0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Nafaka Davası ve Nafaka Çeşitleri

Av. Kasım Balcı1

Nafaka, kelime anlamı itibari ile geçimlik, geçinmek için gerekli olan iaşe şeklinde tanımlanabilir. Medeni Kanunda dört çeşit nafaka düzenlenmiştir:

  • Tedbir Nafakası: Boşanma davası açılmadan önce veya açıldıktan sonra herhangi bir eşin veya ergin olmayan çocukların (18 yaşından küçük çocuklar) geçinmesini sağlamak üzere hükmedilen nafaka türüdür.

  • İştirak Nafakası: Boşanma davası neticesinde çocuğun velayeti kendisinde olmayan eş aleyhine çocuğun giderlerine katılmasını sağlamak üzere hükmedilen nafakadır.

  • Yoksulluk Nafakası: Evliliğin boşanma kararı ile bitmesi nedeniyle yoksulluğa düşecek eş lehine, diğer eş aleyhine hükmedilen nafakadır.

  • Yardım Nafakası: Yardım nafakasının boşanma davası veya evlilik ile bir ilişkisi yoktur. Bir kimsenin, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy ve üstsoyu ile kardeşlerine ödediği nafaka çeşididir.

Nafaka davasına bakmaya 4787 sayılı kanun ile kurulan Aile Mahkemesi görevllidir.

Tedbir Nafakası Davası

Medeni Kanun 169 ve 197 maddelerinde düzenlenen tedbir nafakası boşanma davası açılmadan önce veya açıldıktan sonra olmak üzere iki şekilde talep edilebilir:

Boşanma Davası Açılmadan Önce Tedbir Nafakası

Herhangi bir boşanma ya da ayrılık talebi olmadan eşlerden birisinin ayrı yaşamada haklı olduğunu ispatlaması koşulu ile diğer eşten talep ettiği nafaka türüdür. Talep eden eş haklı sebebe dayanarak ortak konutu terk etmiş olabileceği gibi, (eşin uyuşturucu bağımlısı olması, şiddet uygulanması, aldatma, diğer eşten habersiz evin bir bölümünü kiraya verilmesi vs.) diğer eşin haklı bir sebep olmadan birlikte yaşama iradesi göstermemesi (aile konutunun terk edilmesi vs.) ayrı yaşamayı nafaka talep eden eş açısından haklı kılar. Nafaka talep eden eş ayrı yaşamada haklı olduğunu her türlü delil ile ispat edebilir.

TMK m. 197/2 “Birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya, konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri alır. “ hükmünü içermektedir. Bu şekilde talep edilecek tedbir nafakası bağımsız bir dava şeklinde, eşlerden birisinin yerleşim yerindeki Aile Mahkemesinde açılabilir (TMK m.201). Bu şekilde talep edilecek tedbir nafakası nispi harca tabi olup talep edilen yıllık nafaka miktarı üzerinden alınır. Talep eden eşin yanında ergin olmayan çocukları da kalıyorsa bu çocuklar için de tedbir nafakası talep edebilir.

TMK m.200 “Koşullar değiştiğinde hâkim, eşlerden birinin istemi üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır.” şeklindeki düzenlemeyle koşulların değişmesi halinde tedbir nafakasının değiştirilebileceğini ifade etmektedir. Bu durumda, tedbir nafakasının ne şekilde değiştirileceği veya kadırılıp kaldırılmayacağını değerlendirecek yetkili mahkeme tedbir nafakasına hükmeden mahkemedir.

Boşanma Davası Açıldıktan Sonra Tedbir Nafakası

Boşanma davası açıldıktan sonra eş veya ergin olmayan çocukların geçinmesini sağlamak üzere tedbir nafakasına hükmedilebilir. Eşlerden biri boşanma ya da ayrılık davası açmakla taraflar ayrı yaşama hakkı elde ederler. Bunun yanında davaya bakan hakim, Medeni Kanun m.169 “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re’sen alır.” hükmü gereğince gerekli önlemleri kendiliğinden alır.

Boşanma davası ile talep edilen tedbir nafakasına hem eş hem de ergin olmayan çocuklar için hükmedilir. Tedbir nafakası geçici bir tedbir olduğundan tarafların kusuruna bakılmaz. Dava sürecinde tarafların maddi durumuna göre hakim hangi taraf lehine tedbir nafakasına hükmedeceğine karar verir.

Boşanma davası açıldıktan sonra TMK 169 göre hakim bütün önlemleri kendiliğinden almakla yükümlü olduğundan herhangi bir talep olmadan da tedbir nafakasına hükmedebilir. Ancak bir talep varsa talep ile bağlılık ilkesi gereğince talepten fazlasına hükmedemez. Dava sürecinde şartların değişmesi durumunda hakim re’sen ya da talep üzerine nafaka miktarını arttırabilir ya da azaltabilir. Boşanma ile birlikte talep edilen tedbir nafakası, boşanmanın fer’i niteliğinde olduğundan herhangi bir harca tabi değildir. Mahkemece bu şekilde kabul edilen tedbir nafakası boşanma davası kesinleşene kadar devam eder. Boşanma davası kesinleştikten sonra tedbir nafakası ya tamamen kalkar ya da yoksulluk ya da iştirak nafakası şeklinde devam eder.

Tedbir Nafakası Ne Kadar Süreyle Bağlanır

Boşanma davasından önce açılan tedbir nafakası davasında hakim yeni bir karar verene kadar tedbir nafakası devam eder.

Nafaka bağlanmasına yönelik verilen karar, koşulların değişmesi durumunda ve eşlerden birinin açacağı uyarlama davası üzerine ancak hakim tarafından miktarı arttırılıp azaltılabilir ya da tedbir nafakası talep sebebi ortadan kalkmış ise tedbir nafakası tamamen kaldırılabilir.

Tedbir nafakasında değişiklik yapma talepli uyarlama davasında yetkili mahkeme ilk kararı veren Aile Mahkemesidir. Koşullar değiştiğinde hakim, eşlerden birinin istemi üzerine kararında gerekli değişikliği yapar veya sebebi sona ermişse alınan önlemi kaldırır (TMK m.200).

Boşanma davasında hükmedilen tedbir nafakası, boşanma davasında verilen karar kesinleşene kadar devam eder. Boşanma davası süresince şartların değişmesi durumunda taraflardan birinin talebi ile hakim nafaka miktarında değişiklik yapabilir. Boşanma davası kesinleştikten sonra tedbir nafakası ya tamamen kalkar ya da yoksulluk ve iştirak nafakası şeklinde devam eder.

Uygulamada; mahkemeler tedbir nafakasına hükmedebilmek için tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmalarının sonucunu beklemektedir. Bu araştırma bazen 5-6 ayı bulabilmektedir. Bu durum maddi anlamda diğer tarafa göre zayıf olan tarafı mağdur etmektedir.

Tedbir Nafakası Nasıl Hesaplanır?

Tedbir nafakasının miktarını hakim takdir edecektir. Ancak hakim bu takdir yetkisini kullanırken Medeni Kanunda belirtilen kriterleri dikkate almak zorundadır. Hakim eşlerin barınmasına, geçimine ve çocukların bakım ve korunmasına sağlayacak şekilde tedbir nafakasına hükmetmesi gerekir.

Tarafların iş hayatı, aldıkları ücret, sahip oldukları malvarlıkları, çocukların yaşı ve eğitim durumları, ortak konutun kirada olup olmaması, ortak konutu boşanma davası süresince kimin kullanacağı, yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım gibi ihtiyaçları nafaka borçlusunun mali gücü oranında hakim belli miktarda nafakaya hükmeder.

Tedbir Nafakası Ödenmezse Ne Olur?

Tedbir Nafakasının ödenmemesi durumunda cebri icra ile tahsili yoluna gidilebilir. Tedbir nafakası geçici tedbir olup ilam hükmünde olmadığından ödenmemesi İcra İflas Kanunu m.344’te nafakaya ilişkin mahkeme kararlarını yerine getirmeme halinde, nafaka borçlusu aleyhine hükmedilen disiplin hapsi cezası söz konusu değildir. Özetle, tedbir nafakasının ödenmemesi halinde alacaklı sadece alacağı tahsil etmek amacıyla nafaka borçlusu aleyhine icra takibi yapabilecektir. Cezai anlamda bir sorumluluk gerektirmeyecektir.

İştirak Nafakası Davası

İştirak nafakası, velayeti kendisine verilmeyen eş aleyhine, ergin olmayan çocuk lehine herhangi bir talep olmaksızın da hakim tarafından hükmedilen nafaka türüdür. Bu nafaka türünde eşlerin kusur durumunun hiçbir önemi yoktur. Bu nafaka türündeki amaç ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi, sağlık barınma, eğitim vs. giderlerine velayet kendisine verilmeyen eşin mali gücü oranında katılmasını sağlamaktır. (TMK m.182/2)

Mahkeme tarafından daha önce tedbir nafakası adı altında ödenmesine karar verilen nafakanın boşanma ya da ayrılık kararının kesinleşmesi ile birlikte iştirak nafakası şeklinde ödenmesine karar verilir.

İştirak nafakasını, fiili olarak çocuğa bakan eş, çocuğa atanan kayyım ya da vasi ve ayırt etme gücüne (temyiz kudretine) sahip çocuk talep edebilir. (TMK m.329)

İştirak Nafakası kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi ya da TMK m.12 göre mahkeme kararı ile ergin kılınması sureti ile son bulur. (TMK m.328/1) Ancak çocuk ergin olmasına rağmen eğitim hayatına devam ediyorsa eğitim hayatı sonuna kadar iştirak nafakası ödenmeye devam edilir. (TMK m.182/2)

İştirak Nafakası Nasıl Hesaplanır?

Çocuk için ödenecek nafaka miktarı; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana babanın mali durumları da gözetilmek suretiyle hakim tarafından MK m.4’teki hususlar da dikkate alınarak takdir edilir. (TMK m. 330) Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun varsa gelirleri de göz önünde bulundurulur. İlköğrenim çağındaki çocuk için kararlaştırılacak nafaka miktarı ile lise ya da üniversite çağındaki çocuk için kararlaştırılacak nafaka miktarı ya da mali durumu daha iyi olan eşin yanında kalan çocuk için kararlaştırılacak nafaka miktarı ile mali durumu daha kötü olan eşin yanında kalan çocuk için kararlaştırılacak nafaka miktarı aynı olmayacaktır.

Medeni Kanunun 182/3 maddesine göre hakim, tarafların istekleri halinde irat şeklinde ödenmesine karar verilen iştirak nafakasının ileriki yıllarda ne miktar arttırılacağını da kararında belirtebilir. Hakim, iştirak nafakasının, her yıl TEFE/TÜFE, DİE, Döviz Artış Kuru, Altın Fiyatları endeksine göre arttırılacağını kararında belirtmek sureti ile sonraki yıllarda ödenecek nafaka miktarını da belirleyebilir. Hakim gelecek yıllarda ödenecek nafaka miktarını belirlememiş olması ya da şartların değişmiş olması durumunda nafaka alacaklısı ya da nafaka borçlusu nafaka uyarlama davası açabilir. (Mesela nafaka borçlusunun mali durumunun çok iyi hale gelmesi, çocuğun liseye, üniversiteye başlaması vs.)

İştirak Nafakası Kaç Yaşına Kadar Ödenir?

İştirak Nafakası kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi ya da TMK m.12 göre mahkeme kararı ile ergin kılınması sureti ile son bulur. (TMK m.328/1) Ancak çocuk ergin olmasına rağmen eğitim hayatına devam ediyorsa eğitim hayatı sonuna kadar iştirak nafakası ödenmeye devam edilir. (TMK m.182/2)

İştirak Nafakası Hangi Hallerde ve Ne Zaman Kesilir?

İştirak Nafakası, nafaka borçlusunun ölmesi, çocuğun ergin olduktan sonra eğitim hayatına devam etmemesi durumunda, evlenmesi durumlarında kesilir.

İştirak Nafakası Ödenmezse Ne olur?

İştirak Nafakasının ödenmemesi durumunda cebri icra ile tahsili yoluna gidilebilir. Kanun koyucu nafakanın tahsilini kolaylaştırmak için bazı tedbirler ihdas etmiştir.

  • Nafaka alacakları İcra İflas Kanununa göre düzenlenecek sıra cetvelinde 1. sıra alacaklar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla nafaka borçlusunun menkul ya da gayrimenkul mallarının icra yolu ile satılması durumunda satış parasından nafaka alacağı öncelikle ödenir.
  • Nafaka alacaklarının tahsili için emekli maaşına haciz konulabilir.
  • Nafaka alacağının tahsili için nafaka borçlusunun maaşına haciz konulması durumunda aylık nafaka miktarının tamamı maaştan kesilir.
  • Nafaka borçlusunun maaşında önceden haciz olsa bile aylık nafaka miktarı önceki hacizlerden bağımsız olarak maaştan kesilir.

Nafaka borçlusu, aylık nafaka bedelini ödememesi durumunda nafaka alacaklısının şikayeti üzerine diğer şartların da mevcut olması durumunda İİK 344. maddesine göre 3 aya kadar tazyik hapsine mahkum edilecektir.

Yoksulluk Nafakası Davası

Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf (eş), diğer taraftan (eşten) daha fazla kusurlu olmamak kaydı ile yoksulluk nafakası talep edebilir. (TMK m.175/1)

Yoksulluk nafakası talep edebilmenin ilk şartı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmüş olmaktır. Yargıtay, Yoksulluk kavramını her somut olaya göre farklı değerlendirmiştir. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşmiş içtihatlarında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul olarak kabul edilmesi gerektiğini değerlendirmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, somut olayın özelliğine göre nafaka alacaklısının dul ve yetim, yaşlılık maaşı alması, asgari ücret ile çalışması gibi durumlarında yoksulluğun ortadan kalkmayacağını kabul etmektedir. Tarafların sosyal ve mali durumları kişinin yoksulluğa düşüp düşmeyeceğini belirlemektedir.

Tarafların eşit kusurlu olması ya da nafaka borçlusunun hiç kusurunun olmaması durumunda bile hakim yoksulluk nafakasına hükmeder. Yoksulluk nafakasına hakim re’sen karar veremez. Nafaka alacaklısının mutlaka talep etmesi gerekir. Nihai karar verilene kadar talep edilebilir.

Yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilir. Ancak, Nafaka alacaklısının evlenmesi, Taraflardan birinin ölümü durumunda kendiliğinden; yoksulluğun ortadan kalkması, nafaka alacaklısının evlenme olmadan fiilen evliymiş gibi başka birisi ile birlikte yaşama ve haysiyetsiz hayat sürme durumunda mahkeme kararı ile kaldırılabilir. (TMK m.176/2)

Yoksulluk nafakası boşanma davasında talep edilebildiği gibi evliliğin boşanma ile sona erdiren mahkeme kararının kesinleşmesinden sonraki bir yıl içinde de açılabilir. (TMK m.178) Bağımsız bir dava şeklinde açılan bu dava nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesinde açılır.

Medeni Kanunun m. 176/3 göre hakim, tarafların istekleri halinde irat şeklinde ödenmesine karar verilen nafakanın ileriki yıllarda ne miktar arttırılacağını da kararında belirtebilir. Hakim, yoksulluk nafakasının, her yıl TEFE/TÜFE, DİE, Döviz Artış Kuru, Altın Fiyatları endeksine göre arttırılacağını kararında belirtmek sureti ile sonraki yıllarda ödenecek nafaka miktarını da belirlemiş olur. Yargıtay içtihatlarında uyarlama davalarında hükmedilecek yeni nafaka miktarının tarafların gelir ve giderlerinde olağanüstü bir değişiklik olmamış olması durumunda TUİK tarafından tespit edilen ÜFE artış oranını geçmemesi gerektiği belirtilmiştir. Yoksulluk nafakası alabilmek için evliliğin bir gün ya da bir saat bile sürmüş olması yeterlidir.

Boşanma davasında lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilen eş için yoksulluk nafakasına da hükmedilebilir. Yargıtay her iki kurumun hukuki nitelemesinin farklı olduğunu, hükmedilen tazminat miktarına bakılmaksızın şartları varsa yoksulluk nafakasına da hükmedilmesi gerektiğini kabul etmektedir.

Nafaka şahsa bağlı bir haktır. Önceden vazgeçilmesi ya da feragat edilmesi kesin hüküm oluşturmaz. Ayrı bir dava ile talep edilebilir.

Yardım Nafakası Davası

Yardım nafakası, yoksulluğa düşecek alt soy, üst soy ve kardeşlere talep halinde dava tarihinden itibaren bağlanan nafaka türüdür. (TMK m.364)

Yargıtay HGK içtihatlarında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul olarak kabul edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Yardım Nafakası mirastaki sıra takip edilerek talep edilebilir. Nafaka alacaklısının Alt Soydan nafaka talep etme hakkı var iken kardeşlerine bu talep ile başvuramaz.

Yardım nafakasında yetkili mahkeme taraflardan birinin yerleşim yeri mahkemesidir.

Hâkim, istem hâlinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir. (TMK 365/5)

Nafaka Alacaklarında Zamanaşımı Nedir?

Mahkeme ilamları ile ilam hükmündeki diğer kararlar son işlem tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Yani bu ilam dayanak alınarak işlem yapılamaz. (İİK m.39/1 BK m. 146)

Nafakaya ilişkin ilamlar bu kuralın istisnasıdır. Yani, nafaka alacağına dair bir mahkeme kararı üzerinden 10 yıl geçse dahi, o mahkeme kararı geçerlidir. Ancak biriken nafaka alacakları üzerinden 10 yıl geçmekle ilam zamanaşımına uğramasa bile biriken nafaka alacakları zamanaşımına uğrar. Mesela 10.10.2006 tarihinde hükmedilen iştirak ya da yoksulluk nafakasını 10.10.2017 tarihinde tahsili için icraya koyduğumuzda 10.10.2007 tarihinden önceki nafakalar zamanaşımına uğramış olur. Ancak ilamın üzerinden 10 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen ilam geçerliliğini korur.

Nafaka Alacaklarının Ödenmesine Dair Yasal Kurallar

İcra İflas Kanunu m.344’te nafakaya ilişkin mahkeme kararlarını yerine getirmeyen nafaka borçlusunun şikayet üzerine 3 aya kadar tazyik hapsi ile cezalandırıldığı düzenlemiştir.

Birikmiş nafaka alacağı dışındaki nafaka alacakları sıra cetvelinde 1. sırada yer alır.

Genel alacaklarda borçlunun muvafakat etmemesi durumunda ancak maaşın 1/4’ine haciz konulabilmektedir. Oysa nafaka alacaklarında aylık nafaka miktarının tamamı için borçlunun muvafakati aranmadan maaşa haciz konulabilmektedir.

Nafaka alacağı için genel alacaklardan farklı olarak emekli maaşına haciz konulabilir.

Kanun Koyucu nafakanın tahsili için özel hükümler ihdas etmiştir. Bu şekilde nafakanın kolay ve en kısa yoldan tahsilini amaçlamaktadır.

Nafaka Davası Yargıtay Kararları


İştirak Nafakasının Yardım Nafakasına Dönmesi

  • Davacılar, davalı babaları ile dava dışı annelerinin Aile Mahkemesi’nin 2006/49 E.-2006/543 K. Sayılı ilamı ile boşandıklarını ve bu karar gereğince davalı babanın 100’er TL iştirak nafakası ödemekte olduğunu, ancak kendilerinin 18 yaşının doldurmuş ve halen eğitimlerine devam ediyor olmaları sebebi ile bu nafakanın yetersiz kaldığını belirterek, 100’er TL iştirak nafakanın aylık 500’er TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, “dava tarihinden itibaren davacıların her birine 300,00 er TL nafaka bağlanmasına”, karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Ancak; önceki iştirak nafakası çocuğun ergin olması ile yasa gereği (TMK. Madde 328/2) kendiliğinden son bulur. Ergin olan çocuğun eğitiminin sürmesi halinde ise, TMK’nın 328/2 ve 364. maddeleri kapsamında anne-babanın bakım yükümlülüğü yardım nafakası olarak devam eder. Somut olayda da; davacılar, dava tarihi itibariyle ergin olup, eğitimlerinin devam ettiğini ileri sürerek 100’er TL nafakanın 500’er TL’ye çıkarılmasını istediğine göre davanın, iştirak nafakasının artırılması değil, yardım nafakası talebine dair olduğu açıktır. Buna göre mahkemece, davaya konu talebin niteliğinin yardım nafakası olarak değerlendirilmesi ve işin esasının buna göre çözümlenmesi yerinde ise de, hüküm kısmında takdir edilen nafakanın yardım nafakası olduğunun belirtilmemiş olması doğru değildir (Yargıtay 3.HD - 2017/944 Karar).

  • Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren davacının bakım (iştirak) nafakasının aylık 120 TL artırılarak aylık 480 TL’ye çıkartılmasına ve her ay davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ve her yıl enflasyon oranındaki artış oranına göre davalı tarafından artırılmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir. 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı göre olayları izah taraflara, kanunları resen uygulamak ve dolayısıyla hukuki nitelendirmede bulunmak hakime ait bir görevdir. Somut olayda; davacı, dilekçesinde daha evvel hükmedilen iştirak nafakasının arttırılması talebinde bulunmuş ise de davacı dava tarihi itibariyle 18 yaşını doldurmuş olup talep ettiği nafaka, ilk defa talep edilen “yardım nafakası” niteliğindedir. Mahkemece hükümde daha evvel hükmedilen nafakanın arttırılmasına yönelik karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK’nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir. Temyiz olunan kararın hükmün 1.bendinde yer alan “Davacının davasının kısmen kabulü ile dava tarihi 11/12/2015 tarihinden itibaren davacının bakım (iştirak) nafakasının aylık 120 TL artırılarak aylık 480 TL’ye çıkartılmasına” ifadesinin çıkartılarak yerine “Davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren 480TL yardım nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” sözlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA karar verilmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar:2017/195).

  • Ancak; önceki iştirak nafakası çocuğun ergin olması ile yasa gereği (TMK. Madde 328/…) kendiliğinden son bulur. …. olan çocuğun eğitiminin sürmesi halinde ise, TMK’nın 328/… ve 364. maddeleri kapsamında anne-babanın bakım yükümlülüğü yardım nafakası olarak devam eder. Somut olayda da; davacılar, dava tarihi itibariyle ergin olup, eğitimlerinin devam ettiğini ileri sürerek 100’er TL nafakanın 500’er TL’ye çıkarılmasını istediğine göre davanın, iştirak nafakasının artırılması değil, yardım nafakası talebine ilişkin olduğu açıktır. Buna göre mahkemece, dava konusu talebin niteliğinin yardım nafakası olarak değerlendirilmesi ve işin esasının buna göre çözümlenmesi yerinde ise de, hüküm kısmında takdir edilen nafakanın yardım nafakası olduğunun belirtilmemiş olması doğru değildir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar:2017/944).

İştirak Nafakasının Miktarı Nasıl Belirlenir?

TMK. 182/2.maddesine göre; “Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır”. Aynı yasanın 328/1. maddesine göre de; “Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur” (TMK. 330/1).

İştirak nafakasının; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana babanın mali durumları da gözetilmek suretiyle takdiri gerekir.

Somut olayda, yapılan sosyal ekonomik durum araştırmasına göre, davacının asgari ücretle çalıştığı, 550 TL kira ödediği; davalının oto servisinde çalıştığı, aylık 2.500 TL ücret aldığı, 400 TL kira ödediği ve müşterek çocuğun ise 2001 doğumlu olup, lise öğrencisi olduğu tespit edilmiştir.

Bununla birlikte, tarafların … 3. Aile Mahkemesinin 2010/997 Esas ve 2010/1297 Karar sayılı dosayası ile 14.10.2010 tarihinde boşandıkları, bu dava tarihi itibariyle aradan geçen yaklaşık beş yıllık süre içerisinde, müşterek çocuğun büyümesi ve ihtiyaçlarının artması karşısında düşük kaldığı anlaşılmaktadır.

Buna göre, mahkemece; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim nazara alınarak, daha uygun bir artışa karar verilmesi gerekirken, düşük miktarda yapılan artırımla müşterek çocuk için aylık 350,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi - Karar:2017/5185).

İştirak Nafakası Davalının Mali Gücü Oranında Arttırılmalıdır

Davacı vekili dilekçesi ile; tarafların boşandıklarını müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verildiğini ve lehine aylık 150 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, çocuğun büyüdüğü ve ihtiyaçlarının arttığını, nafakanın çocuğun giderlerini karşılamaya yeterli olmadığını belirterek, nafaka miktarının aylık 800 TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; mevcut nafakaları ödemeye çalıştığını icra takiplerine maruz kaldığını, geçimini sağlamada sıkıntı yaşadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile müşterek çocuk lehine takdir edilen aylık 150 TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 400 TL’ye çıkarılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Dava, iştirak nafakasının arttırılması talebine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu’nun 182/2.maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan nafaka belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte, velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Nafaka takdir edilirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları gözönünde bulundurulmalıdır.

Somut olayda, davacının anestezi uzmanı olduğu, aylık 3.000 TL geliri olduğu ailesi ile birlikte yaşadığı aracının olduğu, müşterek çocuğun eğitim giderinin 15.906 TL olduğu; davalının ise, asansör bakım tamir işi ile uğraştığı aylık 1.000 TL gelirinin olduğu, aracının olduğu tespit edilmiş; davalının ekonomik durumunda boşanma davası sonrasında olağanüstü bir değişiklik olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı babanın gelir durumu, davacı annenin katkısı, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, birlikte değerlendirilerek TMK.nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun olacak şekilde nafakanın uygun bir miktarda arttırılmasına karar verilmesi gerekirken, yüksek miktarda nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi - Karar:2015/753).

İştirak Nafakasının Arttırılması Davası

Dava, iki çocuk için kesinleşmiş boşanma davasında hükmedilen iştirak nafakasının artırılması talebine ilişkindir. Yerel mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, iştirak nafakasının her bir çocuk için dava tarihinden itibaren aylık 600 TL’ye yükseltilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.

TMK.’nın 182/2.maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.

Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan, iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur.

Mahkemece, iştirak nafakası takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir.

Somut olayda, davacı annenin özel bir firmada asgari ücretle çalıştığı, babasına ait evde babası, annesi ve iki çocuğu ile birlikte kaldığı, 2012 model Sedan marka otomobili olduğu; davalı babanın da emekli aylığının olduğu ancak aylığının miktarının bilinmediği, kira gelirinin olduğu, annesiyle geçici kaldığı anlaşılmıştır.

Tarafların gerçekleşen sosyol-ekonomik durumlarına, müşterek çocukların yaşı ve ihtiyaç düzeyine, nafakanın niteliği ile önceki nafaka tarihinden itibaren geçen süreye göre yerel mahkemece takdir edilen iştirak nafakası miktarları biraz fazla bulunmuş, bu husus hakkaniyet ilkesine aykırı görülmüş, bu sebeple hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

O halde mahkemece yapılacak iş; çocukların yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu, önceki nafaka tarihinden itibaren geçen süre gözetilerek ve TMK’nın 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha az miktarda nafakaya hükmetmek olmalıdır (Yargıtay 3. HD - Karar : 2017/10742).

İştirak Nafakası Davasının Harç ve Masraflarının Ödenmesi

Davacı, dava dilekçesinde velayetin değiştirilmesi talebinin yanında iştirak nafakasının kaldırılması talebinde de bulunmuştur. Başvurma harcı dava dilekçesinde yer alan tüm istekler için geçerlidir. Nispi harçlarda karar ve ilam harcının dörtte biri işlem yapılmadan önce peşin ödenir (Harçlar Kanunu m. 28/a). İştirak nafakasının yıllık bedeli üzerinden hesaplanacak nispi peşin harcı yatırması için davacıya süre verilip, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, harç tamamlattırılmadan davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Tüm bunlara göre, davalı tarafın istinaf başvurusunun kararın idrak çağındaki çocuk duruşmada dinlenmeden, yetersiz tanık anlatımları ve tek uzmanın düzenlediği rapor dikkate alınarak, delil değerlendirmesi yapılmadan verilmiş olması nedeniyle kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir (İstanbul Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi - 2016/16 Karar).

Ağır Kusurlu Eşe Yoksulluk Nafakası Verilemez

Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı dayalı (kadın)’ın ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Ağır kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası verilemez ( md. 175). Bu yön nazara alınmadan davacı-karşı davalı (kadın) yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 2.HD - Karar: 2014/24491).

Bir başka erkekle evli olmaksızın birlikte yaşayan kadın yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları oluşmadığı halde yoksulluk nafakası ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 169 . maddesi koşulları oluşmadığı halde tedbir nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 2. HD - Karar: 2014/14938).

Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.(TMK.m.175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi- Karar:2021/8826).

Terk Nedenine Dayanan Boşanma Davası ve Yoksulluk Nafakası

Terk (TMK.m.164) hukuki sebebine dayalı boşanma davası kabul edildiği taktirde, kusur tamamen haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmeyen tarafa ait olur. Mahkemece davacı-karşı davalı kocanın terk hukuksal sebebine dayalı boşanma davası kabul edilip, davalı davacı kadının evlilik birliğinin sarsılması (TMK. m.166/1) sebebine dayalı karşı boşanma davası reddedildiğine göre; tam kusurlu davalı-davacı kadın yararına yoksulluk nafakası takdir edilmeyeceği (TMK.md.175) gözetilmeden, isteğin reddi yerine davalı-davacı kadın yararına yoksulluk nafakası takdiri usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. HD - Karar: 2014/494).

Boşanma Davasının Tahkikat Aşamasında Yoksulluk Nafakası Talebi

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 141. maddesinde “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise, ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez; iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” hükmü bulunmaktadır.

Davalı kadın önceki aşamalarda yoksulluk nafakası talep etmemiş; ancak tahkikat aşamasında 500 TL nafaka istemiştir. Davacı erkek talep sonucunun genişletilmesine açık muvafakat bildirmediği gibi, davalı tarafından bu konuda yapılmış bir ıslah işlemi de bulunmamaktadır.(HMK m. 141). Bu sebeple yoksulluk nafakası talebi hakkında ”karar verilmesine yer olmadığına” kararı verilecek yerde yazılı şekilde yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 2. HD - Karar: 2017/1205).

Yoksulluk Nafakası Nasıl Arttırılır?

TMK’nun 176/4. maddesine göre de tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.

Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen Dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.

Somut olayda; davacının ev hanımı olup gelirinin olmadığı, davalının ise makinist olup 3.000TL civarı gelirinin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranından daha düşük miktara hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranı nazara alınmak suretiyle, TMK’nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktara hükmetmekten ibarettir (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi - Karar:2016/12167).

Boşanma Davasının Kesinleşmesinden Sonra Yoksulluk Nafakası Davası Açılması

Dava; tarafların Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/239 esas ve 2013/71 karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, boşanma davasında talep olmadığından yoksulluk nafakası hükmedilmediğini, evlilik birliğinin sona ermesinde davalının tam kusurlu olduğunu, davalının maddi durumnun iyi olduğunu belirterek, aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep ve dava edilmiştir.Mahkemece; davanın kabulü ile dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere (Aile Mahkemesi’nin 2014/112 esas ve 2014/275 karar sayılı boşanma davası ile mükerrer ödemeye yol açmak kaydıyla) her ay 500,00 TL yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

TMK’nun 175/1 maddesinde “boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir” hükmü, aynı yasanın 178. maddesinde de “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları boşanma hükmünün kesinleşmesi üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” hükmü getirilmiştir.

Somut olayda tarafların Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/239 Esas ve 2013/71 Karar sayılı ve 11.02.2013 tarihli kararı ile boşandıkları, boşanma kararının 11.02.2014 tarihinde kesinleştiği, işbu yoksulluk nafakası davasının ise 02.01.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Yoksulluk nafakası için bağımsız olarak dava açılabilmesinin ön koşulu; taraflar arasındaki boşanma davasının kesinleşmiş olmasıdır. Dava bağımsız açılmış yoksulluk nafakası istemi olduğuna ve taraflar arasındaki boşanma davası kesinleşmeden işbu dava açıldığına göre istemine kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi - Karar:2017/3735).

İş Göremezlik Aylığı Alan Kadının Yoksulluk Nafakası Talebi

Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Taraflar hakkında yapılan kolluk araştırmasına göre davacı kadının ev hanımı olduğunun belirtilmesine rağmen adli yardım talebi için istenen belgeler arasında bulunan Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan belgede davacı kadının sigortalı çalışmadığının belirtildiği, ancak belge üzerine el yazısı ile iş göremezlik aylığı aldığının not olarak düşüldüğü anlaşılmaktadır. Bu sebeple, davacı kadının sosyal ve ekonomik durumunun yeniden usulünce araştırılması, Sosyal Güvenlik Kurumundan aylık alıp almadığı, alıyorsa miktarı sorulmak suretiyle boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin belirlenmesi ve gerçekleşecek sonuca göre davacı kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde davacı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/7014).

Reşit Çocuğun Yardım Nafakası Davası

Dava, yardım nafakası talebine ilişkindir. Yardım nafakasını düzenleyen TMK’nun 364/son maddesinin yollamasıyla 328.maddesinde çocuk ergin olmasına rağmen eğitimi devam ediyorsa ana ve babanın bakım görevinin çocuğun eğitimi sona erinceye kadar devam edeceği hükme bağlanmıştır.

Bu bağlamda; mahkemece yardım nafakası miktarı belirlenirken; davacının ihtiyaçları ve anne babanın geliri gözönünde bulundurulmalı, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır.TMK’nın 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi gözetilerek belirlenecek nafakanın davacının geçinmesi için yeterli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olması gerekir.

Somut olayda; mahkemece yapılan araştırma neticesinde, davacının üniversite 2. sınıf öğrencisi olduğu, davacıya okuduğu üniversite tarafından günlük 5 saat çalışması karşılığında aylık 340 TL teklif edildiği davacının derslerinin aksayacağı gerekçesiyle bu teklifi kabul etmediği anlaşılmaktadır. Davalı babanın ise; Diyarbakır’da polis memuru olduğu, aylık 3.000 TL maaşının olduğu, lojmanda kaldığı, banka kredi borcu olduğuna dair belgeler sunduğu belirlenmiştir.

Tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları, nafakanın niteliği, davacının giderleri ve davalının gelir durumu nazara alındığında; davacının yardım nafakası talebinin reddine karar verilmiş olması, TMK’nun 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamıştır.

O halde mahkemece yapılacak işin; tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları, nafakanın niteliği, davacı çocuğun yaş ve ihtiyaçları, günün ekonomik koşulları nazara alınarak; nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı şekilde TMK’nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun olacak şekilde yardım nafakasının tahsiline karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yardım nafakası talebinin reddine karar verilmesi hatalı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3. Hukuk dairesi - Karar : 2017/10701).

Bağımsız Tedbir Nafakası Davası Nispi Harca Tabidir

Davacının bağımsız tedbir nafakası davası (TMK m. 197), değer ölçüsüne göre nispi harca tabidir. Nispi harca tabi davalarda karar ve ilam harcının dörtte biri işlem yapılmadan önce peşin ödenir (Harçlar Kanunu m.28/a). Yargısal işlemlerde alınacak harçlar ödenmedikçe yargılamaya devam edilerek hüküm verilemez. Davacı kadına nispi peşin harcın Harçlar Kanununun 30-32. maddeleri gereğince tamamlattırılması; harç tamamlandığı takdirde işin esasının incelenmesi; aksi takdirde, Harçlar Kanununun 30. maddesinde gösterilen usul çerçevesinde hareket edilmesi gerekirken, nispi peşin harç tamamlattırılmadan işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2.HD - Karar : 2017/13637).

Boşanma Davası Açıldıktan Sonra Doğan Çocuğa Tedbir ve İştirak Nafakası

Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK m. 186/1), geçimine (TMK m. 185/3), malların yönetimine (TMK m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK m. 185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (re’sen) almak zorundadır (TMK m. 169). Yine boşanma veya ayrılık vukunda çocuk kendisine tevdi edilmemiş taraf gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlüdür (TMK. M. 182). Bu hususu hakim görevi gereği kendiliğinden dikkate alması gerekmektedir.

Tarafların müşterek çocuğu 19.10.2017 tarihinde, dava açıldıktan sonra dünyaya gelmiştir. Çocuğun doğduğu tarihten itibaren tedbir nafakasına,boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren çocuk yararına iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir (Yargtay 2. Hukuk Dairesi-Karar: 2021/3567).

Yoksulluk Nafakasının Toptan Ödenmesi

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 176. maddesinin birinci fıkrasında, yoksulluk nafakasının toptan veya durumun gereklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilebileceği öngörülmüştür. Yoksulluk nafakasının toptan ya da irat biçiminde ödenebilmesine karar verilebilmesi için, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile ödeme gücünün göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır. Kadın yararına hükmedilen aylık 500,00 TL yoksulluk nafaka miktarı çok olduğu gibi, yoksulluk nafakasının irat şeklinde ödenmesine hükmedilmesi tarafların ekonomik sosyal durumu ile evlilik süresi dikkate alındığında Kanunun (TMK m. 176/1) amacına uygun değildir. O halde, yoksulluk nafakası yükümlüsünün yoksulluk nafakasını toptan şekilde ödemesinin uygun olup olmayacağının da tartışılıp değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi-Karar:2021/8867).

Başkasıyla Yaşayan Kadına Tedbir Nafakasına Hükmedilemez

Dava, erkek tarafından açılan Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde düzenlenen zina hukuksal nedenine dayalı boşanma davası olup, bölge adliye mahkemesince tarafların dava tarihinden sonra barışarak bir müddet birlikte yaşamaları nedeniyle davacı erkeğin kadının zina eylemini affettiği, affedilen eylemlerin boşanma gerekçesi yapılamayacağı belirtilerek davanın reddine, davalı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 169. maddesi uyarınca, sosyal ekonomik durum tespitinin yapıldığı 08/06/2018 tarihinden itibaren kararın kesinleşmesine kadar aylık 250,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmiş, hüküm yukarıda sınırlandırıldığı şekilde davacı erkek tarafından temyiz edilmiştir.

Yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamından, davalı kadının, dava tarihinden sonraki dönemde erkek tarafından affa uğrayan zina eylemine konu başka bir erkekle olan birlikte yaşamının bir müddet daha devam ettiği, bu durumda evli olmaksızın başka bir erkekle birlikte yaşayan kadın yararına Türk Medeni Kanunu’nun 169. maddesi koşullarının gerçekleşmediği gözetilmeksizin yararına tedbir nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/4971 E. , 2022/6857 K.).

Boşanma Davasında Nafaka Talebinin Reddedilmesi Halinde Avukatlık Ücretine Hükmedilmez

Boşanma davalarında vekâlet ücreti davanın kabul veya reddedilmesi durumuna göre takdir edilir. Tarafların kusur durumu, boşanmanın fer’i (eki) niteliğindeki yoksulluk ve iştirak nafakaları ile maddi ve manevi tazminat taleplerinin kısmen veya tamamen kabul ya da reddi halinde; bunlar için ayrıca vekâlet ücretine hükmedilemez. Açıklanan nedenlerle davalı kadının yoksulluk nafakası ve tazminat talepleri hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedildiği gerekçesiyle Davacı erkek lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzelterek onanması gerekmiştir. (HMUK m. 438/7) (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/6888 E. , 2022/7300 K.)

Nafaka Davası, İştirak Nafakası, Yardım ve Tedbir Nafakası

  1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre koşulları oluştuğunda çocuklara; tedbir nafakası (TMK md. 169, 197), iştirak nafakası (TMK md. 182/2) ve yardım nafakası (TMK md. 364/1) ödenmesine karar verilebilir.

  2. Tedbir nafakası, 4721 sayılı Kanun’un “Geçici önlemler” başlıklı 169 uncu maddesi ile düzenlenmiş olup; buna göre boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen almakla yükümlüdür. Boşanma veya ayrılık davasının devamı sırasında, çocuk kendisine bırakılmamış olan eşin çocuğun bakımına ne ölçüde katılacağını hakim tedbir kararında açıklar. İşte uygulama ve öğretide alınan bu önlemin geçiciliğini daha açık vurgulamak amacıyla boşanmanın kesinleşmesine kadar olan dönem için çocuk yararına ödenen nafakaya tedbir, boşanma kesinleştikten sonra iştirak nafakası denilmektedir. Diğer bir ifadeyle boşanma davası içinde ileri sürülen iştirak nafakası hakkında; yargılama süresince tedbir nafakası, kararın kesinleşmesinden itibaren iştirak nafakası adı altında ödenmesine karar verilir.

  3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 185 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca eşler; birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlüdürler. İşte iştirak nafakası, boşanma, ayrılık veya evlenmenin butlanına karar verildikten sonra velâyet hakkı kendisine bırakılmayan eşin velâyet hakkı verilen eşe, çocuğun bakımı ve eğitim giderleri için mali gücü oranında yaptığı katkıdır. Nitekim bu husus, Kanun’un 182 nci maddesinin ikinci fıkrasında “Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır” şeklinde ifade edilmiştir.

  4. Yardım nafakası ise, çocuk ergin olduğu hâlde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlü olmasından kaynaklanmaktadır. Ergin çocuğa yardım nafakası, boşanma veya ayrılık davası açılınca davanın devamı süresince eş ve çocuklara ilişkin alınması gereken geçici önlemler dışında bağımsız olarak alınabilecek olan genel önlemler arasındadır. Ergin olmayan çocuğa ödenen iştirak nafakası, istem hâlinde çocuk ergin olduktan sonra yardım nafakasına dönülmektedir.

  5. Eldeki davada ise Özel Daire ile Bölge Adliye Mahkemesi arasındaki uyuşmazlığın iştirak nafakasının başlangıç tarihinin ne olması gerektiği noktasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

  6. Somut olayda; eşlerin 10.11.1992 tarihinde evlendikleri, erkek eş tarafından 11.02.2019 tarihinde boşanma davası açıldığı, yargılamanın devam etmesi nedeni ile tarafların evlilik birliğinin hâlen devam ettiği ve bu evlilikten 30.01.2010 doğumlu Enes Ali isimli çocuklarının bulunduğu görülmektedir. İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılamada çocuğun velâyeti anneye verilmiş, çocuk yararına 200,00 TL iştirak nafakası ödenmesine hükmedilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi ise velâyeti davalı anneye verilen çocuk yararına 300,00 TL iştirak nafakasının velâyete ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren ödenmesine karar verilmiştir.

  7. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki nafaka yükümlülüğü velâyet hakkından bağımsız bir görev niteliğindedir. 4721 sayılı Kanun`un 327 nci maddesinin birinci fıkrası uyarıca; çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderler ana ve baba tarafından karşılanır. Dolayısıyla velâyet hakkına sahip olmayan eş de anılan madde uyarınca çocuğun bakım ve eğitim giderlerini karşılamakla yükümlüdür.

  8. İştirak nafakası boşanmanın çocuklarla ilgili mali sonuçlarından olup, boşanma hükmünün fer’îsi mahiyetindedir. Diğer bir ifade ile iştirak nafakası çocuk yararına hükmedilip, çocuğun ihtiyaçlarına harcanması amacıyla, çocuk ergin olana kadar yanında bulunduğu velâyet sahibi eşe ödenmesi gereken bir nafakadır. İşte bu nedenle boşanma davası içerisinde ileri sürülen iştirak nafakası hakkında; yargılama süresince tedbir (TMK md. 169), kararın kesinleşmesinden itibaren iştirak nafakası (TMK md. 182/2) adı altında ödeme yapılmasına karar verilir. Zira henüz boşanma kararı verilip, buna bağlı olarak velâyet konusunda bir düzenleme yapılamayacağı için bunun doğal sonucunda iştirak nafakası talep edilemez. Aynı sebeple boşanma davası içerisinde ileri sürülen iştirak nafakası talebi, boşanma davası reddedilmişse konusuz hâle gelmektedir. Burada üzerinde önemle vurgulanması gereken husus; asıl davanın boşanma davası olduğu hususudur. Eğer var ise velâyet ve buna bağlı iştirak nafakasına ilişkin istemlerin de, aynen yoksulluk nafakası ve tazminat gibi boşanmanın fer`î niteliğindeki talepler olduğu hususu unutulmamalıdır.

  9. Nitekim 6100 sayılı Kanun’un 367/2 nci ve geçici 3 üncü maddesi yollamasıyla yürürlükte bulunan HUMK’nun 443/4 üncü maddesine göre aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilâmlar kesinleşmedikçe infaz edilemez. Ayrıca boşanma ilâmının eklentisi olan yoksulluk nafakası, tazminat, vekâlet ücreti ve yargılama gideri de aynı kurala tâbidir. Ancak boşanma ilâmı daha önce kesinleşmiş ise iştirak ve yoksulluk nafakaları ile tazminat, vekâlet ücreti ve yargılama giderinin takibe konulabilmesi için nitelikleri gözetildiğinde kesinleşmeleri gerekli değildir (HGK`nın 28.2.2001 tarihli ve 2001/12-206 Esas, 2001/217 Karar). Anılan kanun maddesinde tedbir nafakasının infazı ilâmın kesinleşmesine bağlı tutulmamıştır.

  10. Genel kural yukarıda anlatılanlar gibi olmakla birlikte pek tâbi ki iştirak nafakası, eldeki davada olduğu üzere boşanma davası içerisinde değil de boşanma kesinleştikten sonra açılan bağımsız bir dava ile de ileri sürülebilir. Veyahutta velâyetin değiştirilmesi istemli bir dava ile birlikte ileri sürülebileceği gibi boşanmanın kesinleştiği bir davada, yargılamaya velâyet yönünden devam edilmesi hâlinde ve mahkemece boşanma kararından sonra velâyetin değiştirilmesi veya buna benzer somut olaya özgü değişik olasılıklarda mahkemece, velâyete sahip kişinin çocuğun yanında bulunma anından başlayacak şekilde iştirak nafakasının ödenme tarihinin değiştirilmesine karar verilebilinir. Somut olayda genel kuraldan ayrılmayı gerektirecek bir durum tespit edilemediğinden henüz kesinleşen bir boşanma hükmü dahi olmayan eldeki davada, iştirak nafakasına boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren hükmedilmesi gerekirken, velâyete ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay HGK - Esas : 2022/657, Karar : 2023/672).


Avukat Baran Doğan

  1. Avukat Kasım Balcı, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2002 yılında mezun olmuştur. 2005 yılından beri istanbul’da serbest avukatlık yapmaktadır. 

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS