Haksız Tahrik Nedir? (TCK 29)
Haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi halinde ceza sorumluluğunu azaltan bir ceza indirimi nedenidir.
Haksız tahrik etkisi altında suç işleyen kişinin kusur yeteneğinde bir azalma söz konusudur. Kusur yeteneğinde azalma meydana gelen fail, haksız tahrik altında suç işlediğinden ceza indiriminden yararlanır.
Haksız Tahrik Şartları
TCK md. 29, haksız tahrik şartlarına ayrıntılı yer vermeden, “haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimsenin” ceza indiriminden yaralanacağını kabul etmiştir. Haksız tahrikin derecesi yapılacak ceza indirimi oranını da belirleyecektir.
Uygulamada Yargıtay kararlarıyla belirlenmiş olan haksız tahrik şartları şunlardır:
1. Haksız Tahrik Oluşturan Bir Fiil Bulunmalı
Fail, mağdurun kendisine dönük haksız bir fiil gerçekleştireceği zannıyla mağdura karşı bir suç işlerse haksız tahrik nedeniyle ceza indiriminden yararlanamaz. Haksız tahrik şartlarının oluşabilmesi için mağdurun faile karşı somut bir haksız fiil ika etmesi gerekir. Ortada somut bir fiil olmadan failin mağdur hakkındaki kişisel kanaatleri, mağdurun geçmişi, fail ile mağdur arasındaki ilişki gibi kriterlerden hareketle failin haksız tahrik altında suç işlediği savunmasına bir hukuksal değer atfedilemez. Mantıksal çıkarım yoluyla somut bir fiil olmadan mağdurun faile karşı haksız bir fiil ika edeceği düşüncesi haksız tahrik uygulamasında kabul edilemez. Örneğin, “bu adam zaten daha önce 3 kişi bıçaklamış, aramızda küçük bir tartışma çıkınca beni bıçaklayabileceğini düşündüm ve bıçakladım” şeklindeki bir savunma haksız tahrik nedeniyle ceza indirimi almak için yeterli değildir. Çünkü mağdurun faile dönük haksız tahrik teşkil eden somut bir fiili yoktur.
Haksız tahrik nedeni olan haksız fiilin suç teşkil etmesi veya özel hukukta yer aldığı niteliği itibariyle haksız fiil olması şart değildir. Haksız tahrik nedeniyle ceza indirimi yapılabilmesi için haksız fiilin hukuka aykırı olması yeterlidir.
Hukuka uygunluk nedenlerinin sınırının aşılması halinde de haksız fiilin varlığı kabul edilerek fail hakkında haksız tahrik nedeniyle ceza indirimi yapılmalıdır. Örneğin, gözaltına aldığı kişiye kötü muamele yapan polis memuruna karşı, kötü muamaeleye maruz kalan kişi kasten yaralama veya kasten öldürme suçu işlediğinde, bu kişiye haksız tahrik nedeniyle ceza indirimi uygulanmalıdır.
2. Haksız Tahrike Neden Olan Fiil “Haksız Bir Fiil” Olmalı
Mağdur tarafından faile karşı ika edilen fiil haklı bir nedenden kaynaklanıyorsa fail haksız tahrik nedeniyle ceza indiriminden yararlanamaz. Fiilin haksız bir fiil olup olmadığı her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Örnek vermek gerekirse, İstanbul’da komşu olan Ahmet ve Ali adında iki komşu olduğunu kabul edelim. Ahmet, çöpü kapı önüne koyan komşusunu akşam vakti geç saatlerde uyarmış, komşusu Ali de Ahmet’in geç saatte kapısına gelmesine sinirlenerek yaşanan tartışmada Ali’yi bıçaklamıştır. Bu vakıada Ahmet’in fiili, apartman kurallarına aykırı davranan komşusu Ali’yi uyarmaktan ibarettir. Saatin geç olması bir görgü kuralının ihlalidir. Geç vakitte kapının çalınması gerekçe gösterilerek ceza indiriminden yararlanılamaz. Çünkü fiil, haksız bir fiil değildir.
3. Haksız Tahrik Teşkil Eden Fiil Faile Yönelik Olmalıdır
Haksız tahrik nedeniyle ceza indirimi hükümlerinin uygulanabilmesi için suçun mutlaka tahriki oluşturan haksız fiili işleyen kişiye karşı işlenmesi gerekir. Ancak, haksız fiilin doğrudan failin kendisine karşı işlenmesi zorunlu değildir. Bu nedenle, failin yakınlarına veya değer verdiği diğer kişilere veya faile tamamıyla yabancı olan kimselere karşı işlenmiş haksız fiiller de failde bir öfke veya elem yaratacak nitelikteyse haksız tahrik hükümleri uygulanabilir. Ancak, kişinin kendi haksız hareketiyle olaya sebebiyet verdiği durumlarda haksız tahrik nedeniyle herhangi bir indirim uygulanamaz.
4. Fail, Öfke veya Şiddetli Elemin Etkisi Altında Kalmalı
Haksız tahrik altında hukuka aykırı bir fiil işleyen fail öfkeyle veya şiddetli bir elemin tesiriyle hareket etmelidir. Failin öfkelenip öfkelenmediği veya şiddetli bir elemin tesiri altında hareket edip etmediği işlediği fiilden önceki davranışlarından anlaşılabilir. Örneğin, bir kişi kendisine küfrederken karşı tarafı sakinleştiren, ama bir hafta sonra ticari bir anlaşmazlık nedeniyle mağduru bıçaklayan kişi ceza indiriminden yararlanamaz.
5. İşlenen Suç, Öfke ve Elemin Oluşturduğu Ruhi Durumun Sonucu Olmalı
Öfke veya eleme neden olan haksız fiil, failde ruhsal bir değişiklik yaratır. Failin ruh hali haksız fiilden önceki duruma göre oldukça değişmelidir. Fail bir ruhsal tepki olarak mağdura karşı bir suç işlemelidir. Fail ruhsal bir tepkiyle değil de soğukkanlı bir şekilde mağdura karşı bir suç işlerse haksız tahrik hükümlerinden istifade edemez. Örneğin, Bakırköy’de yaşayan Erkan, Büyükçekmece’de yaşayan Mehmet’i aralarındaki bir anlaşmazlık nedeniyle öldürmeyi 1 aydan beri planlamış, olay günü Bakırköy’den Büyükçekmece’ye kadar silahlı bir şekilde gelmiş, mağdurun eve dönmesini saatlerce beklemiş, mağdur gelince de kapıda mağdurla tartışmış ve mağdur kendisine hakaret etmiştir. Hakaretten sonra mağduru öldürmüştür. Erkan’ın mağdura karşı işlediği fiil hakaretten kaynaklanan ruhi bir tepki olarak işlenmiş değildir. Fiil tasarlanmıştır, ruhsal bir tepkiyle işlenmediği için de haksız tahrik hükümleri uygulanamaz.
Haksız Tahrik İndirimi ve İlk Haksız Hareket Kavramı
Haksız tahrik uygulamasında ilk haksız hareketin hangi taraftan kaynaklandığı çok önemlidir. İlk haksız hareketi fail kendisi yapmışsa, ceza indiriminden yararlanamaz. Haksız tahrik uygulamasında temel kural, ilk haksız hareketin mağdurdan sadır olmasıdır. Örneğin; Bir konu üzerine konuşurlarken Mehmet aniden sinirlenmiş ve arkadaşı Ali’ye yumruk atmıştır. Yumruğa sinirlenen Ali de karşılık vererek Mehmet’e yumruk atmıştır. Mehmet, kendisine karşılık verilmesine sinirlenerek Ali’yi silahla vurarak öldürmüş ve hakkında kasten adam öldürme suçu işlediği iddiasıyla dava açılmıştır. Bu somut olayda, adam öldürme suçu işlediği iddiasıyla yargılanan Mehmet’in haksız tahrik indirimi hükümlerinden yararlanması mümkün değildir. Çünkü, ilk yumruğu atarak ilk haksız harekete kendisi neden olmuştur.
Bazı durumlarda ilk haksız hareket failden kaynaklansa bile, aşağıda açıkladığımız üzere “haksız tahrikte dengenin bozulması” hali söz konusuysa fail, haksız tahrik indirimi hükümlerinden yararlanabilir.
Bir kavga sırasında ilk haksız hareketin hangi taraftan kaynaklandığı şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde anlaşılamıyorsa, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği, bu durum sanık lehine yorumlanarak TCK 29. maddede düzenlenen haksız tahrik indirimi hükümleri sanık hakkında uygulanır (YCGK-K.2002/367).
Failin ceza indiriminden yararlanabilmesi için haksız tahrik teşkil eden fiilin bizzat mağdurdan kaynaklanması gerekir. Üçüncü kişilerin haksız fiili nedeniyle mağdura karşı bir suç işleyen fail haksız tahrik hükümlerinden istifade edemez. Örneğin, A şahsının kendisine “şerefsiz” diyerek küfür etmesine sinirlenen B’nin, elindeki bıçakla A’nın kardeşini bıçaklaması halinde haksız tahrik hükümleri B hakkında uygulanamaz. Çünkü mağdurun kendisine karşı haksız bir fiili yoktur.
Mağdurun ilk haksız hareketi faile veya failin yakınlarına yönelik olabilir. Önemli olan ilk haksız fiilin mağdurdan sadır etmiş olmasıdır.
Haksız Tahrikte Dengenin Bozulması
Fail ve mağdurun karşılıklı haksız fiillerde bulunması halinde haksız tahrikte dengenin bozulup bozulmadığı incelenmelidir. Fail, haksız bir eylemle mağduru tahrik ettikten sonra karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını savunamaz. Ancak failin karşılaştığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hal almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, fail haksız tahrik hükümlerinden yararlanmalıdır. Örneğin; A şahsı, B şahsına küfür etmiş, B’de kendisine küfreden A’yı bıçaklamış, A da belinde bulunan silahla B’yi yaralamıştır. A şahsının silahla kasten adam yaralama suçu iddiasıyla yargılandığı bu somut olayda; A şahsı ilk haksız hareketi küfür ederek yapmış, B şahsı ise A’yı bıçaklayarak aşırı bir tepki vermiş ve haksız tahrikte dengeyi bozmuş, A şahsı da kendisini aşırı bir tepkiyle bıçaklayan B’yi haksız tahrik altında silahla yaralamıştır. Bu durumda haksız tahrikte denge bozulduğu için ilk haksız hareket A’dan kaynaklansa bile A haksız tahrik hükümlerinden yararlanır.
Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir. Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir (YCGK-K.2021/231) .
Ağır Haksız Tahrik - Hafif Haksız Tahrik Ayrımı
Ağır haksız tahrik, tahrikin derecesinin ağır ve şiddetli olması; hafif haksız tahrik ise faile yönelen haksız hareketin elem ve üzüntüye sebebiyet vermesiyle birlikte tahrikin daha önemsiz bir boyutta kalması halini tarif eder.
Yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK, “ağır haksız tahrik” - “hafif haksız tahrik” ayrımını kaldırmıştır. Mevcut TCK’nın 29. maddesi, “ağır haksız tahrik” - “hafif haksız tahrik” ayrımı yerine, haksız tahrik uygulaması nedeniyle indirimin belirlenen alt sınır ve üst sınır arasında mahkeme tarafından yapılmasını düzenlemiştir. Mahkeme, haksız tahrik indirimi yaparken olayın özellikleri, olaydan önce ve olay sırasında tarafların davranışları, failin içinde bulunduğu koşullar vb. gibi kriterleri dikkate alarak daha önce verilen yargısal kararlar ışığında indirim oranını belirleyecektir. Mahkeme, takdir hakkını somut vakıaya uygun kullanmak zorundadır. Hemen belirtelim ki; haksız tahrik indirimi konusunda yerel mahkemelerin yanlış uygulama içeren çok sayıda kararı Yargıtay tarafından bozulmaktadır.
Haksız Tahrikte Kaçınılmaz Hata
Fail, haksız tahrikin varlığı konusunda hataya düşülebilir. Yani, somut olayda haksız tahrik unsurları olmadığı halde, fail, haksız tahrik teşkil eden fiiller bulunduğunu zannederek hareket etmiş olabilir. Haksız tahrikin varlığı konusunda kaçınılmaz hataya düşen fail haksız tahrik hükmünden yararlanacaktır. Fakat burada hatanın kaçınılmaz olması zorunludur. Buna karşılık, hata kaçınılabilir bir hata ise, yani failin kişisel özellikleri göz önüne alındığında, daha dikkatli ve özenli davranması durumunda hatasından kaçınılabilecekse başka bir anlatımla hata meydana gelmeyecekse artık haksız tahrik hükümlerinden yararlanamayacaktır (YCGK-K.2013/622).
Örneğin, kamuoyu gündeminde yoğun bir şekilde tartışılan bir vakıada; kızının bir kişinin tecavüzüne uğradığını söylemesi üzerine, baba tecavüz ettiği iddia edilen kişiyi öldürmüş, ancak daha sonra kızı yalan söylediğini itiraf etmiştir. Somut olayda mahkeme babanın söylenen yalan nedeniyle kaçınılmaz hataya düştüğünü kabul ederek baba hakkında haksız tahrik hükümlerini uygulayan bir karar vermiştir.
Haksız Tahrik Halinde Ceza İndirim Oranı (TCK 29)
Haksız tahrik altında suç işleyen kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir (TCK md. 29). Örneğin, haksız tahrik altında kasten adam öldürme suçu işleyen kişi tahrikin derecesine göre 12 yıl ile 18 yıl arasında cezalandırılır. Adam yaralama suçu işleyen kişinin belirlenen temel cezası 1/4 ile 3/4 arasında indirilir.
Bazı suçların haksız tahrik altında işlenmesi halinde ceza verilmemesini öngören özel düzenlemeler vardır. Örneğin, karşılıklı hakaret halinde taraflardan birine veya her ikisine ceza verilmeyebilir. TCK, Hakaret Suçu açısından haksız tahrik kurumunu özel bir hükümle düzenlemiştir.
Haksız Tahrik ve Meşru Müdafaa İlişkisi
Mağdurun faile yönelttiği fiile karşı haksız tahrik mi yoksa meşru müdafaa savunması mı yapılması gerektiği dikkatli bir şekilde analiz edilmelidir. Çünkü, meşru müdafaa olarak düşünülen bir fiil, ulaştığı boyut itibariyle haksız tahrik derecesinde kalabilir. Meşru Müdafaa hali, failin cezalandırılmaması sonucunu doğurur. Mağdura karşı işlenen fiilin meşru müdafaa amacıyla mı yoksa haksız tahrik altında mı işlendiği, faile ceza verilip verilmeyeceğini, ceza verilecekse hangi miktarda bir ceza verileceğini tayin edecektir.
Haksız Tahrik İndirimi Yargıtay Kararları
Haksız Tahrikin Şartları
Ceza Genel Kurulu 2022/381 E. , 2023/576 K.
Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.
Tahrikin koşulları ayrıntılı olarak değerlendirildiğinde;
a) Tahrik teşkil eden bir fiilin varlığı: haksız tahrik uygulanabilmesi için tahrik teşkil eden bir eylemin bulunması zorunludur. Kanunumuzda fiilin yalnızca haksız olma niteliğinden bahsedilmiş bunun dışında tahriki oluşturan eylemlerin neler olduğu belirtilmemiş ve herhangi bir sınırlama getirmemiştir. Fiilin insan davranışından kaynaklanmış olması gerekmektedir. Hayvanlar tarafından gerçekleştirilen saldırıların tahrik kabul edilebilmesi için bu hayvan hareketlerinin insan tarafından yönlendirilmesi ya da tahrik eylemine hayvan sahibinin kusurlu davranışı sebebiyle neden olması gerekmektedir. Objektif olarak bulunmayan yanılarak ya da yanıltılarak var sandığı bir eylemin doğurduğu hiddet veya şiddeti eylemin etkisi altında kişi pekâlâ suç işleyebilir. Böyle bir durumun varlığı halinde “mefruz tahrik” konusu gündeme gelecektir.
b) Fiilin haksız olması; tahrike konu olan fiil haksız olmalıdır. Zira hukuka uygun fiillere her ne sebeple olursa olsun herkesin tahammül etmesi zorunlu kılınmıştır. Haksız fiil kanunda tanımlanmış olmayıp içeriği uygulamaya bırakılmıştır. Bu nedenle tahrik teşkil eden fiilin haksız olması hususunda diğer hukuk dalları aracılığıyla ve fakat tamamen onlara bağlı kalmaksızın bir değerlendirme yapmak mümkündür. (Bostancı Bozbayındır, Gülşah, Ceza Hukukunda Haksız Tahrik, Sayfa, 183, Beta yayınları İstanbul 2013) Borçlar hukuku anlamında dahi haksız fiil sayılması şart değildir. (Nuhoğlu, Ayşe, Namus İçin Adam Öldürme Suçlarında Haksız Tahrik Uygulaması, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2004, Sayfa:209) Borçlar Hukuku anlamında haksız fiil olarak nitelendirilmeyecek olan bazı fiillerin tahrik teşkil etmesi bu bakımdan fail hakkında cezanın indirimine sebep olması mümkündür. Diğer taraftan fiilin haksızlık niteliğini tespit ederken suç teşkil etmesi de gerekli değildir. Bir fiil hukuk düzeni tarafından kabul görmüyorsa tahrik teşkil eden haksız bir fiil olarak kabul edilebilecektir. (Erem, Faruk, Ümanist doktrin açısından Türk Ceza Hukuku, Sayfa:54 Cilt 2, 10’ncu baskı, Ankara 1974) Ancak ceza hukukunda suç olarak belirlenen davranışların haksız tahrik bakımından evveliyatla birer haksız fiil olarak kabul edilmelidir. Yargıtay uygulamalarına göre, fiilin haksız olup olmadığının değerlendirilmesi yapılırken yalnızca yazılı hukuk kuralları değil, hukuk düzeninin bütünü, toplumsal değer yargıları, davranış normları, ahlak ile örf ve adet kuralları dikkate alınmalıdır.
c) Fail öfke ve şiddetli eylemin etkisi altında kalmalı; tahrik nedeniyle indirim yapılabilmesi için sadece tahrikin varlığının tespit edilmesi yeterli değildir. Haksız hareketin failde hiddet veya şiddetli elem duygusu oluşturup oluşturmadığı da her somut olay bakımından ayrıca değerlendirilmelidir. Bunun dışında, “kompleksler, kıskançlıklar, failin kişilik bozuklukları, intikam duyguları, stresli olma durumu, ya da fazla alınganlık gibi duygular tahrik hükümlerinin uygulanmasını gerektirmez.” (Duran, Gökhan Yaşar, Ceza Hukukunda Haksız Tahrik, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, Sayfa:150) Hiddet; kişinin kendisini kontrol etmesini sağlayan mekanizmasını işlevsiz bırakan kuvvetli bir heyecan hali olarak tanımlanabilir. Hiddet iradeye şiddet ve süratle tesir ederek, bireyde iyi düşünmek için gereken zaman ve sükûna imkân bırakmayan haldir. (Epözdemir age, sayfa:224)
“Elem”, Türk Dil Kurumuna göre; “acı, üzüntü, dert, keder” anlamında kullanılmaktadır. Şiddetli elem de; bu duyguların ileri derecede ve yoğun hallerini ifade etmektedir. Tahrik teşkil eden haksız fiilin failde hiddet veya şiddetli elem meydana getirmesi koşulu, esasında haksız tahrik kurumunun tamamen psikolojik temeli ile ilgilidir. Dolayısıyla tahrik fiilin ortaya çıkarttığı heyecan halinin etkisinde kalarak iradesi zayıflayan failin psikolojik durumu normal bir insandan farklıdır. (Erem, Faruk, Adalet Psikolojisi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, Ankara 1977, sayfa:34)
Faile yüklenen suçun işlenmesi sırasında bu etkinin varlığını mutlaka araştırmak gerekir.(Dönmezer, Sulhi/Erman, Sahir Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. Baskı Beta Yayınları, Cilt:2, İstanbul 1994, sayfa:434) Nitekim bu görüş Yargıtay içtihatlarında da yer almıştır. “Sanığın, mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunlu bulunan hallerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.”(Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2015/1-695 esas, 2019/128 26.10.2019 tarih, karar sayılı ilamı)
d) İşlenen suç ile tahrik teşkil eden haksız fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yani failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalıdır. Esasında, failde meydana gelen hiddet veya şiddetli elem halinin başka bir sebepten ileri gelmesi halinde hakkında haksız tahrik uygulanmaması gerekecektir. Önceden suç işleme kararı alan fail hakkında tahrik teşkil eden bir hareket bulunsa dahi bu eylemin onu suça sürüklediği kabul edilemez. . Tahrik teşkil eden fiile karşı gösterilen tepkinin kişiden kişiye farklılık göstereceği açıktır. Ayrıca haksız hareketin bizzat faile yönelik bulunmasına ilişkin koşulun somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmesi gerekmektedir. e) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır; haksız tahrik uygulanabilmesi koşullarından birisi de haksız fiilin mağdurdan sadır olması veya mağdurun o fiili önleme yükümlülüğünün bulunmasıdır. (CGK 17.01.219 tarih, 2015/6-1219 esas, 2019/13 karar sayılı ilamı) Mağdurun tahrik teşkil eden haksız fiili bizzat gerçekleştirmesi şart değildir. Üçüncü bir kişiyi araç olarak kullanmak suretiyle haksız fiil gerçekleştirmiş olabilir. Ayrıca mağdurun tahrik teşkil eden fiili önleme yükümlülüğü bulunmasına rağmen önlememesi ya da zımnen bu haksız fiili onaylaması halinde haksız tahrik hükümlerinin uygulanması mümkündür.
f) Suçun tahrik teşkil eden haksız fiili gerçekleştirene karşı işlenmesi; tahrik teşkil eden haksız fiili gerçekleştiren kişiyle suçun mağdurunun aynı kişi olması gereklidir. Daha genel ifadeyle suç, tahrik edenin zararına işlenmiş olmalıdır. Haksız tahrik sayılabilecek eylemin etkisi altında kalan kişinin Devlete veya topluma karşı bir suç işlemesi durumunda tahrik hükümleri uygulanamayacaktır. Fail tahrik teşkil eden haksız fiili gerçekleştiren kişiye karşı işlediğini zannediyorsa ve bu kastla hareket etmişse fakat suç kastedilen ve zannedilen kişiden başka üçüncü bir kişi ise tahrik hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacağı “hatta hükümleri” çerçevesinde çözüme kavuşturulmalıdır. Nitekim TCK’nun 30’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasında “ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenlere ait koşulların gerçekleştiği hususunda kaçınılmaz bir hataya düşen kişi bu hatasından yararlanır” hükmünün uygulama alanı bulunduğu görülmektedir. Bu durumda hatanın kaçınılmaz olması gereklidir. Kaçınılmazlık hali takdir edilirken, failin gereken dikkat ve özeni göstermesi durumunda bu hataya düşüp düşmeyeceği belirlenerek uygulama yapılmalıdır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 24.12.2013 tarih, 2013/1-664 esas, 2013/622 karar sayılı ilamı)
Cinsel Saldırı Üzerinden 25 Yıl Geçmesi Halinde Haksız Tahrik
Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanık ile maktulün amca çocukları olduğu ve 25 yıl kadar önce maktulün sanığın kız kardeşine yönelik cinsel saldırı eylemi gerçekleştirdiği, bu yüzden sanık ile maktul arasında bir husumet olduğu ve maktulün bu olay nedeniyle uzun süredir memleketine gelmediği, olay tarihinde ise sanık ile maktulün ortak akrabalarının bir düğünü nedeniyle maktulün memleketine geldiği, bunu öğrenen sanığın maktulün düğün yerini terk etmesini dolaylı şekilde maktule ilettiği, fakat maktulün oradan ayrılmadığı ve ardından olay yerine gelen sanığın maktulü çıkan kavga neticesinde tabanca ile ateş etmek suretiyle öldürdüğü olayda, sanığın daha önce aralarında husumete neden olan cinsel saldırı olayından kaynaklı tahrik altında öldürdüğü anlaşılmakla, sanık hakkında TCK’nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik indiriminin asgari oranda uygulanması gerekirken hiç uygulanmaması suretiyle fazla cezaya hükmolunması, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar : 2020/2063).
Toplum Yapısı ve Kültürel Yapıya Göre Haksız Tahrik
Olaydan önce maktul …‘in maktul …‘yı evlenmek üzere ailesinden istediği ancak buna izin verilmediği, maktulenin akrabası olan …ile evlendirildiği ancak maktullerin görüşmeye devam ettikleri, bu durumu öğrenen eşi ve ailesinin maktuleyi babası olan sanığa olay günü teslim ettikleri, hamile olan maktulenin olay gecesi eşinin evine dönmek istemediği, maktulenin,…‘i 02:30 ve 02:34 sıralarında aradığı, olay saatinin ise 02:40 civarı olduğu anlaşılmasına göre maktullerin olay yerinde buluşmaları ile öldürülmelerinin eş zamanlı olduğu, babası olan sanığın maktüleyi sorguya çektiği ve görüştüğü kişinin Velit olduğunu öğrendiği, gece gelen tıkırtılar üzerine damda maktulleri görünce sinirlenerek onlara ateş ettiği, akabinde olay yerine gelen polis memuru tanık Hakan’ın beyanına göre de, namusunu temizlediği yönünde beyanda bulunduğu nazara alındığında;
Bir başkasıyla evli olan kızının sevgilisiyle gece vakti kendi evinde buluşması nedeniyle toplum yapısı, kültürel yapı, toplum tepkisi gözetildiğinde sanığın haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddetli elemin etkisi altında eylemini gerçekleştirdiği kanaati oluşmakla maktulden kaynaklanan ve haksız tahrik oluşturan davranışların ulaştığı boyut dikkate alındığında, sanık hakkında TCK’nin 29. maddesi uyarınca makul oranda haksız tahrik indirimi yapılması gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi- K.2019/2549).
Haksız Tahrikte Kaçınılmaz Hata
Olay günü sanık sigara almak için dışarı çıktığında, kahvehanenin önüne geldiği sırada birden yanında maktulü gördüğü, aksi kanıtlanamayan savunmaya göre maktulün elini cebine götürmesi üzerine ateş ederek öldürdüğü analaşılmıştır.
Önceden maktulün haksız saldırılarına maruz kalmış bulunan sanığın, olay gününde, önceki olaylarda gerçekleşen haksız saldırıların tekrarlanacağı konusunda kaçınılmaz bir hataya düşerek, bu koşullar içinde eylemlerini gerçekleştirdiği anlaşıldığı halde, sanık hakkında Türk Ceza Kanununun 29. maddesi uyarınca “haksız tahrik” hükmünün uygulanmaması suretiyle fazla ceza tayini bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2013/4530).
Karşılıklı Kavgada Haksız Tahrik
Karşılıklı kavga şeklinde geliştiği anlaşılan ve her iki aile bireylerinin yaralanmış olduğu olayda ilk haksız hareketin hangi taraftan geldiğinin tespitine çalışılarak sonucuna göre, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.10.2002 tarih ve 2002/4-238-367 Sayılı kararı da dikkate alınarak, sanıklar hakkında 5237 Sayılı TCK’nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırı olup hükmün bozulması gerekir (Yargıtay 3.Ceza Dairesi - Karar: 2016/13046).
Borcu Ödemeyen Alacaklının Davranışı Hangi Hallerde Haksız Tahrik Sayılır?
Oluşa ve dosya içeriğine göre; Sanık ile mağdur arasında, daha önce yaptıkları ortak iş nedeni ile alacak- verecek meselesi olduğu, olay tarihinde mağduru gören sanığın alacağını istediği, bu şekilde aralarında çıkan tartışmada tarafların karşılıklı olarak birbirlerini darp ettikleri, akabinde sanıkların, yaralanması nedeni ile hastaneye götüreceklerini söyleyerek hile ile araca bindirdikleri mağduru, …‘ın evine götürüp, burada kendisini tehdit etmek suretiyle alacağı tahsil etmeye çalıştıkları olayda, sanığın atılı suçu, mağdurun kendisine olan borcunu ödemeyerek kendisini oyalamasının yarattığı öfke ile işlediği anlaşılmakla; sanık hakkında atılı suçtan cezalandırma yapılırken, TCK.nın 29. maddesi gereği haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2020/3400 E. , 2022/18076 K.).
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için kanunda bir zaman sınırlaması mevcut olmayıp, aradan uzunca bir zaman geçse bile önceki olayın etkisiyle suç işlenmişse tahrik hükümleri uygulanmalıdır. Kişi hakkında haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesinin en önemli şartı fiilin haksızlık içermesidir. Yani tahrik edici fiil haksız fiil niteliğini taşımalıdır. Hukuka aykırı her türlü davranış, haksız fiil niteliğini taşır. Kişinin aleyhine de olsa, haksızlık içermeyen bir fiil tahrik edici sayılamaz. Fiilin haksız sayılması için bir suç oluşturması veya borçlar hukuku anlamında haksız fiil sayılması gerekmez. Hakkın kötüye kullanılması da tahrik sayılabilir. (Nur Centel, Hamide Zafer, … Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, üçüncü bası, s. 444-445) Borçlar hukuku anlamında sanığın, mağdurdan salt bir alacağının olması, mağdurun sanığa karşı haksız bir fiilde bulunduğu manasına gelmeyecektir. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.01.2016 gün ve 2015/203 Esas, 2016/2 sayılı Kararında vurgulandığı üzere, taraflar arasındaki borç ilişkisinin sanık lehine haksız tahriki oluşturabilmesi için, mağdurun ödeme gücü bulunduğu halde sırf kendi menfaati yahut alacaklıyı zor durumda bırakmak için borcunu keyfi biçimde ödememesi, alacaklıdan mal kaçırması, gerçeğe aykırı beyan veya vaadlerde bulunması, borcun istenmesi sırasında alaya alması, hakaret etmesi gibi davranışlarla alacaklı olan sanığa yönelik hiddet veya şiddetli elem duymasına neden olacak hareketlerde bulunması gerekmektedir. Ancak, salt borcu ödeyememenin haksız tahrik oluşturan bir fiil olarak kabulü olanaklı değildir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2018/6721 E. , 2018/6399 K.).
Tokat Atma Nedeniyle Haksız Tahrik İndirim Oranı
Maktulün sanığa tokat atarak basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte yaralaması nedeniyle, haksız tahrik teşkil eden eylemin niteliğine göre 5237 Sayılı TCK.nun 29. maddesi uyarınca asgari oranda indirim yapılması yerine yazılı şekilde fazla indirim yapılarak eksik ceza tayin edilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2017/3373).
Sanığa Taş Atma Haksız Tahrik Nedenidir
Şikayetçi, sanığın arabasına taş atmış, uyarılara rağmen taş atmaya devam etmiştir. Sanık, şikayetçinin taş atması eylemine karşı kasten adam yaralama suçu işlemiştir. Sanık ikayetçinin kendisine taş atmasından etkilenerek kasten adam yaralama suçu işlediğini savunmuştur. Olayın gelişim tarzına göre sanık haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılmalıdır ( Yargıtay 3.Ceza Dairesi – Karar No: 2015/11953 ).
Yumrukla Saldırının Tahrik Derecesi ve Ceza Miktarının Belirlenmesi
Mağdur … ve arkadaşlarından kaynaklanan ve sanığı yumrukla vurmak suretiyle BTM ile giderilebilir şekilde basit yaralamadan ibaret haksız fiil niteliğindeki eylemin niteliği, ulaştığı boyut dikkate alındığında, haksız tahrik nedeniyle 1/4’ten 3/4 oranına kadar indirim öngören 29. maddesi ile yapılan uygulama sırasında, asgari oranda bir indirim yapılması yerine yazılı şekilde 2/3 oranında indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2018/29).
Ölen kişi, sanığa yumrukla saldırmış ve sanığı yaralamıştır. Sanık, mağdurun saldırdığı olayda basit bir şekilde darp edilmiştir. Darp edilen sanık, mağdura saldırmış ve mağduru öldürmüştür. TCK md. 29, haksız tahrik altında adam öldürme suçu işleyen kişinin 12 yıl ile 18 yıl arasında cezalandırılması gerektiğini öngörmüştür. Haksız tahrik uygulaması yapılırken sanığa 16 yıl ceza verilmiştir. Sanığın maruz kaldığı darp basit bir darptır, bu nedenle üst sınırdan 18 yıl ceza tayini gerekir ( Yargıtay 1. Ceza Dairesi – Esas No: 2014/4878, Karar No: 2015/860, Tarih: 23.02.2015).
Eşine Yönelik Cinsel Davranış Nedeniyle Haksız Tahrik İndirim Oaranı
Bakkallık yapan mağdur, failin eşinin elini tutarak “seninle görüşelim, konuşalım” demiştir. Aile büyükleri araya girerek bu sorunu tatlıya bağlamıştır. Bu olaydan sonra sokakta karşılaştıklarında mağdur faile “ne bakıyorsun lan” demiştir. Bunun üzerinde mağdura av tüfeğiyle yakından ateş eden fail, kasten adam öldürmeye teşebbüs suçundan yargılanmalıdır. Mağdurdan kaynaklanan söz ve davranışlar nedeniyle failin cezasından 1/2 oranında yapılan indirim fazladır. TCK’nın 29. Maddesine göre 1/4 ile 3/4 oranları arasında yapılması gereken indirim, sanıkla eşine yönelen haksız tahrik oluşturan söz ve davranışların niteliği dikkate alınarak asgari orana yakın bir ceza indirimi olmalıdır ( Yargıtay 1. Ceza Dairesi – Karar No: 2015/330).
Polis Memurlarının Haksız Tahrik Teşkil Eden Davranışları
Sanığın aşamalarda değişmeyen “… olay tarihinde polislere ne olduğunu, ne amaçla geldiklerini, Savcılıktan emniyetten izin alıp almadıklarını sorduğu, polislerin de yok diyerek dalga geçtikleri, üzerine çullandıkları, hatta balkondan atlamak suretiyle içeriye girip evin içinde kendisini dövdükleri,…” şeklindeki savunması, bu hususu doğrulayan adli rapor içeriği üzerinde durularak olayın başlangıcı ve gelişimi irdelenip sanık hakkında TCK’nın 29. maddesi gereği haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerekip gerekmediğinin karar yerinde tartışılması gerekir ( Yargıtay 5. Ceza Dairesi – Karar No: 2015/1407).
Hakaret Nedeniyle Haksız Tahrik İndirim Oranı
Maktulün eylemi sanığa hakaret etmekten ibarettir. Hakaretin oluşturduğu haksız tahrik altında maktulü öldüren faile 15 yıl ceza verilmiştir. TCK’nın 29. maddesine göre faile haksız tahrik nedeniyle 12 yıl ile 18 yıl arasında bir ceza belirlenmelidir. Mağdurun hakaretten ibaret eylemi nedeniyle ceza verilirken en asgari oranda indirim yapılarak faile 18 yıl ceza verilmelidir ( Yargıtay 1. Ceza Dairesi – Karar No: 2014/3973).
Tehdit, Hakaret ve Fiziksel Saldırı Halinde Haksız Tahrik İndirim Oranı
Elinde kırık bira şişesi olan maktul hem failin üzerine yürümüş hem de tehdit ve küfür içeren sözler söylemiştir. Fail haksız tahrik altında maktulü bıçakla öldürmüştür. Fail hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanarak 18 yıl ceza verilmiştir. Maktulün sergilediği haksız hareketin ulaştığı boyut dikkate alındığında faile verilen 18 yıl ceza fazladır. TCK’nın 29. maddesi gereği 12 yıl ile 18 yıl arasında uygun bir ceza tayin edilmelidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi – Karar No: 2014/3485)
Bıçaklama Yaralama Fiilinin Yol Açtığı Haksız Tahrikte Ceza İndirimi
Aralarında tahliye edilen dükkanın anahtarının teslimi sebebiyle çıkan tartışma sırasında maktulün, sanığı bıçakla sırtta boyun kökünün orta tarafında 3 cm, genişliğinde yaralamasından ibaret haksız tahrik oluşturan eylemi nedeniyle, sanığın yarasının niteliğini bilecek durumda olmaması ve maktulden kaynaklanan haksız hareketlerin ulaştığı boyut dikkate alınarak, 12-18 yıl arasında bir ceza öngören 5237 Sayılı T.C.K.nun 29 uncu maddesi uyarınca ceza tayin edilirken, alt ve üst sınırlar arasında makul sayılabilecek bir ceza tayini yerine, 16 yıl hapis cezasına hükmedilerek fazla ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2011/5904).
Haksız Tahrik Uygulamasının Tazminat Davasına Etkisi
Sanık, ceza mahkemesi tarafından haksız tahrik indirimi yapılarak cezalandırılmıştır. Ceza davasının sanığı olan kişi, aynı zamanda maddi tazminat davasının davalısıdır. Haksız tahrik nedeniyle ceza mahkemesinde ceza indirimi yapılan davalı aleyhine hukuk mahkemesinde maddi tazminat hesaplanırken maddi tazminattan indirim yapılması gerekir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi – Karar No: 2013/4685).
Bir Yıl Önce Yaşanan Olayın Etkisi Altında Suç İşlenmesi ve İndirim Oranı
Somut olayda, bir yıl önceki olayın etkisiyle, olay günü sabah erken saatlerde yanına arkadaşını alıp, üzerinde bıçak da olduğu halde taksi tutarak mağdurun okula giderken kullandığı güzergaha gelen ve sanıkla burada karşılaşmayı sağlayarak ona saldıran sanığın, bu davranışı karşısında, mağdur tarafından sanığa ve arkadaşına sandalye ile veya yumrukla vurulmuş olmasının haksız tahriki oluşturmayacağı, başka bir deyişle olaya kendi haksız hareketleriyle neden olan sanığa yönelik olarak mağdurdan kaynaklanan ve sanığın hareketleriyle orantılı olduğu anlaşılan hareketlerin haksız tahrik nedeni olarak değerlendirilemeyeceği ortadadır. Buna karşılık, olaydan yaklaşık bir yıl önce mağdur tarafından sanığın nişanlısı Naile’ye yönelik olarak kısa bir zaman dilimi içerisinde iki kez sarkıntılıkta bulunulmuş olması, sanık açısından haksız tahriki oluşturur. Ancak, her ne kadar sarkıntılık fiilinin iki kez tekrarlanmış olması nedeniyle haksız tahrik düzeyinin en hafifin üzerinde olduğu söylenebilirse de, en ağır düzeyde olduğu da kabul edilemez. Bu nedenlerle, sanığın cezasından haksız tahrik nedeniyle 1/4 ila 3/4 oranları arasında, tahrikin ulaştığı düzey de dikkate alınarak hakkaniyete uygun olması açısından 1/4 oranına daha yakın bir nispette indirim yapılması gerekirken, olayda koşulları oluşmadığı halde en üst oranda indirim yapılmak suretiyle eksik ceza tayin edilmiş olması hukuka aykırıdır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar: 2009/229).
Karşılıklı Küfürleşme Nedeniyle Haksız Tahrik İndirimi
Maktulün sanığı evine alkol almak için davet ettiği, sanığı patates soğan alması için markete gönderdiği, sanığın file olarak alması nedeni ile aralarında tartışma çıktığı ve çıkan tartışmada birbirlerine küfür ettikleri, tanık tarafından da bu hususun doğrulandığı anlaşılmakla,
Sanığın maktulü kasten öldürme suçunu maktulün hakaret etmesi ve karşılıklı küfürleşmeden kaynaklanan haksız tahrikin etkisiyle işlediğinin kabulüyle cezasından 29. maddesi uyarınca asgari oranda indirim yapılması yerine yanılgılı değerlendirme sonucu bu maddenin uygulanmasına yer olmadığına hükmedilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2017/684).
Sanığın Arkadaşına Yapılan Saldırı Haksız Tahrik Nedenidir
Sanık H.Deniz’in arkadaşı Burak’ın mağdur sanık Ata ile aralarında husumet bulunduğu, olay günü karşılaştıklarında sanık Ata’nın arkadaşı Burak ‘a vurduğunu gören sanığın arkadaşı Burak yanında kavgaya katıldığının anlaşılmış olmasına göre, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.05.1989 tarih, 1/133 -192 sayılı kararı ve buna uyum gösteren özel Ceza Dairelerinin istikrarlı uygulamaları doğrultusunda bir olayda tahrikin varlığının kabulü için haksız hareketin bizzat sanık yakınına yönelik olmasının gerekmeyeceği, üçüncü kişilere dahi yapılan haksız hareketin tahrik sebebi oluşturabileceği gözetilmeden ve hükmün gerekçesinde, mağdur sanık Ata’nın kavgayı başlatıp, sanığın arkadaşı Burak’ı yaraladığının kabul edilmesine rağmen haksız hareketin sanığa yönelik olma dığına dair yerinde olmayan gerekçeyle haksız tahrik hükmünün uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2010/16199).
Tasarlayarak Öldürme Suçunda Ağır Hakaret Nedeniyle Haksız Tahrik İndirim Oranı
Sanığın, müşteki ile 22.10.1999 tarihinde resmi olarak evlendikleri, 01.10.2010 tarihinde resmi olarak ayrıldıkları, ancak müşteki, evlilik birliğinin resmi olarak sonlanmasından önce de maktul ile birlikte olduğu ve temyize konu olaydan bir ay önce çocuklarını görmek amacıyla eski eşini telefonla arayan sanığın telefonuna bakan maktulün sanığa karşı ağır hakaretlerde bulunduğu anlaşılan olayda;
Sanığın, maktulü tasarlayarak kasten öldürme suçu sebebiyle hüküm kurulurken 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası öngören 5237 Sayılı TCK’nun 29. maddesi uyarınca maktulden kaynaklanan haksız tahrikin ulaştığı boyut dikkate alınarak yasal sınırlar dahilinde makul bir ceza verilmesi yerine yazılı şekilde en üst hadden 24 yıl hapis cezasına hükmedilerek fazla ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2017/3063).
İlk Haksız Hareketi Yapanın Tespit Edilememesi Halinde İndirim Oranı
Sanıkların cezalarından “olayları kimin başlattığı tespit edilemediğinden” şeklinde kabul edilen gerekçe ile haksız tahrik hükümlerini düzenleyen TCK’nin 29. maddesi uyarınca TCK’nin 3. maddesinde belirtilen orantılılık ilkesi gereğince (1/4) oranında indirim yapılması gerekirken, (1/2) oranında indirim yapılmak suretiyle sanıklar hakkında eksik ceza tayini, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar : 2018/33).
Aldatma (Zina) Eşler Dışındaki Kişiler Açısından Haksız Tahrik Sayılmaz
Maktul …’ın, başkasıyla resmî nikâhlı evli olduğunu bildiği Seval ile rızaya dayalı da olsa cinsel ilişkiye girmesinin, evlilik birliği içerisinde eşine karşı sadakat yükümlülüğü bulunan Seval’in bu yükümlülüğe aykırı hareket etmesine neden olması, maktulün eve Seval’in rızasıyla girmesine rağmen …’nın bu duruma rızasının bulunmaması nedeniyle maktulün …‘ya yönelik konut dokunulmazlığını ihlal suçunu işlemesi ve sabaha karşı evine dönen …’nın maktul ile Seval’i cinsel ilişkiye girdikleri sırada görmesi karşısında, maktulün haksız fiil ve suç teşkil eden eylemlerinin, Seval’in eşi … yönünden haksız tahrik nedeni olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Ancak burada tartışılması gereken husus, …’nın kayınpederi ve kayınbiraderi olup maktulün öldürülmesi ve hürriyetinden yoksun bırakılması fiillerine iştirak eden sanıklar Süleyman ve … açısından da aynı eylemlerin haksız tahrik nedeni oluşturup oluşturmayacağıdır. TCK’nın 29. maddesinde ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için mağdurdan kaynaklanmış haksız bir davranış veya söz bulunması, sanığın da bu haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi gerekmektedir. Haksız tahrikin suça iştirak edenlerden her birine uygulanabilmesi için, tahrike ilişkin koşulların tüm şerikler hakkında geçerli olması zorunludur. Somut olayda ise, sanık …’ın kızı, sanık …’ün de kız kardeşi olan Seval’in maktul ile ilişkisinin rızaya dayalı olması, sadakat yükümlülüğünün sadece eşlere ait bulunması, konut dokunulmazlığını ihlal suçunun ise …’ya karşı işlenmesi nedenleriyle, maktulden kaynaklanan ve haksız tahrik oluşturan davranışların sanıklar Süleyman ve …’e yönelmediği, başka bir ifadeyle evlilik birliği içerisindeki konumu itibarıyla … açısından haksız tahrik oluşturan davranışların, …‘yla aynı konumda bulunmayan sanıklar Süleyman ve … açısından haksız tahrik nedeni oluşturmadığı anlaşılmaktadır. Medeni Kanun’un 161/1. maddesinde eşler arasında bir boşanma nedeni sayılan evlilik dışı cinsel ilişkinin, yine aynı Kanun’un 185/3. maddesinde düzenlenen sadakat yükümlülüğüne aykırılık oluşturacağı sabit olmakla birlikte, ahlaki veya geleneksel açıdan kabul edilemeyecek bu durumun eşler dışındaki diğer aile bireyleri açısından haksızlık teşkil ettiğinin kabulü mümkün bulunmamaktadır. Aksinin kabulü hâlinde namusunun lekelendiği düşüncesine kapılan aile fertlerinden herhangi birinin işlediği her suçta haksız tahrik hükmünün uygulanması gündeme gelebilecek, haksız tahrikin kaçıncı derecedeki akrabaya kadar uygulanacağının belirli olmaması nedeniyle kapsamı öngörülemeyecek ölçüde genişletilmiş olacaktır. Bunun yanında somut olayda, gün boyunca elleri kolları bağlı şekilde ve kendinden geçmiş bir hâlde …’nın evinde alıkonulan maktulün, sanıklar Süleyman ve …’e yönelik başkaca herhangi söz ve davranışı da bulunmadığı da gözetildiğinde sanıklar Süleyman ve … hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanmamasında herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar : 2020/64).
Alacak Verecek Meselesinde Haksız Tahrik
Sanığın, müştekilerin iş yerinde bir buçuk ay çalıştığını ve ücretinin ödenmediğini belirtmesi,müştekilerin ise, sanığın iş yerinde çalışmadığını,birkaç gün gelip gittiğini ücret alacağının olmadığını belirtmeleri üzerine taraflar arasında oluşan husumet sebebiyle olayların meydana gelmesi karşısında, olayın bu yönden çıkış nedeni ve gelişmesi değerlendirilerek sonucuna göre TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması, bozma nedenidir (Yargıtay 4. CD.- Karar : 2020/5153)
Haksız Tahrikin Varlığında Kaçınılmaz Hataya Düşülmesi
Alınan savunmalarında yüklenen suçu samimi olarak ikrar eden ve aşamalarda birbiriyle uyumlu savunmalarda bulunan, bu savunmaları tanıklar … ve …’ın beyanlarının yanı sıra maktulün telefonunun incelenmesiyle elde edilen navigasyon kayıtlarına ilişkin 11.02.2019 tarihli bilirkişi raporundaki tespitlerle de doğrulanan sanığın, kendisinin de tercüman olarak katıldığı ifade alma işleminde tanık …’nun maktul hakkında bulunduğu cinsel saldırı ve tehdit iddialarının etkisiyle duyduğu hiddetli veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlediği, maktulün ifadelerinin tutanağa geçirilmesi ve olayın gerçekleşmesi arasında geçen kısa zaman dilimi ile tanık …’nun maktul hakkındaki iddialarının yoğunluğu da dikkate alındığında, işitme ve konuşma engelli olan ablası tanık …‘ya karşı hissettiği şefkat ve koruma duygusu ile hareket eden sanığın haksız tahrikin varlığı konusunda kaçınılmaz bir hataya düştüğünde kuşku bulunmadığı, tanık …’nun iddialarının doğruluğunun ancak yetkili makamlarca yapılacak bir soruşturma sonucu tam olarak ortaya konulabilecek olması nedeniyle daha dikkatli ve özenli davranması durumunda dahi bu hatasından kaçınabilmesi kendisinden beklenemeyecek olan ve maktulün kendisine hakaret ettiği yönündeki savunmasının aksi de kanıtlanamayan sanık hakkında TCK’nın 3. maddesinde belirtilen “orantılılık ilkesi” de gözetilerek, aynı Kanun’un 29. maddesi uyarınca makul bir oranda haksız tahrik indirimi uygulanması gerektiği kabul edilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/374 E. , 2023/317 K.).
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.