Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Tanıklık Nedir?

Tanıklık, bir kimsenin geçmişte yaşanan bir olayla ilgili beş duyusuyla elde ettiği bilgi ve görgüyü “mahkeme huzurunda” anlatmasıdır. Kolluk veya savcılık önünde tespit edilen beyanlar, ceza hukuku doktrininde tanık beyanı olarak kabul edilmemektedir.

Yargıtay’ın “yalan tanıklık suçu” yargılamalarında açıkladığı görüşleri dikkate alındığında, Yargıtay da kolluk (polis, jandarma vs) tarafından yapılan ifade alma işlemini “tanık beyanı” olarak nitelendirmemektedir. Yalnızca ispat konusunda karar verecek mahkeme önünde verilen beyan, tanık beyanı olarak kabul etmektedir.

Tanığa Doğrudan Soru Sorma veya Çapraz Sorgu Seminer Videosu

Tanığa doğrudan soru sorma ve çapraz sorgu sistemini ayrıntılı olarak değerlendirdiğimiz seminerin videosu aşağıdadır.

Tanıklık İle İlgili Özel Durumlar

  • Tanık, TCK uygulamasında, kamu görevlisi sayılır (TCK md.6).

  • Sanık, yargılandığı bir davada tanık olarak dinlenemez. Ancak beraat eden sanık, diğer sanıklar hakkında tanıklık yapabilir.

  • Doktrinde tartışmalı olmasına rağmen sanık müdafinin o davada tanıklık yapmasına engel kanuni bir düzenleme yoktur.

  • Mağdur tanık olabilir, CMK 236/1 gereği mağdurun tanık olarak dinlenmesi halinde yemin hariç, tanıklığa ilişkin hükümler uygulanmalıdır.

  • Tanık anlatımlarında farklılıklar olabilir, önemli olan bu farklılıkların çelişki aşamasına gelmemesidir.

  • Tanık anlatımlarındaki çelişkiler öncelikle yüzleştirerek giderilmelidir. Çelişkiler giderilemezse hangi tanığın anlatımının hangi nedenle üstün tutulduğu açıklanıp karar verilmelidir.

  • Akıl hastası dahi, bu sıfatı dikkate alınarak, tanık olarak dinlenebilir. Bu durumdaki tanık beyanının delil değeri tanığın sübjektif durumu dikkate alınarak takdir edilir.

  • Tanık, yargıç sormadıkça, kanaat ve değerlendirmelerini söylememelidir.

  • Kollukta dinlenen kişi tanık değil, ancak, bilgi sahibi olan kişidir. Kolluk beyanı tanık beyanı olarak kabul edilemez, ceza muhakemesindeki tanık beyanı delili tanığın mahkeme önünde özgür iradesiyle verdiği beyana denilmektedir.

  • Müşteki, olay hakkında doğrudan bilgi ve görgü sahibiyse aynı zamanda olayın şahidi olarak kabul edilir.

  • Avukatlar, tanığa doğrudan soru sorabilir. (CMK 201)

Tanıkların Çağrılması (CMK md. 43)

Tanıklar çağrı kâğıdı ile çağrılır. Çağrı kâğıdında gelmemenin sonuçları bildirilir. Bu çağrı telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, çağrı kâğıdına bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz. Tutuklu işlerde tanıklar için zorla getirme kararı verilebilir. Karar yazısında bu yoldan getirilmenin nedenleri gösterilir ve bunlara çağrı kâğıdı ile gelen tanıklar hakkındaki işlem uygulanır. Zorla getirme kararı; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim bilgilerinin dosyada bulunması hâlinde bu araçlardan yararlanılmak suretiyle de tanığa bildirilir. Mahkeme, duruşmanın devamı sırasında hemen dinlenilmesi gerekli görülen tanıkların belirteceği gün ve saatte hazır bulundurulmasını görevlilere yazılı olarak emredebilir. Cumhurbaşkanı kendi takdiri ile tanıklıktan çekinebilir. Tanıklık yapmayı istemesi halinde beyanı konutunda alınabilir ya da yazılı olarak gönderebilir. Bu hükümler, kişinin ancak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme önünde tanık olarak dinlenmesi halinde uygulanabilir.

  • Kural olarak tanıklar çağrı kağıdı ile çağrılır, gelmemenin sonuçları çağrı kağıdına yazılır, tutuklu işlerde çağrı kağıdı ile çağrılmadan doğrudan zorla getirme kararı verilebilir (CMK md. 43/1). Sadece hakim veya mahkeme değil, C. Savcısı da md.146/7’ye göre tanık hakkında zorla getirme kararı verebilir. Tutuklu bir iş söz konusu değilse, mahkemenin veya savcılığın çağrı kağıdı çıkarmadan zorla getirme kararı verme yetkisi yoktur. Davetiyle çağrılan tanık artık davetiye iptal edilerek zorla getirilemez, bu konuda hakimin bile takdir hakkı yoktur.

  • Çağrı telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, çağrı kağıdına bağlanan sonuçlar, bu şekilde davet edilen tanıklar hakkında uygulanmaz. (CMK md. 43/2)

Telefonla çağrılan müşteki – müşteki aynı zamanda olayın tanığı da olabilir- ayrıca çağrı kağıdıyla da çağrılmalıdır (Y2.CD-2010/1265 k).

  • Mahkeme, tanığın hemen hazır edilmesini duruşmanın devamı sırasında dahi görevlilere yazılı olarak emredebilir (CMK md.43/3).

Tanığın bu şekilde hazırlanması uygulamada rastlanılan bir durum değildir. Ancak Ergenokon, Balyoz vs. gibi kamuoyunca bilinen davalarda duruşmanın devamı sırasında özel olarak görevlendirilmiş görevlilere mahkemenin yazılı emri tevdi edilerek tanıklar hazır bulundurulmuştur. Mahkemenin yazılı emri “hazır bulundurmayı” kapsadığından, bu emri alan görevli gerekirse zor kullanma yetkisine sahip olacaktır. Dikkat edilmesi gereken husus mahkeme yazılı emri ancak kovuşturma aşamasında verebilir.

Tanıklıktan Çekinme (CMK m.45)

Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilir:

a) Şüpheli veya sanığın nişanlısı,

b) Evlilik bağı kalmasa bile şüpheli veya sanığın eşi,

c) Şüpheli veya sanığın kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu,

d) Şüpheli veya sanığın üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları,

e) Şüpheli veya sanıkla aralarında evlatlık bağı bulunanlar.

Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanuni temsilcilerinin rızalarıyla tanık olarak dinlenebilirler. Kanuni temsilci şüpheli veya sanık ise, bu kişilerin çekinmeleri konusunda karar veremez.

Tanıklıktan çekinebilecek olan kimselere, dinlenmeden önce tanıklıktan çekinebilecekleri bildirilir. Bu kimseler, dinlenirken de her zaman tanıklıktan çekinebilirler.”

  • Hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde tanıklıktan çekinme hakkı kullanılabilir.

  • Tanıklıktan çekinme hakkı olan tanığın yeminli-yeminsiz dinlenmeyi talep hakkı var. (CMK md. 51)

  • Nişanlılığın varlığı, taraflarda evlenme niyetinin olduğunu gösteren olgularla anlaşılabilir.

  • Hüküm tek başına tanıklıktan çekinme hakkına sahip tanığın beyanlarına dayandırılmış ise çekinme hakkının hatırlatılmaması usul hatası olarak sonuca etkili ise dikkate alınır.

“…Tanıklıktan çekinme hakkı olan kimseye, bu hakkı dinlemeye başlamadan önce hatırlatılmalı, bu hakkı kullanıp kullanmayacakları hususu sorulup, keyfiyet tutanağa yazılmalıdır. Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan bir kimsenin bu hakkının kendisine hatırlatılması zorunlu olduğundan, bu hak hatırlatılmadan dinlenilmesi halinde beyanlarının delil olarak değerlendirilmesi de artık mümkün değildir. Tanık, kendisine karşı yürütülmeyen bir ceza soruşturmasında, olay hakkında beş duyusu ile edindiği algılamaları ifadesiyle açığa vuran kişidir. Herkes tanık olma ehliyetine sahip olduğundan çocuklar ve akıl hastalarının da tanıklığına başvurabilecektir. Ancak tanığın anlatımlarına itibar edilip edilmeyeceği yargılama makamının takdirindedir. Ceza muhakemesinde, tanık dinlemeye yetkili makam soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde ise, mahkeme, naip hakim veya istinabe olunan hakimdir. Tanıklık, kamu hukukundan doğan toplumsal bir ödevdir. Bu nedenle tanığın, hukuka uygun olarak yapılan davet üzerine adli makamlar önüne gelmek, bildiklerini doğru olarak anlatmak ve yemin etme ödevi bulunmaktadır. Bununla birlikte ceza muhakemesinde tanığa bazı haklar da tanınmıştır. Tanığın; tanıklıktan çekinme, kendisi ve yakınları aleyhine açıklamada bulunmaktan çekinme, haklarını öğrenme, korunma, tazminat ve masraflarını isteme hakkı vardır. Tanığı dinleyecek olan makam tarafından önce tanığın kimliği ve güvenirliği belirlenmelidir. Bu amaca yönelik olarak tanığın adı, soyadı, yaşı, işi, yerleşim yeri, işyeri, geçici olarak oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları, şüpheli, sanık veya mağdurla olan ilişkisine dair sorular yöneltilecektir. Bu şekilde tanığın kimliği, olayın tarafları ile olan ilişkisi ve güvenirliğine ilişkin bilgiler alındıktan sonra tanığa hakları hatırlatılmalı, bu hatırlatma yapıldıktan sonra da tanıklık görevinin önemi ve uyması gereken kurallar anlatılmalıdır. Tanık, şüpheli ve sanıkla aralarındaki yakınlık nedeniyle tanıklıktan çekinebileceğine ilişkin olan CMK’nun 45. maddesine göre, şüpheli ve sanığın nişanlısı, evlilik bağı kalmasa bile eşi, kan hısımlığından veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyu, üçüncü derece dahil kan veya ikinci derece dahil kayın hısımları, aralarında evlatlık bağı bulunanlar tanıklıktan çekinebilecektir. Yaş küçüklüğü, akıl hastalığı ve akıl zayıflığı nedeniyle tanıklıktan çekinmenin önemini anlayabilecek durumda olmayanlar, kanuni temsilcilerinin rızasıyla, tanık olarak dinlenebilecek, kanuni temsilci, şüpheli veya sanık ise bu kişilerin çekinmesi konusunda karar veremeyecektir. Bu durumda kimin tanığın tanıklıktan çekinme hakkı konusunda karar vereceği kanunda gösterilmemiştir. Ancak yaş küçüklüğü durumunda çocuğun anne ve babasından birisi şüpheli ve sanık ise diğerinin rızasıyla çocuk tanık olarak dinlenebilir. Tanıklıktan çekinme hakları olan kimselere, bu hakları dinlemeye başlamadan önce hatırlatılmalı, bu hakları kullanıp kullanmayacakları hususu sorulup, keyfiyet tutanağa yazılmalıdır. Tanıklıktan çekinme hakkı bulunan bir kimsenin bu hakkının kendisine hatırlatılması zorunlu olduğundan, bu hak hatırlatılmadan dinlenilmesi halinde beyanlarının delil olarak değerlendirilmesi de artık mümkün değildir.Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Maktul ile sanığın eşi N.’in aynı işyerinde çalıştıkları, olaydan dört yıl kadar önce maktulün N.’e onu sevdiğini, onunla evlenmek istediğini söylediği, N.’in bu teklifi kabul etmediği ancak maktulle de görüşmeye devam ettiği, N.’in olaydan altı ay kadar önce durumu eşi sanığa anlattığı, bunun üzerine sanığın maktulle görüştüğü, bu görüşmede maktulün sanığa da N.’i sevdiğini, onunla evleneceğini, aradan çekilmesini söylediği, sanığın bu teklifi kabul etmediği, bu görüşmeye rağmen N.’in olay gününe kadar maktulle irtibatını devam ettirdiği, olaydan bir gün önce de sanığın maktul ile aynı konuda görüştüğü, bu görüşmede de maktulun sanığa N. ile arasından çekilmesini söylediği, olay günü saat 15.34’te maktulün telefonla N.’i aradığı, bu görüşmeden sonra mesajlaşmaya devam ettikleri, son mesajın maktul tarafından 21.24’te gönderildiği, 21.45 sıralarında sanığın evinin bulunduğu sokakta iki el silah sesi duyulduğu, maktulün sanığın evinin önünde ölü olarak bulunduğu, sanık ve hakkında beraat kararı kesinleşen N.’in suçlamaları kabul etmediği anlaşılan ve görgü tanığı bulunmayan olayda, yerel mahkemenin hükme esas kabul ettiği ve mahkumiyet kararına dayanak oluşturduğu en belirleyici delilin sanığın oğlu Ö. F. T.’in anlatımları olduğu, tanığın soruşturma aşamasında usulüne uygun olarak Cumhuriyet savcısı tarafından beyanının alınmadığı, yargılama aşamasında da CMK’nun 45. maddesi uyarınca tanıklıktan çekinme hakkı olduğu hatırlatılmadan beyanının alınması suretiyle usul kurallarına aykırı davranıldığı anlaşıldığından, yerel mahkeme hükmünün sair yönleri incelenmeksizin öncelikle belirlenen bu usuli nedenden dolayı bozulmasına karar verilmelidir…” (YCGK-2013/454k.)

Meslek Ve Uğraşları Sebebiyle Çekinme (CMK md. 46)

Meslekleri ve sürekli uğraşıları sebebiyle tanıklıktan çekinebilecekler ile çekinme konu ve koşulları şunlardır:

  • a) Avukatlar veya stajyerleri veya yardımcılarının, bu sıfatları dolayısıyla veya yüklendikleri yargı görevi sebebiyle öğrendikleri bilgiler.

  • b) Hekimler, diş hekimleri, eczacılar, ebeler ve bunların yardımcıları ve diğer bütün tıp meslek veya sanatları mensuplarının, bu sıfatları dolayısıyla hastaları ve bunların yakınları hakkında öğrendikleri bilgiler.

  • c) Malî işlerde görevlendirilmiş müşavirler ve noterlerin bu sıfatları dolayısıyla hizmet verdikleri kişiler hakkında öğrendikleri bilgiler.

Avukatlar, stajyerleri veya yardımcılarının dışında kalan kişiler, ilgilinin rızasının varlığı halinde, tanıklıktan çekinemez.

İlgilinin rızası olsa bile, ister avukatların mesleki faaliyetlerinin özelliği nedeniyle tanıklıktan çekinme hakkı mutlak bir haktır. İlgilinin rızası varsa avukatlık mesleği dışındaki meslek mensuplarının tanıklıktan çekinme hakkı yoktur.( CMK md. 46/2)

Maddi gerçeğin ortaya çıkmasının toplum açısından sağlayacağı yarar ile meslek sahiplerinin hakkında tanıklık yapacakları kişiler ile güven ilişkileri tartışılmış ve güvenin zedelenmemesi toplumsal doku açısından daha faydalı bulunmuştur.

Gazeteciler için mesleki sır kabul edilmemektedir. Örneğin, haber çekmekle meşgulken o sırada bir kişi öldürülse gazeteci tanıklık yapmak zorundadır, çekinme hakkı yoktur. Gazeteci şahit olduğu olayı tanık olarak anlatmakla mükelleftir. Ancak, gazetecinin yaptığı haber nedeniyle öğrendiği haber kaynaklarını açıklama zorunluluğu yoktur.

Tanıklıktan Çekinme Sebebinin Bildirilmesi (CMK md.49)

Mahkeme başkanı veya hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından gerekli görüldüğünde 45, 46 ve 48 inci maddelerde gösterilen hâllerde tanık, tanıklıktan çekinmesinin dayanağını oluşturan olguları bildirir ve bu hususta gerektiğinde kendisine yemin verdirilir.

  • Tanıklıktan çekinme hakkı olanlar ilgili yargısal makamın talebi halinde tanıklıktan çekinmesine neden olan olguları bildirmelidir.

  • Katılan veya sanık süjelerine, tanıktan, çekinmeye sebep teşkil eden olguları mahkemeye bildirmeyi talep etme hakkı tanınmamıştır.

  • Tanıklıktan çekinme sebebi yönünden hakim tarafından tanığa yemin verdirilebilir.

Kendisi Veya Yakınları Aleyhine Tanıklıktan Çekinme (CMK md. 48)

Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir.Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir.

  • Tanık, tanıklık etse bile, CMK 45. maddede belirtilen yakınlarını ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir.

  • Maddenin amacı, tanığın kendisini veya yakınlarını ceza takibinden korumak için yalan söylemesini önlemektir.

  • Tanığa soru sorulurken yakınları aleyhine ceza kovuşturması açılmasına neden olacak sorulara cevap vermekten çekinme hakkı olduğu mutlaka hatırlatılmalıdır.

Tanığın CMK’nın 45 ve 46. maddeleri anlamında tanıklığa engel bir halinin bulunmadığı, sadece anılan Yasa’nın 48. maddesi uyarınca, “kendisini ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebileceği” hususunda ihtarda bulunulması gerekirken, tanığa çekinme hakkının bulunduğu bildirilip, tanığında tanıklık yapmayacağını bildirmesi üzerine, çekinme hakkını kullandığı gerekçesiyle beyanının alınmaması hukuka aykırıdır (Y13.CD-2014/19509 k.).

Tanıklıkta Yemin, Tanığın Yemini (CMK md.50 -51-54-55-56)

Aşağıdakiler yeminsiz dinlenir :

  • Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar.

  • Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar.

  • Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar.

Tanık, yasal olarak yemin etmemesi gereken tanıklardan olup da yemin verdirilmişse, bu şekilde alınan beyan uygulamada yeminsiz tanığın beyanı olarak değerlendirilmektedir. Ancak, yemin, beyanı etkileyen bir unsur olduğundan tanığın tekrar dinlenmesini talep etmek gerekir.

CMK 45. maddeye göre, tanıklıktan çekinme hakkı olanlara yemin verip vermemek mahkemenin takdirindedir. Tanık, CMK 45. maddeye göre sanığın yakınlarından biriyse “yeminden etmekten çekinme” hakkı hatırlatılmalıdır. Tanık, isterse yemin etmekten çekinme suretiyle tanıklık yapabilir.

Tanık, yeminsiz dinlenmişse yeminsiz dinlenme nedenleri tutanağa yazılmalıdır.

Tanıklara Yemin Verilmesi (cmk md.54)

Tanıklar, tanıklıktan önce ayrı ayrı yemin ederler. Gerektiğinde veya bir kimsenin tanık sıfatıyla dinlenilmesinin uygun olup olmadığında tereddüt varsa yemin, tanıklığından sonraya bırakılabilir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcıları da tanıklara yemin verirler.

  • Tanıklığın önemi gibi yeminin önemi de yargıç tarafından tanığa anlatılmalıdır.

  • Soruşturma ve kovuşturma evresindeki tüm tanıklar yeminle dinlenirler. Kolluk tanığa yemin ettiremez.

  • Yemin verilmesi gereken tanığı yeminsiz dinlemek bozma nedeni olmasına rağmen, tanık ifadesi esasa etkili değilse, yerel mahkeme kararı Yargıtay tarafından salt bu yüzden bozulmamaktadır.

  • Bir kimsenin tanık olarak dinlenmesinin uygun olup olmadığı yönünde kuşku varsa, yemini tanıklıktan sonraya bırakılabilir.

Yeminin Biçimi (m.55) ,Yeminin Yerine Getirilmesi (m.56)

Tanığa verilecek yemin, tanıklıktan önce “Bildiğimi dosdoğru söyleyeceğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim.” ve 54 üncü maddeye göre tanıklıktan sonra verilmesi hâlinde “Bildiğimi dosdoğru söylediğime namusum ve vicdanım üzerine yemin ederim.” biçiminde olur.

Yemin edilirken herkes ayağa kalkar. Tanık, yüksek sesle tekrar ederek veya okuyarak yemin eder.

Okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler yemin biçimini yazarak ve imzalarını koyarak yemin ederler. Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler işaretlerinden anlayan bir tercüman aracılığıyla ve işaretle yemin ederler.

  • Tanık, yüksek sesle yemin cümlesini tekrar ederek veya elindeki cümle metnini okuyarak yemin eder. Uygulamada hakimin cümleyi okuması ve tanığın “yemin ederim” şeklindeki sözle onaylaması biçimindeki merasim usule aykırıdır.

Tanığa Görevinin Önemini Anlatma (CMK m.53)

Tanığa; dinlenmeden önce, gerçeği söylemesinin önemi, gerçeği söylememesi halinde yalan tanıklık suçundan dolayı cezalandırılacağı, doğruyu söyleyeceği hususunda yemin edeceği, duruşmada mahkeme başkanı veya hâkimin açık izni olmadan mahkeme salonunu terk edemeyeceği, anlatılır.

Mahkeme, tanığa tanıklık görevinin önemini mutlaka anlatmalıdır. Özellikle, olayın delili tek bir tanığın beyanından ibaretse tanıklık görevinin önemi hususiyetle anlatılmalıdır. Yargıtay uygulamasına göre, tanığın dinlenmesine geçilmeden önce, “tanıklık görevinin önemi ve sonuçları anlatıldı” şeklinde bir açıklamanın tutanağa geçirilmesi yeterlidir. Tanıklık görevinin önemi anlatıldıktan sonra hakimin yasada bildirilen diğer uyarıları da tanığa yapması gerekir, yargıcın bu konuda takdir hakkı yoktur. Yargıç şu konularda tanığı uyarmalıdır :

  • Yemin edeceği,

  • Yalan beyanda bulunduğu takdirde yalan tanıklıktan dolayı cezalandırılacağı,

  • Gerçeğin anlatmasının dava açısından önemi.

Tanıkların Dinlenmesi ( CMK m.52)

Ceza yargılamasında doğrudan doğruyalık ilkesi gereği yakınan ve/veya tanığın gaip, vefat etmiş, adresi meçhul veya ulaşılamaz olduğu mahkemece açıkça saptanmadığı durumlarda mutlaka mahkeme huzurunda beyanlarının alınması gerekir (Y6CD-K.2020/2751).

Her tanık, ayrı ayrı ve sonraki tanıklar yanında bulunmaksızın dinlenir. Tanıklar, kovuşturma evresine kadar ancak gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hâllerde birbirleri ile ve şüpheli ile yüzleştirilebilirler.

Tanıkların dinlenmesi sırasındaki görüntü veya sesler kayda alınabilir. Ancak;

a) Mağdur çocukların,

b) Duruşmaya getirilmesi mümkün olmayan ve tanıklığı maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zorunlu olan kişilerin, tanıklığında bu kayıt zorunludur.

Tanığın dinlenmesi sırasında elde edilen ses ve görüntü kayıtları, sadece ceza muhakemesinde kullanılır.

  • Tanığın sözleri kesilmeden dinlenmesi gerekir, bundan sonra gerekli sorular sorulmalı, hakimin tanığı bu şekilde dinledikten sonra soru sormasına sorgu yapma veya daha doğru ifadesiyle “doğrudan sorgu” denilmektedir.
  • Tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse sadece olayı hatırlatmaya yarayacak ölçüde önceki beyanının ilgili kısmı okunur (CMK md. 212/1).
  • Tanığın önceki beyanı ile mahkemedeki beyanı arasında çelişki varsa eski anlatımları okunmalıdır (CMK md. 212/2). Çelişki giderilince hangi anlatımın neden hükme dayanak yapıldığı açıklanmalıdır.

  • Tanıklar gecikmesinde sakınca bulunan veya kimliğin belirlenmesine ilişkin hallerde birbiriyle ve şüpheliyle yüzleştirilebilirler. Duruşmadan önce tanıkların birbiriyle ve sanıkla yüzleştirilmeleri kanıtların tartışılması niteliğindedir, bu delilleri serbestçe değerlendirecek olan hakimi yönlendirme anlamına gelebileceğinden yüzleştirme yapılmamalıdır.

  • Bir vakıanın kanıtı, tek tanığın bilgisinden ibaret ise dinlenme zorunluluğu vardır (cmk 210/1).

Hazır Edilen Savunma ve İddia Tanığının Mahkemece Dinlenmesi Zorunluluğu

Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir (CMK m.178).

Duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre dosya kapsamına ve delil durumuna göre sanıklar müdafilerinin sanıkların iletişim kayıtlarına göre görüştükleri tespit edilen kişilerin dinlenilmemesi esasa ve sonuca etkili bulunmamıştır. Kaldı ki mahkemece, esas hakkında savunma için süre verilen sanık müdafilerinin esasa ve sonuca etkili olmamasına rağmen duruşmada hazır ettikleri tanık dinlenilmek suretiyle CMK’nın 178. maddesinin uygulanmasına özen gösterilmiştir. (Y16CD-K.2017/3341).

Devlet Sırrı Niteliğindeki Bilgilerle İlgili Tanıklık (md.47)

Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz. Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır.

Tanıklık konusu bilgilerin Devlet sırrı niteliğini taşıması halinde; tanık, sadece mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından zâbıt kâtibi dahi olmaksızın dinlenir. Hâkim veya mahkeme başkanı, daha sonra, bu tanık açıklamalarından, sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgileri tutanağa kaydettirir. Bu hükümler, hapis cezasının alt sınırı beş yıl veya daha fazla olan suçlarla ilgili olarak uygulanır.Cumhurbaşkanının tanıklığı söz konusu olduğunda sırrın niteliğini ve mahkemeye bildirilmesi hususunu kendisi takdir eder.

  • Bir suç olgusuna ilişkin bilgiler, devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz.

  • Devlet sırrı söz konusuysa sadece hakim veya heyet, zabit katibi olmadan tanığı dinler ve suçla ilgili kısımları tutanağa yazarlar.

Tanığın Tekrar Dinlenmesi (CMK md.57)

  • Yeminle dinlenen tanık, aynı soruşturma ve kovuşturma evresinde tekrar dinlenilmesi gerektiğinde, yeniden yemin verilmeyip önceki yemini hatırlatılmakla da yetinilebilir. Bu durum aynı soruşturma ya da aynı aşama için geçerlidir. Aynı oturumda tekrar dinlenme halinde yemin hatırlatılmaz.

  • Keşifte duruşmadaki yemin hatırlatılabilir.

  • Yargıtay’ın temyiz incelemesi neticesinde yerel mahkeme kararının bozulmasından sonra yapılan yargılamada önceki yemin hatırlatılabilir.

  • Yargılamanın yenilenmesi halinde ise mutlaka yemin yaptırılmalıdır.

  • Yeminin hatırlatılmaması bir bozma nedenidir.

Tanığa İlk Önce Sorulacak Sorular ve Tanığın Korunması (CMK md.58)

(Tanığa, ilk önce adı, soyadı, yaşı, işi ve yerleşim yeri, işyerinin veya geçici olarak oturduğu yerin adresi, varsa telefon numaraları sorulur. Gerekirse tanıklığına ne dereceye kadar güvenilebileceği hakkında hâkimi aydınlatacak durumlara, özellikle şüpheli, sanık veya mağdur ile ilişkilerine dair sorular yöneltilir.

Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa; kimliklerinin saklı tutulması için gerekli önlemler alınır. Kimliği saklı tutulan tanık, tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Kimliğinin saklı tutulması için, tanığa ait kişisel bilgiler, Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından muhafaza edilir. Hazır bulunanların huzurunda dinlenmesi, tanık için ağır bir tehlike teşkil edecek ve bu tehlike başka türlü önlenemeyecekse ya da maddî gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacaksa; hâkim, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntülü aktarma yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır. Bu hükümler, ancak bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak uygulanabilir.

  • Kişisel bilgiler sorulur.

  • Gerekirse tanıklığına ne dereceye kadar güvenebileceği hakkında hakimi aydınlatacak olgulara, özellikle şüpheli, sanık ve mağdur ile ilişkilerine dair sorular yöneltilir.

  • Tanığın kimliği, sakınca doğuracaksa, saklı tutulabilir. Bu tanık tanıklık ettiği olayları hangi sebep ve vesile ile öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlüdür. Bu hüküm örgütsel suçlarda uygulanır.

  • Hakim hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan da tanığı dinleyebilir. Soru sorma hakkı bakidir. Örgütsel suçlarda yapılan uygulamada savunma makamının soru sorma hakkı saklıdır.

Tanığa Söylenecek Şeyler ve Sorulacak Sorular (CMK md.59)

Tanık, dinlenmeden önce hakkında tanıklık yapacağı olayla ilgili olarak mahkeme başkanı veya hâkim tarafından, kendisine bilgi verilir; hazır olan sanık, tanığa gösterilir. Sanık hazır değilse kimliği açıklanır. Tanıktan, tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık ederken sözü kesilmez.

Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir.

  • Tanık, tanıklık yapacağı olayla ilgili bilgilendirilebilir, hazır olan sanık tanığa gösterilir. Sanık hazır halde değilse kimliği açıklanır.

  • Tanığın bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirilebilmek için tanığa ayrıca soru sorulabilir Ceza muhakemesi hukukunda tanığa sorulan bu sorulara “çarpraz sorgu” denilmektedir.

  • Polisin ifade alması sırasında soruşturmanın konusu hakkında tanığa bilgi verilmeyebilir (madde gerekçesi).

  • Yargıtay, davanın anlatılması veya sanığın gösterilmesi kuralının ihlal edilmesini bozma nedeni yapmamaktadır.

  • Bozma nedeni: Tanığın sözünün kesilmesi ve bildiklerini söylemeye davet olunmaması “nedensellik bağı” varsa bozma nedenidir.

Tanıklık ve Yeminden Sebepsiz Çekinme (md.60) ,Tazminat ve Gider (md.61)

Yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekinen tanık hakkında, bundan doğan giderlere hükmedilmekle beraber, yemininin veya tanıklığının gerçekleştirilmesi için dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve her hâlde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilebilir. Kişi, tanıklığa ilişkin yükümlülüğüne uygun davranması halinde, derhâl serbest bırakılır. Bu tedbirleri almaya naip hâkim ve istinabe olunan mahkeme ile soruşturma evresinde sulh ceza hâkimi yetkilidir. Davanın görüldüğü sırada bu tedbirler alındıktan ve yukarıdaki süreler suçun türüne göre tümüyle uygulandıktan sonra o dava veya aynı işe ilişkin diğer davada tekrar edilmez. Disiplin hapsi kararına itiraz edilebilir.

  • Yasal neden olmadan çekinen kişiye giderler yükletilir, dava bitinceye kadar her halde üç ayı geçmemek üzere disiplin hapsi verilir. Bu tedbiri soruşturma evresinde sulh ceza hakimi alır.

  • Tanığın yol, ikamet ve beslenme giderleri ödenir. Kaybettiği zaman ile orantılı bir tazminat da kendisine ödenir.

  • Sanık tarafından hazır edilen tanığa yukarıda giderler ödenmez.

Gizli Tanık Nedir? (CMK md.58 – 5726 SK. md.3)

Ceza muhakemesinde dinlenen tanığın kim olduğunun sanık tarafından öğrenilmesi, tanık veya yakınları açısından “ağır ve ciddi bir tehlike” teşkil ediyorsa; tanık, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında “gizli tanık” olarak dinlenebilir.

Gizli tanık, soruşturma aşamasında bizzat savcılık tarafından, kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından dinlenir. Kollluğun (polis, jandarma vs.) gizli tanık dinleme yetkisi yoktur. Bir tanığın gizli tanık olarak dinlenip dinlenmeyeceği, hukuki değerlendirme gerektiren bir karardır. Gizli tanıklık kararı da soruşturma aşamasında yetkili hukukçu suje olan savcılık, kovuşturma aşamasında da yargılamayı yapan mahkeme tarafından alınabilir.

Aşağıdaki suçlar nedeniyle tanıklık yapacak kişiler Tanık Koruma Kanunu ve CMK m.58 gereği gizli tanık olarak dinlenebilir ve tanık koruma altına alınır:

  • Ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar.

  • Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar ile terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar.

Gizli Tanık Nasıl Dinlenir? İfadesi Nasıl Alınır?

Gizli tanık, ağır ve ciddi bir tehlikeye uğrama ihtimali nedeniyle özel bir usul ile dinlenmektedir. Gizli tanık, tanık dinlenirken doğrudanlık ve yüzyüzelik ilkesi gereği hazır bulunma hakkına sahip olan kişiler (müşteki, sanık, avukatlar vs.) hazır olmadan dinlenmektedir (CMK md. 58/3). Uygulamada gizli tanığın dinlenmesi konusunda birkaç yöntem olduğunu söylemek mümkündür.

Savcılık tarafından yürütülen soruşturma aşamasında; soruştumanın gizliliği ilkesi gereği gizli tanık dinlenirken, tanığı dinleyen savcı ve tutanağı yazacak katip dışında hiç kimse hazır bulunma yetkisine sahip değildir. Soruşturma aşamasında polis ve jandarma tarafından sıklıkla gizli tanık dinlendiği görülmektedir. Gizli tanığın bu şekilde dinlenmesi hukuka aykırı olup elde edilen ifade hukuka aykırı delil nitelğindedir.

Kovuşturma aşamasında; kural olarak, tanıklar, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip kişilerin huzurunda dinlenmelidir. Mahkeme, kararını ancak bizzat dinlediği ve tarafların tartışma imkanı bulduğu tanık beyanı deliline dayandırabilir (CMK md. 217/1). Gizli tanık bile olsa tarafların soru sorma hakkı saklıdır (CMK md. 58/3). Gizli tanık nasıl dinlenirse dinlensin yargılmayı yapan mahkeme, çelişmeli yargılama ve silahların eşitliği ilkesi gereği taraflara, soru sorma, gizli tanığın beyanının doğruluğunu ve güvenilirliğini denetleme ve tanığın beyanını tartışma imkanı sunmak zorundadır.

Gizli tanığın dinlenmesi konusunda iki sistem uygulanmaktadır:

  • Birinci yöntemde; gizli tanık, duruşma devam ederken duruşma salonunun dışında bir yerde hazır bulundurulur. Gizli tanığın kimliği saklı tutulur, görüntüsü gizlenir ve sesi değiştirilerek duruşma salonuna aktarılır. Taraflar ve avukatları, gizli tanık mahkeme tarafından dinlendikten sonra soru sorma hakkını kullanabilirler. Sistemin dezavantajları; gizli tanığın etki altında olup olmadığının bilinmemesi, dinlendiği sırada yönelendirilip yönelendirilmediğinin denetlenememesidir.

  • İkinci yöntemde; duruşmada hazır bulunma yetkisine sahip olan müşteki, katılan veya sanık hazır bulunmadan, sadece taraf avukatlarının hazır bulunduğu bir ortamda tanığın kapalı duruşmada dinlenmesidir. Bu yöntemde taraf avukatları, tanığı bizzat görmekte, tanık beyanını denetleme ve doğrudan soru sorma imkanını elde etmektedir. Bu yöntem, son dönemlerde çok az uygulanmaktadır.

Gizli Tanıklık Mevzuatı

5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu uyarınca tanık koruma tedbirlerine başvurulabilmesi için kanunda belirtilen suçlardan birisi hakkında soruşturma veya kovuşturma bulunması, tedbir uygulanacak kişinin tanık veya yakınlarından biri olması, kişinin hayatı, beden bütünlüğü ve malvarlığı için ağır ve ciddi bir tehlike bulunması, tedbirin ölçülü olması, yetkili mercilerin kararının bulunması gerekir.

Türkiye’nin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu göre bir delil aracı olarak gizli tanıklık kurumuna aşağıdaki hallerin gerçekleşmesi halinde başvurulabilir:

1. Suça İlişkin Koşullar: 5271 sayılı CMK’nın 58/2 maddesi gizli tanıklık kavramını düzenlemektedir. CMK md. 58/5’e göre ancak örgütlü suçlar da tanığın kimliğinin gizlenmesi mümkündür.

Uygulamada aşağıdaki suçlar nedeniyle Tanık Koruma Kanunu gereği koruma altına alınması gereken tanıklar gizli tanık olmaktadır (Tanık Koruma Kanunu md.3):

  • 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda ve ceza hükmü içeren özel kanunlarda yer alan ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar için tanıklar, tanık koruma tedbiri kapsamına alınabilir.

  • Adi Örgütlerde Kriter (TCK 220 çerçevesinde suç işlemek için kurulan örgütler): Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen alt sınırı iki yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar için tanıklar tanık koruma tedbiri kapsamına alınabilir.

  • Siyasi Örgütlerde Kriter (TCK 314): Siyasi örgütlerle ilgili suçlarda (örgüt üyeliği suçu, propaganda suçu vs.) suç ve ceza miktarı sınırlaması olmadan her tanık, koşulları varsa gizli tanık olarak dinlenebilir.

2. Tanığa ilişkin Koşullar (CMK 58/3-4): Tanık olarak dinlenecek kişilerin kimliklerinin ortaya çıkması kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturacaksa kimlikleri saklı tutulabilir. Tanık Koruma Kanunu ise tanığın koruma tedbiri kapsamına alınması için ağır ve ciddi tehlike kriterini öngörüyor.

AİHM ve Anayasa Mahkemesi Kararlarında Gizli Tanıklık

AİHM ve Anayasa Mahkemesi, belli koşulların gerçekleşmesi halinde gizli tanık beyanını delil olarak kabul etmektedir. Gizli tanığın dinlenmesi neticesinde elde edilen beyanın delil olarak değerlendirilmesi için her iki mahkemenin aradığı ortak kriterler şunlardır:

  • Tanığın kimliğini gizlemek için makul bir sebep olmalıdır. Tanığın, gizli tanık olarak dinlenmesini gerektiren tehlike sanık, sanığın birlikte hareket ettiği kişiler veya yakınlarından kaynaklanmalıdır.
  • Gizli tanık ifadesi hükmün dayandığı “tek delil” olmamalıdır. Mahkeme, hükmünü sadece gizli tanık ifadesine dayandırmamalıdır.
  • Gizli tanık ifadesi, hükümde “tek delil” olarak gösterilmese bile, diğer delillerin yanı sıra hükmün üzerine bina edildiği “esas ve belirleyici delil” ise, sanık veya avukatına tanık ifadesinin güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla yargılamada güvence mekanizmaları sağlanmalıdır. Sanık ve avukatı, gizli tanık ifadesini denetleyecek imkanlardan yoksun bırakılmışsa, adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş sayılır.

Gizli Tanığın Dinlenmesi ve Delil Değeri Yargıtay Kararı

Kural olarak ceza muhakemesinde taraf sıfatı bulunanların tanık olarak dinlenmemesi gerekir. Bu nedenle davanın tarafı olan sanık ve şüphelinin tanık olarak dinlenmesini Ceza Muhakemesi Kanunu düzenlememiş ancak şeriklerin tanıklığına imkan sağlamıştır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, görülmekte olan davada yargılanan sanığın, suç ortağı hakkında tanık olarak dinlenilmesi mümkündür. CMK’nın 50. maddesinde soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar tanık olarak dinlenebilirler, ancak bu tanıkların yeminsiz olarak dinlenmeleri gerekmektedir. Suç ortağının vereceği ifade, kendisinin de suçlanması sonucunu doğuracaksa, tanıklıktan çekinme olanağına sahiptir. (CMK m.48)

CMK’nın 48. maddesinde, temelini Anayasanın 38/5. madde hükmünden alan ve adil yargılanma hakkını güvence altına alan bir düzenlemeye yer verilmiştir.

Çekinme hakkı hatırlatılmadan tanığa bu tür soruların yöneltilmesi sonucu alınan cevaplar hukuka aykırı biçimde elde edilen kanıt niteliğindedir, (CMK m.206/a ve m.217/2) hukuka aykırı delil de hükmü esas alınamaz. (YCGK 12.11.2013 2013/1-251, 2013/454) Sanığın kendisinin de katıldığı suçlarla ilgili tanık sıfatıyla dinlenmemesi, sanığın açıklamalarının delil niteliği taşımayacağı anlamına gelmemektedir. Örneğin, diğer örgüt üyeleri kabul etmediği halde örgüt üyelerinden birisinin suçu birlikte nasıl işlediklerini samimi olarak anlatması ve destekleyişi kanıtların da bulunması halinde elbetteki bu beyan delil olarak değerlendirilecektir. Bu bakımdan bir anlatımın “tanık beyanı” veya “sanık beyanı” olarak adlandırılmasının çok önemi de bulunmamaktadır.

AİHM’nin gizli tanıklığın koşullarına dair verdiği (Ellis, Simms ve Martin-İngiltere, Daire Kararı) kararda özetle,

  • Tanığın kimliğinin gizli tutulması için haklı bir neden olmalıdır;
  • Mahkeme tarafından gizli tanığın beyanının mahkumiyet kararı verilmesi için tek veya esaslı unsur olup olmadığı kararlaştırılmalıdır;
  • Mahkumiyet kararının tek veya ana dayanağı gizli tanığın ifadesi ise, işlemleri ayrıntılı incelemeye tabi tutulmalıdır. Bu koşullar altında tanıkların gizli dinlenmesinde kamu yararı olduğu belirtilmiştir. Aynı kararda çapraz sorgulamanın etkin şekilde yapılmasını arayarak, gizli tanığın beyanının güvenilirliğinin adil ve uygun şekilde değerlendirildiğine kanaat getirerek başvuruyu reddetmiştir. AİHM diğer dairesinin 11.12.2011 tarihli (Başvuru no: 26766/05) kararı da aynı prensipler tekrar edilmiştir.

Sanığın kendisinin katılmadığı, suç ortaklarının gerçekleştirdiği diğer suçlarla ilgili tanık sıfatıyla dinlenmesi mümkündür. Bir kişinin aynı suça iştirak etmediği takdirde iki sıfatı (tanık-sanık) birden taşınmasında engel bulunmamaktadır.

AİHM de suç ortaklarının tanıklığını kabul etmektedir. Mahkemeye göre ifadenin tanık tarafından değil de kendisi de sanık olan biri tarafından verilmiş olmasının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Bu ifade elle tutulur derecede mahkumiyetin temeli olabilecek nitelikte ise, sözcüğün dar anlamında bir tanık tarafından mı, kendisi de sanık olan biri tarafından mı verildiğinden bağımsız olarak, iddia makamı için bir delildir. Çünkü mahkemeye göre, tanık teriminin AİHS sisteminde “özerk” bir anlamı bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak da AİHS’nin 6/1 ve 6/3-d maddesinin tanığa sağladığı güvenceler, sanık olup açıklamaları “tanıklık” olarak değerlendirilebilecek kişiler bakımından da devreye girebilecektir. Bu bağlamda AİHM’e göre, suça iştirak eden, olayın mağduru, şikayetçi devletin görevlendirdiği gizli/gizli olmayan soruşturmacı ya da tanık olabilir.

Gizli tanıklık, kovuşturmanın aleniliği, yargılamanın doğrudan doğruyalığı ve kovuşturma aşamasında tüm yargılama süjelerinin huzurunda delillerin tartışılıp maddi hakikate ulaşması ilkelerine aykırı olmakla beraber kanun koyucu, suç örgütlerinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili yapılacak soruşturma ve kovuşturmalarda maddi gerçeğe ulaşmak adına bu prensiplerden vazgeçmeyi göze almıştır. Tanık Koruma Kanunu ve CMK’nın 58/2-5. fıkralarında tanıkların korunmasına ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre gizli tanık deliline başvurabilmek için,

1-CMK’nın 58/5. maddesinde tanıklığa konu eylemin bir suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir eylem olması aranırken örgütün faaliyeti dışında işlenen tüm suçlar kapsam dışı bırakılmıştır. Tanık Koruma Kanunu’nda örgütlü suçlar için ceza alt sınırının iki yıl ve daha fazla olması şartı getirilmiştir. Sadece terör örgütünün faaliyetleri kapsamında değerlendirilen suçlar için alt sınır konulmamıştır. (TKK.nun m.3/1-b) Bunun yanında örgüt kapsamında işlenmese bile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren tüm suçlar Tanık Koruma Kanunu kapsamında değerlendirilmiştir.

2-Tanığın taraflar huzurunda dinlenilmesi, tanık ya da yakınları adına ağır tehlike oluşturmalı ve bu tehlike de başka türlü önlenemiyor olmalıdır. Tanık Koruma Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca tehlikelerin ağır ve ciddi olması gerekmektedir. Tehlikenin niteliği, tanığın subjektif algılaması ile değil yetkili makamlarca her somut olayın özelliğine göre yapılacak değerlendirmeyle saptanmalıdır.

AİHM, tanıktaki genel bir korkudan ötürü tanığın dinlenilmemesini kabul etmemektedir. (AL-KHAWA ve Tahery/İngiltere-AİHM Büyük Dairesi Kararı) Korku, doğrudan doğruya yargılanan sanık veya onun yakınlarından kaynaklı olmalıdır. Böyle bir somut korku nedeni yoksa, tanığın korkusunun varlığının başka delille desteklenmesi gereklidir. Bunun için öncelikle tanığın ya da yakınlarının karşılaştığı somut tehdit ve baskılar kolluk görevlilerince belirlenip, yetkili makama sunulmalı, yetkili makamca da bu hususlar göz önünde tutarak, tanığın korkularının yerinde olup olmadığına karar verilmelidir. Ayrıca gerekli görülmesi halinde de özel tedbirler ve alternatiflerle korkunun giderilip giderilemeyeceği değerlendirilmelidir. Tanığın, sanıkla yüz yüze geldiğinde mahcubiyetten korkması ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişinin kendisi olduğunun ortaya çıkmasıyla uğrayacağı itibar kaybı kaygısı “ağır tehlike” kavramı kapsamında değerlendirilemez.

Bu değerlendirmeyi yapacak kişi soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısıdır. Polisin veya jandarmanın bu konuda takdir yetkisi bulunmamaktadır. Bu nedenle soruşturmada gizli tanıklar kesinlikle Cumhuriyet savcısı tarafından dinlenmelidir. Kovuşturma aşamasında ise, değerlendirmeyi tanığı dinleyecek olan mahkeme yapacaktır. Mahkeme soruşturma aşamasında koşullar oluşmadığı halde gizli tanık statüsü verilen tanığın bu statüsünü devam ettirmemelidir. Koşulları varsa 5726 sayılı Kanun’un 5. maddesindeki tedbirler uygulanmalıdır.

AİHM, tanığın kimliğini gizleme gerekçesinin tutarlığının ve dayanaklarının araştırılmamış olmasını Sözleşmenin 6. maddesine aykırı bulmuştur. (Visser ve diğerleri/Hollanda 2002) Diğer yandan AİHM, polislerin ve benzer statüde görev yapan kamu görevlilerinin kimliklerinin gizli tutulmasını ancak özel koşulların varlığı halinde kabul etmektedir. (Vanmechelen/Hollanda 1997) CMK’nın 58/2. maddesine göre gizli tanığın kimliğinin ortaya çıkmaması için mahkeme 5726 sayılı Tanık Koruma Kanununun 9. maddesinde belirtilen tedbirlere başvurabilir.

Gizli tanık kovuşturma aşamasında, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenilebileceği gibi tarafların huzurunda ancak, duruşma salonunun dışında başka bir odada görüntü ve sesi salona aktarılarak gerektiğinde ses ve görüntüsü değiştirilerek ya da duruşma salonunda bulunmakla birlikte kabin, perde vs. gibi tanınmasını engelleyecek şekilde tedbirler alarak dinlenebilir.

Gizli tanık, tanıklık ettiği olayları hangi nedenle öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlü olduğu gibi, bu bilgiyle de beyanının gerçeğe uygunluğu denetlenmeli, bunun yanında sanık ve tarafların tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soru sorması engellenmelidir. Ancak hangi yöntemle dinlenilirse dinlenilsin CMK’nın 58/3. maddesinin son cümlesine göre “soru sorma hakkı bulunanların soru sorma hakkı” saklıdır.

Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8. maddesine göre gizli tanık beyanı tek başına hükme esas alınamaz. Özellikle mahkumiyet kararı, ek başka delil olmadıkça, yalnızca gizli tanık beyanı esas alınarak verilemez. Dinlenen gizli tanığın birden fazla olmasının da önemi yoktur. Delil türü olarak yalnızca gizli tanık beyanına dayanılarak mahkumiyet kararı kurulamaz.

Anayasa’nın 36/1. maddesine göre, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanma suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak, iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.

AİHS’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve (3) numaralı fıkrasının d bendine göre, bir suç ile itham edilen herkes iddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmeleri ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek hakkına sahiptir. Bu düzenlemeler karşısında, mahkemenin, iddia makamının tanıkları yanında katılan ya da sanık tarafının tanık dinletme taleplerini de adil yargılanma hakkı çerçevesinde değerlendirip karara bağlanması gerekir.

Kovuşturma aşamasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için, kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konulmaları gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla beraber eğer bir mahkumiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya kovuşturma aşamasında sorgulama ve sorgulatma olanağı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise, sanığın hakları AİHS’nin 6. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olabilir. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bir tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise, bu tanık mutlaka duruşmada dinlenmeli ve taraflara soru sorma imkanı sağlanmalıdır.

Bir kimse hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltilebilmesi onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu test etme olanağına sahip olması, adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylece suçlanan kişi aleyhindeki tanık beyanlarının zayıf/itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli yargılama ilkesine uygun olarak onların güvenirliğini huzurda test edebilecek, tanığın inandırıcılığı ve güvenirliği bakımından sorduğu sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkartabilecek ve yargılama makamının uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil savunmanın argümanlarıyla da algılanmasını sağlayabilecektir.

AİHS’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ve aynı maddenin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi, sanığa, aleyhte ifade veren tanığın beyanlarına, tanık ifadesinin alındığı sırada ya da yargılamanın daha sonraki bir aşamasında itiraz imkanı tanınması gerektiğine işaret etmektedir. (Sadak ve diğerleri/Türkiye; B. no;29900/96, 29901/96, 29902/96, 29903/96, s.67)

CMK’nın 179. maddesine göre sanık duruşmaya tanık getirebileceği gibi mahkemeye davet de ettirebilir. Mahkemede CMK’nın 181/1 maddesine göre tanığın dinlenmesi için belirlenen gün ve saat sanığa ve müdafiine bildirmelidir. Sanık ancak CMK’nın 200. maddesine göre, suç ortaklarının veya tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilmesi halinde, dinleme sırasında mahkeme salonundan çıkarılabilir, ancak tekrar getirildiğinde tutanaklar okunup ve gerektiğinde içeriği anlatılır. CMK’nın 208. maddesi gereğince, “Tanıklar, dinlendikten sonra ancak mahkeme başkanı veya hakimin izniyle duruşma salonundan ayrılabilir.”

CMK’nın 212. maddesi uyarınca, tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir. Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışır.

CMK’nın 201. maddesine göre, Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat, sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilir. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hakim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer soru sorabilir. Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hakimler birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.

CMK’nın 59. maddesine göre, tanıktan tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık ederken sözü kesilmez. Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir.

CMK’nın 204. maddesinde duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini engelleyeceği ya da tehlikeye sokacağı anlaşılan sanığın duruşma salonundan çıkarılacağı, duruşmada hazır bulunması, dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görülmezse oturumun yokluğunda sürdürülüp bitirilebileceği, ancak sanığın müdafii yoksa mahkemece barodan bir müdafii görevlendirilmesinin sağlanması, oturuma yeniden alınan sanığın yokluğunda yapılan işlemlerin açıklanması hükme bağlanmıştır.

Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çekişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dâhil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, tarafların tanık ve bilirkişi incelemesi de dâhil dermeyan ettikleri delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi halinde, yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gereğidir. (AİHM Vidal/Belgium, B.No. 12351/86, 22/04/1992) (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2016/2330).

Tanığın Gizli Dinlenmesi ve Savunmanın Soru Sorma Hakkı

Tanık Koruma Kanunu’nun 9. maddesi ile CMK’nın 58. maddesi hükümlerinden anlaşılacağı üzere gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlisinin tanık olarak tarafların huzurunda dinlenilmesi yanında tarafların yokluğunda dinlenilmesi olanağı da bulunmaktadır.

Duruşmada hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinleme; tanığın, tarafların huzurunda olmadan, duruşma yapılan yere getirilmeden, görüntü ve sesinin tanınmasını engelleyecek şekilde değiştirilmesi suretiyle dinlenilmesidir. Bu hâlde tanığın bulunduğu yerdeki görüntü ve sesi duruşma yapılan yere değiştirilerek aktarılmakta, taraflar tanığın görüntü ve sesini canlı olarak algılayabilmekte, tanık da tarafları görüp duyabilmektedir. SEGBİS sistemi üzerinden görüntü ve sesi değiştirilerek dinleme bu duruma örnek verilebilir.

Ses ya da görüntüsü değiştirilerek özel ortamda dinleme ise; tanık tarafların huzurunda, duruşma yapılan yerde bulunmakta, ses ya da görüntüsü değiştirilerek tanığın tanınması engellenmektedir. Bu hâlde tanık duruşma yapılan yerdedir ve tarafları görüp duyabilmektedir. Ancak tanık özel olarak hazırlanmış bir bölümde bulunmaktadır. Cam veya perde arkası ya da kabin içerisinde bulunan tanığın tanınması engellenerek dinlenilmesi bu duruma örnek verilebilir. Gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlilerinin bu usule göre tanık olarak dinlenebilmeleri için haklarında verilmiş geçerli bir gizli soruşturmacı görevlendirilmesine dair karar bulunması gereklidir.

Bu aşamada tanık beyanının delil olarak ispat gücü bakımından da konunun irdelenmesinde fayda bulunmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin 3. fıkrasının (d) bendi;

“3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:

d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek”,

CMK’nın “Delillerin takdir yetkisi” başlıklı 217. maddesi; “ (1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.

(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” şeklindedir.

Bir kimse hakkında mahkûmiyet kararı verilmeden önce tüm deliller duruşmada ortaya konulmalı, sanığa ve müdafisine bu delillere karşı etkin şekilde itiraz edebilme olanağı tanınmalıdır. Bu kapsamda sanığa ve müdafisine, aleyhine beyanda bulunan tanığın beyanına karşı itiraz etmek ve soru sormak için yeterli ve tam bir imkân tanınmalıdır. Tanığın taraflarca duruşmada sorgulanmasını sağlamak, devletin de görevidir. Sanık ve müdafisi tarafından sorgulanmasına imkân tanınmayan bir tanığın beyanına dayandırılan mahkûmiyet hükmü, tanık beyanının ispat gücünü, sorgulanabilirliği ve inandırıcılığı yönünden tartışmalı hâle getireceğinden savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde görülecek ve AİHS’in 6. maddesi uyarınca adil yargılanma hakkına aykırılık oluşturacaktır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; 12.09.2015 ve 14.09.2015 tarihlerinde gizli soruşturmacı olarak görevlendirilen kamu görevlilerine uyuşturucu madde sattığı iddia edilen sanık hakkındaki suçlamaya ilişkin mahkûmiyete dayanak oluşturan tek ve esaslı delilin gizli soruşturma yapan kolluk görevlisince gerçekleştirilen faaliyet (uyuşturucu madde satın alınması) sonucu düzenlenen rapor ve bu rapora istinaden gizli soruşturma yapan kolluk görevlisi ile sorumlu kolluk görevlisinin beyanları olduğu,

5271 sayılı CMK’nın 58. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtildiği şekilde, adli kolluk görevlisi olan tanıkların kimliklerinin ortaya çıkmasının, kendileri veya yakınları açısından ağır bir tehlike oluşturduğuna, huzurda dinlenmelerinin tanıklar açısından ağır bir tehlike teşkil edeceğine ve bu tehlikenin başka türlü önlenemeyeceğine ya da maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından tehlike oluşturacağına ilişkin, genel bir korkunun ötesinde doğrudan doğruya sanıktan kaynaklanan, tanıklara yönelmiş tehdit, baskı, cana ve mala zarar verileceğine dair somut bir korkunun varlığını gösteren herhangi bir tespitin bulunmaması karşısında; tanıkların açık kimlik bilgilerinin tespiti suretiyle mahkeme huzurunda dinlenmelerinin, yürütülmekte olan veya ileride yürütülebilecek soruşturmalar bakımından suç ve suçlulukla mücadeleye zarar vereceğine ilişkin Yerel Mahkemece direnme kararına konu hükmün gerekçesinde yer verilen değerlendirmelerin, varsayıma dayanan, usul ve yasaya uygun düşmeyen değerlendirmeler olduğu kabul edilmelidir. Öte yandan, CMK’nın 58. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen koşulların mevcut olduğunun kabul edilip tanıkların duruşmada hazır bulunma hakkına sahip olanlar bulunmadan dinlenilmelerine karar verildiği durumlarda dahi, maddenin 3. fıkrasındaki “Tanığın dinlenmesi sırasında ses ve görüntü aktarımı yapılır. Soru sorma hakkı saklıdır” düzenlemesi gözetilerek, kimlik bilgileri gizli tutulsa bile tanık veya tanıkların sanık ve/veya müdafisinin hazır bulunduğu oturumda dinlenmeleri sırasında ses ve görüntü aktarımı yapılmak suretiyle dinlenmeleri ile sanık ve/veya müdafisine tanıklara soru sorma hakkı tanınması gerektiği dikkate alındığında, sanık ve/veya müdafisinin bulunmadığı ayrı bir oturumda, ses ve görüntü aktarımı da yapılmadan tanıkların dinlenilmeleri de usul ve yasaya aykırıdır.

Açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkemenin uyuşmazlığa konu uygulamasının usul ve yasaya uygun olmadığının ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinin 3. fıkrasının (d) bendinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğunun kabulü zorunludur. Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi statüsünde oldukları anlaşılan tanıkların, kimlik bilgileri gizli tutulmaksızın, sanık ve müdafisinin hazır bulunduğu oturumda dinlenmeleri ile sanık ve müdafisine tanıklara soru sorma hakkı tanınması gerektiği gözetilmeden, sanık ve müdafisinin bulunmadığı ayrı bir oturumda, kimlik bilgileri de gizli tutulmak suretiyle dinlenmeleri isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu-K.2020/42).

Tanıklık ve Suç Örgütlerinde Gizli Tanıklık

TANIKLIK:

a) Genel Olarak:

Ceza Muhakemesinde önemli yer tutan tanıklık, yargılamaya konu fiilin fail tarafından işlenip işlenmediği ya da nasıl işlendiği konusunda yargılama makamının kanaate ulaşmasını sağlayan kanıtlardan birisidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.11.2013 tarihli ve 2013/1-251 Esas 2013/454 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere tanık, kendisine karşı yürütülmeyen bir ceza soruşturmasında, olay hakkında beş duyu ile edindiği algılamaları ifadesiyle açığa vuran kişidir.

Kural olarak ceza muhakemesinde taraf sıfatı bulunanların tanık olarak dinlenmemesi gerekir. Bu nedenle davanın tarafı olan sanık ve şüphelinin tanık olarak dinlenmesini Ceza Muhakemesi Kanunu düzenlememiş ancak şeriklerin tanıklığına imkan sağlamıştır.

Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre, görülmekte olan davada yargılanan sanığın, suç ortağı hakkında tanık olarak dinlenilmesi mümkündür. CMK’nın 50. maddesinde soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar tanık olarak dinlenebilirler, ancak bu tanıkların yeminsiz olarak dinlenmeleri gerekmektedir. Suç ortağının vereceği ifade, kendisinin de suçlanması sonucunu doğuracaksa tanıklıktan çekinme olanağına sahiptir. CMK’nın 48. maddesinde temelini Anayasa’nın 38/5. maddesinden alan ve adil yargılanma hakkını güvenceye bağlayan bir düzenlemeye yer verilmiştir.

Çekinme hakkı hatırlatılmadan tanığa bu tür soruların yöneltilmesi sonucu alınan cevaplar hukuka aykırı biçimde elde edilen kanıt niteliğindedir, (CMK’nın 206/a ve 217/2. maddeleri) hukuka aykırı delil de hükme esas alınamaz. (Yargıtay CGK’nın 12.11.2013 tarihli ve 2013/1-251, 2013/454 sayılı kararı)

Sanığın kendisinin de katıldığı suçlarla ilgili tanık sıfatıyla dinlenmemesi, sanığın açıklamalarının delil niteliği taşımayacağı anlamına gelmemektedir. Örneğin, diğer örgüt üyeleri kabul etmediği hâlde örgüt üyelerinden birisinin suçu birlikte nasıl işlediklerini samimi olarak anlatması ve destekleyici kanıtların da bulunması hâlinde elbetteki bu beyan delil olarak değerlendirilecektir. Bu bakımdan bir anlatımın “tanık beyanı” veya “sanık beyanı” olarak adlandırılmasının çok önemi de bulunmamaktadır.

b) Çağrı ve dinleme:

Sanık duruşmaya tanık getirebileceği gibi mahkemeye davet de ettirebilir. (CMK’nın 179. maddesi)

Mahkeme tanığın dinlenmesi için belirlenen gün ve saati sanığa ve müdafisine bildirmelidir. (CMK’nın 181/1. maddesi)

Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinlenme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçmez. (CMK’nın 210/1. maddesi)

Sanık ancak suç ortaklarının veya tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilmesi hâlinde, dinleme sırasında mahkeme salonundan çıkarılabilir, ancak tekrar getirildiğinde tutanaklar okunup ve gerektiğinde içeriği anlatılır. (CMK’nın 200. maddesi)

Tanıktan, tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık ederken sözü kesilmez. Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir. (CMK’nın 59. maddesi)

Tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir. Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışır.

CMK’nın 201. maddesine göre, Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilir. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer soru sorabilir. Heyet hâlinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.

c- Gizli Tanık

Kovuşturmanın aleniliği, yargılamanın doğrudan doğruyalığı ve kovuşturma aşamasında tüm yargılama süjeleri huzurunda delillerin tartışılıp maddi hakikate ulaşılması ilkelerine aykırı olmakla beraber kanun koyucu, suç örgütlerinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili yapılacak soruşturma ve kovuşturmalarda maddi gerçeğe ulaşmak adına bu prensiplerden vazgeçmeyi göze almıştır.

Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçların ortaya çıkarılması için başvurulabilecek tanıkların, muhatap oldukları tehlike nedeniyle temininde zorluk yaşanmaktadır. Bu nedenledir ki 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nda ve CMK’nın 58/2-5. fıkralarında tanıkların korunmasına ilişkin hükümlere yer verilmiş ve gizli tanıklığın esasları düzenlenmiştir. Gizli tanıklığa başvurabilmek için CMK’nın 58/5. maddesinde tanıklığa konu eylemin bir suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde işlenmiş bir eylem olması aranırken örgütün faaliyeti dışında işlenen tüm suçlar kapsam dışı bırakılmıştır. Tanık Koruma Kanunu’nda örgütlü suçlar için cezanın alt sınırının iki yıl ve daha fazla olması şartı getirilmiştir. Sadece terör örgütünün faaliyetleri kapsamında değerlendirilen suçlar için alt sınır konulmamıştır. (TKK’nın 3/1-b maddesi) Bunun yanında örgüt kapsamında işlenmese bile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve alt sınırı on yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren tüm suçlar Tanık Koruma Kanunu kapsamında değerlendirilmiştir.

Tanığın taraflar huzurunda dinlenilmesi, tanık ya da yakınları adına ağır tehlike oluşturmalı ve bu tehlike başka türlü önlenemiyor olmalıdır. Tanık Koruma Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca tehlikenin ağır ve ciddi olması gerekmektedir. Tehlikenin niteliği, tanığın subjektif algılaması ile değil yetkili makamlarca her somut olayın özelliğine göre yapılacak değerlendirmeyle saptanmalıdır.

CMK’nın 58/2. maddesine göre gizli tanığın kimliğinin ortaya çıkmaması için mahkeme 5726 sayılı Tanık Koruma Kanunu’nun 9. maddesinde belirtilen tedbirlere başvurabilir. Gizli tanık kovuşturma aşamasında, hazır bulunma hakkına sahip bulunanlar olmadan dinlenilebileceği gibi tarafların huzurunda ancak, duruşma salonunun dışında başka bir odada görüntü ve sesi salona aktarılarak gerektiğinde ses ve görüntüsü değiştirilerek ya da duruşma salonunda bulunmakla birlikte kabin, perde gibi tanınmasını engelleyecek şekilde tedbirler alınarak dinlenebilir.

Gizli tanık, tanıklık ettiği olayları hangi nedenle öğrenmiş olduğunu açıklamakla yükümlü olduğu gibi bu bilgiyle de beyanının gerçeğe uygunluğu denetlenmeli, bunun yanında sanık ve tarafların tanığın kimliğini ortaya çıkaracak soru sorması engellenmelidir. Tanık Koruma Kanunu’nun 9/8. maddesine göre gizli tanık beyanı tek başına hükme esas alınamaz. Özellikle mahkumiyet kararı, ek başka delil olmadıkça, yalnızca gizli tanık beyanı esas alınarak verilemez. Dinlenen gizli tanığın birden fazla olmasının da önemi yoktur. Delil türü olarak yalnızca gizli tanık beyanına dayanılarak mahkumiyet kararı kurulamaz. Kovuşturma aşamasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için, kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konulması gerekir. Bu kural istisnasız olmamakla beraber eğer bir mahkumiyet sadece veya belirleyici ölçüde, sanığın soruşturma veya kovuşturma aşamasında sorgulama ve sorgulatma olanağı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları AİHS’nin 6. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olabilir. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bir tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise bu tanık mutlaka duruşmada dinlenmeli ve taraflara soru sorma imkanı sağlanmalıdır.

AİHS’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ve aynı maddenin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi sanığa, aleyhte ifade veren tanığın beyanlarına, tanık ifadesinin alındığı sırada ya da yargılamanın daha sonraki bir aşamasında itiraz imkanı tanınması gerektiğine işaret etmektedir. (Sadak ve diğerleri/Türkiye; B. no;29900/96, 29901/96, 29902/96, 29903/96, s.67)

Yargılama makamları, yargılamanın taraflarınca ileri sürülen iddiaları ve gösterdikleri delilleri gereği gibi incelemek zorundadır. Genel anlamda hakkaniyete uygun bir yargılamanın yürütülebilmesi için silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ışığında, taraflara iddialarını sunmak hususunda uygun olanakların sağlanması şarttır. Taraflara tanık delili de dahil olmak üzere delillerini sunma ve inceletme noktasında da uygun imkânların tanınması gerekir. Bu anlamda, delillere ilişkin dengesizlik veya hakkaniyetsizlik iddialarının da yargılamanın bütünü ışığında değerlendirilmesi zorunludur. Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken önemli husus, tarafların tanık ve bilirkişi incelemesi de dahil dermeyan ettikleri delillerin değerlendirilmesi ve özellikle bu taleplerin reddi hâlinde yargılama makamınca bu karara ilişkin tutarlı şekilde gerekçe gösterilmesi gereğidir. (AİHM Vidal/Belgium, B.No. 12351/86, 22/04/1992) (Ceza Genel Kurulu-K.2021/350).

Tanığın Dinlenmesi ve Tanığa Soru Sorma

Ceza Muhakemesinde önemli yer tutan tanıklık, yargılamaya konu fiilin fail tarafından işlenip işlenmediği ya da nasıl işlendiği konusunda yargılama makamının kanaate ulaşmasını sağlayan önemli kanıtlardan birisidir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12.11.2013 tarihli ve 2013/1-251 Esas 2013/454 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere tanık, kendisine karşı yürütülmeyen bir ceza soruşturmasında, olay hakkında beş duyu ile edindiği algılamaları ifadesiyle açığa vuran kişidir.

Sanık duruşmaya tanık getirebileceği gibi mahkemeye de davet ettirebilir. (CMK’nın 179. maddesi)

Mahkeme tanığın dinlenmesi için belirlenen gün ve saati sanığa ve müdafisine bildirmelidir. (CMK’nın 181/1. maddesi)

Olayın delili, bir tanığın açıklamalarından ibaret ise bu tanık duruşmada mutlaka dinlenir. Daha önce yapılan dinlenme sırasında düzenlenmiş tutanağın veya yazılı bir açıklamanın okunması dinleme yerine geçmez. (CMK’nın 210/1. maddesi)

Sanık ancak suç ortaklarının veya tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilmesi hâlinde, dinleme sırasında mahkeme salonundan çıkarılabilir, ancak tekrar getirildiğinde tutanaklar okunup ve gerektiğinde içeriği anlatılır. (CMK’nın 200. maddesi)

Ceza muhakemesinin amacı, her somut olayda kanuna ve usulüne uygun olarak toplanan delillerle maddi gerçeğe ulaşıp adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasının önüne geçebilmek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektedir. Gerek 1412 sayılı CMUK gerekse 5271 sayılı CMK adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaç edinmiştir.

Tanık beyanları da usulünce elde edildiğinde ceza yargılamasında önemli bir delil niteliğini haizdir. Herkes tanık olma ehliyetine sahip olduğundan çocuklar ve akıl hastalarının da tanıklığına başvurabilecektir. Ancak tanığın anlatımlarına itibar edilip edilmeyeceği yargılama makamının takdirindedir. Ceza muhakemesinde tanık dinlemeye yetkili makam, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde ise mahkeme, naip hâkim veya istinabe olunan hâkimdir. Tanıkların dinlenme usulüne ilişkin olarak Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tanığa söylenecek şeyler ve sorulacak sorular” başlıklı 59. maddesi;

“(1) Tanık, dinlenmeden önce hakkında tanıklık yapacağı olayla ilgili olarak mahkeme başkanı veya hâkim tarafından, kendisine bilgi verilir; hazır olan sanık, tanığa gösterilir. Sanık hazır değilse kimliği açıklanır. Tanıktan, tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir ve tanıklık ederken sözü kesilmez.

(2) Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir.” biçiminde olup,

Anılan maddenin gerekçesi; “Maddenin koyduğu temel kural, tanığa, kovuşturmanın konusunu ve sanık kişinin kim olduğunu açıklamaktır. Bu kural, gerek mahkemece yapılan ifade almalarda, gerek istinabe yolu ile alınan ifadelerde ve savcının ifade almaya yetkili olduğu hallerde geçerlidir. Ancak, polisin aldığı ifadelerde bu kural uygulanmaz. Çünkü polisin araştırma çerçevesi cümlesinden olarak aldığı ifadelerde, suç olayının orta çıkarılması için başvurulan taktik nedenleri ağırlık kazanacaktır. Bu nedenle tanığın polisçe ifadesinin alınmasında, soruşturma konusu söylenmeyebilir.

Tanığın bildiklerini söylemeye davet olunması ve sözünün kesilmemesi kuralı ihlâl olunduğunda bir kanun yolu başvuru nedeni doğabilir, çünkü bu durum hukuka aykırılık anlamındadır. Ancak bozma kararı vermek için doğal olarak bir nedensellik bağı da araştırılacak ve aksi hâlde bu aykırılık bir bozma nedeni olmayacaktır. Tanığa dinlenmesinden önce davanın anlatılması, sanık hazır ise, onun gösterilmesi, düzenleyici bir kuraldır, ihlal edilmesi kanun yolu nedeni olmaz.

Maddenin ikinci fıkrasında, tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve adı geçenin bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca sorular da yöneltilebilir. Maddenin amacı gerçeği bulmak, ortaya çıkarmaktır. Bu nedenle yetkililer bu amaç doğrultusundaki soruları, elbette ki, yöneltebileceklerdir.” şeklindedir.

CMK’nın “Doğrudan soru yöneltme” başlıklı 201. maddesi ise;

“(1) Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilirler. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine, mahkeme başkanı karar verir. Gerektiğinde ilgililer yeniden soru sorabilir.

(2) Heyet halinde görev yapan mahkemelerde, heyeti oluşturan hâkimler, birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Tanık, bir hususu hatırlayamadığını söylerse önceki ifadesini içeren tutanağın ilgili kısmı okunarak hatırlamasına yardım edilir. Tanığın duruşmadaki ifadesiyle önceki ifadesi arasında çelişki bulunduğunda, evvelce alınmış ifadesi okunarak çelişkinin giderilmesine çalışır. (CMK’nın 212. maddesi)

Bu düzenlemeler uyarınca CMK’nın 59. maddesine göre, tanığın ifadesi alınmaya başlanmadan önce dinlemeye yetkili makam hangi konuda tanıklık yapacağı hususunda tanığa bilgi verir ve hazır olan sanık tanığa gösterilir, sanık hazır değilse kimliği açıklanır. Bunlar gerçekleştirildikten sonra tanıktan tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemesi istenir. Tanık anlatmaya başladıktan sonra tanığın sözü kesilmez. Tanığın beyanda bulunduğu sırada sözünün kesilmemesinin amacı, etki altında kalmaksızın olabildiğince rahat bir şekilde gerçeğe uygun beyanda bulunabilmesinin sağlanmasıdır. Ancak gereksiz yahut ilgisiz açıklamalarda bulunması hâlinde tanığa müdahale edilebilir. Tanıklık edilen konuları aydınlatmak, tamamlamak ve bilgilerinin dayandığı durumları gereğince değerlendirebilmek için tanığa ayrıca soru yöneltilebilir.

CMK’nın 201/1. maddesine göre, Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat; sanığa, katılana, tanıklara, bilirkişilere ve duruşmaya çağrılmış diğer kişilere, duruşma disiplinine uygun olarak doğrudan soru yöneltebilir. Sanık ve katılan da mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile soru yöneltebilir. Yöneltilen soruya itiraz edildiğinde sorunun yöneltilmesinin gerekip gerekmediğine mahkeme başkanı karar verir. Aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca ise heyet hâlinde görev yapan mahkemelerde heyeti oluşturan hâkimler birinci fıkrada belirtilen kişilere soru sorabilir.

Buna göre CMK uyarınca tanığın beyanı iki aşamada alınır. İlk aşamada tanıklık konusu olay hakkında bildiklerini anlatması istenenen tanık sözü kesilmeden dinlenir. Söyleyeceklerini bitirdikten sonraki aşamada ise ilk aşamada anlattıklarının doğruluğunun tespit edilmesi ve varsa anlatmadıklarının ortaya çıkarılması için tanığa sorular sorulur. Bu anlamda tanığın dinlenmesi ile tanığa soru sorulması farklı işlemler olup tanık önce mahkeme başkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından CMK’nın 59. maddesine göre dinlenir. Tanığa soru sorma aşamasında ise CMK’nın 201. maddesinde belirtilen Cumhuriyet savcısı, müdafi veya vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukat doğrudan, sanık ve katılan ise mahkeme başkanı veya hâkim aracılığı ile tanıklara soru yöneltebilecektir.

Bu açıklamalar ışığında, 17.01.2019 tarihli 3. celsede dinlenerek beyanları hükme esas alınan tanıklara usulüne uygun olarak CMK’nın 59/1. maddesi gereğince söz verilip tanıklık edeceği konulara ilişkin bildiklerini söylemelerinin ve sözleri kesilmeksizin bildiklerini anlatmalarının sağlanmadığı, bunun yerine tanıklara yargılamanın daha önceki aşamalarında vermiş oldukları ifadelerini kabul edip etmediklerinin sorulduğu, kabul ettiklerini beyan etmeleri üzerine CMK’nın 201. maddesi uyarınca taraflardan tanıklara sorularını yöneltmelerinin istendiği, sanık ve müdafisinin devam eden duruşmalarda ve temyiz taleplerinde tanıkların bu şekilde dinlenmelerinin ve ifadelerinde geçen hususlar anlattırılmadan CMK’nın 201. maddesine göre doğrudan soru yöneltme aşamasına geçilmesinin usule ve kanuna uygun olmadığı yönünde itirazda bulunduklarının anlaşılması karşısında beyanları hükme esas alınan tanıkların usulüne uygun olarak dinlenilmemeleri suretiyle hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2020/193 E. , 2022/215 K.).

Örgütlü Suçlarda Müşterek Faillik, Tanıklık ve Etkin Pişmanlık

Örgüt mensubu olup etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak amacı ile tanıklık yapanların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekecektir. CMK’nın “Kendisi veya yakınları aleyhine tanıklıktan çekinme” başlıklı 48. maddesi “Tanık, kendisini veya 45 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen kişileri ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olan sorulara cevap vermekten çekinebilir. Tanığa cevap vermekten çekinebileceği önceden bildirilir” şeklinde hükümler içermektedir.

Tanıklıktan çekinmede, bütün hâlinde tanığın çekinme hakkı gündeme gelmekte; burada ise tanık, kendisine sorulan sorulardan kendisi ya da sayılan yakınlarını ceza kovuşturmasına uğratabilecek nitelikte olanlar bakımından cevap vermeme takdirine sahiptir. Bu kapsam dışında kalan hususlarda tanığın, salt bu madde uyarınca çekinme hakkı bulunmamaktadır.

Diğer yandan, CMK’nın “Yemin verilmeyen tanıklar” başlıklı 50. maddesi;

“(1) Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir:

a) Dinlenme sırasında onbeş yaşını doldurmamış olanlar.

b) Ayırt etme gücüne sahip olmamaları nedeniyle yeminin niteliği ve önemini kavrayamayanlar.

c) Soruşturma veya kovuşturma konusu suçlara iştirakten veya bu suçlar nedeniyle suçluyu kayırmaktan ya da suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirmekten şüpheli, sanık veya hükümlü olanlar” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Doktrinde genel kabul gören görüşe göre örgütlü suçlar, anlaşma suçlarının bir türü olup çok failli suçlardandır. Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olmak da genel iştirak hükümlerinin ötesinde örgüt kurmak ve yönetmekten ayrı bir suç olarak düzenlenmiş ve cezai yaptırıma bağlanmıştır. Dolayısıyla, bu suç tipi açısından müşterek faillik suretiyle iştirak söz konusu olamayacaktır.

Bu bağlamda, suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olduğu iddiasıyla farklı yürütülen bir muhakemenin şüpheli ya da sanık sıfatıyla süjesi olan failin, aynı örgüte üye olduğu iddiasıyla yargılanan diğer kişilerin varsa örgüt içerisindeki konumlarının ve örgütsel faaliyetlerinin tanığı konumunda olup bu kişiler hakkında görülmekte olan davalarda tanık sıfatıyla dinlenmesinde bir sakınca bulunmadığı gibi diğer sanığa atılı örgüt üyeliği suçuna müşterek fail sıfatıyla iştiraki de mümkün olmadığından, bu kişilerin eylemlerine ilişkin tanıklık yaptığı noktada tanıklıktan ve yeminden çekinme hakkı da söz konusu olmayacaktır.

Etkin pişmanlık hükümleri kanunda failin cezasının kaldırılmasını veya cezada indirim yapılmasını öngören bir şahsi hâl olarak düzenlendiğinden, örgütlü suçluluk kapsamında savunmasının alınması sırasında kişiye bu hükümlerin hatırlatılması CMK’nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “kanuna aykırı bir vaat” niteliğinde olmadığı gibi kişinin de kendi iradesiyle bu hükümlerden yararlanmayı kabul ederek ifade vermesinde ve bu ifadenin başka kişiler hakkında görülmekte olan davalarda adil yargılanma hakkına uygun olarak o davaların sanığına etkin itiraz yolları tanınması suretiyle delil olarak kullanılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Dosyanın incelenmesinde; beyanları hükme esas alınan tanıkların kendi haklarında yürütülen soruşturmalarda müdafileri huzurundaki ifadelerinde kendi iradeleriyle beyanda bulunmuş olmaları, aşamalarda herhangi bir kimse tarafından kendilerine kanuna aykırı vaatte bulunulduğuna ya da bu yönde zorlandıklarına dair delile dayanan somut iddialarının bulunmaması, kovuşturma aşamasındaki oturumlarda ayrıntıları … kayıtlarından da anlaşılacağı üzere söz konusu tanıkların sanığa atılı suça ilişkin beyanda bulunmaları ve bu suça müşterek fail sıfatıyla iştirak etmemeleri nedeniyle tanıklıktan ve yeminden çekinme haklarının bulunmaması, bununla birlikte sanık ve müdafisinin de hazır olduğu ortamda beyanda bulunan tanıklara karşı sanık ve müdafisine tanıklara soru sorma ve bu beyanlara karşı savunma yapma haklarının etkin şekilde tanınmış olması hususları birlikte değerlendirildiğinde tanıkların dinlenilme usulleri ve bu beyanların değerlendirilerek hükme esas alınması açısından mahkeme hükmünün hukuka aykırı delile dayanmadığı anlaşılmaktadır (Ceza Genel Kurulu 2019/428 E. , 2021/609 K.).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS