0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davası Nedir?

Trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası, en az bir motorlu aracın katıldığı bir kazada ölüm, yaralanma gibi bedensel zararlar ile üçüncü kişilere ait ev, araba, arazi gibi malvarlıklarında meydana gelen zararlarının giderilmesi amacıyla zarara uğrayan kişiler tarafından trafik kazasında sorumluluğu bulunanlara karşı açılan bir tazminat davası türüdür. Trafik kazası tazminatı, uyugulamada hem bedensel hem de malvarlığı zararlarını ifade etmek üzere kullanılmaktadır.

Trafik kazası nedeniyle tazminat davasının hukuki dayanağı, trafik kazasının bir haksız fiil (BK md.49) sorumluluğu doğurmasıdır. Trafik kazasının hukuki nitelik açısından haksız fiil olmasının; zamanaşımı, mahkemenin yetkisi, tazminatın miktarı gibi pek çok konuda bazı neticeleri vardır. Makalemizde trafik kazaları nedeniyle tazminat davaları tüm yönleriyle incelenmiştir.

Trafik Kazası Maddi ve Manevi Tazminat Davasında Zamanaşımı Süresi Nedir?

Trafik kazası nedeniyle tazminat davası açılmadan önce, dava açma süresinin ne zaman başladığı ve sona erdiği dikkat edilmesi gereken en önemli konudur. Trafik kazasının meydana geldiği, yani haksız fiilin işlendiği gün, tazminat davası zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Trafik kazalarında da tüm haksız fiillere uygulanan iki zamanaşımı süresinden hangisi davacının lehine ise, o zamanaşımı süresi uygulanır. Trafik kazaları nedeniyle tazminat davası zamanaşımı süreleri şunlardır:

  • Tazminat Davası Esas Zamanaşımı Süresi: Trafik kazası nedeniyle zarar görenin, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren başlayacak 2 yıllık zamanaşımı süresi vardır. Zarara uğrayan, faili ve zararı daha geç öğrense bile her halukarda fiilin işlenmesinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi söz konusudur (KTK md.109). Örneğin, 01.01.2017 tarihinde gerçekleşen ölümlü bir trafik kazasında; ölenin yakınları ölüme neden olan fiilden haberdar olmalarına rağmen, faili 01.09.2018 tarihinde öğrendiklerinde, dava zamanaşımı süresi bu tarihten başlayarak 01.09.2020 yılında sona erecektir. Yani, zarara uğrayanlar veya ölenin desteğinden yoksun kalanlar 01.09.2020 tarihinden sonra ölümlü trafik kazası nedeniyle tazminat davası açamayacaktır.

  • Ceza Zamanaşımı Süresi: Trafik kazası nedeniyle bir suç işlenmişse ceza zamanaşımı süreleri de uygulanır (KTK 109/2). Trafik kazalarında yaralanma varsa taksirle adam yaralama suçu; ölüm varsa taksirle adam öldürme suçu meydana gelir. Trafik kazası neticesinde ölüm veya yaralama varsa, ceza kanununda o suç için öngörülen dava zamanaşımı süresi ne ise, maddi ve manevi tazminat davası açma süresi de odur. Ceza kanunundaki temel dava zamanaşımı süresi geçse bile, ceza davası devam ediyorsa, yani ceza hukukundaki “uzamış dava zamanaşımı” devreye girmişse, ceza davası devam ettiği müddetçe herhangi bir zamanaşımı süresine bağlı olmadan trafik kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir.

Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davasını Kimler Açabilir?

Trafik kazasında yaralanma meydana gelmişse, yaralanan şahsın bizzat kendisi maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Yaralanan kişi maluliyet nedeniyle çalışma hayatı boyunca uğrayacağı işgücü kaybı nedeniyle maddi tazminat; trafik kazası nedeniyle uğradığı elem, keder ve üzüntü nedeniyle de manevi tazminat talep edebilir.

Trafik kazası nedeniyle ağır bedensel bir yaralanma vuku bulmuşsa, yaralanan kişinin yakınları (anne, baba, eş, çocuklar, nişanlı) da sadece “manevi tazminat davası” açabilirler (BK md.56). Yargıtay uygulamasında “ağır bedensel yaralanma”, yaralanan kişinin uzuv kaybı yaşaması veya hayati fonksiyonlarını yerine getirememesi olarak kabul edilmektedir. Örneğin; bir gözün kaybedilmesi, kol veya ayaklardan birinin kesilmesi vb. gibi haller ağır bedensel yaralanma olarak değerlendirilmektedir.

Ölümlü trafik kazalarında ise, ölenden yaşarken destek alan herkes maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Ölen evliyse eşi ve çocuklarına, bekar ise anne ve babasına destek verdiği karine olarak kabul edilir. Yani, bu kişilerin ölenin desteğinden yararlandıklarını ispat etmelerine gerek yoktur. Ölenin nişanlısı, amcası, dayısı vb. gibi herhangi bir yakınının trafik kazası nedeniyle tazminat (destekten yoksun kalma tazminatı) talep edebilmesi için ölen kişiden yaşarken destek aldığını ispatlaması gerekir.

Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davası Kime Karşı Açılır?

Trafik kazası hukuki niteliği itibariyle haksız fiil olarak kabul edildiğinden, maddi ve manevi tazminat davası haksız fiil sorumlularına karşı açılır. Ancak, trafik kazalarında haksız fiili bizzat işleyenler dışında da tazminat sorumluları vardır. Trafik kazası neticesinde ölüm, yaralama veya herhangi bir malvarlığı zararı meydana gelmesi halinde aşağıdaki kişilere maddi ve manevi tazminat davası açılabilir:

  • Aracın Sürücüsü: Trafik kazasında kusurlu olan aracın sürücüsü aleyhine tazminat davası açılabilir (BK md.49).

  • Aracın Sahibi: Aracın sahibi (KTK md.3) kural olarak aracın işleteni olarak kabul edildiğinden trafik kazası nedeniyle tazminat sorumluluğu vardır (2918 sayılı KTK md.85/1).

  • Aracın İşleteni: Trafik kazasına karışan aracın işleteni de oluşan her türlü zarardan sorumlu olduğundan işletene de maddi ve manevi tazminat davası açılabilir (2918 sayılı KTK md.85/1). Trafik tescil kayıtlarında aracın sahibi olarak gözüken kimse, aynı zamanda aracın işleteni olarak kabul edilir. Araç sahibi, aracın üzerinde fiili hakimiyeti bulunmadığını, araç için bir başkasının harcamalarda bulunduğunu veya araç üzerindeki ekonomik çıkarın bir başkasına ait olduğunu, işleten sıfatının bulunmadığını kanıtlayabilirse sorumluluktan kurtulabilir. Motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde; aracın işleteni meydana gelen zarardan sorumlu olur. Başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse de işleten olarak kabul edilir (HGK 2015/2890 karar).

  • Sigorta Şirketi: Trafik kazasına karışan aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) veya poliçe kapsamına göre İhtiyari Mali Mesuliyet Sigortası (Kasko Sigortası) hangi sigorta şirketi tarafından yapılmışsa, o sigorta şirketi de ölüm, yaralama veya diğer zararlardan sorumludur (KTK md.91). Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesine göre, sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder.

Trafik Kazası Tazminat Davası Yetkili Mahkeme

Ölümlü veya yaralamalı trafik kazası nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davasında birden fazla yetkili mahkeme vardır. Trafik kazası nedeniyle tazminat davasına bakmaya yetkili mahkemeler şunlardır:

  • Davalılardan herhangi birisinin ikametgahı mahkemesinde tüm sorumlululara maddi ve manevi tazminat davası açılabilir (HMK md.6). Örneğin, İstanbul-Bakırköy’de meydana gelen trafik kazasında kusurlu sürücünün ikametgahı İstanbul-Büyükçekmece, araç sahibinin İkametgahı ise İstanbul-Şişli ise; trafik kazası sebebiyle tazminat davası hem Bakırköy Adliyesinde hem de İstanbul-Çağlayan Adliyesinde açılabilir.

  • Trafik kazasının meydana geldiği yer mahkemesinde tazminat davası açılabilir (HMK md.16/1).

  • Trafik kazaları nedeniyle açılacak tazminat davaları, zarar görenin, yani davacının ikametgahı mahkemesinde de açılabilir (HMK md.16/1). Örneğin, İstanbul-Bakırköy’de trafik kazası geçiren bir kişinin ikametgahı İstanbul-Kartal’da ise, tazminat davası İstanbul Anadolu Adliyesinde açılabilir.

  • Trafik sigortası şirketinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde de maddi ve manevi tazminat davası açılabilir (HMK md.14/2).

Trafik Kazaları Tazminat Davasında Görevli Mahkeme

Ölümlü veya yaralamalı trafik kazaları nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında görevli mahkeme kural olarak Asliye Hukuk Mahkemesi’dir (HMK md.2/1). Örneğin, İstanbul-Bakırköy’de meydana gelen yaralamalı bir trafik kazası nedeniyle tazminat davası açılacaksa, davanın Bakırköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılması gerekir.

Trafik sigortasını yapan şirkete açılacak tazminat davasına bakmaya görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi’dir (6102 sayılı TTK md. 4/1-a, md.5/1). Çünkü, sigorta şirketinin sorumluluğu ticari bir işten kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, trafik kazası nedeniyle aracın sürücüsü, sahibi ve işleteni ile birlikte aracı sigortalayan sigorta şirketine birlikte dava açılacaksa; tüm sorumlular hakkında Asliye Ticaret Mahkemesi’nde tazminat davası açılmaldır.

Ölümlü Trafik Kazası Tazminat Davasında Hangi Zararlar İstenebilir?

Ölümlü trafik kazası tazminat davası, maddi ve manevi tazminat davasının bir türüdür. Ölümlü trafik kazaları nedeniyle açılan tazminat davalarında tazminat sorumlularından aşağıdaki zararlar talep edilebilir (BK md.53):

  • Manevi tazminat: Ölenin yakınları (anne, baba, eş, çocuklar, kardeşler, nişanlı) ölüm neticesinde duydukları elem, acı ve ızdırap duyguları nedeniyle manevi tazminat talep edebilirler.

  • Ölenin her türlü cenaze gideri,

  • Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri,

  • Destekten Yoksun Kalma Tazminatı: Trafik kazasında ölen kişinin yakınları (anne, baba, eş, çocuklar, nişanlı veya destek verdiği herhangi bir kişi) kaza nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler. Destekten yoksun kalma tazminatı, ölenin hayat boyu desteğinden mahrum kalan kişilerin açtığı bir maddi tazminat davası türüdür. Destekten yoksun kalanlar, muhtemel destek süresi boyunca ölenden elde edecekleri mali menfaati tazminat sorumlularından talep edebilir.

Yaralamalı Trafik Kazası Tazminat Davasında Hangi Zararlar İstenebilir?

Yaralanmalı trafik kazası tazminat davası, yaralanan kişinin tazminat sorumlularına karşı açtığı bir maddi ve manevi tazminat türüdür. Yaralanan kişinin yakınları hiçbir şekilde maddi tazminat talebinde bulunamazlar. Ancak, yaralanan kişi ağır bedensel bir yaralanma veya uzuv kaybına maruz kalmışsa; yaralanan kişinin yakınları manevi tazminat talebinde bulunabilirler.

Yaralanmalı trafik kazası tazminat davalarında tazminat sorumlularından aşağıdaki zararlar talep edilebilir (BK md.54):

  • Manevi Tazminat: Yaralanan kişinin bizzat kendisinin manevi tazminat isteyebileceği hususunda tereddüt yoktur. Yaralanan kişinin yakınları ise ancak ağır bedensel bir yaralanma veya uzuv kaybı söz konusu ise manevi tazminat isteyebilirler. Aksi takdirde, yaralının yakınları manevi tazminat talep edemezler.

  • Yaralanan kişinin her türlü tedavi gideri,

  • Yaralanan kişinin kazanç kaybı,

  • Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,

  • Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.

Trafik Kazalarında Manevi Tazminat Nasıl Belirlenir?

Ölümlü veya yaralamalı trafik kazaları nedeniyle hükmedilen manevi tazminatın amacı zarara uğrayanda bir huzur duygusu yaratmaktır. Manevi tazminat, davacı için zenginleşme aracı olmamalıdır. Mahkeme manevi tazminat ile ilgili hüküm kurarken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesini amaçlamalıdır. Mahkeme manevi tazminatı belirlerken şu hususları dikkate almalıdır:

  • Tarafların sosyal ve ekonomik durumu,
  • Olayın meydan geliş şekli,
  • Tarafların kusur durumu,
  • BK md.4 gereği hak ve nesafet kuralları.

Uygulamada, mahkemelerce manevi tazminat miktarı tespit edilirken daha çok davacının mağdur edildiği görülmektedir. Yerel mahkemelerin trafik kazaları nedeniyle manevi tazminat davalarında güncel emsal yargıtay kararları ışığında karar vermesi gerekir.

Trafik Kazalarında Maddi Tazminat Nasıl Hesaplanır?

Maddi tazminat nasıl hesaplanır sorusu, daha somut verilerle cevaplanabilecek bir sorudur. Maddi tazminatın mikatarını doğrudan uğranılan zarar ve kusur oranı belirlemektedir.

Örnek vermek gerekirse (örneğimizde tazminat hesaplama yönteminin anlaşılması için temel esaslar belirlenmiştir); Trafik kazası, neticesinde maluliyete uğrayan (yaralanan) kişinin maluliyet oranının %60 olduğunu kabul edelim. Maluliyete uğrayanın olaydaki kusur oranının %20, yaşının 30, maaşının 3000 TL olduğunu varsayalım. Genel hatları ile bir hesaplama yapmak gerekirse, tazminat miktarı şu esaslara göre belirlenecektir:

  • Maluliyete uğrayan kişinin 72 yaşına kadar işgücü olduğu kabul edilir. Malul kişinin 65 yaşına kadar aktif çalışma süresi, 65 yaş ile 72 yaş arasında da pasif çalışma süresi hesaplanır. Somut örneğimizde maluliyete uğrayan kişi 30 yıl aktif, 7 yıl pasif çalışma yapacaktır.
  • Maluliyete uğrayan kişinin işgücü kaybı her ay için ayrı ayrı hesaplanmalıdır. Bu durumda 3000 TL maaş alan mağdurun maaşından kusur oranı olan %20 düşülmeli, bulunan miktar %60 maluliyet oranı ile çarpılmalıdır. Somut örneğimizde; 3000 TL maaş - % 20 mağdurun kusur oranına tekabül eden miktar = 2400 TL x 60/100 = 1440 TL aylık işgücü ve gelir kaybı olarak hesaplanır. Yıllık işgücü/gelir kaybı 17.280 TL olacaktır.
  • Bulunan yıllık işgücü/gelir kaybı aktif ve pasif çalışma süresi olan 37 yıl ile çarpılır. Somut örneğimizde; yıllık işgücü kaybı 17280 x 37 yıl = 639.360 TL maddi tazminat olarak ortaya çıkacaktır.
  • İskontolama yöntemi nedeniyle tazminattan kabaca %25 oranında indirim yapılması gerekir.

Hemen belirtelim ki, tazminata neden olan olay aynı zamanda bir iş kazası ise, bu nedenle maluliyete uğrayan kişiye iş kazası geliri bağlanmışsa, bağlanan gelirin peşin sermaye değeri hesaplanan tazminat miktarından düşülür. Somut örneğimizde malul kişiye bağlanan maaşın peşin sermaye değerinin yaklaşık 50.000 TL olduğu varsayılabilir.

Trafik Kazası Tazminat Davası Yargıtay Kararları


Trafik Kazasında Ölen Öğrencinin Gelirinin Hesaplanması

Mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacının geliri hesaplanırken, kaza tarihinde İstanbul Üniversitesi Coğrafya Fakültesi 1. Sınıf öğrencisi olduğu, 2018 yılında mezun olabileceği ve okul bittiğinde 2.200,00 TL gelir elde edebileceği belirtilerek bu miktar üzerinden tazminat hesabı yapıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davacının öğrenci olduğu tespit edildiğine göre, mezun olacağı tarihin araştırılarak, mezun olduğunda iş bulma süresi ve mesleğine göre emsal gelir araştırması yapılması, ilgili meslek odaları ve meslek kuruluşlarından mezuniyetinden itibaren ne kadar sürede iş bulabileceği, emsal gelirin ne kadar olduğu, mesleğine göre yılın tamamında çalışıp çalışamayacağı gibi hususların sorulması, gerektiğinde bu hususta bilirkişi incelemesi yapılarak davacının gerçek gelirinin tespiti ile sonucuna göre hesaplama yapılması gerekirken hiç bir somut delil ile desteklenmeyen 2.200,00 TL üzerinden yapılan hesaplamanın hükme esas alınması ve yetersiz araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli görülmemiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi- Karar: 2021/136).

Karayolu Bağlantısı Olan Yolda Trafik Kazası ve Tazminat Davası

Dava, destekten yoksun kalma tazminatı, defin gideri ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip karayolu ile bağlantısı olan, karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilir. Davaya konu trafik kazasının meydana geldiği yerin (harfiyat alanın) karayolu ile bağlantısı bulunup bulunmadığının tespiti yapılmaksızın kazanın karayolunda meydana gelmediği trafik kazası sayılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki, 2918 sayılı KTK’nun 2. maddesi gereğince kaza yerinin karayolu bağlantısı olup olmadığının ve bu kanunun kapsamında olup olmadığı konusunda trafik bilirkişi eşliğinde keşif yapılarak belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/950).

Trafik Kazasının Karayolu Dışında Olması Halinde Tazminat Davası

Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)’nun 2. maddesinde bu Kanunun, karayollarında uygulanacağı belirtildikten sonra, bu kural biraz daha genişletilerek aynı maddenin (a) ve (b) fıkralarındaki durumlarda da uygulanabileceği öngörülmüş; karayolu tanımına girmediği halde genel trafiğin kullanımına açık olan yerler “karayolu gibi” kabul edilmiştir. Bu bağlamda, karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı; bu haliyle, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı belirtilmiştir.

Anılan yasal düzenlemeler gereğince kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir. Bu açıdan karayolunda taşıt trafiğine kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmayıp fiilen bu amaçla kullanılması yeterlidir. Yine karayolu zemininin asfalt, beton, taş veya toprak olması arasında herhangi bir fark bulunmamaktadır. Bu açıdan köy, orman, dağ, bağlantı sağlayan tarla ve yayla yolları da karayoludur.

Somut olayda; davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı olan traktör tarla içerisinde iken devrilmiş ve araç sürücüsü olan …vefat etmiştir. Davacılardan Güllü’nün eşi, diğer davacıların babası olan müteveffanın desteğinden yoksun kalındığı gerekçesiyle destekten yoksun kalma tazminatının tahsili talep edilmiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere; Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip karayolu ile bağlantısı olan, karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. Davaya konu trafik kazasının meydana geldiği yerin (tarlanın) karayolu ile bağlantısı bulunmaktadır. 2918 sayılı KTK’nun 2. maddesi gereğince karayolu bağlantısı olduğundan kazanın meydana geldiği yer karayolu sayılan yerlerdendir. Bu nedenle meydana gelen zarar teminat kapsamındadır. Bu durumda zararın teminat kapsamında olduğu kabul edilerek toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - KARAR NO:2019/4077).

Trafik Kazası Manevi Tazminat Miktarı Nasıl Belirlenir?

  • 2009 yılında meydana gelen yaralamalı trafik kazasında davalı sürücünün %100 oranında kusurlu olduğu kabul edilerek 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesi hukuka uygun olmuştur (Yargıtay 17. HD - Karar: 2016/575).

  • Trafik kazası neticesinde bacağı kesilerek %47 oranında maluliyete maruz kalan, kusursuz olan ve kaza tarihinde 19 yaşında olan davacı mağdur lehine hükmedilen 80.000 TL manevi tazminat miktarı uygundur (Yargıtay HGK - 2013/201 karar).

  • Davaya konu yaralamalı trafik kazası sebebi ile maluliyetin bulunmayışı, kazaya bağlı olarak yaşı küçük çocukta oluşan yaraların iyileşme süresinin bir ay olması göz önüne alındığından anne için 10.000 TL baba için 10.000 TL olarak hükmedilen manevi tazminat miktarı yüksektir (Yargıtay 17. HD Karar: 2016/1139).

  • Ölümlü trafik kazasında vefat eden E’nin 25 yaşında olması, araç sürücüsünün de tam kusurlu olmasına rağmen davacı baba için 15.000,00 TL, davacı anne için 15.000,00 TL, davacı kardeş F. için 9.000,00 TL, davacı kardeş Y. için 7.000,00 TL olarak belirlenen manevi tazminat miktarı oldukça azdır (Yargıtay 17. HD - Karar: 2015/10507).

  • Ölümlü trafik kazasında çocuğu ölen ve kendi çocuğu %25 kusurlu olan anne-baba için ayrı ayrı 7.000’er TL olarak hükmedilen manevi tazminat miktarı oldukça azdır (Yargıtay 17. HD - Karar: 2015/3324).

Trafik İş Kazası Nedeniyle Tazminat Davası

Somut olayda; iş kazası olduğu iddia olunan 13.10.2005 tarihli trafik kazası olayının Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmediği anlaşılmaktadır. Kurumca davacılara iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanabilmesi için öncelikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğince olup olmadığının tespiti ön sorundur. Ayrıca belirtmek gerekirse böylesi bir tespitin Mahkemelerin görevine dair neticeleri de vardır. Diğer yandan iş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumunun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup işbu tazminat davasında ise Kurum taraf değildir. Bu noktada öncelikle yapılması gereken iş; davacılara 13.10.2005 tarihli zararlandırıcı olayı Sosyal Güvenlik Kurumuna ihbar etmesi, bu ihbar sonucunda olayın Kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde ise bu kez Sosyal Güvenlik Kurumuna ve hak alanını etkileyeceğinden işveren aleyhine “iş kazasının tespiti” davası açmaları için önel vererek tespit davasını eldeki tazminat davası için bekletici sorun yapmak,ihbar sonunda zararlandırıcı olayın Kurumca iş kazası olduğunun kabul edilmesi halinde ise bu kez davacılara iş kazası sigorta kolundan kendilerine gelir bağlanmasını istemeleri için önel vermek, bu safahatlar sonunda anılan olayın iş kazası olduğu hususları tereddütsüz olarak ortaya konulursa bu kez işin esasına girip özellikle 03.10.2005 tarihli olayı içlerinde trafik-iş güvenliği uzmanı da bulunan iş güvenlik uzmanlarına İş Kanununun 77.maddesinin öngördüğü koşulları da gözeterek irdelemeleri için tevdi ederek buradan çıkacak sonuca göre tüm delilleri bir arada değerlendirip karar vermekten aksi halde ise; yani gerek olayın iş kazası olmadığının ortaya çıkması halinde ise eldeki davanın B.K.’nın 49.maddesinden kaynaklanan haksız fiil sebebiyle uğranılan zararın giderilmesine yönelik bir dava olduğu ve ortada İş Kanunundan kaynaklanan bir uyuşmazlık bulunmayıp tazminat istemli işbu davaya genel görevli mahkemelerde bakılması gerektiği gerekçeleri ile Asliye Hukuk Mahkemesi olarak karar vermekten ibarettir (Yargıtay 21. HD - Karar: 2016/8703).

Trafik Kazası Tazminat Davasında Zamanaşımı

Somut olayda; davaya konu kaza 29.04.2010 tarihinde meydana gelmiştir. Mahkemece, tek taraflı kaza olması, davacıların desteğinin de sürücü olarak kaza sırasında vefat ettiği, cezayı gerektiren bir durum bulunmadığı, iki yıllık zamanaşımı süresinin bu davalı yönünden dolduğu gerekçe gösterilerek zamanaşımı sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Buna göre davacının desteğinin tam kusuru ile neden olduğu ve kendisinin ölümü ile sonuçlanan trafik kazasının aynı zamanda 5237 Sayılı 179 /2. maddesinde düzenlenen ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma olarak tanımlanan cezayı gerektiren eylem niteliğinde bulunması; bu eylemle ilgili ceza davasının 66/1-e maddesi uyarınca sekiz yıllık dava zamanaşımı süresine tabi olması; 2918 Sayılı KTK’nun 109/2 maddesi uyarınca bu sürenin görülmekte olan maddi tazminat davası için de geçerli olması; davanın olay tarihi üzerinden sekiz yıl geçmeden açılmış olması karşısında, somut olayda zamanaşımının gerçekleşmediği açıktır (Yargıtay 17.HD - Karar: 2016/5493).

2918 sayılı Karayolları Trafik Yasasının 109. maddesinde motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazmini için kaza gününden itibaren iki yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüş, aynı maddenin ikinci fıkrasında, davanın cezayı gerektiren bir eylemden kaynaklanması durumunda ceza Kanununun öngördüğü ceza zamanaşımının (sürücü,işleten veya diğer sorumlular için fark gözetilmeksizin) uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Eylemin suç oluşturması yeterli olup, ayrıca fail hakkında mahkumiyet kararı ile sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı gerekmemektedir (HGK - 2001/705 Karar). Kaldı ki; Hukuk Genel Kurulu’nun 2015/1495 karar sayılı kararında, tek taraflı kazalarda dahi, ceza zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği belirtilmiştir. 5237 sayılı TCK.nın 85/1 maddesine5237 sayılı TCK.nın 85/1 maddesine göre “Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre, 66/1-d maddesi gereğince 15 yıl zamanaşımına tabidir. Somut olayda; dava konusu kaza 20.10.2010 tarihinde meydana gelmiştir. Meydana gelen kaza nedeniyle davacıların desteği, kaza tarihinde ölmüştür. Buna göre, dava açılması uzamış ceza zamanaşımına tabi olup, mahkemece yargılama yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir (Yargıtay 17. HD - Karar: 2016/375).

Trafik Kazası Tazminat Davası ve Ticari Faiz

Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar ( işgörmezlik ve SGK sorumluluğu dışında kalan tedavi gideri ) tazminatına ilişkindir. Aleyhinde tazminata hükmedilen davalı, kazada %100 kusurlu bulunan ticari kamyonun ZMSS şirketidir. Davacı vekili, dava dilekçesinde tazminatın ticari avans faiziyle davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı taraf ( zarar veren ) aracı ticari kamyon olduğundan talep gibi ticari avans faizine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde yasal faize hükmedilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 17. HD - Karar: 2016/2661).

Trafik Kazası Tazminat Davasında Kusurun Yansıtılmaması

Davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm sebebiyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına karar vermek gerekir. ( HGK - 2011/411 karar, HGK - 2012/92 karar, HGK 2013/74 karar) Somut olayda, davacıların ölen murisi sürücüsü olduğu araçta %100 kendi kusuruyla vefat ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece yukarıda açıklanan yasa hükümleri ve HGK kararları doğrultusunda davacılar 3.kişi konumunda olduğundan herhangi bir indirim yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi gerekir (Yargıtay 17. HD - Karar: 2016/2637).

Trafik Kazası Tazminat Davasında İşleten ve Araç Sahibinin Sorumluluğu

Trafik sicilinde malik görünen kişi, karine olarak aracın işleteni sayılmaktadır. Bunun sebebi, trafik kazasında sorumlu olan şahsın kolayca belirlenmesi ve zarar görenin zararının en kısa sürede giderilmesini sağlamaktır. Belirtmek gerekir ki, sicilde malik olarak görünen kişi her zaman aracın işleteni olmayabilir. Bu durumda, araç sahibi, aracın üzerinde fiili hakimiyeti bulunmadığını, araç için bir başkasının harcamalarda bulunduğunu veya araç üzerindeki ekonomik çıkarın bir başkasına ait olduğunu, işleten sıfatının bulunmadığını kanıtlayabilirse sorumluluktan kurtulabilir (Hukuk Genel Kurulu - 2013/379 karar).

Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat Davasında Manevi Tazminatın Ayrı Ayrı Belirlenmesi

Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma, maluliyet tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre aynı kazada davacı …‘ın velayeti altında bulunan oğlu Mahmut vefat etmiş ve … yaralanmıştır. Dava dilekçesi ile davacı anne … için oğlunun ölümü sebebiyle 50.000,00 TL, kızının yaralanması sebebiyle 10.000,00 TL manevi tazminat talep edilmiştir. Mahkemece, davacı anne … için oğlunun ölümü ve kızının yaralanması ile ilgili olarak 15.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Mahkemece, davacı anne … için oğlunun ölümü ile ilgili olarak ve kızının yaralanması ile ilgili olarak yarı yarı manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yarım yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Kabule göre ise; manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, B.K.’nun özel haller dikkate alınarak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür. Somut olayda, kaza tarihi, kusur durumu, davacı annenin aynı kazada oğlunu kaybetmesi ve kızının da yaralanması hususu ve tarafların sosyal ve ekonomik durumularına dair hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davacı anne … için takdir olunan manevi tazminatın az olduğu görülmüş ve manevi tazminat miktarı bir miktar artırılmak suretiyle hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/1192)

Tazminat Davasının Konusu Olayın Trafik Kazası Olarak Kabul Edilmemesi

Olay trafik kazası ve iş kazası olarak nitelendirilemeyceği için mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, destekten yoksun kalma tazminatı, defin gideri ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmeyip karayolu ile bağlantısı olan, karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilir. Davaya konu trafik kazasının meydana geldiği yerin (harfiyat alanın) karayolu ile bağlantısı bulunup bulunmadığının tespiti yapılmaksızın kazanın karayolunda meydana gelmediği trafik kazası sayılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki, 2918 sayılı KTK’nun 2. maddesi gereğince kaza yerinin karayolu bağlantısı olup olmadığının ve bu kanunun kapsamında olup olmadığı konusunda trafik bilirkişi eşliğinde keşif yapılarak belirlenmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir (Yargıtay 17.Hukuk Dairesi - Karar: 2017/950).

Sigarta Şirketine Karşı Açılan Trafik Kazası Tazminat Davasında Görevli Mahkeme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, trafik kazasından kaynaklanmaktadır. Dava, davacı ile arasında sözleşme ilişkisi bulunmayan zorunlu mali mesuliyet sigortası şirketine yöneltilmiştir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1483/I. maddesinde sigortacıların diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere faaliyet gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamayacakları belirtilmiş, aynı yasanın 4/I-a maddesinde de, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. Yine 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesinin k bendinde tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi, l bendinde de tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak tanımlanmış, anılan kanunun 73. maddesinde de tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiştir.

Somut olayda, sigorta sözleşmesi, davacı ile davalı trafik sigortası şirketi arasında düzenlenmemiş olup, taraflar arasında 6502 sayılı Kanun kapsamında bir ilişki söz konusu değildir. Bu nedenlerle; davanın, kazaya neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasına karşı açıldığı, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin 6102 sayılı T.T.K.’da düzenlendiği, davanın ticari dava niteliğinde olduğu ve görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olduğu gözetilmeden yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/939).

İşletenin veya Araç Sahibinin Trafik Kazası Tazminatı Nedeniyle Sorumluluk Şartları

Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2918 sayılı hükümlerine göre, trafik kaydı “işleten”i kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devredilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o aracı kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/820).

Ölümlü veya Yaralanmalı Trafik Kazasında Mağdurun Kusuru ve Tazminattan İndirim

Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ve cenaze gideri istemine ilişkindir. Kaza tespit tutanağında yolcu murislerin emniyet kemeri takıp takmadığı tespit edilememiş, olay yeri inceleme raporuna göre yerde biri çocuk dört erkek cesedinin bulunduğu, aracın içerisinde bulunan sürücü ve kadın yolcunun hastaneye kaldırıldığı, kadın yolcunun hastanede vefat ettiği, sürücünün aracın hızını yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara göre ayarlama kuralını ihlal ettiği belirlenmiş, mahkemece aldırılan kusur bilirkişi raporuna göre kapalı kasa kamyonetin şoför dahil 5 kişilik olup araçta toplam 6 kişinin bulunduğu, sürücünün aracın hızını yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara göre ayarlama kuralını ve taşıma sınırı üzerinde yolcu alımının yasak olması kuralını ihlal ettiği tespit edilmiş, mahkeme gerekçesinde müteveffaların araçta yolcu olmaları sebebiyle üzerlerine atfedilebilecek herhangi bir kusur bulunmadığı belirtilmiştir.

Davalı taraf, temyiz itirazında yolcu murislerin emniyet kemeri takmamaları ve istiap haddini aşacak şekilde araca binmeleri sebebiyle müterafik kusurlarının olduğunu savunmuştur. Desteklerin, istiap haddini aşacak şekilde araca binmiş olmalarının ve ölüm nedeni itibariyle kaza sırasında zararın artmasını önleyecek güvenlik tedbiri olan emniyet kemeri takıp takmadıkları, takmamış iseler bu durumun müterafik kusur oluşturup oluşturmayacağının, yine soruşturma dosyasındaki bu husustaki maddi olgular da gözetilerek, 818 Sayılı BK.nun 44. maddesi uyarınca tazminattan makul oranda indirim gerekip gerekmediğinin tartışılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu konuda herhangi bir değerlendirme yapılmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/515).

Trafik Kazası Tazminat Davasında Manevi Tazminat Miktarı

Dava, trafik kazasından kaynaklanan ölüm nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilerek davacı eş ve çocuk Berat için 5.000’er TL, davacı diğer çocuklar için 000.00’er TL’den toplam 16.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Davacı eş ve çocuklar kazada kusuru bulunmayan eş ve babalarını davaya konu trafik kazasında kaybetmiştir. Borçlar Kanunu’nun (md.56) hükmüne göre hakimin özel halleri göz önüne alarak manevi tazminat adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarının adalete uygun olması gerekir. Tazminatın amacı zarara uğrayanda bir huzur duygusu doğurmaktır. Somut olayda, desteğin ölümü yanında, tarafların kusur oranı, ekonomik ve sosyal durumu, duyulan acı gibi nedenler dikkate alındığında, davacılar için hükmedilen manevi tazminat miktarı, duyulan acıyı, çekilen sıkıntıyı hafifletebilecek düzeyde değildir. Hükmedilen manevi tazminat miktarı davacılar için bir miktar az olup, daha üst düzeyde manevi tazminat takdiri için hükmün bozulması gerekmiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/189).

Trafik Kazası Tazminatı ve Müstakbel Zarar Kavramı

Taraflar arasındaki trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda;

Vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle ortaya çıkan zararlar BK m. 46/I’de “iktisaden mahrum kalacağı mahrumiyetten tevellüt eden zararlar” şeklinde ifade edilmiştir. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin bu ihlâl nedeniyle ekonomik geleceği sarsılmış olabilir. Bu tür zararlar çalışma gücünün tamamen veya kısmen kaybı nedeniyle ortaya çıkan zararlar dışında ekonomik geleceğin sarsılmasının meydana getirdiği zararlardır. Ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle ortaya çıkan zararlar müstakbel zararlardır ve bu zararlar çalışma gücünde bir azalma olmasa dahi meydana gelmektedir. Vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişi çalışma gücünde bir azalma meydana gelmese dahi iş piyasasında yeni bir iş bulmakta veya eski işini korumakta güçlük çekmekte veya aynı işte çalışsa dahi ihlâlden öncesine nazaran daha çok emek sarf etmek zorunda kalmaktadır. Hatta bu kişiler ihlâl neticesinde işlerinden tamamen de çıkarılabilirler. Olayımızdaki gibi zarar görenin genç bir kız olması halinde bu kişinin evlenme şansının azalması veya beden şeklinin önemli derece değişmesi nedeniyle kaybetmesi ya da mesleğinde yükselmesine engel olması gibi hallerde de zarar görenin ekonomik geleceğinin sarsıldığından bahsedilir.

Vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ekonomik geleceğin sarsılması özellikle mesleği nedeniyle toplumla sürekli iç içe olan kişiler bakımından ayrıca önem arz etmektedir. Örneğin, vücut bütünlüğü ihlâl edilen bir bayan sinema sanatçısının, halkla ilişkiler bölümünde çalışan bir kişinin ya da sağlık alanında doktor, hemşire olarak görev yapmakta olan kişilerin yüzünde sabit bir iz kalması, bu kişilerin çalışma güçlerinde ?ilen bir eksiklik meydana getirmemekle birlikte iş bulmalarını imkânsızlaştırabilecek, zorlaştırabilecek ya da kariyer olarak yükselmelerine engel olabilecektir. Bu gibi durumlarda zarar gören ekonomik geleceği sarsılarak zarara uğratılmış olur.

Somut olayda davacı vekilince davacının kaza sonucu yüzünde sabit iz kaldığından ekonomik geleceğin sarsılması nedeni ile 20.00,00 TL maddi tazminat talep edilmiş, mahkemece davacının Anadolu Üniversitesi Sosyal Hizmetler Bölümü öğrencisi genç bir kız olması, iş hayatında çehrede sabit eser oluşması nedeniyle sıkıntı yaşayacağı, Borçlar Kanunu’nun 42/2. maddesi uyarınca uğranılan maddi zararın kapsamının ve parasal değerinin mahkemece takdir edilmesi gerektiği gerekçesiyle 10.000,00.TL müstakbel gelir kaybı nedeniyle tazminata hükmedilmiştir.

Dosya içerisinde yer alan davacının fotoğraflarından yüzündeki izlerin sabit nitelikte olduğu anlaşılması bakımından, davacının Sosyal Hizmetler Bölümü öğrencisi olup ileride yüzündeki izlerin mesleğe kabulden sonra yapmış olduğu işin sosyal nitelikte insanlarla sürekli iletişim içerisinde olmasını gerekli kıldığı da gözönüne alındığında kişinin yüzündeki yaralanma sonucu oluşan izlerin yalnızca mesleğe kabulde değil kariyer olarak mesleğinde yükselmesinde de etkileri değerlendirilip açıklanan yönlerden gerekli araştırma yapılarak davacının yüzündeki sabit iz niteliğindeki yaralanma nedeni ile ekonomik geleceğin sarsılması sonucu oluşan zararın uzman bilirkişi tarafından belirlenmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar:2017/4410).

Trafik Kazası Tazminatında Sigorta Şirketinin Ödemesi Nasıl Mahsup Edilir?

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın kısmen kabulü ile, 4.972,29 TL’nin 06.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazla istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan daimi ve geçici iş göremezlik tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece davalı ZMSS sigorta şirketinin davacılara davadan önce ödenen tazminat miktarı güncellenerek poliçe limitinden düşülerek karar verilmiştir. Mahkemece, davacılara davadan önce ödenen bedelin yasal faiz güncellemesi yapılmaksızın ödenen miktarın (52.589,85 TL) kaza tarihindeki poliçe limitinden (60.000 TL) indirilmek suretiyle bakiye poliçe limitinin (7.410,15 TL) tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi isabetli olmamıştır (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/947).

Ölümlü Trafik Kazası Tazminatı İşleten Tarafından Sigorta Şirketinden İstenemez

Dava, (tek taraflı) trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.

Davacı çocuklar yönünden davanın kabulü doğru olmakla birlikte, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın “Sigortanın Kapsamı” başlıklı A-1. maddesindeki, “Sigortacı, bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde düzenlemesi karşısında, araç işleteni olan (sigortalı) davacı A’nın, kendisinin üçüncü kişilere karşı hukuki sorumluluğunu teminat altına alan davalı sigorta şirketinden tazminat talep edemeyeceği gözden kaçırılarak yazılı şekilde bu davacı yönünden davanın kabulü yönünde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar : 2017/8640).

Yaralanmalı Trafik Kazası Tazminat Davasında Maluliyet Oranın Tespit Usulü

Maluliyet oranına ilişkin temyiz itirazlarının incelemesine gelince, dava, trafik kazası nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının maluliyet oranının belirlenmesi hususunda Adlı Tıp Uzmanı doktor bilirkişiden tüzük hükümlerine göre alınmış rapora göre davacının %8.6 oranında daimi maluliyetinin bulunduğu kabul edilerek aktüer hesabı yaptırılmıştır. Oysa, hükme esas alınan raporun kaza tarihi 25.01.2009 tarihinde yürürlükte olan “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre düzenlenmediğinden hükme dayanak yapılması mümkün bulunmamaktadır.

O halde mahkemece, en yakın üniversitenin Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’ndan veya Adli Tıp Şube Müdürlüğü’nden “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre davacının daha önceki maluliyeti de nazara alınarak şimdiki maluliyetinin kazayla illiyet bağının varlığının tespitiyle daimi işgücü kaybının tespiti yönünden rapor alındıktan sonra bu maluliyet oranı üzerinden aktüer hesabı yaptırılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar : 2017/8643).

Ölümlü Tek Taraflı Trafik Kazasında Araç Sürücüsünün Yakınları Tazminat İsteyemez

Karayolları Trafik Kanunu’nun 92. Maddesinin (a) ve (c) bentleri, “01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren” Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları A.1. maddesi, A.3. maddesi, A.5. maddesinin (ç) bendi, yine A.6. maddesinin (c) ve (d) bentleri birlikte değerlendirildiğinde bir motorlu aracın işletilmesi sırasında destekten yoksun kalınan zararın, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kapsamında olması için şu şartların gerçekleşmesi gerektiği söylenebilir.

a) Talep edilen destek tazminatı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk ve sorumluluk riski çerçevesinde Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin olmalıdır. Sigortalının hukuki sorumluluğu olmayan veya sigortalının sorumluluk riski içinde bulunmayan tazminat taleplerinden sigortacının sorumluluğu bulunmayacaktır.

b) Motorlu aracın işletilmesinden dolayı ölen kişinin üçüncü kişi olması gerekir. İşleten ve işletenin sorumlu olduğu şahısların dışında bir üçüncü kişinin ölümü neticesi, destek zararlarından sigortacının sorumluluğu bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, poliçede taraf olan işleten(sigortalı) yada işletenin eylemlerinden sorumlu bulunduğu kişilerin ölmesi durumunda ölen kişi, üçüncü kişi sayılmayacağı için desteğinden yoksun kalanların zararından sigortacı sorumlu olmayacaktır.

c) Sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerinden sigortacının sorumluluğu bulunmamaktadır. Bir başka anlatımla desteğin kendi kusurundan kaynaklanan destek zararlarından sigortacının sorumluluğu bulunmamaktadır.

Somut olayda, davacıların desteği sürücü E.K’in sevk ve idaresinde ki .. plakalı araç ile tek taraflı olarak yapmış olduğu trafik kazasında ölmesi sonucu destekten yoksun kaldıkları iddiası ile aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasının olmaması nedeniyle güvence hesabından destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuşlardır. Trafik kazası, sürücü E.K’in sevk ve idaresinde iken dosya içindeki 11.03.2016 tarihli kusura ilişkin rapora göre sürücünün %100 kusuru neticesi tek taraflı alarak 05.07.2015 tarihinde gerçekleşmiştir.

Kaza tarihi itibarı ile aracın zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırılmamış olması nedeniyle Sigortacılık Kanunu’nun 14. Maddesi gereği, zorunlu mali sorumluluk sigortasının kaza tarihindeki limitleri dahilinde işletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğunu Güvence Hesabı karşılayacaktır. Güvence hesabının sorumluluğunun kapsamı ise 01.06.2015 yani trafik kazasından önce yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’na göre belirlenecektir.

Kara yolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları A.3. maddesine ve A.5. maddesinin (ç) bendine göre ancak, üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla destek zararları, destekten yoksun kalma (ölüm) teminatı kapsamındadır. Bunun sonucu olarak, sigortacı yada güvence hesabının destek zararlarından sorumlu olması için motorlu aracın işletilmesi sırasında mutlaka ölen kişinin üçüncü bir kişi olması gerekir. İşletenin eylemlerinden sorumlu olduğu sürücü E.K’i üçüncü kişi olarak kabul etmek mümkün değildir.

Yine genel şartların A.6. maddesi (d) bendinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri, teminat kapsamı dışında tutulması nedeniyle %100 kusuru ile kendi ölümüne neden olan sürücü E.K’in tam kusuruna isabet eden destek tazminatı sigorta teminatı kapsamında değildir. Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunu’nun da sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerini sigorta teminat kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme olmadığı ve kapsama giren teminat türleri arasında bulunmamasına göre, davacıların güvence hesabından destek tazminatı talep etme hakları bulunmadığından davanın reddi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın kabulü yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar : 2017/6035).

Trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası, tazminat miktarını etkileyen birçok faktörün bir arada değerlendirilmesini gerektirdiğinden bir avukat aracılığıyla takip edilmesi yararlı olacaktır.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS