0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Hekimlerin (Doktorların) Cinsel Suçları Nelerdir?

Muayene, tedavi ve takip işlemleri sırasında doktora (hekime) atfedilebilecek cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar şunlardır:

  • Cinsel Taciz Suçu: Cinsel taciz suçu, mağdurun yaşına bakılmaksızın, doktorun hastasına karşı bedensel temas olmadan, halk arasında laf atma, sözlü taciz vb. gibi ifade edilen cinsel davranışlarla işlenen fiillerini cezalandırmaktadır (TCK 105). Örneğin, erkek doktorun muayene sırasında cinsel amaçla kadın hastasına “vücudunuz çok güzelmiş” demesi cinsel taciz suçuna vücut verir.

  • Cinsel Saldırı Suçu: Cinsel saldırı suçu, doktorun hastasına karşı cinsel amaçla bedensel temasta bulunmak suretiyle işlenen fiilleri cezalandırmaktadır (TCK 102). Cinsel saldırı suçu, kural olarak yaşı 18’den büyük hastalara karşı işlenen fiilleri cezalandırmaktadır. Örneğin, doktorun muayene sırasında tıbbi bir gereklilik olmadığı halde hastasının göğüslerine dokunması basit cinsel saldırı suçu olarak nitelenir.

  • Cinsel İstismar Suçu: Cinsel istismar suçu, kural olarak 15 yaşını tamamlamamış çocuk hastalara karşı doktorun cinsel amaçla bedensel temasta bulunmak suretiyle işlediği fiilleri cezalandırmaktadır (TCK md.103). 15-18 yaş grubunda olan çocuklara karşı hile, cebir, tehdit veya iradeyi etkileyen bir nedenle çocuğun bedeni üzerinde icra edilen fiiller de cinsel istismar suçu olarak nitelenir.

Uygulamada doktorlar tarafından en çok işlenen suçun, muayene yoluyla cinsel saldırı suçu olduğu görülmektedir.

Doktorların İşlediği Cinsel Suçların Özellikleri

1- Doktorun Cinsel Taciz Suçu ve Cezası

Doktorun bedensel temasta bulunmadan cinsel amaçla hastasına yönelttiği söz ve davranışları cinsel taciz suçu oluşturur (TCK m.105). Doktorun hastaya karşı aşağıdaki hareketleri cinsel taciz suçunun oluşmasına neden olur:

  • Hastaya çok hoşsun, çok güzelsin, hoşuma gittin şeklinde sözler sarf etme,

  • Hastaya cinsel amaçlı “el hareketi yapma”,

  • Cinsel bir hisle hastaya “öpücük atma”,

  • Cinsel ilişki teklif etme,

  • Cinsel organını gösterme,

  • Mağdura yönelik “sevişelim mi”, “sevişmek ister misin” şeklinde sözler sarfetmek.

Mağdur hastanın yaşı ne olursa olsun, bedensel temas kurmadan işlenen tüm fiiller (söz ve davranışlar) cinsel taciz suçu olarak kabul edilir. Mağdurun yaşının küçük olması halinde de bedensel temas kurulmadığı takdirde fail doktor cinsel taciz suçu nedeniyle cezalandırılacaktır.

Özellikle belirtelim ki, doktor sağlık hizmeti veren sıfatına sahip olduğundan cinsel taciz suçu nedeniyle cezalandırılması halinde cezası TCK m.105/2-b gereği yarı oranında artırılacaktır. Doktorun işlediği cinsel taciz suçu, suçun nitelikli hali olarak kabul edildiğinden suç şikayete tabi değildir, savcılık tarafından resen (kendiliğinden) soruşturulur.

Doktorun mesleki faaliyeti sırasında cinsel taciz suçu işlemesi halinde TCK m.105/1 ve TCK m.105/2-b gereği cezalandırılması gerekir.

Cinsel taciz suçu, 5237 sayılı TCK’nın 105. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

TCK m.105 Cinsel Taciz Suçu

(1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına, fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Suçun;

a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,

c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

e) Teşhir suretiyle,

işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz.

2- Doktorun Cinsel Saldırı Suçu ve Cezası

Doktorun tıbbi gereklilik olmadığı halde hastasının vücuduna dokunması cinsel saldırı suçunun vücut bulmasına yol açar. Aynı şekilde doktorun tıbbi gereklilik olmadığı halde hastasının anal veya vajinal bölgelerine, göğüslerine dokunması da cinsel saldırı suçunun tipik şeklini meydana getirir.

Hekim, acil vakalar gibi zorunlu durumlar dışında, hastasını bizzat muayene etmeden tedavisine başlayamaz (Hekim Meslek Etiği Kuralları m.23). Bu nedenle tıbbi gereklilik olan muayene işlemi ile cinsel suçlar dikkatli değerlendirmeye tabi tutularak birbirinden ayrılmalıdır. Tıbbi literatüre göre, hekim tarafından hasta muayenesi beş farklı yöntemle yapılmaktadır:

  • İnspeksiyon (gözle muayene),
  • Palpasyon (elle muayene),
  • Perküsyon ( vurarak muayene),
  • Oskultasyon (dinleyerek muayene),
  • Olfaksasyon (koklayarak muayene).

Kullanılan muayene yönteminin hastanın tıbbi durumuna uygun olması gerekir. Özellikle vurgulayalım ki, ceza davasında alınan bilirkişi raporunda hastanın tıbbi muayenesine dair tıbbi gerekliliklerin neler olduğu açıklanmalıdır. Bilirkişinin tıbbi gereklilik konusunda verdiği bilgilerin, mağdurenin sanığın kendisine karşı gerçekleştirdiğini iddia ettiği eylemlerle örtüşmemesi halinde bu durum cinsel saldırı suçunun işlendiğinin bir belirtisi olarak kabul edilmelidir. Örneğin, vajinal muayene yapılması tıbbi bir gereklilik olmadığı halde doktorun hastasına çıplak elle vajinal muayene yapması cinsel saldırı suçu oluşturur.

Doktorun hastaya karşı işleyebileceği cinsel saldırı suçunun basit ve nitelikli halleri şu şekildedir:

a. Sarkıntılık suretiyle basit cinsel saldırı suçu (TCK m.102/1-ikinci cümle)

b. Cinsel saldırı suçunun temel hali (TCK m.102/1-birinci cümle)

c. Cinsel saldırı suçunun nitelikli halleri (TCK m.102/2-3).

Sarkıntılık suretiyle cinsel saldırı; doktorun hastaya yönelik yüzeysel, geçici ve hafif derecede cinsel davranışlarını ifade eder. Yargıtay uygulamasına göre aşağıdaki hareketler doktorun hastasına karşı işlediği sarkıntılık suretiyle basit cinsel saldırı suçuna örnek olarak verilebilir:

  • Muayene ederken mağdurun yanaklarından öpmek,

  • Cinsel amaçla mağdurun elini tutma, belini tutma, omzundan tutma,

  • Hastaya sarılarak “seni seviyorum” demek,

  • Hastanın ensesinden öpmek,

  • Hastanın kalçasına veya bacaklarına, bacak arasına dokunmak,

  • Hastanın cinsel organına dokunmak,

  • Hastanın göğüslerini okşamak,

  • Vücudunu hastaya sürtünme.

Doktorun hastaya karşı sarkıntılık suretiyle basit cinsel saldırı suçu işlemesi halinde, hastanın şikayeti üzerine doktor TCK m.105/1-ikinci cümle gereği 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaktır.

Sarkıntılık suçu, kesik ve ani bir eylemle işlenen bir fiildir. Doktorun işlediği fiil, süreklilik arz ederek failin bedeni üzerinde cinsel amaçla işlenen kesintisiz çok sayıda eylemden oluşuyorsa sarkıntılık suçu değil, basit cinsel saldırı suçunun daha ağır cezayı gerektiren TCK md.102/1-birinci cümle’de yer alan temel şekli meydana gelir. Örneğin, hastayı muayene bölümüne aldıktan sonra kesintisiz 15 dakika boyunca hastanın göğüslerini, kalçalarını ve vücudunun diğer bölgelerini okşayan doktorun fiili sarkıntılık suçu değil, TCK md.102/1-birinci cümle’de yer alan basit cinsel saldırı suçunun temel şeklidir. Basit cinsel saldırı suçunun temel şekli 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası gerektirir.

Özellikle belirtelim ki, ister kamu hastanelerinde isterse özel hastanelerde olsun cinsel saldırı suçu işleyen doktor hakkında TCK m.102/3-b’de “Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle” şeklinde düzenlenen artırım hükmü uygulanamaz. Çünkü, doktor ile hasta arasındaki ilişki bir nüfuz ilişkisi değildir. Hasta doktorunu serbestçe seçebildiğinden bir nüfuz ilişkisinden bahsetmek mümkün değildir.

Cinsel saldırı suçu, 5237 sayılı TCK’nın 102. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

TCK m.102 Cinsel Saldırı Suçu

(1) Cinsel davranışlarla bir kimsenin vücut dokunulmazlığını ihlâl eden kişi, mağdurun şikâyeti üzerine, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel davranışın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Fiilin vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on iki yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin eşe karşı işlenmesi hâlinde, soruşturma ve kovuşturmanın yapılması mağdurun şikâyetine bağlıdır.

(3) Suçun;

a) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

b) Kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,

c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş, evlat edinen veya evlatlık tarafından,

d) Silahla veya birden fazla kişi tarafından birlikte,

e) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilen cezalar yarı oranında artırılır.

(4) Cinsel saldırı için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(5) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre; cinsel saldırı suçunda failin ve mağdurun, kadın ya da erkek, evli veya bekâr olması mümkündür. Fail ile mağdurun farklı ya da aynı cinsiyetten olması da önemli değildir. Ancak, TCK’nın 102. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı suçunun mağduru on sekiz yaşını tamamlamış olmalıdır. Cinsel saldırı kasten işlenebilir ve failin kastının suçun kanuni tanımındaki tüm unsurları, yani mağduru, cinsel davranışı, vücut dokunulmazlığının ihlalini ve mağdurun rıza göstermediğini kapsaması gerekir. Bu suçla korunan hukuki yarar üzerinde tasarrufta bulunabilen cinsel özgürlük olduğundan hukuki sınırlar içerisinde kalması şartıyla rızaya ehil mağdurun cinsel davranışa göstereceği rıza, fiili hukuka uygun hâle getirecektir. Maddenin ikinci fıkrasındaki nitelikli halin oluşması için vücuda organ veya sair cismin sokulması gerekir.

Basit cinsel saldırı suçunun oluşabilmesi için eylemin cinsel ilişki boyutuna ulaşmaması gerekir. Eylem, vücuda organ veya sair bir cisim sokmaya yönelikse veya fiil de işlenmişse, basit cinsel saldırı değil, ikinci fıkrada düzenlenen nitelikli cinsel saldırı suçu söz konusu olacaktır. Bu ayırımın yapılabilmesi için failin kastının ve gerçekleştirdiği davranışların hangi fiile yönelik olduğunun belirlenmesi gerekir. Failin amacı ve davranışları vücuda organ veya sair bir cisim sokmak olmaksızın cinsel duyguları tatmine yönelik ise basit cinsel saldırı, amacı ve davranışları vücuda organ veya sair bir cisim sokmaya yönelik olmakla birlikte eylemin elinde bulunmayan nedenlerle gerçekleştirilememesi hâlinde ise ikinci fıkrada düzenlenen nitelikli cinsel saldırı suçuna teşebbüs söz konusu olacaktır. Madde metninde “sair bir cisim” ibaresine yer verilmesi karşısında suçun temel şeklinin aksine, ikinci fıkrada tanımlanan nitelikli hâlin oluşabilmesi için eylemin cinsel arzularının tatmini amacına yönelik olması şart değildir (YCGK-K.2024/10).

3- Doktorun Cinsel İstismar Suçu ve Cezası

Doktorun çocuklara karşı cinsel istismar suçu mağdurun yaşına göre iki türdür:

  1. On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış cinsel istismar suçunu oluşturur.

  2. 15-18 yaş arası çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar cinsel istismar suçunu oluşturur.

Cinsel saldırı suçununun sarkıntılık suretiyle işlenmesine ilişkin yukarıda yaptığımız açıklamalar, cinsel istismar suçu açısından da geçerlidir. Cinsel istismar suçu ile cinsel salıdırı suçu arasındaki tek fark cinsel istismar suçunda mağdur çocuktur.

5237 sayılı TCK’nın 102. maddesinde düzenlenen cinsel saldırı ile TCK’nın 103. maddesinde düzenlenen çocukların cinsel istismarı suçlarına ilişkin olarak mağdurun yaşı dışında gerçekleştirilen fiil yönünden farklı bir durum arz etmeyen sarkıntılık suçu/eylemi öğretide de; “Mağdurun vücuduna temas içeren ve ani hareketlerle gerçekleştirilen cinsel davranışlar sarkıntılık, mağdurun vücuduna temas içeren ve sırnaşık hareketlerle gerçekleştirilen cinsel davranışlar basit cinsel saldırı veya basit cinsel istismar suçu kapsamında değerlendirilmelidir. Failin vücuda temas içeren davranışının yoğunluğu, etkisi ve devamlı olması dikkate alındığında sarkıntılık değil, mağdurun yaşına göre, basit cinsel saldırı veya basit cinsel istismar suçu oluşacaktır (YCGK-K.2025/49).

Doktorun çocuğa karşı cinsel istismar suçu nedeniyle cezalandırılmasına karar verildiğinde, belirlenen temel cezası TCK m.103/2-d gereği artırılmalıdır. Çünkü, failin doktor olması, “sağlık hizmeti veren” sıfatı nedeniyle TCK m.103/2-d hükmü gereği artırım nedeni olarak kabul edilmiştir.

Cinsel saldırı suçu, 5237 sayılı TCK’nın 103. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

TCK m.103 Cinsel İstismar Suçu

(1) Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi, sekiz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Cinsel istismarın sarkıntılık düzeyinde kalması hâlinde üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza, istismar durumunda on yıldan, sarkıntılık durumunda beş yıldan az olamaz. Sarkıntılık düzeyinde kalmış suçun failinin çocuk olması hâlinde soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun, velisinin veya vasisinin şikâyetine bağlıdır. Cinsel istismar deyiminden;

a) On beş yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranış,

b) Diğer çocuklara karşı sadece cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen başka bir nedene dayalı olarak gerçekleştirilen cinsel davranışlar, anlaşılır.

(2) Cinsel istismarın vücuda organ veya sair bir cisim sokulması suretiyle gerçekleştirilmesi durumunda, on altı yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur. Mağdurun on iki yaşını tamamlamamış olması hâlinde verilecek ceza on sekiz yıldan az olamaz.

(3) Suçun;

a) Birden fazla kişi tarafından birlikte,

b) İnsanların toplu olarak bir arada yaşama zorunluluğunda bulunduğu ortamların sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle,

c) Üçüncü derece dâhil kan veya kayın hısımlığı ilişkisi içinde bulunan bir kişiye karşı ya da üvey baba, üvey ana, üvey kardeş veya evlat edinen tarafından,

d) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından,

e) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle, işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(4) Cinsel istismarın, birinci fıkranın (a) bendindeki çocuklara karşı cebir veya tehditle ya da (b) bendindeki çocuklara karşı silah kullanmak suretiyle gerçekleştirilmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

(6) Suç sonucu mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur.

Hekimin Cinsel Suçlarının Şikayet Süresi ve Zamanaşımı

Doktorun işlediği cinsel taciz suçu (TCK m.105), takibi şikayete bağlı suçlar kategorisinde değildir. Bu nedenle, suçun soruşturulması için herhangi bir şikayet süresi de yoktur. Suçun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suç şikayete tabi suçlardan olmamasına rağmen, dava zamanaşımı süresi içinde soruşturulmadığı takdirde, fail hakkında zamanaşımı süresi aşıldığı için soruşturma yapılamayacaktır.

Doktorun basit cinsel saldırı suçunun tüm halleri (TCK m.102/1) şikayete tabidir. Şikayet olmadan soruşturma yapılamayacağı gibi şikayetten vazgeçme halinde kamu davasının düşmesine karar verilmelidir. Basit cinsel saldırı suçunun temel şeklinde (TCK m.102/1-birinci cümle) dava zamanaşımı süresi 15 yıl, sarkıntılık suretiyle basit cinsel saldırı suçunda (TCK m.102/1-ikinci cümle) dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Cinsel saldırı suçunun nitelikli hallerinde dava zamanaşımı 30 yıla kadar çıkmaktadır.

Doktorun çocuğa karşı cinsel istismar suçu (TCK m.103), şikayete tabi olan suçlardan değildir, savcılık tarafından kendiliğinden soruşturulur. Dava zamanaşımı süresi, suçun en basit halinde 15 yıldır.

Cezanın Ertelenmesi, Adli Para Cezasına Çevrilmesi veya HAGB

Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Doktorun cinsel taciz suçuna ilişkin hapis cezası, belli koşullarda adli para cezasına çevrilebilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Doktorun cinsel taciz ve sarkıntılık suretiyle basit cinsel saldırı (TCK m.102/1-ikinci cümle) suçlarına ilişkin hükmedilen ceza hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb) kararı verilmesi mümkündür.

Cezanın ertelenmesi, hükmedilen hapis cezasının cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesi, sanığın belirlenen denetim süresini sosyal hayat içerisinde iyi halli geçirmesi halinde cezasının infaz edilmiş sayılmasını sağlayan bir bireyselleştirme kurumudur. Doktorun cinsel taciz ve sarkıntılık suretiyle basit cinsel saldırı (TCK m.102/1-ikinci cümle) suçlarına ilişkin hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür.

Uzlaşma

Uzlaşma kapsamında olan suçlarda, gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında öncelikle uzlaştırma prosedürünün uygulanması, uzlaşma sağlanmazsa soruşturmaya veya yargılamaya devam edilmesi gerekir.

Tüm cinsel suçlar, uzlaştırma kapsamı dışındadır, bu suçlar nedeniyle uzlaştırma prosedürü uygulanamaz (CMK m.253/3). Doktorun işlediği her türlü cinsel suç da uzlaşma kapsamı dışındadır.

Görevli Mahkeme

Doktorun cinsel taciz suçunun tüm halleri, basit cinsel saldırı suçu (TCK m.102/1), sarkıntılık suretiyle cinsel istismar suçu (TCK m.103/1-ikinci cümle) hakkındaki yargılamalar asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.

Doktorun işlediği diğer tüm cinsel suçlara bakmakla görevli mahkeme ağır ceza mahkemesi olarak düzenlenmiştir.

Doktorların Cinsel Saldırı ve Çocuğun Cinsel İstismarı Suçu Yargıtay Kararları


Doktorun Dokunmasının Tıbben Gerekli Olup Olmadığına Dair Bilirkişi Raporu

Sanığın aşamalardaki beyanları, mağdurenin beyanları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanık hakkında idari soruşturma gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği araştırılarak tespiti halinde söz konusu soruşturma evrakının dosya arasına alınması, doktor olan sanık savunması da nazara alındığında sanığa müsnet eylemler tam olarak tespit edilerek mağdurenin rahatsızlığı nedeniyle muayene sırasında bu şekildeki dokunmaların tıbben gerekli olup olmadığına yönelik bilirkişi raporu da aldırıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2022/16490 E. , 2023/2000 K.).

Doktorun Cinsel Saldırı Suçunda Kamu Görevi Nedeniyle Ceza Artırımı Yapılamaz

Devlet Hastanesinde doktor olarak çalışan sanığın olay günü katılanları muayene ettiği sırada cinsel saldırıda bulunduğu iddia edilen olayda sanığın katılanlar üzerinde kamu görevinden kaynaklanan nüfuzunun olmadığı anlaşılmakla dosya içeriğine göre sanık hakkında tayin olunan cezanın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102/3-b maddesi uyarınca artırılması hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2024/9590 E. , 2025/1784 K.).

Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yabancı hasta biriminden sorumlu başhekim yardımcısı olarak görev yapan doktor sanığın olay günü muayene sırasında sarkıntılık suretiyle cinsel saldırıda bulunduğu katılan üzerinde kamu görevinden veya hizmet ilişkisinden kaynaklanan nüfuzunun olmadığı, zira sanığın nüfuzunun bulunduğunun kabulü için kamu görevinin katılan üzerinde güç ve otorite oluşturması, bu otoritenin katılanın direncini kırması ve katılanın bu nedenle çekinerek karşı koyamaması gerektiği, bunun gerçekleşmesi için de sanığın görevinin katılan yönünden zorunlu ve icbar edici nitelik taşımasının zaruri olduğu, ayrıca sanık ve katılan arasında hizmet ilişkisinin de mevcut olmadığı, kaldı ki somut olayda katılanın muayene için sanık doktordan usulüne uygun randevu almadığı gibi sanığın da kendi üzerinden herhangi bir şekilde kayıt açmadığı, katılanın özel bir tıp merkezinde yapılacak tedavisi için gereken tahlillerin aynı yerde çalışan görevli doktorun sanıkla aralarındaki özel ilişkiyi kullanıp yönlendirmesiyle kamu görevlisi olan sanığın çalıştığı hastanede yapılmasından sonra sanığın talep ve başvuru olmadığı hâlde inisiyatif kullanarak katılanı muayene ettiği, sadece kamu görevinin sağladığı kolaylıktan faydalanarak eylemin gerçekleştirilmesi hâlinde nüfuzun kötüye kullanıldığının kabulünün mümkün olmadığı anlaşıldığından sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 102. maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinin uygulanma koşullarının bulunmadığı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2023/417 E. , 2023/673 K.).

Beykoz Devlet Hastanesinde doktor olarak çalışan sanığın olay günü katılanı muayene ettiği sırada cinsel saldırıda bulunduğu iddia edilen olayda sanığın katılan üzerinde kamu görevinden kaynaklanan nüfuzunun olmadığı anlaşılmakla dosya içeriğine göre sanık hakkında tayin olunan cezanın 5237 sayılı Kanun’un 102/3-b maddesi uyarınca artırılması hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/11670 E. , 2024/6786 K.).

Zonguldak Ereğli Devlet Hastanesinde doktor olarak çalışan sanığın olay günü muayene ettiği sırada cinsel saldırıda bulunduğu, katılan üzerinde kamu görevinden kaynaklanan nüfuzunun olmadığı, zira sanığın nüfuzunun bulunduğunun kabulü için görevinin katılan üzerinde güç ve otorite oluşturması, bu otoritenin katılanın direncini kırması ve bu nedenle çekinerek karşı koyamamasının gerektiği, bunun gerçekleşmesi için de sanığın görevinin katılan yönünden zorunlu ve icbar edici nitelik taşımasının zaruri olduğu, dolayısıyla sadece görevinin sağladığı kolaylıktan faydalanarak eylemin gerçekleştirilmesi halinde nüfuzun kötüye kullanıldığının kabulünün mümkün olmadığı, esasen 5237 sayılı Kanun’un 102 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi gereğince yapılacak artırımın kamu görevinin, vesayet veya hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması haline münhasır olup, dosya içeriğine göre katılan üzerinde nüfuzu bulunmayan sanık hakkında tayin olunan cezanın 5237 sayılı Kanun’un 102 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi uyarınca artırılması hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/8003 E. , 2024/2408 K.).

Ancak, doktor olan sanığın, muayene olmak için Aile Sağlığı Merkezine gelen katılana karşı gerçekleştirdiği cinsel saldırı suçunda kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılmasının şartları oluşmadığı halde yazılı şekilde tayin edilen temel cezasının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 102/3-b,son maddesi uyarınca arttırılması hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/14743 E. , 2024/7601 K.).

Doktorun Muayene Yoluyla Cinsel Saldırıda Bulunduğu İddiası, Tıbbi Gereklilik ve Beraat

Mağdurenin, sağlık sorunu nedeni ile ilaç yazdırmak amacıyla gittiği sanık olan doktora şikâyetlerinin devam ettiğini söylemesi üzerine muayene olmak için sanık ile muayene odasına geçtiklerini, muayene sırasında sanığın göğüslerine dokunduğu, cinsel organına parmağını soktuğunu, bunları yaparken “Ne tatlı kızsın, senin erkek arkadaşın yok mu, Orgazm olabiliyor musun?” şeklinde sözler söylediğini, muayene sonrası üzerini giyindiği sırada da kalçasını sıktığını iddia ettiği, sanığın ise atılı suçlamaları kabul etmeyerek teşhise yönelik olarak tıbbi usullere uygun şekilde muayene yaptığını savunduğu olayda; Sanığın aşamalarda istikrarlı olarak suçlamayı kabul etmemesi, olayın meydana geldiği iddia yer olan muayene odasının sekreter odasından geçilen bir oda olduğu ve oda kapısının sanığın ve tanıklar … ve … tarafından açık olduğuna dair beyanlarının bulunması, duruşmada dinlenilen bilirkişinin hastalığın tıbbi muayenesine dair verdiği bilgilerin mağdurenin sanığın kendisine karşı gerçekleştirdiğini iddia ettiği eylemlerle örtüşmesi mağdurenin, sanığın, vajinasına parmak soktuğu ve o esnada sanığın eliyle kendi cinsel organıyla oynadığı yönündeki iddiası konusunda mağdurenin 2 yaşında geçirdiği rahatsızlık nedeniyle kızlık zarının yırtıldığı beyanı karşısında tıbbi olarak doğrulanmasının mümkün bulunmaması, sanığın mağdureyi muayene ettiği sırada tanık …‘nun kapısının açık bulunduğunu belirttiği muayene odasında sanığın mağdureyi muayene ettiğine dair soruları duyduğunu belirtmesine karşın mağdurenin sanığın kendisine söylediğini iddia ettiği “Ne tatlı kızsın, Erkek arkadaşın var mı?, Orgazm olabiliyor musun?” gibi soruları duyduğuna ilişkin bir beyanının bulunmaması sanığa isnat olunan eylemin sanık tarafından işlendiği hususunun şüphede kalması ve bu şüphenin de sanık lehine yorumlanması gerektiği hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, sanığın katılan mağdureye yönelik eyleminin sabit olmadığı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2022/33 E. , 2023/288 K.).

Katılanın sanık tarafından muayene edildiği sırada bez perde ile bölünmüş odada sanık ve katılanla birlikte toplam beş kişinin bulunması, sanığın tıbbi müdahale sırasında hiçbir zaman odada katılan ile başbaşa kalmaması, odada bulunan tanıkların sanığın anlatımlarını doğrulaması, müdahale sırasında sanık ile katılan arasında herhangi bir konuşma geçmediğini ve tartışma yaşanmadığını beyan etmeleri, katılanın müdahale sonrasında hiçbir olumsuz tepki göstermeden aksine sanığa teşekkür ederek odadan ayrılması, Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Etik Kurulu raporunda katılanın maruz kaldığı rahatsızlıkta cerrahi müdahale sırasında hem gluteal (kalça bölgesi) hem de perianal (anüs çevresi) bölgede gözle ve elle muayene yapılmasının tıbbi gereklilik olduğunun belirtilmesi hususları birlikte gözetildiğinde sanığın cinsel arzularını tatmin amacı ile katılanın vücudu üzerinde cinsel davranışlarda bulunduğu hususu şüphe boyutunda kalmaktadır (Ceza Genel Kurulu 2013/490 E. , 2015/141 K.).

Hekimin (Doktorun) Cinsel İstismar Suçunda Tıbbi Gerekliliğin Araştırılması

Sanığın soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki savunmaları, katılan beyanları, tanık beyanları, ATK raporu, tutanaklar, belgeler, görevsizlik kararı, sanığa ait nüfus ve adli sicil kayıtları ve dosyadaki tüm deliller değerlendirilmek suretiyle yapılan yargılama neticesinde; sanık her ne kadar mağdureye karşı cinsel istismar suçunu işlemediğini beyan etmişse de; mağdurenin olay tarihinde sanığın hekim olarak görev yaptığı sağlık ocağına gittiği, sanığın mağdureyi kalp çarpıntıları sebebiyle muayene etmek istediği, sanığın muayene bahanesiyle mağdurenin sütyetinini çıkararak on dakika kadar göğüsleriyle oynadığı, daha sonra cinsel organını bacağına dayamak suretiyle, hekimlik görevinin getirdiği güven duygusunu da kötüye kullanmak suretiyle cinsel istismarda bulunduğu, sanığın savunmasının aksine sağlık ocağında çalışan tanık Fatma’nın beyanlarına göre doktorların içeride hasta varken kapıyı kilitlemedikleri, böyle bir uygulamanın bulunmadığı, mahrem bir konu varsa da hemşire ile birlikte yapıldığının belirtildiği, kaldı ki giriş kaydı alınmamış bir hastanın muayenesinin odada paravan da olduğu halde kilitlenmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, tanık İbrahim’in de olay anında orada olup içerden sesler geldiğini, bayanın bağırdığını, odanın içinin dağınık olduğu, bayanın çıkınca da “beni taciz etti” diye bağırdığını beyan ettiği, mağdurenin olayın sıcağı sıcağına şikayetçi olduğu ve sanığa iftira atmak için bir sebebinin bulunmadığı nazara alındığında sanığın savunmaları suçtan kurtulmaya yönelik bulunarak itibar edilmemiş ve sanığın üzerine atılı cinsel istismar suçunu işlediği tespit ve kabul edilmiştir.

Sanığın üzerine atılı ve sabit bulunan katılan mağdureye yönelik çocuğun cinsel istismarı suçundan eylemine uyan ve lehe bulunan 6545 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önceki 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin birinci fıkrası gereğince cezalandırılmasına, sanık bu suçu sağlık hizmeti ilişkisi nedeniyle bu ilişkinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle işlendiğinden verilen cezada aynı Kanun’un 103 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca yarı oranında artırım yapılmasına karar verilerek hüküm kurulduğu belirtilmiştir.

Sanığın aşamalardaki beyanları, mağdurenin beyanları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanık hakkında idari soruşturma gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği araştırılarak tespiti halinde söz konusu soruşturma evrakının dosya arasına alınması, doktor olan sanık savunması da nazara alındığında sanığa müsnet eylemler tam olarak tespit edilerek mağdurenin rahatsızlığı nedeniyle muayene sırasında bu şekildeki dokunmaların tıbben gerekli olup olmadığına yönelik bilirkişi raporu da aldırıldıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2022/16490 E. , 2023/2000 K.).

Doktorun Muayene Yoluyla Cinsel İstismar Suçu

Sanığın olay günü saat:12.00 sıralarında mağdurenin annesi şikayetçi … ile birlikte oturduğu, evlerine gittiği, bu sırada mağdurenin evde yalnız olduğu, kapıyı açan mağdurenin “sosyal hizmetler il müdürlüğünden geliyorum, siz yardım için başvurmuşsunuz, benim eve bakmam lazım” şeklinde sözlerle inandırdıktan sonra içeriye girdiği, “kadın doğum uzmanıyım, herkesi muayene ediyorum, uzan seni muayene edeceğim ben doktorum.” diyerek kandırdığı, mağdurenin yere uzanmasını sağladıktan sonra önce cinsel organını ve göğüslerini ellediği, ardından cinsel organını mağdurenin cinsel organına sokmaya çalıştığı, ilişki sırasında evden alıp üzerine boşaldığı yazmayı da yanında götürdüğü, evden ayrılırken mağdureye “sen hemen duş al size yardıma gelecekler, bu olayı kimseyi anlatma” dediği, sanığın olaydan sonra elinde yazma olduğu halde evden çıkarken ikametine dönmekte olan mağdurenin annesi şikayetçi … ile karşılaştığı, şikayetçinin sanığın durumundan şüphelenmesi üzerine “ ne geziyorsun” diye sorduğu, sanığın da sosyal hizmetlerden geldiğini, eve yardım geleceğini, yazmayı da onun için aldığını söyleyip bir motosiklete binerek uzaklaştığı kabul edilen olayda sanık hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarına teşebbüs suçundan mahkumiyet kararı verilmiştir .

Mağdurenin hafif düzeyde zeka geriliğine sahip olduğu ve kendisini savunamayacağına dair Mersin Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından düzenlenen 12.02.2015 tarihli Sağlık Kurulu rapor içeriğinin yetersiz ve çelişkili olduğu nazara alınarak; mağdurenin Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kuruluna sevkedilerek suç tarihi itibariyle akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunup bulunmadığı, varsa bu durumun hekim olmayanlarca anlaşılıp anlaşılamayacağı, beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği, tespit edilen zeka durumunun kendisine yönelik cinsel istismar eyleminin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğine etkisi bulunup bulunmadığı, eyleme beden veya ruh bakımından mukavemete muktedir olup olmadığı hususlarında rapor alınmasından sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile hüküm tesisi; bozma nedenidir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/5916 E. , 2023/5973 K.).

Hastanın Muayeneyi Yanlış Anlama İhtimali ve Beraat Kararı

37 yaşında ve prostat rahatsızlığı bulunan mağdur Metin’in olay tarihinden önce 3 ayrı kez sanığın muayenehanesine gittiği, basit muayeneler sonunda ilaç tedavisinin uygulandığı, olay günü sanık doktor tarafından kendisine tatbik edilen tuşe rektal ve prostat masajının yapılış tarzı konusunda önceden yeterli bilgisinin bulunmaması halinde ve bunun biraz da hoyratça gerçekleştirilmesi durumunda bu tedavi yöntemini farklı yorumlamış, onurunu kıran bir hal olarak algılamış ve tepki göstermiş olabileceği,

Mağdurun kollukta sanığın iki elinin omuzunda olduğundan bahsetmemesi, yargılama aşamasında ise sanığın cinsel organını görmediğini söylemesi,

Muayenehanede olay anında başka hasta kişilerin de bulunduğu, muayene odasının kapısının kilitli olmadığı ve kapı açıldığında dışarıdan muayenenin yapıldığı yerin görülebil¬diği, böyle bir ortamda soyunan doktor sanığın, reşit ve erkek mağdura livatada bulunduğunu kabul edebilme, olanağının bulunmadığı,

Sanığın, tepki gösterip şikayet edeceğini söyleyerek muayenehaneyi terk eden mağdurun peşinden giderek onu bundan vazgeçirmeye çalışması, hatta para bile teklif etmesinin böyle bir olayın dedikodu olarak duyulması halinde dahi statüsünü etkileyebilecek bir durum olması nedeniyle bundan bir şekilde kurtulma gayreti olarak yorumlanması gerektiği,

Mağdurun yaşı, gelişimi ve tedavisi sırasında anüs bölgesine kaydırıcı krem sürüldüğü de nazara alındığında, olay akabinde bu bölgede hiçbir bulgunun meydana gelmemesinin gerektiği, bu itibarla da eşinin, kocasının kilotunda kan gördüğüne ilişkin beyanının inandırıcı bulunmadığı,

Nitekim olay sonrasında düzenlenen 07.10.2003 tarihli raporda da olayı ve iddiayı doğrulayan bir olgunun saptanamadığı, sanığın bu raporu düzenleyen doktorla görüştüğüne ve raporun da bunun sonucunda gerçek dışı olarak düzenlendiğine ilişkin iddianın da doğrulanmadığı,

Bu rapordan ve olaydan üç gün sonra mağduru muayene eden Adli Tıp Kurumunun anüs bölgesinde saptadığı bulguların, ileri sürülen livata eylemi ile irtibatının kurulamadığı, Adli Tıp Kurumundan alınan raporda saptanan bulguların yapılan tuşe rektal ve prostat masajı sonucunda meydana gelmiş olabileceği,

37 yaşında ve evli mağdurun, anüsüne erkek cinsel organının sokulması ve üzerine abanılıp ileri geri hareket yapılması durumunda bunun ne anlama geldiğini derhal farketmesi gerektiği halde farkedemediğine ilişkin anlatımlarının diğer kanıtlar karşısında inandırıcı bulunmadığı ve mahkemenin beraat kararının yerinde olduğu anlaşılmaktadır (Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2010/147 E. , 2010/200 K.).

Doktorun Cinsel Saldırı Suçu ve Şüpheden Sanık Yararlanır

İlk Derece Mahkemesince; ‘‘Sanığın katılan mağdurenin karın bölgesini eli ile bastırarak muayeneye başladıktan sonra ellerini aşağıya doğru kaydırarak kasık bölgesini ve cinsel organını ellemeye başladığı, sanığın bu esnada ‘Çok bakımlısın, öyle kadınlar geliyor ki muayene ederken zorlanıyorum, tiksiniyorum’ deyip, ameliyatla ilgili bir sorununun olmadığını, yumurtalıklarının da iyi göründüğünü, basur ile ilgili sorununun olabileceğini söyledikten sonra evlilerin domalma dedikleri pozisyonunu al dediği, katılan mağdure, bunun da muayenenin bir gereği olduğunu düşünerek, eteğini ve iç çamaşırını dizlerine kadar sıyırdıktan sonra sanığın söylediği şekilde durduğu, sanığın, katılan mağdurenin arka tarafına geçip, parmağını müştekinin anüsüne soktuğu, bu sırada katılan mağdurenin irkilmesi üzerine, sanığın katılan mağdurenin sakin olmasını, biraz acıyacağını söyledikten sonra katılan mağdure, anal yoldan cinsel ilişkiye girip girmediğini sorduğu, katılan mağdurenin de hayır cevabı verdiğini daha sonra da akıntısının olup olmadığına bakmak için sanığın çıplak elle muayaene ettiğini, sonra sanığın katılan mağdurenin cinsel organına dokunup sonra da parmağını cinsel organına sokmaya başladığı, bu sırada doğumlarını normal mi yaptın diye sorduğunu, cinsel organını okşamaya devam ederken, sen eşini zevkten deli ediyorsundur haftada kaç kez ilişkiye giriyorsunuz diye sorduğunu, katılan mağdurenin cevap vermemesi üzerine sanığın bu defa, akıntıyı görmem için seni uyarmama lazım dedikten sonra eli ile beline bastırıp, kalçalarını yukarı pozisyona getirip, cinsel organını okşaması üzerine davranışlarının ve sözlerinin kötü niyetli olduğunu, sanık doktorun yaptıklarının normal muayene gereği olmadığını düşünerek, sanığa ‘Bırak kadın doğumcuya gideceğim’ diyerek katılan mağdurenin muayene masasından kalktığı, bunun üzerine, sanığın masasına geçip, katılan mağdurenin reçete yazdığı, sanığın katılan mağdureye ‘Bu aramızda yaşananlar hasta ile doktor arasında kalması lazım eşine ve arkadaşlarına anlatma, haftaya yine gel, uyardık ama tahrik olmadığın için akıntıyı göremedim, sen kolay tahrik olmuyorsun’ dediği, sanığın bu iddialar karşısında isnat edilen suçlamayı kabul etmiyorum, katılan mağdureyi muayene ettim, ancak asla cinsel istismarda veya cinsel tacizde bulunmadım, bölgenin en iyi doktoru ve ençok hasta bakan doktoruyum, bu iddiadan sonra katılan mağdurenin eşini aradım, neden böyle bir iftira da bulunduğunu söyledim, eşine inanacağını söyledi, gelin konuşalım dedim, gelirsem kötü şeyler olur dedi, o yüzden gelmedi, ben hakkımdaki iddiaların tümünü reddediyorum, olay günü her zamanki gibi aile hekimi olarak önüme gelen bayan hastayı sistemime kaydettikten sonra kendisine şikayetinin ne olduğunu sordum, o da safra kesesi ameliyatı olduğunu ve ağrısı olduğunu söyledi, bende ağrısının nerede olduğunu sordum, o da göbeğinin alt tarafını işaret etti, bende o bölgede safra kesesinin olmadığını başka rahatsızlığının olabileceğini söyleyerek kendisini muayene etmem gerektiğini, bana muayene olmak istemediği takdirde bayan doktora yönlendirebileceğimi ve kadın doğum uzmanına yönlendirebileceğimi söyledim, kendisi bana muayene edebileceğimi söyleyince kendisini muayene masasına gidip sırt üstü uzanmasını istedim, bu arada benim ile birlikte görev yapan Ebe … **‘ı aradım, kendisi şuanda gebe muayenesi yaptığını söyleyince bende kapıda bekleyen bir çok hastam olması nedeni ile ve yatan hastayı da masada bekletmemek için muayene hazırlıklarıma başladım ve ebeme de işi bitince gelmesini söyledim, kapı kilitli değildi, karın bölgesine muayene etmeye başladım önce steteskop ile muayene ettim, daha sonra elle muayene ederek ağrı olan yerleri tespit ettim, daha öncesinde kenndisine kabız olup olmadığını sordum, kabız olduğunu söyledi ve karın ağrısı şikayeti ile geldiği için anal yoldan muayene etmem gerektiğini söyledim ve duruş pozisyonunu anlatmaya çalıştım, rektaltuşe yapma yetkimiz vardır, 6 yıl Tıp Fakültesini bitiren her doktor her hekim hemaroit teşhisi yapmak için bu muayeneyi yapabilir, ayrıca yine vajinal muayene de yapabiliriz, ben önce anal muayene yapmak için kendisine pozisyonu anlatmaya çalıştığımda önce anlamadı, daha sonra pozisyona geldiğinde bende tamam bu şekilde dur dedim, keşke kendisi de domalın diye söyleseydiniz dedi, bende çok şaşırdım, çünkü bu kelimeyi genelde bayanların kullanmadığını ve bilmediklerini bildiğim için şaşırmıştım, muayene sonrası çok küçük bir yara tespit ettim, bunların sebepleri sayarken yanlış ilişkiye girenlerin de bu durumla karşı karşıya kalabileceğini söyleyince kendisi ne demek istediğimi anladı, ‘Dinen biz öyle bir ilişki yapmayız’ dedi, bende yapmamalarının doğru olduğunu ve kendisine ‘aferin kızım’ diye söyledim, daha sonra akıntısının olduğunu ve ilişki sırasında akıntısının olduğunu söyledi bende vajinal yönden muayene etmem gerektiğini söyledim, eldivenlerimi değiştirdim ve vajinal muayene geçtim, kendisinin herhangi bir itirazı olmadı, vajinal muayene sırasında ağrısı olunca cinsel ilişki sırasında ağrısının olduğunu söyledi, vajinadaki enfeksiyonların buna sebep olabileceğini söyledim, buna ilişkin reçete düzenledim, şikayetleri geçmez ise bir dahaki muayeneye eşi ile birlikte gelmesi gerektiğini söyledim, oda nedenini sorduğunda bende şikayetin sebebinin eşinden kaynaklanabileceğini, eşinin de muayene olmasını söyledim, ben hastalarımı muayene ederken onlar ile sohbet etmeyi açıklamada bulunmayı seviyorum, benim bu konuşmalarımı katılan mağdurenin yanlış anladığını düşünüyorum, çok düşündüm neden beni bu şekilde şikayet etmiş olabilir diye bu nedenle de eşini arama gereği duydum, aynı sağlık ocağında 6 yıldır görev yapmaktayım, şikayetçinin ailesi halen muayene için bana gelmektedir, hatta geçen hafta kayınpederi dahi bana muayene geldi, kayınpederi bana mağdurun şahsıma iftirada bulunduğu için onlara küstüğünü söyledi, soruşturma sırasında alınana o ifadem de doğrudur aynen tekrar ediyorum, şeklinde savunmada bulunduğu; 24.06.2015 tarihli duruşmada katılan mağdurenin sanık doktorun kendisine yapmış olduğunu iddia ettiği eylemlerin (rekta/anal muayaene, üreme muayenesi) aile hekimliği nin görev alanına girip girmediği hususunda mahkeme huzurunda bilirkişi vasfıyla dinlenen Dr. … **‘in; Aile hekimlerinin cerrahi müdahale dışında her türlü muayene ve tedavi işlemlerini yapmaya vakıf olduklarını, bununla ilgili olarak aile hekimliği uygulama yönetmeliği olduğunu, bu yönetmeliğin 25.01.2013 tarihli 28539 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğini bu yönetmeliğin 4 üncü maddesinin 3 üncü Fıkrasının c ve ç bendinde genel olarak ana, çocuk ve üreme sağlığı konusunda her türlü hizmeti verir, yine Tebabet ve Şuabatı Tarzı İcrası hakkındaki kanun hükmüne göre de hekim olan herkesin her türlü sağlık hizmetini yapabileceği ancak sadece büyük cerrahi müdahalelerin uzmanının yapabileceği amirdir hükümlerini barındırdığını, sanık dokrotun katılan mağdurenin yazmış olduğu reçetedeki ilaçların yapılan muayeneye uygun olduğunu reçeteye baktığında müştekinin vajinal ve anal muayenesinin yapıldığını anladığını, ilaçların bu muayeneye uygun olduğunu beyan etmiş olmakla; sanığın savunması, katılanın beyanı, tanık beyanı, bilirkişi doktor beyanı, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde aile hekimi olan sanık doktor katılan mağdureye anal ve vajinal muayene yaptığı, ancak sanığın savunmasının aksine yapılan anal ve vajinal muayenenin muayene sınırlarını geçerek cinsel saldırı suçunu işlediğine dair katılan mağdurenin iddiası dışında sanığın cezalandırılmasına yeterli her türlü şüpheden uzak, somut, kesin delil elde edilemediği, şüpheden de sanık yararlanır ilkesi gereği sanık hakkında beraatine karar verilmiştir.’’ şeklindeki gerekçeyle karar verildiği anlaşılmıştır.

Dosya kapsamında bulunan deliller;

Sanığa ait nüfus ve adli sicil kayıtları, ekonomik ve sosyal durum araştırması, sanık savunmaları, katılan mağdure beyanları, katılan mağdureye ait reçete, bilirkişi görüşü, tanık anlatımları, dosyadaki diğer bilgi ve belgeler ile polis tutanaklarından ibarettir.

IV. GEREKÇE

Amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden kurmak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel ilkelerinden birisi de öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın uzantısı olan, Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ve gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olay ve iddialar sanık aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa ihtimale dayanarak sanığın mahkûmiyetine karar vermek, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm kurmak anlamına gelecektir. Bu açıklamalar doğrultusunda tüm dosya içeriği nazara alındığında yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirinde hukuka aykırılık bulunmamış, katılan mağdure vekilinin yerinde görülmeyen temyiz sebeplerinin reddine karar verilmesi gerektiği belirlenmiştir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/7949 E. , 2023/3665 K.).

Hastaya Muayene Sırasında Cinsel Saldırıda Bulunan Doktorun Cezalandırılması

Katılan mağdurenin sosyal hizmet uzmanı eşliğinde alınan ve mahkemece de tekrar ettiği savcılık ifadesi, yine mağdurenin annesi katılan …‘in beyanları ve incelenen disiplin soruşturma içeriği dosyasından edinilen kanaat de dikkate alındığında, sanık doktorun kamu görevinin sağladığı nüfuzu kullanmak suretiyle olay tarihinde muayeneye gelen mağdureye yönelik muayene amaç ve kapsamı dışında göğsüne, poposuna dokunmak suretiyle çocuğun cinsel istismar suçunu işlediği sonuç ve kanaatine varıldığından, zira muayeneye gelen mağdureye akut faranjit ve akut bronşit teşhisi yazdığı halde eliyle mağdurenin göğüslerine, poposuna, cinsel organının olduğu bölgeye dokunduğu anlaşılmakla, sanık ve müdafiinin inkara yönelik savunmasına mahkemece itibar edilmediği kanaatine varıldığı anlaşılmıştır.

Doktorun (Hekimin) Cinsel İstismar Suçu Nedeniyle Cezalandırılması

Katılan …‘in kızı olan mağdureyi 10.10.2011 tarihinde rahatsızlığı nedeniyle götürdüğü Aile Sağlığı Merkezinde mağdurenin aile hekimi olan sanık tarafından muayene edildiği, bu muayene sırasında katılan …‘in kızı mağdure ile birlikte sanık olan doktorun odasına girdiği, sanığın mağdureye şikâyetini sorup muayene için odada bulunan paravanın arkasındaki yatağa mağdureyi oturttuğu, bu sırada katılan …‘e telefon gelmesi nedeniyle katılanın, mağdure ile sanığın bulunduğu paravanın arkasından ayrıldığı, sanık doktorun da muayene sırasında yatağın üzerine oturduğu ve mağdurenin sırtını açarak sırtını dinlemeye başladığı, bu sırada elini mağdurenin tişörtünün altından göğüs bölgesine soktuğu ve elini göğüslerinin arasına koyduğu, ardından steteskopu bırakarak elini mağdurenin göğsünden çektiği ve mağdure ayaktayken bu kez sağ elini mağdurenin poposuna koyduğu, sol elini ise cinsel organı üzerine koyarak mağdureyi kendisine doğru yaklaştırdığı, bu sırada mağdurenin vücudunun sanığın vücuduyla temas ettiği, yine bu sırada katılan …‘in telefon görüşmesini bitirerek mağdure ile sanığın yanına geldiği, katılanı gören sanığın mağdurenin vücudundan elini çektiği ve bu kez beline koyduğu, ardından paravanın arkasından birlikte çıktıkları; yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller, mağdurenin aşamalardaki beyanları, katılan …‘in mahkemece alınan ifadesi, tanık ifadeleri ve incelenen Sağlık Müdürlüğü tarafından gönderilen sanık ile ilgili idari soruşturma içeriği ve tüm dosya kapsamından; sanığın 10.10.2011 tarihinde kendisine muayene için gelen katılan mağdureye yönelik muayene amaç ve kapsamı dışında cinsel amaçla vücudunun çeşitli yerlerine, göğüslerine ve cinsel organının bulunduğu bölgeye dokunmak suretiyle üzerine atılı çocuğun cinsel istismarı suçunu işlediği sonuç ve kanaatine varılmakla, sanığın müsnet suçtan eylemine uyan ve lehine olan 5237 sayılı Kanun’un 6545 sayılı Kanun ile değişiklik öncesi haliyle cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Lehe kanun değerlendirmesinde, sanığın 6545 sayılı Kanun ile değişiklik öncesi 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki suçun cezasının sanığın lehine olduğu sonucuna varılmakla, sanığın hüküm fıkrasında belirtildiği şekilde cezalandırılmasına karar verilmiştir.

Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olduğu, eyleme uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından kararda hukuka aykırılık bulunmamıştır.

Mağdurenin rahatsızlığı nedeniyle annesi katılan … ile muayene için sanığın çalıştığı Aile Sağlığı Merkezine geldiği, kendisinin aile hekimi olarak görev yapan sanığın muayene odasında ve sanığın mağdureyi muayenesi esnasında, sağlık hizmeti verdiği sırada gerçekleştirmesi ile soğuk algınlığı, öksürük şikayeti ile gelen hastanın kasıklarına, poposuna dokunmanın muayenenin gerekleri ile bağdaşmayacak açıklıkta olması nedenleri ile Tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. Her ne kadar mahkemece gerekçede 6545 sayılı Kanun ile değişiklikten önceki 5237 sayılı Kanun’un 103 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanmasına, sanığın mağdure üzerindeki kamu görevinin sağladığı nüfuzun kötüye kullanılması gerekçe gösterilmiş ise de uygulamanın aile hekimi olup sağlık hizmeti veren sanık tarafından gerçekleştirilmesi ve aynı madde ve fıkrada temel cezada arttırım nedeni olarak gözetilmesi nedeniyle bu husus sonuca etkili görülmemiştir. Hükmün onanmasına karar verilmiştir (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/4245 E. , 2023/1095 K.).

Mağdurun Soyut Beyanı Dışında Delil Olmaması Halinde Beraat

Tüm dosya kapsamına göre, katılanın olay tarihinde annesi tanık F.O. ile birlikte sanığın görev yaptığı Gazi Üniversitesi beyin cerrahi bölümüne şikayetleriyle ilgili müracaat ettiği, ilk muayenenin katılanın annesinin hazır bulunduğu aşamada ayakların toplanıp bırakılması, ayak bileklerinden başlayıp diz kapaklarına kadar pantolon üzerinden elle muayene şeklinde gerçekleştiği, sanığın servisine gama ışın tedavisi gören hastalarla ilgilenmesi gerektiğini söyleyip katılan ve annesinin odasından çıkartıp bir müddet sonra sanığın odasına dönüp hasta katılan ve annesini muayene edilmek üzere odasına aldığı, muayene başlayacağı aşamada katılanın annesinin sanık tarafından muayene odasından dışarıya çıkartıldığı ve muayene odasında hemşirenin bulunmadığı, muayenenin bu aşamasında sanığın pantolon üzerinden ayak bileklerinden başlayıp bele kadar kasık bölgesine vajen bölgesine dokunularak parmak ve iğne muayenesi yapıldığı, bu muayeneler sırasında katılandan his kaybı olup olmadığının sorulduğu, katılanın his kaybı olduğunu söylemesi üzerine katılanın pantolonunun dizlerine kadar indirilerek elle kasıklara kadar muayenenin yapıldığı, bu aşamada katılanın kilodunun üzerinde bulunduğu katılanın üzerinde kilot varken sanığın vajenin üst kısmına dokunup bunu hissediyormusunuz diye sorduğu, katılanın bacakları oranında hissettiğini söylemesi üzerine sanığın orada daha fazla hissetmen gerekiyor dediğini daha sonra sanığın göbekten başlayarak katılanın göğsüne kadar parmakla muayenenin gerçekleştirildiği, doktorun anlatması üzerine katılanın analtolus muayenesini yapılmasını kabul ettiği kilodunu çıkartıp analtolus muayenesine müsade ettiği bu aşamaya kadar yapılan muayene işlemlerinin, alınan 05.11.2013 tarihli Rapor ve bu rapora atıfta bulunulan adli tıp kurumu uzmanı tarafından düzenlenen 11.11.2013 tarihli bilirkişi rapor içeriklerine göre şüphelenilen spina bifida hastalığının teşhisine yönelik işlemler olduğu kabul edilerek, şüphelendiği hastalığa ilişkin tetkiklere müteakip sanığın muayene bitiminde katılanın masadan ineceği sırada katılanın elini tutması, sol eliyle katılanın bacağının iç tarafına dokunması, bu dokunuşun okşama babında yapılması, o anda katılanın sanığın ellerinin titrediğini görünce “Siz gerçekten beni muayene ettiğinize emin misiniz?” diye sorup kendisinin tacize uğradığını beyan etmesi hususları gözetilerek, sanığın muayenenin bu aşamasında hasta katılanın sedyeden kalkacağı sırada sol bacağının iç tarafına doğru okşama mahiyetindeki dokunuşunun spina bifida hastalığının tanısıyla ilgili bir hareket tarzı olmadığı gerekçesiyle sanığın üzerine atılı suçtan cezalandırılmasına karar verildiği görülmüştür.

Katılanın aşamalardaki beyanları, savunma ve tüm dosya içeriğine göre; katılanın hastalığına ilişkin olarak sanığın katılan beyanlarıyla tutarlı tedaviye yönelik eylemleri, olayın oluşu ve ortaya çıkış şekli de nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair katılanın soyut beyanı dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2023/3234 E. , 2023/4220 K.).

Muayenenin Usulüne Uygun Yapılması ve Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi

Mahkemece ‘‘Olay tarihinde … 13 Nolu Aile Sağlığı hekimi olarak görev yapan Dr Sanık …‘ın 14.10.2014 suç tarihinde mağdure katılan …‘in muayenesinde, mağdure katılan …‘in önce sırtını muayene ettiği, steteskop ile muayene edip daha sonra muayene için boğazına baktığında, iki eli ile mağdure katılanın yanaklarına dokunduğu, ‘uzan göğsünü muayene edeyim’ diye söyleyip, sırt üstü uzanan mağdure katılanın göğsünü steteskopla muayene ettiği ve daha sonra steteskop’u cebine koyup, elleri ile mağdure katılanın göğüslerine dokunduğu, bu sırada mağdure katılanın göğüs bölgesinin tamamen çıplak olduğu ve mağdure katılanın çekinmesi üzerine ‘korkma’ diyerek yanağını sıktığı, mağdurenin tekrar göğüslerini ellediği ve sıktığı, muayenesi sırasında sürekli mağdure katılanın göğüslerine baktığı belirtilerek mağdure katılana yönelik cinsel istismar suçundan TCK’nun 103/1-(a) maddesi yoluyla 103/1, 3-(d) maddesi hükmünce cezalandırılması istemi ile dava açılmış ise de; Mağdure katılanın öğrenci de olup, Aile Hekimi de olan Doktor sanığın muayehanesine giderek 14.02.2012 ve 14.10.2014 tarihleri ve arasında 16 kez muayene olduğu ve son kez gittiği 14.10.2014 tarihinde de öksürük şikayeti ile başvurduğu, hastaların muayenelerinin inspeksiyon (gözle muayene), palpasyon (elle muayene), perküsyon ( vurarak muayene), oskultasyon (dinleyerek muayene) ve olfaksasyon (koklayarak) muayene yöntemleri ile yapıldığı ve mağdure katılanında 14.10.2014 suç tarihinde öksürük şikayeti ile sanığa başvurduğu ve hastalığının niteliği itibariyle de elle muayene ve dinleyerek muayenesinin yapılması gerektiği ve sanık doktorunda elle ve ayrıca steteskop cihazı ile dinlemek suretiyle mağdure katılanı muayene ettiği ve mağdure katılanın sanığın bu muayenesini de yanlış değerlendirebileceği ve sanığın atılı suçu işlediğine dair, yeterli, inandırıcı, her türlü şüpheden uzak, kesin ve somut kanıtlarında elde edilemeyip, sanığın atılı suçu işlediğinin sabit olmadığı iddia, sanığın aşamalardaki değişmeyen beyanları, mağdure katılanın muayenesi ile ilgili tutanaklar, toplanan kanıtlar ve dosya kapsamından kesin olarak saptandığından, sanığın atılı suçtan 5271 sayılı CMK’nun 223/2-(e) maddesi hükmünce beraatine karar verilmek gerekmiş ‘’ şeklindeki gerekçeyle hüküm kurulduğu belirlenmiştir. Mahkemenin gerekçesi ve tüm dosya kapsamına göre, yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı anlaşılmakla hükümde hukuka aykırılık bulunmamıştır (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2021/10739 E. , 2024/112 K.).

Doktorun Cinsel Saldırı Suçunda Şikayetten Vazgeçme

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü

Suç tarihinde sanık …‘un aile hekimi olarak görev yaptığı; katılan …‘in 30.07.2018 günü sabah saatlerinde sivilcelerinden rahatsız olduğu için sanığın görev yaptığı sağlık ocağına gittiği ve kan tahlili yaptırdığı, daha sonra 01.08.2018 tarihinde kan tahlili sonuçlarını göstermek amacıyla sanık doktorun odasına gittiği, sonuçları verdiğinde sanığın karaciğerde iltihaplanma olabileceğinden muayene etmek istediğini söyleyerek mağdurenin sedyeye oturmasını istediği; ışık altında ilk olarak mağdurenin sivilcelerine baktığı daha sonra mağdurenin karaciğerinde iltihaplanma olabileceğini bu sebeple karnında şişlik olup olmadığını kontrol için muayene edebilmek için sırtüstü sedyeye yatmasını istediği, mağdurenin sedyeye uzandığı, sanığın mağdurenin şortunun içinde bulunan tişörtünü yukarı doğru sıyırarak kalp muayenesi yapmak istediğini söylediği ve mağdurenin sol göğsüne stateskopu koyduğu, karnında ağrı olup olmadığını ve akıntısı olup olmadığını sorduğu, mağdurenin yaşı gereği normal olduğunu söylediğinde sanığın bunun normal olmadığını, karaciğer iltihabından kaynaklanmış olabileceğini söyleyerek mağdurenin hızla şortunun düğmesini açarak elini içeri soktuğu, mağdurenin bu esnada irkilerek bir anda kalktığı, bu esnada mağdurenin tutmuş olduğu elini aşağı yukarı oynatarak kendi cinsel organına değdirdiği, bu esnada sanığın cinsel organının erekte olduğunu gördüğü, sanığın mağdurenin kendisini geriye doğru çekmesinden sonra normal muayeneye devam ediyormuş gibi ellerini tekrar mağdurenin karnına götürerek tekrar genital bölgesine doğru elini indirip kaldırdığı, bu esnada mağdurenin elini kendi cinsel organına doğru sürtmeye devam ettiği, mağdurenin daha sonra ayağa kalkarak olay yerinden ayrıldığı, sanığın suçlamaları kabul etmediği, tanıkların dinlendiği, katılanın dosya temyiz aşamasında iken 17.04.2023 tarihli dilekçe ile gördüğü lüzum üzerine şikayetten vazgeçtiğini beyan ettiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü

İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediğinden istinaf talepleri esastan reddedilmiştir.

IV. GEREKÇE

İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçesi ile tüm dosya kapsamına göre; yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşıldığından yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; Aile Sağlığı Merkezinde aile hekimi olarak görev yapan sanık tarafından muayene ettiği reşit mağdureye karşı gerçekleşen cinsel saldırı eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 102 nci maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendi kapsamında kamu görevinden kaynaklanan bir nüfuz kullanılarak gerçekleştirilmediği, sanığın nüfuzunun bulunduğunun kabulü için görevinin mağdure üzerinde güç ve otorite oluşturması, bu otoritenin mağdurenin direncini kırması ve bu nedenle çekinerek sanığın eylemine karşı koyamaması gerektiği, dolayısıyla sadece görevin sağladığı kolaylıktan faydalanılarak eylemin gerçekleştirilmesi halinde nüfuzun kötüye kullanıldığının kabulünün mümkün olmadığı anlaşıldığından, sanığın eyleminin, aynı Kanun’un 102 nci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı cinsel saldırı suçunu oluşturduğu, mağdurenin ise hükümden sonra verdiği 17.04.2023 günlü dilekçe ile mevcut şikâyetinden vazgeçtiği anlaşılmakla, 5237 sayılı Kanun’un 73 üncü maddesinin altıncı fıkrası gereğince vazgeçmeyi kabul edip etmediği sanıktan sorulup neticesine göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2023/3107 E. , 2023/5362 K.).

Cinsel Amaçla Yapıldığı Kesin Olarak Tespit Edilemeyen Davranış

Sanığın olay tarihinde KDZ Ereğli Devlet Hastanesi Dahiliye Polikliniğinde uzman doktor olarak görev yaptığı, olay günü mağdurenin diyetisyene yönlendirilme amacıyla sanığa muayene olduğu, sanığın muayene esnasında cinsel saikle eliyle mağdurenin sırt bölgesine dokunduğu, yüzünü okşadığı ve elini tutup bacaklarının arasına sıkıştırdığı, tanıklar …., …., …., ….’nin beyanlarının mağdurenin beyanları ile uyumlu ve birbirlerini desteklemesi ayrıca Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda İstanbul Adli Tıp Kurumu 7. İhtisas Kurulundan gelen raporda, söz konusu yanaklarını tutma şeklindeki eylemin obezite şikayeti ile başvurulan hastada gereksiz olduğuna ilişkin oy birliği ile görüş bildirdiği anlaşılarak sanığın cezalandırılmasına karar verilmiştir.

IV. GEREKÇE

Sanık hakkında kurulan hükümde, olayın intikal şekli ve zamanı, sanık savunması, Adli Tıp Kurumu 7. İhtisas Kurulunun 10.09.2021 tarihli, sanığın mağdurenin yanaklarını tutma şeklindeki eylemi dışındaki davranışlarının tümüyle muayene kapsamında kaldığı yönündeki raporu ile mağdurenin tiroid bezlerinin muayenesi sırasında yanaklarına vaki temasında ise cinsel duygularını tatmin etme amacıyla hareket ettiğinin belirlenememesi karşısında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi nedeniyle kararda hukuka aykırılık bulunmuştur (Yargıtay 9. Ceza Dairesi 2022/14416 E. , 2023/3162 K.).

Mağdurenin Çelişkili Anlatımı

Mağdurenin soruşturma evresinde alınan 07.05.2010 tarihli savcılık ifadesinde eylemin rızası dahilinde gerçekleştiğini belirtmesine rağmen, mahkemede bu anlatımından rücu ederek ailesinin sanıktan para alması nedeniyle bu yönde ifade verdiğini bildirmesi suretiyle çelişkili beyanlarda bulunması, olayın gerçekleştiği sırada muayenehanede mağdurenin annesi dahil çalışanlar ile diğer hastaların bulunduğu, dolayısıyla bağırması durumunda müdahale edilebilecek iken mağdurenin hiç bir tepki göstermemesi, aşamalarda bağırmaması konusunda farklı anlatımlarda bulunması, savunma ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, sanığın olay günü mağdureye cebir ve tehdit kullanmak suretiyle rızası dışında cinsel ilişkiye girdiğine dair, soyut iddia dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek müsnet suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2019/5092 E. , 2021/2392 K.).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS