0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi Nedir?

Kanunsuz suç ve ceza olmaz, diğer bir deyişle suçta ve cezada kanunilik ilkesi (kanunilik İlkesi), devletin cezalandırma yetkisini sınırsız ve keyfi bir biçimde kullanmasını önleyerek bireye devlet müdahalesine karşı güvence sağlar. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi gereği, hiç kimse kanunun açıkça suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; hiç kimse bir fiil için kanunda gösterilen ceza dışında bir ceza ile veya kanunda gösterilen cezadan daha ağır bir ceza ile cezalandırılamaz . İlke latince olarak Alman ceza hukukçusu Anselmo Feuerbach tarafından “nullum crimen, nulla poena sine lege” şeklinde formüle edilmiştir .

Kanun yapma yetkisi yasama organına ait bir yetki olduğundan, suç ve ceza içeren kurallar ancak yasama organı tarafından meydana getirilebilir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin doğal bir sonucu olarak idarenin düzenleyici işlemlerle suç ve ceza içeren kural koyma yetkisi yoktur.

Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesinin Sonuçları

Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin birtakım sonuçları vardır. Bunlar, suç ve ceza içeren kanunların belirli olması, kıyas yasağı ve ceza kanunlarının geçmişe yürümemesi olarak ifade edilebilir. Suç ve cezanın sadece kanunlarda yer alması, idarenin suç ve ceza ihdas etme yetkisinin olmaması tek başına güvence sağlamaz. Suç ve ceza içeren kanunların aynı zamanda yoruma yol açmayacak şekilde açık ve seçik olması gerekir. Bu duruma suçların ve cezaların belirliliği denmektedir . Suç ve ceza bireyin toplumsal hayatını esaslı bir şekilde etkilediğinden kişilere uygulanacak normun çerçevesi katı bir şekilde çizilmelidir. Bu nedenle, suç ve ceza içeren maddi ceza hukuku normları arasında kıyas yasağı mevcuttur. Yani yargıç, bir kişi tarafından işlenmiş olan, fakat kanunun açıkça suç saymadığı bir fiili, kanunda suç olarak düzenlenmiş başka bir fiile benzeterek ceza veremeyecektir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin en önemli sonuçlarından biri yargıcın kıyas yoluyla suç yaratma yetkisinin olmamasıdır . Diğer bir ilke olan ceza kanunlarının geçmişe yürümemesi ilkesi de kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin zaman bakımından tamamlayıcı ilkelerinden biridir. Bu ilkenin amacı, işlendiği tarihte suç olmayan bir fiilin, daha sonra ceza kanunu ile suç olarak düzenlenmesi halinde filin işlenmesinden sonra yürürlüğe giren kanunla failin cezalandırılmasının önlenmesidir. Fail ancak fiili işlediği dönemin ceza kanunlarına göre cezalandırılabilir. Fiil işlendiği dönemin ceza kanununa göre suç teşkil ediyorsa fail cezalandırılabilecektir. Fiil işlendikten sonra yürürlüğe giren bir kanun tarafından suç olarak tanımlansa bile, sonradan çıkan kanun geçmişe yürürlü bir şekilde uygulanamayacaktır.

Ceza kanunlarının geçmişe yürümemesi ilkesi, failin lehine olan kanunlar açısından geçerli değildir. Yani işlendiği tarihte suç olan, fakat sonraki tarihli ceza kanunuyla suç olmaktan çıkarılan veya ceza miktarı azaltılan bir fiil için, ceza kanunu failin lehine olarak geçmişe yürürlü bir şekilde uygulanabilir. Bu durum kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesine aykırı değildir.

Kanunilik ve Tipiklik Arasındaki İlişki

(CGK-K.2022/683)

Suç teşkil eden haksızlığın temelini kanuni tipin gerçekleştirilmesi oluşturur. Fiilin haksızlık içeriği tipteki unsurlar içinde ifade edilmiştir. Olay, hareket ve netice bakımından ifade ettiği değersizlik soyut olarak tipte gösterilmiştir. İşte bu davranışın kanuni tipteki haksızlığın tanımıyla örtüşmesi halinde, tipiklik gerçekleşmiş olur. Tipiklik kavramıyla suçta kanunilik ilkesi arasında çok yakın bir ilişki bulunmaktadır. Anayasa (m. 38/1) ve ceza kanununda (m. 2/1) yer alan ‘’ kanunsuz suç olmaz’’ ilkesi cezalandırılabilirliğin bağlantı noktasının kanunda bir suç tipi olduğunu ortaya koymaktadır. Kanunilik ilkesi gereğince kanun koyucu hangi fiillerin suç teşkil ettiğini açık bir şekilde kanunda göstermelidir. Kanunda suç olarak tanımlanmayan bir fiilden dolayı kimsenin cezalandırılması mümkün değildir. Böylece ceza hukuku bakımından önem taşıyan hareketleri, önem taşımayanlardan ayırmak, tipikliğin önde gelen görevini oluşturmaktadır. Bunun önemli sonucu olarak, ceza hukukunu ilgilendiren hareketlerin belli normlar tarafından tarif edilmesi hukuk düzeninin değerlendirme faaliyetinin bir parçasıdır. Bir başka deyişle, bir suç tanımının yarattığı soyut hareket tipi hukuk düzeninin bunlar hakkında yaptığı olumsuz değerlendirmenin konusunu oluşturur. Kısaca hareket, tipiklik yargısının konusudur. (Koca Mahmut- Üzülmez İlhan Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, seçkin Yayınevi, …, 2018, s.107.).

Keza hukuka aykırılık ve normatif anlamda kusurluluk yargılarının konusu da yine harekettir. Suçun bir unsuru olarak kastedilen tipiklik ise dar anlamda tipikliktir (haksızlık tipi). Her suça kendi özelliğini veren ve onun haksızlık içeriğini karekterize eden tanımdaki unsurlar dar anlamda tipikliği oluşturur. Haksızlık tipinin (dar anlamda tipikliğin) fonksiyonu, yasaklanmış davranışın tipik haksızlık içeriğini belirleyen, özel suç tiplerine şekil ve biçim veren unsurları göstermektir. Kanundaki her suç tanımı, cezayı gerektiren haksızlığın özel bir biçimi yani ‘‘haksızlık tipini’’ oluşturur. Suçun kanuni tarifi (kanuni tip) bir fiilin tipik haksızlık içeriğini somutlaştıran unsurları bir araya getirme fonksiyonuna sahiptir. Böylece suç tipleri kanun koyucunun cezaya layık olarak gördüğü davranış şekillerini belirler. Tipiklik burada vatandaşların tipleştirilen emir ve yasaklara göre kendilerini yönlendirmeleri fonksiyonunu yerine getirir. Buna ‘‘tipliğin uyarı fonksiyonu’’ denir (Appellfunktion des tatbestandes ten alıntı Koca Mahmut - Üzülmez İlhan Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, …, 2018, s108.). Tipiklik insan hareketlerinin soyut kavramlarla tanımlanmasıdır. Şayet somut hareket, daha önce yapılan bu soyut tanıma uygunsa, bu hareketin tipe uygunluğundan bahsedilir. Hareketin suç tipindeki fiile uygun olması gerekir. Bu itibarla tipiklik ceza kanunun özel kısmında tanımlanan tüm suçların taşıdıkları özellikleri bu suçlardan soyutlayarak gösteren, yani her suça uyabilen soyut, çerçeve bir model olmaktadır. Tipiklik, sadece bir suç tipinin değil, tüm suçların özelliklerini taşıyan soyut bir kavramdır. Failin tipe uygun davranması ile tipik haksızlıkta gerçekleşmiş olur. Çünkü kanunda tanılanan her bir suç, bu somut tanımıyla, tipik haksızlığı oluşturan davranış tarzlarını ortaya koymuş olmaktadır.

Tutuklama, suç vasfının önem taşıdığı bir tedbirdir. Uygulamada, kişi özgürlüğünü sınırlayan en önemli tedbir olan tutuklamaya karar verilirken dahi kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi ihlal edilmekte, bazen tutuklama kararının dayanağı olan suç tipi açıkça gösterilmemektedir.

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, bir taraftan devletin ceza hukukunu kullanarak bireye müdahale etmesinin sınırlarını çizerken diğer taraftan bireyin hangi davranışları sergilediğinde hukuk dışına çıkacağını belirler. Yaşamsal önemdeki bu ilkenin en önemli güvence mekanizmalarından biri de Ceza avukatı olarak faaliyet gösteren avukatlardır.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS