0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Ölüm Halinde Sağ Kalan Eşin Katılma Alacağı Hakkı

(Y8HD-K.2016/7608)

Dava, sağ eş tarafından, diğer mirasçılara karşı açılan artık değere katılma alacağı isteğine ilişkindir.

Mal rejiminin tasfiyesi sonucunda belirlenecek katılma alacağı, terekeye ait borç olup, mirasçıların miras paylaşımından önce ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Terekeye ait borç ödendikten sonra kalan miktar, mirasçılar arasında miras payları oranında paylaşılır. Tereke borçlarından bu sıfatını kaybetmemiş tüm mirasçılar, kişisel olarak (4721 s.lı TMK m. 599/2) ve müteselsilen (TMK m. 641) sorumludurlar. Her ne kadar, davacı temyize konu davayı terekenin alacaklısı sıfatıyla açmış ise de; davacı da dahil davanın tarafları, ortak mirasbırakan Afife T.’in mirasçısıdırlar ve tereke borçlarından yukarıda açıklanan kanuni düzenlemeler çerçevesinde hepsi de sorumludurlar. Başka bir anlatımla, mirasçılık sıfatına sahip olduğundan (TMK’nun m. 499) alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eş de birleşmiştir.

Taraflarca, mirasçılardan her hangi birinin mirasçılık sıfatını yitirdiği (4721 s.lı TMK m. 511 vd, 578 vd, 605 vd) iddia edilip kanıtlanmamıştır.

Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacıda dahil bütün mirasçılar miras payları oranında sorumludurlar. Buna göre, hüküm altına alınan tereke borcundan davacının da miras payı oranında sorumlu olduğu gözetilerek, davalılardan tahsiline karar verilecek miktarın hüküm fıkrasında gösterilmesi gerekir. Diğer yandan mirasçıların kendi aralarındaki terekeden kaynaklı borcunun sorumluluğu müteselsilen olmayıp miras payı oranında olması gerekirken müteselsilen sorumluluğa karar verilmesi de doğru olmamıştır.

Ölüm Halinde Katılma Alacağı ve Aile Konutunun Özgülenmesi Usulü

(Y8HD-K.2014/11919)

Davacı vekili, TMK’nun 240. maddesi uyarınca vekil edenin miras hakkı ve katılma alacağına karşılık ivaz ödemek suretiyle evin mülkiyetini talep etmiş, mahkemece davacının miras ve katılma alacağından mahsup edilerek 151.641,37 TL’nin karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı tarafından davalı tarafa ödendiğinde, taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmiştir. Görüldüğü üzere, mahkemece taşınmazın davacı adına tescili, özgüleme bedelinin ödenmesi koşuluna bağlamıştır. Mahkemenin görevi taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözüme ulaştırma ve ihtilafların giderilmesidir. Oysa verilen kararla taraflar arasındaki uyuşmazlık çözüme ulaştırılmamış, hüküm altına alınan talep özgüleme kararı koşullara bağlanmıştır. Böyle bir durumda hükmün infazında da duraksama meydana gelecektir.

Katılma alacağı ve terekeden kaynaklanan haklar arasındaki farklılıklar kabaca şöyle sıralanabilir; katılma alacağı bakımından;

1-Katılma alacağı şahsi hak niteliğinde bir nisbi alacak hakkıdır,

2-Katılma alacağı kanundan kaynaklanmaktadır,

3-Ölümle sona eren edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ölen eşin terekesinin paylaşılmasının bir ön koşulu olarak ortaya çıkmaktadır,

4-Katılma alacağı terekenin öncelikle ve peşin ödenmesi gereken borçları arasında yer almaktadır,

5-Katılma alacağı, miras bırakanın borcudur,

6-Miras bırakanın ölümü ile borçlu olma sıfatı mirasçılarına geçer ve mirasçılar TMK’nun 641. maddesine göre borçlardan müteselsilen sorumludurlar,

7-Davacı sağ eş, hem katılma alacağı nedeniyle tereke alacaklısı ve hem de tereke borcundan dolayı mirasçı sıfatıyla tereke borçlusudur. Bu nedenle alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşte birleşmiş durumdadır,

8-Katılma alacağı alacaklısı miras payı oranında tereke borçlarından sorumludur,

9-Sağ eş katılma alacağını aldıktan sonra borca batık mirası (terekeyi) reddetme hakkı vardır,

10-Edinilmiş malların sürüm değerleri tasfiye anındaki yani karar tarihine en yakın tarihteki değerleri hesaplamaya esas alınır (TMK.m.235/1), bu sebeple davanın sürecine göre ölüm tarihi ile karar tarihi arasında uzun süre geçmiş olabilir (3-5 yıl, hatta daha fazla olabilir),

11-Sağ eşin aldığı katılma alacağı, ölenin evlilik süresince edindiği mallara katkısının bir karşılığıdır,

12-Mal rejiminin tasfiyesinde yetkili ve görevli mahkeme Aile Mahkemesidir,

13-Katılma alacağı oranı kanun gereği ½ (yarısı) olup, sabit bir oran olarak belirlenmiştir (TMK.236/1), 14-Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine konu mallar kural olarak edinilmiş mallardır.

Miras (tereke) hakları bakımından ise;

1-Terekeden doğan hak şahsi hak niteliğinde bir nisbi alacak hakkı olmayıp, miras hukukundan kaynaklanan bir ayni hak, yani bir ayni paylaşımdır.

2-Mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumludur. (TMK.m.641/1),

3-Terekenin tasfiyesine konu mallar murisin hem kişisel malları ve hem de edinilmiş mallarıdır.

4-Terekenin net miktarının (net terekenin) bulunması için öncelikle tasfiyede sağ kalan eşin katılma alacağının çıkarılması gerekmektedir. Böylece terekenin tasfiyesinden düşecek paydan önce, eş mal rejiminin tasfiyesinden düşecek paya sahip olacaktır.

5-Miras, miras bırakanın ölümü ile açılır. Miras bırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar terekenin ölüm anındaki durumuna göre değerlendirilir (TMK.m.575), yani terekedeki tüm kişisel ve edinilmiş malların sürüm değeri ölüm anındaki (tarihindeki) durumuna göre saptanır,

6-Katılma alacağı alacaklısının miras hakkı,ölenin mirasçısı olması nedeniyle aldığı bir karşılıktır,

7- Terekenin tasfiyesi ile ilgili tüm davalarda yetkili ve görevli mahkeme miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi’dir (TMK.m.658).

8- Sağ eşin yasal miras payı birinci zümre ile 1/4, ikinci zümre ile 1/2, üçüncü zümre ile 3/4 ve hiç mirasçı kalmamış ise tamamıdır (TMK.m.499), yani miras payı açıklandığı gibi değişkendir,

9- Sağ kalan eşin mirasçılık sıfatı sona ermiş olsa da (mirastan feragat, mirası ret, mirastan çıkartma, mirastan yoksunluk gibi) yasal mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağını mirasçılardan isteyebilir, mirastan feragat ve mirasın reddi, katılma alacağı bakımından feragat anlamına gelmez,

10-Terekenin (mirasın) paylaşımı için kanunda herhangi bir süre yer almamaktadır. TMK’nun 642. maddesine göre, mirasçılardan her biri, sözleşmeye veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir (TMK.m.639, istihkak davası için zamanaşımı söz konusudur). Belirtildiği gibi açıklanan farklılıklar nedeniyle katılma rejiminin tasfiyesi ile terekenin tasfiyesi birlikte yapılamaz. Farklı tasfiye kurallarına bağlı bulunan her iki hakkın aynı anda ve birlikte tasfiyesi halinde ileride beklenmeyecek ve kestirilemeyecek sorunlarla veya sonuçlarla karşılaşılması mümkün olabilir. Bu konuda isteğin olup olmaması da sonuca etkili değildir. Katılma alacağının, terekenin borcu olduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Ancak bu alacak hakkı terekeden öncelikle ödenmesi gereken bir alacak hakkıdır. Davacı, terekeden alacaklı olduğu gibi, aynı zamanda az önce açıklanan TMK’nun 641. maddesi uyarınca da terekenin borçlusu durumundadır. Yani somut olayda, alacaklı ve borçlu sıfatı davacıda birleşmiş durumdadır.

Tüm bunlar gözönünde bulundurulduğunda, katılma alacağı ile terekenin birlikte tasfiyeye tabi tutulmasının doğuracağı sakıncaların ve ortaya çıkabilecek çözümsüzlüklerin şimdiden kestirilmesi oldukça güçtür. Bu bakımdan istek olsun ya da olmasın sağ kalan davacı eşe ait miras payının katılma alacağından düşürülmesi; katılma alacağına hakim olan ilkeler ile miras hukukuna hakim olan ilkelere aykırı düşer. Şu halde öncelikle davacının katılma alacağının terekenin öncelikli borcu olarak terekeden ödenmesi, ondan sonra mirasçıların kalan net terekeyi aralarında miras payları oranında paylaşmaları gerekecektir. Davacının terekeye olan borcu ancak, terekenin tasfiyesi sırasında gözönünde bulundurulmalı ve terekeye olan borcu miras payından düşürüldükten sonra kalan miras payı varsa kendisine ödenmelidir. Öte yandan, mirasçıların birbirlerine karşı rücu davasını açarak alacaklarını tahsil etmeleri de mümkündür. Saptanan bu durum karşısında katılma alacağının tasfiyesi ile terekesinin tasfiyesinin birlikte yapılması olanağı görülmemektedir.

O halde; davacının katılma alacağı ile davalının taşınmaz üzerindeki mirastan kaynaklanan ve özgülemeye esas alacağı usulüne uygun olarak saptandığına göre, mahkemece belirlenecek uygun bir süre içinde davacı tarafa davalının özgülemeden kaynaklanan alacağını mahkeme veznesine depo etmesi için süre ve imkan verilmesi, davacı tarafça bu bedel mahkeme veznesine depo edildikten sonra özgüleme hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde ödeme koşuluna bağlı olarak iptal kararı da verilmeden salt taşınmazın davacı adına tesciline karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bundan ayrı; dava katılma alacağı isteğine ilişkin olup bu tür davalarda TMK’nun 239/2.maddesi uyarınca karar tarihinden geçerli olarak faize hükmedilmesi gerekmektedir. Mahkemece katılma alacağı ile miras hakkından kaynaklanan alacak toplanmak suretiyle davalı aleyhine olacak şekilde dava ve ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS