Azmettirme
TCK Madde 38
(1) Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.
(2) Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme halinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi halinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz.
(3) Azmettirenin belli olmaması halinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hallerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir.
TCK Madde 38 Gerekçesi
Azmettirme, belli bir suçu işleme hususunda henüz bir fikri olmayan bir kişinin başkası tarafından bu suçu işlemeye karar verdirilmesidir. İzlenen suç politikasının gereği olarak, azmettirenin suçun kanundaki cezası ile cezalandırılacağı kabul edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında, üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme hâlinde, azmettirenin cezasının belli bir oranda artırılması uygun görülmüştür. Ancak, çocukların suça azmettirilmesi hâlinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmayacaktır. Bu durumlarda azmettirenin cezasında artırım öngörülmesinin hukukî dayanağı, ayrıca, azmettirme olgusunun tek başına bir haksızlık ifade etmesidir.
Üçüncü fıkrada, ceza soruşturması ve kovuşturmasının amacına hizmet eden bir hükme yer verilmiştir. Buna göre, azmettirenin belli olmaması hâlinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında verilecek cezada indirim yapılabilecektir. Bu durumda indirim yapılması hususunda hâkim takdir yetkisine sahiptir. Bu hükmün uygulanabilmesi için, kişiliğe ilişkin olarak verilen bilginin maddî gerçeğin ortaya çıkmasını sağlaması gerekir.
TCK 38 (Azmettirme) Emsal Yargıtay Kararları
Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/537
- TCK 38
- Kan gütme saikiyle tasarlayarak kasten öldürme suçuna azmettirme
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda, 765 sayılı Kanun’daki “asli iştirak-feri iştirak” ayrımı terk edilerek suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayırımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
“Azmettirme” 5237 sayılı TCK’nın 38. maddesinde;
“(1) Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.
(2) Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme hâlinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi hâlinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz.
(3) Azmettirenin belli olmaması hâlinde, kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hâllerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Azmettirme, belli bir suç işleme hususunda henüz bir düşüncesi olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanmasıdır. Eğer kişi daha önceden suçu işlemeye karar vermiş ise, bu takdirde azmettirme değil, artık aynı Kanun’un 39/2. maddesi kapsamında manevi yardım söz konusu olacaktır. Azmettiren konumundaki kişinin kasten hareket etmesi gerekir. Bu kastın, failde belli bir suçu işleme konusunda karar oluşturmayı, suçun bu kişi tarafından işlenmesi hususunu ve azmettirilen suçun kanuni tanımındaki unsurlarını kapsaması gerekli olmasına karşın, eylemin yer ve zamanı ile işleniş tarzına ilişkin ayrıntıların belirlenmesine gerek yoktur.
“Yardım etme” ise 5237 sayılı TCK’nın 39. maddesinde;
“(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
(2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak” şeklinde, “Bağlılık kuralı” da Aynı Kanun’un 40. maddesinde; “(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir.” biçiminde düzenlenmiştir.
TCK’nın 39. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak,
Olarak sayılmıştır.
2- Manevi yardım ise;
a) Suç işlemeye teşvik etmek,
b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaat etmek,
d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek,
Şeklinde belirtilmiştir.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira “yardım etme”yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetinin bulunmamasıdır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
H.B.B. olan sanık C.K.’nin ailesi ile maktulün mensup olduğu A. ailesi arasında yerel seçimlerde farklı siyasi parti adaylarını desteklemeleri yüzünden fikir ayrılığı bulunduğu, 20.07.2004 tarihinde sanık C.K.’nin oğulları ile A. ailesi mensupları arasında çıkan silahlı kavgada, N.A.’nın sanığın oğlu A.E.K.’yi silahla ateş ederek öldürdüğü, olay nedeniyle D. 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucu N.A.’nın eylemini meşru savunma şartları altında gerçekleştirdiği kabul edilerek beraatine karar verildiği, temyiz edilmeyen bu hükmün kesinleştiği, sanık C.K. ‘nin oğlunun öldürülmesi ile sonuçlanan bu kavgadan sonra A. ailesine mensup 10 kadar ailenin H.’deki evlerini terk ederek B. ili, S. ilçesine yerleştikleri, yeni yerleşim yerlerini K. ailesinden gizlemeye çalıştıkları, sanık C.K.’nin halasının oğlu olan C.A.’ya ait B.’deki E.Ç. isimli iş yerinde bir süre çalışan inceleme dışı sanık M.Ç.’nin S. ilçesine gelip A. ailesine mensup kişilerin evlerine yakın bir eve taşınması üzerine, maktul M.A.’nın akrabalarının M.Ç.’ye şüphe ile yaklaştıkları, K. ailesi ile olan ilişkisini sorguladıkları, M.Ç.’nin K.’lerin akrabasının yanında bir süre çalıştığını ancak bir ilgisinin kalmadığını söylemesi üzerine A. ailesi mensuplarının sanığın taşınmasına karşı çıkmadıkları, M.Ç.’nin S.’ye taşınmasından kısa süre önce telefonla M.’yi arayan sanık C.K.’nin M.Ç.’den oğlunu öldüren N.A.’nın aile fertleri hakkında bilgi talep ettiği, bu şahısların kullandıkları araçlar, kaldıkları yerler hakkında bilgi istediği, söz konusu taleplere ilişkin görüşmelerin M.Ç.’nin müdafisi eşliğinde verdiği Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde ve Sulh Ceza Mahkemesindeki sorgusunda belirttiği üzere çok sayıda tekrarlandığı, sanık C.K.’nin de M.Ç. ile birçok kez görüştüğünü kabul ettiği, M.Ç.’nin hakkında kan gütme saikiyle tasarlayarak öldürme suçuna yardımdan kurulan mahkûmiyet hükmü kesinleşen ve sanığın kardeşi olan inceleme dışı sanık A.K. ile de çok sayıda telefon görüşmesi yaptığı, M.Ç.’nin H. ilçesine giderek sanığın oğlu ile A.’lar hakkında bilgi vermesi hususunda görüştüğü, maktul ve kardeşlerinin çalıştıkları iş yerlerini, eve gidiş geliş saatlerini öğrenen M.Ç.’nin bu bilgileri başka isimler adına çıkarılmış hatları da kullanarak sanık C.K.’ye ve sanığın kardeşi A.K.’ye bildirdiği, olay akşamı maktul M.A. ile kardeşleri F. ve Y.A.’nın geçeceği yol güzergâhına araç geçişini engelleyen taşların konarak maktulün ve kardeşlerinin içerisinde bulunduğu kamyonun durdurulmasının sağlandığı, yola bırakılmış taşları almak için kamyondan inen maktule, yol kenarındaki bahçe içerisinde gizlenen kişi ya da kişilerce 9 mm çaplı mermi kullanan ancak ele geçirilemeyen tabanca ile ateş edildiği, maktul M.A.’nın başından ve kolundan isabet alarak yaralandığı, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği, fail ya da faillerin gece karanlığından faydalanarak olay yerinden kaçtıkları, olayın hemen ardından Ü.Ç. adına çıkarılan telefon hattını kullanan kişi tarafından sanık C.K.’nin kardeşi A.K.’ye bilgi verildiği anlaşılan olayda; hakkında kan gütme saiki ile tasarlayarak öldürme suçuna yardımdan kurulan mahkûmiyet hükmü kesinleşen inceleme dışı sanık M.Ç.’nin 08.02.2005 tarihinde S. Emniyet Müdürlüğündeki, 09.02.2005 tarihinde müdafisi eşliğinde S. Cumhuriyet Başsavcılığındaki ve 09.02.2005 tarihinde tutuklanması talebiyle sevk edildiği S. Sulh Ceza Mahkemesindeki birbirleri ile uyumlu, oğlu A.E.K.’nin öldürülmesinden A. ailesini sorumlu tutan sanık C.K.’nin kendisini defalarca telefonla arayarak görüşme yaptığına, A.’ların iş yerleri, araçları, eve gidiş geliş saatleri hakkında kendisinden bilgi talep ettiklerine, olayın meydana geldiği 20.11.2004 tarihinden önce Kasım ayı başında sanık C.K.’nin kendisini yine telefonla arayarak “Biz birisini bulduk sana göndereceğiz, hiç olmazsa ona yardımcı ol.” şeklinde sözler söylediğine dair anlatımları, İlçe Belediye Başkanı olan sanığın, M.Ç.’nin bu beyanlarını destekleyecek şekilde, halasının oğlunun yanında bir süre çalışan M.Ç. ile birçok kez H. Belediyesine ait telefon hattından, çok sayıda da hakkında kan gütme saiki ile tasarlayarak öldürme suçuna yardımdan kurulan mahkûmiyet hükmü kesinleşen inceleme dışı sanık kardeşi A.K. vasıtasıyla ve değişik kişiler üzerine alınmış telefon hatları da kullanılmak suretiyle telefon görüşmesi yaptığına ilişkin iletişim kayıtları ve sanığın oğlunun öldürülmesinden sonra H. ilçesini terk ederek S. ilçesine yerleşen maktulün yakınlarının K. ailesi dışında kimseyle husumetleri bulunmadığı yönündeki anlatımları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın suç işleme hususunda henüz bir düşüncesi olmayan asli faillerde suç işleme kararının oluşmasını sağlayarak oğlunun ölümünden sorumlu tuttuğu A. ailesine mensup maktul M.A.’nın kan gütme saikiyle tasarlayarak öldürülmesi suçuna iştirakinin azmettirme niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/99
- TCK 38
- Polis memurlarının elinden kaçamayan sanığın bu aşamada söylediği “Beni kurtarın!” şeklindeki sözlerin suç işleme konusunda karar uyandırıcı nitelik ve ağırlıkta olduğu, sanığın bu söz ile polis memurlarının görevini yapmasını engelleme ve polis araçlarına zarar verme hususunda henüz bir fikri olmayan inceleme dışı sanıklar Ş. oğlu Ş.K. ve M.A. oğlu Ş.K.’yi harekete geçirip, adı geçenlerde ve olaya katılan diğer kişilerde polis memuru olan şikâyetçilere yönelik görevi yaptırmamak için direnme ve kamu malına zarar verme suçlarını işleme kararının oluşmasını sağladığı anlaşıldığından; sanığın TCK’nın 38. maddesi uyarınca azmettiren sıfatıyla cezai sorumluluğunun bulunduğu kabul edilmelidir.
5237 sayılı TCK’nın “Azmettirme” başlıklı 38. maddesi;
“(1) Başkasını suç işlemeye azmettiren kişi, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır.
(2) Üstsoy ve altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme hâlinde, azmettirenin cezası üçte birden yarısına kadar artırılır. Çocukların suça azmettirilmesi hâlinde, bu fıkra hükmüne göre cezanın artırılabilmesi için üstsoy ve altsoy ilişkisinin varlığı aranmaz.
(3) Azmettirenin belli olmaması hâlinde, kim olduğunun ortaya çıkarılmasını sağlayan fail veya diğer suç ortağı hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine yirmi yıldan yirmişbeş yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezasına hükmolunabilir. Diğer hâllerde verilecek cezada, üçte bir oranında indirim yapılabilir.” şeklinde,
Aynı Kanun’un “Yardım etme” başlıklı 39. maddesi ise;
“(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
(2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak” şeklindedir.
Türk Ceza Kanunu’nda suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayırımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir. Azmettirme, belli bir suçu işleme hususunda henüz bir fikri olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanmasıdır. Eğer kişi daha önce suçu işlemeye karar vermiş ise, bu takdirde azmettirmeden değil, artık manevi yardımdan söz edilebilir. TCK’nın 39. maddesi kapsamındaki yardım ise, asli iştirakin dışında kalan fakat suçun meydana gelmesi bakımından nedensellik değeri taşıyan hareketleri ifade eder. Burada fiil üzerinde hâkimiyet kurulmamakta, sadece suçun icrası kolaylaştırılmaktadır. Yardım edenin hareketi asli faillere nazaran, suçu yaratıcı ve yapıcı bir nitelik taşımayıp, destekleyici, hazırlayıcı veya kolaylaştırıcı bir durum arzettiğinden yardım eden ikincil bir konumda yer almaktadır.
TCK’nın 39. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
1-Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak olarak sayılmış,
2-Manevi yardım ise;
a) Suç işlemeye teşvik etmek,
b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek şeklinde belirtilmiştir.
Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira “yardım etme”yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetinin bulunmamasıdır.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
22.11.2010 tarihinde kasten yaralama suçunu işlediği iddiasıyla şüpheli sıfatıyla aranan sanık Ç.A.’nın, 04.12.2010 tarihinde saat 23.00 sıralarında görevli polis memurları şikâyetçiler N.S., M.Ç., Y.G. ve İ.U. tarafından ikamet ettiği H. Mahallesinde bulunan kahvehanenin önünde görüldüğü, polis memurlarının kendisini aradığını fark eden sanığın kahvehanenin karşı sokağında bulunan iki katlı binaya girdiği, bina etrafının görevlilerce sarıldığı sırada ikinci kattan asfalt zemine atlayıp kaçmaya devam eden sanığın bahçe kapısı açık olan bir eve girdiği, yapılan kontrolde evin avlusunda bulunan kömürlükte saklanan sanığın yakalanarak etkisiz hâle getirildiği ve sanığa kelepçe takıldığı, polis aracına götürülmek üzere mahalledeki kahvehane ile bakkalın bulunduğu yere gelindiğinde, sanığın kelepçeyi bir şekilde çıkarıp çevredekiler duyacak şekilde “ Beni kurtarın!” diye bağırması üzerine yaklaşık 50-60 kişilik grubun sanığı görevlilerin elinden almaya çalıştıkları, görevli memurların, polis olduklarını, sanığı yaralama olayına karışması nedeniyle götürmek istediklerini anlatmaya çalıştıkları, ancak kalabalıkta bulunan bazı şahısların sanığın yakasına, boynuna ve bacaklarına sarılıp “Biz bunu kimseye teslim edemeyiz, buradan adam alamazsınız!” diyerek yere yatırdıkları sanığın üzerine kapandıkları, sanığın polis aracına bindirildiği sırada inceleme dışı sanıkların da aralarında bulunduğu mahalle sakinlerinin attıkları taşlar nedeniyle görevli polis memuru olan şikâyetçiler N.S. ve İ.U.’nun yaralandığı ve polis araçlarının zarar gördüğü olayda; görevlilerin elinden tek başına kaçamayacağını düşünen sanığın, yardım istediği ana kadar etrafta bulunan şahısların polis memurlarına yönelik suç işleme konusunda bir fikirlerinin bulunduğuna ilişkin dosyaya yansıyan bir delilin olmaması ve olayın gerçekleştiği yerin sıkça suç işlenen bir mahalle olarak bilinmesi dikkate alındığında, sanığın bu aşamada söylediği “Beni kurtarın!” şeklindeki sözlerin suç işleme konusunda karar uyandırıcı nitelik ve ağırlıkta olduğu, sanığın bu söz ile polis memurlarının görevini yapmasını engelleme ve polis araçlarına zarar verme hususunda henüz bir fikri olmayan inceleme dışı sanıklar Ş. oğlu Ş.K. ve M.A. oğlu Ş.K.’yi harekete geçirip, adı geçenlerde ve olaya katılan diğer kişilerde polis memuru olan şikâyetçilere yönelik görevi yaptırmamak için direnme ve kamu malına zarar verme suçlarını işleme kararının oluşmasını sağladığı anlaşıldığından; sanığın TCK’nın 38. maddesi uyarınca azmettiren sıfatıyla cezai sorumluluğunun bulunduğu kabul edilmelidir.
YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/4155 Karar : 2018/1163 Tarih : 20.02.2018
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Anayasa Mahkemesinin, TCK`nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24/11/2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanan 08/10/2015 tarihli, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilerek yapılan incelemede,
Sanık … Yılmaz 22/04/2014 tarihli duruşmada, celse arasında müştekinin 6.000.-TL`lik zararını karşıladığını ifade etmesi ve şikayetçi…. da kısmi iadenin sorulması üzerine “ bakiye zararım da şu aşamada sanık yakınlarınca tamamen giderilmiştir” dediğinin anlaşılması karşısında; tebliğnamedeki bu konuda eksik inceleme nedeniyle bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Suça sürüklenen çocuk …‘u suça azmettiren sanık … Yılmaz hakkında yağma suçundan hüküm kurulurken, TCK`nın 38/1-2. maddesi ile uygulama yapılmayarak eksik ceza tayini karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanıklar….ve … savunmanlarının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme aykırı olarak ONANMASINA, 20/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/3707 Karar : 2018/123 Tarih : 22.01.2018
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
1)Katılanlar vekilinin, katılanların 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan açılan kamu davasına katılma ve kurulan hükmü temyize hak ve yetkisi bulunmadığından, sanık … hakkında; 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan hükme ve sanık … hakkında; mahkemenin 2011/230 esas ve 2013/248 sayılı kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olması karşısında bu hususa yönelik temyiz taleplerinin CMUK`nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE karar verilmiştir.
2)Oluşa, dosya içeriğine ve mahkemenin gerekçesine göre; sanık … hakkında; maktul …‘a yönelik azmettiren sıfatıyla nitelikli kasten öldürme suçundan mahkumiyet kararı verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın TCK`nun 39. maddesi kapsamında yardım eden sıfatıyla cezalandırılması gerektiğine yönelen tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
3)Toplanan deliller karar yerinde incelenip, Maktul …‘a yönelik olarak; sanıklar …, … ve …‘in azmettiren sıfatıyla, sanık …‘un fail sıfatıyla, sanıklar …, … ve …‘in yardım eden sıfatıyla nitelikli kasten öldürme, sanık …`un ayrıca 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, takdire ilişkin cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilmiş, incelenen dosyaya göre bozma üzerine verilen hükümlerde bozma nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılanlar vekili, sanık … müdafii ve sanık … müdafiinin bir nedene dayanmayan, sanık … ve müdafiinin eksik incelemeye, sanık … ve müdafiinin eksik incelemeye, sübuta, sanık … müdafiinin sübuta, sanık … ve müdafileri ile sanık … müdafiinin temyiz dilekçelerinde ve duruşmalı incelemede eksik incelemeye, sübuta, suç niteliğine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,
A) Maktul …‘a yönelik olarak; sanıklar …, … ve … hakkında azmettiren sıfatıyla, sanık … hakkında fail sıfatıyla, sanıklar … ve … hakkında yardım eden sıfatıyla nitelikli kasten öldürme ve sanık … hakkında ayrıca 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçlarından kurulan ve kısmen re’sen de temyize tabi olan mahkumiyet hükümlerinin kısmen tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA, hükmolunan ceza miktarları ve temyiz incelemesi dışında tutuklulukta geçen süreler gözetilerek sanıklar …, … ve …`in tahliye taleplerinin REDDİNE,
B) Maktul …‘a yönelik olarak; sanık … hakkında yardım eden sıfatıyla nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden yapılan incelemede; Oluşa ve dosya içeriğine göre, sanığın ilk savunmasını yaptığı tarih itibariyle olayın azmettirenlerinin açık kimlik bilgilerinin tespit edilerek haklarında dosya kapsamında bulunan deliller uyarınca yakalama işlemi uygulanması ve savunmasının da TCK’nun 38/3. maddesi kapsamında azmettirenlerin kim olduklarının belirlenmesini sağlayacak ve eylemlerini ortaya koyacak nitelikte bulunmaması karşısında, yazılı şekilde şartları oluşmadığı halde sanığın cezasında TCK`nun 38/3. maddesi uyarınca indirim uygulanması suretiyle eksik ceza tayini, Bozmayı gerektirmiş olup, katılanlar vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 22/01/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.
22/01/2018 gününde verilen işbu karar Yargıtay Cumhuriyet Savcısı …‘in huzurunda ve duruşmada savunmasını yapmış bulunan sanıklar … ve … müdafii Avukatlar … ve…`ın yokluklarında 25/01/2018 gününde usulen ve açık olarak anlatıldı.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3766 Karar : 2017/5371 Tarih : 31.07.2017
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
1)Sanık … hakkında kamu kurumu zararına, şirket yöneticisi sıfatı ile şirketin ticari faaliyeti sırasında gerçekleştirdiği dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından; mahkumiyet
2)Sanık … hakkında Kamu kurumu zararına dolandırıcılık ve Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçlarından; mahkumiyet 3)Sanıklar …, …,… ve … haklarında sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan açılan kamu davalarının 4483 sayılı yasa kapsamında soruşturma izni verilmemesi nedeni ile CMK’nun 223/8 maddesi gereğince düşürülmesine 4)Sanıklar …, …, … ve … haklarında ihmal sureti ile görevi kötüye kullanma suçlarından; mahkumiyet Nitelikli dolandırıcılık ve kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçlarından sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … haklarında yapılan yargılamalar sonunda: düşme ve mahkûmiyetlerine dair Erzurum 3. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 24/01/2014 gün ve 2012/97 Esas 2014/19 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanıklar, müdafiileri, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından istenilmiş, sanıklar … ve … müdafilerince duruşmalı inceleme de talep edilmiş olduğundan, dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığının düzelterek onama ve bozma isteyen 31.10.2015 tarihli tebliğnamesi ile Yüksek 21. Ceza Dairesine gönderilip 2015/13463 esas sırasına kaydı yapıldıktan sonra Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.12.2016 gün ve 398 sayılı kararı ile Yargıtay 21. Ceza Dairesinin 13.04.2017 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına ve bu daireye ait tüm işlerin 11. Ceza Dairesine devredilmesine karar verilmesi ile Dairemize gönderilmekle, hükmolunan cezanın türü ve süresine göre koşulları bulunduğundan sanıklar … ve … müdafilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 318. maddesi uyarınca kabulü ile haklarındaki temyiz incelemesinin duruşmalı yapılmasına oybirliğiyle karar verilip, sanıkların tutuklu bulunmaları nedeniyle CMK`nın 331/3. maddesi uyarınca duruşma ve incelemenin adli tatil içerisinde yapılabileceği belirlenmekle nöbetçi heyetçe duruşma usulen icra edilip adı geçen sanıkların müdafilerinin sözlü savunmaları alındıktan sonra, dosya incelenerek gereği görüşüldü:
I-Sanıklar …, …, … ve … haklarında verilen düşme hükümlerine yönelik Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, sanıklar …, …, … ve … hakkında 4483 sayılı Yasa gereğince soruşturma izni verilmediğinden kamu davasının düşürülmesine karar vermek gerektiği anlaşılmakla, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
İddianamedeki anlatım ve nitelendirmeye göre; sanıklar …, …, … ve … haklarında nitelikli dolandırıcılık suçundan kamu davası açıldığı, resmi belgede sahtecilik suçundan 5271 sayılı CMK’nın 170. maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden bu suç bakımından da düşme kararı verilerek 5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesine aykırı davranılması,
Yasaya aykırı ise de; yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hükmün 3-a fıkrasından “…ve sahtecilik …. ” ibareleri çıkarılmak suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
II-Sanıklar …, …, … ve … haklarında ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik Cumhuriyet savcısı, sanıklar ve müdafilerinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
1-Erzurum İl özel idaresinde müdür ve muhasebe servisi memurları olan sanıklar hakkında aynı kurumda muhasebe servisinde çalışan memur sanık … tarafından sahte olarak oluşturulmuş ödeme emirleri, hakediş belgeleri ve faturalara istinaden hazırladıkları çek ve tahakkuk belgelerinin sahte olduğu iddiası ile açılan davada, sanıkların tüm aşamalarda, gelen evrak üzerinden işlem yaptıklarını, sahte olduğunu bilmediklerini savunmaları karşısında, görevleri gereğince fatura ve hakediş belgelerine göre tahakkuk ile çekler düzenledikleri, evrakın dayanağı olan işlerin yapılıp yapılmadığı hususunda bilgi ve kontrol yükümlülükleri bulunmadığı, aldatıcılık niteliğini haiz sahte oluşturulmuş evraka istinaden yaptıkları işlemler açısından sanıklara ihmal ve kusur atfedilemeyeceği cihetle, sanıkların üzerine atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeden beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi;
2-Kabule göre de;
a-Hükümden önce, 08.02.2008 günlü 26781 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231 ve TCK`nın 7/2. maddeleri gereğince, “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kararı verilip verilmeyeceği hususunun tartışılmaması,
b-Sanıkların 2005-2009 yılları arasında değişik tarihlerde gerçekleştirdikleri birden fazla eylem ile ihmal suretiyle görevlerini kötüye kullandıklarının kabul olunması karşısında, haklarında tayin olunan temel cezada zincirleme suça ilişkin TCK`nın 43. maddesi gereğince artırım yapılmaması suretiyle eksik ceza tayini,
c-T.C. Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Kanun`un 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanıktan, yargılandığı suç nedeniyle baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretinin alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanıklardan alınmasına karar verilmesi,
Yasaya aykırı olup, Cumhuriyet savcısı, sanıklar ve müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sanıklar hakkındaki hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasının 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
III-Sanıklar … ve … haklarında sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından verilen kararlara ilişen sanıklar müdafilerinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine göre sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen sair itirazlarının reddine; ancak;
a-5237 sayılı TCK’nın 61. maddesi uyarınca hakim somut olayda; suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suçun konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını ve failin güttüğü amaç ve saiki göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler. 5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3/1. maddesi uyarınca suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur. Bu itibarla; kanunda öngörülen alt ve üst sınır arasında temel cezayı belirlemek hakimin takdir ve değerlendirme yetkisi içindedir, ancak Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK`nın 34, 230 ve 289. maddeleri uyarınca hükümde bu takdirin denetime olanak sağlayacak biçimde, hak ve nesafet kurallarına uygun, dosya içeriği ile uyumlu yasal ve yeterli gerekçesinin gösterilmesi zorunludur. Yasa metinlerdeki ifadelerin tekrarı bu metinlerdeki genel nitelikli ölçütler somut olaya ve failine özgülenmediği müddetçe yeterli bir gerekçe değildir. Yine failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulup, kararda takdiri indirim nedeni gösterilip takdiri indirim yapılabilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanıklar hakkında her iki suçtan temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılması gerekli ise de; kabul ve uygulamaya göre, sanıklar hakkında “suçun işleniş biçimi, kasta dayalı kusurun ağırlığı” gibi bir kısım yasal ibareleri ile zararın dudak uçuklatacak miktardaki önem ve değeri gibi yasal olmayan gerekçelerin tekrarıyla her iki suç yönünden hem temel cezanın belirlenmesinde en üst hadden ceza tayini ile, hem de zincirleme suç hükümleri uygulanırken en üst oranda arttırım yapılması suretiyle fazla ceza tayini;
b-Kamu görevlisi sanık … ile şirket yetkilisi olan sanık …‘ın, fikir ve eylem birliği içerisinde hareketle …‘nin görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu evrakı düzenleyip resmi belgede sahtecilik suçunu işlediklerinin iddia ve kabul edilmesi karşısında, sanık …‘nin eyleminin TCK’nın 204/2. maddesinde düzenlenen memurun resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu, 5237 sayılı TCK’nın 40/2. maddesine göre, özgü suçlarda özel faillik niteliği taşıyan kişilerin fail olabileceği bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişilerin ise ancak azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabileceği cihetle, sanık …‘ın, eyleminin de TCK’nın 40/2. ve eyleminin TCK.nın 204/2. maddesinde düzenlenen memurun resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu, 5237 sayılı TCK.nın 40/2. maddesine göre, özgü suçlarda özel faillik niteliği taşıyan kişilerin fail olabileceği bu suçun işlenişine iştirak eden diğer kişilerin ise ancak azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabileceği cihetle, sanık … …, eyleminin de TCK.nın 40/2 ve 38/1. maddeleri delaletiyle “memurun resmi belgede sahteciliğine azmettirme suretiyle iştirak” suçunu oluşturacağı ve sanık …‘ın da 5237 sayılı TCK`nın 204/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde anılan Yasanın 204/1. maddesi uygulanarak eksik ceza tayini,
c-Sanıklar hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan hüküm kurulurken gün para cezasının 52/2. maddesi uyarınca belirlenmesi yerine 50/1-a maddesinin uygulanması ve para cezasının elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağına dair hüküm uygulanırken 158/1-son yerine 158/1-e maddesinin yazılması isabetsizliği,
d-Sanık …‘a yüklenen yargılama gideri hesaplanırken 299,95 TL yerine, hesap hatası sonucu 329,95 TL yargılama giderine hükmolunması, …C. Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Kanun’un 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanıktan, yargılandığı suç nedeniyle baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretinin alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanıklardan alınmasına karar verilmesi, f-5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ve müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanıklar … ve …‘nin tahliye taleplerinin REDDİNE, …`ın sahtecilik suçu yönünden kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 31.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
31.07.2017 tarihinde verilen iş bu karar Yargıtay Cumhuriyet savcısı … … … huzurunda sanıklar ve müdafilerinin yokluğunda usulen ve açık olarak tefhim olundu. 02.08.2017.
YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/637 Karar : 2017/3949 Tarih : 19.06.2017
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
A - Sanık … hakkındaki hükmün incelenmesinde;
Yargılama sürecindeki işlemlerin Kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,
B - Sanık … ve Mehmet hakkındaki hüküm incelenmesinde;
Sanık … 27.05.2014 tarihinde yüzüne karşı verilen hükme karşı cezaevinden gönderdiği 02.06.2014 tarihli dilekçesinde, “hakkıma yürütülen dava sonuçlanmıştır. Vermiş olduğunuz kararı yerinde bulduğumdan dolayı hükmün onanmasını ve müddetnamenin tarafıma gönderilmesini arz ederim” dediği, sanık cezaevinden gönderdiği 17.07.2014 tarihli dilekçesinde, “… temyiz edilen dosyamın temyizini kabul ediyorum yazmış olduğum dilekçelerim var ise iptalini siz büyüklerimden arz ederim” dediği, sanık 1412 Sayılı CMUK’nın 310/1. maddesinde öngörülen bir haftalık yasal süresi geçtikten sonra temyiz beyanını bulunduğu anlaşıldığından; 5320 sayılı Kanun’un 8/1. ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca sanığın temyiz isteğinin REDDİNE,
Cumhuriyet savcısının ve sanık … müdafii’nin temyiz isteğine yönelik yapılan incelemede;
1)16.11.2013 tarihli olay arama, yakalama ve el koyma tutanağı, yakalama ve muhafaza altına alma tutanakları, fiziki takip tarassut tutanağı ile iletişim tespit tutanakları içerikleri, sanıkların savunmaları ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun TCK’nın 37/1 anlamında faili olduğu anlaşılan sanıklar hakkında, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçeyle TCK’nın 38/2 maddesi uygulanmak suretiyle fazla ceza belirlenmesi,
2)Alanya 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 05.11.2013 tarih ve 2013/698 D.iş sayılı kararı, Alanya 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/815 D.iş sayılı kararların aslı ve onaylı suretinin dosya arasına alınmaması,
3)Antalya Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce suç konusu maddelerden alınan şahit numunelerin de müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
4)……………..’ndan ele geçirilen uyuşturucu maddeler hakkında Antalya Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen uzmanlık raporlarının aslı veya onaylı sureti temin edilmeden fotokopi evraka dayanılarak hüküm kurulması,
5)Hükümden sonra 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
6)Sanık …’in üzerine atılı uyuşturucu madde temin etmek suçundan 5237 Sayılı TCK’nun 188/3, 38/2, 43/1 maddeleri gereğince tayin olunan 7 Yıl 16 Ay hapis ve 200 Gün Adli Para cezasından aynı kanunun 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapıldığı sırada cezanın “ 6 Yıl 11 Ay 10 Gün “ yerine “ 5 Yıl 23 Ay 10 Gün “ olarak belirlenmesi suretiyle eksik ceza tayini,
7)Sanık …’in gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği sürelerin hükmolunan cezasından TCK’nın 63. maddesi gereğince cezasından mahsup edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısının ve sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, tutuklama şartlarında bir değişiklik olmaması ve tutuklulukta geçen süreye göre salıverme isteminin REDDİNE, CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca sanık …’in sonuç ceza yönünden kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 19/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/14806 Karar : 2017/17351 Tarih : 12.06.2017
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-Yargılama sırasında bir kısmı şikayetçi olarak dinlenen, bir kısmı ise müşteki olarak ifadeleri alınması gerekirken tanık olarak beyanları alınan şikayetçilerin hazırlık anlatımlarında, sanığın tehdit eylemini doğrulamalarına karşın, bir kısmının mahkemedeki ifadelerinde sanığın tehdit eyleminde bulunmadığını belirtmeleri, sanığın atılı suçlamayı kabul etmemesi, sadece kovuşturma aşamasında ifadeleri alınan tanıklar … ve …‘nin sanığın tehdit eyleminde bulunmadığını beyan etmeleri karşısında, beyanların kendi içerisindeki ve birbirleriyle olan çelişkilerinin giderilmesi, giderilemediği takdirde yöntemince irdelenerek hangi anlatımın hangi nedenle üstün tutulduğunun kararda gösterilmesi, yurtdışı istinabe yoluyla dinlenen mağdur … ve …‘ın ayrıntılı beyanlarının alınması, olaya ilişkin bilgi ve görgüsü olduğu anlaşılan tanık ….’ın dinlenilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçe ve eksik inceleme sonucu hüküm kurulması,
2-Kabule göre de;
a-Sanığın eyleminin, belinden çıkardığı silahının namlusuna mermi sürüp mağdurlara doğrultup “vekaletname vermeden kimse bu evden sağ çıkamaz” ve yanında bulunan oğlu suça sürüklenen …‘a doğru silahı vermeye çalışarak “vur bunları, vekaletname vermeden kimse bu evden sağ çıkamaz” demek biçiminde olduğunun kabul edilmesi karşısında, sanığın tehdit suçunun asli faili olup olmadığı değerlendirilmeden ve hakkında silahlı tehdit suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen suça sürüklenen çocuk …‘yı ne surette azmettirdiği kanıtlara dayanalarak açıklanmadan yetersiz gerekçe ile cezasının TCK’nın 38/2. maddesi gereğince artırılması,
b-Sonuç cezanın, 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezası yerine, 2 yıl 13 ay 15 gün hapis cezası olarak fazla belirlenmesi,Kanuna aykırı ve sanık …‘nın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 12/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/17029 Karar : 2017/4256 Tarih : 24.05.2017
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
1- Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK’nın 38. maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 134/1, 134/1-2, 53/1-2-3. maddeleri gereğince mahkumiyet
2- Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan dolayı TCK’nın 136/1, 53/1-2-3. maddeleri gereğince iki kez mahkumiyet
Özel hayatın gizliliğini ihlal ve verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Sanık …‘nın, arkadaşı olan temyiz dışı sanık …‘dan, mağdur …‘nın uygunsuz görüntülerini çekip göndermesini istediği ve temyiz dışı sanık …‘nın da mağdur …‘nın bir kısmı müstehcen olan özel görüntülerini rızası dışında çekip sanık …‘nın telefonuna gönderdiği olayda;
Sanık …‘nın, temyiz dışı sanık …‘dan, mağdur …‘nın uygunsuz görüntülerini çekip göndermesini istemek suretiyle temyiz dışı sanık …‘yı, mağdur …‘nın özel görüntülerini hukuka aykırı olarak kaydetmeye ve ifşa etmeye azmettirdiği gözetilerek, her iki eylemin tarif edildiği iddianamede sanık hakkında TCK’nın 38/1. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanun’un 134/2-1. madde, fıkra ve cümlesinin tatbik edilmesi istenilmiş olup, TCK’nın 38/1. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanun’un 134/1-1 ve 134/1-2. madde, fıkra ve cümlelerinin uygulanmasının talep edilmemesi nedeniyle CMK’nın 226. maddesi gereğince sanığa ek savunma hakkı tanınıp, sanığın sübut bulan eylemlerine uyan görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK’nın 38/1. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanun’un 134/1-1 ve 134/1-2. madde, fıkra ve cümleleri, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK’nın 38/1. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanun’un 134/2-1. madde, fıkra ve cümlesi gereğince ayrı ayrı mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, sanığa ek savunma hakkı da verilmeksizin, sanık hakkında TCK’nın 38/1. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanun’un 134/1-1 ve 134/1-2. madde, fıkra ve cümleleri uyarınca mahkumiyet hükmü kurulması,
2- a) TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasında bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörülmüş iken, anılan maddede, suç tarihinden sonra ve karar tarihinden önce 06.03.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4. maddesi ile yapılan değişiklikle ceza miktarının iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası olarak belirlenlenmiş olması karşısında, TCK’nın 7/2. madde ve fıkrası gereğince, suçun işlendiği zamandaki kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunun ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanması ve her iki kanuna göre hükmedilecek sonuç cezalar belirlendikten sonra sanığın lehine olan kanunun tespiti ile lehe kanunun bir bütün halinde uygulanması ve bu durumun kararın gerekçesine yansıtılması suretiyle hükümler kurulması gerektiği gözetilmeksizin, sanık hakkında TCK’nın 136/1. madde ve fıkrası uyarınca asgari hadden uzaklaşılarak 3’er yıl hapis cezaları tayin edildiği belirtilmek suretiyle yazılı şekilde hükümler kurulması,
b) Kabul ve uygulamaya göre de:
Mağdurlar … ve Kader’e ait kişisel veri niteliğindeki cep telefonu numaralarını hukuka aykırı olarak ele geçiren sanık … hakkında temel ceza belirlenirken, TCK’nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle, aynı Kanun’un 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiillerin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan düzenleme uyarınca 1 yıl ile 4 yıl arasında hapis cezası tayin ve takdir etmek durumunda olan yerel mahkemece, suçların işleniş şekline ve dosya kapsamına nazaran benzer olaylarla karşılaştırıldığında eylem ile ceza arasındaki muvazeneyi bozacak, adalet ve hakkaniyete uygun düşmeyecek biçimde teşdidin derecesinde yanılgıya düşülerek, 3’er yıl temel hapis cezaları belirlenmesi suretiyle sanığa fazla cezalar verilmesi, kanuna aykırı,
3- Sanık hakkında TCK’nın 53. maddesi tatbik edilirken, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarları yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 24.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/19375 Karar : 2017/5706 Tarih : 10.05.2017
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1-Tanık ….’ın kovuşturma aşamasında sanığın suça sürüklenen çocukları azmettirdiğine dair somut bilgisi olmadığına dair beyanı, suça sürürklenen çocukların sanığın kendilerini azmettirdiği yönündeki soyut anlatımdan öteye gitmeyen somut hiçbir delille tespit edilemeyen anlatımları karşısında; suça sürüklenen çocuklar ile sanığın suç tarihine ilişkin hts raporları istenip baz istasyonları da değerlendirilerek ayrıca suça sürüklenen çocuklar hakkındaki evrak getirtilip incelenerek başkaca delil olup olmadığı değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği halde, yazılı şekilde sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi,
2-Kabule göre de;
a-Müştekinin aşamalarda evinin camı kırılarak hırsızlık amacı ile girilip eşyaları karıştırıldığı halde herhangi bir eşyasının alınmadığını beyan etmesine göre, eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeden, tamamlanmış suç hükümleri uyarınca sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi,
b-Sanığın 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b, 38/1 maddeleri uyarınca cezalandırılması talep edildiği halde ve 5271 sayılı CMK’nın 226. maddesine göre, usulünce ek savunma hakkı tanınmadan sanığın 142/1-b, 38/2 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmek sureti ile savunma hakkının kısıtlanması,
Bozmayı gerektirmiş, O yer Cumhuriyet Savcısı ile sanık …‘in temyiz talebi bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 10.05.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/682 Karar : 2017/3601 Tarih : 5.04.2017
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1-Suç işleme kararı olmayan kişinin suç işlemesi için ikna edilmesi halinde azmettirmenin söz konusu olacağı, şeriklik nedeniyle suçtan cezalandırılabilmesi için azmettirilenin eyleminin en azından teşebbüs aşamasına ulaşması gerektiği dikkate alınarak, azmettirildiği kabul edilen … ve … isimli çocuklar hakkında olay tarihindeki eylemlerinden dolayı açılmış bir dava bulunup bulunmadığı hususunun araştırılarak, varsa adı geçenlerin söz konusu dosyalardaki beyanları da bir bütün halinde değerlendirilip sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2-Sanığın kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşünü organize edip, yönetmesi gösteriye katılım sağlanması yönünde çalışmalarda bulunup adam toplaması halinde eyleminin 2911 sayılı Kanunun 28/1. maddesi kapsamında kalacağı dikkate alınarak, sanığın kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenlenmesinde ya da katılım sağlanması yönünde bir çalışmasının olup olmadığının tespit edilerek sonucuna göre değerlendirme yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
3-Kabul ve uygulamaya göre de;
a-Sanığın facebook üzerinden gönderdiği mesajla kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne çağırması üzerine, … ve … isimli şahısların toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılarak suç oluşturan eylemlerde bulunduklarının kabulü halinde, TCK’nın 38/2. maddesinde düzenlenen azmettirme hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden, değerlendirmede hataya düşülerek TCK’nın 39/1. maddesinin uygulanması,
b-Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas 2015/85 karar sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması nedeniyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,
c-Adli para cezalarının yerine getirilmemesi halinde 6545 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3 maddesi uyarınca infaz aşamasında resen uygulama yapılabileceği nazara alındığında hüküm fıkrasında TCK 52/4 maddesi gereğince ihtarat yapılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 05.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/19705 Karar : 2017/2929 Tarih : 13.03.2017
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Suç eşyasının satın alınması suçundan sanık …‘in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanun’un 165/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca 6 ay hapis ve 100,00 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Akhisar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/04/2015 tarih, 2013/824 Esas ve 2015/368 Karar sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığı’nın 02/11/2016 tarih ve 94660652-105-45-13008-2015-Kyb sayılı Kanun Yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 25.11.2016 tarih ve 2016/391163 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderilmekle incelendi:
MEZKUR İHBARNAMEDE:
Dosya kapsamına göre,
1-Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10/12/2013 tarihli iddianamede, sanık hakkında suç eşyasının satın alınması suçundan cezalandırılması için kamu davası açılmadığı halde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225/1. maddesinde yer alan, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, hakkında açılmış dava bulunmayan ve iddianamede anlatılış tarzına göre unsurları gösterilmeyen 5237 sayılı Kanun’un 165/1. maddesinde düzenlenen suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan cezalandırılmasına karar verilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,
2-Sanık hakkında tanzim edilen iddianamede 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 165. maddesinin uygulanması istenmediği halde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 226. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden anılan madde uygulanarak savunma hakkının kısıtlanmasında, isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararların bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden Akhisar 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 16.04.2015 tarih, 2013/824 Esas ve 2015/368 Karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309/3. maddesi gereğince BOZULMASINA, sanık … hakkında 5237 sayılı TCK 38/1 delaletiyle 142/1-e maddelerinde belirtilen hırsızlığa azmettirme suçundan dolayı delil yetersizliğinden dolayı 5271 sayılı CMK’nın 309/4-d maddesi ve aynı Yasa’nın 223/2-e maddesi gereğince BERAATİNE, sanık … hakkında suç eşyasının satın alınması suçundan dolayı zamanaşımı süresince mahallinde işlem yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 13.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/18152 Karar : 2017/1508 Tarih : 21.02.2017
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
6352 sayılı Yasanın 100. maddesi ile CMK’nın 324. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümle gereğince, sanıklar ile suça sürüklenen çocuğa eşit yüklenen 61,05 TL yargılama giderinden sanıklar ile suça sürüklenen çocuğun paylarına düşen miktarın 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutardan az olması nedeniyle Devlet Hazinesi üzerinde bırakılması gerektiği hususunun infazda gözetilmesi olanaklı görülmüştür.
I-Sanıklar … ve … hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz istemlerinin incelenmesinde;
Sanık …‘in, müşteki …‘e yönelik eylemine ilişkin olarak; suça konu motosikleti çalan suça sürüklenen çocuk …‘in babası olmasından kaynaklanan üstsoy ilişkisinden doğan nüfuzunu kullanmak suretiyle çocuğunu suça azmettirmesi nedeniyle, hakkında 5237 sayılı TCK’nın 38/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanık …‘in, katılan …‘ın zincirle balkona bağlamak suretiyle evinin önüne park ettiği motosikleti çalması şeklinde gerçekleşen eyleminin, TCK’nın 142/1-b maddesine uyduğu gözetilmeden, yazılı şekilde aynı yasanın 142/1-e maddesi ile hüküm kurulması sonuç cezayı değiştirmediğinden, bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Müşteki … (Aybatılı)’nın 22.02.2007 tarihli hazırlık ifadesi ve 11.12.2011 tarihli duruşmadaki beyanına göre saat 18:30 sıralarında park ettikleri motosikletin yerinde olmadığını saat 20:20 sıralarında anladıkları, sanık …‘in üzerine atılı eylemin 18:30 ila 20:20 saatleri arasında gerçekleştiğinin anlaşılması ve olay tarihi olan 22.02.2007
tarihinde güneşin saat 17:47 de batıp, saat 18:47 den sonraki zaman diliminin geceden sayıldığı, eylemin saat 18:30 ila 18:47 saatleri arasındaki bir zaman diliminde de gerçekleştirilmiş olabileceği, dosya içeriğine göre eylemin gece gerçekleştiğine dair delil bulunmaması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince eylemin gündüz gerçekleştirildiğinin kabulü gerektiği gözetilmeden, TCK’nın 143. maddesince artırım yapılması suretiyle sanık … hakkında fazla ceza tayini,
2-Müşteki …‘in 18.02.2007 tarihli hazırlık ifadesine göre, saat 17:30 sıralarında park ettiği motosikletinin yerinde olmadığını saat 22:20 sıralarında anladığı, sanık …‘in üzerine atılı eylemin 17:30 ila 22:20 saatleri arasında gerçekleştiğinin anlaşılması ve olay tarihi olan 18.02.2007 tarihinde güneşin saat 17:43 de batıp, saat 18:43 den sonraki zaman diliminin geceden sayıldığı, eylemin saat 17:30 ila 18:43 saatleri arasındaki bir zaman diliminde de gerçekleştirilmiş olabileceği, dosya içeriğine göre eylemin gece gerçekleştiğine dair delil bulunmaması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince eylemin gündüz gerçekleştirildiğinin kabulü gerektiği gözetilmeden, TCK’nın 143. maddesince artırım yapılması suretiyle sanık … hakkında fazla ceza tayini,
3-Katılan …‘ın 11.05.2006 tarihli hazırlık ifadesinde motosikleti geceleyin saat 00:15’de zincirle balkona bağlamak suretiyle evinin önüne park ettiğini ve sabahleyin kalktığında motosikletinin yerinde olmadığını gördüğünü beyan etmesi karşısında, katılanın sabahleyin saat kaçta kalktığı tespit edilerek, kalktığı saatin gece sayılan zaman dilimine girdiği kesin olarak tespit edilmeden, TCK’nın 143. maddesince artırım yapılması suretiyle sanık … hakkında fazla ceza tayini,
4-Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 günlü, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kısmi iptal kararı uyarınca, 5237 sayılı TCK 53. madde 1. fıkra b bendinde düzenlenen “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına” hükmünün iptal edilmesi nedeniyle uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ile …‘in temyiz istemleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından 5237 sayılı TCK’nın 143. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılarak, aynı yasanın 142/1-e maddesi gereğince sonuç cezanın “3 yıl hapis cezası” olarak belirlenmesine ve hüküm fıkrasının TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerinden “b” bendinin çıkarılması suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
II-Suça sürüklenen çocuk … hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Mahkemece suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı TCK’nın 142/1-e, 143 ve 31/2. maddeleri ile hüküm kurulmuş ise de, somut olayda TCK’nın 143. maddesinin uygulanma şartlarının oluşmadığı ve bu haliyle suça sürüklenen çocuğun eyleminin TCK’nın 142/1-e ve 31/2. maddelerine uyduğu, TCK’nın 142/1-e maddesinde düzenlenen suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst sınırına göre de, aynı Yasanın 66/1-e, 66/2, 67/4. maddelerinde öngörülen 6 yıllık zamanaşımının suç tarihi olan 18.02.2007 gününden karar tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … ve müdafiinin temyiz istemleri yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, suça sürüklenen çocuk hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
III-Sanık … hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Sanık …‘in karar tarihinde Keçiborlu K-2 Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan hükümlü olduğunun UYAP kayıtlarından anlaşılması karşısında; sanığa duruşmadan vareste tutulmak isteyip istemediği sorulmadan ve bu hususta bir karar alınmadan, hükmün açıklandığı 22.02.2016 tarihli duruşmada hazır edilmeyerek hükümlülüğüne karar verilmesi suretiyle, 5271 sayılı CMK’nın 196. maddesine aykırı olarak savunma hakkının kısıtlanması,
2-Kabule göre de;
a-Müşteki …‘nin 20.03.2007 tarihli hazırlık ifadesine göre, sanık …‘in üzerine atılı eylemin 15:30 ila 20:00 saatleri arasında gerçekleştiğinin anlaşılması ve dosya içeriğine göre eylemin gece gerçekleştiğine dair delil bulunmaması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereğince eylemin gündüz gerçekleştirildiğinin kabulü gerektiği gözetilmeden, TCK’nın 143. maddesince artırım yapılması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,
b-Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 günlü, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kısmi iptal kararı uyarınca, 5237 sayılı TCK 53. madde 1. fıkra b bendinde düzenlenen “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına” hükmünün iptal edilmesi nedeniyle uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘in temyiz istemi yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 21.02.2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/14631 Karar : 2016/3811 Tarih : 15.03.2016
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
I- Sanıklar … ve … hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz isteklerinin incelenmesinde:
Sanıklar … ve … hakkında hırsızlık suçundan kurulan 03/06/2005 tarihli hükmün temyiz edilmeden kesinleştiği, Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nin 25.02.2010 tarihli, 2007/2665 Esas – 2010/1898 Karar sayılı bozma kararının sanıklara sirayet ettirilmesinin, sanıklara bozmadan sonra verilen son kararı temyiz hakkı vermeyeceği ve sirayet müessesesinin yasal sonucu gereği Bakırköy 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 19/07/2012 gün ve 2010/156 Esas, 2012/694 Karar sayılı kararı ile kurulan hükümleri Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 8.3.2016 tarih ve 2014/261 Esas sayılı kararı uyarınca temyiz etme olanağı bulunmadığından, sanık … müdafii ile sanık …’ın temyiz isteklerinin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla, 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi gereğince isteme aykırı olarak REDDİNE,
II- Sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde:
Haklarındaki 03/06/2005 tarihli mahkûmiyet hükümleri temyiz edilmeyen diğer sanıklar … ile …’ı hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçları için azmettiren ve olayda kullandıkları otomobili temin eden sanık …’nün eylemlerine uyan 765 sayılı TCK’nın 493/1. maddesinde belirtilen suç için öngörülen cezanın türü ve yukarı sınırına göre, aynı Kanun’un 102/3, 104/2. maddeleri ile 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın aynı suça uyan 38/1, 142/1-b, 38/1, 116/2, 119/1-c, 66/1-e, 67/4. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucu, anılan Kanun’un 7/2, 5252 sayılı Kanun’un 9/3. maddeleri ışığında, dava zamanaşımı bakımından 5237 sayılı Kanun hükümlerinin sanık yararına olması ve aynı Kanun`un 66/1-e, 67/4. maddelerinde öngörülen 12 yıllık zamanaşımının suç tarihi olan 11.04.2002 tarihinden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle ( BOZULMASINA ), bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CMUK`nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davasının DÜŞÜRÜLMESİNE, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/20032 Karar : 2016/153 Tarih : 12.01.2016
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılanın kendisini savcı olarak tanıtan kişilerce aranarak kredi kartının başka biri tarafından kullanıldığı, bu kişinin yerinin tespit edilmesi için para yatırması gerektiği, yatırdığı paraları daha sonra emniyetten alacağının söylenmesi üzerine farklı isim ve telefon numaralarına toplam 5.400 TL para havalesi yaptığı, bu paranın suça sürüklenen çocuk tarafından çekildiği, böylelikle suça sürüklenen çocuğun katılanın hileli hareketlerle aldatılarak haksız menfaat temin edilmesi eylemine iştirak ettiği iddia olunan olayda;
Suça sürüklenen çocuğun kendisini İ. T. isimli kişinin yönlendirmesi üzerine parayı çektiğini savunması, Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/732, 2012/236 iddianame numaralı iddianamelerinin dosyada bulunan örneklerinden İ. T. isimli bir kişinin bulunduğunun anlaşılması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından İ. T. hakkındaki davalar ile sonuçlarının araştırılması ve buna ilişkin belgelerin denetime olanak verecek biçimde dosyaya konulması, Mahkemeye getirtilerek sanığa yüklenen suç bakımından dinlenmesi TCK`nın 38/3. maddesi de nazara alınarak toplanan tüm delillerin sonucuna göre suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/997 Karar : 2015/9151 Tarih : 21.12.2015
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, kararın nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Hakkındaki hüküm kesinleşen temyiz dışı diğer sanık M.. P..’ın, isimli şahsa ait kimlik bilgileriyle emniyette müdafi huzurunda verdiği ifadesi ile Cumhuriyet savcısına gerçek kimliği ile verdiği beyanında, oto teyp hırsızlığı yapma konusunda kendisine sanık E.. K..’ın telkinde bulunduğu, hırsızlık için Zonguldak mahallini tercih etmesi hususunda kendisini yönlendirdiği, Zonguldak iline hırsızlık amacıyla gittiğinde kendisine PTT kanalıyla para gönderdiği şeklindeki beyanları ile sanık sanık M.. P..’dan çalıntı olduğunu bilmeden oto teybi aldığı şeklindeki ifadesi karşısında; sanık Ergin ile temyiz dışı sanık Murat’ın, Zonguldak Ereğli ilçesinde hırsızlık yapılan 3 farklı tarihte yoğunlaşan telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtları da dikkate alınıp; dosya kapsamında elde edilen verilerden ve UYAP ortamında yapılan araştırmalar sonucunda tespit edildiği üzere, sanık hakkında Kdz. Ereğli ve Zonguldak Asliye Ceza Mahkemeleri’nde aynı nitelikteki, fakat mağdurları farklı olan bir çok kamu davasının açıldığının ve bu kamu davaları ile ilgili yapılan yargılamalar sonucunda, sanığın eyleminin her bir mağdura karşı ayrı ve bağımsız suç oluşturduğunun kabul edilerek mahkumiyet kararları verildiği anlaşılmakla; sanık E.. K..’ın eyleminin diğer sanık n suç teşkil eden eylemlerine iştirak niteliğinde bulunup bulunmadığının ve varsa bu iştirak eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 38/1 veya 39/2. maddelerinden hangisinin kapsamına girdiğinin; diğer yandan, sanık Ergin`in eyleminin suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunu oluşturduğunun kabulü halinde ise, sanık hakkında zincirleme şekilde suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan hüküm kurulup kurulmayacağının değerlendirmesi bakımından, diğer dosyaların tespit edilip bu dosyalarının getirtilerek, duruşma sırasında incelenip tespit edilecek bulguların duruşma tutanaklarına yansıtılması, aralarında yeterli irtibat tespiti halinde ortak bir mahkemede birleştirilmesi hususunun değerlendirilmesi ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmeyerek eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabul ve uygulamaya göre de;
1-5237 sayılı TCK`nın 165/1. maddesinin hapis cezası yanında adli para cezası da öngördüğü gözetilmeden hapis cezası ile yetinilmesi,
2- Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinden sonra 24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı TCK`nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararının değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık E.. K..’ın temyiz itirazı yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle ( BOZULMASINA ), CMUK`nın 326/son maddesi gereğince sanığın ceza süresi bakımından kazanılmış hakkının gözetilmesine, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2009/5808 Karar : 2009/4145 Tarih : 1.07.2009
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Yalçın’ı kan gütme saikiyle taammüden öldürmekten sanıklar Mehmet, Hasan, işbu suça katılmaktan ve izinsiz silah taşımaktan sanık İbrahim’in yapılan yargılanmaları sonunda: Hükümlülüklerine ilişkin ( Gaziantep Üçüncü Ağır Ceza Mahkemesi )’nden verilen 15.11.2007 gün ve 35/377 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanıklar müdafii ile müdahiller vekili taraflarından istenilmiş, sanıklar müdafii duruşma da talep etmiş ve hüküm kısmen re’sen de temyize tabi bulunmuş olduğundan dava dosyası C.Başsavcılığı`ndan tebliğname ile Dairemize gönderilmekle, sanıklar hakkında duruşmalı, müdahilin temyizi veçhile incelendi ve aşağıdaki karar tespit edildi:
1 ) 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık suçuna müdahillik mümkün olmadığından, müdahil vekilinin sanık İbrahim hakkında bu suçtan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin CMUK`nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
2 ) Müdahilin yasal hakkı bulunmadığından, müdahil vekilinin duruşmalı inceleme isteminin CMUK`nın 318. maddesi uyarınea reddine karar verilmiştir.
3 ) Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar İbrahim, Mehmet ve Hasan`ın suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bozma nedeni dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık İbrahim müdafiinin, temyiz dilekçesinde ve duruşmalı incelemede, eksik incelemeye, sübuta ve suç vasfına yönelen, sanıklar Mehmet ve Hasan müdafilerinin temyiz dilekçesinde ve duruşmada, sübuta ilişen, müdahil maktulün babası Mehmet vekilinin, sanıklar Mehmet ve Hasan yönünden bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle;
A ) Sanıklar Mehmet ve Hasan hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA, sanıklar hakkında verilen ceza miktarına ve tutuklulukta geçen süreye göre, sanık Hasan ve Mehmetin tahhliye istemlerinin reddine;
B ) Sanık İbrahim hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelemesinde;
a ) Dosya kapsamına göre, maktulün eşi Nurcan ve kızı Duygu’nun, 27.10.2006 tarihli Jandarma Tutanağı’ndaki teşhisleri ile olay sabahı maktulü evinden, aracı ile alıp götüren kişinin sanık İbrahim olduğunun tespit edildiği, eski kan davaları nedeniyle maktulün babası Mehmet’in Jandarma’da verdiği 15.08.2006 tarihli ifadesinde, maktulün hasımları olarak sanıklar Mehmet ve Hasan’ın isimlerini verdiği anlaşılmakla, sanık İbrahim’in aşamalarda inkara yönelik kaçamaklı savunmalarında işlenen suçu aydınlatacak ve azmettirenleri saptamaya yarayacak nitelikte eksiksiz herhangi bir beyanı bulunmadığı gözetilmeden, yasal şartları oluşmadığı halde, sanık hakkında 5237 sayılı TCK`nın 38/3. maddesinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini;
b ) Sanık İbrahim hakkında 6136 sayılı Yasa’ya aykırılık suçundan hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK`nın 231. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesinin gerekmesi,
Bozmayı gerektirmekle, sanık İbrahim müdafiinin ve müdahil vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, kısmen re`sen de temyize tabi hükümlerin tebliğnameye aykırı olarak ( BOZULMASINA ), sanık hakkında verilen ceza miktarına ve tutuklulukta geçen sürelere göre sanık İbrahim müdafiinin tahliye isteminin ( REDDİNE ); oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2007/6709 Karar : 2007/6012 Tarih : 27.09.2007
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Resmi evrakta sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından sanık Cesur’nin yapılan yargılaması sonunda: Mahkûmiyetine dair BAKIRKÖY 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 13.02.2007 gün ve 2006/221 Esas, 2007/51 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay`ca incelenmesi sanık ve müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığının düzeltilerek onama ve bozma isteyen 03.07.2007 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle, incelenerek gereği görüşüldü:
Sanık hakkında iddianame ile Şükrü adına düzenlenmiş “sahte sürücü belgesini kullanmak” suçundan açılan kamu davasıyla ilgili olarak zamanaşımı içinde karar verilmesi mümkün görülmüş, 5237 sayılı TCK. nun 53. maddesi ile ilgili uygulamada bir isabetsizlik görülmediğinden, tebliğnamede yer alan bu yöndeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
1-Sanık ve müdafiinin “resmi evrakta sahtecilik” suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyizinde;
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık ve müdafiinin suç kastının bulunmadığına, 5237 sayılı TCK. nun 28 ve 38. maddelerinin uygulanması gerektiğine ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle su suçla ilgili hükmün ONANMASINA,
2-Dolandırıcılık suçları ile ilgili hükmün temyizine gelince,
A )Dolandırıcılık suçundan unsur olan kandırabilecek nitelikteki hilenin, gerçek kişiye yönelmesi ve bu kişinin hataya düşürülüp onun veya bir başkasının zararına, fiili işleyene veya başkasına haksız bir menfaat sağlanması gerekir,
Somut olayda; sanığın, mağdurların bankalarda bulunan para hesaplarındaki var olan verileri ( bilgileri ) sahte kimliklerle açtırdığı hesaplara internet yoluyla göndererek, yine sahte kimliklerle bu paraları çekmek istemesinden ibaret eylemlerinin; paranın sanığın açtırdığı hesaplara intikaline kadar gerçek kişilere yöneltilmiş hile bulunmayıp eylemlerin tamamen bilişim sistemi içinde gerçekleştirildiğinden, her bir mağdura karşı işlenmiş ayrı ayrı 5237 sayılı TCK. nun 244/4 maddesine uyan suçu oluşturduğu ve paranın açtırdığı hesaplara transferiyle suçun tamamlanacağı gözetilmeden, suçun vasıflandırılmasında yanılgıya düşülerek nitelikli dolandırıcılığa teşebbüs suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması,
B )Uygulamaya göre de;
5237 sayılı TCK uyarınca verilen adli para cezasının, belirlenecek tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktarın çarpılmak suretiyle belirlenmesi yerine, sağlanan haksız menfaatin iki misli olarak hükmolunması,
Yasaya aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK`nun 321. maddesi gereğince istem gibi ( BOZULMASINA ), ceza yönünden kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, oybirliğiyle karar verildi
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/17029 Karar: 2017/4256 Tarih: 24.05.2017
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
1- ) Sanık …‘nın, arkadaşı olan temyiz dışı sanık …‘dan, mağdur …‘nın uygunsuz görüntülerini çekip göndermesini istediği ve temyiz dışı sanık …‘nın da mağdur …‘nın bir kısmı müstehcen olan özel görüntülerini rızası dışında çekip sanık …‘nın telefonuna gönderdiği olayda;
Sanık …‘nın, temyiz dışı sanık …‘dan, mağdur …‘nın uygunsuz görüntülerini çekip göndermesini istemek suretiyle temyiz dışı sanık …‘yı, mağdur …‘nın özel görüntülerini hukuka aykırı olarak kaydetmeye ve ifşa etmeye azmettirdiği gözetilerek, her iki eylemin tarif edildiği iddianamede sanık hakkında TCK’nın 38/1. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanun’un 134/2-1. madde, fıkra ve cümlesinin tatbik edilmesi istenilmiş olup, TCK’nın 38/1. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanun’un 134/1-1 ve 134/1-2. madde, fıkra ve cümlelerinin uygulanmasının talep edilmemesi sebebiyle CMK’nın 226. maddesi gereğince sanığa ek savunma hakkı tanınıp, sanığın sübut bulan eylemlerine uyan görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK’nın 38/1. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanun’un 134/1-1 ve 134/1-2. madde, fıkra ve cümleleri, görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK’nın 38/1. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanun’un 134/2-1. madde, fıkra ve cümlesi gereğince ayrı ayrı mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, sanığa ek savunma hakkı da verilmeksizin, sanık hakkında TCK’nın 38/1. madde ve fıkrası yollamasıyla aynı Kanun’un 134/1-1 ve 134/1-2. madde, fıkra ve cümleleri uyarınca mahkumiyet hükmü kurulması,
2- ) a ) TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasında bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası öngörülmüş iken, anılan maddede, suç tarihinden sonra ve karar tarihinden önce 06.03.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 4. maddesiyle yapılan değişiklikle ceza miktarının iki yıldan dört yıla kadar hapis cezası olarak belirlenlenmiş olması karşısında, TCK’nın 7/2. madde ve fıkrası gereğince, suçun işlendiği zamandaki kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunun ilgili tüm hükümlerinin somut olaya ayrı ayrı uygulanması ve her iki kanuna göre hükmedilecek sonuç cezalar belirlendikten sonra sanığın lehine olan kanunun tespiti ile lehe kanunun bir bütün halinde uygulanması ve bu durumun kararın gerekçesine yansıtılması suretiyle hükümler kurulması gerektiği gözetilmeksizin, sanık hakkında TCK’nın 136/1. madde ve fıkrası uyarınca asgari hadden uzaklaşılarak 3’er yıl hapis cezaları tayin edildiği belirtilmek suretiyle yazılı şekilde hükümler kurulması,
b- ) Kabul ve uygulamaya göre de:
Mağdurlar … ve Kader’e ait kişisel veri niteliğindeki cep telefonu numaralarını hukuka aykırı olarak ele geçiren sanık … hakkında temel ceza belirlenirken, TCK’nın 61/1. maddesinde yer alan ölçütler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle, aynı Kanun’un 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiillerin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanık lehine olan düzenleme uyarınca 1 yıl ile 4 yıl arasında hapis cezası tayin ve takdir etmek durumunda olan yerel mahkemece, suçların işleniş şekline ve dosya kapsamına nazaran benzer olaylarla karşılaştırıldığında eylem ile ceza arasındaki muvazeneyi bozacak, adalet ve hakkaniyete uygun düşmeyecek biçimde teşdidin derecesinde yanılgıya düşülerek, 3’er yıl temel hapis cezaları belirlenmesi suretiyle sanığa fazla cezalar verilmesi, kanuna aykırı,
3- ) Sanık hakkında TCK’nın 53. maddesi tatbik edilirken, Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerle 5320 Sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/ son maddesi uyarınca ceza miktarları yönünden sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 24.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/4584 Karar: 2017/208 Tarih: 06.02.2017
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Hükmedilen cezaların sürelerine göre, sanık … savunmanının duruşmalı inceleme isteminin 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 318. maddesi gereğince REDDİNE,
I-)Yakınanlar vekilinin temyiz talebinin incelemesinde;
Yakınanlar … ve …‘nın 20.11.2015 tarihli beyanlarında şikayetlerinden vazgeçtikleri dikkate alındığında, temyiz yasa yoluna başvurma hak ve yetkisi bulunmayan yakınanlar vekilinin temyiz talebinin, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollaması ile 1412 Sayılı CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,
II-)Sanıklar …, … hakkında yağma suçundan kurulan hükümlerin incelemesine gelince;
Oluş ve dosya içeriğine göre, sanıklar hakkında TCK’nın 38/3. maddesinin uygulanma koşulları bulunmadığı düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurularak eksik cezaya hükmolunması karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış,
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması ve sanıkların kasten işlemiş oldukları suç için hapis cezasıyla mahkumiyetlerinin yasal sonucu olarak, TCK’nın 53/1. maddesinin uygulanması yönünden, (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; aynı Kanun’un 53/2. maddesinin uygulanması açısından, 53/1. maddesinin (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme ve diğer siyasi hakları ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca, (c) bendinde yazılı kendi altsoyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini mahkum olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar kullanamamalarına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve … savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeple isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından TCK’nın 53. maddenin uygulanmasına dair bölüm çıkarılarak yerine, “Sanıkların kasten işlemiş oldukları suç için hapis cezasıyla mahkumiyetlerinin yasal sonucu olarak, TCK’nın 53/1. maddesinin uygulanması yönünden, (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; aynı Kanun’un 53/2. maddesinin uygulanması açısından, 53/1. maddesinin (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme ve diğer siyasi hakları ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca, (c) bendinde yazılı kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini mahkum oldukları hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar kullanamamalarına” tümcesinin yazılması suretiyle, eleştiri dışında, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III-)Sanık … hakkında yağma suçundan kurulan hükümlerin incelemesine gelince;
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-)Kast, olası kast, taksir ve bilinçli taksir arasındaki ilişkiyi kısaca özetlemek gerekirse; gerçekleşmesi muhakkak görünen neticenin failce bilinmesi ve istenmesi halinde doğrudan kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmek suretiyle,neticenin meydana gelmesinin engellenemediği durumda bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin objektif özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması sebebiyle öngörülemediği hallerde ise basit taksir söz konusu olacaktır.
TCK’nın 38. maddesindeTCK’nın 38. maddesinde yer alan azmettirme ise, suç işleme düşünce ve kastı bulunmayan bir kimseye suç işleme kararı verdirilmesi suretiyle bir suçun işlenmesi halidir. Bunun için üç ana unsur vardır. Bunlar:
a-)Suçun işlenmesinden önce suç işleme düşünce ve kararı olmayana suç işleme kararı verdirme,
b-)Azmettirilenin suçun yapıcı davranışlarına başlamış olması,
c-)Azmettirenin, azmettirilenin işlediği suçun cezasıyla sınırlandırılmasıdır.
Buna göre, azmettirilen, azmettirenin istediği suçun yanında, azmettirenin iradesi dışında bir suç daha işlemiş ise azmettiren bundan sorumlu olmayacaktır.
Somut olaya gelince, sanık …‘ın, sanıklar … ve …‘ı azmettirmesiyle, bu sanıklarca yakınanların aracında bulunan çantayı almaya yönelik yağma suçunun işlenmesi dışında yakınanların üzerlerini de arayarak eşyalarını almaya yönelik yağma suçuna azmettirdiğine dair, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıt gösterilmeden, sanık hakkında yağma suçundan iki kez hüküm kurulması,
2-)24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması ve sanığın kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkumiyetinin yasal sonucu olarak, TCK’nın 53/1. maddesinin uygulanması yönünden, (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına; aynı Kanun’un 53/2. maddesinin uygulanması açısından, 53/1. maddesinin (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme ve diğer siyasi hakları ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca, (c) bendinde yazılı kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini mahkum olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar kullanamamasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve savunmanı ile o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 06.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/21405 Karar: 2015/36881 Tarih: 02.11.2015
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, iddianame anlatımında “…şüpheli İ.’ın, müştekiler S. Ç. ve Ş. T.’ün evinin önüne geldiği, şüpheli H.’den aldığı silahla müştekiler S. Ç. ve Ş. T.’ün evinin giriş kapısına doğru 2 el ateş ettiği, mermilerin müştekilere ait evin giriş kapısına isabet ettiği ve kapının zarar gördüğü…” ifadelerine yer verilerek sanık İ. H. hakkında TCK’nın 152/1-a, 6136 sayılı Kanun’un 13/1. maddelerinin uygulanması istemi ile dava açılmış, mahkeme ise eylemi silahlı tehdit olarak vasıflandırmış ise de, iddianame anlatımında unsurları birbirinden farklı olan silahlı tehdit ve mala zarar verme suçlarının her ikisine de yer verildiği, bunun yanında sanığın tehdit amacıyla mala zarar verdiğinin iddia edilmiş olması nedeniyle TCK’nın 106/3. maddesi gereğince her iki suçtan ayrı ayrı hüküm kurulacağının düzenlendiği, mahkemenin, eylemlerin tek suç olduğuna ya da mala zarar verme suçunun oluşmadığına dair bir kabulünün ve uygulamasının olması karşısında, mala zarar verme suçlamasıyla açılan davada zamanaşımı süresi içinde hüküm kurulması mümkün görülerek yapılan incelemede;
1-Sanığa yükletilen 6136 sayılı Kanuna aykırılık eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,
Anlaşıldığından sanık İ. H.’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
3-Tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
20.12.2012 tarihinde saat 21.00 sıralarında katılan S. Ç.’ın evinin kurşunlanması olayı nedeniyle aynı gün katılanın verdiği ifadede, ateş edenin kim olduğunu görmediğini ancak aralarında husumet bulunan H. Ö.’in yapmış ya da yaptırmış olabileceğini söylediği, 21.12.2012 tarihinde saat 11.30 da gözaltına alınan H. Ö.’in, cezaevinden arkadaşı olan sanık İ. H.’ın, kasap dükkanında bulunan tabancayı kendisinden habersiz aldığını, katılanın evinin kurşunlanması ile ilgisinin olmadığını ifade ettiği, aynı gün 13.30 tarihinde göz altına alınan sanık İ. H.’ın, cezaevinden tanıdığı H. Ö.’in, katılandan alacağı olduğunu, kendisine hap ve tabanca verdiğini, katılandan parayı istemesini, vermezse ayaklarından vurmasını söyleyerek kendisini azmettirdiğini, tabancayı alarak katılanın oturduğu sokağa gelip, tabanca ile havaya ateş ettiğini ifade ettiği, katılanın avlu kapısında 2 adet mermi izi bulunduğunun tespit edildiği, sanık İ. H.’ın savunmasına istinaden H. Ö. hakkında da tehdit ve mala zarar verme suçlarına azmettirmeden dava açıldığı, ancak kovuşturma aşamasında ölmesi nedeniyle H. Ö. hakkında düşme kararı verildiği, kabulün de bu yönde olduğu olayda;
Azmettiren belli değilken, sanık İ. H.’ın verdiği ifade ile azmettirenin ortaya çıktığı ve hakkında dava açıldığı anlaşılmakla; sanık hakkında TCK’nın 38/3. maddesi ile hükmolunan cezada indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı ve sanık İ. H.’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 02.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/13283 Karar: 2014/17367 Tarih: 13.05.2014
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Sanığın aşamalarda suçlamayı kabul etmeyerek Suluova ilçesine hiç gelmediğini, tanık B. İ.’ı tanımadığını anlatması, Tanık B. İ.’ın kolluktaki ifadesinde, sanığın kendisini hırsızlık suçuna azmettirdiğini ve olay sırasında çalması için müştekinin cüzdanını kendisine gösterdiğini anlatmasına karşın, duruşmada talimat yoluyla alınan ifadesinde; Suluova ilçesine sanıkla değil başka bir akrabası ile gittiğini, sanık ile aralarında düşmanlık bulunduğunu, polislerin kendisini dövdüğü için kolluktaki ifadesinin doğru olmadığını anlatmış olması karşısında, tanık C. K. ve şikayetçiye mümkün ise sanığın yüz yüze, değilse teşhise imkan sağlayacak şekilde olan fotoğraflarından teşhis yaptırıldıktan sonra sanığın olay sırasında tanık B. İ.’ın yanında bulunan kişi olup olmadığı tespit edildikten sonra hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik soruşturmayla yazılı biçimde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
1- Yaşının küçük olması nedeniyle hakkında kamu davası açılmayan B. İ.’ı hırsızlık suçuna azmettirdiği kabul edilen sanık hakkında TCK’nın 38/2 maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Kasten işlemiş olduğu suçtan hapis cezasıyla mahkumiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 53/1 maddesinin “c” bendinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yalnızca kendi alt soyu üzerindeki vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddelerin 3. fıkrası uyarınca mahkum olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanık E. T.’ın temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 326/son maddesi uyarınca hükmolunan cezanın süresi bakımından kazanılmış hakkın korunmasına, 13.05.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2012/22393 Karar: 2013/1938 Tarih: 04.02.2013
-
TCK 38. Madde
-
Azmettirme
Mala zarar verme suçu başkasının mülkiyetinde bulunan taşınır veya taşınmaz malın kısmen veya tamamen yıkılması, tahrip edilmesi, yok edilmesi, bozulması kullanılamaz hâle getirilmesi veya kirletilmesiyle oluşur. Bu bakımdan, söz konusu suç, seçimlik hareketli bir suçtur. Yıkma, yalnızca taşınmazlar için söz konusudur. Taşınmazın önceki kullanış biçimine uygun olarak bir daha kullanılamaz duruma getirilmesini ifade eder. Yok etme, suça konu şeyin maddî varlığını ortadan kaldırmaktır. Bozma, suça konu şeyin, amacına uygun olarak kullanılması olanağını ortadan kaldırmaktır. Kirletme, başkasının binasının duvarına yazı yazmak, resim yapmak, afiş ve ilân yapıştırmak şeklinde gerçekleştirilmektedir.
Sanıklardan A.’ın M… Belediye Başkanı’nın şoförü olduğu, kredi borçlarının bulunması nedeniyle maddi sıkıntı içerisinde olması nedeniyle kendisini oto sanayiden tanıdığı diğer sanık C.’e belediyenin para dolu kasası olduğunu, kasadaki paraları çaldıkları takdirde hayatlarının kurtulacağını söylediği ve 10.01.2012 tarihinde sanık İ.’in cezaevinden tahliye olduğunu öğrenmesi üzerine C.’e İ.’i çağırttığı, aynı hırsızlık teklifini İ.’e de yaptığı,İ.’e “cezaevinden yeni çıktın, cebinde beş kuruş paran yok, belediyeyi soyalım, ben sana tüm olanakları sağlarım, girişin kolay olur, pencereyi ben açarım, tornavidayı pencereye sürttür, zorlama izi oluşsun” dediği ve sanık İ.’in de daha önceden tanıdığı suça sürüklenen çocuk Yüksel’e belediye binasındaki çelik para kasasını soyacaklarını, bu işi kendisine belediye başkanının makam şoförünün ayarladığını söyleyerek bu hırsızlığı birlikte yapma teklifinde bulunduğu, kendisinin de kabul ettiği, olaydan bir gün önce A.’ın diğer sanıklara belediyeye nereden girip çıkacaklarını, kasanın nerede olduğunu, çelik kasanın çok kalın olduğunu, ancak oksijen tüpü ile açılabileceğini söylediği ve kroki çizerek suçun işlenmesine yardımda bulunduğu, sanıklar İ. ve C.’in yanlarına suça sürüklenen çocuk Y.’i de alarak, 14.01.2012 tarihinde gece saat 23:00 sıralarında belediyeye, ruhsatı Ali’ye kayıtlı olan 35 … 8… plaka sayılı F… T… marka araçla geldikleri, araca oksijen tüpü, şalamayı da koydukları, C.’in gözcülük yaptığı, suça sürüklenen çocuk Y. ve sanık İ.’in ise içeriye A.’ın tarif ettiği şekilde girdikleri, daha sonra C.’ten oksijen tüpünü getirmelerini istedikleri,C.’in de İ. ve Yüksel’in girdiği yere oksijen tüpünü götürdüğü, sanık İ. ve suça sürüklenen çocuk Y.’in oksijen kaynağı ile çelik kasayı yakarak açtıkları ve yaklaşık iki saat sonra toplam 291.040,63 TL’lik parayı çuvala koyarak belediyeden ayrıldıkları, hırsızlık eylemini gerçekleştiren sanıklar ile suça sürüklenen çocuk Yüksel’in hep birlikte sanıklardan İ.’in eniştesi olan sanıklar İ.ve F.’nın evine gittikleri, sanık İ.’in, yaptıkları hırsızlığı anlatarak yaklaşık 2.500 TL civarında banknot ve poşet içerisinde bozuk parayı onlara verdiği, suça sürüklenen çocuk Y.’e 600 TL, C.’e de 10.000 TL para verdiği, geceyi burada geçirdikleri, ertesi gün akşam eski F… kavşağındaki “H… Sun” isimli birahanede sanıklar İ. ve C. ile suça sürüklenen çocuk Y.’in buluştuğu daha sonra A.’ın da geldiği, İ.’in A.’a 12.000 TL para verdiği ve akabinde ayrıldıkları, sanık İ.’in suça konu paraları evde kimse olmadığı bir saatte iki ayrı 5 litrelik bidon içerisine gazeteye sarıp bunları da bir çuval içerisine koyarak ikametinin bahçesinde bulunan ceviz ağacının dibine gömdüğü ve üzerini kapattığı, daha sonra suça sürüklenen çocuk Yüksel’in itirafta bulunması sonucu sanıkların yakalandığı, sanıkİ.’in paraları sakladığı yeri göstermesi üzerine kamera çekimi ile yerden 50 cm. derinlikte çukur içerisinden naylon çuval içinde deste halinde toplam 250.400 TL paranın çıkartıldığı, sanık Anıl’ın evinde yapılan aramada ise 9600 TL. bulunduğu, daha sonra 2.400 TL parayı da Belediyenin hesabına yatırarak makbuzu dosya arasına koyduğu, F.’dan 1872 TL, sanıkİ.’in üst aramasında ise 490 TL. ele geçirildiğinin iddia edildiği olayda;
1- Sanık F. hakkında suç eşyasını satın alma veya kabul etme suçundan hükmolunan mahkumiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesine göre verilen ve davayı sonuçlandırıcı nitelikte olmayan “hükmün açıklanmasını geri bırakılmasına” ilişkin karara karşı aynı kanunun 231/12. maddesine göre itiraz yolu açık olup temyiz olanağı bulunmadığından 5271 sayılı CMK’nın 264. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunda merciin belirlenmesinde yanılma, başvuran sanığın haklarını ortadan kaldırmayacağından temyiz dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak kabulü ile görevli ve yetkili ilk derece mahkemesince itiraz konusunda inceleme yapılması için, dosyanın incelenmeksizin iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ( GÖNDERİLMESİNE ),
2- Sanık C. hakkında hırsızlık, kamu malına yakarak zarar verme, işyeri dokunulmazlığını ihlal; sanık İsmet yönünden suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik olarak sanık C. müdafii ile katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılan vekili ile sanık müdafiinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ( ONANMASINA ),
3- Sanıklar A., İ. ile suça sürüklenen çocuk Y. haklarında hırsızlık, kamu malına yakarak zarar verme ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarından hükmolunan mahkumiyet kararlarına yönelik katılan vekili ile sanıklar ve suça sürüklenen çocuk müdafilerinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
a ) Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği yasal tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup, 5237 sayılı şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, yasal tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden Kanun’un 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır. TCK’nın 38. maddesinde düzenlenen azmettirme, belli bir suç işleme hususunda henüz bir düşüncesi olmayan kişide, bir başkası tarafından suç işleme kararının oluşmasının sağlanmasıdır. Eğer kişi daha önceden suçu işlemeye karar vermiş ise, bu takdirde azmettirme değil, artık TCK’nın 39/2. maddesi kapsamında “manevi yardım” söz konusu olacaktır. Azmettiren konumundaki kişinin kasten hareket etmesi gerekir. Bu kastın, failde belli bir suçu işleme konusunda karar oluşturmayı, suçun bu kişi tarafından işlenmesi hususunu ve azmettirilen suçun kanuni tanımındaki unsurlarını kapsaması gerekli olmasına karşın eylemin yer ve zamanı ile işleniş tarzına ilişkin ayrıntıların belirlenmesine gerek yoktur.
Bu bilgiler ışığında sanık A.’ın, sanıklar İ. ve C.’e çalışmış olduğu belediyenin kasasında yüklü miktarda para bulunduğunu, o parayı çaldıkları takdirde hayatlarının kurtulacağını, geceleyin güvenlik görevlisinin bulunmadığını, kendisinin binanın arka tarafındaki emlak servisi penceresini önceden açık bırakacağını, buradan binaya girebileceklerini, ancak pencerede sürtünme izi oluşturarak zorla girildiği izlenimi verilmesini, kasanın çok kalın olması nedeniyle ancak oksijen tüpüyle açılabileceğini belirtip sanıklara kroki çizerek, fiili ve mağduru somut olarak belirtmek suretiyle; henüz suç işleme düşüncesi olmayan sanıklar İ. ve C.’in suç işleme kararı almalarını sağlaması nedeniyle, üzerine atılı tüm suçlardan TCK.nın 38. maddesi hükümleri gereğince asli failler gibi cezalandırılması gerektiği gözetilmeden, eyleminin diğer sanıklara yardım etme niteliğinde olduğundan bahisle TCK.nın 39. maddesi gereğince indirim yapılmak suretiyle eksik ceza tayin edilmesi,
b ) Sanık İ.’in, sanık A.’ın haberi olmaksızın daha önceden tanıdığı suç tarihinde 15-18 yaş grubu arasında bulunan ve algılama yeteneği bulunan suça sürüklenen çocuk Y.’e belediye binasındaki çelik para kasasını soyacaklarını, bu işi kendisine belediye başkanının makam şoförünün ayarladığını söyleyerek bu hırsızlığı birlikte yapma teklifinde bulunmak suretiyle, daha önceden suç işleme düşüncesi bulunmayan suça sürüklenen çocuğun bu suçları işleme kararı almasını sağlayarak suça azmettirdiği, dolayısıyla hem azmettiren hem de suça doğrudan katılma şeklinde sorumluluğun bulunduğu, her iki halin mevcudiyeti halinde en ağırından cezalandırılması gerektiği ve TCK.nın 38/2. maddesi gereğince çocukların suça azmettirilmesi durumunda ceza artırımına gidilmesi gerektiğinden hareketle; sanık hakkında azmettirme hükümleri uyarınca cezasının anılan madde uyarınca artırılması gerektiğinin gözetilmemesi,
c ) Sanık İ. tarafından azmettirildiği anlaşılan suça sürüklenen çocuk Y.’in, faili belli olmayan somut olayda, kendiliğinden işlenen suçu aydınlatacak ve azmettirenleri saptamaya yarayacak nitelikte eksiksiz beyanları olduğu gözönünde bulundurularak, azmettirenin belli olmaması halinde kim olduğunun ortaya çıkmasını sağlayan fail hakkında indirim yapılmasını öngören TCK’nın 38/3. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunun karar yerinde tartışılmaması,
ç ) Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 esas, 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde mahkemece kanaat verici basit bir araştırma ile belirlenecek maddi zararların esas alınması, manevi zararların bu kapsama dahil edilmemesi gerektiği, yine Yargıtay CGK.nın 24.04.2012 tarih ve 2011/2-461 Esas ve 2012/168 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, işyeri dokunulmazlığının ihlali suçu özgürlük aleyhine suçlardan olup, suçla korunan hukuki yarar, insan kişiliğinin serbestçe ortaya konabilmesi ve gelişebilmesi için zorunlu olan özel ikamete ayrılmış yerlerin huzuru, sükunu ve güvenliğidir. Böylelikle, kişilere özel kullanıma ayrılmış yerlerde başkalarının müdahalelerinden uzak, özgürce yaşama hakkı tanınması amaçlanmıştır. Bu çerçevede somut olayda; oluşan katılan kurumunun zararının hırsızlık ve kamu malına zarar verme suçlarına ilişkin olup, işyeri dokunulmazlığının ihlali suçunu oluşturan eylem nedeniyle oluşmuş bir maddi zarardan bahsedilemeyeceğinden, 5271 sayılı CMK.nın 231. maddenin 6. fıkras 6. fıkrasının ( c ) bendindeki koşul aranmaksızın bu suçla ilgili yargılama sonucunda sabıkası bulunmayan suça sürüklenen çocuk hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma koşullarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, işyeri dokunulmazlığı suçu yönünden zararın giderilmediğinden bahisle yazılı şekilde 5271 sayılı CMK.nın 231. maddesinin uygulanmamasına karar verilmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekili, suça sürüklenen çocuk ile sanık müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesine istinaden uygulanması gereken 1412 sayılı 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), 04.02.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.