0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Mirasçıklıktan Çıkarma (Mirastan Iskat) Nedir?

Mirasçılıktan çıkarma, diğer bir adıyla mirastan ıskat, mirasbırakanın tek taraflı ölüme bağlı bir tasarrufu ile saklı pay sahibi mirasçısını mirasçılıktan çıkarmasıdır.

Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir. Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer. Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, mirasçılıktan çıkarma geçersiz olur. (TMK m. 512) Bu halde mirasçının hissesi saklı payına indirilir (Yani, mirasçı sadece saklı payını alabilir). Mirasçılıktan çıkarmanın iptali kademelidir. Öncelikle mirasbırakanın apaçık yanılıp yanılmadığı araştırılır. Eğer bu hal yoksa davalı mirasçılıktan çıkarma sebebini ispat edememişse davacının alacağının belirlenmesi için davaya tenkis davası gibi devam edilmesi gerekir (Y14HD-K.2015/2239).

Mirastan ıskat (mirasçılıktan çıkarma), murisin tek taraflı ölüme bağlı bir tasarrufu ile gerçekleşir. Iskat, cezai (olağan) ve koruyucu olmak üzere 2 türlüdür. Mirasçı, miras bırakana ve yakınlarından birine karşı TMK.nun 510.maddesinde gösterilen ağır bir suç işler veya murisine veya ailesine karşı kanunen yerine getirmekle yükümlü olduğu aile görevlerini ifada büyük bir kusur işlerse cezai (olağan) ıskat nedenleri doğmuş olur. Koruyucu ıskat ise, tamamen iyi niyete dayalı adından anlaşılacağı üzere murisin ıskat ettiği mirasçıdan çocuklarını koruma amacına yöneliktir (Y3HD-K.2018/1512).

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na (TMK) göre mirasçılıktan çıkarma şu hallerde mümkündür:

  1. Mirasçılıktan cezai nedenlerle çıkarma (cezai ıskat),

  2. Mirasçının çocuklarını korumak amacıyla mirasçıyı mirasçılıktan çıkarma (koruyucu ıskat).

1. Cezai ıskat, yani mirasçılıktan çıkarmanın cezai sebeplere dayandığı haller Türk Medeni Kanununun (TMK) 510. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

TMK m.510

B. Mirasçılıktan çıkarma

I. Sebepleri

Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:

1. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,

2. Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.

2. Koruyucu ıskat, mirasbırakanın hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan alt soyun çocuklarını koruma amacıyla, alt soyun saklı payının yarısının mirasçının çocuklarına özgülenmesine yöneliktir. Mirasbırakanın altsoyu hakkında borç ödemeden aciz belgesi düzenlenmişse, belli koşullarla altsoy olan mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir. Borç ödemeden aciz sebebiyle mirasçılıktan çıkarma 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 513. maddesinde düzenlenmiştir:

TMK m.513

IV. Borç ödemeden aciz sebebiyle mirasçılıktan çıkarma

1. Mirasbırakan, hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan altsoyunu, saklı payının yarısı için mirasçılıktan çıkarabilir. Ancak, bu yarıyı mirasçılıktan çıkarılanın doğmuş ve doğacak çocuklarına özgülemesi şarttır.

2. Miras açıldığı zaman borç ödemeden aciz belgesinin hükmü kalmamışsa veya belgenin kapsadığı borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının yarısını aşmıyorsa, mirasçılıktan çıkarılanın istemi üzerine çıkarma iptal olunur.

Mirasçılıktan Çıkarmanın Konusu Olan Saklı Paylar

Mirastan ıskat, saklı paylı mirasçılar açısından bir öneme sahiptir. Mirasbırakan, saklı pay sahibi olmayan mirasçıların miras payları üzerinde zaten dilediği gibi tasarrufta bulunabilir. Saklı paylı mirasçı da mirasçılıktan çıkarıldığında miras hakkını kaybetmektedir. TMK’nun 510/1. maddesi uyarınca, ancak saklı paylı mirasçılar mirasçılıktan çıkarılabilir. Saklı payı bulunmayan bir mirasçının mirastan çıkarılmasına ihtiyaç yoktur. Zira, saklı pay dışında kalan kısım tasarruf edilebilir kısmı teşkil eder ve vasiyet eden esasen bunun üzerinde dilediği gibi serbestçe tasarruf edebilir (Y3HD-K.2017/4540).

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) mirasçılıktan çıkarma tasarrufunun konusu olabilecek saklı paylar şu şekilde düzenlenmiştir :

1. Altsoy ve Mirasta Saklı Pay Hakkı: Miras bırakanın altsoyu için yasal miras payının yarısı (1/2’si) saklı pay olarak kabul edilir. Örneğin, ölümünden sonra mirasçı olarak üç çocuğu ve eşi kalan miras bırakan (muris) tüm malvarlığını vasiyetname yoluyla eşine bıraksa dahi paylaşım mirasçıların saklı payı dikkate alınarak yapılacaktır. Bu durumda her bir çocuğun yasal miras payı 1/4’tür, her bir çocuğun saklı pay oranı da 1/2 olduğundan, muris (miras bırakan) tüm malvarlığını eşe bıraksa dahi her bir çocuğun mirasın 1/8’i oranında miras hakkı vardır, muris (miras bırakan) bu saklı paya dokunamaz. Somut örneğimizde, miras bırakan, tüm malvarlığını eşine bırakmasaydı her biri 1/4 oranında yasal miras hakkına sahip olabilecek çocuklar, murisin tüm malvarlığını eşine bırakması halinde 1/8 oranında mirasta pay sahibi olacaktır.

2. Anne-Baba ve Mirasta Saklı Pay Hakları: Ana ve babanın her biri için yasal miras payının dörtte biri(1/4’ü) saklı pay olarak kabul edilir.

3. Sağ Kalan Eş İçin Saklı Pay: Sağ kalan eş için altsoy ile birlikte (1. Zümre) veya ana-baba ile birlikte (2. Zümre) mirasçı olması durumunda yasal miras payının tamamı; diğer durumlarda yani tek başına veya 3. Zümre ile birlikte mirasçı ise burada da yasal miras payının dörtte üçü (3/4’ü) saklı pay olarak kabul edilmiştir.

Mirasbırakan, mirastan ıskat sebepleri varsa yukarıdaki saklı paylı mirasçılarını mirastan ıskat edebilir.

Mirasçılıktan Çıkarma (Mirastan Iskat) Nasıl Yapılır?

Mirasçılıktan çıkarma, tek taraflı ölüme bağlı bir tasarruf şeklinde kural olarak vasiyetname yoluyla yapılmaktadır. Ancak, tek taraflı bir tasarruf şeklinde miras sözleşmesi içeriğinde de yapılabilir.

Mirasçılıktan çıkarma tasarrufunu içeren vasiyetnamenin şekli önemli değildir. Mirasbırakan saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarmak için resmi vasiyetname düzenleyebileceği (noterde, konsoloslukta vs.) gibi kendi el yazısı ile düzenleyeceği adi yazılı vasiyetname youyla da mirasçılıktan çıkarma tasarrufunda bulunabilir düzenleyebilir (TMK md.538). Hatta, yakın ölüm tehlikesi, ulaşımın kesilmesi, hastalık, deprem, savaş gibi olağanüstü hallerde sözlü vasiyetname yoluyla da mirasbırakan mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir (ıskat edebilir).

Miras sözleşmesi yoluyla mirasçılıktan çıkarma işlemi uygulamada pek yapılmamaktadır. Ancak, miras sözleşmesi yoluyla mirastan çıkarma tasarrufu yapıldığında, burdaki tasarrufa vasiyetnamenin hukuki işlevi atfedilmektedir. Vasiyetnamede olduğu gibi miras sözleşmesinde yer alan mirasçılıktan çıkarma tasarrufundan da her zaman tek taraflı olarak dönmek mümkündür.

Mirasçılıktan Çıkarma (Iskat) Sebepleri

(Y3HD-K.2013/16683)

Mirasdan iskat, mahfuz (saklı) hissenin temelini teşkil eden aile dayanışmasının zedelendiği hallerde, mahfuz (saklı) hisseli mirasçıyı mirasdan uzaklaştırma olanağını miras bırakana tanıyan ölüme bağlı bir tasarruftur. Bu tasarrufla vasiyetci mahfuz hisseli bir mirasçısını miras hakkından ve mahfuz hissesinden yoksun bırakır. Normal koşullarda vasiyetci mahfuz hisse üzerinde tasarruf edemez, etse bile bu tenkis yolu ile iskat olunan mirasçılara dönebilir. Ancak iskat yolu ile ve iskat sebeplerinin gerçekleşmesi halinde mahfuz hisseden yoksun kalma konusu gündeme gelir.

Vasiyetci her zaman ve dilediği taktirde mahfuz hisse dışında kalan hisseler üzerinde dilediği gibi tasarruf edebilir. Onun için mirasdan iskat sadece mahfuz hisseli mirasçılar hakkında hüküm ifade eder.

Mirasdan iskat murisin tek taraflı ölüme bağlı bir tasarrufu ile gerçekleşir.

İskat cezai (olağan) ve koruyucu olmak üzere iki türlüdür.

Mirascı miras bırakana ve yakınlarından birine karşı Medeni Kanunun 510.maddesinde gösterilen ağır bir suç işler veya murisine veya ailesine karşı kanunen yerine getirmekle yükümlü olduğu aile görevlerini ifada büyük bir kusur işlerse cezai (olağan) iskat nedenleri doğmuş olur.

Koruyucu iskat ise: Tamamen iyi niyete dayalı adından anlaşılacağı üzere murisin iskat ettiği mirasçının çocuklarını koruma amacına yöneliktir.

Cezai (olağan) iskat sebepleri iki kısımda incelenebilir.

1- Mirasçının murisine ve onun yakınlarına karşı ağır bir suç işlemesidir. Bu suçun tamamlanması şart olmadığı gibi bu konuda bir mahkumiyet kararı bulunması da koşul değildir. Afdan ve zamanaşımından yararlanılmasının da önemi yoktur.

Ağır suçdan amaç miras bırakanın şahsiyet haklarına, beden tamlığına, mamelekine yönelik onunla aile bağlarının kopduğunu gösteren hukuka aykırı bir fiildir. Bunun belirlenmesinde ceza hukuku değil Medeni Hukuk kuralları gözönünde bulundurulacaktır. Mirasbırakanın yakınlarına karşı aynı nitelikte işlenen suçlarda iskat nedenidir. Yani suçun mutlaka murise karşı işlenmiş olması da koşul değildir.

Yakınlık kavramına murisin sevgi, saygı ve bağlılık duyduğu tüm kişiler örneğin arkadaşlar, nişanlı, öğretmen, öğrenci, ona bakan onu koruyan veya onun baktığı, koruduğu v.b. kişilerde dahildir (MK. 457/1 md.).

2- Mirasçının murise ve ailesine karşı kanunen mükellef olduğu aile hukuku vazifelerini büyük bir kusurlu davranışla yerine getirmemesi (MK. 457/2. md.). Örneğin; Medeni Kanunun 151.maddesinde düzenlenen sadakat, yardım, bağlılık, çocuklara itina gösterme görevini yapmaması,

Ana baba ve çocukların karşılıklı sevgi ve saygı şefkat bağları, yoksulluğa ve zarurete düşmede yardım yükümlülüğü, nafaka borcu (MK. madde 315) aile birlik ve huzuru bozan davranışlarda bulunmama ilkelerine aykırı hareketler v.b. gibi.

Aynı nedenlerle evlatlık da mirasdan iskat edilebilir veya aynı nedenlere dayalı olarak evlatlığın evlatlık ilişkisinin kaldırılması davası da açılabilir (MK. madde 258, 457).

Ancak, bu haklar şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan mirasçılara geçmez, sadece muris tarafından kullanılabilir. Mirasçılar bu konuda açılmış bir dava varsa murisin ölümü halinde bu davalara devam edebilirler.

İskat sebebi açık olmalı, belirli bir eyleme, işleme ve davranışa dayanmalıdır. Sadece mirasdan iskat ettim, miras dışı bıraktım, bana ilgi göstermedi v.b. gibi gerekçesiz sözler yeterli sayılmamalıdır. İskat sebebi kabul edilen olayların delillerinin gösterilmesi de mirasçının iskata itirazı halinde diğer tarafa kolaylık sağlayacağından, tasarrufda yer almalıdır (MK. madde 512/2).

İskat edilen şahsın iskatla mirascılık sıfatı sona erer. Ancak, iskat mahfuz hissenin tamamına ilişkin olabileceği gibi bir kısmına ilişkin de olabilir. Miras hakkından tamamen iskat olunan kimse terekeden hisse talep edemiyeceği gibi tenkis davası dahi açamaz. Kısmi iskat halinde ise, mirasçının mirascılık sıfatı devam eder. Çünkü iskat haricinde kalan saklı payın bir kısmını bu mirasçı iktisap edecektir. Mirasbırakanın mirasdan iskat ettiği şahıs lehine mal vasiyetinde bulunması da mümkündür. İskat şahsidir. İskat olunanın mahfuz hisseli füruuna şamil olamaz.

Mirasçının Mirastan Çıkarmaya (Iskata) İtiraz ve Iskatın İptali

(Y3HD-K.2013/16683)

İskat haksız ise iskat edilen mirasçı davacı: İskata itiraz edebilir ve iskatın iptalini veya tenkisini isteyebilir (MK. madde 512/2).

Dava, iskat olunan şahıs dışındaki ıskattan yararlanan diğer kanuni mirasçılar aleyhine açılır.

Genel olarak iskata itiraz nedenleri:

Davacı genel olarak vasiyetcinin ehliyetsiz olduğunu, iskatın hata, hile, ikrah sonucu yapıldığını ortaya koyarsa veya vasiyetname şeklen geçersiz ise iskat tasarrufu iptal edilir ve mirasçı iskat edilmemiş gibi tüm miras hakkına kavuşur.

Özel olarak iskata itiraz nedenleri:

Cezai (olağan) iskatın hükümsüz kılınması konusunda ölüme bağlı tasarrufun genel olarak hükümsüzlüğü yanında Medeni Kanunun 512.maddesinde belirlenen bazı özel durumlarda mirasdan iskat edilen mirasçıya, iskata ilişkin ölüme bağlı tasarrufa itiraz ederek onu kısmen veya tamamen etkisiz bırakma imkanı tanınmıştır. İskat edilen mirascı, bu itirazını duruma göre tenkis veya iptal davası açmak suretiyle gerçekleştirir.

TMK’nun 510.maddesinde “Mirasbırakanın ölüme bağlı bir tasarruf ile saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarma sebebi olarak, 1)Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse, 2) Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse mirasçılıktan çıkarabilir” hükmü getirilmiştir. (Ayrıca mirasçının temyiz kudretine haiz olarak kasıtlı ve kusurlu davranışlarıyla belirli bir fiili yapması şartı aranacaktır. Ancak, muris kusurlu davranışı ile ıskata neden olan olaylara sebep olmuş ise iskat şartları oluşmayabilir. Bu hususun takdiri ise olayların akışına göre, hakime aittir.)

TMK’nun 512/1. maddesinde “Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.” 2.fıkrasında “Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer”. 3.fıkrasında ise “Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapılmışsa, çıkarma geçersiz olur” hükmü getirilmiştir.

Mirasbırakan Mehmet Salih T., davacıyı mirastan çıkarma sebebini 02.08.1994 tarihli vasiyetnamede açıklamıştır. Vasiyetnamenin 3.sayfasında “12.09.1988 tarihinde çocukları Ahmet ve Ali’nin kendi bürosuna geldiklerini, bir evlada yakışmayacak şekilde ağır hakaretlerde bulunduklarını, ölümle tehdit edip, aynı günün gecesi evine gelerek hakaret ve tehditlerini tekrar ettiklerini, saygı ödevinde çok ağır kusur işlediklerini, bu olaylara Fadik Y., Murat C. ve Veli O.’nun tanıklık yaptıklarını, bu durumun Sarıyer Suh Hukuk Mahkemesi’nin 1988/264-D.iş sayılı dosyası ile sabit olduğunu, o tarihten beri iki oğlu ile ilişkilerinin düzelmediğini, bu sebeple mirastan ıskat edildiklerini” belirtmiştir.

TMK’nun 510/1.maddesinde, mirasçının ağır suç işlemesi halinde mirasçılıktan çıkarılacağı açıklanmıştır. Buradaki “ağır” kelimesi ceza hukuku anlamında kullanılmış değildir. Buradaki ağır terimi hukuk hakimine yönelik olup, hakim, suçun ağır olup olmadığına ceza hukuku kurallarıyla bağlı olmaksızın karar verir. Başka bir deyişle, kanun koyucu, burada fiilin niteliğine değil de sonucuna önem verdiği için, hakim, suçun ağır olup olmadığına, fiilin aile bağını koparacak nitelikte olup olmadığı ve fiilen de koparmış olup olmadığını araştırarak sonucuna göre karar verecektir. Koparacak nitelikle olmasından kasıt, suçun objektif olarak aile bağını koparacak nitelikte olmasıdır. Fiilen koparmış olması da, subjektif unsur olup, somut olayda aile bağını koparmış olmasıdır. Kanunun ağır terimi ile kastettiği budur. Şu halde bir fiil aile bağını koparacak nitelikte olmakla beraber, somut olayda koparmamışsa, subjektif şart gerçekleşmediği için, mirasçılıktan çıkarma sebebi olamaz (Prof. Dr. Mustafa Dural, Prof. Dr. Turgut Öz- Türk Özel Hukuku Cilt IV, Miras Hukuku, İstanbul 2011, syf.200 vd.).

Suçun ağırlığını belirleyecek olan ceza hukuku prensipleri değil, medeni hukuk esaslarıdır. Mirasçının, mirasbırakanı ağır bir şekilde zedeleyen ve ailevi hislerin yokluğunu gösteren bir suç işlemesi halinde, bu kişi mirastan ıskat edilebilir. Bu kuralın uygulanmasında, hakimin takdir hakkı bulunması zorunludur (Prof.Dr.Zahit İmre, Prof. Dr.Hasan Erman, Miras Hukuku-İstanbul 2006 syf-234 vd.).

Aile bağlarını koparıcı fiilin işlenmesinde mirasbırakan da en azından mirasçı kadar kusurlu bulunuyor ise ıskat geçerli değildir (Prof.Dr.Necip Kocayusufpaşaoğlu, Miras Hukuku, 3.baskı, İstanbul 1987, syf. 310 vd.).

Dava konusu vasiyetnamede yer alan Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.10.1988 tarih, 1988/264 D.iş sayılı delil tespit tutanağında tanık olarak ifadesi bulunan Fadik Y., Murat C. ve Veli O.’nun; Ahmet ve Ali’nin, murise kötü davranışta bulunduğunu görmediklerini, 12.09.1988 günü murisin çocuklarına “yanıma gelmeyin” dediğini, çocuklardan birinin “ya ölümü çiğnemeden geçemezsin” dediğini, ya da “ya sen ölürsün ya da ben” dediğini duyduklarını beyan etmişler ise de, mahkeme zaptında bu beyanların net olmadığı tutanaktaki tanıkların aynı olay nedeniyle davacıların sözlerini dahi farklı duyduklarını söyledikleri gibi tartışma anında fevren söylenmiş sözler niteliğinde olduğu, ayrıca tartışmanın başlama sebebinin de davacının annesine karşı muris tarafından yapıldığını düşündükleri haksız davranış nedeniyle babalarına karşı savunmada bulundukları, olaylar bütün olarak değerlendirildiğinde tartışmanın başlamasında murisinde kusurunun bulunduğu anlaşılmıştır. Ayrıca, mahkemede dinlenen diğer tanık ifadelerine göre mirasçı davacı oğlunun, murise karşı ağır suç işlediğine dair görgüye dayalı net ifadeleri olmadığı gibi mirasbırakanın davacının annesi ile evli olduğu dönemde o tarihte resmi nikahlı eşi olmayan davalı Nurten’in mirasbırakandan çocuğu olduğu ve tutanak tarihine yakın zamanda mirasbırakan tarafından 1.eşi (davacının annesi) aleyhine boşanma davası açıldığı ve söz konusu tartışmanın anneleri aleyhine açılan bu dava sebebiyle başladığı, kasten ika edilmiş bir fiil olmadığı, ayrıca bu olaydan sonra davacı ile 02.02.2009 tarihine kadar yaşayan muris babası ile aile ilişkilerinin fiilen kopmadığı ve subjektif şartın da gerçekleşmediği anlaşılmıştır.

Bu durumda, mahkemece; dava konusu 02.08.1994 tarihli vasiyetname ile mirasbırakan Mehmet Salih T.’nın davacı oğlunu mirastan çıkarma sebebi olarak ileri sürdüğü olaylar mirastan iskat sebebi sayılabilecek nitelik ve nicelikte bulunmadığından kısaca davacının murise karşı ağır bir suç işlediği yolunda dosyada yeterli delil olmadığı gibi ıskata konu edilen tartışma sonucu gerçekleşen aile ilişkisi nedeniyle sübjektif şartında gerçekleşmediği anlaşıldığından, mahkemece; tasarruf nisabı sınırı içerisinde geçerli olmak üzere vasiyetnamenin ıskata ilişkin bölümünün hükümsüzlüğüne ve ıskat dışında kalan vasiyet hükümlerinin lüzum ifade etmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Mirastan Iskat Sebebinin İspatlanamaması ve Tenkis Davası

(Y8HD-K.2015/20949)

Mirastan ıskat, murisin tek taraflı ölüme bağlı bir tasarrufu ile gerçekleşir. Iskat, cezai (olağan) ve koruyucu olmak üzere 2 türlüdür. Mirasçı, miras bırakana ve yakınlarından birine karşı TMK.nun 510.maddesinde gösterilen ağır bir suç işler veya murisine veya ailesine karşı kanunen yerine getirmekle yükümlü olduğu aile görevlerini ifada büyük bir kusur işlerse cezai (olağan) ıskat nedenleri doğmuş olur. Koruyucu ıskat ise, tamamen iyi niyete dayalı adından anlaşılacağı üzere murisin ıskat ettiği mirasçıdan çocuklarını koruma amacına yöneliktir.Davada, 22.10.1997 tarihli vasiyetnamede ıskat sebebi yazılmasına rağmen murisin davacı eşi ile 20.10.2008 ölüm tarihine kadar evliliklerini devam ettirdiklerine göre yasada aranan ıskat sebeplerinin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.Ancak, ıskat edilen şahsın ıskatla mirasçılık sıfatı sona erer. Iskat, mahfuz hissenin tamamına ilişkin olabileceği gibi bir kısmına ilişkin de olabilir.

Miras hakkından tamamen ıskat olunan kimse terekeden hisse talep edemeyeceği gibi tenkis davası dahi açamaz. TMK.nun 512.maddesinde, “Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir. Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur.” hükmü getirilmiştir.

Mirasbırakan …‘ın, 22.10.1997 tarihli vasiyetnamede açıkladığı davacıyı mirastan ıskat sebebinin ispatı, çıkarmadan yararlanan davalı mirasçılarına düşmektedir. Davalılar, mirastan ıskat sebebini ispat edemediğinden TMK’nun 512/3. maddesi gereğince mirastan ıskatın miras bırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olması gerekir. Başka bir ifadeyle tasarruf nisabı sınırları içerisinde geçerli olmak üzere vasiyetnamenin ıskatına ilişkin bölümün hükümsüzlüğüne karar verilerek davacının saklı payını talep edebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edileceği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; TMK.nun 512/3.maddesi gereğince, mirascılıktan çıkarmaya yönelik ölüme bağlı tasarrufun davacı mirasçının saklı payının tasarruf nisabı oranında yerine getirilerek davaya TMK.nun 564. vd. maddelerinde açıklanan tenkis davası olarak devam edilmek suretiyle murisin terekesinde bulunan tüm aktif ve pasifinin belirlenmesinden sonra uzman bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurmak olmalıdır.

(Y3HD-K.2018/1512)

Davada, 14/07/2009 tarihli vasiyetnamede ıskat sebebi yazılmasına rağmen delillere göre yasada aranan ıskat sebeplerinin gerçekleşmediği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde mirasçılıktan çıkarma haricinde vasiyetname bölümü yönünden de davacı iptal sebeplerini ispatlayamamıştır.

Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur.” hükmü getirilmiştir.

Davalılar, mirastan ıskat sebebini ispat edemediğinden TMK’nun 512/3. maddesi gereğince mirastan ıskatın miras bırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olması gerekir. Başka bir ifadeyle tasarruf nisabı sınırları içerisinde geçerli olmak üzere vasiyetnamenin ıskatına ilişkin bölümün hükümsüzlüğüne karar verilerek davacının saklı payını talep edebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edileceği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; TMK.nun 512/3.maddesi gereğince, mirascılıktan çıkarmaya yönelik ölüme bağlı tasarrufun davacı mirasçının saklı payının tasarruf nisabı oranında yerine getirilerek davaya TMK.nun 564. vd. maddelerinde açıklanan tenkis davası olarak devam edilmek suretiyle murisin terekesinde bulunan tüm aktif ve pasifinin belirlenmesinden sonra uzman bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurmak olmalıdır.

(Y3HD-K.2018/10793)

Davalılar, mirastan ıskat sebebini ispat edemediğinden TMK’nun 512/3. maddesi gereğince mirastan ıskatın miras bırakanın tasarruf nisabı oranında geçerli olması gerekir. Başka bir ifadeyle tasarruf nisabı sınırları içerisinde geçerli olmak üzere vasiyetnamenin ıskatına ilişkin bölümün hükümsüzlüğüne karar verilerek davacının saklı payını talep edebileceği ve davaya tenkis davası olarak devam edileceği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; TMK.nun 512/3.maddesi gereğince, mirascılıktan çıkarmaya yönelik ölüme bağlı tasarrufun davacı mirasçının saklı payının tasarruf nisabı oranında yerine getirilerek davaya TMK.nun 564. vd. maddelerinde açıklanan tenkis davası olarak devam edilmek suretiyle murisin terekesinde bulunan tüm aktif ve pasifinin belirlenmesinden sonra uzman bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurmaktır

Mirastan Iskat Sözleşmesinin İptali Davası

(Y8HD-K.2014/16187)

Dava; TMK.nun 512/2.maddesine dayalı mirastan ıskat sözleşmesinin iptali isteğine ilişkindir. Mahkemece, ıskat koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, Kütahya 1.Noterliği’nce düzenlenen 21.11.2006 tarihli düzenleme şeklinde ıskat sözleşmesinin iptaline karar verilmiş ise de verilen karar usul ve yasaya uymamaktadır.

Tarihi açıklanan mirastan ıskat sözleşmesi tarafların annesi davalı T.. E.. ve müteveffa Y.E. tarafından düzenlenmiştir. Mirastan ıskat sözleşmesi, TMK.nun 510. maddesi uyarınca ölüme bağlı tasarruf niteliğindeki işlemlerden olup, tasarrufta bulunan kişinin ölmesi halinde hüküm ifade eder. Mirastan ıskat sözleşmesini düzenleyenlerden davalı anne T.. E.. halen sağ olduğuna, mirasın açılması ancak ölümle gerçekleşeceğine göre, mahkemece davalı Türkan’nın tasarrufunu da kapsayacak şekilde davanın kabulüne ve yazılı sözleşmenin tamamen iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bundan ayrı; mirasbırakan Y.E., ıskat sözleşmesinde mirastan çıkarma sebeplerini açıklamıştır (TMK.md.510/2). Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin itiraz etmesi halinde bu sebeplerin varlığının ispatı çıkarmadan yararlanan mirasçılara düşer (TMK.md.512/2). Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemiş ise, tasarruf mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir (TMK.md.512/3). Bu sebeple de, böyle bir durumda davanın tenkis davası olarak görülüp, tenkis hükümleri çerçevesinde inceleme yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden mirasbırakanın saklı payı aşan tasarrufu yönünden mirastan ıskat sözleşmesinin iptaline karar verilmesi de doğru bulunmamıştır.

Mirasçılıktan Çıkarmanın (Mirastan Iskat) Geçersizliği ve İptali Şartları

(Y14HD-K.2015/2239)

Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir. Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer. Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur. (TMK m. 512) Bu halde mirasçının hissesi saklı payına indirilir. Mirasçılıktan çıkarmanın iptali kademelidir. Öncelikle mirasbırakanın apaçık yanılıp yanılmadığı araştırılır. Eğer bu hal yoksa davalı mirasçılıktan çıkarma sebebini ispat edememişse davacının alacağının belirlenmesi için davaya tenkis davası gibi devam edilmesi gerekir.

Mirasçılıktan çıkarmayı gerektiren haller, Türk Medeni Kanununun 510. maddesinde iki bent halinde gösterilmiştir. Buna göre, mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse ya da mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse, mirasbırakan ölüme bağlı tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir.

Muris, evlatlıkları olan davacıların hastalığında ve sağlığında kendisini arayıp sormadıklarını, hiç bir geliri olmadığı halde kendisine maddi destek sağlamadıklarını, …‘ın kendisinden para ve mallarının devrini istediği, kabul etmemesi nedeniyle tartaklayarak ve hakaretlerde bulunarak evden kovduğu, evden kovulduktan sonra diğer evlatlığı …‘in evine gittiğini, evlatlığının eşinin de “gebermedin gitti, ölde kurtulalım senden koca karı, mallarını bize vermessen sana kimse bakmayacak” diyerek evinden kovduğunu belirterek bu davranışlarını mirascılıktan çıkarma sebebi olarak göstermiştir.

Dosya kapsamına ve toplanan delillere göre, beyanları hükme esas alınan tanıkların mirasçılıktan çıkarmadan faydalanan davalı …‘ın kayınvalidesi ve kayınpederi olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bir kısım tanıkların muristen duyduklarını anlatması davacıların mirasçılıktan doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği anlamına gelmez. Tanıklardan …, … ve … murisin hasta olduğu dönemde murise baktıklarını ve ücretlerini davacılardan aldıklarını beyan etmişler, yine tanıklar …, …, …, … davacıların murise kötü davranışlarına şahit olmadıklarını, hastalığının son dönemlerinde davacı …ın murisi kemoterapiye götürdüğünü beyan etmişlerdir. Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer. Ancak, dinlenen tanık beyanlarına göre mirasçılıktan çıkarılma sebebi davalı tarafından kanıtlanamamıştır. Bu açıklamalar karşısında davacının murisine karşı tutumunun, aile hukukundan doğan yükümlülüğün önemli ölçüde ihlali olarak kabulüne olanak yoktur.

Buna göre mahkemece vasiyetnamenin tasarruf nisabı oranınca geçerli olacağı dikkate alınıp, tenkis hükümleri çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS