, kullanmak için satın alma, bulundurma veya kabul etme suçu için ayrı bir soruşturma açılmaz. Bu durum, yani erteleme süresi içinde ikinci kez suç işlenmesi sadece kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının yükümlülüklerinin ihlal nedeni olarak kabul edilir.

Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi (KDAE) Yargıtay Kararları


KDAE Kararı, Usulü ve Sonuçları

Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre;

5237 sayılı Kanun’un 6545 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları doğrultusunda verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi (KDAE) kararında, 5271 sayılı Kanun’un 171 inci maddesinde öngörülen şartlar aranmadığından, KDAE kararının kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçuna özgü olarak düzenlendiği, bu kapsamda Cumhuriyet savcısı tarafından karar verilmesinin zorunlu olduğu, KDAE kararı ile birlikte denetimli serbestlik tedbir uygulanmasının da zorunlu olduğu, gerek görülmesi halinde şüpheli/sanığın tedaviye de tabi tutulabileceği, bu hususun kovuşturma şartı olarak öngörüldüğü, yargılamanın her aşamasında usulüne uygun olarak verilip verilmediğinin ve kesinleşip kesinleşmediğinin dikkate alınması gerektiği, KDAE kararının içeriği itibariyle de usul ve yasaya uygun düzenlenmesi gerektiği, 5 yıl süre ile verilen KDAE kararında, suça sürüklenen çocuklar için de bu sürenin 5 yıl olduğu, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarıyı içermesi zorunlu olduğu ve bu yasal uyarıyı içermeden düzenlenen KDAE kararının hukuken geçersiz sayılacağı, KDAE kararına karşı 15 gün içinde Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarının da bulunması gerektiği ve bu yasal ihtarı içermeden düzenlenen KDAE kararının şüpheli/sanık tarafından öğrenilmiş olsa dahi kesinleşmemiş sayılacağı, erteleme süresinin KDAE kararının usulüne uygun kesinleşmesi ile başlayacağı, bu kapsamda KDAE kararının tebliğinin usule uygun yapılması gerektiği, suça sürüklenen çocuklar hakkında verilen KDAE kararlarının müdafiine yapılmasının da zorunlu olduğu, diğer bir anlatımla, usule uygun tebliğ edilmeyen KDAE kararı kesinleşmediğinden 5 yıllık erteleme süresinin de başlamayacağı, KDAE kararının kesinleşmesi beklenilmeden erteleme kararı ile birlikte verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı için dosyanın ilgili Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderilmesi durumunda, Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından düzenlenen ihtarlı çağrı kağıdının yükümlüye tebliğ edilerek tedbirin infazına başlanmasının hukukî sonuç doğurmayacağı ve kovuşturma şartının gerçekleşmemiş sayılacağı kabul edilmektedir.

5237 sayılı Kanun`un 191 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez” hükmü gereği, KDAE kararı bu suçtan yürütülen soruşturmalarda sadece bir kez verilebilecektir. Buna göre, usulüne uygun verilip kesinleşen herhangi bir KDAE kararı bulunmamasına rağmen aynı sanık hakkında birden fazla soruşturma bulunması halinde, soruşturmaların birleştirilmesi sonrası KDAE kararı verilmesi gerekmektedir.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, KDAE kararının kesinleşmesi tarihine kadar aynı şüpheli/sanık tarafından kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan işlenen tüm eylemler tek suç olarak kabul edilmekte ve 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesi kapsamında temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak kabul edilmektedir. KDAE kararının kesinleşmesinden sonra işlenen kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçu ise, 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında ihlal sebebi olarak sayılarak aynı maddenin beşinci fıkrası uyarınca ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılamayacağı, bu ihlalden sonra işlenen kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçlarının soruşturma ve kovuşturma konusu olabileceği, ancak iddianame düzenlenmeden aynı suçtan işlenen eylemlerin ise 5237 sayılı Kanunun 43 üncü maddesi kapsamında zincirleme suça esas alınması gerektiği kabul edilmektedir. İddianame düzenlendikten sonra aynı suçtan işlenen suçlar ise ayrı suçtur ve 5237 sayılı Kanunun 191 inci maddesinin altıncı fıkrası kapsamında doğrudan dava konusu edilebilir.

Uygulamada sıklıkla karşılaşılması nedeniyle, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan birden fazla kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı var ise, Yargıtayca bunlardan usulüne uygun olarak verilip kesinleşen ilk KDAE kararının esas alınması gerektiği kabul edilmektedir.

Sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 85 inci maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında Mahkemelerce verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri kararı ya da aynı Kanun’un geçici 7 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı var ise, hükmedilen tedbirin infazı sırasında ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile hükmedilen erteleme süresi içerisinde kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan işlenen ilk eylem, anılan Kanun hükümleri, açık bir şekilde 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesi hükümleri çerçevesinde hareket edilmesi gerektiğini düzenlediğinden, ihlal niteliğinde sayılacaktır ve Mahkemelerce yargılamaya devam olunarak hüküm kurulacaktır. Hükmedilen tedbirin infazı sırasında ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile hükmedilen erteleme süresi içerisinde ihlalin gerçekleşmemesi halinde ise Mahkemelerce sürenin olumlu geçtiğinin tespiti üzerine düşme kararı verilecektir. Ancak, sanık hakkında anılan geçiş hükümlerinin uygulanmasından sonra, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan işlenen soruşturma ve kovuşturma konusu edilebilen sonraki eylem ile ilgili olarak, sanık lehine olması nedeniyle, 5237 sayılı Kanun`un 6545 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları doğrultusunda KDAE kararı verilmesi gerektiği Yargıtayca kabul edilmektedir.

5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan “Bu Kanunun; a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti, b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.” hükmü gereği verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının (HAGB) ise, yine kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçuna özgü olarak düzenlendiği, bu kapsamda 5237 sayılı Kanun’un 6545 sayılı Kanun ile değişik 191 inci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkraları doğrultusunda verilen KDAE kararı ile aynı nitelikte olduğu ve aynı hukuki sonuçları doğuracağı dolayısıyla, KDAE kararı verilebilmesi için aranan tüm koşulların HAGB kararı verilebilmesi için de geçerli olduğu, HAGB kararı ile birlikte denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının da zorunlu olduğu, gerek görülmesi halinde sanığın tedaviye de tabi tutulabileceği kabul edilmektedir. Ancak, usulüne uygun olarak verilip kesinleşen KDAE kararı var ise 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin sekizinci fıkrası doğrultusunda HAGB kararı verilemeyeceği, aynı şekilde 5237 sayılı Kanun`un 191 inci maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında usulüne uygun şekilde verilip kesinleşen HAGB kararı var ise şüpheli/sanığın bu suçtan işlediği başka eylemi yönünden ayrı bir KDAE kararı verilemeyeceği kabul edilmektedir (Yargıtay 8CD - Esas : 2024/12566, Karar : 2024/2872)

Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kararı Kesinleşmeden İşlenen Suçlar

Sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin altıncı fıkrası gereği doğrudan dava açma koşulunun oluşmadığı zira Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı usulüne uygun kesinleşene kadar kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlenen tüm suçların tek suç olup ancak alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olabileceği, 09.09.2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kesinleşmediği için inceleme konusu 05.10.2015 tarihli eylemin de erteleme kararı kesinleşmeden işlenmiş olduğunun göz önüne alınması gerektiği anlaşıldığından, … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.04.2016 tarihli ve 2015/655 Esas, 2016/224 Karar sayılı kararı ile ilgili olarak olağanüstü kanun yoluna başvurulması için bildirimde bulunup, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde suçundan açılan tüm dosyaların aslı veya onaylı örneğinin getirtilip denetime imkan verecek şekilde incelenen dosya arasına alınıp sonucuna göre, tüm deliller birlikte değerlendirilip, doğrudan dava açma koşulunun oluşup oluşmadığı ve sanığın eylemlerinin tek suç, iki ayrı suç ya da zincirleme suç oluşturup oluşturmadığı tartışılıp değerlendirildikten sonra karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile hüküm kurulması, hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2021/7220 E. , 2023/4323 K.).

Uyuşturucu Kullanma Suçunda Yanlışlıkla Dava Açılması ve Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kararı

26/10/2020 tarihli eylem nedeniyle verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının da usulüne uygun şekilde kesinleşmemiş olması halinde, 07/08/2014 tarihli eylem yönünden kovuşturma şartlarının oluşmadığı dikkate alınarak, sanığa kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına karşı 15 gün içinde Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte kararın yeniden tebliğ edilmesi gerektiğinden, bu kapsamda inceleme konusu olayda sanığın 25/04/2015 tarihli eylemini, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kesinleşmeden gerçekleştirdiği anlaşılmakla, sanık hakkında kovuşturma şartlarının oluşmaması nedeniyle, 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere, kamu davasının durmasına ve gerekli tebligat işlemlerinin tamamlanarak, kararın infazına devam edilmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ve Niğde Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/9206 numaralı dosyasına bildirimde bulunulmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeyerek eksik araştırma ile hüküm kurulması bozma nedenidir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/11040 E. , 2022/11005 K.).

Usulüne Uygun Açılmayan Kamu Davasının Durması Kararı

Sanık hakkında 18/12/2014 tarihli eylem nedeniyle, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değişik TCK’nın 191. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verildiği, sanığın 02/08/2014 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma eyleminin sözü edilen 24/12/2014 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmeden gerçekleştiği anlaşılmakla, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kesinleşmediği için, henüz erteleme süresi başlamadığından, sanık hakkında 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/4. maddesindeki kamu davasının açılması şartlarının gerçekleşmemesi nedeniyle kamu davasının durmasına karar verilmesi ve kararın infazının devamı için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2019/8061 E. , 2022/2291 K.).

Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kararının İnfazı

Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından çıkartılan ilk çağrı yazısının aynı tarihte 02/02/2015 tarihinde sanığa tebliğ edildiği, kesinleşme süreleri dikkate alındığında 15 günlük itiraz süresine tabi erteleme kararı tebliğ edilmeden ve itiraz hakkı beklenilmeden, dolayısıyla kesinleşmeden Denetimli Serbestlik Müdürlüğünce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının, sanığa tebliğ edilmekle birlikte kesinleşmesi beklenmeden infazı için Denetimli Serbestlik Müdürlüğüne gönderildiği, Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından düzenlenen ihtarlı çağrı kağıdının yükümlüye tebliğ edilerek tedbirin infazına başlanmasının hukukî sonuç doğurmayacağı anlaşıldığından, kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere kamu davasının durmasına ve gerekli tebligat işlemlerinin tamamlanarak kararın kesinleşmesi halinde infazına devam edilmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi yerine, yargılamaya devamla sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/10116 E. , 2022/9785 K.).

Erteleme Kararında İtiraz Hakkının Hatırlatılmaması

Şüpheli hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değişik TCK’nın 191. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile birlikte verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının içeriğinde, şüphelinin bu karara itiraz hakkı bulunduğuna ilişkin, itiraz süresi ve merciinin de gösterilmemesi suretiyle usulüne uygun bir yasa yolu bildirimi yapılmadığı için karar şüpheli tarafından öğrenilmiş olsa bile, 04/06/2015 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmediği ve kovuşturma şartlarının oluşmadığı dikkate alınarak, şüpheliye kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına karşı 15 gün içinde Sulh Ceza Hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte kararın yeniden tebliğ edilmesi gerektiğinden, bu kapsamda inceleme konusu olayda sanığın yükümlülüklere uymaması eylemini, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kesinleşmeden gerçekleştirdiği anlaşılmakla, sanık hakkında kovuşturma şartlarının oluşmaması nedeniyle, 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere, kamu davasının durmasına ve gerekli tebligat işlemlerinin tamamlanarak, kararın infazına devam edilmesi için dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi yerine yargılamaya devamla sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2019/7101 E. , 2022/18 K.).

Uyuşturucu Suçlarında Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kararı ve İddianame Düzenlenmesi

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, Kamu davasının açılmasının ertelenmesi (KDAE) kararının kesinleşmesi tarihine kadar aynı şüpheli/sanık tarafından kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan işlenen tüm eylemler tek suç olarak ve 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesi kapsamında temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak kabul edilmektedir. KDAE kararının kesinleşmesinden sonra işlenen kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçu ise, 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında ihlal sebebi olarak sayılarak aynı maddenin beşinci fıkrası uyarınca ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılamayacağı, bu ihlalden sonra işlenen kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçlarının soruşturma ve kovuşturma konusu olabileceği, ancak iddianame düzenlenmeden aynı suçtan işlenen eylemlerin ise 5237 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesi kapsamında zincirleme suça esas alınması gerektiği kabul edilmektedir. İddianame düzenlendikten sonra aynı suçtan işlenen suçlar ise ayrı suçtur ve 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin altıncı fıkrası kapsamında doğrudan dava konusu edilebilir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2024/12618 E. , 2024/2781 K.).

Uyuşturucu Suçlarında Önceki Dosyadan Beraat Nedeniyle Durma Kararı Verilerek Kamu Davasının Açılmasının Ertelenmesi Kararı İçin İhbar

Sanık …‘ın 04/08/2017 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan yargılama sonucunda, Sivas 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/05/2018 tarihli ve 2017/714 esas, 2018/396 sayılı kararı ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 51/1. maddesi gereğince ertelenmesine karar verilmiştir.

Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda, şüpheli hakkında 5237 sayılı TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca verilen “kamu davasının açılmasının ertelenmesi , TCK’nın 191/3. fıkrası uyarınca erteleme süresi içerisinde asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanması, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulması” kararı verilmesini takiben, TCK’nın 191/4. maddesinde yazılan durumlardan birinin gerçekleşmesi nedeniyle, erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılmasından sonra, şüphelinin yeniden kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlemesi halinde TCK’nın 191/6. maddesi uyarınca yeniden kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemeyeceğinden ikinci suç nedeniyle doğrudan kamu davası açılacağı tartışmasızdır.

Ancak; erteleme kararının kaldırılarak açılan kamu davasında sanığın beraatine karar verilmesi ve beraat kararının kesinleşmesi halinde, beraate konu suç nedeniyle verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı hukuki geçerliliğini yitirecek ve sonraki suça ilişkin olarak TCK’nın 191/6. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesine engel olmayacak, bu nedenle “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı verilmeden açılmış olan kamu davasında kovuşturma şartı bulunmadığından kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere “durma kararı” verilmesi gerekecektir.

Somut olayda; şüphelinin 17/10/2014 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan Sivas Cumhuriyet Başsavcılığınca 19/02/2015 tarihinde verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının ihlal edilmesi nedeniyle 19/06/2017 tarihli iddianame ile kamu davası açılması üzerine, Sivas 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/03/2018tarihli ve 2017/535 esas, 2018/205 sayılı kararı ile, suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanığın beraatine karar verildiği, kararın 20/04/2018 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. TCK’nın 191/6. maddesi gereğince doğrudan kamu davası açılmasının dayanağı olan davada, sanığın beraatine karar verilmesi ve beraat kararının kesinleşmesi nedeniyle, beraate konu suç nedeniyle verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının hukuki geçerliliğinin kalmadığı, bu nedenle 04/08/2017 tarihli eylem nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmesi gerekeceği, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/1. maddesinde yer alan, “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” ve aynı maddenin 8. fıkrasında yer alan, “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.” şeklinde hüküm çeşitlerinin tahdidi olarak sayıldığı, somut olayda mahkemesince, kovuşturma şartının gerçekleşmesini beklemek üzere durma kararı verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına bildirimde bulunulması gerektiği gözetilmeden mahkûmiyetine karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2022/911 E. , 2022/12153 K.).

KDAE Kararları Sanığa ve Avukatına Ayrı Ayrı Tebliğ Edilmelidir

5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair kararların şüpheli veya suça sürüklenen çocuklar tarafından doğrudan haberdar olunması gereken yükümlülük ve uyarılar içermesi sebebiyle ilgilerinin müdafii bulunan soruşturma dosyalarında bu kararların yalnızca müdafilere tebliği yeterli olmayıp, müdafilerle birlikte taraflara da tebliğ edilmesi gerekmektedir. Bu şekilde taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edilmeyen erteleme kararı kesinleşmeyeceğinden denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, açıklanan nedenlerle somut olayda Bismil Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 10.03.2021 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair kararın yalnızca suça sürüklenen çocuk müdafiine tebliğ edilip suça sürüklenen çocuğa ve velisine tebliğ edilmemesinden dolayı kesinleşmediğine ve dava şartının gerçekleşmediğinde yönelik Mahkeme kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin reddine karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2024/14407 E. , 2024/8762 K.).

KDAE Usulüne Uygun Tebliğ Edilmemişse Denetimli Serbestlik Tedbirinin İnfazı Başlamaz

Şüpheli hakkında 02.11.2015 tarihli eylemi nedeniyle Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 27.11.2015 tarihli ve 2015/9008 Soruşturma, 2015/286 Karar sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın doğrudan şüphelinin MERNİS adresine tebliğe çıkarılarak 12.12.2015 tarihinde şüpheliye 7201 sayılı Kanun’un 21 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tebliğ edildiği, tebligatın usulsüz olması nedeniyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmediği, erteleme kararı usulûne uygun şekilde kesinleşmeden tedbirin infazına başlanamayacağından sanığın denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar ettiğinin kabul edilemeyeceği ve ısrar koşulunun gerçekleşmediği, mahkemesince açılan kamu davasında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesi uyarınca “durma” kararı verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak erteleme ve denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden mahkûmiyet kararı verilmesinin Kanun’a aykırı olduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmıştır (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2024/14390 E. , 2024/8525 K.).

KDAE Kararı Verilmesinin Usulü ve Sonuçları

5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez” hükmü gereği, KDAE kararı bu suçtan yürütülen soruşturmalarda sadece bir kez verilebilecektir. Buna göre, usulüne uygun verilip kesinleşen herhangi bir KDAE kararı bulunmamasına rağmen aynı sanık hakkında birden fazla soruşturma bulunması halinde, soruşturmaların birleştirilmesi sonrası KDAE kararı verilmesi gerekmektedir. KDAE kararının kesinleşmesi tarihine kadar aynı şüpheli/sanık tarafından kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlenen tüm eylemler tek suç olarak kabul edilmekte ve 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesi kapsamında temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olarak kabul edilmektedir. KDAE kararının kesinleşmesinden sonra işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu ise, 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin dördüncü fıkrası kapsamında ihlal sebebi olarak sayılarak aynı maddenin beşinci fıkrası uyarınca ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılamayacağı, bu ihlalden sonra işlenen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçlarının soruşturma ve kovuşturma konusu olabileceği, ancak iddianame düzenlenmeden aynı suçtan işlenen eylemlerin ise 5237 sayılı Kanun’un 43 üncü maddesi kapsamında zincirleme suça esas alınması gerektiği kabul edilmektedir. İddianame düzenlendikten sonra aynı suçtan işlenen suçlar ise ayrı suçtur ve 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinin altıncı fıkrası kapsamında doğrudan dava konusu edilebilir.

Uygulamada sıklıkla karşılaşılması nedeniyle, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan birden fazla kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı var ise, bunlardan usulüne uygun olarak verilip kesinleşen ilk KDAE kararının esas alınması gerektiği kabul edilmektedir.

Buna göre, dava konusu 25.04.2016 tarihli eylem ve dosya arasına alınan Manavgat 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.11.2018 tarih ve 2017/264 Esas, 2018/677 Karar sayılı kararı ile zincirleme suç hükümleri uygulanarak mahkumiyet hüküm kurulan ve Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 04.03.2020 tarih, 2019/629 Esas 2020/434 Karar sayılı düzeltilerek esastan red kararı ile kesinleşen ilama konu, 24.11.2016, 09.12.2016, 12.12.2016, 09.01.2017 tarihli eylemlerin ve bu eylemlerin ihlali sayılan 11.04.2017 tarihli eylemi ile ilgili olarak; ilk olarak usulüne uygun kesinleşen; 12.12.2016 suç tarihli eylem nedeniyle verilen 22.02.2017 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı olduğu görülmekle, her ne kadar tebliğ mazbatası dosya arasında olmasa da bu eyleme ilişkin birleştirme kararının gerekçesinde sanığa erteleme kararı verilerek aynı gün tebliğ edildiği ve 09.03.2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakla;

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin, 2019/629 Esas ve 2020/434 Karar sayılı kesinleşen ilama konu, 24.11.2016, 09.12.2016, 12.12.2016, 09.01.2017, 11.04.2017 tarihli eylemlerinin ve temyiz incelmesine konu 25.04.2016 tarihli eylemin, 22.02.2017 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından önce işlendiği, tüm bu suçların kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kapsamında kalacağı, tek suça esas alınıp, alt sınırdan uzaklaşma gerekçesi olabilecektir. 24.04.2016 tarihli temyiz konu eylemin 22.02.2017 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı kapsamında kalacağından bu suç yönünden kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceği anlaşıldığından; mahkemesince 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca “düşme” kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi,

31.10.2019 tarihli soruşturma ve kovuşturma konusu yapılamayan ihlal sayılan eylemin ayrı suç oluşturduğu anlaşılmakla, gereğinin takdir ve ifası için Manavgat Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulması gerektiği gözetilmeksizin sanık hakkında mahkumiyetine karar verilmesi Kanun’a aykırı görülmüştür (Y8CD - Esas : 2024/12506, Karar : 2024/2669).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS