0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Aile Mahkemesi Nedir?

Aile mahkemesi; hızlı ve etkili tedbirler alarak ailenin, çocuğun veya engellilerin korunmasını sağlayan ve aile hukukundan kaynaklanan dava ve işlere bakmakla görevli özel mahkemedir. Örneğin, boşanma davası, nafaka, boşanmada mal paylaşımı, çocuğun velayeti, çocuğun ve kadının şiddete karşı korunması gibi tedbirler, iş ve davalar hakkında yargılama yapma görevi aile mahkemesine aittir

Türkiye’de genel görevli mahkemeler asliye hukuk mahkemesi ve sulh hukuk mahkemesi olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bu iki genel mahkeme dışında kalan aile mahkemesi, asliye ticaret mahkemesi, tüketici mahkemesi, iş mahkemesi gibi diğer tüm mahkemeler belirli davalara bakmak üzere kurulmuş özel mahkeme statüsündedir.

Aile mahkemeleri; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun ile kurulan özel bir mahkemedir. Kanuna göre, kural olarak her yargı çevresinde (adliyede) yeteri kadar aile mahkemesi kurulmalıdır. Ancak, aile mahkemesinin kurulamadığı yargı çevrelerinde (adliyelerde) genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemesi, aile mahkemesi sıfatıyla yargılama yapacaktır.

Her ilde ve merkez nüfusu yüz binin üzerinde olan her ilçede; tek hakimli ve asliye mahkemesi derecesinde olmak üzere Aile Mahkemesi kurulur. Adalet Bakanlığın tarafından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak bir yargı çevresinde aile mahkemesi kurulur.

Aile Mahkemelerinin Görevleri Nelerdir?

Aile mahkemesinin hangi dava ve işlere bakmakla görevli olduğu; 4787 sayılı kanunun 4. ve 6. maddeleri ile 6284 sayılı Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun hükümleri ile belirlenmiştir. Buna göre aile mahkemelerinin görevleri şunlardır:

  • Şiddet mağduru veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin engellenmesi maksadıyla tedbir kararları vermek (6284 sayılı Kanun m.4, m.5).

  • Boşanma davası,

  • Boşanma protokolünün uygulanmasından kaynaklanan davalar,

  • Evlenmenin butlanı veya iptali davası,

  • Yaş küçüklüğü, gaiplik, kısıtlılık veya bekleme müddeti nedeniyle mahkemenin evlenmeye izin vermesi davası,

  • Boşanma davasıyla birlikte veya boşanmadan sonra açılan maddi ve manevi tazminat davaları,

  • Boşanan kadının eşinin soyadını kullanmasına izin davası,

  • Boşanan kadının bekleme müddetinin (iddet müddeti) kaldırılması,

  • Nafaka davaları,

  • Çocuğun velayeti veya velayetin değiştirilmesi davası,

  • Boşanmada mal paylaşımı davası (katkı payı alacağı, katılma alacağı, değer artış payı alacağı davaları),

  • Aile konutu şerhi konulması veya şerhin kaldırılması davası, aile konutu üzerinde sağ kalan eşe intifa hakkı tesisi davası,

  • Aile mallarının korunması davası,

  • Aile soyadının değiştirilmesi davası,

  • Babalık davası, soybağına itiraz ve iptal davası, soyabağının reddi davası,

  • Evlat edinme ve evlatlık ilişkisinin kaldırılması davası,

  • Nişanın bozulması nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası,

  • Terk ihtarı gönderilmesi.

Aile mahkemesi, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere görev alanına giren konularda şu kararları verebilir. (4787 sayılı Kanun m.6):

  • Yetişkinler hakkında aile mahkemesinin verebileceği kararlar;

    • Evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri konusunda eşleri uyararak, gerektiğinde uzlaştırmaya,
    • Ailenin ekonomik varlığının korunması veya evlilik birliğinden doğan malî yükümlülüklerin yerine getirilmesine ilişkin gerekli önlemleri almaya,
    • Resmî veya özel sağlık veya sosyal hizmet kurumlarına, huzur evlerine veya benzeri yerlere yerleştirmeye,
    • Bir meslek edinme kursuna veya uygun görülecek bir eğitim kurumuna vermeye.
  • Küçük çocuklar hakkında aile mahkemesinin verebileceği kararlar;

    • Bakım ve gözetime yönelik nafaka yükümlülüğü konusunda gerekli önlemleri almaya,
    • Bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulunan veya manen terk edilmiş halde kalan küçüğü, ana ve babadan alarak bir aile yanına veya resmî ya da özel sağlık kurumuna veya eğitimi güç çocuklara mahsus kuruma yerleştirmeye,
    • Çocuk mallarının yönetimi ve korunmasına ilişkin önlemleri almaya,
    • Genel ve katma bütçeli daireler, mahallî idareler, kamu iktisadî teşebbüsleri ve bankalar tarafından kurulmuş teşekkül, müessese veya işletmelere veya benzeri işyerlerine yahut meslek sahibi birinin yanına yerleştirmeye, karar verebilir.

Aile mahkemesince verilen bu kararların takip ve yerine getirilmesinde 4787 sayılı Kanunun 5. maddesine göre atanan uzmanlardan biri veya birkaçı görevlendirilebilir.

Aile Mahkemesinin Özellikleri ve Yargılama Usulü

Aile Mahkemesinin Sulh Daveti (4787 sayılı yasa m.7/1): 4787 sayılı kanuna göre aile mahkemeleri önlerine gelen uyuşmazlıkların özelliklerine göre, davanın esasına girmeden önce tarafları uzlaşmaya ve sulh olmaya çağırır. Aile mahkemesinin tarafları sulha davet etmesinin nedeni aile içindeki sevgi, saygı ve hoşgörü kaybolmadan sorunların çözülmesinin sağlanmasıdır. Hakim, tarafları sulha teşvik etmesine rağmen sulh sağlanamazsa yargılamaya devam ederek davanın esasına girer.

Aile Hakimlerinin Özellikleri: 4787 sayılı kanun gereği aile mahkemesinde görevlendirilen hakimler; evli, çocuk sahibi ve otuz yaşını doldurmuş hakimlerden seçilir. Aile hukuku alanında lisansüstü eğitim veya uzmanlığı olan hakimlerin aile mahkemesi hakimi olarak atanması tercih sebebidir.

Aile Mahkemesinde Uzman Bulundurulması (4787 m.5) : Her aile mahkemesinde birer psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı uzman olarak görevlendirilir. Bu uzmanların görevi; davanın esasına girilmeden önce veya davanın görülmesi sırasında, mahkemece istenen konular hakkında taraflar arasındaki uyuşmazlık nedenlerine ilişkin araştırma ve inceleme yapmak ve sonucunu bildirmek, mahkemenin gerekli gördüğü hallerde duruşmada hazır bulunmak, istenilen konularla ilgili çalışmalar yapmak ve görüş bildirmek, mahkemece uzmanlık gerektirmesi nedeniyle verilen diğer görevleri yapmaktır. Örneğin, velayet davalarında uzman pedagog taraflarla ve çocukla görüşerek velayetin hangi tarafa verilmesi gerektiği konusundaki görüşünü aile mahkemesine sunarak hakimin karar vermesine yardımcı olur.

Aile mahkemesinde yargılamanın gerektirdiği uzman görevlilerin bulunmaması, iş durumlarının müsait olmaması veya görevin bunlar tarafından yapılmasında hukuki veya fiili herhangi bir engel bulunması ya da başka bir uzmanlık dalına ihtiyaç duyulması hallerinde, diğer kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar veya serbest meslek icra edenlerden yararlanılır.

Boşanma Davasında Özel Yargılama Usulü (MK m.184): 4721 sayılı Medeni Kanun’un 184. maddesine göre boşanma davasında genel usul kurallarının yanı sıra özel yargılama usulleri uygulanır. Buna göre;

  • Hakim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz.

  • Hakim, bu olgular hakkında gerek resen, gerek istem üzerine taraflara yemin öneremez.

  • Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hakimi bağlamaz.

  • Hakim, kanıtları serbestçe takdir eder.

  • Boşanma veya ayrılığın fer’i sonuçlarına ilişkin anlaşmalar, hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz.

  • Boşanma Davasında Gizli Duruşma: Hakim, taraflardan birinin istemi üzerine duruşmanın gizli yapılmasına karar verebilir.

Aile Mahkemesinin Görevsizlik Kararı

Görevsizlik kararı veren aile mahkemesi bu kararında dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermekle yetinir. Dava dosyasını kendiliğinden ( re’sen ) görevli mahkemeye gönderemez.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi hükmü gereğince; taraflardan birinin görevsizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; bu süre hak düşürücü nitelikte olup mahkemece re’sen gözetilir. Hak düşürücü süre içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi başvurusu yapılmadığı takdirde, aile mahkemesi tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.

Aile mahkemesinin görevsizlik kararına karşı 2 hafta içinde istinaf mahkemesine (bölge adliye mahkemesi) istinaf başvurusu yapılabilir. İstinaf mahkemesinin yerel mahkemenin görevi ile ilgili verdiği karar kesindir.

Aile Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf ve Temyiz Başvurusu

Aile mahkemesi kararlarına karşı istinaf başvurusu yapılması mümkündür. İstinaf, asliye ticaret mahkemesi tarafından verilen kararın hem maddi vakıa hem de hukuki açıdan bir üst mahkeme tarafından yeniden değerlendirilmesini sağlayan bir kanun yoludur. İstinaf kanun yoluna başvuru süresi, aile hukuk mahkemesi kararının usulüne uygun bir şekilde taraflara tebliği edildiği günden itibaren 2 haftadır. İstinaf başvurusu, bölge adliye mahkemesine gönderilmek üzere kararı aleyhine başvuru yapılan aile mahkemesine bir istinaf dilekçesi verilerek yapılır. Kural olarak, aile mahkemesinin ara kararları aleyhine istinaf başvurusu yapılamaz. Ancak, ihtiyati tedbir ve ihtiyati gibi kararlar ara kararı olmasına rağmen son kararı beklemeden bu kararlar aleyhine istinaf başvurusu yapılması mümkündür (HMK 341/1).

Temyiz, aile mahkemesi kararı hakkında istinaf incelemesi neticesinde verilen hükmün, hukukun doğru uygulanıp uygulanmadığı açısıdan denetlenmesini sağlayan bir kanun yoludur.

Aile mahkemesinin çekişmeli yargı işlerine ilişkin hükümleri temyiz edilebilir. Ancak, parayla ölçülebilen davalarda miktar veya değeri itibariyle temyiz kanun yoluna başvurulabilmesi için aile mahkemesi kararlarının şu şartları sağlaması gerekir:

  • Aleyhine temyiz başvurusu yapılan istinaf mahkemesi kararında yer alan miktar ve değer 107.090 TL’yi aşmalıdır (HMK 362/1-a). Miktar ve değeri 107.090 TL’yi aşamayan istinaf mahkemesi kararları kesin olduğundan aleyhine temyiz başvurusu yapılamaz (01.01.2022 ve sonrası).

  • İstinaf mahkemesinin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz gibi kararlarına karşı temyiz kanun yoluna başvurulamaz.

Aile Mahkemesi ve Görevine Dair Yargıtay Kararları


Aile Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi Görev İlişkisi

4721 sayılı TMK’nın 282. maddesi uyarınca, anne ile çocuk arasındaki soybağı doğum ile; baba ile çocuk arasındaki soybağı ise “anne ile evlenme”, “tanıma” ve “hâkimin hükmü” ile kurulmaktadır. Diğer taraftan, evlat edinme de soybağı oluşturan hallerdendir. TMK’nın 285. maddesinde yer alan “babalık karinesi” uyarınca, evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak üçyüz gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. Çocuk ile anne arasındaki soybağı doğum ile kendiliğinden kurulacağından, anne yönünden soybağı tesisi amacıyla değil, sadece, çocuğu doğuran kadının kim olduğunun tespiti amacıyla dava açılabilir. Nüfusta kayıtlı anne ve baba adının gerçeği yansıtmadığı ve bu nedenle gerçek anne ve baba adının yazılması istemiyle açılacak ve nüfusa kayıtlı bulunan hanenin de değiştirilmesi sonucunu doğuracak davalarda, esasen iki iddia bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, çocuğun kayden anne olan kadından değil, başka bir anneden doğduğu; ikincisi ise, kayden baba olarak gözüken kişinin genetik baba olmadığı ididasıdır. Bu davada, kayden anne gözüken kişinin çocuğu doğurmadığı, genetik annenin başka bir kadın olduğunun tespit edilmesi halinde, yukarıda sözü edilen babalık karinesi aksi yönde işleyecek ve “genetik annenin kocası olmayan” kayden babanın babalık sıfatı, aksine bir iddia bulunmadığı takdirde, ortadan kalkacaktır. Mahkemece belirlenen genetik annenin, çocuğun doğduğu tarihte evli bulunduğunun anlaşılması halinde, TMK’nın 285. maddesinde yazılı babalık karinesi nedeniyle genetik annenin kocası olan erkek, baba sıfatını kazanacaktır. Bu durumda, soybağı ihtilafı ortaya çıkmayacağından, açıklanan muhtevadaki davalar, “gerçeğe aykırı beyana dayalı oluşturulan nüfus kayıtlarının düzeltilmesi” davasından ibaret kalacak ve görevli mahkeme, 5490 sayılı Kanunun 36/1-a maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesi olacaktır. Ancak, çocuğun doğduğu tarihte, genetik annenin evli bulunmaması halinde, anne yönünden dava, “gerçeğe aykırı beyana dayalı oluşturulan nüfus kayıtlarının düzeltilmesi” davası olarak kalmakla birlikte; genetik anne ile evli olmayan genetik baba yönünden, “babalık karinesi” gerçekleşmediğinden, genetik babanın nüfus kaydına işlenmesi talebi “soybağı davası” niteliğini kazanacaktır. Bu takdirde ise uyuşmazlığın, 4787 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca aile mahkemesi tarafından incelenip çözüme kavuşturulması gerekecektir. (Yargıtay HGK 2013/354-1554, 18. HD 2015/1360-3281, 2015/1591-4537) Aynı davada, talebin bir bölümü hakkında genel mahkemenin, diğer bölümü hakkında ise özel mahkemenin görevli olması halinde, taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte ise ve sözkonusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “yargılama usulüne” ilişkin esaslı farklılıklar bulunmuyorsa, bütün talepler hakkında özel yetkili mahkemenin yargılama yaparak uyuşmazlığı çözmesi, hukukun öngörülebilir olmasının, usul ekonomisinin ve davaların makul süre içinde bitirilmesi yükümlülüğünün gereğidir. Aile mahkemeleri, asliye mahkemeleri ile aynı düzeyde mahkemeler olup aralarında yargılama usulü yönünden esaslı farklılıklar bulunmamaktadır. O halde, yukarıda açıklanan şekilde dava, bir kısım talepler yönünden nüfus kayıtlarında düzeltme yapılması ve bir kısım talepler yönünden de soybağını ilgilendirir mahiyette ise, nihai talebi bir bütün oluşturan ve biri hakkında verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendiren uyuşmazlığın, bütün olarak özel yetkili aile mahkemesinde çözümlenmesi gerekir. (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar:2017/7472).

Aile Mahkemesi Genel Alacak Davasına Bakmakla Görevli Değildir

Davacı, davalıya evlenmeden önce ve evlendikten sonra borç para verdiğini iddia ederek eldeki davayı açmıştır. Bu durumda taraflar arasında ödünç sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerekir. Ödünç sözleşmesi Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olduğundan uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemeler görevlidir. Hal böyle olunca da davaya Aile Mahkemesince değil, genel mahkemede bakılması gerekir. O halde mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, Aile Mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/4597).

Eşler Arasında Borç Verilen Paranın İadesi Talebiyle Açılan Davada Görevli Mahkemesi

Davacı, davalı ile 21.05.2008 tarihinde evlendiklerini, davalının 2009 yılında boşanma davası açtığını, üsküdar 2.aile mahkemesinin 2009/246 sayılı dosyası ile 03.05.2012 tarihinde haklarında boşanma kararı verildiğini, evlenmeden önce ve evlilik birliği sürecinde davalının bankalara olan birtakım borçlarını ödediğini ve borç para verdiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla alacağı olan 60.000,00 TL’nin şimdilik 10.000,00 TL’sinin faizi ile tahsiline, ek dava açma haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, davacının talebinin evlilik birliği içinde edinilmiş malların paylaşımına ilişkin olduğu, bu davaya bakma görevinin Aile Mahkemelerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalıya evlenmeden önce ve evlendikten sonra borç para verdiğini iddia ederek eldeki davayı açmıştır. Bu durumda taraflar arasında ödünç sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerekir. Ödünç sözleşmesi Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olduğundan uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemeler görevlidir. Hal böyle olunca da davaya Aile Mahkemesince değil, genel mahkemede bakılması gerekir. O halde mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, Aile Mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi - Karar : 2017/4597).

Aile Mahkemesindeki Velayet Davasında Tazminat İstemi İleri Sürülemez

Davacı baba velayetin değiştirilmesi yanında, velayeti annede olan çocuğun yaşadığı olumsuz durumlar sebebiyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Davacının bu talebi Borçlar Hukukundan kaynaklanmaktadır. Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine dair 4787 Sayılı Kanun’un 4.maddesinde yer alan aile hukukundan kaynaklanan dava ve işlerden değildir. Genel mahkemeler görevlidir. Görev, kamu düzenine İlişkin olup, hakim taraflıdan yargılamanın her aşamasında res’en gözetilir. Bu bakımdan görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi doğru bulunmamıştır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/2656).

İştirak Nafakası Davası Aile Mahkemesinde Görülmelidir

4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun uyarınca, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunun üçüncü kısmı ( vesayet ) hariç olmak üzere ikinci kitabı ile 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanuna göre aile hukukundan doğan dava ve işler, Aile Mahkemesinde görülür.

Davadaki talebin, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen iştirak nafakasından kaynaklandığı, dolayısıyla “Aile Hukukuna” dair bulunduğu anlaşılmaktadır. Talep, Aile Hukukundan ( nafaka yükümlülüğünden ) doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 Sayılı Kanun’un 4. maddesi gereğince, Aile Mahkemesinde bakılması gerekmektedir.

Mahkemelerin görevinin kamu düzenine dair olması sebebiyle yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Bu sebeple o yerde ayrı bir aile mahkemesi varsa çekişmenin aile mahkemesinde görülmesi, aksi halde davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiği gözetilmeden anılan kanun hükmüne aykırı şekilde genel mahkeme tarafından hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi - Karar: 2017/699).

Tedbir Nafakası Davası Aile Mahkemesinde Açılmalıdır

Davada; talebin 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen tedbir nafakasından kaynaklandığı, dolayısıyla “Aile Hukukuna” dair bulunduğu anlaşılmaktadır. Talep, Aile Hukukundan ( nafaka yükümlülüğünden ) doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 Sayılı Kanun’un 4.maddesi gereğince, aile mahkemesinde bakılması gerekmektedir.

Mahkemelerin görevinin kamu düzenine dair olması sebebiyle yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Bu sebeple o yerde ayrı bir aile mahkemesi varsa çekişmenin aile mahkemesinde görülmesi, aksi halde davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiği gözetilmeden anılan kanun hükmüne aykırı şekilde genel mahkeme tarafından hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi - Karar: 2016/13759).

Nüfus Kaydının Düzeltilmesi ve Tanıma Davasında Asliye Hukuk Mahkemesi ile Aile Mahkemesinin Görevi

Tanımaya dair hükümler 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 295. maddesi ve devamında düzenlendiğinden Aile Mahkemelerinin görevi kapsamındadır. 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinde belirtilen nüfus kaydının düzeltilmesi davalarına ise asliye hukuk mahkemesinde bakılır. Asliye hukuk mahkemesi, aksine bir düzenleme bulunmadıkça, dava konusunun miktar ve değerine bakılmaksızın malvarlığı haklarına dair davalarla kişi varlığına dair davalara bakmakla görevli genel; aile mahkemesi ise özel kanununda kendisine verilen davalara bakmakla görevli özel nitelikli bir mahkemedir. Davada, … babası … hanesine tescili istemi Türk Medeni Kanununun 295 vd. maddelerinde düzenlenen babalığın tespiti istemine dair olup, 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4.maddesinde 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere ( TMK.118-395 ) kaynaklanan bütün davalarda aile mahkemesinin görevli olduğu hükme bağlandığı ve aile mahkemesi kurulmayan yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen asliye hukuk mahkemelerinde davanın aile mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerektiği dikkate alındığında, mahkemece … gerçeğe aykırı beyanla oluşturulan nüfus kaydının iptaline dair istem ile annesinin … olarak tesciline dair davaya asliye hukuk mahkemesi olarak devam edilmesi, babasının davacı … olduğuna dair davanın ise tefrik edilerek aile mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi yerine, davaya asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılarak karar verilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/11280).

Eşler Arasındaki Tapu İptal Davasında Aile Mahkemesi Görevli Değildir

Dava, bağışlamadan rücu sebebine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde genel hükümlere dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde aile emvalinin paylaşımı suretiyle tapu iptal ve tescil ve ecrimisil istemine ilişkindir.

Asliye hukuk mahkemesi, davaya bakmaya aile mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Aile Mahkemesi ise davanın, BK’nın 295. maddesinde düzenlenen bağışlamadan dönmeye dayalı tapu iptali ve tescil davası olduğu gerekçesi ile karşı görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur.

Somut olayda davacı, davaya konu taşınmazın evlilik birliği içerisindeyken kendisinin …‘da olması sebebiyle ücretinin kendisince verilmesine rağmen davalı adına tescil edildiğini, tarafların kesinleşmiş mahkeme kararı gereğince boşandığını, boşanmakla bağışlamadan rücu koşullarının oluştuğunu belirterek öncelikle bu sebeple, olmadığı takdirde genel hükümler uyarınca, bu da olmadığı takdirde aile emvalinin paylaşımı suretiyle taşınmazın tapusunun iptali ile ecrimisil talebinde bulunmuştur. Somut olayda uyuşmazlığın bağışlamadan rücu sebebine dayanan tapu iptal ve tescil istemine dair olduğu, TMK’nın aile ve mal rejimine dair hükümlerin tatbikini gerektiren bir husus bulunmadığı anlaşıldığından davada görevli mahkeme aile mahkemesi değil genel mahkemelerdir. Bu durumda uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/8016).

Yardım Nafakası Davası Aile Mahkemesinde Açılır

Somut olayda, davaya konu alacağa konu yardım nafakası, Türk Medeni Kanununun İkinci Kitap, İkinci Kısım, İkinci Bölümünde ( 364.m ) düzenlenmiş olup, bu niteliği itibariyle uyuşmazlığın “Aile Hukukuna” dair bulunduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu alacak, Aile Hukukundan doğduğuna göre açılan bu davanın, 4787 Sayılı Kanun’un 4.maddesi gereğince Aile Mahkemesinde bakılması gerekmektedir. Görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.

Görev kamu düzenine dair olup, davanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi gerekir. Hal böyle olunca, mahkemece; o yerde ayrı bir aile mahkemesi varsa çekişmenin aile mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmesi, aksi halde davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerektiği gözetilmeden, anılan yasa maddelerine aykırı olarak, genel mahkeme sıfatıyla esasa girilip yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/9813).

Korunmaya Muhtaç Çocuklara Koruma Kararında Aile Mahkemesi Görevlidir

Dava, 2828 Sayılı Kanuna göre alınmış olan korunma kararının kaldırılması istemine ilişkindir. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun , 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanununun 7/7. maddesi ve bu Kanunun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre 4787 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle, 2828 Sayılı Kanun uyarınca korunmaya muhtaç çocuklar hakkında korunma kararı alma ve koşullarının varlığı halinde bu kararı kaldırma görevi Aile Mahkemelerinin görevi kapsamına alınmış, 4787 Sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinde ise, aile mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresi içerisinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işlerin yetkili ve görevli aile mahkemesine devri zorunluluğu getirilmiştir. Açıklanan sebeple görevsizlik kararı verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi - Karar: 2016/11811).

Suç Mağduru Çocuklar ve Şiddet Uygulayan Veliye Karşı Tedbir Kararı Görevli Mahkeme

4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yargılama Usûllerine Dair Kanunun 6. maddesine göre bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede olan veya manen terk edilmiş durumda bulunan küçüğü ana ve babadan alıp, bir aile ya da kuruma yerleştirmeye dair tedbirlerin aile mahkemesince alınabileceği hükme bağlanmıştır. Benzer şekilde 2828 Sayılı Kanun uyarınca korunmaya muhtaç çocuklar hakkında koruma kararı alma, koşullarının varlığı halinde korunma kararının uzatılması ve korunma kararının kaldırılmasına dair karar verme 4787 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 18.01.2003 tarihinden itibaren aile mahkemesinin görev alanına girmiştir.

Somut olayda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının suç mağduru çocuklar ve şiddet uygulayan veliler hakkında, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun 5/3. maddesi gereğince tedbir uygulanması talep edilmiş olup buna göre uyuşmazlığın aile mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekir (Yargıtay 20.Hukuk Dairesi - Karar: 2016/6895).

Ölen Mirasçının Mal Rejiminin Tasfiyesi Davası Aile Mahkemesinde Görülür

Mahkemece, davanın miras hukuku ile ilgili olduğu, davacının ortaklığın giderilmesi talep ettiği bu davaların Sulh Hukuk Mahkemeleri’nde görülmesi gerektiğinden mahkemenin görevsizliğine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir ( 6100 s.lı m. 33 ). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, ölüm sebebiyle sona ermiş evlilikte ölen eşin mirasçısı tarafından açılmış mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

4787 Sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 5133 Sayılı Kanunla değişik ; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere Aile Hukuku’ndan ( m. 118-395 ) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesi’nde bakılacağını hükme bağlamıştır. Yukarıda açıklandığı gibi; uyuşmazlık mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak davası niteliğinde olup; görevli mahkeme aile mahkemesidir. Durum böyle iken mahkemece hatalı sonucu davanın ortaklığın giderilmesi davası olarak kabul edilip, yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi isabetsiz olmuş; hükmün bozulması gerekmiştir (Yargıtay 8.Hukuk Dairesi - Karar: 2016/8523).

Evlilikte Mal Rejiminin Tasfiyesinde Aile Mahkemesi Görevlidir

Mahkemece, davacının talebinin tapu iptali tescil olup, Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri gözetilerek çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Açılan tapu iptal tescil davası mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan kişisel nitelikteki alacak hakkına dayanmakta olup, yasal dayanağı ikinci kitabıdır. 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere Aile Hukuku’ndan ( m.118-395) kaynaklanan bütün davalara Aile Mahkemesinde bakılacağı hükme bağlamıştır. Görev, kamu düzenine dair olup mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Dava görevli Aile Mahkemesi’nde açıldığı halde, uyuşmazlığın hatalı nitelendirilmesi sonucunda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/4197).

Soybağının Kurulması Davası Aile Mahkemesinde Açılmalıdır

Bilindiği üzere, çocukla ana arasındaki soybağı doğumla; baba arasındaki soybağı ise, ana ile evlilik, tanıma ve hakim hükmü ile kurulur. ( 282/1-2 md.) Evlilik devam ederken veya evliliğin sona ermesinden başlayarak 300 gün içinde doğan çocuğun babası kocadır. ( 285/1. md.)

Bu halde, çocukla baba arasındaki soybağı, çocuğun evlilik içinde doğması ile kendiliğinden kurulur. Bu durumda koca; karısının doğurduğu çocuğun kendisinden olmadığını ileri sürerek ana ve çocuğa karşı, soybağının reddi davasını açabilir. Çocuk da dava hakkına sahiptir. Bu dava ana ve kocaya karşı açılır. İşte davacının açtığı ilk dava budur.

Evlilik haricinde doğan çocukla baba arasındaki soybağı hakim hükmüyle de kurulabilir. Bunu sağlayan dava ise babalık davasıdır. ( 301. md). Bu dava, ana ve çocuk tarafından babaya, baba ölmüş ise mirasçılarına karşı açılır. Davacının açtığı ikinci dava da babalık davasıdır.

Soybağına dair hükümler 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 282. maddesi ve devamında düzenlenmiş olduğundan, 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesine göre, görevli mahkeme, aile mahkemesidir (Yargıtay 18. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/1627).

Aile Soyadının Değiştirilmesi Davasına Aile Mahkemesi Bakmalıdır

Dava, ergin kişinin haklı sebeple soyadının değiştirilmesi niteliğinde değil, evlilik birliği içerisinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı “aile soyadının” değiştirilmesi talebine dair olduğuna göre, davanın çözüm yeri, aile mahkemesi kurulmuş olan yerlerde aile mahkemeleri, kurulmamış olan yerlerde ise davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakacak olan asliye hukuk mahkemeleri görevlidir.

Öte yandan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre, mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve dair kurallar kamu düzenindendir. (m.l) ve Mahkemenin görevli olması dava şartıdır. (m. 114/1 -c) Dava şartlarının mevcut olup olmadığı ise ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir ( m, 115/1).

Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2015 tarih, 2015/18-259 E., 2015/2625 K. sayılı ilamında da aynı ilkeler benimsenmiştir. Tüm bu açıklamaların ışığında somut olaya gelince; görülmekte olan davada, evlilik birliği içinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı “aile soyadının” annenin bekarlık soyadı ile değiştirilmesinin talep edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda dava aile hukukuna dayanmakta olup, böyle bir uyuşmazlığın aile mahkemesinde çözümlenmesi gerekir (Yargıtay HGK - Karar: 2016/117).

Ziynet Eşyalarının Geri Verilmesi Talebinde Görevli Mahkeme

Davacı vekili müvekkilinin kişisel malı niteliğindeki ziynet eşyalarının davalı eş tarafından alınarak iade edilmediğini ileri sürmüştür. 226/1. maddesinde, her eşin diğer eşte bulunan mallarını geri alacağı açıklanmıştır. Maddedeki bu düzenleme ile 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un yazılı düzenlemeler dikkate alındığında ziynet eşyalarına yönelik olarak açılan davalarda Aile Mahkemesi görevlidir. O halde; mahkemece ziynet eşyalarına dair talep bakımından işin esasına girilerek taraf delilleri eksiksiz olarak toplandıktan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 8. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/1169).

Boşanma Davasından Sonra İşlenen Haksız Fiiller ve Görevli Mahkeme

Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden davacı ile davalılardan …‘nın resmi nikahla evli oldukları, davalının davacıya karşı şiddet uygulaması sebebiyle boşanma davası açtığı, davacının da eşinin kendisini aldattığını iddia ederek ayrı bir boşanma davası açtığı, dosyaların birleştirildiği, yapılan yargılama sonunda davacının eşine şiddet uygulaması, davalının da güven sarsıcı davranışları nedeni ile taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanmalarına karar verildiği, tazminat isteklerinin reddedildiği anlaşılmaktadır. Davacı, boşanma kararının verilmesinden on gün sonra davalıların kendisine yönelik haksız eylemlerine dayanarak eldeki davayı açmıştır.

Dava dilekçesindeki iddianın ileri sürülüş biçimi itibari ile eldeki davanın yasal dayanağı m. izleyen maddelerinde düzenlenmiş olan haksız eyleme dair kurallardır. Bu durumda görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Her ne kadar mahkeme kararının gerekçesinde değinilen emsal içtihatta aile mahkemesinin görevli olduğuna değinilmiş ise de, 2. Hukuk Dairesinin bu konu hakkında 2015/16210-2015/17830 esas karar, 2015/7463-2015/10901 esas karar sayılı içtihatlarında Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunu belirlemesi, Dairemizce de 2014/8680-2014/13420 esas karar sayılı ilamda davanın yasal dayanağının haksız eyleme dair kurallar olduğunun kabulüyle Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğunun benimsenmiş olması nedenleriyle eldeki davada Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu sonucuna varılmıştır (Yargıtay 4.Hukuk Dairesi - Karar: 2016/377).

Ev Başkanının Sorumluluğu Nedeniyle Tazminat Davası Aile Mahkemesinde Açılır

Dava konusu uyuşmazlık, ev başkanının sorumluluğundan kaynaklı tazminat talebine ilişkindir. Ev başkanının sorumluluğunun yasal dayanağı, 369.maddesinde bulunmaktadır. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Yasasının , 2. kitabından doğan dava ve işlerin Aile Mahkemesinde çözümleneceği belirtilmektedir. Somut olayda, 369. maddesine dayanılarak tazminat istendiğine göre, böyle bir davanın Aile Mahkemesinde incelenip sonuçlandırılması gerekmektedir.

Mahkemelerin görevlerini belirleyen usul hukuku kuralları kamu düzenine ilişkindir; görev itirazı yargılamanın her aşamasında, usul hukukuna ilişkin hiçbir sınırlamaya tabi olmaksızın taraflarca ileri sürülebileceği gibi, davayı gören mahkeme de, bu yönde bir itiraz olmasa bile, görevli olup olmadığını kendiliğinden değerlendirmekle yükümlüdür. Her dava, usul hukukunun kamu düzenine ilişkin kurallarının gösterdiği görevli mahkeme hangisi ise, orada görülür. Bu itibarla; mahkemece, görev yönü gözetilmeksizin davaya Asliye Hukuk Mahkemesi olarak bakılmak suretiyle işin esasının incelenmiş olması doğru görülmemiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar: 2015/20349).

Soybağı Davası - Nüfus Kaydının Düzeltilmesi - Görevli Aile Mahkemesi

Çocuk ile anne arasındaki soybağı doğum ile kendiliğinden kurulacağından, anne yönünden soybağı tesisi amacıyla değil, sadece, çocuğu doğuran kadının kim olduğunun tespiti amacıyla dava açılabilir.

Nüfusta kayıtlı anne ve baba adının gerçeği yansıtmadığı ve bu nedenle gerçek anne ve baba adının yazılması istemiyle açılacak ve nüfusa kayıtlı bulunan hanenin de değiştirilmesi sonucunu doğuracak davalarda, esasen iki iddia bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, çocuğun kayden anne olan kadından değil, başka bir anneden doğduğu; ikincisi ise, kayden baba olarak gözüken kişinin genetik baba olmadığı iddiasıdır. Bu davada, kayden anne gözüken kişinin çocuğu doğurmadığı, genetik annenin başka bir kadın olduğunun tespit edilmesi halinde, yukarıda sözü edilen babalık karinesi aksi yönde işleyecek ve “genetik annenin kocası olmayan” kayden babanın babalık sıfatı, aksine bir iddia bulunmadığı takdirde, ortadan kalkacaktır. Mahkemece belirlenen genetik annenin, çocuğun doğduğu tarihte evli bulunduğunun anlaşılması halinde, TMK’nın 285. maddesinde yazılı babalık karinesi nedeniyle genetik annenin kocası olan erkek, baba sıfatını kazanacaktır. Bu durumda, soybağı ihtilafı ortaya çıkmayacağından, açıklanan muhtevadaki davalar, “gerçeğe aykırı beyana dayalı oluşturulan nüfus kayıtlarının düzeltilmesi” davasından ibaret kalacak ve görevli mahkeme, 5490 sayılı Kanunun 36/1-a maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesi olacaktır. Ancak, çocuğun doğduğu tarihte, genetik annenin evli bulunmaması halinde, anne yönünden dava, “gerçeğe aykırı beyana dayalı oluşturulan nüfus kayıtlarının düzeltilmesi” davası olarak kalmakla birlikte; genetik anne ile evli olmayan genetik baba yönünden, “babalık karinesi” gerçekleşmediğinden, genetik babanın nüfus kaydına işlenmesi talebi “soybağı davası” niteliğini kazanacaktır. Bu takdirde ise uyuşmazlığın, 4787 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca aile mahkemesi tarafından incelenip çözüme kavuşturulması gerekecektir. ( Yargıtay HGK 2013/354 - 1554, 18. HD 2015/1360 - 3281, 2015/1591 - 4537 )

Aynı davada, talebin bir bölümü hakkında genel mahkemenin, diğer bölümü hakkında ise özel mahkemenin görevli olması halinde, taleplerden birisi yönünden verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendirecek nitelikte ise ve sözkonusu özel mahkeme ile genel mahkeme arasında “yargılama usulüne” ilişkin esaslı farklılıklar bulunmuyorsa, bütün talepler hakkında özel yetkili mahkemenin yargılama yaparak uyuşmazlığı çözmesi, hukukun öngörülebilir olmasının, usul ekonomisinin ve davaların makul süre içinde bitirilmesi yükümlülüğünün gereğidir. Aile mahkemeleri, asliye mahkemeleri ile aynı düzeyde mahkemeler olup aralarında yargılama usulü yönünden esaslı farklılıklar bulunmamaktadır. O halde, yukarıda açıklanan şekilde dava, bir kısım talepler yönünden nüfus kayıtlarında düzeltme yapılması ve bir kısım talepler yönünden de soybağını ilgilendirir mahiyette ise, nihai talebi bir bütün oluşturan ve biri hakkında verilecek karar diğerini doğrudan ilgilendiren uyuşmazlığın, bütün olarak özel yetkili aile mahkemesinde çözümlenmesi gerekir.

Somut olaya gelince; dosya içinde mevcut nüfus kayıtlarından, anne-baba adının değiştirilmesi talep edilen çocukların doğum tarihlerinde, iddia edilen genetik annenin evli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda dava, anne adının silinip genetik anne adının yazılması ve kayden baba olan kişinin isminin silinmesi talepleri yönünden “gerçeğe aykırı beyana dayalı oluşturulan nüfus kayıtlarının düzeltilmesi” davası olmakla birlikte, nüfus kaydına genetik baba isminin yazılması yönünden soybağı davası niteliğindedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, tüm talepler yönünden uyuşmazlığın, özel mahkeme olan aile mahkemesi tarafından çözümlenmesi gerekmektedir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar: 2015/12497).

Ziynet Eşyalarının İstenmesi – Asliye Hukuk Mahkemesi – Aile Mahkemesi

Dava, davacının boşandığı eşine karşı açtığı ziynet eşyalarından kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

Aile Mahkemesince, davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.Asliye Hukuk Mahkemesince ise, evlilik birliği içerisinde takılan ziynet eşyalarının aynen iadesi, olmadığı takdirde ise değerinin tahsilinin istendiği, tarafların boşanmalarına ilişkin kararın dava tarihi itibari ile henüz kesinleşmediği gerekçesi ile karşı görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.

Somut olayda, tarafların dava tarihi olan 19/01/2014 tarihinden sonra 25/12/2014 kesinleşme tarihli mahkeme kararı ile boşandıkları, davacı tarafından, kendisine düğün sırasında takılan ziynet eşyaları ve küçük çocukların doğumundan sonra takılan altınların iadesinin, olmadığı takdirde ise değerinin tahsilinin istendiği anlaşılmaktadır.

Taraflar arasında uyarınca kurulmuş bir evlilik birliği bulunduğu, iadesi istenen ziynet eşyalarının, nişan, nikah ve çocuk için takıldığı anlaşılmakla, TMK’nın aile ve mal rejimine ilişkin hükümlerinin tatbiki gerektiğinden, davada görevli mahkeme aile mahkemesidir. Bu durumda, uyuşmazlığın aile mahkemesince görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar: 2015/11995).

Boşanma Davasından Sonra Manevi Tazminat İsteminde Asliye Hukuk Mahkemesi Görevlidir

Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir.

Asliye hukuk mahkemesince, davalının hakaret ve tehdit içeren mesajları evli oldukları tarihte ve davacıyı boşanma davasından vazgeçirmek amacıyla çektiği, TMK’nın 174/2. maddesi uyarınca kusurun hangi tarafta olduğunun tespiti gerektiği ve aile mahkemesinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiştir. Aile mahkemesince ise, uyuşmazlığa konu manevi tazminatın TMK’nın 174/2. maddesi kapsamında boşanmaya sebep olan olaylardan kaynaklanmadığı, BK. kapsamında haksız fiilden kaynaklandığı ve davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu gerekçesi ile karşı görevsizlik kararı verilmiştir.

Somut olayda davacı, davalı eşi ile boşanma aşamasında iken, davalının kendisine tehdit ve hakaret içeren mesajlar çektiğini, bu sebeple İzmir 22. Sulh Ceza Mahkemesinin …… Esas ……. Karar sayılı dosyası ile yargılandığını ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini belirtmiş ve kişilik haklarına saldırı nedeniyle uğradığı manevi zararının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Uyuşmazlığın, tarafların boşanma davalarının devamı sırasında meydana gelen haksız fiilden kaynaklandığı ve Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair 4787 sayılı Kanunun 4/1. maddesinde yer alan aile hukukundan kaynaklanan dava ve işlerden olmadığı anlaşıldığından uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir (Yargıtay 20.Hukuk Dairesi - Karar: 2015/10589).

Evlilik İçinde Taşınmaz Devri - Tapu İptali Davası – Görevli Asliye Hukuk Mahkemesi

Dava dilekçesindeki açıklamalar ve dosya kapsamına göre talep, tarafların evli oldukları sırada davacı adına kayıtlı dava konusu 5 numaralı meskeni davalıya devir işleminin iyiniyetten yararlanılarak hata ve hile ile yapıldığı, bu nedenle iptali gerektiği iddiası ile açılan tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme ile Türk Hukuku’nu uygulamak hakime aittir (HMK 33 ). Taraflar halen evlidir. Mal rejiminin tasfiyesine dayalı bir talep mevcut değildir. Davacı, üzerine kayıtlı meskenin iyiniyetinden yararlanılarak ve iradesi fesada uğratılarak hata, hile ile davalıya devrinin sağlandığını iddia ederek tapu iptali ve tescile, bu mümkün olmadığı takdirde bedele hükmedilmesini istediğine göre; talep Aile Hukuku’na ilişkin bir talep olmayıp; Borçlar Kanunu’na (BK.m. 30 vd. ) dayalı bir talep niteliğinde olduğundan; görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Mahkemenin nitelendirmesi de bu yöndedir. Aile Mahkemesin’ce temyiz edilmeksizin kesinleşen Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararı sonucu davaya bakılmış olması; Aile Mahkemesi’ni görevli duruma getirmez. O halde, mahkemece görevsizlik kararı ile dosyanın başvuru halinde görevli Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken; bu husus gözden kaçırılarak işin esası ile ilgili yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi - Karar: 2015/18681).

Engellilerin Korunması Tedbir Kararı Aile Mahkemesi Tarafından Verilmelidir

Talebin dayanağı 2828 sayılı Kanunun gerek 22. gerekse 26. maddelerinde görevli ve yetkili mahkemenin hangi mahkeme olacağı gösterilmemiş ise de korunmaya muhtaç engellinin bakımının sağlanması için koruma kararı verilmesi talebinin ve davacı SHÇEK’nın muhtaç engellinin bakımına ilişkin sorumluluğunun 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 366. maddesinden kaynaklanması ile bakım görevinin 2828 sayılı Kanun ile Kuruma verilmiş olması karşısında talep konusunun hukuki nitelikçe aile hukuku hükümleriyle sıkı sıkıya bağlantılı olduğu açıkça görülmektedir.

Öte yandan, 4787 sayılı Kanunun 6/1-c maddesi uyarınca, Aile Mahkemeleri, görev alanına giren konularda, yetişkinler hakkında, sosyal hizmet kurumlarına, huzurevlerine veya benzeri yerlere yerleştirme şeklindeki tedbirleri alabileceklerinden koruma kararı talebi ile ilgili davalar Aile Mahkemelerinin görevi kapsamındadır. Bu durumda, davanın Ş. 1. Aile Mahkemesinde görülmesi gerekir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar: 2015/5637).

Nişanın Bozulmasından Kaynaklanan Maddi Tazminat – Görevli Aile Mahkemesi

Dava konusu uyuşmazlık, nişanın bozulmasından kaynaklı maddi tazminat talebine ilişkindir.

Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama usulüne dair 4787 Sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabı ile (3.kısım hariç) 4722 Sayılı Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun kapsamındaki Aile Hukukundan doğan dava ve işler Aile Mahkemelerinde görülür.

Somut olayda, tahsili istenilen maddi tazminat, Türk Medeni Kanununun İkinci Kitap, Birinci kısım, Birinci Bölümünde ( T.M.K. m. 121 ) düzenlenmiş olup, bu niteliği itibariyle uyuşmazlığın “Aile Hukukuna” dair bulunduğu anlaşılmaktadır. Dava konusu borç, Aile Hukukundan doğduğuna göre açılan bu davanın, 4787 Sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince Aile Mahkemesinde bakılması gerekmektedir. Görevli mahkeme aile mahkemesidir. Mahkemelerin görevi kamu düzenine dair olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Görev konusunda kazanılmış hak da sözkonusu olmaz.

Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümünde Aile Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, anılan yasa maddelerine aykırı olarak genel mahkemece esasa girilip, hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar: 2015/2425).

Nafaka Borcundan Kaynaklanan Menfi Tespit Davası – Görevli Aile Mahkemesi

Dava konusu uyuşmazlık, nafaka borcundan kaynaklı menfi tespit talebine ilişkindir.

4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun uyarınca, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 3. kısmı ( vesayet ) hariç olmak üzere 2. kitabıyla 4722 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasaya göre aile hukukundan doğan dava ve işler, Aile Mahkemesinde görülür.

2004 Sayılı İİK.nun 72. maddesi uyarınca açılan menfi tespit ve istirdat davaları genel hükümlere tabi olup, anılan kanunda göreve dair özel bir hüküm öngörülmemiştir. Davada; borcun 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen iştirak nafakasından kaynaklandığı, dolayısıyla “Aile Hukukuna” dair bulunduğu anlaşılmaktadır. Borç, Aile Hukukundan (nafaka yükümlülüğünden) doğduğuna göre, açılan bu davanın 4787 Sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince, aile mahkemesinde bakılması gerekmektedir.

Mahkemelerin görevi kamu düzenine dair olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Görev konusunda kazanılmış hak da sözkonusu olmaz. Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümünde Aile Mahkemesi görevli olduğu halde, anılan yasa maddelerine aykırı olarak genel mahkemece esasa girilip hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar: 2015/2433).

Muvazaa İddiasına Dayalı Tapu İptal Davasında Aile Mahkemesinin Görevi

Dava, muvazaaya dayalı temliki tasarrufun iptali ve taşınmazın davacı veya önceki malik adına tescili istemine ilişkindir. Asliye Hukuk Mahkemesince, davalı eşin dava konusu taşınmazdaki 1/2 hissesini edinilmiş malları paylaşım dışı bırakmak amacıyla muvazaalı olarak diğer davalı annesine sattığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.

Aile Mahkemesi tarafından ise, davanın dayanağının 818 sayılı BK’nın 18. (TBK’nın 19. m.) olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.

Somut olayda, davacının davalı ile evli iken evlilik birliği içerisinde alınan taşınmazın 1/2 hissesinin davalı eşi tarafından muvazaalı olarak boşanma davasının açılması öncesinde diğer davalıya satıldığını, ancak bedelinin davacı ve davalı eşin ortak gelirinden ödendiği iddiasıyla, taşınmazın tapu kaydının iptali ve taşınmazın davacı veya önceki malik adına tescilinin talep edildiği eldeki davada, davacı talebinin katkı payı alacağı istemine ilişkin olmayıp Borçlar Kanunundan kaynaklandığı anlaşılmakla, uyuşmazlığın genel hükümlere göre Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar : 2015/7734).

Velayet Altındaki Çocuğun Soyadının Değiştirilmesinde Görevli Mahkeme

Somut olayda, dava dilekçesinde küçük olup velayeti annede bulunan … olan soyadının “…” olarak değiştirilmesi istenmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Evlilik birliği içinde doğan küçük …nın doğumla kazandığı “…” aile soyadının velayet hakkı kapsamında annenin boşanma sonrası edindiği “…” soyadı ile değiştirilmesi talebidir ve dava velayet hakkına dayanılarak açılmıştır. Başka bir ifade ile, soyadının değiştirilmesi talep edilen … kişi değil, çocuktur. Davacı annenin velayeti altındadır. Buna göre; taraflar arasındaki uyuşmazlık, evlilik birliği içinde doğan, boşanma ilamıyla velayeti anneye verilen cocuğun, evlilik içinde doğumla kazandığı soyadının, davacı annesinin soyadı ile değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasındadır. Çocuğun soyadı TMK’nun soybağının hükümleri başlıklı beşinci ayırımda yer alan 321 ve devamı maddelerinde, velayet hakkı ve kapsamı ise, 6. ayırımda yer alan 335 ve devamı maddelerinde düzenlendiğine göre, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi mi, yoksa Aile Mahkemesi mi olduğu hususunun öncelikle çözümlenmesi gerekir. Göreve ilişkin sorunun çözümü; çocuğa soyadını kazandıran pozitif hukuk normlarıyla ve çocuğun doğumla kazandığı soyadını belirleme hakkının velayet hakkının kapsamında bulunup bulunmadığıyla yakından ilgilidir. Ancak, iş bu noktaya geldiğinde soyadını yakından ilgilendiren, şahsi durum sicillerinin niteliği ve bu sicillerde yapılacak düzeltmelerle ilgili hükümlere kısaca değinmekte yarar görülmüştür.

Nüfus kütükleri, kişilerin kimliklerinin, yerleşim yeri adreslerinin, aile bağlarının, vatandaşlık durumlarının ve şahsi hallerinin belirlenmesi amacıyla ilçe ve aile esasına göre nüfus olaylarının tescil edildiği, daimi olarak saklanması gerekli resmi sicillerdir (5490 s. NHK. m. 5/1). Nüfus kütükleri; aile kütüğü, özel kütük ve yedeklerinden oluşur. Aile kütüklerinde de kişinin T.C. kimlik numarası, kişinin adı, soyadı, cinsiyeti, baba ve ana adı ile soyadları, doğum yeri ile gün, ay ve yıl olarak doğum tarihi ve kütüğe kayıt tarihi, evlenme, boşanma, soybağının kurulması veya reddi, ölüm, vatandaşlığın kazanılması veya kaybedilmesi, kişinin kayıtlı bulunduğu il, ilçe, köy, mahalle adı, cilt, aile ve birey sıra numarası, kişisel durumda meydana gelen değişikliler veya yetkili makamlarca yapılan düzeltmeler, medeni hali, yerleşim yeri adresi gibi kişisel bilgiler yer alır. (5490 s. NHK. m. 7).

Ad ve soyadının değiştirilmesi ancak haklı sebeplere dayanılarak hakimden istenebilir. Adın değiştirildiği nüfus siciline kayıt ve tescil olunur. 2525 sayılı Soyadı Kanununa göre taşınması zorunlu önad ve soyadı, Türk Medeni Kanununun 27. maddesi hükmünün kapsamındadır. Kanun, bu hükümde görevli mahkemeyi göstermemiştir. Ne var ki; adın haklı sebeple değiştirilmesine ilişkin dava, kişisel durum sicilindeki mevcut kaydın değiştirilmesini ve düzeltilmesini gerektirdiğinden esas itibarıyla “nüfus kaydının düzeltilmesi” niteliğinde olduğu ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesine göre de, görevli asliye hukuk mahkemesinde açılıp karara bağlanacağı açık ve tartışmasızdır. Dolayısıyla çocuğun önadının değiştirilmesi için yasal temsilcileri tarafından açılan davalarla, ergin kişilerin ad ve soyadlarının değiştirilmesi davalarında görevli mahkemenin 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinde yer alan hüküm gereğince asliye hukuk mahkemesi olduğunda bir duraksama bulunmamaktadır.

Çocuğun hangi soyadını alacağı konusunda, yukarıda gösterildiği gibi Türk Medeni Kanununun 321. maddesinde, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununda, Soyadı Nizamnamesinde ve Nüfus Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte düzenlenmeler mevcuttur. Bu düzenlemelere göre çocuk soyadını; evlilik içinde doğmuş ise; ailenin, başka bir ifade ile babanın: evlilik dışında doğmuş, babayla bir soybağı kurulmamış ise anasının: soybağı ana ve babanın sonradan evlenmesiyle veya tanıma (TMK. m.295) yahut da mahkeme kararıyla (TMK. m. 301) kurulmuş ise babasının soyadını almaktadır. Bu düzenlemelerden çıkan sonuç şudur; çocuğun soyadı, ana ve babasıyla soybağı ilişkisini göstermektedir. O halde, ergin olmayan çocuğun, doğumla veya kan bağına dayanan soybağının yahut da yapay soybağının (evlat edinme) kurulmasıyla kazandığı soyadının; velayet hakkına sahip olan ebeveyn yahut çocuk vesayet altında ise vasisinin talebiyle değiştirilip değiştirelemeyeceği sorunu, Türk Medeni Kanununun 321’nci maddesi hükmü ve soybağının hükümleri esas alınarak çözülecektir. Bu hüküm ve soybağının hüküm ve sonuçlarına ilişkin diğer hükümler, Türk Medeni Kanununun “aile hukuku” başlığını taşıyan ikinci kitabında, “hısımlık” başlıklı ikinci kısmının “soybağının hükümleri” başlıklı ikinci ayırımında yer almaktadır.

4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1. maddesinde yer alan hükme göre; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere (TMK m.118-395) kaynaklanan bütün aile hukukundan doğan dava ve işlerde aile mahkemeleri görevlidir. Bir uzmanlık mahkemesi olarak tasarlanan ve kendine özgü usul hükümleri taşıyan bu Kanun, evvelce genel hukuk mahkemelerince bakılan aile hukukundan doğan dava ve işleri bu mahkemelerden alarak uzmanlık mahkemesine vermiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun görevin belirlenmesi ve niteliği başlıklı 1. maddesinde mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği ve göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğu belirlendiğinden bu husus mahkemelerce yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilmesi gerekir.

Yukarıya alınan yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar dikkate alındığında mahkemece, davanın, ergin kişinin haklı sebeple soyadının değiştirilmesi niteliğinde değil, evlilik içinde doğan çocuğun, doğumla kazandığı “aile soyadının” velayet hakkı kapsamında değiştirilmesi talebine ilişkin bulunması ve buna ilişkin değerlendirmenin aile mahkemesi tarafından yapılması gerektiğinden davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken bu isteğin esastan incelenerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 8 HD - Karar : 2017/17659).

Boşanma Protokolünün Uygulanmasından Kaynaklanan Davalarda Aile Mahkemesi Görevlidir

Asıl dava; boşanma protokolüyle temliki taahhüt edildiği halde, devredilmeyen taşınmaz payının davacı adına tescili talebine; birleşen dava ise, boşanma protokolünün muvazaalı olduğu iddiasına dayanmaktadır. Başka bir ifade ile, dava ve birleştirilen dava; boşanma protokolünden kaynaklanmaktadır. Bu durumda dava ve birleşen davada, 4787 sayılı Kanun gereğince aile mahkemeleri görevlidir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir. Yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. O halde, müstakil aile mahkemesi kurulan yerlerde, davaya bu mahkemelerce, kurulmayan yerlerde ise, 4787 sayılı Yasanın 2. maddesinin (2.) fıkrası uyarınca “aile hukukundan doğan dava ve işlere” Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemesince bakılacaktır. Mahkemenin bulunduğu yargı çevresinde müstakil aile mahkemesi kurulmadığına göre, davaya “aile mahkemesi” sıfatıyla bakılması gerekirken, bu yön gözetilmeden asliye hukuk mahkemesi olarak bakılıp sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırıdır. Ne var ki ilk incelemede bu husus gözden kaçtığından, asliye hukuk mahkemesince verilen hüküm düzeltilerek onanmıştır. Bu durumda, birleşen davanın davacısının karar düzeltme talebinin açıklanan sebeple kabulüne, Dairemizin düzelterek onamaya ilişkin kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme kararının yukarıda gösterilen sebeple bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir (Yargıtay 2.Hukuk Dairesi - Karar:2013/19313).

Soybağı (Nesep) Davaları Aile Mahkemesinde Görülür

Asliye Hukuk Mahkemesi, davanın nesebin düzeltilmesi istemine dair olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Aile Mahkemesi ise, anne ve baba adının düzeltilmesi talebinin soy bağına dair olmadığı, nüfus kaydının düzeltilmesine dair olduğu gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurmuştur.

Aile Mahkemeleri TMK.’nun 282 vd. maddelerinde sınırlı olarak belirtilen soy bağının reddi (TMK.’nun 286. vd.) babalık, tanıma, tanımanın iptali gibi davalara bakmakla görevlidir. Somut olayda davaname ile A.’nin gayriresmi birlikteliğinden olan oğlu Ş.’u boşandıktan sonra iddet müddeti içerisinde nüfusa kaydettirmesi sebebiyle eski eşi adına nüfusa kaydedildiği, gerçekte babasının A. K. olduğu iddiasıyla Ş.’un nüfus kaydının düzeltilmesini talep edilmiştir. Davanın kabul edilmesi halinde davalının baba adının değiştirilmesinin yanında nüfusta babası ile soy bağı kurulacağından, dava bu niteliği itibariyle bir nesep davasıdır. Soy bağı hukuku ile ilgili davalar 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin görev ve yargılama usullerine dair kanunun gösterilen davalardan olup TMK.’nun 282 vd. maddelerinde düzenlenen soy bağı kurulmasıyla ilgili olan bu davanın Aile Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar: 2014/10954).

Nişanın Bozulmasından Kaynaklanan Tazminat Davasında Yetkili Aile Mahkemesi

Uyuşmazlık, davalı tarafından nişanın haksız bozulması nedeniyle manevi tazminat, hediyelerin iadesi ve mümkün değilse bedellerinin geri verilmesi istemine ilişkindir.

B. İlgili Hukuk

  1. Farklı bölge adliye mahkemelerinin yargı çevresinde kalan ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarının giderilmesi isteminin hukuki dayanağı, 6100 sayılı Kanun’un 21 ve 22 nci maddeleri ile 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un (5235 sayılı Kanun) 36 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemelerdir.

  2. 6100 sayılı Kanun’un “Genel yetkili mahkeme” başlıklı 6 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.”

  1. 6100 sayılı Kanun’un “Haksız fiilden doğan davalarda yetki” başlıklı 16 ncı maddesi şöyledir:

“Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.”

C. Değerlendirme

  1. Bir davada, birden fazla yetkili mahkeme bulunması halinde yetkili mahkemeyi seçme hakkı davacıya aittir. Davacı, yetkisiz bir mahkemede dava açmışsa, seçme hakkı itiraz eden davalıya geçer, davalının bildirdiği yetkili mahkemede davanın görülmesi gerekir. Yetki itirazının dinlenebilmesi için, davalı itirazında yetkili mahkemenin gösterilmesi zorunludur. Davacı, genel ve özel yetki kurallarına göre, kendisine verilen seçimlik hakkını yasaya uygun kullanmaz ise seçim hakkı davalıya geçer. Seçim hakkı kullanılırsa davalının bildirdiği yetkili mahkemeye dosyanın gönderilmesine karar verilir. Yetkisizlik kararında, yetki itirazında bildirilmemiş olan mahkemenin yetkili olduğuna karar verilemez.

  2. Dosya kapsamından, dava tarihi itibarıyla yerleşim yeri Milas/Muğla olan davacının davayı, haksız eylem niteliğindeki kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri ile ilgili düzenlemeyi içeren ve kamu düzenine ilişkin olmayan özel yetki kuralı niteliğinde bulunan 6100 sayılı Kanun’un 16 ncı maddesine uygun olarak yerleşim yerinin bulunduğu Milas Mahkemelerinde açarak yetkili mahkemeyi seçmiş olduğu anlaşıldığına göre uyuşmazlığın, Milas Aile Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir (Yargıtay 5. HD - Esas : 2022/15680, Karar : 2023/2690).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS