Hakkın Kullanılması Nedir? (TCK 26)
Ceza hukukunda hakkın kullanılması, TCK m.26/1’de düzenlenen bir hukuka uygunluk nedenidir. Kendisine ait bir hakkı kullanan kimse hukuka aykırı bir şekilde hareket etmiş sayılamaz. Bu nedenle, hukuken tanınan ve korunan bir hakkın, hak sahibi tarafından kullanılması TCK’da bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmiştir. Örneğin, evinin camları kırılan mağdur A, şikayet hakkını kullanarak vaka nedeniyle savcılığa şikayetçi olmuş, şikayet beyanında ise komşusu K’dan şüphelendiğini ifade etmiştir. Savcılık soruşturmasıyla camların komşu K tarafından değil, X şahsı tarafından kırıldığı ortaya çıkmıştır. Bunun üzerine Komşu K, mağdur A’nın kendisine iftira attığını iddia ederek savcılığa suç duyurusunda bulunsa bile, A anayasal koruma altında bulunan şikayet hakkını kullandığından iftira suçu nedeniyle A hakkında ceza davası açılması mümkün değildir.
Hakkın kullanılması, TCK m.26/1’de, “Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.” şeklinde ifade edilmiştir.
Hakkın Kullanılması Şartları
1. Hakkın Hukuken Korunan ve Tanınan Bir Hak Olması
Hak, hak sahibine koruma ve yararlanma yetkisi sağlayan subjektif nitelikte bir hak olmalıdır. Ceza hukukunda hakkın kullanılması nedeniyle ceza sorumluğunun doğmaması için, bu hakkın hukuk sistemi tarafından tanınam ve korunan bir hak olması gerekir. Hak sahibinin kullanacağı hak; ceza hukuku, medeni hukuk veya özel hukukun herhangi bir alanına ilişkin olabilir. Madde gerekçesine göre söz konusu hak, kanun, tüzük, yönetmelik, genelge gibi nizamlara dayanabilir. Yerleşmiş örf ve adet kuralları da hakkın kaynağı olabilir. Örneğin, Medeni Kanun m.740’a göre, komşunun arazisine taşarak zarar veren dal ve kökler, onun istemi üzerine uygun bir süre içinde kaldırılmazsa, komşu bu dal ve kökleri kesip kendi mülkiyetine geçirebilir. Komşunun hakkını kullanması nedeniyle kendisine karşı mala zarar verme suçu nedeniyle ceza davası açılamaz.
2. Hakkın Doğrudan Doğruya Kullanılabilir Olması
Ceza hukukunda hakkın kullanılmasının hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilebilmesi için, hakkın doğrudan doğruya kullanılabilir olması gerekir. Eğer hak, bir mercie başvurarak kullanılabiliyorsa, artık hukuka uygunluk nedeni olan hak kapsamında kabul edilmeyecektir. Örneğin, kendisine ait menkuller haczedildikten sonra, doğrudan doğruya hacizli mallar geri alınamayacak, önce icra dairesine başvurularak borcun ödenmesi veya başkaca işlem yapılması gerekecektir.
3. Bir Mesleğin İcrası Kapsamındaki Hakkın Kullanılması
Hukuken tanınmış ve düzenlenmiş olmak şartıyla, bir mesleğin icrasından doğan hakkın kullanılması da hukuken korunmaktadır. Bir mesleğin icrası kapsamındaki bir hakkını kullanan bir kimseye ceza verilemez. Örneğin, insan öldürmüş bir kimsenin avukatın ofisine gelerek hukuki danışma talep etmesi halinde, avukat, insan öldürme suçunu yetkili makamlara bildirmediğinde suçu bildirmeme suçundan dolayı yargılanmayacaktır. Aynı şekilde gazetecilik faaliyeti çerçevesinde eleştiri mahiyetinte yazılar yazan kişinin basın özgürlüğü de geniş bir biçimde korunmalıdır.
Şikayet Hakkının Kullanılması
Hukuka uygunluk nedeni olan hakkın kullanılması, 5237 sayılı TCK’nun 26. maddesinin birinci fıkrasında; “Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez” şeklinde hükme bağlanmıştır. Buna göre, bir hakkı kullanan kimse hukuka aykırı bir şekilde hareket etmiş sayılamayacaktır. Bu hak, kanun, tüzük, yönetmelik, genelge gibi nizamlara dayanabileceği gibi hukuken tanınmış ve düzenlenmiş olmak kaydıyla, bir mesleğin icrasından da doğabilir. Hukuka uygunluk nedeni olarak hakkın kullanılmasından söz edilebilmesi için, kişiye hukuk düzenince tanınmış sübjetif bir hakkın varlığı gerekli olup, ancak kişinin bu hakkını sınırları içinde kullanması gerekir. Burada hakkın doğrudan doğruya kullanılabilir olması şart olup, eğer hak, bir mercie başvurarak, diğer bir ifadeyle bir merciin aracılığıyla kullanılabilecekse, artık buradaki hak kapsamında kabul olunamayacaktır. (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınları, 9. Baskı, Ankara, 2013, s.271-272)
Hakkın kullanılması olarak kabul edilen şikayet hakkı Anayasanın, “Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar, kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir” şeklinde düzenlenmiş olan “Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” başlıklı 74. maddesinin birinci fıkrası ile “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” biçiminde kaleme alınmış olan “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında hüküm altına alınmıştır. Herkes, kendisi veya kamu ile ilgili konularda yetkili makamlara şikayette bulunmak ve dava açmak hakkına sahiptir. Bu hakkın, hakkı doğuran nedenin koyduğu sınırlar içinde kullanılması, kötüye kullanılmaması zorunludur (CGK-K.2014/312).
Ancak, hiç kimse şikayet hakkını kullandığı için soruşturma veya kovuşturmaya tabi tutulamaz. Şikayet hakkının kullanımı, iftira ve benzeri suçlara vücut veren bir fiil olarak değerlendirilemez.
Hakkın Kullanılması Yargıtay Kararları
Şikayet Hakkının Kullanılacağının Söylenmesi Tehdit Suçu Değildir
5237 sayılı TCK’nın 106.maddesinin 1.fıkrasının ikinci cümlesinde yazılı tehdit suçunun tanımında; “sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit”eyleminden söz edilmiş ise de, eylemin hukuka aykırılık öğesinin oluşması bakımından olayda hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması da zorunludur. TCK’nın 26.maddesinde “hakkını kullanan kişiye ceza verilmez”hükmü yer almaktadır. Anayasanın 36.maddesinde ise, herkesin yargı merciileri önünde iddia ve savunmada bulunma hakkının bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca, gerçek kişiler veya resmi mercilerin hukuka aykırı işlem ve eylemleri nedeniyle kişilerin şikayet hakları da hak arama özgürlüğü kapsamında bu madde içerisinde değerlendirilmektedir. Şikayet hakkının kullanılması, kişilerin veya kamu görevlilerinin yasaya uygun davranmadıkları iddiasıyla idare veya yargı makamlarınca denetlenmelerine olanak sağlamaktadır. Şikayet edilen kişinin suç işlediği için cezalandırılması veya kamu görevlisinin hukuka aykırı davranışı nedeniyle disiplin işlemine ya da yargılamaya tabi tutulması sair kötülüğe uğratılması anlamına gelebilecek ise de, yasal hakkın kullanılması nedeniyle kişi cezalandırılmaz.
Hukuksuz bir muameleye maruz kalan kişinin bu haksızlığı icra eden sivil veya kamu görevlisi olan kişiye, hukuk önünde hesaplaşması anlamına gelen sözler tehdit olarak düşünülmemelidir. Zira bu halde Anayasayla güvence altına alınan (m.74) şikayet hakkının kullanımı söz konusudur. Bu kişinin ilgili makamlara müracaat etmesi da, kendiliğinden hak alma ya da tehdit düşüncesiyle değil, şikayet hakkının kullanılması amacıyla hareket ettiğinin göstergesi olmaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; sanığın çocuğunu tedavi için getirdiği hastanede çocuğun damar yolunun açılamaması nedeniyle tartışma yaşadığı hemşire olan katılanlara hitaben “sizi sürdüreceğim, süründüreceğim, yarın gazetelerde boy boy resimlerinizi göreceksiniz” dediği iddiasıyla kamu davası açılmıştır. Katılanlar, sanığın işlerine karıştığını, hakaret ettiğini, hakim olduğunu söyleyerek iddianamede belirtilen sözleri sarf ettiğini ileri sürmüşler, sanık ise tüm aşamalarda, suçlamaları kabul etmeyerek, katılan hemşirelerin kendisine kötü davrandıklarını, damar yolunu açamadıkları için çocuğun elinin morarıp şiştiğini, görevlerini gereği gibi yapmadıklarını, çocuğun tedavisini yapmayacaklarını söylemeleri üzerine sadece “Bana bu şekilde davrandığınız için sizi ilgili yerlere şikayet edeceğim” dediğini, olaydan sonra da katılanlardan şikayetçi olduğunu ancak haklarında soruşturma izni verilmemesi nedeniyle dava açılamadığını ifade etmiştir. Hastanede doktor olarak görev yapan tanık … … ise mahkemede tekrar ettiği Cumhuriyet Savcılığındaki beyanında, tartışma sesleri üzerine hamşire odasına gittiğinde, sanık ile hemşireler arasında hasta çocuğun damar yolunun açılamaması konusunda gerginlik yaşandığını, annesinin bağırması nedeniyle çocuğun ağlamaya başladığını, sanığın katılanlara hitaben “sizi her yere şikayet edeceğim, yarın boy boy haberleriniz gezetelerde çıkacak, beceriksizsiniz işinizi yapmayı bilmiyorsunuz, işinizi bilmiyorsanız burada ne işiniz var, sizi sürdüreceğim” dediğini belirtmiş, olay sırasında hastanede hasta olarak bulunan ve olayı gören tanık Zeki Sağlam da, taraflar arasında önce çocuğun damar yolunun el üzerinden mi yoksa koldan mı açılacağı konusunda gerginlik yaşandığını, hemşirenin el üzerinden damar yolunu açma girişiminin başarısız olması üzerine taraflar arasında tartışma yaşandığını, sanığın tartıma sırasında katılanlara “Ben hakimim beni neden dinlemiyorsunuz, sizi yarın sürdüreceğim, sizi gazetelere çıkaracağım” dediğini ifade etmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; olayın oluş biçimi, sanığın görevini gereği gibi yerine getirmediğini iddia ettiği katılanları ilgili yerlere şikayet edeceğini söylediğine dair savunmasının tanık … …gın’ın, sanığın katılanlara onları şikayet edeceğini söylediğine ilişkin anlatımları ile örtüşmesi, anılan sözler tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde sanığın maruz kaldığını düşündüğü ve iddia ettiği haksızlığa karşı şikayet hakkını kullanacağını bildirme niteliğinde olduğu, şikayet hakkının kullanılması kapsamında söylendiği, dosya kapsamından da sanığın katılanlar hakkıda görevi kötüye kullanma suçundan şikayetçi olduğu ancak soruşturma izni verilmemesi nediniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği yine sanığın eşi olan tanık … … tarafından elektronik posta yoluyla hastanede yaşanan bu olayla ilgili İl sağlık müdürlüğünün… sayfasına başvuruda bulunulduğu, Dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre de anılan sözlerin tehdit niteliği taşımadığının anlaşılması karşısında, olayda TCK’nın 26/1. maddesinde düzenlenen “hakkın kullanılması” kapsamında hukuka uygunluk nedeninin bulunduğu gözetilerek sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2017/21559).
Hakkın Kullanılması Suretiyle Mülkiyet Hakkının Korunması
Sanık savunmasına, katılan beyanına, olay yeri görgü tespit tutanağına, olay yeri krokisine, keşif tutanağına, bilirkişi raporlarına, tapu kayıtlarına ve tüm dosya kapsamına göre; katılanın kendisine ait arazinin etrafını beton direk ve tel örgü ile çevirirken birkaç tane beton direği sanığa ait arazinin içerisine diktiği, sanığın da kendisine ait taşınmaz üzerindeki zilyetlik ve mülkiyet haklarını korumak amacıyla sadece kendi arazisine dikilen beton direkleri söktüğü tespit edilmiş olup; buna göre sanık hakkında atılı suçtan dolayı 5237 sayılı TCK’nın 26/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/2-d maddeleri uyarınca beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde 5237 sayılı TCK’nın 26/1 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/4-b maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 23. Ceza Dairesi - Karar : 2016/7883).
Hakkın Kullanılmasında Merciiye Başvurulması
K. İlçesi, Ç. Mahallesinde bulunan binanın bodrum katındaki deponun katılan tarafından mal sahibi A. Y. K. rızası ile atölye olarak kullanıldığı, sanığın mal sahibi A. Y.K. ile bodrum katının harici olarak satın alınmasına ilişkin yaptığı yazılı sözleşmeye istinaden depoya kendisine ait malzemeleri koymak istediği, katılanın ise burayı kendisinin kullandığını belirterek izin vermemesi üzerine, sanığın depo kapısında bulunan asma kilidi kırdırdığı ve depo içerisine kendisine ait eşyaları koyduğu, sanığın bu surette mala zarar verme ve iş yeri dokunulmazlığını ihlal suçlarını işlediği iddia olunan olayda, Sanık ile suça konu deponun tapuda sahibi görünen A.Y. arasında yapılan harici satış sözleşmesinin deponun devri için bir ön sözleşme olduğu, TCK’nın 26. maddesinde, hakkın doğrudan doğruya kullanılabilir olmasının aranacağı, eğer hak, bir mercie başvurularak kullanılabilecekse, artık buradaki hak kapsamında kabul olunmayacağı, sanığın, ancak bir mercie başvurmadan ve gerekli yasal bir karar olmaksızın depo üzerindeki asma kilidi kırdırdığı ve depoyu kullandığının anlaşılması karşısında, sanığın mala zarar verme ve iş yeri dokunulmazlığının ihlal suçlarından mahkumiyeti yerine oluşa ve dosya kapsamına uygun olmayan yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir (YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ- Karar : 2016/243).
Güvenlik Kamerası Yerleştirmek Hakkın Kullanılmasıdır
Fakülte binasının, yalnızca mağdur tarafından kullanılan öğretim üyesi odasına kendi İsteği ile yerleştirilen güvenlik kamerası görüntülerinin 5237 sayılı TCK’nın 26/1. maddesinde düzenlenen “hakkın kullanılması hukuka uygunluk nedenleri”nden kabul edilen “İddia ve savunma hakkı”nın kullanılması kapsamında bir delil olması ve bu delilin de 5271 sayılı CMK’nın 217/2. maddesine göre hukuka uygun bulunması karşısında,
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir (YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ -Karar: 2012/8523).
Şikayetçinin Merdivenini Kullanmanın Zorunluluk Arzetmesi
Sanıkların, işyerlerine ait sobanın borusunun tamiri amacıyla müştekiye ait merdivenlerden yukarıya çıkmalarından ibaret olan eylemlerinde, sanıkların söz konusu onarımı yapmak için merdivenlerden çıkmaktan başka çarelerinin bulunmaması karşısında eylemlerin, TCK’nın 26/1 maddesinde öngörülen hakkın kullanılması niteliğinde olduğu ve cezayı gerektirmediği gözetilmeden, mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2014/37060).
Saldırının Delillendirilmesi Kapsamında Hakkın Kullanılması
Müşteki …‘ın, sanığın tehdit eylemini işlediği sırada kayda aldığı telefon konuşmasının TCK’nın 26/1. maddesi uyarınca, saldırının delillendirilmesi kapsamında hakkın kullanılması niteliğinde hukuka uygun delil olduğu gözetilmeden ve bu delil hükmün kurulması sırasında tartışılmadan beraat kararı verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2014/36332).
Basın Özgürlüğü ve Hakkın Kullanılması
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından; “Bingöl’de Masum, Van’da Terörist” ve “Paralel Savcının Kurtardığı PKK’lı Polisi Şehit Etti” başlıklı haberde katılanın isminin baş harflerini yazıp yüzünün bir kısmını vermek sureti ile katılan haberin katılana yönelik olduğunun açıkça anlaşıldığı ve katılanın Fetö/Pdy terör örgütü ile ilişkilendirir nitelikte olduğu ve katılanın hakkında bu nedenle HSK tarafından soruşturma yapıldığı dikkate alındığında vaki haberin ifade ve basın özgürlüğü sınırları içinde kalmadığı TCK maddesi kapsamında katılan hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını sağlamak için basın ya da yayın yolu ile iftira suçunu oluşturduğu, … aynı anda tek bir fiil ile söylendiği anlaşılan sözlerin TCK 44 maddesi kapsamında iftira suçunu oluşturduğu” belirtilerek 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile sanık hakkında iftira suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir.
Halen Cumhuriyet savcısı olarak görevine devam eden katılanın Hakimler ve Savcılar Kurulu nezdinde bir soruşturma açılmadığı dikkate alındığında, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Basın yoluyla işlenen suçlarda hukuka uygunluk nedenleri arasında yer alan ve kaynağını Anayasanın 28 ve devamı maddeleri olan “hakkın kullanılması” kapsamındaki haber verme ve eleştiri hakkının söz konusu olabilmesi için yapılan basın açıklamasının gerçek ve güncel olması, verilişinde kamu ilgi ve yararının bulunması ve olay ile olayın anlatılışı arasında fikri bağ bulunması gerekmektedir. Eleştiri, basının haber verme hakkı kapsamında kalmakla birlikte bu hakkın kullanılması sırasında seçilen ifadelerin haber verme amacını aşması, haber içeriği ile bağlantısı olmayan onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte isnatlarda bulunulması, değerlendirmeler içermesi durumunda, bu haber ve yazılarda haber verme hakkından söz edilemeyeceği dikkate alınarak, sanık hakkında kurulan hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır (Yargıtay 8CD - Esas : 2021/16717, Karar : 2023/5037).
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.