Suçu ve Suçluyu Övme Suçu Nedir? (TCK 215)
Suçu ve suçluyu övme, kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla suç işlediği belirlenen bir kişinin veya işlenmiş bir suçun alenen övülmesi ile vücut bulur (TCK m.215). Kanuni düzenleme ile “suçu özendirme” teşkil eden eylemler cezalandırılmak istenmiştir.
Suçu ve suçluyu övme, 5237 sayılı TCK’nın 215. maddesinde düzenlenmiştir. İnsan hakları hukuku açısından en tartışmalı ceza maddelerinden biridir. Çünkü, bu suç tipi, hakimin karar verirken bazen politik dengeleri gözettiği, bazen de failin iç dünyasına doğru yolculuk ederek düşünceyi cezalandırma yoluna gittiği bir suç tipidir. Bu nedenle, suçun unsurlarında ve cezalandırılabilme şartlarında dönem dönem yasal değişiklikler yapılarak suç vasfının doğasından kaynaklanan sorunlar giderilmeye çalışılmaktadır.
Suçu ve Suçluyu Övme Suçunun Unsurları
Suçu ve suçluyu övme suçunun TCK’da düzenlenmesinin genel amacı suç işlenmesininin ve suça özendirmenin önlenmesi olarak kabul edilmektedir. Suç ile korunan hukuki yarar ise kamu düzeni ve barışıdır. Suçun özellik arz eden unsurları şunlardır:
1. Suçun Hukuki Konusu
Suç ve suçluyu övme suçunun hukuki konusuna göre iki seçimlik hareketle işlenmesi mümkündür:
-
İşlenmiş Bir Suçun Övülmesi: İşlenmiş bir suçun alenen övülmesi “suçu veya suçluyu övme” suçunun maddi unsurlarını meydana getirir. Özellikle belirtelim ki, işlenmiş bir suçun övülmesinden kastedilen somut bir fiilin övülmesidir, yoksa soyut bir şekilde suçu övmek, örneğin soyut olarak dolandırıcılık suçunu övmek suç oluşturmaz. İşlenmiş bir suç, ancak kesinleşmiş bir “mahkumiyet kararı” veya mahkemenin “ceza verilmesine yer olmadığına” karar vermesiyle mümkündür. Ceza verilmesine yer olmadığı kararı, sanığın fiilinin suç teşkil ettiği, ancak cezalandırılabilme şartlarının oluşmadığı hallerde söz konusu olur. Bu hallerde dahi fiilin övülmesi, suçu ve suçluyu övme suçu oluşturur. Örneğin, kasten insan öldürme suçu işlemiş ve hakkındaki hüküm kesinleşmiş bir kişi hakkında cezai ehliyeti bulunmadığı için ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilse bile, bu kişinin fiilini övenler suçu ve suçluyu övme suçunu işlemiş olur.
-
Suç İşlemiş Kişinin Övülmesi: İşlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişinin alenen övülmesi de suçu ve suçluyu övme suçunun maddi unsurunun oluşmasına neden olur. Suçun maddi unsurunun tamamlanabilmesi için, övülen kişi hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı bulunmalıdır. Övülen kişi hakkında kesinleşmiş bir hüküm yoksa, yargılama sürecinde övülmesi suç oluşturmaz. Kişinin işlediği fiili sebebiyle övülmesi, aynı kişinin işlediği suç sebebiyle de övüldüğü anlamına gelir. Madde gerekçesine göre suçun oluşması için, failin işlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişiyi alenen övmesi gerekmektedir. İşlenmiş olan bir suçun failini veya kanuna uymayan kişiliğini, sırf suç işlemesi sebebiyle övme hâli de cezalandırılmaktadır. Suç işlemiş olan kişinin övülmesi hâlinde, aslında bu kişi aracılığıyla işlenmiş olan suç övülmektedir.
Yasadışı PKK örgütünün simgesinin veya liderinin resminin taşınması Yargıtay tarafından suçu ve suçluyu övme suçunun tipik bir şekli olarak kabul edilmektedir. (Güncel kararların atıf yaptığı içtihat: CGK-2007/99 K.).
2. Suçun Alenen İşlenmesi Şartı
5237 sayılı TCK’da “aleniyet” pek çok suçun unsuru olduğu gibi suçu ve suçluyu övmenin de unsuru olarak düzenlenmiştir. Aleniyet unsurunun gerçekleştiğinden bahsedebilmek için başkalarının fiilin işlendiği yerde bulunması yeterli olmayıp, övme fiilinin belirlenemeyen sayıda kişi tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması, herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesinin gerekir. Örneğin, youtube, twitter, facebook, instagram gibi sosyal medya hesapları üzerinden hesap ayarları herkese açık bir şekilde işlenen övme fiilleri suça vücut verir. Ayrıca, gazete köşesi, internet sitesi vb. üzerinden yazılan yazılar, sokakta açılan pankartlar, hoparlör kullanarak vb. yollarla yapılan övme fiillerinde de aleniyetin gerçekleştiği kabul edilmektedir. Yargıtay da dar bir çerçevede kalan fiillerin aleniyet şartını içermemesi nedeniyle suç teşkil etmeyeceğine karar vermektedir:
Cezaevinde hükümlü olarak bulunan sanığın yazdığı ve muhatabına ulaşmadan Cezaevi İdaresi tarafından elkoyulan dilekçelerin içerikleri itibariyle terör örgütünün propagandası niteliğinde olmayıp, 5237 sayılı TCK’nın 215. maddesinde tanımlanan suçluyu övme fiilini oluşturacağı, ancak; olayda aleniyet unsurunun gerçekleşmemesi nedeniyle bu suçun da unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması, bozma nedenidir (Y9.CD-2010/3652 K.).
3. Açık ve Yakın Tehlike:
Suç ve suçluyu övme, somut bir tehlike suçudur. Çünkü, kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması şartı, suçun “objektif cezalandırılabilme şartı” olarak kabul edilmiştir. Yargıtay kararlarında da “objektif cezalandırma şartı”na değinilmektedir:
Sanık hakkında TCK’nın 215. maddesinde tanımlanan suçu ve suçluyu övme “suçunun unsurları” ve “cezalandırılma şartlarının” gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılarak sanığın hukuki durumunun takdiri gerekir (Y16CD-2017/5379K.).
Açık ve yakın tehlike kavramı, unsurları tamamlanan suçun cezalandırılabilmesi için zorunlu bir şart olduğu halde; yargı uygulamasında açık ve yakın tehlikenin teorik bir tanımından kaçınılmaktadır. Suç özgülünde açıklık, kamu düzenini bozacak derecede bir tehlikenin mevcudiyetini; yakınlık ise, tehlikenin kamu düzenine zarar verme ihtimalinin yakın olması anlamına gelir.
Suçu ve suçluyu övme suçu teşebbüse müsait suçlardan değildir. Çünkü, objektif cezalandırma şartı içeren suçlara teşebbüs edilmesi mümkün değildir.
Suça iştirak etmek mümkündür.
Suçu ve Suçluyu Övme Suçunun Cezası (TCK 215)
İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması hâlinde, iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (TCK m.215/1)
Suçu ve suçluyu övme suçunun ceza alt sınırı belli değildir. Ceza alt sınırı belli olmayan suçlarda belirlenen temel ceza, TCK m. 49/1. gereği bir aydan az olamaaz. Yani, suçu ve suçluyu övme suçunun cezası, 1 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır.
Suçun Basın Yayın Yoluyla İşlenmesi
Suç ve suçluyu övme suçunun basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranına kadar artırılır (TCK m.218).
Ancak, haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
Adli Para Cezası, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Suçu ve suçluyu övme suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası 1 yıl veya altında olduğunda adli para cezasına çevrilebilir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Suçu ve suçluyu övme suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası 2 yıl veya altında olduğunda hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb) kararı verilmesi mümkündür.
Erteleme, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Suçu ve suçluyu övme suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası 2 yıl veya altında olduğunda hakkında cezanın ertelenmesi kararı verilmesi mümkündür.
Ayrıca suç, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kapsamında olan suçlardandır.
Şikayet Süresi ve Dava Zamanaşımı
Suçu veya suçluyu övme suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almadığından savcılık tarafından resen soruşturulur, bu suçlara dair herhangi bir şikayet süresi yoktur. Şikayetten vazgeçme ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmaz. Suç, dava zamanaşımı süresine riayet edilmek kaydıyla her zaman soruşturulabilir. Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış veya dava açılmasına rağmen kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran bir ceza hukuku kurumudur. Suçu ve suçluyu övme suçu için yapılan yargılamalarda olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suç, bu zamanaşımı süreleri içerisinde her zaman soruşturulabilir, bu zamanaşımı süreleri geçtikten sonra soruşturma yapılamaz.
Uzlaşma
Uzlaşma, suç isnadı altındaki şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. Suçu ve suçluyu övme suçu, uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir.
Görevli Mahkeme
Suçu ve suçluyu övme suçu nedeniyle yapılan yargılamalar asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.
Suçu yargılayan mahkeme, sanık hakkında basit yargılama usulü uygulayabilir.
Suçu ve Suçluyu Övme Suçu Yargıtay Kararları
Facebook Üzerinden Suçu ve Suçluyu Övme Beraat
08.10.2014 tarihinde Kobani olaylarını protesto etmek amacıyla Erzincan ilinde basın açıklaması sonrasında yapılan gösterilerde 8 kişinin gözaltına alınması üzerine, sanığın Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde “Enes Bediz Karakoluna gidilerek gözaltında bulunan arkadaşlara destek sağlamalarını” talep etmekten ibaret olayda, suçu ve suçluyu övme suçunun unsurlarının oluşmayacağı gözetilerek, sanık hakkında beraat hükmü kurulması gerekirken yazılı olduğu şekilde mahkumiyetine karar verilmesi bozma nedenidir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2018/639).
Suçu ve Suçluyu Övme Suçunun Cezası
Suçu ve suçluyu övme suçundan belirlenen temel cezanın, TCK’nın 49/1. maddesi uyarınca bir aydan az olamayacağının nazara alınmaması, boma nedenidir (Yargıtayb 16. Ceza Dairesi - 2018/3144 K.).
Suçun Unsurları ve Cezalandırılma Şartlarının Tartışılması
Oluşa ve dosya kapsamına göre; olay tarihi ve yeri, sanıkların muhatap kitle üzerindeki etkisi, gösterilerin olaysız dağılmış olması da gözetildiğinde, eylemlerin terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini öven, meşru gösteren ya da bu yöntemlere başvurulmasını teşvik eden bir muhteva içermediğinin anlaşılması karşısında; terör örgütü propagandası suçunun unsurlarının oluşmadığı, ancak sanıklar hakkında 11.04.2013 tarih ve 6459 sayılı Kanunun 10. maddesiyle TCK’nın 215. maddesinde yapılan değişiklikle birlikte kamu düzeni açısından açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkması kriteri getirilmiş olup bu yasal değişiklik doğrultusunda suçu ve suçluyu övme suçunun unsurları ve cezalandırılma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tartışılması, sanık … bakımından aynı saikle yakın tarihlerde gerçekleşen eylemlerde bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda işlenmesi nedeniyle TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanması gerektiğinin nazara alınması ve sanıkların hukuki durumlarının buna göre takdir ve tayin edilmesi gerekirken yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - 2018/3943 K.).
Pankart Taşınması ve Slogan Atılması Suretiyle Suçu ve Suçluyu Övme
Olay tutanağı, görüntü izleme ve inceleme tutanağı, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; PKK terör örgütü elebaşısı Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanarak Türkiye’ye getirilişini protesto etmek amacıyla düzenlenen yürüyüş ve basın açıklaması sırasında sanığın, üzerinde PKK terör örgütünün sözde bayrağının figürünün yer aldığı pankartı taşıdığı ve “biji serok apo” şeklinde slogan attığı somut olayda; atılan sloganın ve taşınan pankartın, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/9-69-99 Sayılı ve Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 05.06.2002 tarih 5079-6668 Sayılı kararlarında da işaret olunduğu üzere TCK’nın 215. maddesinde düzenlenen “kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde suçu ve suçluyu övme “suçunun oluşacağı, bu husustaki takdir ve değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu da gözetilerek, sanık hakkında 2911 Sayılı Kanun’un 24/3 maddesi gereğince kolluk marifetiyle işlem yapılması gerektiğinde şüphe bulunmadığının tespiti ile yapılan incelemede;
Ayrıntıları Dairemizin 09.02.2016 tarih, 2015/7466 E. 2016/1025 K. sayılı kararında açıklandığı üzere, olay tarihi ve yeri, sanığın muhatap kitle üzerindeki etkisi, toplantının olaysız dağılmış olması da gözetildiğinde, atılan sloganın ve taşınan pankartın terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini öven, meşru gösteren ya da bu yöntemlere başvurulmasını teşvik eden bir muhteva da içermediğinin anlaşılması karşısında; terör örgütü propagandası suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilerek;
Sanık hakkında TCK’nın 215. maddesinde tanımlanan suçu ve suçluyu övme suçunun unsurları ve cezalandırılma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılarak sanığın hukuki durumunun takdiri yerine, yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2017/4856).
Biji Serok Apo Sloganı Suç ve Suçluyu Övme Suçu Oluşturur
Sanığı olay tarihinde Dargeçit ilçesinde yapımı devam eden Ilısu Barajı inşaatını protesto etmek amacıyla düzenlenen yasadışı gösteri yürüyüşüne katılarak “biji serok apo” şeklinde slogan attığının anlaşılmasına göre, olay tarihi ve yeri, sanığın muhatap kitle üzerindeki etkisi, toplantının olaysız dağılmış olması da gözetildiğinde, atılan sloganın terör örgütünün cebir, şiddet ve tehdit içeren yöntemlerini öven, meşru gösteren ya da bu yöntemlere başvurulmasını teşvik eden bir muhteva içermediğinin anlaşılması karşısında; atılı suçun unsurlarının oluşmadığı ancak atılan slogan dolayısıyla açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde TCK’nın 215. maddesinde yazılı “suçu ve suçluyu övme” suçunun oluşacağı nazara alınıp atılan slogan dolayısıyla açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkıp çıkmadığı somut delil ve olgulara dayanılarak değerlendirilerek suretiyle sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayin edilmesi gerekir (Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4205 E. , 2022/1715 K.).
Dev-genç Pankartı Asma Suretiyle Suçu ve Suçluyu Övme
Olay tutanağı ve tüm dosya kapsamına göre; sanığın DEV-GENÇ imzalı bildiriye istinaden üzerinde “… için ders yok, boykot var” yazısı bulunan ve “DEV-GENÇ” ibaresi yer alan pankartı, okul giriş kapasına asmaya çalıştığı esnada kolluk personelinin müdahalesi ile icra hareketlerini tamamlayamadığı somut olayda; asılmak istenen ancak güvenlik güçlerince engellenen pankart içeriğinin, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2007/9-69-99 Sayılı ve Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 05.06.2002 tarih 5079-6668 Sayılı kararlarında da işaret olunduğu üzere TCK’nın 215. maddesinde düzenlenen “kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde suçu ve suçluyu övme” suçunun oluşacağı, bu husustaki takdir ve değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu da gözetilerek yapılan incelemede:
Sanık hakkında TCK’nın 215. maddesinde tanımlanan suçu ve suçluyu övme suçunun unsurları ve cezalandırılma şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılarak sanığın hukuki durumunun takdiri yerine, yasal olmayan gerekçe ile yazılı şekilde propaganda suçundan mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2017/4573).
Hükümlünün Heykelinin Yapılması
Kesin hükümle suç işlediği sabit olup mahkum edilen kişinin heykelinin yapılması övme niteliğinde olacağından heykelin yapılması kararı aşamasında etkin rol üstlenen sanık … hakkında sözleşmede imzası bulunduğu halde beraat hükmü kurulması yasaya aykırı ise de her iki sanık hakkında 11.04.2013 tarihli ve 6459 sayılı Kanunun 10. maddesiyle 5237 sayılı Kanunun 215. maddesinde yapılan değişiklik ile birlikte kamu düzeni açısından açık ve yakın tehlikenin ortaya çıkması kriteri getirilmiş olup, bu yasal değişiklik doğrultusunda sanıkların eyleminin kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlike oluşturup oluşmadığı karar yerinde tartışıldıktan sonra hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi, boma nedenidir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/4221).
Abdullah Öcalan’a Sayın Hitabı Suçu ve Suçluyu Övme Suçu Oluşturmaz
“İşlenmiş bir suçun” veya “işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişinin” alenen övülmesi TCK.nun 215. maddesinde suç olarak düzenlenmiştir. Kişinin, işlediği suç nedeniyle övülmesi, bu kişinin işlediği suçun da övüldüğünü göstermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 90/5. maddesinde yeralan “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarda kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü uyarınca 19.03.1954 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 10.03.1954 tarih ve 6366 sayılı Yasa ile onaylanmış bulunan “İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi” (AİHS), iç hukukumuzun uyulması zorunlu bir parçası haline gelmiştir.
Sözleşmenin 9. maddesinde din ve inanç hürriyeti, 10. maddesinde ifade hürriyeti, 11. maddesinde örgütlenme hürriyeti düzenlenmiştir. Bu üç madde; sözleşmenin genel amacı olan çoğulcu demokratik rejim için toplumda hoşgörünün sağlanarak çoğulcu demokrasinin yerleştirilmesi ve geliştirilmesine yönelik hükümlerdir.
İfade hürriyeti, bilgi verme ve bilgi edinme hürriyeti sözleşmenin 10. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında, “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak kamu makamlarının müdahaleleri olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü, haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar”, ikinci fıkrasında ise, “Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın ve ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” denilmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, ifade özgürlüğüne ilişkin kararlarında, kamuyu ilgilendiren sorunların kamuya açık olarak tam bir serbestlik içerisinde tartışılabilmesi, şiddeti teşvik eden eylemler hariç bu tartışmanın boyutlarının Devlet organları tarafından maksimuma çıkarılması gerektiği vurgulanmaktadır. Süreklilik gösteren bu kararlarda, kamuoyunun bir bölümünün ve hatta çoğunluğun hoşuna gitmeyen, ürkütücü, şok edici fikirlerin de sözleşmenin 10. maddesi tarafından korunduğu belirtilmektedir.(Handyside/Birleşik Krallık, Castells /İspanya vb. Kararlar),
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında, ifade hürriyetinin iki istisnası olduğuna işaret edilmektedir. Birinci istisna şiddeti teşvik edici ve övücü söylemler, ikinci istisna ise azınlıklara karşı nefret söylemidir. Bunun için önce yazı veya sözün içeriğine bakılmalıdır.
Yazı veya Sözler;
a- Şiddet, bir araç olarak öngörüyorsa,
b- Kişileri hedef gösterip kanlı bir intikam istiyorsa,
c- Benimsenen düşünceler için şiddete başvurmanın meşru olduğu ileri sürülüyorsa,
d- İnsanda saldırgan duygular uyandıracak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun bir ortamı kışkırtıyorsa,
İfade hürriyetinden yararlanmayabilir. (Sürek/Türkiye, no.1 Büyük Daire, no 26682/95, Güzel ve Özer / Türkiye, 6 Temmuz 2010 kararı),
Yazı veya sözün kim tarafından, nerede, nasıl bir ortamda, hangi koşullar altında yazıldığı veya söylendiği değerlendirilmelidir. Mahkeme “yakın ve mevcut tehlike” ölçütüne yaklaşarak sözleri söyleyen kişinin ne kadar etkili olduğu, söylenilen yer ve zaman bakımından söylenenlerin şiddet yaratmaya müsait olup olmadığına bakılması gerektiğini kabul etmektedir. (Zana /Türkiye, 25 Kasım 1997 kararı),
İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun esaslı temellerinden birini oluşturup, toplumun ilerlemesi ve her bir bireyin gelişimi için temel koşullardan biridir.
İfade özgürlüğü, sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız görülen veya ilgilenmeye değmez bulunan “haber” ve “düşünceler” için değil, fakat aynı zamanda aleyhte olan, çarpıcı gelen ve rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olup, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamaz. Sözleşme’nin 10. maddesinde belirtildiği üzere, bu özgürlüğün istisnaları vardır; ancak bu istisnalar dar yorumlanmalıdır. (23.09.1994 tarihli Jersild-Danimarka kararı; 21.01.1999 tarihli Janowski-Polanya kararı; 25.11.1999 tarihli Nüsen ve Johnsen - Norveç kararı; 25.07.2001 tarihli Pema - İtalya kararı),
Bu kapsamda şiddete, silahlı direnmeye veya isyana teşvik niteliği taşıyan yaklaşımlar ile azınlıklara yönelik nefret söylemi içeren açıklamalar sözleşmenin koruduğu ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. (02.10.2003 tarihli Kızılyaprak - Türkiye kararı; 27.05.2004 tarihli Yurttaş - Türkiye kararı; 09.03.2004 tarihli Abdullah Aydın - Türkiye kararı),
Yazının içeriğine, şiddeti teşvik edip etmediğine, yazının hangi bağlamda yayınlandığına, yani şiddeti yaratmaya elverişli olup olmadığına bakılmalıdır. (Gözel ve Özel / Türkiye, 6 Temmuz 2010 kararı),
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 13, 14, 25, 26 ve AİHS’nin 9/2, 10/2, 17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde Devlet yahut halkın bir bölümü için rahatsız edici, hoşa gitmeyen, kural dışı, endişe verici, fakat şiddet ve şiddet kışkırtıcılığı içermeyen nitelikteki, sözler de ifade hürriyeti kapsamındadır.
Somut olayda, hükümlüler tarafından kaleme alınarak Halfeti Cumhuriyet Başsavcılığına sunulan dilekçelerde yargı mercilerince yapılan soruşturmalara tepki olarak “İçerisinde bulunduğumuz süreçte yaşadığımız sorunları aşmanın demokratik yol ve yöntemleri bulunmakla birlikte bu güne kadar daha çok bastırma ve inkar etme yönteminin tercih edildiği görülmektedir. Başta Kürtlerin hak ve özgürlük talepleri olmak üzere, toplumun diğer sorunlarının da baskı ve reddetmekle sorunlarımızı çözmenin aksine daha da derinleştirecektir.” ifadesinin yer aldığı yine aynı mektupta “Daha önce kürt kelimesine karşı olan tahammülsüzlüğün yerini bu gün de Sayın Öcalan hitabı almıştır. Temel sorunları çözme yerine yargı baskısı ile örtbas ederek sonuç alma yoluna gidilmiştir. Bu baskı o kadar ilerletilmiştir ki insanların hitapları dahi dava konusu yapılmıştır. Bunun en somut örneği 9 yıldır tek başına özel tip İmralı kapalı cezaevinde bulunan Sayın ABDULLAH ÖCALAN’a sayın olarak hitap edilmesidir. Eğer sayın olarak hitap etmek suç ise ben de Sayın Abdullah Öcalan diyorum ve bu suçu işleyip kendimi ihbar ediyorum.” şeklinde kanaatlerini açıklamaktan ibaret ifadeler kullanılmıştır
Şiddeti, silahlı direnmeyi veya ayaklanmayı teşvik eden ifadelerin kullanılmadığı, işlenen bir suçu yahut işlediği suç nedeniyle kişiyi övücü nitelikte bulunmayan, başka bir hükümlü hakkında “sayın” denilerek onun ile ilgili kendi değer yargısını içeren düşüncelerini açıklayan sanığın eyleminde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90/5. maddesi uyarınca uygulanması gereken Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Skaka /Polonya - 27 Mayıs 2003, Korku / Türkiye-23 Eylül 2003 tarihli kararları da gözetildiğinde yüklenen suçun yasal unsurları oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi; bozma nedenidir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar : 2018/5877).
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.