0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Çocuğun Cezai Ehliyeti ve Yaş Küçüklüğü Nedir? (TCK 31)

Ceza hukukunda çocuk; başka suretle ergin olsa bile “henüz 18 yaşını doldurmamış kişi” olarak kabul edilmektedir (TCK m.6/1-b ve Çocuk Koruma Kanunu md.3/1-a). Yaş küçüklüğü, kusur yeteneğini azaltan veya ortadan kaldıran ve bu açıdan çocuğun cezai ehliyetinin sınırlarını belirleyen bir nedendir. Çocuk yargılaması, suç işleyen çocuğu da koruyan bir anlayışa sahip olduğundan suç işlediği iddia edilen çocuk yargılama sürecinde “suça sürüklenen çocuk” olarak nitelenir.

Çocukların cezai sorumluluğu, isnat yeteneğine (kusur yeteneği) göre belirlenir. Çocukların cezai ehliyetinin tam olması için isnat yeteneğinin iki unsurunun bir arada bulunması gerekir:

  • Çocuğun Algılama Yeteneği: Çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama, diğer bir deyişle anlayabilme, kavrayabilme yeteneğidir.

  • Çocuğun Davranışlarını Yönlendirme Yeteneği: Fiilin hukuki anlam ve sonucunu kavrayan çocuğun davranışlarını bu algılaması doğrultusunda yönlendirme yeteneğidir. Ceza hukukunda davranışlarını yönlendirme yeteneğine “irade yeteneği” de denilmektedir.

Suç teşkil eden bir fiil işleyen çocuğun “algılama” ve “irade” yeteneklerinden birinin bulunmaması veya bu yeteneklerde azalma olması çocuğun cezai ehliyetinin tam olmadığı anlamına gelir.

Yaş Gruplarına Göre Çocukların Ceza Sorumluluğu

Çocuklar hakkındaki ceza yargılamaları, çocuk ceza mahkemeleri tarafından yerine getirilir. Çocuğun cezai ehliyeti mahkemenin çözmesi gereken en önemli hukuki uyuşmazlıktır.

Yaş küçüklüğü dikkate alınarak çocukların cezai ehliyeti üç grup halinde tasnif edilerek belirlenmektedir:

  • Oniki (12) Yaşından Küçük Çocukların Cezai Ehliyeti,

  • 12-15 Yaş Grubundaki Çocukların Cezai Ehliyeti,

  • 15-18 Yaş Grubundaki Çocukların Cezai Ehliyeti.

Oniki (12) Yaşından Küçük Çocukların Cezai Ehliyeti

12 yaşından küçük çocukların cezai ehliyeti ve sorumluluğu mutlak surette yoktur. Bu yaştan küçük çocukların cezai sorumluluğunu belirlemek için rapor alınmasına veya inceleme yapılmasına gerek yoktur. Bu nedenle, mutlak surette kusur yeteneğinden yoksun olduğu kabul edilen 12 yaşından küçük çocuklar, suç işledikleri takdirde, haklarında ceza davası açılamaz. Bu çocukların cezai sorumluluğu yoksa da haklarında aşağıda bir başlık halinde açıkladığımız “çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” uygulanabilir (TCK md.31/1).

Nüfus kaydına göre yaşı büyük olup da gerçek yaşı 12 yaşından küçük olan çocuğun yaşı Adli Tıp Kurumu tarafından tespit edilmelidir. Soruşturma aşamasında çocuğun gerçek yaşının nüfus kaydına aykırı bir şekilde oniki yaşın altında olduğu görüldüğünde, çocuk hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmelidir. Kovuşturma aşamasında çocuğun oniki yaşından küçük olduğu anlaşıldığında, mahkeme, yaş küçüklüğü nedeniyle “suça sürüklenen çocuğun kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar vermelidir.

12-15 Yaş Grubundaki Çocukların Cezai Ehliyeti

12 yaşını tamamlamış olup da 15 yaşını tamamlamamış çocukların cezai ehliyeti olup olmadığı araştırma yapılarak tespit edilir. Bu yaş grubundaki çocukların cezai ehliyeti iki ayrı kısımda incelenmelidir:

  • 12-15 yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmeyen çocukların da cezai sorumluluğu yoktur. Suça sürüklenen bu çocuklar hakkında da “çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” uygulanabilir.

  • 12-15 yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını “algılama” veya davranışlarını “yönlendirme” yeteneği gelişmiş çocukların cezai sorumluluğu vardır.

Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20. maddesine göre bu yaş grubundaki çocukların cezai sorumluluğunun tam olarak belirlenebilmesi için şu iki raporun alınması hukuki bir zorunluluktur :

Kusur Yeteneğine İlişkin Adli Rapor: 12-15 yaş grubundaki çocuklarda; suç teşkil eden fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını “algılama” ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını “yönlendirme” yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediğinin tespiti bakımından “adli rapor” alınması hukuki zorunluluktur. Algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneği yönünden Adli Tıp uzmanından, ruh ve sinir hastalıkları hastanesinden ya da tam teşekküllü bir devlet hastanesinin çocuk psikiyatrisi bölümündeki uzman hekimden “adli rapor” alınmalıdır. Adli raporda çocuğun suçlandığı her bir suç için ayrı ayrı “algılama” ve “yönlendirme” yeteneklerinin olup olmadığı açıklanmalıdır.

Sosyal İnceleme Raporu: Çocuk hakimi veya çocuk mahkemesi tarafından çocuğun bireysel özelliklerini ve sosyal çevresini gösteren bir inceleme yaptırtılarak uzmanından “sosyal inceleme raporu” alınmalıdır. Sosyal incelemeyi yapan bilirkişi, çocuğun içinde bulunduğu aile ortamı, sosyal çevre koşulları, gördüğü eğitim, fiziksel ve ruhsal gelişimi hakkında bir rapor düzenler. Hakim, bu yaş grubuna giren çocuğun kusur yeteneğinin olup olmadığını takdir ederken, görevlendirdiği bilirkişinin hazırlamış bulunduğu raporda yer verilen gözlem, tespit ve değerlendirmeleri gözönünde bulundurur. Sosyal inceleme raporu, çocuğun, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin mahkeme tarafından takdirinde önemli bir ölçüttür (Çocuk Koruma Kanunu md. 35/1). Sosyal inceleme raporu alınmadan karar verildiği takdirde, sosyal inceleme raporu alınmamasının gerekçesi kararda ayrıntılı bir şekilde açıklanmalıdır.

Çocuk hakkında alınan adli rapor ile sosyal inceleme raporu birbiriyle uyumlu olmalıdır. Raporlar arasında çelişki olması halinde, mahkemenin üçüncü bir rapor alarak çelişkiyi giderdikten sonra karar vermesi gerekir.

Fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluğu, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneklerinin varlığına bağlıdır. Bu yaş grubundaki çocukların ceza sorumluluklarının bulunup bulunmadığı açılacak kamu davası sonucunda çocuğun sosyal inceleme raporundaki ailevi, sosyal, ekonomik, psikolojik koşulları ile eğitim durumuna dair tespitler ve adlî tıp uzmanı, psikiyatrist ya da zorunluluk hâlinde uzman hekimin görüşü dikkate alınarak bizzat çocuk mahkemesi tarafından belirlenir. Bu değerlendirme sonucunda mahkemece çocuğun işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamadığı veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmediği kabul edilirse, ceza sorumluluğunun olmayacağı böyle bir durumda çocuk hakkında 5271 Sayılı CMK’nın 223/3-a. maddesi uyarınca “kusurunun bulunmaması dolayısıyla ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilecek ve çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır (YCGK-K:2013/101).

Özellikle belirtelim ki; fiili işlediği sırada 12 yaşını bitirmiş, 15 yaşını doldurmamış bulunan çocukların işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdir yetkisi kusur yeteneğine dair adli rapor ve sosyal inceleme raporunu dikkate alarak münhasıran mahkemeye aittir.

12-15 yaş grubunda olup cezai ehliyeti bulunan çocukların işlediği suça ilişkin ceza indirimi şu şekildedir:

  • İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişilerin işlediği suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmedilir (TCK md.31/2).
  • Suç, müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK md.31/2).

  • Diğer süreli hapis cezalarının yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz (TCK md.31/2).

Örneğin, 14 yaşındaki bir çocuğun başka bir çocuğa karşı nitelikli cinsel saldırı suçu işlemesi halinde, TCK md.31/2 uygulandıktan sonra suçun cezası 7 yıldan fazla olduğu için; sonuç ceza 7 yıl olarak belirlenecek ve bu ceza üzerinden TCK md.62 gereği sadece takdiri indirim yapılacaktır.

15-18 Yaş Grubundaki Çocukların Cezai Ehliyeti

15-18 yaş grubundaki çocukların cezai ehliyeti tam olmakla birlikte belirlenen ceza üzerinden yaş küçüklüğü nedeniyle belli miktarda ceza indirimi yapılmalıdır (TCK md.31/3). İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını “algılama” veya davranışlarını “yönlendirme” yeteneğinin gelişip gelişmediği konusunda “adli rapor” alınması zorunlu değildir. Ancak, çocuk hakimi veya mahkemesinin sosyal inceleme raporu alması zorunluluk olmamakla birlikte Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddesine göre neden rapor almadığının hukuki gerekçesini göstermek hukuki bir zorunluluktur. Mahkeme veya çocuk hâkimi tarafından çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırılmaması halinde, gerekçesi kararda gösterilmelidir. Sosyal inceleme raporu alınmamasının gerekçesi kararda açıklanmadığı takdirde Yargıtay tarafından bu husus bozma nedeni yapılmaktadır.

Hâkimin 15-18 yaş grubundaki sanık hakkında sosyal inceleme raporu aldırma zorunluğu olmadığından rapor aldırılmamasının bozma nedeni yapılamayacağı ancak neden sosyal inceleme yaptırılmadığına ilişkin gerekçe gösterilmemesinin hukuka kesin aykırılık niteliğinde ve başlı başına bozma nedeni olduğunun, bu bağlamda başka bir bozma nedeni bulunmadığı durumlarda bile bu hususun tek başına bozma nedeni yapılabileceğinin kabulü gerekmektedir.(CGK-K.2019/626).

15-18 yaş grubu çocuklar hakkında yaş küçüklüğü uygulanarak ceza şu şekilde belirlenir (TCK md.31/3):

  • Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla kadar hapis cezasına hükmedilir.

  • Suç, müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

  • Diğer süreli tüm cezaların üçte biri indirilir ve bu halde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.

Sağır ve Dilsiz Çocukların Ceza Sorumluluğu

Sağır ve dilsizler hakkında kendine özgü bir cezai sorumluluk rejimi vardır. Buna göre, sağır ve dilsizler hakkında yaş gruplarına göre şu şekilde ceza indirimi yapılmalıdır (TCK 33):

  • 15 yaşını tamamlamamış sağır ve dilsiz çocukların cezai ehliyeti yoktur. Bu çocuklar hakkında ceza soruşturması yapılamaz. Ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.

  • 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış olan sağır ve dilsizler hakkında; çocuk hakimi veya mahkemesi ile cumhuriyet savcılığı tarafından hem kusur yeteneği açısından “adli rapor” hem de “sosyal inceleme raporu” alınmalıdır. Bu çocukların işlediği suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmedilir. Suç, müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer süreli hapis cezalarının yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz (TCK m.33 atfıyla TCK md.31/2).

  • 18 yaşını doldurmuş olup da 21 yaşını doldurmayan sağır ve dilsizler hakkında; kusur yeteneği açısından adli rapor alınmasına gerek yoktur, ancak sosyal inceleme raporu alınmalıdır. Bu çocuklar hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla kadar hapis cezasına hükmedilir. Suç, müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer süreli tüm cezaların üçte biri indirilir ve bu halde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.

Özellikle belirtelim ki; 15 yaşını doldurmuş ancak 18 yaşını doldurmamış sağır ve dilsizlerin işledikleri fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdir yetkisi adli rapor ve sosyal inceleme raporunu dikkate alarak münhasıran mahkemeye aittir.

Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbirleri Nelerdir?

Cezai ehliyeti bulunmayan çocuklar hakkında “çocuklara özgü güvenlik tedbirleri” uygulanır. 5237 sayılı TCK sisteminde, ceza ehliyeti bulunan çocuk hakkında ceza yerine güvenlik tedbiri uygulanmasına imkan tanınmamıştır. Ceza sorumluluğu olanlar için TCK 31. maddeye göre indirimli ceza uygulanacaktır. Ceza ehliyeti bulunan çocuklar için TCK 56. maddenin yollamada bulunduğu ÇKK’nun 11. maddesinde yer verilen çocuklara özgü güvenlik tedbiri uygulanamayacaktır. Ancak, ceza uygulanan çocuk koruma ihtiyacı içerisinde ise ÇKK’nun 5. maddesinde yer alan koruyucu ve destekleyici tedbirler uygulanabilecektir.

Ceza ehliyeti bulunmayan çocuklara özgü güvenlik tedbirleri Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesinde “Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler” başlığıyla düzenlenmiştir. Koruyucu ve destekleyici tedbirler, çocuğun öncelikle kendi aile ortamında korunmasını sağlamaya yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir. Bu tedbirler şunlardır:

  • Danışmanlık Tedbiri: Çocuğun bakımından sorumlu olan kimselere çocuk yetiştirme konusunda; çocuklara da eğitim ve gelişimleri ile ilgili sorunlarının çözümünde yol göstermeyi amaçlamaktadır.

  • Eğitim Tedbiri: Çocuğun bir eğitim kurumuna gündüzlü veya yatılı olarak devamına; iş ve meslek edinmesi amacıyla bir meslek veya sanat edinme kursuna gitmesine veya meslek sahibi bir ustanın yanına yahut kamuya ya da özel sektöre ait işyerlerine yerleştirilmesine yöneliktir.

  • Bakım Tedbiri: Çocuğun bakımından sorumlu olan kimsenin herhangi bir nedenle görevini yerine getirememesi hâlinde, çocuğun resmî veya özel bakım yurdu ya da koruyucu aile hizmetlerinden yararlandırılması veya bu kurumlara yerleştirilmesine ilişkin bir tedbirdir.

  • Sağlık Tedbiri: Çocuğun fiziksel ve ruhsal sağlığının korunması ve tedavisi için gerekli geçici veya sürekli tıbbî bakım ve rehabilitasyonuna, bağımlılık yapan maddeleri kullananların tedavilerinin yapılmasını amaçlamaktadır.

  • Barınma Tedbiri: Barınma yeri olmayan çocuklu kimselere veya hayatı tehlikede olan hamile kadınlara uygun barınma yeri sağlamaya yöneliktir.

Çocuğun Mahkum Olduğu Cezanın Adli Para Cezasına Çevrilmesi

Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür.

18 yaşını doldurmamış tüm yaş gruplarındaki çocuklar hakkındaki bir yıl veya daha az süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi zorunludur (TCK 50/3)

18 yaşından küçük çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezası ödenmediği için hapis cezasına çevrilemez (5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu md.106/4). Fakat, çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezasının tahsili amacıyla diğer kamu alacaklarının tahsili için izlenen usul ile icra işlemleri yapılabilir.

Çocuklar Hakkında Hükmedilen Hapis Cezasının Ertelenmesi ve HAGB

Ceza ertelenmesi, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir.

İşlediği suçtan dolayı 3 yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilen çocuğun cezası ertelenebilir (TCK 51/1).

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Çocuklar hakkında hükmedilen 2 yıl ve daha az süreli hapis cezaları veya doğrudan hükmedilen adli para cezaları ile ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilebilir.

Çocuklar Hakkında Tutuklama Kararı ve Tutuklama Yasağı

Tutuklama, delillerin korunması, şüpheli veya sanığın kaçmasını önleme vb. gibi nedenlerle geçici olarak başvurulan bir koruma tedbiridir. Suça sürüklenen çocuk hakkında da tutuklama şartlarının gerçekleşmesi halinde tutuklama kararı verilebilir. Ancak, uygulamada yaş küçüklüğü dikkate alınarak çocuk ağır ceza mahkemesinin görevi dışında kalan suçlarda tutuklama kararı verilmemelidir.

Tutuklama yasağı; suç vasfı veya şartlar ne olursa olsun suça sürüklenen çocuğun mahkeme tarafından hiçbir şekilde tutuklanamamasını ifade eder. 15 yaşını doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı beş yılı aşmayan hapis cezasını gerektiren fiillerinden dolayı tutuklama kararı verilemez (Çocuk Koruma Kanunu md.21).

Çocuğun Ceza Ehliyeti ve Yaş Küçüklüğü Yargıtay Kararları


Ceza Ehliyeti Olmayan Çocuklar Hakkında Güvenlik Tedbirine Mahkemece Hükmedilir

1- Suç tarihinde oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olan Fevzi yönünden yapılan değerlendirmede;

12-15 yaş grubundaki çocuklarla ilgili olarak yasa koyucu, soruşturma ve kovuşturma işlemleri hakkında kısıtlama getirmemiş, sadece soruşturma ve kovuşturma usulleri ile ilgili Çocuk Koruma Kanunu’nun 15, 25. maddeleri ile TCK’nın 31/2. maddesi özel düzenlemeler getirmiştir.

Bu yaş grubundaki çocukların ceza hukuku karşısındaki durumuna “kısmi mesuliyet” ve “şartlı sorumluluk” şeklinde ifadeleri ile doktrinde tanımlanmakta olup, bu çocuklar yönünden işledikleri iddia olunan fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığının tespitine kadar, ceza hukukundaki durumları askıda bulunmaktadır.

31/2. maddesinin 1. cümlesinde “fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmuş olup da 15 yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirine hükmolunacağı açıkça belirtilmiş olup, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35/1. maddesinde açıkça suça sürüklenen çocuklarla ilgili olarak alınan sosyal inceleme raporunun suça sürüklenen çocuğun işlediği fiili hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin takdirinde mahkemece gözönünde bulundurulur” diye belirtilmiş olduğundan Cumhuriyet Savcılığı’nca kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilemeyeceği, ceza mahkemesine dava açıldıktan sonra görevli ceza mahkemesince suçun sübutu incelenip sosyal inceleme raporu değerlendirilerek suça sürüklenen çocuk için uygulanacak güvenlik tedbirine hükmedilmesi gerekir.

2- Suç tarihinde oniki yaşını doldurmamış olan Sinan ve Emrah yönünden yapılan değerlendirmeye gelince;

Kamu davasının açılmasının zorunluluğu ilkesinin istisnalardan birisini oluşturan ve TCK’nın 31/1. maddesinde 12 yaşını doldurmayan çocuklarla ilgili düzenlenen hükümde “ceza sorumluluklarının olmadığını ve ceza kovuşturması yapılamayacağını” ancak, “çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin” uygulanabileceğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.

Bu düzenlemenin niteliği dikkate alındığında açıkça 12 yaşından küçük çocukların suç kovuşturmasının dışında tutulduğu anlaşılmaktadır. Suç tarihinde 12 yaşından küçük çocuk bir ceza ilişkisinin tarafı olmayacağı gibi usuli ilişkinin tarafı da olamayacaktır. Yani yanlışlıkla kamu davası açılmış bile olsa ceza davasına bakılamayacaktır. Suç kovuşturması yapılamayınca tedbirler açısından Çocuk Koruma Kanunu’nun getirdiği ilkelere bakılması zorunluluğu ortaya çıkmakta, 5395 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 4. fıkrasındaki düzenleme ve Çocuk Koruma Kanunu’na Göre Verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 8. maddesi hükmü de gözetildiğinde Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca hükmolunacak tedbir kararlarının çocuk mahkemesi veya hakimince çocuk mahkemesi olmayan yerlerde ise aile mahkemesi veya yoksa asliye hukuk mahkemesince karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır (Yargıtay 9. Ceza Dairesi - Karar: 2011/30619).

Adam Öldürme Suçunda Yaş Küçüklüğü Nedeniyle Ceza İndirimi

Gece 00.45 sularında sanık Gökhan’ın av tüfeğini alarak maktülün evinin avlusunun içerisine girerek, evin camını tıklatıp, maktülü dışarı çağırdıktan sonra maktüle yakın mesafeden ateş etmek suretiyle öldürdüğü olayda;

a- Eylemin tasarlanarak işlendiğini gösteren kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı halde, kasten adam öldürme yerine tasarlayarak adam öldürme suçundan hüküm kurulması,

b-Kabule göre de; sanığın suç tarihi itibariyle, 18 yaşın içinde bulunduğu dikkate alınarak, 18-24 yıl arasında ceza öngören 5237 sayılı TCK.nun 31/3 maddesinin uygulanması sırasında, üst sınıra yaklaşılarak makul bir ceza tayin edilmesi yerine gerektiği gözetilmeden, alt sınırdan hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2009/6772).

Suça Sürüklenen Çocuk Hakkında Sosyal İnceleme ve Adli Rapor Alınması Zorunluluğu

Suç tarihinde 12 yaşını bitirip 15 yaşını tamamlamadığı anlaşılan suça sürüklenen çocuğun TCK’nın 31/2 maddesi uyarınca işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği konusunda Adli Tıp Kurumundan veya uzman hekim raporuyla 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35/1 inci maddeleri uyarınca sosyal inceleme raporu alınarak sonucuna göre hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik araştırmayla yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2015/1868).

Çocuk Hakkında Hapis Cezasının Üst Sınırı Aşılmamalıdır

Suç tarihinde 12-15 yaş grubunda olan sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nın 31/2. maddesinin tatbiki ile bulunan 12 yıl 3 ay hapis cezasının aynı maddenin son cümlesi uyarınca 7 yıla indirilip takdiri indirimin de bu ceza miktarı üzerinden yapılması gerektiği gözetilmeden TCK.nın 31/2. maddesinin son cümlesinin uygulama dışı bırakılarak fazla ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 14.Ceza Dairesi - Karar: 2014/11721).

Suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nın 103/2,, 103/3, 43/1. maddeleri gereğince belirlenen 18 yıl 9 ay hapis cezası üzerinden, aynı Kanunun 31/3. maddesi uyarınca 1/3 oranında indirim yapıldığında bulunan 12 yıl 6 ay hapis cezasının, aynı maddenin son cümlesindeki düzenleme gereği 12 yıldan fazla olamayacağı gözetilmeden hüküm kurulması neticesinde cezanın fazla tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2016/2477

Suça Sürüklenen Çocuklara Tekerrür Hükümleri Uygulanamaz

Maddenin 4. fıkrasında ise tekerrüre esas alınamayacak suçlar belirtildikten sonra 5. fıkrasında; “Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişilerin işlediği suçlar dolayısıyla tekerrür hükümleri”nin uygulanamayacağı hükmüne yer verilmiştir. 5237 Sayılı T.C.K.nın 58. maddesin 5. fıkrasındaki açık düzenleme karşısında, sanığın tekerrüre esas alınan ve yaş küçüklüğü dolayısıyla hakkında 5237 Sayılı T.C.K.nın 31/3. maddesinin uygulandığı, Trabzon 1. Ağır Ceza Mahkemesince kasten öldürme suçuna teşebbüsten verilen hükmün, tekerrüre esas alınmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Bu sebeple yerel mahkemenin, bu mahkumiyet hükmünü tekerrüre esas alarak sanığın cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar vermesi isabetli değildir (Yargıtay CGK - Karar No.2012/68).

Sağır ve Dilsizler Hakkında Tekerrür Hükümleri

Sağır ve dilsiz olan sanığın tekerrüre esas alınan hükümlülüğüne konu suçu işlediği tarihte henüz 21 yaşını doldurmamış olması nedeniyle hakkında 5237 sayılı TCK’nın 33/1. maddesi delaletiyle aynı yasanın 31/3. maddesinin uygulanmış olması ve anılan Yasanın 58/5. maddesinde 18 yaşından küçüklerin işledikleri suçlardan dolayı tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının belirtilmiş olması karşısında; sanığın 18 yaşını doldurmayan küçüklerle aynı konumda olduğu sırada işlediği suçtan dolayı verilen mahkumiyet kararının tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 22. Ceza Dairesi - Karar: 2015/7139).

Uzman Hekim Raporu ve Sosyal İnceleme Raporu Alınması Zorunluluğu

1- Suç tarihinde 12-15 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuğun 5237 sayılı TCK’nın 31/2. maddesi uyarınca, işlediği suçun, hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olup olmadığı konusunda uzman hekimden rapor alınmadan yazılı biçimde cezalandırılmasına karar verilmesi,

2- Çocuk Koruma Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20/1-7. maddesi ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca; fiil işlendiği sırada 12-15 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından, sosyal yönden inceleme yaptırılmasının gerekli olduğu, mahkemece sosyal inceleme raporuna gerek görülmediği takdirde ise gerekçesinin kararda gösterilmesinin zorunlu olduğu gözetilmeden eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2015/20767 - Karar: 2015/20729)

Suç tarihinde 15 yaşını bitirmemiş suça sürüklenen çocuk A. T. hakkında 5237 Sayılı T.C.K.nın 31/2. maddesi uyarınca işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin belirlenmesi konusunda Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 5.6.2013 tarih ve 572 Sayılı raporda, bina içinde muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçları bakımından işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğunun belirtildiği; buna karşılık sosyal hizmet uzmanı tarafından düzenlenen 06.08.2013 tarihli sosyal inceleme raporunda ise fiilin suç teşkil ettiğini ancak sonuçlarını tahmin edecek algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yetisinin olmadığının açıklandığı ve 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35/1. maddesinde de sosyal inceleme raporunun, çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin mahkeme tarafından takdirinde göz önünde bulundurulacağının yer alması karşısında: suça sürüklenen çocuğun işlediği geceleyin bina içinde muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarının hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu suçlarla ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı konusunda çelişkiyi gideren raporla tespit edilip, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

Uzlaşma Teklifi Çocuğun Velisine Yapılmalıdır

Uzlaşma, teklifinin, C.M.K.nun 253/4. maddesi uyarınca, teklif edildiği tarihte 18 yaşını doldurmayan sanık R.’in kanuni temsilcisine yapılmasının gerektiği gözetilmemiş ise de, inceleme tarihinde sanığın 18 yaşını doldurduğu anlaşıldığından, sanığa yeniden uzlaşma teklifinde bulunulması zorunluluğuna uyulmaması hukuka aykırıdır (Yargıtay 6. Ceza dairesi - Karar No.2011/5732).

Çocuklarda HAGB Kararında Denetim Süresi

Sanığın 9.3.1990 doğumlu olup suç tarihi olan 16.3.2006 tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olduğu ve 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 Sayılı Kanunla değişik 23/1. maddesi gereğince, hükümün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen çocuklar açısından denetim süresinin 3 yıl olarak tayini gerektiği halde 5 yıl denetim altında bulundurulmaya hükmedilmesinde isabet bulunmadığı bu sebeplerle Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbarname içeriğinin yerinde olduğu anlaşılmıştır (Yargıtay 5. Ceza Dairesi -Karar No.2011/2103).

18 Yaşından Küçük Çocuğa Avukat Atanması Zorunluluğu

Nüfus kaydına göre 09.10.1991 doğumlu olup kendisine yaş küçüklüğü nedeniyle zorunlu savunman atanan sanık S.B.’ın, hüküm tarihi itibariyle halen 18 yaşını doldurmadığının anlaşılması karşısında; 5271 sayılı CMK’nın 150/2. maddesine göre, hükmün açıklandığı 25.08.2009 günlü oturumda zorunlu savunmanının hazır bulundurulması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle aynı Yasa’nın 188/1 ve 289/1-e maddelerine aykırı davranılması bozma nedenidir (Yargıtay 6. Ceza Dairesi - Karar No.2010/20417).

Suça sürüklenen çocuğa yargılama gideri olarak yükletilen zorunlu müdafiilik ücretinin, 5271 sayılı CMK’nın 150/3. maddesi uyarınca, mahkemesince Baroya yazı yazılarak, suça sürüklenen çocuğu savunmak üzere bir avukatın görevlendirilmesinden kaynaklandığı ve yasal zorunluluğa dayanması nedeniyle, zorunlu müdafi için ödenen avukatlık ücretinin suça sürüklenen çocuğa yargılama gideri olarak yükletilemeyeceğinin nazara alınmaması hukuka aykırıdır (Yargıtay 2.Ceza Dairesi - Karar: 2015/21033).

18 Yaşından Küçük Çocuk Yargılamasında Hüküm Kapalı Duruşmada Verilir

18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuğun yargılamasında, 5271 Sayılı CMK’nın 185. maddesi hükmü gereğince duruşmaların kapalı yapılıp hükmün de kapalı duruşmada tefhimi gerekirken 21.6.2012 tarihli oturumun kapalı yerine açık yapılması giderilmesi ve tekrarlanması olanağı bulunmadığından bozma sebebi yapılmamıştır (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar No.2014/28291).

Çocuk Hakkındaki Kısa Süreli Hapis Cezası Seçenek Yaptırımlara Çevrilmelidir

Mala zarar verme suçunun seçimlik ceza öngördüğü de dikkate alınarak, 5237 Sayılı TCK’nın 50/2. maddesine göre, suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek olarak öngörüldüğü hallerde, hapis cezasına hükmedilmişse; bu ceza artık adli para cezasına çevrilmeyeceğinin belirtildiği, aynı Kanun’un 50/3. maddesine göre de, daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş olmak koşuluyla, mahkum olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış bulunanların mahkum edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezasının, 1. fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrileceğinin hüküm altına alındığı dikkate alınarak, suça sürüklenen çocuk hakkında somut olayda, hapis cezası tercih edildikten sonra, belirtilen hükümler çerçevesinde, tayin olunan kısa süreli hapis cezasının, aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı adli para cezası dışında diğer seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar No.2015/15229).

Suç tarihi itibariyle 18 yaşından küçük olan sanığın sabıkasının bulunmamasına göre; mahkum edildiği 1 yılın altındaki hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nın 50/3 maddesi gereğince aynı maddede öngörülen seçenek yaptırımlara çevrilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar No.2015/12808)

Çocuğun Cezai Ehliyeti Nasıl Belirlenir?

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 31/2 ve 32/1. maddelerinde kusur yeteneği dolaylı bir şekilde tanımlanmıştır. Bu hükümler uyarınca, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunması durumunda kusur yeteneğinin varlığı kabul edilmiştir. Kusur yeteneğinin iki belirgin unsuru vardır. Bunlardan ilki; işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını anlayabilme, diğeri ise; eylemin hukuki anlam ve sonuçlarını kavrayan kişinin, davranışlarını bu algılama doğrultusunda hukuk düzeninin gereklerine uygun olarak yönlendirme yeteneğinin bulunmasıdır. “Algılama” ve “irade yeteneği” denilen bu iki öğenin kişide bir arada bulunmaması veya bu yeteneklerinde azalma meydana gelmesi halinde kusur yeteneğinin tam olmadığı kabul edilmelidir (Yargıtay CGK - Karar No:2014/448).

Çocuklara Özgü Güvenlik Tedbirleri Ceza Ehliyeti Bulunmayan Çocuklara Uygulanır

Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenen tedbirin, 5237 sayılı TCK’nın 31. maddesinin 1.ve 2. fıkrasında belirtilen ceza sorumluluğu bulunmayan çocuklar hakkında, çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak uygulanacağı gözetilmede, mevcut davada ceza sorumluluğu bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında meslek ve sanat sahibi olması amacıyla bir eğitim kurumuna devam etmesi tedbiri uygulanmasına karar verilerek Çocuk Koruma Kanunu’nun 11. maddesine muhalefet edilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 2.Ceza Dairesi - Karar: 2015/21033).

Cezai Ehliyeti Bulunan Çocuk Hakkında Güvenlik Tedbiri Uygulanamaz

5237 sayılı TCK’nın 2/1. maddesinin 2. cümlesinin “Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.” hükmünü taşıdığı, aynı Kanun’un 31. maddesi uyarınca, fiili işlediği sırada 12 yaşından küçük olan ya da 12 - 15 yaş grubunda olup da işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmeyen kişilerin (çocukların) cezai sorumluluğunun olmadığı, ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 11. maddesinin “Bu Kanunda düzenlenen koruyucu ve destekleyici tedbirler, suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından, çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılır.” hükmünü içerip, aynı Kanun’un 5. maddesinin başlığının ise; “koruyucu ve destekleyici tedbirler” olduğu göz önüne alındığında yukarıda özetlenen âmir hükümler çerçevesinde cezaî sorumluluğu bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5/1-d. maddesi uyarınca bakım ve rehabilitasyon tedbirine hükmolunamayacağının gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 13.Ceza Dairesi - Karar: 2014/27150).

Suça Sürüklenen Çocuk Hakkında Uzman Raporu Alınması

Suça sürüklenen çocuğun, 20.09.1996 tarihinde doğduğu ve suçun 20.09.2011 tarihinde işlendiğinin anlaşılması karşısında, suça sürüklenen çocuğa ait doğum tutanağı ve dayanak belgeleri getirtilerek, suça sürüklenen çocuğun doğduğu saatin saptanması halinde suç tarihi ve saati itibariyle 15 yaşını doldurup doldurmadığı belirlenerek, sonucuna göre suça sürüklenen çocuk hakkında yaş indiriminin tayini gerektiği, doğduğu saatin saptanamaması halinde ise bu durum suça sürüklenen çocuk lehine değerlendirilerek, suça sürüklenen çocuğun suçu işlediği sırada 12-15 yaş grubu içerisinde bulunduğu gözetilip, üzerine atılı yasak nitelikte bıçak taşıma suçu yönünden 5237 sayılı TCK.nun 31/2. maddesi hükmü uyarınca, işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı, bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği yönünde Adli Tıp uzmanından yada tam teşekküllü bir devlet hastanesinin çocuk psikiyatrisi bölümündeki uzman hekimden rapor aldırılarak sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ile yazılı biçimde uygulama yapılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar No.2015/14944).

Suça Sürüklenen Çocuk Hakkındaki Sosyal İnceleme Raporu ile Adli Rapor Arasında Çelişki

Suç tarihinde 15 yaşını bitirmemiş suça sürüklenen çocuk A. T. hakkında 5237 Sayılı T.C.K.nın 31/2. maddesi uyarınca işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin belirlenmesi konusunda Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 5.6.2013 tarih ve 572 Sayılı raporda, bina içinde muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçları bakımından işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğunun belirtildiği; buna karşılık sosyal hizmet uzmanı tarafından düzenlenen 06.08.2013 tarihli sosyal inceleme raporunda ise fiilin suç teşkil ettiğini ancak sonuçlarını tahmin edecek algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yetisinin olmadığının açıklandığı ve 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35/1. maddesinde de sosyal inceleme raporunun, çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin mahkeme tarafından takdirinde göz önünde bulundurulacağının yer alması karşısında: suça sürüklenen çocuğun işlediği geceleyin bina içinde muhafaza altına alınan eşya hakkında hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarının hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu suçlarla ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı konusunda çelişkiyi gideren raporla tespit edilip, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar: 2015/9561).

Suça Sürüklenen Çocuk ile İlgili Adli Raporlarda Çelişki

1-Suç tarihinde 12-15 yaşları arasında bulunan suça sürüklenen çocuk hakkında Dr. Sami Ulus Kadın Doğum Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 08.12.2011 tarihli raporunda hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının hukuki anlam ve sonuçlarını algıladığı, ancak zeka geriliğine bağlı olarak algılama yeteneğinin yaşından geri, davranışlarını yönlendirme yeteneğininde yaşından geri olduğu, azaldığının belirtilmesi aynı hastanenin 14.05.2012 tarihli raporda ise atılı suçların hukuki anlam ve sonuçlarını algıladığı, davranışlarını yönlendirme yeteneğinin azalmadığının belirtilmek suretiyle her iki rapor arasında çelişki oluştuğundan suça sürüklenen çocuğun 5237 Sayılı TCK’nın 31. maddesinin 2. fıkrası uyarınca işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılamayacağı veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği konusunda çelişkileri giderecek şekilde Adli Tip Kurumu veya Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden rapor alınıp sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, 2-Suç tarihi itibarıyla 12 yaşını bitirip 15 yaşını tamamlamayan sanığın işlediği hırsızlık suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin mahkeme tarafından takdirinde göz önünde bulundurulacak sosyal inceleme raporu alınmayarak veya sosyal inceleme yaptırılmamasının gerekçesi kararda gösterilmeyerek, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddesine aykırı davranılması bozma nedenidir (Yargıtay 2. Ceza Dairesi – Karar No: 2015/4737).

15-18 Yaş Grubundaki Çocuk için Farik ve Mümeyyiz Raporu Şart Değildir

Kayden 11.09.1994 doğumlu olup, suç tarihinde 15-18 yaş grubunda bulunan sanık hakkında 31/3. maddesi uyarınca işlediği suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olup olmadığına ilişkin “farik ve mümeyyizlik raporu” aldırılması zorunluluğu bulunmadığından tebliğnamedeki bu hususa dair bozma düşüncesine katılınmamış, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2014/414).

Çocuğa Güvenlik Tedbiri Uygulanması

Kamu davasının açılmasının zorunluluğu ilkesinin istisnalardan birisini oluşturan ve TCK’nın 31/1. maddesinde 12 yaşını doldurmayan çocuklarla ilgili düzenlenen hükümde “ceza sorumluluklarının olmadığını ve ceza kovuşturması yapılamayacağını” ancak, “çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin” uygulanabileceğinin belirtildiği anlaşılmaktadır.

Bu düzenlemenin niteliği dikkate alındığında açıkça 12 yaşından küçük çocukların suç kovuşturmasının dışında tutulduğu anlaşılmaktadır. Suç tarihinde 12 yaşından küçük çocuk bir ceza ilişkisinin tarafı olmayacağı gibi usuli ilişkinin tarafı da olamayacaktır. Yani yanlışlıkla kamu davası açılmış bile olsa ceza davasına bakılamayacaktır. Suç kovuşturması yapılamayınca tedbirler açısından Çocuk Koruma Kanunu’nun getirdiği ilkelere bakılması zorunluluğu ortaya çıkmakta, 5395 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 4. fıkrasındaki düzenleme ve Çocuk Koruma Kanunu’na Göre Verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 8. maddesi hükmü de gözetildiğinde Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca hükmolunacak tedbir kararlarının çocuk mahkemesi veya hakimince çocuk mahkemesi olmayan yerlerde ise aile mahkemesi veya yoksa asliye hukuk mahkemesince karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır (Yargıtay 9.Ceza Dairesi - Karar No. 2011/30619).

Çocuk Hakkında Hükmedilen Seçenek Yaptırım Hapis Cezasın Çevrilemez

1-Suça sürüklenen çocuk … ‘ın suç tarihi itibariyle 12-15 arası yaş grubunda olması karşısında; suça sürüklenen çocuğun işlediği fiillerin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olup olmadığı hususunda uzman hekimden rapor aldırılmadan hüküm kurulması,

2-Suça sürüklenen çocuk … hakkında hırsızlık suçundan hükmedilen TCK’nın 50/1-d maddesi uyarınca “belirli yerlere gitmekten yasaklanma” seçenek yaptırımının yerine getirilemezse hapse çevrileceğine karar verilerek 5275 sayılı Kanun’un 106/4. maddesine aykırı davranılması hukuka aykırıdır (Yargıtay 13. Ceza Dairesi - Karar: 2016/9425).

Suça Sürüklenen Çocuk Hakkındaki Kamu Davasının Zamanaşımı Nedeniyle Düşmesi

Suç tarihi itibariyle 12-15 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuğun eylemine uyan 5237 Sayılı TCK’nın 116/1-4,, 31/2. maddelerinde tanımlanan konut dokunulmazlığını ihlal suçu için öngörülen cezanın üst sınırına göre aynı Kanun’un 66/1-e, 66/2 maddelerinde öngörülen 4 yıllık dava zamanaşımının karar tarihi olan 02.06.2011 gününden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilmelidir (Yargıtay 22. Ceza Dairesi- Karar: 2016/5279).

Çocuğun Kasten Adam Öldürme Suçunu Başka Bir Çocuğa Karşı İşlemesi

Kanun koyucunun kasten öldürme suçunun çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı işlenmesini nitelikli biri hal olarak düzenlerken “çocuk” sözcüğünü gereksiz olarak kullandığı düşünülemeyeceğinden, kendini savunamayacak durumda olma ile çocuk olma durumları birbirinden ayrı olarak değerlendirilmelidir. Her çocuğun beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olacağı söylenemeyeceğinden, TCK’nun 82/1-e maddesindeki düzenleme ile kendisini savunabilecek durumda olan mağdur çocuklar açısından da uygulama alanı oluşturulduğu kabul edilmelidir.

Şu halde, kasten öldürme suçu çocuğa karşı işlenmiş ise, sanığa karşı kendisini savunabilecek durumda olup olmadığına bakılmaksızın TCK’nun 82. maddesinde düzenlenen nitelikli hal uygulanacaktır. Maddedeki “çocuk” sözcüğü ile mağdurun ya da maktulün beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olup olmadığına bakılmaksızın yaşı nedeniyle bir nitelikli hal öngörüldüğünden, sanığın onsekiz yaşını doldurmamış olmasının veya fizik yapısı itibarıyla maktulden daha güçsüz durumda bulunmasının bu nitelikli halin uygulanıp uygulanmaması noktasında bir önemi bulunmayacaktır. Sanığın da çocuk olması Türk Ceza Kanununun 31. maddesi kapsamında ve içinde bulunduğu yaş grubuna göre ayrıca bir indirim nedeni olacaktır. Diğer bir anlatımla, sanık ile mağdurun durumları ayrı ayrı değerlendirilecek, sanığın çocuk olması durumunda 31. maddedeki indirim hükmü uygulanacak, mağdurun ya da maktulün çocuk olması halinde de eylemi gerçekleştirenin yaşına bakılmaksızın aynı kanunun 82. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendindeki nitelikli hal uygulanacaktır. İkisinin de çocuk olması durumunda ise, sanık hakkında TCK’nun 82/1-e maddesi uyarınca belirlenen temel ceza üzerinden aynı Kanunun 31. maddesi uyarınca yaş küçüklüğü indirimi yapılacaktır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

22.07.1991 doğumlu olan maktul Celal’in suç tarihi itibariyle onsekiz yaşından küçük yani çocuk olması nedeniyle, kasten öldürme suçunun TCK’nun 82/1-e bendinde düzenlenmiş olan “çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak kişiye karşı” işlenmesine ilişkin nitelikli halinin, onsekiz yaşını doldurmamış olan sanık hakkında da uygulanması zorunlu olduğundan, sanığın kasten öldürme suçundan mahkûmiyetine karar verilen olayda TCK’nun 82/1-e maddesi uyarınca uygulama yapılması gerekmektedir.

Bu nedenle, yerel mahkemenin sanığın da çocuk olması nedeniyle nitelikli halin uygulanamayacağına ilişkin direnme gerekçesi isabetsizdir (Yargıtay CGK- Karar No. 2013/3).

Cezai Ehliyeti Olmayan Çocuklar Hakkında Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararı

1- Suç tarihinde 12-15 yaş aralığında bulunan ve kamu malına zarar verme, hırsızlık, konut dokunulmazlığını bozma suçunu işlediği kabul edilen suça sürüklenen çocuk hakkında düzenlenen doktor raporuna göre, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin gelişmediği belirlenen suça sürüklenen çocuk hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 5271 sayılı CMK’nın uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,

2-5237 sayılı TCK’nın 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun Çocuk Koruma Kanununa Göre Verilen Koruyucu ve Destekleyici Tedbir Kararlarının Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin uyarınca, fiili işlediği sırada oniki yaşını bitirmiş onbeş yaşını doldurmamış bulunan çocukların işledikleri fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamamaları veya davranışlarını yönlendirme yeteneklerinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde mahkemece suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuk hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunması gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 15. Ceza Dairesi - Karar: 2015/30775).

Çocuğun Farik ve Mümeyyiz Olduğuna Dair Rapor Yetersizdir

Suç tarihi itibariyle 15 yaşını bitirmemiş olan suça sürüklenen çocuğun 5237 sayılı TCK’nın 31/2 ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 11. maddesi uyarınca, işlediği eylemin hukuksal anlam ve sonuçlarını algılayabilme ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediğine ilişkin rapor aldırılmadan, “hırsızlık olayının farik ve mümeyyizidir” şeklindeki yetersiz rapora dayanılarak yazılı şekilde hükümlülük kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 2.Ceza Dairesi - Karar: 2014/19983).

15-18 Yaş Grubu İçin Sosyal İnceleme Raporu Alınması Zorunludur

Kanun koyucu tarafından 15-18 yaş grubundaki sanığın kusur yeteneğinin bulunduğu, ancak irade yeteneğinin zayıf olduğunun normatif olarak kabul edildiği, sanığın davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeteri kadar gelişmiş olup olmadığının takdir yetkisinin hakime ait olduğu, hakimin resen ya da sanığın velisi, vasisi ya da müdafisinin talebini değerlendirerek bu kararı verebileceği ve 15-18 yaş grubundaki çocuklar bakımından sosyal inceleme yaptırılmasının zorunlu olduğuna dair herhangi bir yasal düzenlemenin bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde; 17 yaşındaki sanık hakkında sosyal inceleme yaptırılmasının zorunlu olmadığının kabulü gerekmektedir.

Yerel Mahkemece sosyal inceleme raporu aldırılmasının zorunlu olmadığı sonucuna ulaşılması karşısında bu raporun alınmama gerekçesinin kararda gösterilmesinin zorunlu olup olmadığı;

TCK’nın 6/1-b ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddelerinde genel olarak çocuk kavramından bahsedilmiş olup, yaş aralıklarına göre herhangi bir ayrım yapılmaksızın henüz on sekiz yaşını doldurmamış olan herkes çocuk olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla ilgili hükmü 5237 sayılı TCK’nın 31. maddesi ile bahsi geçen Yönetmelik’in 20 ve 21. maddeleriyle birlikte değerlendirmek gerekmektedir.

Daha önce yapılan izahatlardan da anlaşıldığı üzere; 12-15 yaş aralığındaki çocuklar için sosyal inceleme raporu alınması zorunlu olduğuna göre mahkemenin bu yaş gurubu için rapor almama gerekçesini kararında göstermesinin gerekmediği, 5395 sayılı Kanun’un 35/3. maddesindeki sosyal inceleme yaptırılmaması halinde gerekçe gösterme şartının 15-18 yaş aralığındaki çocuklar için getirildiği açıktır. Kaldı ki; bu gruptaki çocuklar için cezaların belirlenmesi ve şahsileştirilmesinde, seçenek yaptırımlara çevrilmesinde, erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında kararın gerekçelendirilmesi sırasında çocuğun doğumundan başlayarak geçirdiği gelişim aşamalarının, fiziksel, zihinsel, duygusal sosyal ve moral gelişim özelliklerinin; ailesinin, toplumsal, ekonomik ve kültürel durumunun, okul ve iş ortamı ile boş zamanlarını geçirdiği çevre gibi söz konusu Yönetmeliğin 21. maddesinde sayılan hususların hakim tarafından göz önünde bulundurulup bulundurulmadığının Yargıtay denetimine izin verecek şekilde kararda tartışılması bir zorunluluktur.

Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının “gerekçe” bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.

5271 sayılı CMK’nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, bunun nitelendirmesinin yapılması ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da, geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkan sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.10.2014 tarihli ve 441-421 sayılı kararında da bahsedildiği üzere; kararın “sonuç (hüküm)” kısmında CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun’un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkumiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına ya da tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul ya da reddine ait dayanaklar açıkça gösterilmelidir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

15-18 yaş grubundaki sanık hakkında hükmolunacak cezanın belirlenmesinde yetişkinlerden farklı değerlendirilme yapılması hem ülkemizce kabul edilen Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin, hem Türk Ceza Kanunu’nun bir gereği olup,

Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 21. maddesinde somutlaşan bu kriterlerin ve çocuğun içerisinde bulunduğu özel şartların, hükmolunan temel cezanın belirlenmesi ve kişiselleştirilmesinde gözetilip gözetilmediğinin denetimi bakımından sosyal inceleme yaptırılmama gerekçesinin kararda gösterilmesinin zorunlu olduğunun kabulü gerekmektedir.

Yargıtay tarafından yapılan temyiz incelemesi sırasında hükmün bozulmasını gerektirir başkaca bir bozma nedeninin bulunmadığı durumlarda; bu eksikliklerin başlı başına bozma nedeni yapılıp yapılamayacağı;

Bu noktada irdelenmesi gereken hususlarından birisi de Yargıtay Ceza Dairelerinin farklı uygulamaları gözetildiğinde sanığın yargılama ya da temyiz incelemesi aşamasında 18 yaşını doldurmuş olması halinde geriye dönük olarak suç tarihindeki sosyal ve psikolojik durumunun tespitinin mümkün olup olmadığıdır. Meselenin çözümü teknik bilgiyi gerektirdiği kadar sanığın şahsından kaynaklanan özel koşullarla da ilgilidir. Bu koşullar ilgili Yönetmeliğin 21. maddesinde objektif ölçütlere bağlanmış olup Yerel Mahkemenin sanığın suç tarihi itibarıyla davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığını her zaman tespit ettirip sonucuna göre hüküm kurması mümkündür.

Öte yandan, iki numaralı uyuşmazlık konusunda ayrıntısı ile açıklanan hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi halinin, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308/7 ve 5271 sayılı CMK’nın 289/1-g maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hallerinden birini oluşturmaktadır.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Hakimin 15-18 yaş grubundaki sanık hakkında sosyal inceleme raporu aldırma zorunluğu olmadığından rapor aldırılmamasının bozma nedeni yapılamayacağı ancak neden sosyal inceleme yaptırılmadığına ilişkin gerekçe gösterilmemesinin hukuka kesin aykırılık niteliğinde ve başlı başına bozma nedeni olduğunun, bu bağlamda başka bir bozma nedeni bulunmadığı durumlarda bile tek başına bozma nedeni yapılacağının kabul edilmesi gerekmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar : 2018/554).

Ceza Hukukuna Göre Çocuğun Yaşı Nasıl Hesaplanır?

Çocuğun hukuki sorumluluğu bakımından gerek Özel Hukukta gerekse Ceza Hukukunda farklı yaş sınırları esas alınarak bir saptama yapılmıştır. Yaş küçüklüğü nedeniyle azalmış kusur yeteneğine sahip bulunduğu kabul edilen çocuklar hakkında kural olarak indirilmiş cezaya hükmedilmesi ve çocukken işlenen suçun tekerrür uygulamasına esas alınmamasına ilişkin yasal düzenlemeler çağdaş ceza … sistemine uygun ise de, çocukluk evresinin ne zaman sona ereceği, on sekiz yaşın ne zaman doldurulmuş sayılacağı hususunda Kanun’da bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Bilindiği üzere, insanlar doğduğu anda sıfır yaşında doğar ve bir yaşına gelinceye kadar yaşından gün almaya başlar. Doğduğundan bir yıl sonrasında ise, başka bir ifadeyle, ilk doğum gününde 1 yaşını doldurmuş olur. Buradaki doldurma ifadesi, yaşın tamamlanmış olması anlamına gelmektedir. Kanun’da yaşa girme ifadesi bulunmadığından yaş hesabı yapılırken yaşın tamamlanmış olmasını aramak gerekecektir. Örneğin, 01.01.2000 tarihinde doğan bir kişi, 31.12.2000 tarihine kadar sıfır yaşında kabul edilir. Yaşı anlatılmak istendiğinde yaş hesaplaması ay olarak belirtilir. Bu kişi 01.01.2001 tarihinde bir yaşını tamamlar, 02.01.2001 tarihinde de iki yaşından bir gün almış olur.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; 24.09.1986 doğumlu olan sanığın, 24.09.2004 tarihinde işlediği suç nedeniyle hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verildiği olayda; 24.09.1986 doğumlu sanığın 23.09.2004 tarihinde 17 yaşını doldurduğu, 18 yaşından 11 ay 29 gün aldığı, 24.09.2004 tarihinde de 18 yaşını doldurup 19 yaşından gün almaya başladığı anlaşıldığından hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2020/349 E. , 2022/630 K.).

Ceza Mahkemesinin Yaş Düzeltme Yetkisi

Bir eylemin suç oluşturup oluşturmadığı veya suçun niteliğinin saptanması ya da yüklenen suçun ispatı ceza mahkemesi dışında bir sorunun çözümlenmesine bağlı ise ceza hakimi, ya sorunu ceza muhakemesi hükümlerine göre karara bağlayacak ya da sorunun hukuk veya idare mahkemesinde çözümlenmesini bekleyecektir. Ceza mahkemesine tanınmış olan yaş düzeltme yetkisi, düzeltme sonucunda yaşta meydana gelecek değişikliğin, ceza sorumluluğuna etkili olmasına bağlıdır. Başka bir deyişle sanığın beraatine karar verilecek durumda yaş düzeltmesi yapılmamalı, yapılacak yaş düzeltilmesi, cezanın artmasını veya azalmasını sağlamayacak ya da ceza sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırmayacaksa veya bu konuda aynı yargılama sırasında daha önce bir karar verilmişse bu yola gidilmemelidir (Ceza Genel Kurulu 2012/5-974 E. , 2013/49 K.).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS