Yasal Mirasçılık Nedir?
Mirasta mal paylaşımı sırasında tereke üzerinde miras hakkına sahip “yasal mirasçı” ve “atanmış mirasçı” olmak üzere iki tür mirasçılık biçimi vardır.
- Yasal mirasçılık, miras bırakanın iradesine bağlı olmayan ve miras bırakanın ölümü üzerine doğrudan kanundan kaynaklanan bir miras hukuku statüsüdür. Kanuni mirasçılık Medeni Kanun’un 495-501 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna göre yasal mirasçılar, miras bırakanın kan hısımları, evlatlık ve altsoyu ile sağ kalan eştir ( MK m. 495-501).
- Atanmış mirasçı, miras bırakanın kendi özgür iradesiyle mirasının bir kısmını veya tamamını belirli bir kişiye bırakmasıyla mirasçı olan kişidir.
Murisin ölümü halinde mal paylaşımı, özellikle son yıllarda çok sayıda karşılaşılan mirastan mal kaçırma davaları nedeniyle karmaşık hukuki sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Mirasta Mal Paylaşımı ve Derece (Zümre) Sistemi
Medeni Kanun sisteminde kan hısımlarının yasal mirasçı olmasının temelini zümre sistemi (derece sistemi) oluşturur. Medeni Kanun’a göre murisin ölümü ile mirasta mal paylaşımında üç dereceli bir sistem vardır. Mirasta mal paylaşımı sırasında kanuni mirasçı sıfatıyla hak sahibi olabilmek için üç dereceden (zümreden) birinde yer almak gerekir. Kanuni mirasçıları belirlemek için oluşturulmuş derece sisteminin temel özellikleri şunlardır:
- Bir önceki derecede (zümrede) mirasçı olması bir sonraki zümrenin mirasçı olmasını engeller. Örneğin, 1. derecede kanuni mirasçılık hakkına sahip altsoy (çocuklar) varsa, 2. Derecede kanuni mirasçılık hakkına sahip olan miras bırakanın anne-babası miras hakkına sahip olamaz.
- Zümre içinde ön sıradaki mirasçı, bir alt sıradaki mirasçının mirasçılığını engeller.
- Zümre başları ve kök başları hayatta ise altsoyları mirasçı olamaz.
Mirasta Mal Paylaşımı Nasıl Yapılır?
Derece sistemi nedeniyle mal paylaşımına birinci dereceden başlanır. Birinci derece mirasçılar yoksa sırasıyla ikinci ve üçüncü derece mirasçılar arasında paylaşım yapılır. Miras bırakanın eşi her dereceyle birlikte belli oranlarda miras hakkına sahiptir. Medeni hukuk sisteminde üç tane zümre kabul edilmiştir. Üç dereceli zümre sistemi şu şekildedir:
Birinci Derece (Zümre) Yasal Mirasçılar
Miras bırakanın ölümü üzerine birinci derece (zümre) mirasçıları onun altsoyudur. Altsoy, miras bırakanın çocukları, torunları ve bunlardan doğanların tamamını kapsar. Murisin çocukları zümre başı olarak kabul edilir. Çocuklar eşit şekilde mirasçılık hakkına sahiptir. Çocukların miras bırakandan önce ölmüş olması halinde ölen çocuğun miras payı aynı şekilde halefiyet yoluyla kendi mirasçılarına geçer. Örneğin; miras bırakan “A” 01.06.2016 tarihinde ölmüş, A’nın oğlu olan “B” de 01.01.2016 tarihinde babasından önce ölmüştür. Miras bırakan A’nın kendisinden önce ölen oğlu B’nin çocukları C ve D mirasçılık hakkına sahipken B’nin eşi A’nın terekesinden mirasçılık hakkına sahip olamaz.
İkinci Derece (Zümre) Mirasçılar
Murisin ölümü üzerine ikinci derecede (zümrede) miras hakkına sahip olan mirasçılar, miras bırakanın (murisin) ana ve babasıdır. Anne-babanın mirasçı olabilmesi için ilk derecede hiç mirasçı kalmamış olması gerekir. İkinci derecede mirasçı olan ana ve baba eşit miras paylarına sahiptir. Eğer miras bırakanın ana ve babası kendisinden önce ölmüş ise bu durumda bunların altsoyları halefiyet yoluyla mirasçılık hakkına sahip olacaktır. Yani aslında burada miras bırakanın kardeşleri mirasçı konumuna geçecektir. Eğer anne veya baba tarafının herhangi birinde hiç mirasçı yok ise bütün miras diğer tarafa kalacaktır. Örneğin; miras bırakan (muris) A’nın annesi B ve babası C hayatta ise bu durumda miras payları eşit olacaktır. Ancak, baba C, miras bırakan A’dan önce ölmüş ise bu durumda C’nin mirasçıları var ise miras onlara geçecek, eğer mirasçısı yok ise kendi miras payı da B’nin olacaktır.
Üçüncü Derece (Zümre) Mirasçılar
Murisin ölümü üzerine üçüncü derece (zümre) mirasçılar murisin büyükanne ve büyükbabasıdır. Ancak bunların mirasçı olabilmeleri için birinci derecede (zümrede) ve ikinci derecede (zümrede) mirasçı olmaması, yani miras bırakanın altsoyunun, ana ve babası ile onların alt soyunun miras bırakandan önce ölmüş olması gerekir.
Miras bırakanın (murisin) kendisinden önce ölmüş olan büyükanne ve büyükbabasının yerlerini halefiyet yoluyla kendi altsoy mirasçıları alacaktır. Yani, büyükanne veya büyükbaba miras bırakandan önce ölmüş ise bunların altsoyu olan çocukları; miras bırakanın amca, hala, teyze ve dayıları ile onların altsoyları mirasçılık hakkına sahip olacaktır. Ancak burada miras bırakanın eşi sağ ise ve zümre başlarının tümü ölmüş ise (büyükbaba ve büyükanne ölmüşse), sadece zümre başlarının çocukları, yani miras bırakanın amca, hala, dayı ve teyzesi mirasçı olabilirler. Hala, dayı, amca ve teyzenin ölmüş olması ve miras bırakanın eşinin varlığı bunların altsoylarının mirasçılığını engeller. Yani, bu durumda sağ kalan eş tek başına mirasçı olur.
Mirasta Mal Paylaşımında Zümre Başı (Derece Başı) Nedir?
Zümre başı, mirasta mal paylaşımı esnasında her zümrede ilk sırada miras hakkına sahip kişidir. Zümre başı yaşıyorsa onun altsoyu miras hakkına sahip değildir. Birinci derece mirasçıların zümre başı, murisin (miras bırakan) çocuklarıdır. İkinci derece mirasçıların zümre başı miras bırakanın anne babasıdır. Üçüncü derece mirasçıların zümre başı ise büyükanne ve büyükbabadır.
Evlilik Dışı Çocukların Yasal Mirasçılığı
Evlilik dışında doğan çocukların baba yönünden mirasçı olabilmeleri için, soybağının tanıma ya da hakim kararı ile kurulması gerekir. Soybağının kurulması halinde, evlilik dışı çocuklar baba yönünden tıpkı evlilik içi hısımlar gibi miras payı alırlar, aksi halde mirasta mal paylaşımı sırasında hak sahibi olamazlar (MK m. 498).
Evlatlık ve Altsoyunun Kanuni Mirasçılığı
Medeni Kanun’da kan hısımlığı esasına dayalı bir sistem olarak düzenlenen zümre mirasçılığı sisteminin tek istisnası evlatlık ve evlatlığın altsoyudur. Medeni kanuna göre evlatlık ve altsoyu, onu evlat edinen kişiye kan hısmı gibi mirasçı olurlar. Aynı zamanda evlatlığın gerçek ailesindeki mirasçılığı da devam eder. Yani evlatlık ve altsoyu miras bırakanın kendi altsoyu ile aynı haklara sahip olur (MK m. 500). Evlatlık ve altsoyunun mirasçılığının bazı özelliklerine değinmekte fayda vardır.
-
Evlatlık, hem kendisini evlat edinen kişilerin mirasçısıdır hem de kan bağına sahip olduğu ailesinin mirasçısıdır. Yani, mirasta mal paylaşımı sırasında evlatlık ve altsoyu hem kendi ailesinden hem de evlat edinenden miras alırlar ( MK m. 500).
-
Evlatlık ve altsoyu sadece evlat edinene mirasçı olurlar, yani evlat edinenin hısımlarına mirasçı olamazlar (MK m.500).
-
Evlat edinen ile evlatlık ve onun altsoyu arasındaki mirasçılık tek yönlüdür, yani evlatlık ve onun altsoyu evlat edinene mirasçı olurken, evlat edinen ve hısımları evlatlığın mirasçısı olamaz. Buradaki mirasçılık yasal mirasçılıktır.
Eşin Mirasçılık Hakkı ve Mirasta Mal Paylaşımı
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki eş herhangi bir zümre mirasçısı değildir. Sağ kalan eş hangi derecenin (zümrenin) mirasçılık hakkı var ise, o zümreyle birlikte mirasçı olur. İlk iki derecede (zümrede) hiç mirasçı yoksa ve üçüncü zümrede de zümre başları ile onların çocukları miras bırakandan önce ölmüş ise eş tek başına mirasçı olacak ve devletin mirasçılığını engelleyecektir. Eşin bu tek başına mirasçılığından kasıt onun yasal mirasçılığıdır. Aksi halde atanmış mirasçı var ise eş bunlarla beraber mirasçı olacaktır. Şimdi eşin miras paylarının zümreler ile beraber örneklerle açıklayalım.
Eşin Birinci Derece ile Birlikte Mirasçı Olması ve Mal Paylaşımı
Eş, birinci derece mirasçılar ile birlikte mirasçı olduğunda mirasta mal paylaşımına esas alınacak terekede miras payı 1/4’dür (MK m.499) .
-
Örneğin miras bırakanın iki çocuğu var ise bu durumda sağ kalan eş bunlarla beraber mirasçı olacaktır. Burada eşin miras payı terekenin 1/4‘ü olurken çocuklar da kalan ¾ ‘ü eşit olarak paylaşacaktır. Bu durumda çocuklara da 3/8 er pay kalacaktır.
-
Başka bir örnek verecek olursak miras bırakanın kendisinden önce ölen oğlu A’nın X ve Y adında iki çocuğu ile diğer oğlu B ve eşi E hayattadır. Bu durumda yine E’nin miras payı terekenin 1/4’dür. Geriye kalanın yarısı yani 3/8’i sağ kalan oğlu B’nin olurken bunun diğer yarısı da ölen A’nın çocuklarına eşit olarak 3/16 oranında paylaştırılır. Burada A’nın ölmesinden dolayı altsoyları onun mirasçılığını halefiyet yoluyla alacaktır. Burada sağ kalan B ve A’nın çocukları 1. Zümre mirasçılardır (E=1/4, B=3/8, X=3/16, Y=3/16).
-
Miras bırakan A’nın kendisinden önce ölen B’nin oğlu T’nin kızı X ile oğlu Y, A’nın diğer oğlu C ve Evlatlığı D ile eşi E hayattadır. Bu durumda miras paylarının nasıl olacağını belirleyelim. Yine burada 1. Zümre mirasçılar hayatta olduğu için eşi E’nin miras payı 1/4 olacaktır. Geriye kalan 3/4 kısım ise oğulları arasında eşit paylaşılacaktır. Ancak burada oğlu B kendisinden önce öldüğü için onun payı halefiyet yoluyla kendi oğlu T’ye geçecektir. T de hayatta olmadığı için miras onun çocukları X ve Y’ye kalacaktır. Ayrıca evlatlığın da mirasçılığı da kan hısmı gibi olduğundan diğer çocuklarla eşit pay alacaktır. Sonuç olarak E pay aldıktan sonra kalan miras eşit paylaşılacaktır. Yani, burada C’ye ¾ ün üçte biri olan 3/12, yine evlatlık olan D’ye 3/12 ve B hayatta olmadığı için onun payı olan 3/12’lik kısımda torunları X ve Y arasında 3/24’lük iki eşit pay olarak paylaştırılacaktır (E=1/4, C=3/12, D=3/12, X=3/24, Y=3/24).
Eşin İkinci Derecee ile Birlikte Mirasçı Olması ve Mal Paylaşımı
Eş, ikinci derecede miras hakkına sahip mirasçılar ile birlikte mirasçı olduğunda, terekenin 1/2’sini miras payı olarak alır (MK m. 499).
-
Miras bırakan M’nin annesi A ile babası B ve eşi E hayattadır. Bu durumda mirasçıların miras payları şu şekilde olacaktır. Bura A ve B ikinci zümre mirasçılardır. Dolayısıyla burada E terekenin 1/2’lik kısmını alırken, geriye kalan ½ de A ve B arasında eşit paylaşılacaktır (E=1/2, A=1/4, B=1/4).
-
Miras bırakan M’nin kendisinden önce ölen anne ve babasının diğer çocuğu yani miras bırakanın kardeşi B ile eşi E hayattadır. Bu durumda yine E’nin ikinci zümre ile mirasçılığı söz konusu olduğundan E terekenin 1/2 sini alırken kalan diğer kısım anne ile baba arasında eşit paylaştırılacak, ancak ikisi de hayatta olmadığından onların miras payı halefiyet yoluyla B’ye geçecektir. Yani B burada 1/4 anneden ve 1/4 babadan pay alacaktır (E=1/2, B=1/2’şer pay alacak).
Eşin Üçüncü Derece Zümre Başları ve Onların Çocuklarıyla Birlikte Mirasçı olması
Eş, Üçüncü zümre başları ve onların çocukları ile birlikte mirasçı olursa, miras payı terekenin 3/4’ü olacaktır (MK m.499).
-
Miras bırakan M’nin eşi E ile kendisinden önce ölen annesinin annesi A ve babası B , yine kendisinden önce ölen babasının babası C ile annesi D hayattadır. Burada miras bırakanın anne ve baba tarafından büyük anne ve büyük babaları hayattadır ve bunlar üçüncü zümre başlarıdır. Dolayısıyla Eşin burada miras payı üçüncü zümre başları ile mirasçı olduğu için 3/4 olacaktır. Geriye kalan 1/4’lük pay ise M’nin anne ve baba tarafına eşit paylaştırılacaktır. Yani annesine düşen 1/8 pay annesi hayatta olmadığı için onun anne ve babasına, babasına düşen 1/8 pay da babası hayatta olmadığı için onun anne ve babasına kalacaktır. Onlarda bu payları eşit şekilde paylaşacaktır. Yani M’nin anne tarafından büyük annesi A 1/16, büyük babası 1/16 pay alacak, yine M’nin baba tarafından büyük annesi D 1/16 ve büyük babası C de yine 1/16 pay alacaktır (E=3/4, A=1/16, B=1/16, C=1/16, D=1/16).
-
Yukardaki örnekte B ve C’nin hayatta olmaması ihtimalinde ise bunların payları diğer tarafa kalacaktır. Yani B’nin payı A’ya, C’nin payı da D’ye kalacaktır. Bu durumda A 1/8 pay ve D 1/8 pay alacaktır (E=3/4, A=1/8, D=1/8).
-
Yine yukarda verilen örnekte zümre bir tarafın zümre başlarının ölmüş olması halinde bunların payları diğer tarafa geçecektir. Yani miras bırakanın anne tarafının zümre başları ölmüş ise –büyük anne ve büyük baba- bunların payları baba tarafından büyük anne ve büyük babasına kalacaktır. Somut olarak yukardaki örnekte A ve B ölmüş ise bunların payları C ve D’ye kalacaktır. Yani C 1/8 ve D 1/8 pay alacaktır. Ancak bunun olması için yani bir tarafın ölmüş olması halinde paylarının diğer tarafa geçmesi için miras bırakanın eşinin mirasçı olması yani sağ olması gerekir (E=3/4, C=1/8, D=1/8)
-
Yine yukarda verilen örnekte C’nin de ölmüş olması ihtimalinde onun da payı D’ye kalacak dolayısıyla miras bırakanın babası tarafından büyük annesi D, eşi E ile beraber mirasçı olacak ve miras payı ¼ olacaktır ( E=3/4, D=1/4).
Üçüncü zümre açısından verilen bu örneklerde zümre başlarının çocuklarının olmaması, yani miras bırakanın amca, hala, dayı ve ya teyzesinin olmaması ya da kendisinden önce ölmüş olması haline göre paylaştırma yapılmıştır.
Eşin Tek Başına Miras Hakkına Sahip Olduğu Haller
Birinci ve ikinci zümrede hiç mirasçı yoksa, üçüncü zümrede de zümre başları ve onların çocukları hayatta değilseler, eş tek başına mirasçı olacaktır (MK m. 499). Yani, üçüncü derecede eş sadece büyükana ve büyükbaba ve amca, dayı, hala, teyzeleri ile birlikte mirasçı olabilir. Eğer bunlardan herhangi biri yoksa, eş tek başına kanuni mirasçı olacaktır. Yani üçüncü derecede miras bunların da çocuklarına geçemeyecektir. Eşin varlığı bunların altsoyunun mirasçılığına engel olmaktadır.
Kısaca ilk iki zümrede hiç mirasçı yoksa ve üçüncü zümrede de zümre başları ile onların çocukları miras bırakandan önce ölmüş ise eş tek başına mirasçı olur. Burada eşin varlığı devletin de mirasçılığına engel olmaktadır.
Eşin Mirasçılığının Bazı Özellikleri
-
Boşanma davasının kesinleşmesi ile artık eşler birbirine mirasçı olamazlar (MK m181). Burada eşlerin birbirleri lehine yaptığı ölüme bağlı tasarruflar da kendiliğinden ortadan kalkar. Ancak bunun aksi kararlaştırılabilir. Boşanma davası devam ederken davacı eşin ölmesi halinde davaya mirasçılardan birinin devam ederek davalının kusurunu ispat etmesi halinde artık sağ kalan eş, artık ölen eşe mirasçı olamaz ve lehine yapılan ölüme bağlı tasarruflarla bir hak talep edemez. Aksi halde evlilik ölümle sonuçlanmış olur ve sağ kalan eşin mirasçılığı devam eder (MK m. 181/II).
-
Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak mirasçıların açılmış olan davaya devam etmeleri mümkündür. Dava sonucunda evlenme sırasında iyi niyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş, yasal mirasçı olamaz ve daha önce lehine yapılmış ölüme bağlı tasarruflardan kaynaklı hakları kaybeder (MK .159).
Mirasın Paylaşılması ve Mirasçılık Yargıtay Kararları
Mirasçılık ve Mirasçılık Belgesi Verilmesi
(Y14HD-2015/2251 E. , 2015/3564 K.)
Mirasçılık kanundan doğuyorsa bu “yasal mirasçılık”tır (TMK m. 495-501). Mirasçılık murisin iradesine dayalı olarak da doğabilir. Muris ölüme bağlı tasarruf şekillerinden birine (vasiyetname ya da miras sözleşmesi) uyarak, kendi iradesiyle tasarruf özgürlüğü içerisinde, terekesinin tamamı veya belli (kesirli) bir oranı için bir ya da birden fazla kişiyi mirasçısı olarak belirlemek hakkına sahiptir. Bu hukuki işleme “mirasçı atama (nasbı)”; böyle bir işlemle mirasçılık sıfatını kazanan kişiye de “atanmış (mansup) mirasçı” denir. Buna karşılık, belirli (muayyen) mal bırakma, ölüme bağlı bir tasarrufla, murisin, bir kişiyi, onu mirasçı olarak atamaksızın belirli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunmasıdır. Kendisine bu şekilde menfaat sağlanan (kazandırmada bulunulan) kişiye “belirli mal bırakma vasiyeti alacaklısı” ya da kısaca “vasiyet alacaklısı eski deyimle (musaleh)” denilmektedir.
Bir ölüme bağlı tasarrufun mirasçı atanması mı yoksa belirli bir mal bırakma vasiyetini mi içerdiğinin belirlenmesinde murisin gerçek iradesi esas alınmalıdır. Bu belirleme için, ölüme bağlı tasarrufta işlemin mirasçı atanması veya belirli mal bırakma olduğunu belirten açık ve belli kelime ve deyimlerin kullanılması şart değildir. Terekenin tamamı veya belli (kesirli) bir oranının hak ve borçlarıyla birlikte kişi veya kişilere intikalini anlatan murisin her sözcüğü, her deyimi, o kişinin mirasçı atandığına karine kabul edilir.
Diğer yandan, TMK’nın 598. maddesinin birinci fıkrası yasal mirasçılara verilecek mirasçılık belgesini açıklarken; ikinci fıkrası da lehine ölüme bağlı tasarrufla mirasçı atanması veya belirli mal bırakma vasiyeti yapılan kişi ya da kişilere de talepleri halinde sulh mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verileceğini hükme bağlamış ve verilme koşulu olarak da “mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka vasiyet alacaklıları tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayacak bir ay içinde itiraz edilmemiş olmasını göstermiştir.
TMK’nın 598. maddesindeki yasal mirasçılara verilecek mirasçılık belgesi ile atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklılarına verilecek belge bir “çekişmesiz yargı” işidir. (HMK’nın m. 382/2-c-6). Çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkeme ise aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesi’dir (HMK. m. 383). Bu yasal durum karşısında, murisin ölüme bağlı tasarrufu ya da mirasçının kendi iradesine dayanmayan sebeple mirasçılık sıfatının kaybı, mirasçı sıfatı kazanılması, yasal miras payının kısmen kesirli olarak bir bölümü veya tamamen kaybı veya edinilmesi sonucunu doğuran mirasçılıktan çıkarma (TMK m. 510-512), mirastan feragat (TMK. m. 528.), mirasçı atama (TMK. m. 516.) mirastan yoksunluk (TMK. m. 578-579) gibi hukuki işlem ve durumların sulh mahkemesince çekişmesiz yargı işi olarak verilen yasal mirasçıları gösterir mirasçılık belgesine yansıtılması söz konusu olamaz. Bunun tek istisnası mirasçının kendi iradesine dayanan mirası ret (TMK m. 605/ı) tasarrufudur. Çekişmesiz yargı işi olarak mirasçılık belgesi talep edildiği takdirde, varsa talepden önceki mirası ret durumunun mirasçılık belgesinde payın intikalini gösterir şekilde yansıtılması gerekir. Diğer hallerde, mirasçılığa ve yasal miras payına etki edecek murisin ölüme bağlı tasarruflarının ve mirastan yoksunluk durumunun mirasçılık belgesine yansıtılması işlemlerinin çekişmeli olarak, tereke üzerinde hak sahibi olan ve şeklen hak sahibi gözükenler hasım gösterilmek suretiyle asliye hukuk mahkemesinde açılacak davayla sağlanması gereklidir. Asliye hukuk mahkemesi’nde açılabilecek bu davada uyuşmazlık sadece yasal mirasçının miras payının iptali ve intikalini gösterir bir mahkeme ilamıyla giderilebilecek nitelikteyse “mirasçılık belgesinin iptali ve yeni mirasçılık belgesi verilmesi” vası olarak açılabileceği gibi uyuşmazlık bu şekilde giderilemeyecek nitelikteyse, ölüme bağlı tasarrufun ifası olarak bir malvarlığı/eda davası olarak da açılabilir.
Daha önce alınmış mirasçılık belgesi mevcutken yasal veya atanmış mirasçılardan herhangi birinin gerek yasal gerekse atanmış mirasçılık belgesi verilmesi yönünde çekişmesiz yargı işi olarak dava açmasını engelleyen bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca yukarıdaki açıklamalar gözönüne alındığında, muris …‘nın 26.8.2003 tarihinde evli ve çocuksuz olarak öldüğü yasal mirasçıları olarak eşi (davacı) ile kardeşleri ve kardeşinin çocuklarının kaldığı; murisin 02.01.1997 tarihli el yazısı ile yaptığı vasiyetnamenin …. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/18 Esas, 2006/71 sayılı Kararıyla açıldığı ve tüm mirasçılara tebliğ edildiği TMK’nın 598/2 maddesinde belirtilen bir aylık süre içerisinde vasiyetnameye bir itiraz bildirilmediği vasiyetnamenin değerlendirilmesinde murisin terekesindeki tüm malvarlığını aynı zamanda yasal mirasçısı olan eşi davacı …ye bıraktığı, böylece “murisin vasiyetnamesindeki iradesinin mirasçı atamaya yönelik olduğu” anlaşılmaktadır. Dava çekişmesiz yargı işi olarak sulh mahkemesinde açıldığından mirasçı atamanın etkisini yansıtacağından davacının murisi …‘nın tek mirasçısı olduğunu gösterir şekilde mirasçılık belgesi verilmesi gerektiğine ilişkin temyiz talebi yerinde değildir. Ne var ki “çoğun içinde azı da vardır” kuralı gereğince bu talebinin içinde TMK’nın 598/2 maddesi uyarınca atanmış mirasçı olduğunu gösterir belge verilmesi talebinin de mevcut olduğunun kabulü gerekir.
Mahkemece, belirtilen nedenlerle ve koşulları da oluştuğundan davacıya TMK’nın 598/2 maddesi uyarınca atanmış mirasçı olduğunu gösterir belge verilmesi gerekirken yasal mirasçılık belgesi verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
Av. Sefa Bayram / Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.