Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi Suçu Nedir? (TCK 98)

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu; yaşı, hastalığı veya yaralanması sebebiyle veya başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan bir kimseye imkan ve şartların elverdiği ölçüde “yardım etmemek” veya “durumu derhal ilgili makamlara bildirmemek” şeklindeki ihmali davranışlarla işlenen bir tehlike suçudur. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu, mağdur üzerinde gerçekleşecek olan neticenin sınırlandırılması veya engellenmesini ihmali davranışlarıyla ortadan kaldıran faili cezalandırmaktadır.

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun oluşabilmesi için fail ile mağdur arasında koruma ve gözetim yükümlülüğü ilişkisi bulunmamalıdır. Fail, mağduru koruma ve gözetim yükümlülüğü altından olan kişilerden biriyse, bu durumda terk suçu koşullarının oluşup oluşmadığı değerlendirilmelidir. Örneğin, tıbbi yardıma ihtiyacı olan yaşlı annesini veya küçük çocuğunu uzun süre evde kendi haline bırakan kişi terk suçu işlemiş olur.

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun TCK m.98/1’de düzenlenen basit şekli, ön ödeme prosedürüne tabi suçlardandır.

Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi Suçunun Unsurları

Yargıtay uygulamasında, yardım ve bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun unsurları şu şekildedir:

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu ile korunmak istenen hukuki değer, kişilerin yaşam hakkı ve vücut bütünlüğünün korunmasıdır. Ayrıca bu suçla, toplumda birlikte yaşayan bireylerin, yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye “ahlaki ve sosyal bir ödev” olan yardım ve bildirim yükümlülüklerini yerine getirmeleri amaçlanmış ve toplumsal dayanışmanın bu suretle yaşatılması hedeflenmiştir.

Yardım veya bildirim yükümlülüğü medeni toplumlarda toplumsal ve sosyal hayatın gerekliliklerinden kaynaklanmaktadır. Bireylerin, zayıfları koruma ve yardım etme görevinin bulunduğu kabul edilir. Ayrıca bu yükümlülüklerin ahlaki bir yönü de vardır. Bu düzenleme ile bireylerin yardıma muhtaç olduğu durumlarda, diğer kişiler bakımından yardımda bulunma ya da en azından ilgili makamlara durumu haber verme mecburiyeti getirilip, yardıma hukuki bir nitelik kazandırılarak, aykırı davranışlar cezai yaptırıma bağlanmıştır.

Suçun maddi unsuru yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan bir kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde “yardım etmemek” ya da “durumu derhal ilgili makamlara bildirmemek” şeklindeki ihmali davranışlardır. Kanun koyucu iki tür ihmali davranış öngörmüştür. Bunlardan birinin varlığını suçun oluşumu için yeterli görmüştür. Burada seçimlik hareketli bir suç söz konusu olup, her iki hareket de ihmali niteliktedir.

Failin yardım etmeme nedeniyle sorumlu tutulabilmesi, failin kendisini veya bir başkasını tehlikeye sokmadan, olanakları, gücü ve yeteneğiyle orantılı biçimde, hal ve koşullara göre yardım yapmasının mümkün olduğunun tespitine bağlıdır. Yardım yapmanın mümkün olduğu sonucuna varıldığında, bu yardımın biçimi ve kapsamı, somut olayın özelliklerine göre, bu bağlamda failin kişisel ve fiziksel özellikleri ile deneyimi, bilgisi, sahip olduğu araçlar, tehlikenin boyutu, ayrıca ani gelişen olaylarda failin şoka girip girmediği de gözetildikten sonra mahkemece takdir edilecektir. Failden beklenen yardım, mağdur için halen var olan zarar ve tehlikenin genişlememesine yönelik ve buna uygun olan koruyucu faaliyetler olabilir. Ancak yardımın yeterli olamayacağı belli ise, failin sorumluluktan kurtulması için durumu derhal ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Bildirim yükümlülüğü, iletişim vasıtası cihazlarla, el kol hareketleri ile yazılı veya sözlü olarak yahut herhangi bir biçimde yerine getirilebilir. Belirtilen durumlara maruz kalmış bir kimseyle karşılaşan kişinin hal ve koşullara göre öncelikle mağdura yardım etmesi, mümkün olmaması veya yardımın yetersiz kalacağının anlaşılması halinde ise durumu derhal ilgili makamlara bildirmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, başkalarının yardım veya bildirimde bulunması, failin yardım veya bildirimde bulunmasını gereksiz kılmış ise, bu durumda bu suçun oluştuğundan söz edilemez. Bildirimin derhal yapılması, hal ve koşullara göre en uygun bildirme yönteminin tercih edilerek yükümlülüğün gecikmeye meydan vermeksizin durumun ilgili makamların bilgisine iletilmesidir. İlgili makamlardan maksat ise soruşturma yapmakla görevli adliye ve kolluk makamları ile durumu adli makamlara bildirmekle yükümlü diğer resmi kurumlardır.

Suçun mağduru, yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan bir kimsedir. Mağdur yaşayan gerçek bir kişi olmalıdır. Suç tipinde mağdurun yaşı, yaralanması veya hastalığı tek başına mağduriyet için şart olarak öngörülmemiştir. Suçun oluşumu için ayrıca mağdurların sayılan sebeplere bağlı olarak kendilerini idare edememesi gereklidir. Mağdurun ne sebeple yardıma muhtaç olduğunun ise önemi yoktur.

Kendini idare edemeyecek durumda olma hali ile kastedilen, mağdurun, bir başkasının yardımı olmadığı takdirde, hayatına, sağlığına veya vücut bütünlüğüne yönelik ağır bir tehlikenin mevcudiyeti olması şeklinde anlaşılmalıdır.

Suçun faili olaya sebebiyet veren kişi dışındaki herkes olabilir. Failin, mağdurun yardıma muhtaç hale gelmesine kasta veya taksire dayalı hareketiyle neden olması halinde, failden yardım veya bildirimde bulunması beklenemez; bu nedenle fail sadece işlediği suçtan sorumlu olur. Ancak olaya sebebiyet veren kişi, mağdura yardım konusunda kendiliğinden inisiyatif almış, bu nedenle başkalarının yardım etmesine ve resmi mercilere bildirmesine engel olmuş ve buna rağmen yardımı gerçekleştirmemiş ise, kendiliğinden üstlendiği yardım yükümlülüğünü yerine getirmediği için, fail olarak bu suçtan sorumlu tutulmalıdır. Fail mağduru koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunan bir kişi ise, bu durumda terk suçundan söz edilebilir. Failin neticeyi önleme konusunda hukuki bir yükümlülüğü mevcut ise yükümlülüklere aykırı davranışların, diğer şartların da mevcut olması halinde 83. maddede düzenlenen kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ya da 88. maddede düzenlenen kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi suçu kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun konusu, madde metninde belirtilen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi halinde mağdurun yaralanması veya zarar görmesidir. Yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle mağdurun ölmesi halinde ikinci fıkra hükümleri uygulanır. Maddenin birinci fıkrasında “tehlike suçu” olarak düzenlenen bu suçun manevi unsuru kasıttır. Fail, mağdurun kendini idare edemeyecek durumda olduğunu, yardım veya bildirimde bulunduğu takdirde tehlikenin ortadan kaldırılabileceğini bilecek ve buna rağmen bu yükümlülükleri yerine getirmemeyi isteyecektir. Maddesinin ikinci fıkrasında, netice sebebiyle ağırlaşmış suç haline ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir. Buna göre yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda faile ikinci fıkradaki ağırlaştırılmış ceza uygulanacaktır. Ancak failin bu ağır sonuçtan sorumlu tutulabilmesi için TCK’nın 23. maddesi uyarınca netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.

Suç tehlike suçu olmasının yanı sıra ihmali suç niteliğindedir. İhmal kesintisiz bir nitelik taşıdığından, diğer yandan sonuca ulaşmamış bir ihmali hareketi değerlendirebilmek ve hangi sonuca yöneldiğini anlayabilmek imkânı bulunmadığından, bu suça teşebbüs mümkün değildir. Yardım veya bildirim yükümlülüğüne aykırı davranan her kişinin ihmali davranışı ayrı bir suçu oluşturacağı için prensip itibariyle bu suçta şeriklik mümkün değildir. İstisnai olarak ortaklık ancak, yardım veya bildirim yükümlülüğü bulunmayan, dolayısıyla, fail olmayan bir kişinin bu konuda yükümlülüğü bulunan faili azmettirmesi suretiyle mümkün olabilecektir.

Fail maddede öngörülen seçimlik ihmali davranışların ikisini birden gerçekleştirdiğinde, bir başka deyişle hem yardım hem de bildirim yükümlülüklerini ihlal ederse, tek bir suçtan sorumlu olur. Ayrıca yardıma muhtaç birden fazla kişi mevcutsa, aynı neviden fikri içtima kuralı uyarınca tek bir cezaya hükmedilmekle birlikte, bu ceza TCK’nın 43/2. maddesi gereğince artırılır. Öngelen tehlikeli durum nedeniyle mağdurun kendini idare edemeyecek duruma gelmesine fail neden olmuşsa ve bu nedenle ölüm gerçekleşmişse, anılan Kanunun 83. maddesinde tanımlanan ihmal suretiyle kasten öldürme suçundan sorumlu tutulması gerekir (Y4CD-K.2016/615).

Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi Suçunun Cezası (TCK 98)

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun cezası şu şekildedir:

  • Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hal ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhal ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır (TCK m.98/1).

  • Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK m.98/2).

Adli Para Cezasına Çevirme, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası, adli para cezasına çevrilemez. Çünkü, hapis cezası ile birlikte adli para cezası yaptırım olarak düzenlendiğinden, mahkeme, yaptırım olarak hapis cezasını tercih ettikten sonra bu cezayı adli para cezasına çeviremez. Suçun ikinci fıkradaki nitelikli halinde hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği takdirde, hükmedilen hapis cezası adli para cezasına çevrilebilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu nedeniyle hükmedilen hapis veya adli para cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb) kararı verilmesi mümkündür.

Ceza ertelenmesi, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında erteleme hükümlerinin uygulanması mümkündür.

Suçun Şikayet Süresi, Zamanaşımı ve Uzlaşma, Görevli Mahkeme

Uzlaşma, suç isnadı altındaki şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu, uzlaşmaya tabi suçlardan değildir.

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almaz. Şikayetten vazgeçme, ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmaz. Suç, savcılık tarafından resen soruşturulmalıdır. Şikayet hakkı, dava zamanaşımı süresinde kullanılabilir.

Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış veya dava açılmasına rağmen kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran bir ceza hukuku kurumudur. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu yargılamalarında olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.

Görevli Mahkeme ve Yargılama Usulü

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu hakkında yargılama yapma görevi, asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu yargılamasında basit yargılama usulü uygulanabilir.

Önödeme

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu, önödeme kapsamında olan bir suçtur. Şüpheli veya sanık hakkında önödeme prosedürü uygulanmadan soruşturma ve kovuşturmaya devam edilemez.

5237 sayılı TCK’nın 98/1. maddesinde düzenlenen yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun, 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 75. maddesi uyarınca önödeme kapsamına alındığının anlaşılması karşısında, mahkemece sanığa usulüne uygun şekilde önödeme ihtarı yapılıp sonucuna göre hukukî durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, bozma nedenidir (Y4CD- K.2021/17814).

Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi Suçu Yargıtay Kararları


Uyuşturucu Komasına Giren Kişiye Yardım ve Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi

Olay günü müteveffanın sanığın evinde şüpheli şekilde “akut uyuşturucu intoksikasyonu ve kronik kullanıma bağlı gelişen komplikasyonların ortak etkisi sonucu” gerçekleşen ölüm olayında; Gaziantep 112 Acil servisine tekitli müzekkere yazı yazılarak, sanığın 20:15 sıralarında müteveffanın rahatsızlandığına ilişkin beyanı dikkate alındığında, sanığın acil servisi ne zaman aradığı, olaya müdahale eden doktorun tespiti ve beyanların alınması ile ölüm olayında sanığın herhangi bir ihmalinin bulunup bulunmadığına ilişkin maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi bakımından tespitinden sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, ayrıca toplanacak delillere göre eylemin TCK’nın 98. maddesindeki “Yardım veya bildirim yükümlüğünün yerine getirilmemesi” suçunu oluşturup oluşturmadığının tartışılarak hüküm kurulmaması hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2017/3599).

Suda Boğulma Gibi Vakıalarda Derhal Bildirim Yükümlülüğü Yoktur

Somut olayda 9 yaşındaki ölen A. H.’ın dereye yüzmek için girdiği fakat suyun derin kısımlarında yüzemeyerek çırpınmaya başladığı, onunla birlikte yüzmeye giden arkadaşları 11 yaşındaki B.’ın ardından da H.’in öleni kurtarmak amacıyla suya girdikleri ancak kurtaramadıkları, bu durumu gören 15 yaşındaki sanığın bu hal ve şartlar içerisinde suya batan ölene yardım etmeme veya kurtarılabilmesi için yetkili kurumlara bildirim yükümlülüğü yerine getirmemesi nedeniyle sorumlu tutulma olanağı bulunmamaktadır. Çünkü suya giren ölen A. H.’ın kısa bir süre içerisinde boğularak suyun dibine gittiği diğer arkadaşları B. ve H.’in gerekli yardımı yapmaya çalışmalarına karşın boğulmaya engel olamamaları nedeniyle sanıktan bu koşullarda yardım yükümlülüğünü beklemek hayatın olağan akışına aykırıdır.

Ayrıca suda boğulma olayının ani gelişen olaylardan olduğu da gözetildiğinde derhal ilgililere bildirme yükümlülüğünün de sanığa yüklenmeyeceği açıktır. Çünkü burada yasa koyucunun bildirim yükümlülüğünü getirmesinin amacı neticenin sınırlandırılmasına ya da önlenmesine yönelik olup, bu olayda ölümle sonuçlandığı için sanık derhal ilgili makamlara bildirim yükümlülüğünü yerine getirmemesinden sorumlu tutulamaz.

Açıklanan nedenlerle yardım ya da bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun öğeleri oluşmadığından sanığın atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar : 2010/32787).

Trafik Kazasında Yardım ve Bildirim Yükümlülüğünün İhlal Edilmesi

Yardım ve bildirim yükümlülüğünü yerine getirmeme suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükme yönelik temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;

Ölenin olay günü saat 20.10 sıralarında, iki yönlü ve sağında 1.2 metre banketi olan ve aydınlatması bulunan köy yolunda, alacakaranlık havada bisiklet ile seyri sırasında, karşı yönden gelen sanık … idaresindeki araç ile çarpıştığı, olay akabindeki tespitlere göre, ölenin gidiş istikametine göre yolun sağ şeridi üzerinde ve yol bitimine yakın bir yerde seyir halinde olduğu, çarpmanın etkisi ile yolun sağındaki banket üzerine düştüğü, bisiklete ait herhangi bir ışıklı uyarıcı cihazın mevcut olmadığı, diğer aracın ise yolu ortalayarak her iki şeridi de ihlal ettiği, sanığın aracı ile yavaşladıktan sonra bir şahsa çarptığını gördüğü halde olay yerini terk ettiği, olay yerindeki far parçalarından aracın önce modeline, sonra da araç sahibi olan sanık …‘a ulaşıldığı, …‘ın kendi rızası ile kolluk kuvvetlerine teslim olarak, olay günü 20.30 da sanık …‘ın aracı kendisine getirdiğini, aracı hasarlı olduğundan teslim almadığını belirttiği, sanık …‘ın ise aracı Denizli iline tamir amaçlı götürdüğü, aracın ertesi gün saat 21.45’te kolluk kuvvetlerine getirildiği ve sanık …‘ın da araç ile birlikte teslim olduğu, olay yerinde yaralı olarak bulunan ölene ise olay yeri yakınında evi bulunan ve çarpma sesi duyması üzerine hemen olay yerine giden tanık … tarafından yardım edilerek ambulansa haber verildiği, ölenin hastaneye sevki sağlanmasına rağmen aynı gün saat 21.45 te hastanede vefat ettiği olayda, sanık …‘ın gerçekleşen eyleminin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 82. maddesinde, “Trafik Kazalarında Yükümlülük” başlığı altında düzenlenen idari para cezasını gerektirir kabahat olarak kabulü gerekirken, 5237 sayılı TCK’nın 98. maddesinde tanımlanan ve unsurları itibariyle oluşmayan yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçundan mahkumiyetine karar verilmesi; yine sanık …‘ın dayısının oğlu olan sanık …‘ın kendisine ait aracını sanık …‘ın babasına ödünç olarak verdiği, akabinde sanık …‘ın aracı teslim etmek istediği sırada seyir halinde iken kazanın meydana geldiği, olay akabinde sanık …‘ın çarpma olayından ve ölenin yaralı halde olay yerinde beklediğinden haberdar olduğuna dair dosya içeriğinde açık bir tespit bulunmadığı gibi sanığa atılı suçun yasal unsurları da oluşmadığından sanık …‘ın da atılı suçtan beraati yerine, delillerin hatalı değerlendirilmesi sonucu mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar : 2017/5197).

1- Sanığın boşanma aşamasında olduğu eşi katılan … yaklaşık 10 yıldır kanser hastası olup beynindeki tümör nedeniyle tedavi gördüğü, hastalığının son dönemlerinde yatalak duruma gelmesi nedeniyle anne ve babasının katılanı kendi evlerine alarak bakımını burada yaptıkları, sanığın eşine nafaka bağlandıktan sonra eşinin ağır hastalığı nedeniyle gördüğü tedavinin devam edebilmesi için SSK prim ödemeleri konusunda daha dikkatli davranması gerektiği halde bu konuda yeterli hassasiyeti göstermeyerek mağdurenin tedavisinde ve ilaçlarının alınmasında sorun yaşamasına neden olduğu olayda, katılanın sanık eşinin koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunması nedeniyle TCK’nın 98. maddesinde düzenlenen yardım veya bildirim yükümlülüğünden bahsedilemeyeceği, bu suçun oluşması açısından katılanın sanığın koruma ve gözetim yükümlülüğü altında bulunmayan kişilerden olmasının gerektiği, öte yandan katılanın anne ve babasının bakmak üzere katılanı kendi evlerine götürmeleri nedeniyle, olayda bu suçun yasal unsuru olan “kendi haline terk” unsuru gerçekleşmediğinden terk suçunun da oluşmayacağı gözetilerek yerel mahkemece isabetli biçimde verilen beraat kararları hukuka uygundur.

2-Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğünün ihlali suçuna yönelik temyize gelince,

Sanığın ağır hasta konumunda olan boşanma aşamasındaki eşi katılana karşı bakım ve destek olma yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle eyleminin TCK’nın 233. maddesinde düzenlenen aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçunu oluşturduğu kabul edilerek yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak, Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğünün ihlali suçunun, CMK’nın 253 ve 254. maddeleri uyarınca uzlaşmaya tabi olması karşısında, anılan maddelerde öngörüldüğü biçimde yöntemine uygun olarak uzlaşma önerisinde bulunulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2015/40858).

Çocuğunu Hasteneye Götürmek Yerine Evde Tedavi Etmek

Sanıkların, üzerine sıcak su dökülmesi nedeniyle yaralanan yaşı küçük çocukları olan mağdur S.G.’i hastaneye götürmek veya 112 acil servisi aramak yerine, kendi imkanları ile çocuğun yanan yerlerini suya tutma ve komşularından aldıkları merhemle tedavi etme şeklinde gerçekleşen olayda, yerel mahkemenin delilleri değerlendirerek yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun unsurlarının oluşmadığına ilişkin kararı yerindedir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi - Karar : 2016/615).

Yardım ve Bildirim Yükümlülüğünün İhlal Edilmesi Önödeme Kapsamında Bir Suçtur

5237 sayılı TCK’nın 98/1. maddesinde düzenlenen yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun, 02.12.2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 75. maddesi uyarınca önödeme kapsamına alındığının anlaşılması karşısında, mahkemece sanığa usulüne uygun şekilde önödeme ihtarı yapılıp sonucuna göre hukukî durumunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, bozma nedenidir (Yargıtay 4CD Esas : 2021/3021 Karar : 2021/17814).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS