0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Yardım Etme

TCK Madde 39

(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.

(2) Aşağıdaki hallerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:

a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.

b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.

c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak.



TCK Madde 39 Gerekçesi

Hükümet tasarısındaki ‘ fer’i iştirak’ yerine yardım etme ifadesi benimsenmiştir. İçerik olarak tasarının 42. maddesine büyük ölçüde sadık kalınmıştır. Ancak, iştirake ilişkin olarak kabul edilen yeni sistemde, ‘ zorunlu fer’i iştirak ‘ olarak adlandırılan bir hükme gerek kalmadığından, maddenin ikinci fıkrasındaki bu hususa ilişkin hüküm metinden çıkarılmıştır.


TCK 39 (Yardım Etme) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2017/555

  • TCK 39
  • Suça yardım etme
  • Diğer suç ortaklarını olay yerine bırakmak ve suçun işlenmesinden sonra da, aracıyla olay yerine gidip bu kişileri ve suç eşyasını olay yerinden uzaklaştırdıktan sonra bilgisayarın satılmasına aracılık etmekten ibaret eylem, suçun işlenmesinden önce ve sonra yardımda bulunarak suçun icrasını kolaylaştırmak suretiyle yardım etme niteliğindedir.

Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup, TCK’nda şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden TCK’nın 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.

TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.

1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;

a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,

b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak

Olarak sayılmıştır.

2- Manevi yardım ise;

a) Suç işlemeye teşvik etmek,

b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,

c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vadetmek,

d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek,

Şeklinde belirtilmiştir.

Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira “yardım etme”yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetinin bulunmamasıdır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

İnceleme dışı sanık M.A.Ö.’nün, daha önce iş yerinde çalıştığı mağdur E.B.’den alacağını alamaması nedeniyle inceleme dışı sanıklar S.Ç. ve K.Y., tanık A.O. ve sanığa, “Ben ondan alacağımı almasını bilirim, onun bilgisayarını çalacağım!” dediği, sanığın da, “Bilgisayarı getirirsen, ben satarım.” demesi üzerine birlikte araçla mağdurun iş yerinin yakınına geldikleri, sanığın, M.A., S. ve K.’yi araçtan indirip oradan uzaklaşmasından sonra M.A.’nın, söz konusu iş yerinden mağdur E.’ye ait bilgisayarı ve diğer mağdur H.Ş.’nin cep telefonunu alarak dışarı çıktığı, telefonla aranan sanığın kısa bir süre sonra yeniden olay yerine gelerek aracına aldığı M.A., S. ve K. ile birlikte suça konu bilgisayarı bir arkadaşına sattığı ve elde ettiği paranın bir kısmıyla mazot, kalan kısmı ile de birlikte içmek üzere bira aldığı olayda; sanığın eyleminin, hırsızlık yapmaya karar veren ve kusur yeteneğine sahip olduğunda kuşku bulunmayan M.A.’ya suçun işlenmesinden önce suça konu bilgisayarı satabileceğini söylemek, inceleme dışı sanıklar M.A., K. ve S.’yi aracıyla olay yerine bırakmak ve suçun işlenmesinden sonra da, aracıyla olay yerine gidip bu kişileri ve suç eşyasını olay yerinden uzaklaştırdıktan sonra bilgisayarın satılmasına aracılık etmekten ibaret olması karşısında; M.A., K. ve S. ile birlikte suç işleme kararına rağmen suçun işlendiği sırada olay yerinde bulunmayan ve suçun işlenişi üzerinde diğer sanıklarla birlikte ortak hâkimiyet kurmayan sanığın suça iştirakinin, suçun işlenmesinden önce ve sonra yardımda bulunarak suçun icrasını kolaylaştırmak suretiyle yardım etme niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2017/250

  • TCK 39
  • Kalacak yer sağlamak suretiyle suça yardım etme

Faillik ve yardım etme kavramlarının değerlendirilmesine gelince; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayırımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.

TCK’nın 37. maddesindeki; “(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.

(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır.” şeklindeki hüküm ile maddenin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.

Kanunda suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak halinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır. Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:

1- Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.

2- Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.

Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde, suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır.

“Yardım etme” ise 5237 sayılı TCK’nın 39. maddesinde; “(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.

(2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:

a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.

b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.

c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak”

şeklinde, “Bağlılık kuralı”da Aynı Kanun’un 40. maddesinde; “(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.

(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.

(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir.” biçiminde düzenlenmiştir.

Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup, 5237 sayılı TCK’nda şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanun’un 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.

TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.

1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;

a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,

b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak olarak sayılmış,

2- Manevi yardım ise;

a) Suç işlemeye teşvik etmek,

b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,

c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,

d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek şeklinde belirtilmiştir.

Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira “yardım etme”yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetinin bulunmamasıdır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

İnceleme dışı sanık C.’nin, 11 yaşının içinde bulunan mağdureyi tehdit, cebir veya hile olmaksızın arkadaşı olan sanık A.’nın ailesiyle yaşadığı eve götürüp burada mağdure ile birlikte bir hafta kaldığı olayda; mağdurenin aşamalardaki beyanları, sanık A.’nın savunmaları ve tüm dosya kapsamından, inceleme dışı sanık C. ile birlikte suç işleme kararı bulunmadığı anlaşılan sanık A.’nın, inceleme dışı sanık C.’nin fiili üzerinde ortak hâkimiyet kurduğunu gösterir herhangi bir davranışının da olmaması karşısında, sanık A.’nın kalacak yer sağlamak suretiyle sanık C.’nin işlediği kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun icrasını kolaylaştırdığı ve buna bağlı olarak TCK’nın 39/2-c maddesi kapsamında suça yardım eden olarak iştirak ettiği kabul edilmelidir.


Yargıtay CGK - Esas : 2022/214, Karar : 2023/128

  • TCK 39
  • Kavgaya katılarak insan öldürme suçunu kolaylaştıran kişi, insan öldürmeye yardım etme suçu nedeniyle cezalandırılır.

Şerikliğin diğer bir şekli de yardım etmedir. Bir suçun işlenişine yardım niteliğindeki fiillerle katılanların bu iştirakleri nedeniyle yardım eden olarak sorumlu tutulacaklardır. Yardım eden, hareketlerle failin suç tipini gerçekleştirmesini teşvik etmekte ve kolaylaştırmaktadır. (Baumann/Weber/Midsch s. 31 kn.1, atfen Koca/Üzülmez TCK., Genel Hükümler, 15. baskı s. 506)

Faillik ve azmettirme olarak nitelendirmeyen her türlü katkı, yardım etme kapsamında değerlendirilebilir. Yardım etme, yardım edenin suç tipini icrası üzerine bizzat hakimiyet kurmaması yönüyle faillikten ayrılmaktadır. (Kühl, s. 20, kn. 211, atfen Koca/Üzülmez Age. S. 506)

Bu şeriklik türünün ilk şartının, yardım niteliğindeki hareketleri gerçekleştirmesi oluşturmaktadır. (Jescheck/Weigend s. 691, atfen Koca/Üzülmez Age. s. 507)

Suç tipinin gerçekleştirilmesini mümkün kılan, kolaylaştıran, yoğunlaştıran veya garantileyen fiiller yardım niteliğindeki katkıyı belirtir. (Kindhauser, s. 27, kn. 5, atfen Koca/Üzülmez Age. s 507)

Kanun koyucu yardım şekillerini TCK`nın 39. maddesinin 2. fıkrasında göstermiştir. Bir suçun işlenişine gerçekleştirilebilecek maddi yardımlar “suçun işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak” ve “suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak” tan ibarettir. Manevi yardım şekilleri ise “suç işlemeye teşvik etmek” ve “suç işleme kararını kuvvetlendirmek”, “fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek” ve “suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek”ten oluşmaktadır. (Koca/Üzülmez Age. s. 507-508)

Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak, yardımın maddi şeklini oluşturmaktadır. Suçun işlenmesini kolaylaştıran ancak niteliği itibariyle müşterek failliği oluşturmayan her türlü katkı bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Bir suçun işlenişine, farklı şekillerde yardım mahiyetindeki hareketlerle katılmak mümkündür. Asıl fail tarafından kasten ve hukuka aykırı bir şekilde işlenen ve en azından teşebbüs aşamasına varmış bir fiilin varlığı yardım edenin sorumluluğu için gerekli ve yeterlidir.

Yardımda bulunmanın kasten gerçekleştirilmesi yardım eden olarak bir suça katılımın diğer şartını oluşturmaktadır. Yani kişinin suçun işlenişine yardım eden olarak katılmaktan dolayı cezalandırılabilmesi kasten hareket etmesine bağlıdır. Sorumluluğun doğumu bakımından, şerikliğin diğer türü olan azmettirmedeki gibi olası kast yeterlidir. (Koca/Üzülmez Age. s. 510)

Yerleşik uygulama ve doktrindeki görüşlere göre; suça yardım eden olarak sorumlu tutulabilmek için; yasada tek tek sayılan hareketin kasten gerçekleştirilmesidir.

Başka kişi herhangi bir suçun icrai hareketlerini gerçekleştirdiği sırada, suçun işlenmesini engellemeyen veya kayıtsız kalanın sorumluluğu değerlendirildiğinde; Bir başkasının icrai suçuna ihmali davranışla iştirak halinde sorumlu olabilmek için kişinin bu konuda bir yükümlülüğünün bulunması gereklidir. Örneğin, baba çocuğuna karşı müteselsilen cinsel istismarda bulunur. Anne bu durumdan haberdardır ve çocuğun bu durumdan kurtarılması için herhangi bir girişimde bulunmaz. Bu durumda anne babanın müteselsilen işlemekte olduğu cinsel istismar suçuna ihmali davranışla iştirak etmiştir. (Özgenç TCK., Genel Hükümler, 17. Basım, s. 622-623).

Başka bir ifadeyle, bir başkasının işlemekte olduğu suçun işlenişine engel olmama halinde, bu icrai suça yardımda bulunmanın söz konusu olabilmesi için yasadan kaynaklanan bir yükümlülüğün bulunması gereklidir.

Somut Olayda

Sanık … ile hakkında açılan dava tefrik edilen inceleme dışı sanık … Tatar’ın, maktul … ile de …’nun yakın arkadaş oldukları, her iki tarafın da … ilinde, … Mahallesi’nde ikamet ettikleri ve kalabalık arkadaş gruplarının bulunduğu, olay tarihinden birkaç gün önce sanık … ile … arasında tartışma yaşandığı, tartışma sırasında …’in …’a … attığı, kavganın büyümeden etraftakiler tarafından yatıştırıldığı, … ve arkadaşı maktul …’ın sanık … ve inceleme dışı sanık …’i dövmek için mahallede aradıkları, bunu çevredekilere de söyledikleri, olay günü arkadaş grubunu toplayan … ile maktul …’ın, sanık … ve …’in de sık sık uğrayıp zaman geçirdikleri internet kafeye giderek sanığı ve …’i sordukları, sanığın arkadaş grubundan … …’ın, … ve …’e mesaj göndererek Ozan ve …`ın yanlarında 10-12 kişilik grupla parkta oturduklarını, üzerilerinin dolu olduğunu, dövmek için kendilerini aradıklarını bildirdiği, bunun üzerine saat 20.00 sıralarında sanık …’in 70 cm uzunluğunda dönerci bıçağını yanına alarak evinden dışarı çıkarak …’le buluştuğu ve aynı arkadaş grubundan yanlarına katılan kişilerle birlikte … ve maktul …’ın da aralarında bulunduğu karşı grubu aramaya başladıkları, her iki grubun karşılaşması ile başlayan bıçaklı kavga sırasında, sanık …’in …’a bıçakla hücum ettiği ve yaralamaya çalıştığı, maktul …’ın inceleme dışı sanık …’i göğsünden bıçakla yaraladığı, …’in de maktulü göğsünden bıçakladığı, bu sırada …’e birkaç metre mesafede olduğunu söyleyen sanığın elindeki dönerci bıçağını etrafa sallayıp durduğu, tanık …’nin sanık …’i sakinleştirmek için müdahale etmeye çalıştığı, maktulün yaralanarak yere düşmesinden sonra … ve …’in olay yerinden birlikte kaçtıkları, maktulün kaldırıldığı hastanede aynı gün kesici delici alet yaralanmasına bağlı kot kesisi ile karakterli iç organ harabiyeti sonucu gelişen iç ve dış kanama nedeniyle hayatını kaybettiği, maktulün kan ve idrarında esrar etken maddesi olan THC metaboliti bulunduğu anlaşılan olayda;

Sanık …’in olayın faili sanık … Tatar’ın maktul …’ı kasten öldürme suçunu işlemek hususunda önceden fikir ve irade birliği içinde olay mahalline gittikleri ve fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurarak katıldığını, öldürme suçunun kanuni tanımında yer alan fiili … ile birlikte gerçekleştirdiğine ilişkin her türlü kuşkudan uzak, kesin bir belirleme yapılmasa da; sanığın inceleme dışı sanıkla birlikte aralarında husumet bulunan diğer grupla kavga etmek üzere gittikleri, karşılıklı kavga edildiği sırada inceleme dışı sanık … Tatar`ın ani bir kastla maktulün göğüs bölgesine bıçak vurarak ölümüne sebebiyet verdiği, sanık …’ın ise öldürme olayının faili sanık … Tatar’ın yanında bulunup kavgaya katılmak suretiyle suçun icrasını kolaylaştırdığı, bu itibarla kasten öldürme suçuna yardım eden olarak iştirak ettiği kabul edilmelidir.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3156 Karar : 2018/382 Tarih : 15.02.2018

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

TCK’da suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayırımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.

TCK’nın 37. maddesine göre;

“(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.

(2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır”

TCK’nın 37. maddesinin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.

Kanunda suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak halinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır. Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için “Failler arasında birlikte suç işleme kararının bulunması” ve “Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulması” şeklindeki iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerektiği anlaşılmaktadır.

Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hakimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Fiil üzerinde ortak hakimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesinde yaptıkları katkının, diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır. Fiilin başarı ile tamamlanması açısından yapılan iş bölümü doğrultusunda bizzat fiili icra etmeyen diğer kişinin katkısı önemli bir fonksiyon icra etmişse, bu kişi de müşterek faildir.

Suçun işlenişine katkıda bulunanların müşterek fail sayılabilmesi için mutlaka suçun işlendiği yerde olması gerekmez. Olay mahallinde bulunmamakla birlikte uzaktan suçun birlikte işlenişini etkileyen önemli bir katkıda bulunulması halinde müşterek faillik söz konusu olur. Uzak bir pozisyondan olay yerinde etkili bir konumda olan fail telefon ve telsiz gibi iletişim araçlarıyla koordine eden veya suçun işlenişi anında telefonla talimat veren kişi de bizzat müşterek faildir.

“Yardım etme” ise TCK’nın 39. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

“(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.

(2)Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:

a-Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.

b-Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.

c-Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak”

“Bağlılık kuralı” da TCK’nın 40. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre;

“(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.

(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.

(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir”

Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup, TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden TCK’nın 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.

TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır. Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım; a)Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek, b)Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak olarak sayılmıştır. Manevi yardım ise; a) Suç işlemeye teşvik etmek, b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek, c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek, d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek şeklinde belirtilmiştir.

Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira yardım etmeyi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hakimiyetinin bulunup bulunmadığıdır.

Anlaşılacağı üzere, faillik, birlikte suç işleme kararı yanında, fiil üzerinde ortak hakimiyet kurmayı da gerektirir. Örgütlü suçlar açısından da nihai amaçta birleşme nedeniyle birlikte suç işleme kararının varlığı kabul edilse dahi fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurulmadığından, gerçekleşen suçlar bakımından örgüt yöneticileri dışında kalan örgüt mensuplarının, örgüt faaliyeti kapsamında işlenen her suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulamayacağında tereddüt yoktur.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Örgüt talimatı üzerine olayı gerçekleştirmek üzere görevlendirilen örgüt üyeleri sanıklar … ve bilahare güvenlik güçleri ile girdiği silahlı çatışmada öldürülen …’u Şanlıurfa’dan alarak Bayındır’daki dayısı sanık …’ün evine getirip burada saklanıp barınmalarını sağlayan, patlamada kullanılacak bombanın hazırlanması için gerekli malzemelerin teminine yardımcı olan, olay yeri olan Foça’da keşif yapmaları için olaydan bir kaç gün önce adı geçen sanıkları olay yerine götürmekten ibaret eyleminin, icra hareketlerine başlanmasından itibaren sanık … ve … ile birlikte hareket ederek ya da olay esnasında doğrudan sonuca müessir fonksiyon ortaya koyan bir hareketle katılarak fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurmaması nedeniyle müşterek fail olarak sorumlu tutulma imkanı bulunmadığından; fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak ve suçun işlenmesinden önce yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak suretiyle diğer sanıkların eylemine yardım ettiği anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK’nın 39/2-b ve c maddeleri delaletiyle 39/1 kapsamında kaldığının gözetilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kanuna aykırı, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 15.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2765 Karar : 2018/4362 Tarih : 24.10.2018

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Sanıklar …. `in, hüküm tarihinde 18 yaşını doldurmadıkları anlaşıldığı halde, CMK.nun 185. maddesine aykırı olarak 31.03.2016 tarihli celsenin kapalı yerine açık olarak yapılması ve hükmün de açık oturumda verilmesi telafisi mümkün olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

1)Sanık … hakkındaki mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesinde;

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere ve gerekçeye, mahkemenin; soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, suçun oluşumuna ve niteliğine uygun kabul ve uygulamasına göre; sanık vekilinin, tahrik indiriminin azami seviyeden yapılması gerektiğine, katılanlar vekilinin, sanık hakkında tahrik hükmünün uygulanmaması, uygulandığında da cezasında asgari seviyeden indirim yapılması gerektiğine ilişkin ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usule, yasaya ve hukuka uygun bulunan hükmün ONANMASINA;

2)Sanık … hakkındaki beraat hükmünün temyiz incelemesinde;

Oluşa ve dosya kapsamına göre; sanık …‘in yargılama konusu kasten öldürme olayının öncesinde ve sonrasındaki davranışları dikkate alındığında diğer sanık … ile birlikte hareket etmiş olması, sanıkların olay yerine sanık …‘in kullandığı motorsiklet ile birlikte gelmiş olmaları; her iki sanığın ortak hakimiyet kurarak hareket etmiş olmaları, sanık …‘in yargılama konusu olayın öncesindeki, sırasındaki ve sonrasındaki katkısı ve bu katkının diğer sanık …‘in eylemlerini tamamlaması, olayın gerçekleşme şekli itibariyle TCK.nun 39/2-c maddesi anlamında sanık …`in olayın gerçekleşmesini sağlayıcı ortamı hazırlayıcı vaziyette bulunduğu anlaşılması karşısında,

Sanık …‘in, maktul …‘u kasten öldürme suçundan 5237 sayılı TCK`nun 39 delaletiyle TCK.nun 81. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden atılı suçtan yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş olup, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 24/10/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/13507 Karar : 2018/2607 Tarih : 13.03.2018

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

I-Sanık … hakkında hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hâkimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA,

II-Sanık … hakkında hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından kurulan hükümlere yönelik sanığın temyiz isteminin ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin incelenmesinde;

Dosya içeriğine göre sanığın temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

Dosya kapsamına ve oluşa göre; sanık … suça konu malzemeyi çalarken 20-25 metre mesafede kendisini üç tekerlekli arabayla gözcülük yapmak suretiyle, fikir ve eylem birliği içinde hareket ederek suça doğrudan katılan sanık … hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 37/1. maddesi yerine, aynı Yasa’nın 39/1, 2-c. maddesi ile uygulama yapılması,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 13/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/6547 Karar : 2018/611 Tarih : 1.02.2018

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

5237 sayılı TCK.nun 53.maddesindeki hak yoksunluklarının; Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı gözetilerek infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.

Yakınan …‘e yönelik yağmaya teşebbüs eylemini, yakınana ait işyerinde işleyen sanıklar …, …, … ve … hakkında 5237 TCK’nın 149. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinin yanında (d) bendi ile de uygulama yapılarak temel ceza tayini gerektiğinin dikkate alınmaması; sanık …‘nun, yakınan …‘a karşı diğer sanıklarla birlikte fikir ve eylem birliği içerisinde, yağma eylemine katıldığının anlaşılması karşısında, şartları oluşmadığı halde adı geçen sanık hakkında TCK’nın 39/2. maddesi ile uygulama yapılması suretiyle eksik ceza tayini; anılan hususlar karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış,

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre, suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-) Sanıklar …, …, … ve … hakkında yakınan …‘e karşı eylemleri nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 149/1-c, 35/2. maddeleri uyarınca belirlenen 3’er yıl 4’er ay hapis cezasından, anılan Yasanın 62. maddesi gereğince 1/6 oranında indirim yapıldığı sırada; hesap hatası sonucu 2 yıl 9 ay 10 gün yerine 2 yıl 11 ay 10 gün hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle fazla ceza tayini;

2-) Mahkemece 5271 sayılı Yasa’nın 150. maddesi uyarınca, sanıkların savunmasını yapmak üzere zorunlu savunman görevlendirilmesi nedeniyle savunmanlara ödenen avukatlık ücretinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı biçimde, sanıklara yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, …, …, … ve … savunmanları ile sanıklar … ve …‘in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle kısmen isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından yakınan …‘e yönelik eylem nedeniyle sanıklar …, …, … ve … hakkında TCK’nın 62. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümdeki “2 yıl 11 ay 10 gün” ibaresinin çıkarılarak yerine “2 yıl 9 ay 10 gün” yazılması, yargılama giderlerine ilişkin kısmından da savunmanlara ödenen avukatlık ücreti çıkartılmak suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 01.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/8505 Karar : 2018/926 Tarih : 24.01.2018

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

1)Sanık … hakkında katılana karşı kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı ibareler iptal edilmiş ise de; bu husus infaz aşamasında dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre sanık müdafiin ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,

2)Sanık … hakkında katılana karşı kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

a)Sanığın bozma sonrası yapılan yargılama sırasında kendisini vekaletnameli bir müdafii ile temsil ettirdiği anlaşılmış ise de; üzerine atılı suça ilişkin 5237 sayılı TCK’nin 86/1, 86/3-e ve 87/2-b-son maddelerinde öngörülen hapis cezasının alt sınırı nazara alınarak, savunmasının müdafii huzurunda alınması gerektiği gözetilmeden, 5271 sayılı CMK’nin 150/3-2. ve 188/1. maddelerine muhalefet edilerek sanığın savunma hakkınınkısıtlanması,

Kabule göre de;

b) Sanık hakkında hüküm kurulurken, TCK’nin 39. maddesi gereğince iştirak hükümleri uygulandıktan sonra, TCK’nin 29. maddesi gereğince haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden TCK’nin 61/5. maddesine aykırı karar verilmesi,

c) Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı ibarelerin iptal edilmesi nedeniyle hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 24.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3780 Karar : 2018/192 Tarih : 16.01.2018

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Katılan …’ın 08/02/2016 tarihinde tefhim edilen hükmü yasal süresinden sonra 24/02/2016 günlü dilekçe ile temyiz ettiği anlaşılmakla, temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE, incelemenin sanıklar müdafii ve katılan … vekilinin temyiz istemiyle sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Tefecilik suçunda suç tarihinin, kazanç elde etmek amacıyla ödünç paranın verildiği tarih, zincirleme suçlarda ise son suçun işlendiği gün olduğu nazara alındığında, sanık …’ün tefecilik suçunu işlediği iddiasıyla açılan … Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/68 Esas sayılı dava dosyasında 2010 yılı ve öncesinde tefecilik yaptığı iddiasıyla yargılandığının anlaşılması karşısında tefecilik suçunun zincirleme biçimde işlenebileceği de nazara alınarak, söz konusu dosyanın araştırılması, derdest ise birleştirilmesi, karara çıkmış ve kesinleşmiş ise onaylı örneğinin getirtilerek incelenmesinden sonra suç ve iddianame tarihlerine göre eylemler arasında hukuki kesinti oluşup oluşmadığının ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının saptanması, ayrıca zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin belirlenmesi halinde sanığa TCK’nın 241. maddesi gereğince verilecek cezadan aynı Kanunun 43/1. maddesi uyarınca artırım yapıldıktan sonra kesinleşen dava dosyasından verilen cezanın mahsubu ile oluşur ise aradaki fark kadar cezaya hükmedilmesi, hukuki kesintinin gerçekleşmesi halinde ise ayrı ceza verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,

Katılan …’ın sanık …‘den faizle ödünç para alıp karşılığında senet ve rehin vermesi, sanık …‘nin de borcun tahsili amacıyla icra takibi başlatması şeklinde kabul olunan olayda, kazanç karşılığı ödünç para verilmesiyle

tamamlanan tefecilik suçuna, TCK’nın 39. maddesindeki açık düzenleme uyarınca; suçun kanuni tanımında yer alan fiili gerçekleştirmeyen, ancak suç işlemeye teşvik eden veya suç işleme kararını kuvvetlendiren veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat eden, suçun nasıl işleneceği hususunda yol gösteren veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlayan, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştıran kimselerin “suça yardım eden” olarak sorumlu tutulabilecekleri nazara alındığında, suçun tamamlanmasından sonra icra takibi başlatan sanığın eyleminin iştirak niteliğinde olmadığı ve beraatine karar verilmesi gerektiği halde yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabule göre;

Hazinenin gerekçeli karar başlığında katılan olarak gösterilmemesi,

TCK’nın 241. maddesinde düzenlenen tefecilik suçunun, kazanç elde etmek amacıyla borç para verilmesiyle oluşacağı, bunun meslek haline getirilmesinin veya düzenli bir şekilde yapılmasının suçun unsurları içerisinde yer almadığı, aynı kişiye farklı zamanlarda veya birden fazla kişiye faiz karşılığında para verilmesi halinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanacağı ve sanıklar hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Sanıklar hakkında temel ceza alt sınırdan belirlendiği halde TCK’nın 3. maddesinin 1. fıkrasındaki “suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığı ile orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” şeklindeki orantılılık ilkesine aykırı olarak adli para cezasına esas alınan birim gün sayısı adli para cezasına çevrilirken TCK’nın 52/2. maddesi gereğince günlüğü teşdiden sanık … için 50 TL’den, Hidayet için ise 100 TL’den hesaplanmak suretiyle yazılı şekilde fazla ceza tayini,

Sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verildiği gözetilerek kendisini vekille temsil ettiren katılan … lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi,

Kanuna aykırı, sanıklar müdafiileri ile katılan … vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/6756 Karar : 2017/5595 Tarih : 3.07.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

I- … adına Hazine vekilinin temyizine göre yapılan incelemede;

Açılan kamu davasının niteliğine göre, suçtan doğrudan zarar görmeyen … Müdürlüğünün, davaya katılma hakkı bulunmadığı, davaya katılmasına karar verilmesinin de temyize yetki vermeyeceğinden, anılan idare adına hazine vekilinin vaki temyiz isteğinin, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan CMUK.nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

II- Malen sorumlular … ve … vekilinin temyizine göre yapılan incelemede;

Malen sorumlu …‘e ait … ve malen sorumlu …‘…ait … plakalı araçlar iade edildiğinden malen sorumlular vekilinin kararı temyizde hukuki yararı bulunmadığından temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

III-Sanık … müdafiinin ve …‘ın temyiz talebinin incelemesinde;

Sanık …‘ın eyleminin yardım niteliğinde olmadığı ve sanıkların birlikte hareket ile suçu işlemiş olmaları karşısında, sanık … hakkında TCK.nun 39/1. maddesiyle indirim uygulanması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

1-01/03/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasanın 5. maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK.nun 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 sayılı Yasanın 106. maddesinin 4. ve 9. yine 18/06/2014 tarihli 6545 sayılı Yasanın 81. maddesi ile 3. ve 8. fıkralarındaki değişiklikler gözönüne alındığında, ayrıca 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde, verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda, ödenmeyen para cezasının hapis cezasına çevrilmesine karar verilmesi, 2-24.11.2015 günlü 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, mahkum olduğu kısa süreli olmayan hapis cezası ertelen sanık hakkında anılan maddenin 1. Fıkrasının (c) bendinde yazılı hak yoksunluğunun, sanığın sadece kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlık yetkileri açısından uygulanmasına yer olmadığına altsoyu dışında kalanlarla ilgili bu hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,

Yasaya aykırı, sanık … müdafii ile sanık …‘ın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesi uyarınca,

1-Adli para cezasının taksitlendirilmesine ilişkin bölümden “ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin belirtilmesine,” ibaresinin çıkartılması,

2-Hükümden TCK.nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkarılması, yerine “24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararındaki iptal edilen hususlar gözetilerek, 5237 sayılı TCK.nun 53/1…3. madde ve fıkralarının tatbikine,” ifadesinin eklenmesi ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03.07.2017 günü oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1146 Karar : 2017/5125 Tarih : 14.06.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Sanığın, 01.01.2009 tarihinde işlediği sabit görülen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı TCK’nın 134/2, 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Karşıyaka 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 10.06.2010 tarihli, 2009/775 esas, 2010/378 sayılı kararının itiraz edilmeden 30.06.2010 tarihinde kesinleşmesinin ve kesinleşme tarihinden itibaren 5 yıllık denetim süresinin başlamasının ardından, Karşıyaka 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.05.2011 tarihli, 2010/436 esas, 2011/238 sayılı kararı ile 25.07.2010 tarihinde işlediği sabit görülen tehdit suçundan dolayı TCK’nın 106/1-1, 43/1-2, 62/1, 50/4, 50/1-a, 52/2-4. maddeleri gereğince 4.000,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hakaret suçundan dolayı TCK’nın 125/1-3-a, 125/4, 43/1-2, 62/1, 52/2-4. maddeleri gereğince 9.420,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin mahkumiyet hükümleri 08.07.2011 tarihinde kesinleşen sanık hakkında, denetim süresi içerisinde kasıtlı suçlar işlemesi nedeniyle ihbarda bulunulmasını müteakip, duruşma açılarak, sanığa ve sanık müdafiine duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilip, 10.06.2010 tarihli hükmün CMK’nın 231/11. maddesi gereğince açıklanmasına ilişkin Karşıyaka 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.10.2014 tarihli, 2014/420 esas, 2014/359 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

İncelenen dosya kapsamına göre; sanık …‘in, mağdur … ile cinsel ilişkiye girdiği esnada, cep telefonunun kamerasıyla mağdurun çıplak bedenini ve cinsel mahremiyetine ilişkin görüntülerini kaydettikten sonra, bu görüntüleri, arkadaşı olan …‘e sattığı iddiasına konu eylemi ile ilgili olarak mağdurun soruşturma evresinde verdiği 02.11.2009 tarihli dilekçesi ile şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle sanık … hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı 04.11.2009 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve sanık …‘in aynı eylemi arkadaşı …‘e isnat edilen şantaj suçuna yardım etme olarak nitelendirilip, TCK’nın 39/1,2-b-c maddesinin yollamasıyla aynı Kanun’un 107/2. maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle sanık … hakkında dava açıldığı anlaşılmakla,

Sanık … hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten ve karar adı geçen sanığa tebliğ edildikten sonra aynı olayla ilgili yeni bir delil elde edilmediği gibi, mağdurun da sanıktan şikayetçi olmadığı nazara alındığında, kovuşturma koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle sanık hakkındaki davanın düşmesine karar verilmesi gerekirken, CMK’nın 172/2 ve TCK’nın 139/1. maddeleri dikkate alınmaksızın, yazılı şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı mahkumiyet hükmü kurulması,

Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 14.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/31261 Karar : 2017/6852 Tarih : 31.05.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanıklara yükletilen fuhuş eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,

Sanık …‘ın mağdurları fuhuş yaptırmak amacıyla arabasıyla müşterilere götürüp fuhuştan kazanılan paraları alma şeklinde gerçekleşen eylemi nedeniyle TCK’nın 37/1 maddesi gereğince müşterek fail olarak sorumlu tutulması gerekirken, yardım eden olarak sorumlu tutulup TCK’nın 39. maddesi gereğince uygulama yapılmak suretiyle eksik ceza tayin edilmiş ve sanıkların bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda mağdurların birden fazla fuhuş yapmasına aracılık etmelerine rağmen TCK’nın 43/1. maddesi uygulanmamış ise de, aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,

Anlaşıldığından, sanıklar … ve … müdafilerinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 31.05.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/293 Karar : 2017/3507 Tarih : 30.05.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Sanık, … hakkında kurulan, mahkûmiyet hükmüne yönelik, temyiz nedenlerinin tetkikinde:

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanık … ve müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA ,

Sanık, … hakkında kurulan, mahkumiyet hükmüne yönelik, temyiz nedenlerinin tetkikinde:

Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşılmakla sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanığın suçun kanuni tanımında yer alan eylemi gerçekleştirdiğine ve suç konusu uyuşturucu maddeye ortak olduğuna ilişkin delil bulunmadığı, sabit olan eyleminin, …, … ve …‘in soruşturma ve kovuşturma aşamalardaki değişmeyen beyanları ile sanık …‘in ; alıcılar…ve …‘in içinde bulunduğu arabaya binerek, satıcı … bularak, fiil üzerinde hakimiyet kurmadan, … esrar alınmasına aracılık etmekten ibaret olduğu, eylemin TCK’nın 39.maddesi kapsamında suça yardım niteliğinde bulunduğu dikkate alınarak; sanık hakkında hükmolunan cezadan TCK’nın 39.maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanık … ve müdafiinin temyiz itirazı bu nedenle yerinde olduğundan CMK’nın 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA,

30/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/7099 Karar : 2017/5503 Tarih : 10.05.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü.

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Sanığa yükletilen göçmen kaçakçılığı eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Tüm dosya kapsamına göre, sanığın göçmen kaçakçılığı eylemini asli fail olarak suçun diğer faiilleriyle birlikte iştirak halinde işlemiş olmasına rağmen, eyleminin suça yardım eden olarak nitelendirilerek hakkında TCK’nın 39/1 madde ve fıkrasının (b) ve (c) bentleri uygulanmış, TCK’nın 79/1. maddesi uyarınca, göçmen kaçakçılığı suçunda hapis cezası yanında ayrıca adli para cezasına hükmedilmesi gerektiği gözetilmemiş ise de, aleyhe temyiz olmadığından bu hususlarda bozma yapılamayacağı,

Anlaşıldığından, sanık … müdafiinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 10/05/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/20872 Karar : 2017/3881 Tarih : 26.04.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Sanığın müsnet suçu temyiz dışı sanık … ile birlikte TCK’nın 37. maddesi kapsamında iştirak halinde işledikleri anlaşılmasına rağmen TCK’nın 39. maddesi uyarınca cezasında indirim yapılması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre,

Suça konu tasarrufun iptaline ilişkin Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/44 esas 2012/633 karar sayılı dosyasının sonucunun kesinleşmesi beklenilmeden ve üzerinde ipotek ve başka hacizlerin bulunduğu anlaşılan taşınmazın değeri tespit ettirilip üzerindeki ipotek ve hacizli miktarları karşıladıktan sonra bu dosya borcu için belirli bir meblağ kalıp kalmadığı araştırılmadan eksik inceleme ile mahkumiyet kararı verilmesi,

Kabule göre de;

02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde değişiklik yapılarak madde içeriğinden “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresinin çıkarılması nedeniyle özel bir etkin pişmanlık hükmü olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 354. maddesinin aynı Kanun’un 331 maddesinde düzenlenen suç yönünden uzlaşma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, suçun işlenmesinden sonra fail ile mağdur arasındaki çekişmeyi bir uzlaştırmacının girişimiyle kısa zamanda tarafların özgür iradeleriyle ve adli merciler daha fazla meşgul edilmeden sonuçlandırmayı amaçlayan uzlaşmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması ve İcra ve İflas Kanunu’nun 354. maddesinin yerine geçip anılan maddenin uygulanmasını ortadan kaldırmaması karşısında, sanık hakkında 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253, 254. maddelerinin uygulanması zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden HÜKMÜN, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozmanın CMUK’nın 325. maddesi gereğince, hükmü temyiz etmeyen ve suçu birlikte işleyen sanık …‘a TEŞMİLİNE, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 26.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/16808 Karar : 2017/4377 Tarih : 19.04.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Suça eylemsel katkısı yönünden sanığın anılan suçun asli faili olduğu gözetilmeden yardım eden olarak kabulü ile cezasından 5237 sayılı TCK’nın 39. maddesi uyarınca indirim yapılması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 günlü, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan kısmi iptal kararı uyarınca, 5237 sayılı TCK 53. madde 1. fıkra b. bendinde düzenlenen “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına” hükmünün iptal edilmesi nedeniyle uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz istemi bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından “TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün” çıkarılarak yerine, “Kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin (a), (c), (d) ve (e) bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmalarına” cümlesinin eklenmesi suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 19.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/88 Karar : 2017/4631 Tarih : 18.04.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Sanık … hakkında; sanık … ile birlikte olay yerine gelerek gözcülük yaptığının anlaşılması karşısında; TCK’nın 39. maddesinin uygulanmak suretiyle eksik ceza tayini ile konut dokunulmazlığını ihlal suçundan beraat kararı verilmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Hak yoksunluklarına hükmedilirken yanılgılı hüküm kurulmuş ise de, mahkumiyetin kanuni sonucu olarak infaz evresinde resen ve doğru olarak, TCK’nın 53. maddesinin 1 ila 3. fıkralarında öngörüldüğü biçimde uygulanması mümkün görüldüğünden ve Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının da kapsam ve içerik itibarıyla infaz aşamasında mahallinde gözetilebileceğinden, bozma nedeni yapılmamıştır.

Hüküm tarihine kadar yapılan yargılama gideri toplamı, 5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesine atıfta bulunan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü hakkında Kanun’un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutar olan 20,00 TL’den az olduğu halde yargılama giderinin sanıktan tahsiline karar verilmiş ise de, hüküm kesinleşinceye kadar yapılacak yargılama giderlerinin de toplam yargılama gideri kapsamında olması nedeniyle hükmün kesinleştiği tarihte sanıktan tahsili gereken yargılama giderinin yukarıda açıklanan terkin miktarından az olması halinde Devlet hazinesi üzerinde bırakılmasının infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, sanık … ve sanık … müdafiinin temyiz nedeni yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA, 18.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/24022 Karar : 2017/3947 Tarih : 10.04.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede ;

Sanıklara yükletilen fuhuş eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Sanık … hakkında şartları oluşmadığı halde, TCK’nın 39/1. maddesi gereğince indirim uygulanmış ise de aleyhe temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükümleri etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak;

1- TCK’nın 53/1-c maddesindeki hak yoksunluklarından, kendi alt soyu yönünden koşullu salıverme tarihine, kendi alt soyu dışındakiler bakımından ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi yerine, (c) bendindeki tüm haklardan koşullu salıverme tarihine kadar yoksunluğa karar verilmesi,

2- TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

Kanuna aykırı, sanıklar …, … ve …‘ın temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılıklar yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, temyiz edilen kararların açıklanan noktası tebliğnameye kısmen uygun olarak, “TCK’nın 53/1-c maddesindeki hak yoksunluklarından, kendi alt soyu yönünden koşullu salıverme tarihine, kendi alt soyu dışındakiler bakımından ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” biçiminde değiştirilmek ve “TCK’nın 53/1-b maddesinin uygulanmasına ilişkin kısmın” kararlardan çıkarılmak suretiyle HÜKÜMLERİN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 10/04/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/44806 Karar : 2017/3443 Tarih : 29.03.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-Edirne Cumhuriyet Başsavcılığının 210/9796 sor. 2011/1793 esas sayılı iddianamesiyle, sanık hakkında bu dosyaya konu eylemi nedeniyle örgüt üyeliği bünyesinde göçmen kaçakçılığı suçundan açılan davanın Edirne 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/276 E. sırasında kayıtlı olması karşısında, bu dava dosyasının akıbetinin araştırılarak, davalar arasındaki hukuki ve fiili bağlantı da dikkate alınmak suretiyle, bu dava dosyası henüz sonuçlandırılmamış ise her iki dosyasının birleştirilmesine, davanın karara bağlanmış olması halindeyse, tasdikli bir suretinin dosya arasına alınıp incelenmesinden ve sanığın eyleminin sabit görülmesi halinde, eyleminin TCK’nın 37. maddesi uyarınca “iştirak” halinde mi yoksa aynı Kanunun 39/2-b maddesi uyarınca “yardım eden” sıfatıyla mı işlediğinin değerlendirilmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2-Kabule göre de;

a)Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK’nın 58. maddesinin uygulanmaması,

b)Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin yanlış gösterilmesi,

c)TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkması,

Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden, tebliğnameye uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 29/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/18337 Karar : 2017/7359 Tarih : 13.03.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

1-Sanıklar … ve … hakkında; Beraat

2-Sanık … hakkında; TCK’nın 157/1,52/2-4,53. maddeleri gereğince mahkumiyet

Dolandırıcılık suçundan sanıklar … ve …’in beraatine ilişkin hükümler, katılan vekili ve o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından, sanık …’in mahkumiyetine ilişkin hüküm katılan vekili ve sanık … tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Sanık …‘in, yanına rütbeli askeri kıyafetli şahısları alarak katılan ile buluştuğu, katılana kendisinin….ile tanışıklığı olduğundan bahsederek güven telkin ettiği, bu şekilde 8 halı saha ve okul inşası ihalesini alacakları hususunda ikna ettiği katılan …‘dan, ihaleye girilebilmelerini sağlayacak belge için 5.000 TL ve geçici teminat olarak 12.000 TL olmak üzere toplam 17.000 TL’yi aldığı, bir süre sonra tekrar katılanı arayarak ihaleye katılacak komutanlara verilmek üzere 15.000 TL para istediği; katılanın bu durumdan şüphelenerek durumu Cumhuriyet Başsavcılığına bildirmesi üzerine yapılan soruşturmada parayı almak üzere gelen diğer sanıklar …. ve ….’in ayrı ayrı yakalandığı bu şekilde sanıkların üzerlerine atılı dolandırıcılık suçlarını işledikleri iddia olunan olayda;

1-Sanıkların eylemlerinin tüm dosya kapsamında TCK’nın 158/2. maddesi uyarınca nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-Sanıklar … ve …‘ın, sanık …’in işlediği nitelikli dolandırıcılık suçuna yardım ettiklerinin tüm dosya kapsamına göre sabit olması karşısında; TCK’nın 158/2 ve 39/1 maddeleri gereğince cezalandırılmaları yerine, yazılı şekilde beraatlerine hükmolunması,

3-Sanıklardan …’in katılandan farklı tarihlerde 5.000 TL, 12.000 TL aldığı ve 15.000 TL’yide almaya teşebbüs etmiş olması karşısında yasal unsurları oluşan TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanarak cezanın artırılması gerekirken sanığa eksik ceza tayin edilmesi,

Kanuna aykırı olup, sanık …, katılan vekili ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, 13/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/7401 Karar : 2017/1238 Tarih : 9.03.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Sanık …‘in atılı suçlardan mahkumiyeti ile sanık …`ın beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından beraatine

İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla getirilen düzenlemeler de gözetilip dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Sanık … hakkında atılı suçlardan kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;

Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanık … müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

Sanık … hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan beraat hükümlerinin temyiz incelemesine gelince;

Sanığın suç tarihlarinde onbeş yaşından küçük olan kızı …. diğer sanık … ile evlenmesi amacıyla vermek için anlaştığı, hatta bu amaçla kızını götürüp … buluşturduğu ve akabinde sanıktan para alabilmek için birlikte bankaya gittikleri ancak …, …. atlatıp haberi olmadan mağdureyi alarak önce Gaziantep ilinde sonrada İzmir ilinde yaklaşık 3 ay süren cinsel istismar eylemlerinde bulunduğu olayda, sanığın suçun işlenmesinden önce icrasını kolaylaştırmak suretiyle TCK’nın 39/2-c. maddesi yollaması ile suça iştirak ettiği anlaşılmakla, aynı Kanunun 39/2-c maddesi yollamasıyla TCK`nın 103/2,103/6,43/1 maddeleri gereğince cezalandırılması yerine oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraatine karar verilmesi,

Dosya kapsamına göre, Söke Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 09.10.2007 tarihli iddianamede, sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan cezalandırılması için kamu davası açılmadığı halde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 225/1. maddesinde yer alan, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, hakkında açılmış dava bulunmayan ve iddianamedeki anlatılış tarzına göre de unsurları gösterilmeyen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dolayı sanık hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kanuna aykırı, mağdure vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 09.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/13932 Karar : 2017/295 Tarih : 16.02.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

1-Uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkumiyet,

2-İftira suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

1-Sanık hakkında iftira suçundan verilen karara ilişkin yapılan incelemede;

Hükmün açıklamasının geri bırakılmasına ilişkin karar 5271 sayılı CMK’nın 231/12. maddesi gereğince itiraza tabi olup temyiz kabiliyeti bulunmadığından, temyiz incelemesine yer olmadığına, gereğinin merciince yerine getirilmesine,

2-Sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen hükmün incelenmesinde ise;

Tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında TCK’nın 58/6. maddesinin uygulanmaması ve sanığın eyleminin “ticari amaçla uyuşturucu madde bulundurma” fiilini TCK’nın 37. maddesi kapsamında “fail” olarak gerçekleştirdiği gözetilmeden, eyleme yardımcı sıfatıyla katıldığı gereçesiyle TCK’nın 39. maddesi uyarınca cezasından indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda tartışılıp, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 16.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/10021 Karar : 2017/249 Tarih : 19.01.2017

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

İlk derece mahkemesince verilip kısmen re’sen de temyize tabi hükümlerin sanıklar …, …, sanıklar müdafileri ve O Yer Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmesi ve sanık … müdafiince incelemenin duruşmalı yapılmasının talep edilmesi üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle, 11.01.2017 Çarşamba saat 09:30`a duruşma günü verilerek sanık … müdafiine çağrı kâğıdı gönderilmişti. Belli günde Hakimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından Muammer Çalık hazır olduğu halde oturum açıldı. Yapılan tebligat üzerine dosyadaki vekaletnameye dayanarak sanık … adına gelen Av. … huzura alınarak duruşmaya başlandı.

Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanık … hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu. Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.

Sanık müdafii temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkili hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi. Sanık müdafii 4 sayfalık tebliğnameye itiraz dilekçesi sundu. Alındı, okundu, dosyasına konuldu.

Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.

Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşmanın 01.02.2017 Çarşamba günü saat 09:30`a bırakılmasına oybirliğiyle karar verildi.

Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenerek gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.

Sanık … hakkında kasten yaralama suçundan dolayı 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesi uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar itirazı kabil kararlardan olup temyiz yeteneğinin bulunmadığı anlaşıldığından, sanık ile müdafiin anılan hükme yönelik temyiz istemi aynı Kanunun 264. maddesi hükmüne göre itiraz niteliğinde kabul edilip gerekli karar merciince mahallinde verileceğinden ve 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanunun 26. maddesiyle 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 2. madde ile hapis cezasından çevrilenler hariç sonuç olarak hükmedilen 3.000 TL`ye kadar (3.000 TL dahil) para cezaları kesin nitelikte olup, sanık … hakkında kasten yaralama suçundan verilen cezanın tür ve miktarı itibariyle kesin olan hükmün temyizi mümkün bulunmadığından, incelemenin sanıklar haklarında diğer müsnet suçlardan kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Sanıklar …, … ile … haklarında nitelikli cinsel saldırı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık … hakkında tehdit suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile sanık … hakkında yağma suçundan verilen beraat kararının incelenmesinde,

Tüm dosya kapsamına göre, sanıkların olay günü hürriyetinden yoksun kıldıkları mağdurun makatına şişe soktuklarının anlaşılması karşısında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan hüküm kurulduğu sırada, koşulları oluştuğu halde 5237 sayılı TCK’nın 109/5. maddesinin uygulanmaması ve sanık …‘ın mağdura yönelik gerçekleştirdiği nitelikli cinsel saldırı suçundan dolayı cezanın belirlenmesi sırasında hatalı şekilde TCK’nın 29. maddesi uyarınca indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, ayrıca mahkumiyet hükümlerinden sonra TCK’nın 53. maddesi ile ilgili olarak 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür. Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, beraati ve sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanıklar, müdafileri ile O Yer Cumhuriyet Savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazları ile sanık … müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki savunmasının reddiyle, sanık … hakkında nitelikli yağma suçundan verilen beraat kararı ile sanıklar …, …, … haklarında nitelikli cinsel saldırı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık … hakkında tehdit suçlarından kurulan kısmen re`sen de temyize tabi mahkumiyet hükümlerinin ONANMASINA,

Sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde, Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Tüm dosya kapsamına göre, sanıklardan …‘ın, mağdurdan araç alım satımından kaynaklı bir alacağı bulunduğu, mağdura ulaşamayan sanığın diğer sanık …‘dan bu hususta yardım istemesi üzerine …‘ın olay günü diğer sanıklarla aralarındaki anlaşma gereği mağduru arayarak buluşma ayarlayıp haber vermesi üzerine onların da buluşma yerine geldikleri ve …‘ın mağduru kendisiyle gelmesi hususunda ikna ederek araca bindirdiği sabit olmakla, mevcut haliyle …‘ın eylemini diğer sanıklarla beraber aynı suç işleme kararına bağlı olarak icra hareketlerini gerçekleştirmek suretiyle anılan suçun kanuni tanımında yer alan fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurduğu ve bu şekilde 5237 sayılı TCK’nın 37. maddesi kapsamında müşterek fail olup eylemi diğer sanıklarla birlikte işlediği tüm dosya içeriğinden anlaşıldığından, aynı Kanunun 37, 109/2, 109/3b maddeleri uyarınca cezalandırılması yerine, oluşa uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle yardım eden kabul edilip cezasında TCK`nın 39. maddesine göre indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini,

Sanık … Ersan hakkında tehdit, kasten yaralama suçlarından ve sanık … hakkında tehdit suçundan kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince; 5237 sayılı TCK’nın 150/1. maddesinde düzenlenen, bir hukukî ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla yağma hükümlerinden ancak o hukuki ilişkinin tarafı olan sanığın yararlanabileceği, buna göre somut olayda mağdurla aralarında herhangi bir hukuki ilişki bulunmayan sanıklar … ile …`in mağdura yönelik eylemlerinin bütün halinde yağma suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yazılı şekilde kasten yaralama ve tehdit suçlarından mahkumiyetlerine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanıklar …, … , … ve müdafileri ile O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları ve … müdafiin duruşmalı inceleme sırasındaki savunması bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1969 Karar : 2016/3743 Tarih : 15.11.2016

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

A) Sanıklar hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesi:

Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanıklar ve müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA; a) sanık İl..yönünden oybirliğiyle; b) sanık A… yönünden Üye M..İ..Y…`ün karşı oyu ve oyçokluğuyla, hükmolunan cezanın miktarı ile tutuklama tarihine göre sanık A..ın salıverilme isteğinin reddine, oybirliğiyle;

B) … plakalı aracın müsaderesine ilişkin hükmün incelenmesi:

Dosyadaki delillere, Mahkemenin gösterdiği gerekçe ile ulaştığı vicdani kanıya göre, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Müsaderesine karar verilen … plakalı araç üzerinde bulunan rehin hakkı saklı kalmak üzere, aracın müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Yasaya aykırı, malen sorumlu Ç..Araç Dizayn Otomotiv İnşaat A.Ş. vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;… plakalı aracın müsaderesine ilişkin kısım hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine “Üzerindeki rehin hakkı saklı kalmak üzere, suçun işlenmesinde kullanılan 4… plakalı aracın TCK`nın 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca müsaderesine” ibaresinin yazılması suretiyle, 4…. plakalı aracın müsaderesine ilişkin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

15.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.KARŞI OY GEREKÇESİ:

(Sanık A..yönünden)

Sanığın, TCK’nın 188. maddesinin 3. fıkrasında yer alan hareketlerden herhangi birini yaptığını gösteren, bu bağlamda suça konu uyuşturucu maddenin teminine, yüklenmesine veya taşınmasına katıldığına ya da uyuşturucu maddeye ortak olduğuna ilişkin, hiçbir delil bulunmamaktadır. Sabit olan eylemi, suça konu uyuşturucu maddeyi taşıyan diğer sanık İ…nin önünden (öncü araçta) yolu kontrol etmek amacıyla gitmek suretiyle uyuşturucu maddenin taşınmasına yardım ettiğinden, sanığın cezasından TCK`nın 39. maddesi uyarınca indirim yapılmamış olması nedeniyle hakkındaki hükmün bozulması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum. 15.11.2016


YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/13071 Karar : 2016/3205 Tarih : 7.03.2016

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

1- Sanıklar … ve … hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde,

Sanıklar hakkında düzenlenen iddianamede sevk maddesi olarak TCK`nın 204/1. maddesinin gösterilmesi, esas hakkındaki mütaalanın bu doğrultuda olması ve hükümde sanıkların resmi belgede sahtecilik suçundan mahkumiyetlerine karar verildiği açıkça belirtilmiş olması karşısında, hüküm fıkrasında uygulanan yasa maddesinin gösterilmemesi, mahallinde düzelltilebilir görüldüğünden bozma nedeni yapılmamış, dosya kapsamına göre diğer temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir. Ancak;

Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinde sonra 24/11/2015 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08/10/2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı, belli haklardan yoksun bırakmaya ilişkin TCK`nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararının gözetilerek hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,

5237 sayılı TCK`nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan hak yoksunluklarının kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ise mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar gerçeli olacağı gözetilmeden anılan hakların yönelik olduğu kişiler bakımından bir ayrım yapılmadan, sanıkların; aynı Kanunun 53/1-c maddesinde yazılı haklardan koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmalarına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve … müdafilerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebepten dolayı 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak ( BOZULMASINA ), ancak bu aykırılık yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca, hükümden TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımların çıkarılarak, yerine “sanıklar hakkında hükmolunan hapis cezasının kanuni sonucu olarak TCK`nın 53. maddesinin uygulanması” cümlesinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin ( DÜZELTİLEREK ONANMASINA ),

2- Sanıklar …, … ve … hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarına gelince;

a- Sanık …..kollukta alınan beyanında kendisi hasarlı bir araç aldıktan sonra, kendisine çalınarak getirilen aynı özelliklere sahip başka bir aracı da satın aldığını ifade etmesi karşısında, eyleminin TCK`nın 39. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekip gerekmediğinin tartışılmaması,

b-Sanıklar … ve … aşamalarda değişmeyen beyanlarında suçlamayı kabul etmedikleri gibi konuyla ilgili herhangi somut bir delilin de elde edilememiş olması karşısında atılı hırsızlık suçunu işlediklerine ilişkin her türlü şüpheden uzak kesin ve hukuki kanıtların nelerden ibaret olduğu yöntemince karar yerinde gösterilip açıklanıp tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,

c- Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinde sonra 24/11/2015 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08/10/2015 gün 2014/140 Esas- 2015/85 Karar sayılı, belli haklardan yoksun bırakmaya ilişkin TCK`nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararının gözetilerek hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,

d-5237 sayılı TCK`nın 53. maddesinin 1.fıkrasının (c) bendinde yer alan hak yoksunluklarının kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ise mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar gerçeli olacağı gözetilmeden anılan hakların yönelik olduğu kişiler bakımından bir ayrım yapılmadan, sanıkların; aynı Kanunun 53/1-c maddesinde yazılı haklardan koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmalarına karar verilmesi,

Bozmayı gerekirmiş, sanıklar … ve … ile sanık … müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/14098 Karar : 2015/6505 Tarih : 12.11.2015

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

1- Sanık M. hakkında tehdit suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik incelemede;

Hükmolunan cezanın miktar ve türüne göre karar tarihi itibariyle 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun’a, 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 26. maddesiyle eklenen geçici 2. maddesi uyarınca, doğrudan verilen 3.000 TL ve altında kalan adli para cezalarının temyizinin mümkün olmaması karşısında, katılan vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 317. maddesi gereğince ( REDDİNE ),

2- Sanıklar hakkında mala zarar verme suçundan verilen hükme yönelik incelemede;

Sanıkların katılana husumet besledikleri ve suç tarihinde sanık M.. G..’ün katılanın iş yerine telefon açarak, telefona bakan tanık İ.. K..’ya patronu olan katılanın nereden gelip gittiğini sorup katılana iletilmek üzere “ayağını denk alsın” diyerek tehditlerde bulunduğu, aynı gün saat 22.00 sularında sanık M.. G..’ün tanık A.. K..’ı arayarak bir araba yakacağını ve yardım etmesini talep ettiği, sanık M.. ile tanık A..’ın buluşmaya karar verdikleri ve çevre yolu üzerinde buluştukları, bir süre sonra yanlarına sanık M..’in abisi sanık M.. ile onun patronu S.’in geldikleri ve bu konuyla ilgili sanıklar arasında geçen konuşmada sanık M..’in de kardeşi sanık M..`e katılana ait aracı yakması konusunda teşviklerde bulunduğu, bunun üzerine sanık M..’in yanında getirmiş olduğu benzin bidonu ile katılanın evinin yakınında park halinde bulunan minibüsünün motor kaputuna ve motoruna benzin dökerek ateşe verdiği anlaşıldığından, sanıkların mala zarar verme suçunu işlediklerine yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Sanıklar müdafıilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- TCK’nın 152/2-a-son maddesinde yer alan “verilecek ceza iki katına kadar artırılır” fıkrasındaki “iki” ibaresinin, hükümden sonra, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun`un 65. maddesiyle “bir” şeklinde değiştirilmiş olmakla her iki sanık yönünden mahkemece bu hususta yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

2- Tanık beyanı ve tüm dosya kapsamına göre, sanık M..’in azmettirmesi sonucu sanık M..’in, yakarak mala zarar verme suçunu işlemesi karşısında sanık M..’in TCK’nın 37. maddesi yerine anılan Kanun`un 39. maddesi uygulanarak yardım eden sıfatıyla kabulü ile eksik ceza tayini;

Bozmayı gerektirmiş,sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), aynı Kanun`un 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın gözetilmesine, oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/3088 Karar : 2015/7385 Tarih : 26.02.2015

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının vaki talepleri yerinde görülmekle:

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulüne:

Dairemizin 25.2.2014 tarih ve 2013/16570 Esas- 2014/7311 Karar onama ilamının kaldırılmasına.

Dosyanın yeniden incelenmesinde:

Suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçun tamamlamış suç olduğu ve eylemine dair olarak 5237 Sayılı T.C.K.nın 37. ve 39. maddelerinin değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, hakkında teşebbüs hükümlerinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayin edilmesi,

Suç tarihinde 15-18 yaş grubunda olan sürüklenen çocuğun, cezasında 5237 Sayılı T.C.K.nın 31/3 maddesi uyarınca indirim yapılmayarak fazla ceza tayin edilmesi,

5237 Sayılı T.C.K.nın 53/4. maddesi gereğince aynı maddenin 1. fıkrasında öngörülen hak yoksunluklarının suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanamayacağının gözetilmemesi.

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafii temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan; hükmün bu sebepten suça sürüklenen çocuğun 1412 Sayılı C.M.U.K.un 326/ son maddesi gereğince kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla 5320 Sayılı Kanun`un 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı C.M.U.K.un 321. maddesi uyarınca isteme uygun ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2009/6946 Karar : 2011/9214 Tarih : 12.09.2011

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

1- Sanık O. G.`in hakkında kurulan hükme ilişkin incelemede;

5271 sayılı CMK.nun 231/12. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar itiraza tabi olup temyiz yasa yoluna başvurulması olanaklı bulunmadığından; sanık müdafiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi gereğince oybirliğiyle ( REDDİNE ), mercide yanılma nedeniyle CMK.nun 264. maddesi gözetilerek sanık müdafiinin isteminin itiraz olarak kabulü ile gereğinin mahallinde yerine getirilmesine,

2- Sanık M. Ö. hakkında silah ticareti suçundan kurulan hükme ilişkin temyiz incelemesinde:

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi oybirliğiyle ( ONANMASINA ),

3- Sanıklar O. Ç. ve M. K. K. hakkında 6136 sayılı Yasanın 13/1. madde ve fıkrası uyarınca kurulan hükümlere ilişkin temyiz incelemesine gelince:

Ceza Genel Kurulu ve Dairemizin süreklilik gösteren kararlarında açıklandığı üzere 6136 sayılı Yasanın 12/1. madde ve fıkrasında “satmaya aracılık etme” suçu düzenlenmiş olup, yasada “alıcıya aracılık edenler” diye bir suç tipine yer verilmediğinden, silah almak isteyen sanık O. G.’in yardım talebi üzerine alıcı ve satıcıyı buluşturan sanıklar O. Ç. ve M. K. K.’in eylemi 6136 sayılı Yasanın 13/1. madde ve fıkrasında yazılı suça 5237 sayılı TCK.nun 39/2 maddesinde belirtilen biçimde yardım etme niteliğinde ise de, sanık M. K. K. ve O. Ç.’de ayrıca birer adet silahın da bulunduğu gözetildiğinde, kendilerine ve sanık O. G.`e izinsiz tabanca alan sanıkların eylemlerinin kül halinde 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesine aykırılık suçunu oluşturup alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini gerekirken yazılı şekilde 6136 sayılı Yasanın 12/1, TCK.nun 39/2 ve 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddeleri ile mahkumiyet hükümleri kurulması,

SONUÇ : Yasaya aykırı olup, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken CMUK.nun 321. maddesi uyarınca istem gibi ( BOZULMASINA ), 12.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2009/6740 Karar : 2009/7930 Tarih : 22.06.2009

  • TCK 39. Madde

  • Yardım Etme

Zimmet suçundan hükümlüler Mehmet M., Abdullah A. ve Demir T. haklarında 5237 sayılı TCK.nun uygulanıp uygulanmayacağı ile ilgili olarak Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 19.04.2006 gün ve 2001/264 Esas, 2002/191 Ek Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi hükümlü Demir T. ve müdafii ile katılan vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından tebliğname ve ek tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

04.07.2006 tarih ve 2006/10-128 Esas, 2006/177 sayılı Ceza Genel Kurulu kararında da vurgulandığı üzere; yeni hükmün kesinleşmesi üzerine önceki kararın infaza esas alınacak hüküm bölümü ortadan kalkıp geçerliliği sona ereceği için infazda doğabilecek kuşku ve duraksamaları gidermek üzere uyarlama kararında da aynen gösterilmesi gerektiği gözetilmeden hükmün bir kısmının korunarak yeni bir karar verilmemesi,

Kabule göre de;

5237 sayılı TCK.nun 40/2. maddesine göre özgü suç niteliğinde olan ve kamu görevlisi tarafından işlenebilen zimmet suçuna iştirak eden diğer kişilerin azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabilecekleri dikkate alınarak, kamu görevlisi olmayan ve suça azmettirdiği sabit bulunmayan sanıklar Abdullah A. ve Demir T.’ın, suça yardım eden olarak sorumlu tutulup hükmolunan cezalarının 5237 sayılı Kanunun 39/1. maddesi uyarınca indirime tabi tutulması gerektiği halde yazılı şekilde hüküm kurulması, Kesinleşen hükümde sanıklar hakkında 765 sayılı TCK.nun 59. maddesi uygulanmadığı halde, uyarlama sırasında 5237 sayılı TCK.nun 62. maddesinin tatbik edilmesi,

Hükümlüler hakkında 5237 sayılı TCK.nun 53/3. maddesine göre 53/1-c maddesinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri ile ilgili hak yoksunluğun koşullu salıvermeden sonra uygulanamayacağı gözetilmeden, hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar uygulanmasına karar verilmesi,

Kanuna aykırı, hükümlü Demir T. ve müdafii ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS