0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Gizlice Alınan Ses, Görüntü ve Video Kaydının Delil Değeri Nedir?

Gizli/izinsiz bir şekilde alınan ses, fotoğraf veya video kayıtları, belli usullere riayet edilerek hukuka uygun bir şekilde elde edildikleri takdirde özel hukuk davalarında ve ceza yargılamalarında delil değerine sahiptir. Sistematik ve planlı bir şekilde delil üretmek amacıyla gizlice/habersizce kaydedilen, bu nedenle hukuka aykırı bir şekilde elde edildiği kabul edilen ses, görüntü veya video kayıtları bir vakıanın ispatı için hukuk veya ceza mahkemelerinde delil olarak kullanılamaz.

Makalemizde vatandaşların kendi çabalarıyla gizlice çekim yaparak elde ettikleri ses, görüntü ve video kayıtlarının delil değeri tartışılacaktır. Polis, jandarma veya diğer kolluk görevlilerinin bir soruşturmadaki görevi kapsamında elde ettiği ses, görüntü veya video kayıtlarının delil değeri başka bir yazının konusu olacaktır.

Türkiye hukuk sisteminde hukuka aykırı elde edilen deliller yargıç tarafından hükme esas alınamaz:

  • Özel hukuk uyuşmazlıkları (boşanma davası, alacak davası vb.) hakkında mahkeme tarafından karar verilirken hukuka aykırı deliller bir vakıanın ispatında dikkate alınmaz (HMK m.189/2).

  • Ceza muhakemesinde “delillerin serbestliği” ilkesi mevcuttur. Ceza davalarında her şey delil olarak değerlendirilebilir. Ancak, şüpheli veya sanığın işlediği suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş delillerle ispat edilebilir (CMK m.217/2). Hukuka aykırı elde edilerek ceza davasında kanıt olarak ileri sürülen deliller hakim tarafından reddedilir (CMK m.206/2-a). Mahkeme gerekçeli kararında hukuka aykırı delillerin hangileri olduğunu gösterir (CMK m.230/1-b).

Özellikle belirtelim ki, hukuka aykırı elde edilen gizli ses, fotoğraf veya video kaydı çoğu zaman suç teşkil eder. Bu kayıtları hukuka aykırı elde eden kişiler, 5237 sayılı TCK’nın “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenen normlardan birini ihlal edebilir. Makalemizin son kısmında gizli yapılan ses, fotoğraf ve video çekimleri nedeniyle oluşan suçlar açıklanmıştır.

Hukuka Uygun Olan İzinsiz Ses, Görüntü ve Video Kayıtları

Hukuka aykırı elde edilen gizli görüntü ve video kayıtları ceza ve özel hukuk yargılamalarında delil olarak kullanılamaz. Ancak, belli durumlarda yaşanmış bir olayın tarafı olan kişilerin yaptığı kayıtlar hukuka uygun delil olarak kabul edilip ispat amacıyla kullanılabilir.

Yargıtay uygulamasında göre, aşağıdaki şartların tümü bir arada gerçekleştiği takdirde elde edilen delil hem özel hukuk hem de ceza hukuku anlamında hukuka uygun delil olarak kabul edilir:

  1. Ses, görüntü veya video kaydı yapan kişinin kendisine veya yakınlarına karşı işlenmekte olan (cinsel taciz, cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için kayıt yapması gerekir. Kendisine veya bir yakınına karşı işlenen herhangi bir suç veya suç teşkil etmese de haksız saldırı yokken yapılan her türlü kayıt hukuka aykırı olup delil değeri yoktur.

  2. Kayıt yapan kişinin veya yakınları aleyhine işlenen suç veya haksız saldırı, “tesadüfen” veya “ani gelişen bir olay” şeklinde cereyan etmelidir. Tesadüfi veya ani gelişmeyen bir olay nedeniyle sistematik ve planlı bir şekilde delil oluşturmak amacıyla yapılan ses, fotoğraf veya video kayıtları suç teşkil eder.

  3. Ses, fotoğraf veya video kaydı yapan kişinin, işlenen suç nedeniyle o anda kolluk güçlerine başvurma imkanından yoksun olması gerekir. Kolluk güçlerine başvurarak kanıtların elde edilmesi mümkünse yapılan kayıtlar hukuka aykırı hale gelir.

  4. Ses, görüntü veya video kaydı yapan kişi kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleme ve yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla bu kayıtları yapmalıdır. Kayıtların üçüncü kişilerle paylaşılması veya bu amaçla yapılması suç teşkil eder. Kayıtların sunulacağı yetkili makamlar; idari devlet birimleri, polis veya jandarma gibi kolluk görevlileri, savcılık veya mahkeme gibi adli makamlardır.

  5. Boşanma davası, alacak davası, tazminat davası gibi özel hukuk davalarında kişinin kendisinin veya bir yakının iddiasını ispatlamak amacıyla bir kereye mahsus yapılan kayıtlar da delil değerine sahiptir. Örneğin, kızını aldatan damadını bir kadınla birlikte sokakta sarılmış bir vaziyette gören kayınvalide bu durumu video kaydı ile tespit edip boşanma davasında kullandığında, yapılan kayıt hukuka uygun delil olarak kabul edilir.

Özellikle belirtelim ki, özel dedektiflik bürolarının sistematik ve planlı bir şekilde özel hayatı ihlal edecek şekilde fotoğraf çekmesi, ses kaydı alması veya video kaydı yapması suç teşkil eder. Suç işlenerek elde edilen materyaller ise hiçbir ceza ve hukuk davasında delil olarak kullanılamaz:

Eşi olan şikayetçinin kendisini aldattığını ispatlamak için özel dedektiflik hizmeti veren diğer sanık ile anlaşarak, mağdur hakkında delil toplamasını istemesi üzerine, sanığın şikayetçinin … isimli bayanla kamuya açık bir kafede oturdukları sıradaki fotoğrafını çekmesi şeklinde gerçekleşen eylemi özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturur (Y12CD-K.2017/4579).

Alacak, Tazminat ve Boşanma Davasında Gizli Ses, Fotoğraf ve Video Kaydının Delil Olarak Kullanılması

Özel hukukta “belge delili” her türlü ses, fotoğraf veya videoyu da kapsayan geniş bir anlama sahiptir. 6100 sayılı HMK hükümlerine göre; uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanun’a göre “belge” olarak kabul edilmektedir (HMK m.199/1). Belgenin sadece örneğinin mahkemeye verildiği durumlarda, mahkeme kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine belgenin aslının verilmesini de isteyebilir (HMK m.216/1). Belgenin aslını elinde bulunduran taraf, üçüncü kişi veya resmî makamlar, istenmesi halinde bunu mahkemeye vermek zorundadır (HMK m.216/2). Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir (HMK m. 219/1). (Y15HD-K.2017/1002).

Özel hukuk uyuşmazlıklarında (boşanma, alacak, tazminat davası, iş davası vb.) bir ispat aracı olarak kabul edilen “belge delili” hukuka uygun bir şekilde elde edilmelidir. Hukuka uygun elde edilmeyen belgeler hiçbir davada delil değerine sahip olmadığı gibi içeriği suç teşkil edebilir.

Gizlice yapılan çekim neticesinde elde edilen ses veya video kaydı ile fotoğraflar boşanma davalarının önemli bir delil kaynağı haline gelmiştir. Ancak, boşanma davalarına ibraz edilen bu kayıtların delil olarak kabul edilebilmesi için doğal seyrinde yapılan bir sohbet veya görüntünün kaydedilmesi gerekir. Karşı tarafa özel sorular sorarak, yönlendirme veya tahrik etme suretiyle elde edilen kayıtlar “delil oluşturma” amacını güttüğünden, boşanma davasında da delil olarak kullanılamaz.

Boşanma Davası Yargıtay Kararı: Sanığın, eşiyle arasındaki boşanma davasında tanıklık yapan ve aynı zamanda bacanağı olan katılanın, duruşmada, eşinin başka bir kişiyle ilişkisi olduğunu bildiği halde ilişkiyi bilmediğine dair yalan beyanda bulunarak suç işlediğini ispat etmek amacıyla, katılanla yaptığı telefon görüşmesinde, “katılana özel olarak sorular sorarak”, katılanın cevaplarını ve aralarındaki tüm konuşmaları cep telefonuyla gizlice kayda aldığı, bilahare ses kayıtlarını CD’ye aktarıp C.Başsavcılığına ibraz ederek katılan hakkında yalan tanıklık suçundan şikayetçi olduğu ve kayıtları boşanma davasına da delil olarak sunduğu olayda; sanığın, bir daha delil elde etme olanağının bulunmadığı bir durumda iken, kaybolma olasılığı bulunan mevcut delilin muhafazasını sağlamak için değil, önceden hazırlıklı ve planlı şekilde, katılan hakkında C.Başsavcılığına yapacağı şikayete ve boşanma davasına delil oluşturmak amacıyla hareket ederek gizlice kayıt yapıp, bu ses kayıtlarını içerir CD’yi, adli makamlara delil olarak sunduğu; Somut olayda, sanığın, hukuka uygun davrandığının kabul edilemeyeceği cihetle, atılı (özel hayatın gizliliğini ihlal) suçun yasal unsurları oluşmuştur (Y12.CD-K:2015/20).

Alacak davasındaki (işçi alacağı, ticari alacak, adi alacak vb.) iddiasını ispat amacıyla hareket ederek yönlendirme veya delil oluşturan davranışlar sergilenmeden tespit edilen ses, fotoğraf veya video kayıtları da delil değerine sahiptir. Ancak, bu delillerin alacağı veya hukuki ilişkiyi ne şekilde ispat ettiği Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ispat kuralları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekir.

Alacak Davası Yargıtay Kararı: Telefon konuşmalarının alacak davasına delil olarak sunulması eylemi yönünden yapılan incelemede; Sanıklardan …’un, sanık … ile katılan arasında gerçekleşen telefon konuşmalarını, katılan ile aralarında görülen alacak davasına delil olarak sunması şeklinde gerçekleşen olayda, sanığın eyleminin TCK’nın 132/3. maddesindeki haberleşmenin gizliliğini ihlal suçları kapsamında değerlendirilebilir ise de, görüşme ayrıntıları dökümünü üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, alacak davasındaki iddiasını ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket etmediği anlaşılmakla, bu eylem yönünden sanık …’in beraatine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir (Y12CD-K.2015/2635).

Hukuk Davası Yargıtay Kararı: Davalılardan Berrin’in davacı ile aralarındaki iş bu davadan önce görülmekte olan hukuk davasında delil elde etmek üzere, diğer davalıları hasta gibi davacı doktorun muayehanesine yönlendirerek, muayene sırasında aralarında yaptıkları görüşmeleri gizlice kaydettirip dosyaya sunması karşısında yapılan bu eylemin hukuka aykırı olup olmadığı, diğer bir deyişle davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır. Yukarıda ifade edildiği üzere, bir delilin usulsüz olarak elde edilmesi ayrı, usulsüz olarak yaratılması ayrı bir olaydır. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliğine göre değerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir. Davacının konuşmalarının kendisinden habersiz olarak davalı Berrin’in yönlendirmesi ile diğer davalılarca kaydedildiği ve kayıt yapan davalıların davacıyı konuşmaya ve kendisini yönlendirmeye çalıştıkları bilirkişi tarafından dökümü yapılan ses kayıtlarından da anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bu delilin hukuka aykırı olarak elde edildiği kabul edilmelidir (YHGK-K.2014/960).

İş davalarında işçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıkların ispatı önemli bir çekişme konusudur. İşçilerin haksız bir şekilde işten atılmaları ve alacaklarının ödenmemesi vakıalarına sıklıkla rastlanmaktadır. Taraflar, iş sözleşmesinin feshinda haklılık, alacak miktarı, çalışma süreleri vb. birçok konuda aralarındaki görüşmeleri ses kaydına alabilmektedir. İş davalarında da ses kayıtları hukuka uygun olmak şartıyla delil olarak kullanılabilir.

İş Davası Yargıtay Kararı: Davacı, 03.02.2011 günü bir kaç güvenlik görevlisi tarafından fiziki ve sözlü şiddete maruz kaldığını ve istifa etmesi konusunda tehdit edildiğini, daha sonra kendisine zorla istifa dilekçesi yazdırıldığını, bu hususun ibraz ettiği ses kaydında da mevcut olduğunu, iş sözleşmesinin haksız bir şekilde feshedildiğini öne sürerek kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil, hafta tatili, yıllık izin ücreti ve ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir. Davalı, davacının bir başka arkadaşının hesabı üzerinden maaşların ödenmediği konusunda bir mesaj yayınladığını, bu davranışının işlerin aksamasına sebebiyet verdiğini, mesajı yayınlayan Saliha Koyun’a sorulduğunda bu mesajı kendisinin yayınlamadığını beyan ettiğini, yapılan araştırmada davacının bu mesajı yayınladığının ortaya çıktığını, davacının izinsiz, gizli bir şekilde başka bir çalışanın adı ile mesaj yayınladığını, maaşlarla ilgili herhangi bir aksaklığın mevcut olmadığını ancak davacının gayri ahlaki davrandığını, davacıdan savunma talep edildiğini ancak mesajın içeriğinin tekrarı olan savunmasını posta ile yolladığını, mesai arkadaşlarının hatalı davrandığını söylemeleri karşısında rahatsız olan davacının kendi isteğiyle istifa ettiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının hastane otomasyonu üzerinden başka bir personelin şifresini kullanarak işveren aleyhine mesaj yayınladığı, akabinde savunmasının istendiği, davacının savunmasında bu olguyu kabul ve ikrar ettiği ve sonrasında 03.02.2011 tarihinde istifa ettiği, ayrıca yürütülen Savcılık soruşturmasından davacının hakaret ve tehdide maruz kalmadığının anlaşıldığı, istifa dilekçesinin irade fesadı halleri içerisinde imzalattırıldığı iddiasının kanıtlanamadığı, istifa ederek iş sözleşmesini sona erdiren davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin yerinde olmadığı gerekçesiyle kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti ve hafta tatil ücreti taleplerinin reddi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ceza davası dosyasına davacının sunduğu ve çözümü yaptırılan ses kaydındaki konuşmalardan davacının istifaya zorlandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, davalının davacının iş akdini haklı nedenle fesih hakkı oluşmuş olsa dahi, baskı ve tehdit altında verilen istifa dilekçesinin geçerli olmadığı, istifa dilekçesinin gerçek istifa iradesini taşımadığı, davacının istifaya zorlanmasının işveren feshi niteliğini taşıdığı anlaşıldığından davacının kıdem ve ihbar tazminatı taleplerinin kabulü gerekir (Y7HD -K.2016/6464)

İzinsiz Ses, Fotoğraf ve Video Kaydı Alma Suçları

Yukarıda anlattığımız zorunluluklar dışında başkasına ait ses, fotoğraf ve videoları izinsiz ele geçirmek, kaydetmek veya yaymak suç teşkil edebilir. 5237 sayılı TCK’ya göre, gizlice/habersizce alınan kayıtlar şu suçların meydana gelmesine neden olabilir:

  • Konuşmaların Dinlenmesi ve Kayda Alınması Suçu: İki kişi arasındaki konuşmayı, konuşmanın taraflarından herhangi biri kayıt altına alırsa, bu fiil suç değildir. Ancak, kaydedilen bu konuşmanın üçüncü kişilerle paylaşılması, TCK m.133/2 deki konuşmaların ifşa edilmesi suçunu oluşturur. İki veya daha fazla kişi arasındaki aleni olmayan bir konuşmanın üçüncü kişiler tarafından gizlice kayda alınması, dinlenmesi veya hukuka aykırı ifşa edilmesi (yani üçüncü kişilerle paylaşılması) konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunu oluşturur. En az 3 veya daha fazla kişinin, yüz yüze gerçekleştirdikleri, aleni olmayan, söze dayalı düşünce aktarımlarının, söyleşinin tarafı olan kişi veya kişilerce, ilgililerinin rızası olmaksızın, bir aletle kaydedilmesi halinde, fail hakkında TCK md.133/2 gereği konuşmaların kaydedilmesi suçu nedeniyle hapis cezasına hükmedilmelidir.

  • Haberleşmenin Gizliliğini İhlal Suçu: İki kişi arasındaki telefon, internet uygulamaları, e-mail yoluyla yapılan iletişimin gizlice/izinsiz bir şekilde üçüncü kişiler tarafından dinlenmesi veya kayda alınması halinde haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu oluşur. İletişimin taraflarından biri görüşmeyi diğer tarafın rızası dışında gizlice kayda almasına rağmen, bu kaydı üçüncü kişilerle paylaşmadığı takdirde suç oluşmaz.

  • Özel hayatın Gizliliğini İhlal Suçu: Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, özel hayata karşı işlenen diğer suçlara göre genel nitelikte olan bir suçtur. Yani, diğer özel suçlardan biri işlenmişse, içtima kuralları gereği fail özel hayatın gizliliğini ihlal suçu ile değil, işlenen özel suç nedeniyle cezalandırılır. Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, failin izinsiz bir şekilde mağdura ait bir özel hayat olayını veya bilgisini elde etmesi, kaydetmesi veya ifşa etesi ile oluşur. Özellikle belirtmek gerekir ki, iki kişi arasındaki konuşmayı taraflardan biri diğer tarafın rızası dışında kaydetmiş olsa dahi özel hayatın gizliliğini ihlal edecek bir takım ses, görüntü veya videolar söz konusuysa özel hayatın gizliliğini ihlal suçu vücut bulur.

Gizli Alınan Ses, Fotoğraf veya Video Kayıtlarına Dair Emsal Yargıtay Kararları


Yargıtay uygulamasına göre, gizlice yapılan ses, fotoğraf ve video kayıtlarının delil değerine ilişkin emsal kararlar şu şekildedir:

Planlı ve Gizli Alınan Ses Kaydının Delil Değeri Yoktur

Kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkânının olmadığı ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması hâlinin hukuka uygun olduğunun kabulü zorunludur. Aksi takdirde kanıtların kaybolması ve bir daha elde edilememesi söz konusudur. Öğretide de “Meşru müdafaa olarak değerlendirilebilecek, örneğin hakaret, tehdit veya şantaj suçlarına muhatap olan ve o an konuşmaları kayıt altına alan mağdurun elde ettiği bu delil hukuka uygun sayılacaktır.” (Ersan Şen, Türk Hukukunda Telefon Dinleme, Gizli Soruşturmacı, X Muhbir, 2. Baskı, s. 74), “… ‘Kayıt altına alma’ gerçekleşen bir haksız saldırıya karşı, ‘Kayıtları takip organlarına verme’ ise tekrarı muhakkak bir haksız saldırıya karşı yapılmaktadır. Yani her ikisi de meşrudur. Netice olarak, meşru savunma çerçevesinde hareket ettiğinden, üzerinde durulan sorunda mağdurun eyleminin haberleşmenin gizliliğini ihlal veya kişiler arasındaki konuşmaların kayda alınması ya da benzeri başka bir suça vücut vermediği gibi, yapmış olduğu kayıtların da hukuka uygun olarak ele geçirilmiş olduklarından pekâlâ delil olarak değerlendirilebileceği söylenebilir.” (Ali İhsan Erdağ, TBB Dergisi, 2011(92), s. 54) şeklinde görüşler mevcuttur.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Katılan …’in, sanık …’in ortağı olduğu iş yerinden kiraladığı bir araçla kaza yapması üzerine sanığın katılandan uğradığı zararı gidermesini istediği, katılanın beyanına göre, istenen parayı karşılamayacağını söylemesi üzerine 05.02.2012 tarihinde iş yerinde çıkan tartışmada sanığın “Şerefsizsin, karaktersiz bir insansın!” dediği, ertesi gün katılanın sanıkla yine aynı meseleyi konuşmak üzere sanığı bir kafeye davet ettiği, sanıkla inceleme dışı sanığın söylenen yere geldiği, katılanın aralarında geçen görüşmeyi sanığın bilgisi olmadan gizli bir şekilde kayda almaya başladığı, ses kaydına ilişkin konuşma dökümünden görüldüğü üzere konuşma sırasında önceki gün yaşanan olaydan bahisle katılanın sanığa “Abi sen bana neden karaktersizsin diyorsun ki?” demesi üzerine, sanığın katılana “Karaktersizsin.” şeklinde karşılık verdiği, katılanın sanığa yeniden “Abi neden öyle bir şey diyorsun ki?” diye sorması üzerine, sanığın katılana “Karaktersizsin, terbiyesizsin…” şeklinde sözler söylediği ve hukuki yollara başvuracağını belirttiği, daha sonra katılanın sanıktan şikâyetçi olarak bu kaydı yetkili makama delil olarak sunduğu ve yargılama sonucu ses kaydının hükme esas alındığı anlaşılan dosya kapsamında;

Katılanın, sanığın kendisine hakaret ettiğini iddia ettiği olaydan bir gün sonra bu durumu delillendirmek maksadıyla sanıkla buluşma ayarlayıp aralarındaki konuşmayı gizlice kaydetmeye başlaması, konuşmayı yönlendirerek sanığın hakaret içerikli sözleri söylemesine neden olması ve kayıt oluşturulduktan sonra şikâyetçi olması karşısında, kayda alma esnasındaki durumun ani geliştiğinden ve katılana karşı işlenen bir suç bulunduğundan bahsedilemeyecek olup sırf delil oluşturmak maksadıyla ve sanık yönlendirilerek elde edilen ses kaydının hukuka uygun olarak elde edildiğinden söz edilemeyeceği, CMK’nın 217. maddesine aykırı olan bu kayıtların belirleyici delil olarak kullanılmasının bir bütün olarak yargılamanın hakkaniyetini zedelediği ve hükme esas alınamayacağı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu - 2018/39 E. , 2020/485 K.).

Dedektif Tutarak Özel Hayatı İzlemek Suçtur

Özel hayat; kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değil, herkesin bilmediği veya bilmemesi gereken, istenildiğinde başka kişilere açıklanabilen, tamamen kişiye özel hayat olaylarının ve bilgilerin tamamını içerir. Bu nedenle, kamuya açık alanda bulunulması, bu alandaki her görüntü veya sesin dinlenilmesine, izlenilmesine, kaydedilmesine, sürekli ve izinsiz olarak elde bulundurulmasına rıza gösterildiği anlamına gelmez. Kamuya açık alanda bulunulduğunda dahi, “kalabalığın içinde dikkat çekmezlik, tanınmazlık, bilinmezlik” prensibi geçerli olup, kamuya açık alandaki kişinin, gün içerisinde yapıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek amacıyla sürekli denetim ve gözetim altına alınması sonucu elde edilmiş bilgileri ya da onun başkalarınca görülmesi ve bilinmesini istemeyeceği, özel yaşam alanına girdiğinde şüphe bulunmayan faaliyetleri özel hayat kavramı kapsamına dahildir; ancak, süreklilik içermeyen ve özel yaşam alanına dahil olmayan olay ve bilgiler ise bu kapsamda değerlendirilemez. Sonuç olarak, bir olayın ya da bilginin, özel hayat kavramı kapsamına girip girmediği belirlenirken, kişinin toplum içindeki konumu, mesleği, görevi, kamuoyu tarafından tanınıp tanınmadığı, dışa yansıyan davranışları, rıza ve öngörüleri, içinde bulunduğu fiziki çevrenin özellikleri, sosyal ilişkileri, müdahalenin derecesi gibi ölçütler göz önüne alınmalıdır. Kişiye bağlı ve onun kişisel gelişimiyle ilgili olan özel hayatın gizliliği hakkı, evlilikle tamamen ortadan kalkmaz. Tarafların evli olmaları ve aynı konutu paylaşmalarından dolayı birbirlerinin kişisel eşyalarına ve özel yaşam alanına giren hususlara kolayca ulaşabilme imkanına sahip bulunmaları, eşlerin hiçbir sınır olmaksızın birbirlerini sürekli gözetleyebileceği ve denetleyebileceği şeklinde yorumlanamaz. Ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, özel hayata ait bilgileri okuma, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntüleri dinleme, izleme ya da kaydetme, kişisel verileri kaydetme, ele geçirme ve yayma eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığından da söz edilemez.

Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; katılan …’in resmi nikahlı eşi …’nın, eşi tarafından aldatılıp aldatılmadığının tespit edilebilmesi için, dedektiflik faaliyeti adı altında izleme ve takip ekipleri kuran sanık …’e başvurmasının ardından, sanık …’in, diğer sanıklar …, . ve . vasıtasıyla katılan …’i takip ettirip, fotoğraflarını çektirdiği ve söz konusu fotoğrafların katılan … ile eşi arasındaki … 2. Aile Mahkemesinin 2010/1002 esasına kayıtlı boşanma davasına ibraz edildiği iddiasına dayalı olarak, sanıklar ., …, . ve . hakkında TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan kamu davaları açıldığı olayda,UYAP sisteminden erişilen … 2. Aile Mahkemesinin 31.01.2011 tarihli, 2010/1002-2011/59 sayılı kararı, katılanın eski eşi …’nın 26.03.2013 tarihli duruşmadaki savunması, sanık …’in soruşturma evresinde müdafi huzurunda alınan “…Delilleri biz topladık, eşinin yılbaşı gecesi sevgilisiyle gezdiği ve arabanın içerisinde seviştiği, çeşitli mekanlarda alkol aldığı, öpüştüğü görüntülerini ben ve ekibim çekerek … C.ye teslim ettik. Teslim edilen görüntüler 2. Aile Mahkemesine delil olarak sunuldu. Türker bey ve sevgilisi hakkında tazminat davası açıldı…” şeklindeki 18.02.2011 tarihli ifadesi, dosyada mevcut diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde;

katılan tarafından resmi nikahlı eşi aleyhine 18.10.2010 tarihli boşanma davasının açıldığı ve uzun süredir fiilen ayrı yaşayan tarafların boşanma konusunda henüz 27.01.2011 tarihli anlaşma metnini hazırlamadıkları dönemde, kendi lehine yeni deliller elde edip, boşanma davasında avantaj sağlamak isteyen ve bu amaçla dedektiflik faaliyeti adı altında izleme ve takip ekipleri kuran sanık …’e başvuran katılanın eşinin talebini yerine getirmek üzere birlikte hareket eden sanıkların, katılanın, gün içerisinde yaptıkları, gittiği yerler, kiminle niçin, nasıl, nerede ve ne zaman görüştüğü gibi hususları tespit etmek için onu sürekli denetim ve gözetim altına alıp, katılanın 2010 yılının son ve 2011 yılının ilk günü . isimli kadınla beraber olduğunu ve onunla arasındaki ilişkinin boyutunu gösteren özel görüntülerini de kaydetmeleri nedeniyle sanıklara yüklenen TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasındaki görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun sübut bulduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2022/5914 E. , 2022/9309 K.).

Telefon Görüşmesinin Tarafı Olan Kişinin Görüşmeyi İzinsiz Kaydetmesi

Sanığın bacanağı, boşanma davasında kız kardeşinin sanığı aldatmadığını beyan etmiştir. Sanık ise bacanağının aldatma olgusunu bildiğini, yalan yere tanıklık yaptığını ispatlamak ve yalan tanıklık suçundan şikayetçi olmak için bacanağı ile yaptığı telefon görüşmesini planlı bir şekilde özel sorular sorarak izinsiz kayıt altına almıştır. Hazırlıklı ve planlı bir şekilde yapılan bu kayıt hukuka aykırı olup savcılığa sunulması ise “haberleşmenin gizliliğini ifşa suçu” olarak nitelenir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – 2015/20 karar).

Ses Kayıt Cihazı ile Gizlice Çekilen Ses Kayıtlarının İfşa Edilmesi

Fiilen de beraber oldukları dönemde, resmi nikahlı eşi katılanın sadakatinden kuşkulanan ve kendisini aldattığını düşünen sanığın, birlikte yaşadıkları evin mutfağına ses kayıt cihazı yerleştirerek katılanın bir kişiyle telefonda yaptığı konuşmalara dair seslerini kaydedip, bu kayıtları katılanın kendisini aldattığını söyleyerek müşterek arkadaşları N. ve D.’a dinletmesi, bilahare bu kayıtları açılan boşanma davasında mahkemeye delil olarak sunması biçiminde gelişen olayda; sanığın, kendisini aldattığı düşüncesiyle boşanma aşamasına geldiği katılan hakkında açacağı boşanma davasındaki iddiasını ispatlama amacıyla ses kayıt cihazı ile kayıt yaptığı, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket etmediği, ancak şikayetçiye ait ses kayıtlarını müşterek arkadaşlarına dinleterek ifşa eden sanık hakkında, TCK’nın 134/2. maddesi uyarınca özel hayatın gizliliğini ifşa suçu nedeniyle mahkumiyet kararı verilmesi gerekir (Yargıtay 12. Ceza dairesi – 2014/17251 karar).

Hakaret Suçunun İspatlanması Amacıyla Gizlice Cep Telefonu ile Ses Kaydı Yapılması

Performans değerlendirme toplantısında kendisine hakaret içerikli sözler söylenmesi nedeniyle sanığın üzerindeki cep telefonu ile gizlice kayıt yaptığı, eylemi başka türlü ispat etmesinin mümkün olmadığı yönündeki savunması ile bu savunmayı doğrulayan bilirkişi raporuna göre, sanığın başkaca şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde iken toplantıda kendisine yönelik hakaret içerikli konuşmayı kayda aldığı, sanığın eyleminin hukuka aykırı olmadığı, bu nedenle sanığın kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun oluşmadığı kabul edilmelidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – 2014/10205 karar).

Üç kişi Arasında Yüzyüze Yapılan Konuşmaların İzinsiz Telefona Kaydedilmesi

Şikayetçinin kendi evine geldiği esnada ve eşi ile birlikte şikayetçinin evine gittiklerinde, aralarında geçen konuşmaları, cep telefonunun ses kaydetme fonksiyonunu kullanarak gizlice kaydettiği iddiasına konu olayda; şikayetçi, sanık ve sanığın eşi arasında gerçekleşen iletişimin, başkaları tarafından ancak özel bir çaba gösterilerek duyulabilecek aleni olmayan “söyleşi” niteliğinde olması ve sanığın doğrudan Cumhuriyet Başsavcılığı ya da ilgili kolluk makamlarına müracaat etmek veya hukuk mahkemesinde dava açmak yerine, katılan tarafından kendisine karşı işlenmekte olan ve ani gelişen bir suç (örneğin; cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bulunmadığı halde, kaybolma olasılığı bulunan mevcut delilin muhafazasını sağlamak için değil, önceden hazırlıklı ve planlı şekilde, yeni bir delil elde etmek amacıyla hareket etmesi karşısında, sanık hakkında TCK’nun tanımlanan kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçu nedeniyle mahkumiyet kararı verilmelidir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi – 2014/10220 karar).

Telefon Konuşma İçeriğinin Başkasına Gönderilmesi

Sanığın, yaklaşık 5 yıldır gönül ilişkisi yaşadığı katılan Selvi ile yaptığı özel bir telefon konuşmasını kaydederek, rıza olmaksızın katılan Selvi’in eşi katılan Murat’a göndermek suretiyle ifşa ettiği olayda; sanığın, tarafı olduğu haberleşmenin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın açıklaması nedeniyle, TCK’nın 132/3. maddesine uyan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu meydana getirir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi -2014/18859 karar).

Aldatma (Zina) Olgusunun İspatı Amacıyla E-mail Yazışmalarının İfşası

Taraflar arasında hakaret, tehdit, kasten yaralama suçlarından açılmış çeşitli davalar bulunmaktadır. Müşteki erkek, kendi amcasına hiçbir kadınla ilişkisi olmadığını, eşi olan kadın sanık tarafından iftira atıldığını söylemiş, bunu duyan sanık da iftira atmadığını ispatlama çabasına girmiştir. Taraflar arasında uzun süredir devam eden geçimsizlik olup, katılanın, amcasına, herhangi bir bayanla gayrimeşru bir ilişkisinin bulunmadığını beyan ettiğini öğrenen sanığın, katılanın kendisini zan altında bırakan sözlerinin doğru olmadığını, aile içi geçimsizliğin kaynağının, katılanın olumsuz tutum ve davranışları olduğunu ispatlama amacıyla daha önceden bildiği katılana ait elektronik posta adresinin ve bu adresle bağlantılı facebook hesabının internet şifrelerini kullanmak suretiyle bilişim sistemindeki katılana özel kısımlara girdiği ve katılanın S. isimli bir bayana gönderdiği elektronik iletileri ele geçirdikten sonra, eşi tarafından aldatıldığının eşinin yakınları tarafından öğrenilmesini sağlamak amacıyla onlara göndermesi haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturmaz (Yargıtay 12. Ceza Dairesi -2014/13367 karar).

Tehdit ve Hakaret Suçunun İspatı Amacıyla Gizlice Ses Kaydı Yapılması

Katılanların daha önce kendilerine hakaret ve tehdit içerir sözler söylediklerini işiten sanıkların, sabit ev telefonundan katılanlarla yaptıkları görüşmeyi, hakaret ve tehdit vari sözlerin sarfı üzerine teyp cihazı yardımıyla katılanların rızası dışında kasete kaydedip, elde ettikleri teyp kasetini, katılanlar aleyhine tehdit ve hakaret suçlarından açılan ve kendilerinin şikayetçi olarak yer aldıkları davada, vekilleri marifetiyle, mahkemeye delil olarak sunmaları şeklinde gelişen eylemlerinde haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu işleme kastları yoktur (Yargıtay 12. Ceza Dairesi -2012/18217 karar).

Boşanma Davasına Delil Olarak Sunmak Üzere İnternet Yazışmalarının Elde Edilmesi

Sanık ile katılanın evli iken aralarında görülen boşanma davası bulunduğu, sanığın, katılanın kullandığı iki farklı mail adresini ele geçirdiği, bu mail adreslerinde kayıtlı bulunan katılanın üçüncü kişilerle yaptığı yazışmaların çıktılarını alarak, katılanla aralarında görülen boşanma davasına delil olarak sunduğu olayda; katılanın üçüncü kişilerle yaptığı yazışmaların, sanık tarafından katılanla aralarında görülen boşanma davasına delil olarak vermesi biçimindeki eylemi, TCK’nın 132/2. maddesindeki haberleşmenin gizliliğini ihlal suçları kapsamında değerlendirilebilir ise de, görüşme ayrıntıları dökümünü üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına dair hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, boşanma davasındaki iddiasını ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket etmediği anlaşılmakla, sanığın beraatine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 12.Ceza Dairesi - Karar: 2016/10731).

Eşin Hakaret Sözlerini Gizli Ses Kaydına Almak Suç mudur?

Dosya kapsamına göre; resmi nikahlı eşi olan katılan … tarafından şahsına sürekli hakaret edildiğini iddia eden sanık …‘ın, henüz boşanma davasının açılmadığı ve katılanla fiilen birlikte yaşadıkları dönemde, katılanın kendisine yönelik onur, şeref ve saygınlığını rencide eden sözlerini gizlice kaydedip, söz konusu ses kayıtlarını, boşanma davasının görüldüğü mahkemeye vekili aracılığıyla verdiği olayda,

Katılana ait ses kayıtlarını, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, haksız bir saldırı altında ve başkaca şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde iken, kaybolma olasılığı bulunan delillerin muhafazasını sağlayıp, daha sonra açtığı boşanma davasına sunarak, aile içi geçimsizliğin kaynağının katılanın olumsuz tutum ve davranışları olduğunu ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığı kabul edilemez (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2017/3990).

Kavga Görüntülerinin İzinsiz Kaydedilmesi Suç mudur?

Yaşı küçük mağdur çocuğun kavga görüntülerinin kaydedilmesi TCK md. 134/1 ikinci cümlesi, bu görüntülerin internet ortamında yayılması da TCK md. 134/2 maddesi ihlal edilmiş olur. Her iki sanık açısından da özel hayatın gizliliğini ihlal suçu oluşmuştur. (Yargıtay 12. Ceza - Karar No: 2015/1677).

Fotoğraf, Video ve Çıplak Görüntüleri İnternetten Başkalarına Gönderme

Sanığın, katılan ile internette tanıştığı ve bir süre telefonda ve msn üzerinden görüntülü görüşerek arkadaşlık yürüttüğü, sanığın teklifi üzerine katılanın, kendisi, kızı ve sanık ile birlikte bir otelde yaklaşık 1 hafta süreyle tatil yaptıkları, bilahare arkadaşlıklarının bitmesi üzerine, sanığın, katılanın arkadaşlarına, değişik zamanlarda başka elektronik posta adresleri üzerinden, katılanın tatilde deniz kenarında bikini ile güneşlenirken çekilen fotoğrafları, otelde bar ortamında çekilen fotoğrafları, eski erkek arkadaşları ile olan fotoğrafları ve msn üzerinden görüntülü görüşme sırasında çekilen çıplak ve yarıçıplak görüntüleri ile web kamera karşısında soyunurken çekilen video görüntüleri gibi özel yaşam alanına dair fotoğraf ve video görüntülerini rızası dışında göndermek suretiyle ifşa ettiği, ayrıca yine katılana yönelik hakaret içeren o…, namussuzluğu ve şerefsizliği sende gördüm, herkesle birlikte oluyorsun vb ifadeleri fotomontajlı çıplak fotoğraflarla birlikte katılanın arkadaşlarına gönderdiği olayda; tüm dosya kapsamı ile katılan ve tanık beyanları ile sanığın eylemleri sabit olduğundan mahkemece sanık hakkında özel hayatın gizliliğini ihlal ve hakaret suçlarından mahkumiyet kararı verilmesi hukuka uygundur (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2016/277).

Konuşmaların Gizlice Telefona Kaydedilmesi ve Ses Kaydının İfşa Edilmesi

Belirli veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmemeleri gerektiği yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, gizliliği sağlamaya özen gösterip, elverişli araçlar (internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt vb.) ve ortak semboller (söz, yazı, işaret vb.) aracılığıyla paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının; özel hayata ilişkin olsun ya da olmasın, başka kişi veya kişiler tarafından, özel bir çaba gösterilerek, doğrudan veya dolaylı şekilde (zarfı açılmadan ışığa tutulan mektupta olduğu gibi), okunmak veya dinlenmek suretiyle öğrenilmesi eyleminin TCK’nın 132/1-1. cümlesinde; anlaşılabilir olsun ya da olmasın, başkalarının haberleşme içeriklerinin kaydı, yani; yazı, ses, görüntü, özel işaretler gibi ortak sembollerin, başka bir nesne üzerine taşınarak (örneğin; ses veya görüntünün, manyetik bant üzerine, yazının başka bir kağıt, defter vb. nesne üzerine geçirilmesi, kopyasının alınması, elektronik iletinin taşınabilir belleğe veya CD’ye aktarılması gibi işlemlerle) sabitlenmesi eyleminin TCK’nın 132/1-2. cümlesinde haberleşmenin gizliliğini ihlal başlığı altında suç olarak tanımlandığı, bu madde kapsamında yer verilmeyen kişinin kendisiyle yapılan haberleşme içeriğini kaydetmesi eyleminin, koşulları bulunduğu takdirde, aynı Kanunun 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturabileceği; haberleşme içeriklerinin, haberleşmenin muhatabı olan diğer kişi tarafından, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan aleni bir ortamda, ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması eyleminin TCK’nın 132/3. maddesinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirileceği,

Görüldüğü üzere, kişilerin kendi tarafı oldukları konuşma ve haberleşme içeriklerini kaydetmeleri TCK’nın 133/1. maddesi ve 132/1-2. cümlesi kapsamında suç olarak düzenlenmediği gibi, konuşmada, kişiler arasında vasıta bulunmaksızın iletişim gerçekleştiği halde, haberleşmede, elverişli bir araç sayesinde kişilerin iletişime geçtikleri,

Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre, sanığın, resmi nikahlı eşi olan katılanla aralarında geçimsizlik olduğu; ancak, fiilen aynı konutu paylaştıkları dönemde, katılanın, telefonda görüştüğü bir yakınına, evde yaşanan olayları aktardığını ve kendisine sürekli hakaret ettiğinden bahsettiğini düşünerek, katılanın konuşmalarını gizlice telefonuna kaydettiği iddiasına konu olayda,

Sanığın eyleminin, kanıtlanması halinde, TCK’nın 132/1-2. maddesinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturabileceği, TCK’nın 132/1-2. maddesinde, 6352 sayılı Kanunun 79. maddesi ile yapılan değişiklikten önceki düzenlemeye göre, “bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası” öngörülmüş olup, hapis cezasının üst sınırı itibariyle davaya bakma görevinin 5235 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunduğu ve görevsizlik kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2014/10219).

Boşanma Davasındaki İddianın İspatı Amacıyla Gizlice Ses ve Görüntü Kaydı Alınması

Katılan sanık …’in aralarında anlaşmazlık bulunan eşi katılan sanık … hakkındaki iddialarını ispatlamak için Arzu’nun ses ve görüntüsünü kaydettiği olayda söz konusu içerikleri üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, boşanma davasındaki diğer katılan sanık hakkındaki iddiasını ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığı kabul edilemeyeceğinden, katılan sanık …’nun ise boşanmak istemediğini belirtmek için gelecekte gerçekleşme ihtimali bulunmayan sözleri söylemesi nedeniyle tehdit suçunun unsurlarının oluşmadığına ilişkin yerel mahkemenin değerlendirmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2017/2513).

Gizli/İzinsiz Ses Kaydının Boşanma Davasına Delil Olarak İbrazı

Dosya kapsamına göre; resmi nikahlı eşi olan katılan … tarafından şahsına sürekli hakaret edildiğini iddia eden sanık …‘ın, henüz boşanma davasının açılmadığı ve katılanla fiilen birlikte yaşadıkları dönemde, katılanın kendisine yönelik onur, şeref ve saygınlığını rencide eden sözlerini gizlice kaydedip, söz konusu ses kayıtlarını, boşanma davasının görüldüğü mahkemeye vekili aracılığıyla verdiği olayda,

Katılana ait ses kayıtlarını, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, haksız bir saldırı altında ve başkaca şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde iken, kaybolma olasılığı bulunan delillerin muhafazasını sağlayıp, daha sonra açtığı boşanma davasına sunarak, aile içi geçimsizliğin kaynağının katılanın olumsuz tutum ve davranışları olduğunu ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığı kabul edilemeyeceğinden, sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmaması nedeniyle sanık hakkında CMK’nın 223/2-a maddesi uyarınca beraat hükmü kurulması gerekir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2017/3990).

Gizli Kamera Yerleştirmek Suretiyle Memurun Zimmet Suçunun İspatı

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 125. maddesinin E fıkrasının (g) bendinde; “Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak” fiili Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; İzmir 8. İş Mahkemesi’nde ara kararların yerine getirilmesi için taraflardan alınan pulların sürekli olarak azalması üzerine, pulların akıbetinin belirlenmesi için muhafaza edildiği yerleri gösterecek şekilde mahkeme personelince kaleme kamera yerleştirildiği, 26.04.2011 tarihinde Mahkeme hakimi ve bir zabıt kâtibi tarafından düzenlenen tutanak ile, 25.04.2011 tarihinde kaydedilen kamera görüntüsünde, öğle arası olması sebebiyle diğer bir zabıt katibinin masasındaki klavyesinin altına duran pulları davacının alarak kendi odasına götürdüğünün tespit edildiği, davacının disiplin soruşturmasına konu eylemi sebebiyle hakkında zimmet suçundan dolayı yargılandığı İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesi kararı ile davacının, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 223/2-e maddesi uyarınca “yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması” gerekçesiyle beraatine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, gizli kamera yerleştirmek suretiyle yasaya aykırı şekilde elde edilmiş kayıtların tek başına delil niteliğinin olmadığı, yaklaşık üç yıl boyunca davacıya isnat edilen suçtan dolayı kuşku duydukları halde kalem personeli ve Hakiminin kaybolan pullara dair herhangi bir tespit yapmadığı, konuyu yetkili makamlara taşımadıkları, tanık ifadelerinin görgüye dayalı olmayan, şüphe ve varsayıma dayanan ifadeler olduğu, bu ifadelerden davacının fiilinin sübuta erip ermediğinin tespitinin mümkün olmadığı, kaldı ki yargılandığı ceza davasında, davacının 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/2-e maddesi uyarınca “yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması” gerekçesiyle beraat ettiği göz önüne alındığında, davaya konu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında da hukuki isabet bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Danıştay 16. Daire - Karar: 2015/4219).

Gizli Kaydedilen Telefon Görüşmesinin Boşanma Davasında Kullanılması

Dosya kapsamına göre; resmi nikahlı eşi olan katılan … tarafından şahsına ve ailesine sürekli hakaret edildiğini iddia eden sanık …‘ın, henüz boşanma davasının açılmadığı ve katılanla fiilen birlikte yaşadıkları dönemde, kayınvalidesi ile telefonla görüşmekte olan katılanın kendi ailesine yönelik açıklamalarını ve onur, şeref ve saygınlığını rencide eden sözlerini gizlice kaydedip, söz konusu ses kayıtlarını yüklediği CD’yi boşanma davasının görüldüğü mahkemeye vekili aracılığıyla verdiği olayda,

Katılana ait ses kayıtlarını içeren CD’yi, üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, haksız bir saldırı altında ve başkaca şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde iken, kaybolma olasılığı bulunan delillerin muhafazasını sağlayıp, daha sonra açtığı boşanma davasına sunarak, aile içi geçimsizliğin kaynağının katılanın olumsuz tutum ve davranışları olduğunu ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davrandığı kabul edilemeyeceğinden, sanığa yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmaması nedeniyle sanık hakkında beraat kararı verilmesine dair yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2016/13132).

Boşanma Davasına Delil Olarak Sunulan Gizli Çekim Video Kaydı

Sanık …‘in, 7 yıldır fiilen ayrı yaşadığı resmi nikahlı eşi olan mağdur …‘nın oturduğu eve, çocukları ile görüşmek için gittiği zamanlarda, konuşulanları ve evin görüntülerini, cep telefonu ile gizlice kaydetmek suretiyle TCK’nın 134/1. madde ve fıkrasındaki özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda,

Şikayete konu kayıtları içeren CD’lerin taraflar arasındaki boşanma davasının görüldüğü Ankara 9. Aile Mahkemesinin 2012/1002 esas sayılı dosyasına sunulduğu anlaşılmakla, anılan mahkemeden CD’ler istenip incelenerek ve söz konusu mahkemeye sunulan 27.03.2013 tarihli 25 sayfalık bilirkişi raporunun tamamının onaylı örneği dosyaya konularak, gerektiğinde yeniden alınacak bilirkişi raporu ve beyanlarla; çekimin mağdurun bilgisi ve rızası dışında yapılıp yapılmadığı, kaydedilen konuşmaların hangi tarihte, nerede ve kimler arasında geçtiği, kayda alınan konuşmaların özel bir gayret gösterilmeksizin başkaları tarafından da duyulabilen aleni konuşmalar olup olmadığı, mağdurun özel yaşam alanına ilişkin ve özel hayatının gizliliğini ihlal edecek nitelikte bir görüntünün ve/veya konuşmanın kaydedilip kaydedilmediği hususları açıklığa kavuşturulup, toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeksizin, mağdur tarafından bir kısmı dosyaya sunulan onaysız fotokopiden ibaret 27.03.2013 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınıp, eksik incelemeye ve yetersiz gerekçelere dayalı olarak sanık hakkında zincirleme şekilde özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2017/872).

Özel Dedektiflik Bürolarının Gizlice Çektiği Fotoğraf ve Videolar Suç mudur?

Mağdur … ile aralarındaki boşanma davası devam etmekte olan sanık …‘nin, eşinin başka erkeklerle gayri ahlaki ilişkisi olduğunu ve müşterek çocukları … ile ilgilenmediğini ispatlamak amacıyla, özel dedektiflik hizmeti veren diğer sanık … ile anlaşarak, mağdur hakkında delil toplamasını istemesi üzerine, sanık …‘nın, mağduru, 19 gün boyunca gizlice takip edip, mağdurun kamuya açık alanlarda bulunduğu sırada kimlerle nerede görüştüğünü, mağdurun konuta ve iş yerine geliş-gidiş saatlerini, oğlu …‘un bu süreçte nerelerde kaldığını tespit ederek, buna ilişkin fotoğraf ve video kayıtlarının yer aldığı CD’yi, 07.08.2007 tarihli “İş Sonu Raporu” ile birlikte sanık …‘ye teslim ettiği olayda,

Sanıklara isnat edilen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun sübut bulduğuna ve eylemlerin hukuki nitelendirmesine ilişkin yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2016/8242).

Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali Yoluyla Elde Edilen Delillerin Boşanma Davasında Kullanılması

Davacı erkek tarafından sunulan ses kayıtlarına ilişkin CD’nin kadının “özel hayatının gizliliği” ihlal edilmek suretiyle hukuka aykırı yolla elde edildiği anlaşılmaktadır. Hukuka aykırı delil, hükme esas alınamaz. Davalı-davacı kadının boşanmayı gerektirecek başkaca kusurlu bir davranışı ise kanıtlanamamıştır. Gerçekleşen bu durum karşısında, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda tamamen kusurlu olan davacı-davalı erkeğin boşanma davasının reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - Karar : 2016/4800).

Ses ve Görüntülerin Gizli Kamerayla Kaydedilerek Boşanma Davasına Sunulması

Sanık ile katılanın evli olup aralarında geçimsizlik bulunduğu, katılanın, bir süre ayrı yaşayarak sanığa nafaka davası açtığı, dava sürerken tarafların tekrar bir araya gelerek aynı evde yaşamaya başladıkları, olay günü, sanığın, müşterek çocuk … dışarıda gezdirmek istemesi nedeniyle çıkan tartışmada, katılanın sanığa, küçük düşürücü, incitici ve sinkaflı sözlerle sövdüğü, sanığın da, sözkonusu tartışmaya ilişkin ses ve görüntüleri anahtarlık kamera ile gizlice kayda alarak ses ve görüntü kayıtlarını ilk önce Cumhuriyet Başsavcılığı’na ibraz ederek şikayetçi olduğu, bilahare, kayıtları nafaka davasına karşı açtığı boşanma davasına delil olarak sunduğu olayda; ses ve görüntü kayıtlarını başkalarına verdiği veya yaydığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, kendisine karşı bir suç işlendiği kanaatiyle, kaybolma olasılığı bulunan mevcut delilin muhafazasını sağlamak ve karşılıklı açılan davalardaki iddialarını ispat etmek amacı taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle davranmadığı anlaşıldığından; beraatine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 12.Ceza Dairesi - Karar:2014/25543).

Kavga Seslerinin İzinsiz Telefon Kaydına Alınarak Mahkemeye Delil Olarak Sunulması

Sanığın, karısı olan ve aralarında şiddetli geçimsizlik bulunan katılan ile tartıştıkları sıradaki konuşmaları, rıza olmaksızın cep telefonu ile kayda alarak bilahare ses kayıtlarını, katılanın geçimsizlik nedeniyle açtığı boşanma davasına delil olarak sunduğunun iddia edildiği olayda; sanığın, tartışmanın şiddetlendiği, katılanın eline bıçak aldığı, seni şikayet ederim diye bağırıp çağırdığı, oramı, buramı keserim dediği, şikayet ettiği takdirde ispatlayamayacağını düşündüğü için yatak odasına geçip kapıyı kilitleyerek telefon kaydına geçtiği, bunları da boşanma davasına delil olarak sunduğu, suç işleme kastı bulunmadığı yönündeki savunması ile bilirkişi inceleme raporunda, katılanın, tartışmada sanığa yönelik hakaret ve tehdit suçlarını oluşturabilecek sözler sarfettiğinin anlaşılmasına göre, ses kayıtlarını başkalarına verdiği veya yaydığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, kaybolma olasılığı bulunan delilin muhafazasını sağlamak ve boşanma davasındaki katılanla geçimsizlikleri olduğu yönündeki iddialarını ispat etmek amacı taşıyan eyleminde hukuka aykırı davrandığı bilinciyle hareket etmediği, atılı özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun oluşmadığı anlaşılmıştır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2014/24858).

Boşanma Davasında Kullanılmak Üzere Hukuka Aykırı Oluşturulan Deliller

Yargısal uygulamada somut olayın özelliğine göre farklı yaklaşımlar olmakla birlikte temelinde bir delilin hukuka aykırı olarak elde edilmesi ile hukuka aykırı olarak yaratılmasının farklı olarak ele alındığı, hukuka aykırı yaratılan delilin hiçbir şekilde kabul edilmemesine karşın, hukuka aykırı olarak elde edilen delil konusunda olayın özelliğine göre farklı değerlendirmelerde bulunulduğu görülmektedir.

Nitekim, Yargıtay H.G.K.’nun 25.9.2002 tarih ve 2002/2-617 E. 2002/648 Sayılı kararında evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuksal nedenine dayalı boşanma davasında davalı kadına ait günlüğün delil olarak kabul edilip edilemeyeceği tartışılmış ve kararda bu konuya dair olarak aynen;” ‘Zehirli ağacın meyveleri’ olarak ifade edilen hukuka aykırı olarak elde edilen delillerin değerlendirilmesi konusunda Medeni Usul Hukukunda açık bir düzenleme bulunmamaktadır.” tespiti yapıldıktan sonra yukarda da işaret olunan öğretideki görüşlere yer verilmiş; ardından tarafların birlikte yaşadığı evde, davalı evi terk ettikten sonra kilitli olmayan yerden elde edilip mahkemeye sunulan zor ve tehdid ile ele geçirildiği savunulmayan ve davalı tarafından tutulduğu tartışmasız olan …defterin yukarda anılan görüşler doğrultusunda delil olup olmadığı değerlendirilmiştir.

Sonuçta: “öncelikli olarak özel hayatın gizliliğinin korunmasının esas olduğu; ancak somut olayın özelliğinin bu genel görüşten ayrılmayı gerektiren istisnalar içerdiği; kullanılan deliller çalınmış, tehdit ya da zorla elde edilmiş ise burada hukuka aykırılığın olacağı, hukuka aykırı yollardan elde edilmemiş delillerin ise yasak bir delil olarak değerlendirilemeyeceği;

Boşanma davasının zaten kişilerin özel yaşamını ilgilendiren bir dava olduğu ve kocanın eşi ile birlikte yaşadıkları mekanda ele geçirdiği eşine ait fotoğrafları, not defterini veya mektupları mahkemeye delil olarak verilmesi halinde, bu deliller hukuka aykırı yollardan elde edilmediğinden mahkemede delil olarak değerlendirileceği; aynı evde yaşayan kadının, kocanın bu delilleri ele geçirilebileceğini bilebilecek durumda olduğu, kocanın yatak odasındaki bir dolabın içinde yada yatağın altında kadın tarafından saklanan bir not defterini ele geçirmesinin, bu mekan eşlerin müşterek yaşamlarını sürdürdükleri bir yer olduğundan kadın için gizli mekan kabul edilemeyeceği; hiç kimsenin evindeki bir mekanda bulduğu bir delili hukuka aykırı yollardan ele geçirmiş sayılamayacağı, özel hayatın gizli alanlarının, özel hayatın gizli alanını ilgilendiren delillerle ispat edilebileceği” vurgulanarak davalıya ait günlük delil olarak kabul edilmiştir.

Kararda üzerinde önemle durulan husus, delilin hukuki yollardan elde edildiğinin kabulüdür.

Yine H.G.K.’nun 28.5.2003 gün ve 2003/1-374 E- 2003/370 K. sayılı ilamında ise: davacı tarafça muvazaanın kanıtı olarak sadece video kaseti deliline dayanılmış; kararda video kasetinin hukuka aykırı delil olmamakla birlikte, murisin ses ve görüntüsünün kaydedildiği ortam, murisin ses ve görüntüsünün alındığı tarih itibariyle yaşlı, hastalıklar içinde kıvranan, hastaneden çıkmak için yardım bekleyen, her türlü etkiye açık bir kişi olması sebebiyle bu delilin başlı başına muvazaaya kanıt olamayacağı kabul edilmiştir.

Bir delilin mahkemece kabul edilebilmesi için, gerek öğretide yer alan ağırlıklı görüş, gerekse de H.G.K. Kararlarında ortaya konulan ölçüt; o delilin usulsüz olarak yaratılmamış olması ve hukuka aykırı biçimde elde edilmemesidir.

Vurgulanmalıdır ki, bir delilin usulsüz olarak elde edilmesi ayrı, usulsüz olarak yaratılması ayrı bir olaydır. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliğine göre değerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir.

Somut olaya gelince;

Mahkemece, hükme esas alınan CD, davalı kadının rızası dışında kaydedildiği gibi sırf boşanma davasında delil olarak kullanılmak amacıyla bir kurgu sonucu oluşturulmuştur. O halde bu şekilde oluşturulmakla usulsüz olarak yaratılmış bu delilin hükme esas alınması mümkün değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu - Karar: 2012/70).

Ses Kayıtlarının İzinsiz Kullanılması Nedeniyle Manevi Tazminat Davası

Dava, “hukuka aykırı olarak elde edildiği ileri sürülen ses kayıtlarının kullanılması nedeniyle manevi tazminat” davasıdır.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalılardan Berrin’in davacı ile aralarındaki hukuk davasında delil elde etmek üzere diğer davalılara davacı doktor ile yaptıkları görüşmeleri gizlice kaydettirip dosyaya sunması karşısında yapılan bu eylemin hukuka aykırı olup olmadığı, diğer bir deyişle davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır.

Somut olaya gelince, uyuşmazlık; davalılardan Berrin’in davacı ile aralarındaki iş bu davadan önce görülmekte olan hukuk davasında delil elde etmek üzere, diğer davalıları hasta gibi davacı doktorun muayehanesine yönlendirerek, muayene sırasında aralarında yaptıkları görüşmeleri gizlice kaydettirip dosyaya sunması karşısında yapılan bu eylemin hukuka aykırı olup olmadığı, diğer bir deyişle davacının kişilik haklarına saldırı oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır.

Yukarıda ifade edildiği üzere, bir delilin usulsüz olarak elde edilmesi ayrı, usulsüz olarak yaratılması ayrı bir olaydır. Usulsüz olarak elde edilen bir delil somut olayın özelliğine göre değerlendirilebilirse de; usulsüz olarak yaratılan bir delilin hiçbir şekilde delil olarak kabulü olanaklı değildir. Davacının konuşmalarının kendisinden habersiz olarak davalı Berrin’in yönlendirmesi ile diğer davalılarca kaydedildiği ve kayıt yapan davalıların davacıyı konuşmaya ve kendisini yönlendirmeye çalıştıkları bilirkişi tarafından dökümü yapılan ses kayıtlarından da anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bu delilin hukuka aykırı olarak elde edildiği dosya kapsamı ile sabittir. Her ne kadar davalılar hakkında ceza mahkemesince “kişiler arasında aleni olmayan konuşmaları kaydetme” suçundan 5237 sayılı TCK’nun 133/2. maddesi uyarınca ayrı ayrı neticeten 500,00.-TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de, ceza mahkemesi kararının hukuk hâkimini bağlayabilmesi için 53. maddesi uyarınca ceza mahkemesi kararının maddi olgu yönüyle kesinleşmiş olması gerekir. Eğer bu yönden kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararı bulunmuyorsa, hukuk hâkimini bağlayacak bir ceza mahkemesi kararından da söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle somut olayda ortada ceza hukuku anlamında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığından 53. maddesi uyarınca hukuk hâkimini bağlamayacaktır. Zira karar tarihi itibariyle sanıkların hükmün açıklanmasını talep etme ve sonuçta verilen kararı temyiz kanun yoluna getirme hakları bulunmamaktadır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 gün ve 2011/19-639 esas, 2012/30 karar sayılı ilamı ). “Kurulan hükmün sanık hakkında hukuksal bir sonuç doğurmamasını” ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, davayı sonuçlandıran ve uyuşmazlığı çözen bir “hüküm” değildir ( Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.05.2011 gün ve 2011/4-61 E., 2011/79 K.; 06.10.2009 gün ve 2009/4-169 E., 2009/223 K. sayılı ilamları ). Bu nedenlerle 53. maddesi kapsamında hukuk hâkimini bağlayıcı bir ceza mahkumiyeti bulunmamakta ise de, hukuk yargılamasında ceza mahkemesince tespit edilen maddi vakıaları değerlendirilmesi mümkündür. Özel Daire bozma gerekçesine konu teşkil eden Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun anılan içtihadının somut olaya uygulanma imkanı da bulunmamaktadır. Çünkü dava konusu olayda ani gelişen bir durum söz konusu olmadığı gibi, aksine davacı ile davalılardan Berrin arasında uzun süredir devam etmekte olan uyuşmazlıklar ve davalar bulunduğu dosya kapsamı ile sabittir. Bunun dışında bir daha kanıt elde edememe durumu da yoktur. Çünkü davacının muayenehanesine giden davalıların tanık olarak gösterilmeleri ve dinlenmelerine engel bir durum bulunmamaktadır. Bu nedenle davalıların eylemlerinin davacının kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturduğu kabul edilmelidir. (Yargıtay HGK - Karar: 2014/960).

İzinsiz/Gizli Ses Kaydı Nedeniyle Tazminat Davası

Dava konusu olayda; davacı avukatın, önceki vekil edeni olan dava dışı A.’ün hile ile avukatlık ücret sözleşmesi imzalattığını kanıtlamak amacıyla, davacının evinde isteği dışında gizlice sesini kaydettiği, daha sonra davacının ses kaydı bulunan CD’yi davalının avukatı B.’e vermiştir. Davalı avukat, konuşmaların gizlice kaydedilmesi nedeni ile CD’nin Ceza Muhakemesi Yasası’nın 206/2-a ve 217/2 maddeleri uyarınca hukuka uygun elde edilmiş delil niteliği taşımadığını bilmesi gerekir. Buna rağmen davalı A.E.’a ait İzmir 27. Noterliği’ne başvurarak CD’nin çözümünü yaparak emanete alınmasını istemiştir. Davalı noter başkatibi E. daire dışında notlar alıp çözümü yapmış, davalı noter katibi H. de tutanaklara geçirmiş, çözümleme ve emanet tutanağı noter başkatibi tarafından imzalanarak saklanmak üzere CD’yi emanete almıştır.

Davalı noter, Adalet Bakanlığı’nın 93/27, 95/55 ve 98/16 sayılı genelgeleri gereğince, ceza soruşturması ve kovuşturmasına neden olabilecek bir konuda noterlerin tespit yapmaması gerektiği bildirilmesine rağmen bu hususa aykırı davranmıştır. İşlem noter katibi H. tarafından hazırlanarak başkatip E. tarafından imzalanmıştır. Davalı noter, genelgeye uygun işlem yapmayan katip ve başkatip üzerinde gerekli denetim ve gözetim, hatta onları bilgilendirme görevlerini yerine getirmediğinden kusurludur.

Noter başkatibi E. ise, CD’nin daire dışında deşifre edilmiş çözümlerini tutanaklara geçirip noter adına imzaladığı için sorumlu bulunmaktadır.

Davalı Noter Katibi H., sadece CD çözümünü tutanaklara yazmış olup herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından ona yönelen davanın reddi yerinde görülmüştür.

Gizlice kaydedilmiş CD’nin kanıt olarak kullanılamayacağını bilmesi gereken ve çözüm yaptırarak emanete aldıran davalılardan Avukat B.’in eylemi, amacı böyle olmasa bile davacının kişilik haklarına saldırı oluşturur.

Dosyadaki kanıtlardan; ses kaydının yasaya aykırı olarak, gizlice elde edildiği anlaşılmaktadır. Gizli yollardan ses kaydedilmesi, davacının gizli kalması gereken ye açıklanmasında kamu yararı bulunmayan özel yaşamı ile ilgili sırların dışarıya yansıtılması, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturur (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi - Karar : 2010/7573).

Boşanma Davasında Aldatmanın (Zina) İspatlanması Amacıyla Gizlice Ses ve Görüntü Kaydı

5237 sayılı TCK’nın 133/1. maddesinde düzenlenen kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması suçunun oluşabilmesi için; iki veya daha fazla kişinin, başkalarının bilmeyeceği ve sınırlı bir dinleyici çevresi dışına çıkmayacağı yönünde haklı bir inanç ve iradeyle hareket ederek, herhangi bir aracı vasıta olarak kullanmadan, yüz yüze gerçekleştirdikleri, ancak özel bir çaba gösterilerek duyulabilecek, aleni olmayan, söze dayalı, sesli düşünce açıklamalarının, konuşmanın tarafı olmayan kişi veya kişilerce, ilgilisinin rızası olmaksızın, elverişli bir aletle (sesli bir açıklamayı kuvvetlendirerek veya naklederek onu ses alanının dışına çıkartıp doğrudan doğruya algılanabilir hale getirmeye yarayan her türlü düzenekle) dinlenmesi veya akustik olarak tekrar dinlenebilmesi imkanını sağlayan bir aletle kaydedilmesi gerekmekte olup; belirli veya belirlenebilir iki veya daha fazla kişinin, elverişli araçlar (internet, telefon, telsiz, faks, mektup, telgraf, kağıt vb.) ve ortak semboller (söz, yazı, işaret vb.) aracılığıyla paylaştıkları bilgi, düşünce, duygu ve tutumlarının; özel hayata ilişkin olsun ya da olmasın, başka kişi veya kişiler tarafından, ilgilisi veya ilgililerinin rızası dışında ifşa edilmesi, yani; yayılması, açığa vurulması, afişe edilmesi, ilan edilmesi, kamuoyuna duyurulması, özetle; içeriğini öğrenme yetkisi bulunmayan kişi veya kişilerin bilgisine sunulması eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 132/2. maddesinde tanımlanan haberleşmenin gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirileceği, konuşmada, kişiler arasında vasıta bulunmaksızın iletişim gerçekleştiği halde, haberleşmede, elverişli bir araç sayesinde kişilerin iletişime geçtikleri; ayrıca, konuşmanın taraflarının, diğer tarafın bilgisi ve rızası dışında, aralarında geçen sözleri kaydetmesi, 5237 sayılı TCK’nın 133/1. maddesi kapsamında suç olarak tanımlanmamış olup; koşulları bulunduğu takdirde, eylemin 5237 sayılı TCK’nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu oluşturabileceği; ancak, kişinin, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı ani gelişen durumlarda, örneğin; kendisine karşı işlenmekte olan (cinsel saldırı, hakaret, tehdit, iftira veya şantaj gibi) bir suç söz konusu olduğunda ya da kendisine veya aile birliğine yönelen, onurunu zedeleyen, haksız bir saldırıyı önlemek için, kaybolma olasılığı bulunan kanıtların kaybolmasını engelleyip, yetkili makamlara sunarak güvence altına almak amacıyla, saldırıyı gerçekleştiren tarafın bilgisi ve rızası dışında, konuşma ve haberleşme içeriklerini veya özel hayata ilişkin ses ve görüntülerini dinleme, izleme ya da kaydetme eylemlerinin hukuka aykırı olduğunu kabul etmek mümkün olmadığı gibi, esasen bu hallerde, kişinin hukuka aykırı hareket ettiği bilinciyle hareket ettiğinden de söz edilemeyeceği anlaşılmakla;

Aksi kanıtlanmayan savunma ve dosya içeriğine göre; eşi olan katılanın sadakatinden kuşkulanan ve aldatıldığını düşünen sanığın, katılanın kullandığı bilgisayara, temin ettiği monitör çoklayıcı ve VGA monitör kablosunu bağlayıp, üst katta bulunan kendisine ait boş daireye koyduğu başka bir bilgisayar monitöründen, katılanın kullanmakta olduğu bilgisayar ile bağlantı sağladıktan sonra, katılanın internet aracılığıyla yaptığı görüşmeleri gizlice takibe aldığı, 21.10.2006 günü, katılanın MSN yolu ile görüntülü görüşme yaptığını fark ederek, katılanın internet aracılığıyla yaptığı görüşmeyi izlemeye başladığı, bir ara katılanın erkek kardeşini çağırıp onunla, daha sonra yalnız başına görüşmeyi izlemeye devam ettiği, katılan ile katılanın iş yerinden tanıdığı bir erkek arkadaşının konuştuklarını, konuşma sırasında katılanın soyunarak, çıplak vaziyette karşısındakine cinsel içerikli sözler söyleyip, “sanal seks” tabir edilen ilişki içerisine girdiklerini gördüğü, ertesi sabah, cep telefonunun ses kaydetme fonksiyonunu açık bırakarak, odaya gizlice yerleştirdikten sonra, katılana bir önceki gece ile ilgili sorular sorup, isnatlarda bulunarak, katılanın konuya ilişikin verdiği cevapları ve aralarında geçen konuşmaları kaydettiği, ardından katılanın yaptığı görüntülü görüşmeden söz edip, cep telefonuna kaydetmiş olduğu konuşma içeriğini katılan aleyhine açtığı boşanma davasında mahkemeye delil olarak sunduğu iddiasına konu olayda; yapılan yargılama sonucunda, sanığın kastının bulunmaması nedeniyle atılı suçların yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan, hükmün onanmasına karar verilmiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2012/14791).

Facebook Mesajları Delil Olur mu?

Davalı tarafça gönderilen Facebook mesajlarında davalının “11.000,00 TL’lik borcuma ödeme planı çıkarsınlar ve ben de ödemeye başlayayım.” şeklindeki beyanları açıkça borcu kabul anlamında yorumlanmalıdır. Davalı anılan mesajların kendisi tarafından çekildiğini inkar etmediğine göre HMK’nın 199. maddesi anlamında belge niteliğinde kabulü gereken mesajlar doğrultusunda akdi ilişkiyi de inkar etmeyen davalının borcu açıkça kabul ettiği gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi - KARAR NO: 2016/2351).

Tarihi Belli Olmayan İzinsiz Ses Kaydı Delil Olur mu?

Dosyanın incelenmesinde, davaya konu edilen ve davalının katıldığı iddia olunan toplantıya ilişkin bir CD’nin dosyaya delil olarak sunulduğu, CD içerisinde yer alan ses kaydının çözümü yaptırılmak üzere dosyanın bilirkişiye tevdi edildiği, bilirkişi raporuna göre CD’de “… 2” isimli bir klasörün yer aldığı, bu klasör içeriğinin 32. dakikadan itibaren başlayarak amatör bir donanım vasıtasıyla kaydedildiği, kaydın kapalı bir ortamda kitleye sesleniş biçiminde olduğunun anlaşıldığı belirtilerek ses kaydının çözüm metninin mahkemeye sunulduğu anlaşılmaktadır.Davaya konu olaya ilişkin delil olarak sunulan CD kaydının hangi tarihte ve ne şekilde kaydının yapıldığı dosyadan anlaşılamamaktadır. Şu durumda mahkemece, bu konuda uzman bilirkişiden rapor alınarak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonuca gidilmesi gerekirken eksik araştırmaya dayalı olarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi - Karar : 2017/6911).

Kamera Kaydı Yaparak Savcılık Dosyasına Sunmak Suç mu?

Sanığın ayrı yaşadığı eşinin babası olan katılanın evine çocuklarını görmek için geldiğinde çıkan tartışmayı kamera ile kaydedip soruşturma dosyasına delil olarak sunduğu iddia edilen olayda, kayda aldığı görüntüleri üçüncü kişi ya da kişilerle paylaştığı ve/veya çoğaltarak dağıttığına ilişkin hakkında bir iddia ileri sürülmeyen sanığın, kendisine yönelen eylem nedeniyle başkaca şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde iken, kaybolma olasılığı bulunan delilin muhafazasını sağlayıp, katılanın eylemini ispatlama amacını taşıyan eyleminde, hukuka aykırı hareket etme bilinciyle davranmaması nedeniyle yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar No:2018/2516).

Yetkili Makama Başvuru İmkanı Varken Ses Kaydı Almak Hukuka Aykırıdır

Suç tarihinde … Orman İşletme Şefliğinde orman muhafaza memuru olarak görev yapan sanığın görevli olduğu bölgede orman kesim işi yapan katılan …‘den işlerinde kolaylık sağlayacağı, izinli olmadığı bazı bölgeleri kesime açacağı ve izinli olduğu alan dışında fazladan odun kesmesine müsaade ederek fazla kazanç sağlayacağı vaadi ile 3.500,00 TL istediği, bu suretle rüşvet almaya teşebbüs suçunu işlediği kabul edilerek mahkumiyetine karar verilmiş ise de; teknik araçlarla izlemenin düzenlendiği TCK’nın 140. maddesinde sayılan katalog suçlardan birinin işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunması ve başka suretle delil elde edilememesi halinde, şüpheli veya sanığın kamuya açık yerlerdeki faaliyetlerinin ve … yerinin teknik araçlarla izlenebileceğinin, ses veya görüntü kaydı alınabileceğinin hükme bağlandığı ve bu kararın hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı tarafından verileceği, Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kararların da yirmi dört saat içinde hakim onayına sunulacağının belirtildiği, somut olayda ise katılan tarafından kayda alınan konuşmaların yasayla düzenlenen usul ve esaslara uyulmadan elde edildiği, yetkisiz kişilerce elde edilen bu kayıt ve bulguların bir suça ilişkin de olsa hukuka aykırı delil niteliği taşıdığı, Anayasa’nın 38. maddesindeki “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez”, CMK’nın 206/2-a bendindeki “Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse reddolunur” ve aynı Kanun’un 217/2. maddesindeki “Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir” hükümleri nazara alındığında, hukuka aykırı olarak elde edilmiş ses ve görüntü kayıtlarının soruşturma veya kovuşturma sırasında kullanılamayacağı, mahkumiyet hükmüne ispat aracı olamayacağı, diğer taraftan katılan tarafından alınan ses kayıtlarının sanığın katılandan daha önce de para istemesinden sonra suç tarihinde tekrar arayarak … Orman İşletme Müdürlüğüne çağırması ve kurum binasında sanık ile buluşup birlikte dışarı çıkmalarından sonra kayda alındığının anlaşıldığı, dolayısıyla katılanın yetkili makamlara başvurma imkanının olduğu ve bunun zorunlu bulunduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği halde buna aykırı şekilde bizzat katılanın elde ettiği ses kayıtlarının hukuka uygun kanıt olarak kabulünün mümkün olmadığı, kaldı ki bahse konu kayıtların ani gelişen ve bir daha elde edilme imkanı bulunmayan kanıt niteliğinde de sayılamayacağı, hukuka aykırı delil niteliğindeki söz konusu kayıtlar dışlandığında, katılan …‘in soyut iddiası dışında sanığın istikrarlı savunmasının aksine mahkumiyetine yeterli her türlü kuşkudan uzak, somut ve yasal delil de elde edilemediğinden yüklenen suçtan beraatine karar verilmesi yerine yanılgılı değerlendirme ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyetine hükmolunması, bozma nedenidir (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2018/12984 E. , 2022/12928 K.).

Ses Kaydının Planlı Olarak mı Ani Gelişen Bir Durumda mı Alındığının İspatlanması Gerekir

YCGK’nın 21/06/2011 tarih ve 2010/187 esas, 2011/131 sayılı kararındaki, “kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, katılan tarafından ibraz edilen ses kaydının sanıkların bilgisi ve rızası dışında yasal olmayan yollardan kaydedildiği gerekçesiyle, yasal delil olarak kabul edilmemiş ise de; kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı gibi ani gelişen durumlarda, karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğunun kabulü zorunludur” şeklindeki açıklama karşısında,

Somut olayda, katılanın, suç tarihinden yaklaşık bir yıl sonra sanık dışında başka kişilerle yaptığı konuşmada suça konu olaydan bahsederek dosyada mevcut tehdit içeren ses kaydını alması karşısında, ses kayıtlarını başka şekilde ispatlanması mümkün olmayan bir hal içerisinde mi yoksa bir planlama dahilinde mi kayda aldığı tartışıldıktan sonra ses kaydının hukuka uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi bozma nedenidir (Yargıtay 4. CD - Esas : 2015/25539, Karar : 2020/916).

Planlı Görüntü Kaydı Hukuka Aykırı Delildir

Ceza yargılamasının maddi gerçeğin hiçbir kuşkuya yer bırakılmaksızın ortaya çıkarılması amacı doğrultusunda İlk Derece Mahkemesinin beraat hükmünü duruşma açmak suretiyle kaldırarak sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kuran Bölge Adli Mahkemesince katılan mağdurun soruşturma evresinde çocuk izleme merkezinde verdiği görüntülü ifadesine ilişkin CD ile katılan mağdura ait test ve otobiyografi belgelerinin duruşmada tartışılmasının gerekmesi, yine Bölge Adliye Mahkemesince mahkumiyet hükmüne esas alınan sanığın değişik tarihlerdeki cinsel eylemlerine ilişkin kamera kaydı görüntülerinin Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.06.2011 tarihli ve 187-131 sayılı ile 12.09.2023 tarihli ve 21-409 sayılı kararlarında da belirtilen; kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme olanağının bulunmadığı ve yetkili makamlara başvurma imkânının olmadığı ani gelişen durumlarda konuşmaları kayda alması hâlinin hukuka uygun olduğu şeklindeki kabulü kapsamında bulunmaması, söz konusu kameranın daha önce işlendiği iddia olunan ve tekrar işleneceği düşünülen istismar eylemlerinin ispatı açısından bir plan ve kurgu dâhilinde katılan Özlem tarafından eve yerleştirilmesi, bu bağlamda eylemin özel hayatın gizliliği kapsamında suç teşkil edebilecek mahiyet olup olmadığı ayrıntılı olarak tartışılarak hukuka uygun bulunduğu takdirde hükme esas alınması, aksi halde yasak delil niteliğindeki ise bu görüntülerin dışlanarak dosyada mevcut diğer deliller doğrultusunda karar verilmesinde zorunluluk bulunması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; sanık hakkında eksik araştırmayla mahkûmiyet hükmü kurulduğu kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2023/607 E. , 2024/149 K.).

HTS Kayıtlarının Getirtilerek Aramanın Planlı Olup OLmadığının Tespiti

Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 21/05/2013 tarihli, 2012/1270 Esas, 2013/248 Karar sayılı kararı ve Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre kişinin kendisine karşı işlenmekte olan bir suçla ilgili olarak, bir daha kanıt elde etme ve yetkili makamlara başvurma imkanının olmadığı, ani gelişen durumlarda karşı tarafla yaptığı konuşmaları kayda alması halinin hukuka uygun olduğunun kabulünün zorunlu olduğu,

Somut olayda, HTS kayıtları getirtilerek ilk aramanın kim tarafından yapıldığının, bu kapsamda sanığın katılana karşı ani gelişen tartışma sırasında tehdit ve hakaret içeren sözler söyleyip söylemediğinin ve başkaca delil elde etmesine imkan bulunup bulunmadığının, suça tahrik ve planlama ile kayıt yapılıp yapılmadığının tartışılması gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile sanık hakkında yazılı şekilde hükümler kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2021/25097 E. , 2024/3206 K.).

Gizlice/habersizce yapılan ses, fotoğraf veya video kayıtları; bazı durumlarda hukuka uygun delil bazı durumlarda ise suç teşkil ettiğinden, bu şekilde elde edilen delillerin savcılık veya mahkemeye sunulmadan önce bir avukat tarafından değerlendirilmesinde yarar vardır.


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS