0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç Nedir? (TCK 23)

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç, ceza kanununa göre suç teşkil eden bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir netice meydana getirmesiyle oluşur (TCK m.23). 5237 sayılı TCK’ya göre failin kastı temel suçu gerçekleştirmeye yönelik olsa bile, fail, meydana gelen daha ağır veya başka neticeye göre cezalandırılmalıdır. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar, failin kastettiği suçun vücut bulması için yeterli olanın ötesinde bir zarar veya tehlikenin gerçekleştiği suçlardır. Örneğin, basit yaralama suçu işlemek için mağdura yumruk atan failin hareketi mağdurun bir gözünün kör olmasına yol açmışsa neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu söz konusu olacaktır.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar, TCK’da bazı suç tipleri için ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiş bazen de “daha ağır” veya “başka bir netice” kanunda bağımsız bir suç tipi olarak düzenlenmiştir.

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçların Özellikleri

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar, bünyesinde her zaman iki farklı suç tipi olan suçlardır. “Temel suç” olarak adlandırılan ilk suç tipi failin kastettiği, ikinci suç tipi “daha ağır veya başka neticeyi içeren” suçtur. Temel suç ve temel suçun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali olan ikinci suç tipi belli bir nedensellik bağı ile birbirine bağlıdır.

Failin neticelerini bilerek ve isteyerek işlediği fiil ile oluşan suç tipi “temel suç”; bu temel suçun işlenmesiyle failin istemediği daha ağır veya başka neticelerin vücut bulmasıyla “neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç” oluşur. Yargıtay’a göre neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçların meydana gelebilmesi için dört şartın bir arada bulunması gerekir:

  • Temel suça vücut veren fiil kasten başlamış olmalı,

  • Fiil, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna yol açmalı,

  • Kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için kasten gerçekleştirilen ilk hareket ile kasten işlendiği saptanamayan netice arasında nedensellik bağı bulunmalı,

  • Failin, oluşan ağır ya da başka netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir. Failin “taksirli suç” derecesinde bir kusuru yoksa, gerçekleşen daha ağır veya başka netice bakımından cezai sorumluluğu da yoktur. Failin ağırlaşmış netice bakımından taksirinin olmadığı hallerde, fail işlediği temel suç nedeniyle cezalandırılır.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel istismar suçunda mağdurun ruh veya beden sağlığının bozulması, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halidir (Yargıtay CGK-2014/92 K).

Ağır veya Başka Netice Bakımından Olası Kast: Olası kast, failin ceza kanunundaki suç tipinin gerçekleşebileceğini öngörmesi ve sonucu adeta göze alarak, kabullenerek fiili işlemesidir. Fail işlediği temel suç bakımından “kasten”, daha ağır veya başka netice bakımından “olası kast” ile hareket etmişse fiilinin tüm neticelerinden doğrudan sorumludur. Fail, kastedilenden daha ağır ve başka bir neticenin gerçekleşebileceğini öngörmüş, buna rağmen fiiline devam ederek temel suçu tamamladıktan sonra fiiline son vermişse, olası kastla hareket ettiği kabul edilerek gerçekleşen ağır ve başka neticeden dolayı doğrudan sorumlu tutulmalıdır. Örneğin, bıçakla veya silahla mağdura saldıran fail, mağdurun duyularından veya organlarından birini kaybedebileceğini, mağdurun yaşamını tehlikeye sokan bir durumun oluşabileceğini öngörmektedir. Bu halde, failin mağduru yaralama kastı, bıçakla veya silahla hayati tehlike geçirmeyecek şekilde yaralamaya yönelik olsa bile, hayati tehlike veya organ kaybı gerçekleştiği takdirde; fail, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu nedeniyle cezalandırılacaktır.

Ağır veya Başka Netice Bakımında Taksir: Yargıtay’a göre; “kast-taksir kombinasyonunun bulunduğu, temel suç tipinin kasıtlı, ağır ve başka neticenin ise taksirli olduğu durumda failin sorumluluğunu belirleyebilmek açısından, kasten işlenen temel suç ile ağır netice arasında öncelikle illiyet bağının varlığı aranacaktır. Nedensellik bağı meydana gelen netice açısından varlığı zorunlu ise de tek başına yeterli olmayıp neticenin ayrıca faile yüklenip yüklenmeyeceği değerlendirilmelidir. Bu kapsamda ağır neticenin objektif olarak faile yüklenebilir olması için, bu ağır ve başka neticenin temel suç tipinin işlenmesine bağlı, ona bitişik, ona özgü olan özel tehlikenin gerçekleşmesi ve doğrudan sonucu olması halinde mümkündür.” Taksirle sorumluluk bakımından neticenin objektif olarak öngörülebilir olması yeterlidir. Failin, sübjektif nedenlerle neticeyi öngörmemesinin hiçbir önemi yoktur. Örneğin, bıçakla veya silahla bacağından yaralanan mağdur, olay yerinden başkaları tarafından hastaneye götürülmüş ve hastanede yapılan doppler çekiminde hiçbir damar sorunu olmadığı tespit edilerek taburcu edilmiş, akabinde hastane teşhisinin yanlış olması ve damarlardan birinin kesilmiş olması nedeniyle iç kanamadan dolayı ölüm gerçekleşmiştir. Bu somut olayda, hastane hekiminin ölümün meydana gelmesinde taksirli hareketine rağmen, failin bıçakla veya silahla yaralama neticesinde mağdurun ölebileceğini öngörmesi gerektiğinden ölüm neticesinde cezai sorumluluğu vardır. Fail, bu somut olayda ölüm sonucu nedeniyle ağırlaşmış yaralama suçu (TCKm.87/4) nedeniyle cezalandırılacaktır.

Özellikle belirtelim ki, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça teşebbüs mümkün değildir. Çünkü, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ancak tamamlanmış bir temel suç varsa söz konusu olacaktır. Temel suç teşebbüs aşamasında kaldığında zaten neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç da gerçekleşmeyecektir.

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçu ve Cezası (TCK 87)

Kasten adam yaralama suçu, bir kimsenin vücuduna acı verilmesi, sağlığının veya algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan etkili bir eylem işlemek suretiyle zarar verilmesidir.

Kasten yaralama suçu, TCK md. 86’da düzenlenmiş olup neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu açısından bu madde “temel suç” olarak kabul edilmektedir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu ise ayrı bir suç olarak TCK md.87’de düzenlenmiştir.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu, mağdura karşı işlenen fiilin mağdurun vücudunda kalıcı etkiler bırakması halinde söz konusu olur. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu, mağdurun vücudunda bıraktığı kalıcı etkilere göre iki grup halinde değerlendirilmektedir.

Aşağıdaki hallerde, yani kasten yaralama suçu neticesinde;

  • Mağdurun duyularından veya organlarından birinin işlevi sürekli zayıflarsa,
  • Mağdurun konuşmasında sürekli zorluğa yol açacak bir durum meydana gelirse,
  • Mağdurun yüzünde sabit iz oluşursa,
  • Mağdurun yaşamını tehlikeye sokan bir durum meydana gelirse,
  • Hamile bir kadına karşı işlenip çocuğun vaktinden önce doğumuna neden olunursa

TCK m.86’ya göre belirlenen hapis cezası bir kat arttırılır. Ancak, suçun TCK md.86/1-2’ye uygun hareketlerle işlenmesi halinde, yani temel suç kastının basit yaralamaya yönelik olması halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun cezası 3 yıldan, TCK md.86/3’e uygun hareketlerle yani temel suç kastının nitelikli yaralamaya yönelik olması halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun cezası 5 yıldan az olamaz (TCK 87/1).

Aşağıdaki hallerde de, yani kasten yaralama suçu neticesinde;

  • Mağdurun iyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine neden olunursa,
  • Mağdurun duyularından veya organlarından birinin sürekli işlevini yitirmesine neden olunursa,
  • Mağdurun konuşma veya çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına neden olunursa,
  • Mağdurun yüzünün sürekli değişikliğine neden olunmuşsa,
  • Hamile bir kadına karşı işlenip çocuğun düşmesine neden olunmuşsa,

TCK m.86’ya göre belirlenen hapis cezası iki kat arttırılır. Ancak, suçun TCK md.86/1-2’ye uygun hareketlerle işlenmesi halinde, yani temel suç kastının basit yaralamaya yönelik olması halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun cezası 5 yıldan, TCK md.86/3’e uygun hareketlerle yani temel suç kastının nitelikli yaralamaya yönelik olması halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun cezası 8 yıldan az olamaz (TCK 87/2).

Kasten yaralamanın vücutta kemik kırılmasına veya çıkığına neden olması halinde, yukarıdaki şekilde belirlenen ceza, kırık veya çıkığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre, yarısına kadar artırılır.

Kasten yaralama sonucu mağdurun ölümü gerçekleşirse, TCK md.87/4’deki ölüm neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu meydana gelecektir. TCK md.87/4’te düzenlenen neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir (Yargıtay CGK- 2014/92 K.):

  • Fail yaralama kastı ile hareket etmeli,
  • Mağdur TCK’nın 86. maddesinin birinci veya üçüncü fıkrasında düzenlenen şekilde yaralanmış olmalı,
  • Failin eylemi ile illiyet bağı bulunacak şekilde mağdur ölmeli,
  • Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusuru bulunmalıdır.

Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil de, ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.

Madde metnine göre faile verilecek ceza belirlenirken kasten yaralama suçunun düzenlendiği 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına yollama yapılmıştır. O halde, mağdurun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek dereceden daha ağır şekilde yaralanması gerekmektedir. Bu nedenle, anılan maddenin karşılığını bulan basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda 4. fıkrası uygulanamayacaktır.

Üçüncü şart olarak mağdurun ölmesi ve failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.

Son olarak, failin meydana gelen bu ölüm sonucundan, en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.

Kasten yaralama sonucunda ölüm meydana gelmişse, suçun TCK md.86/1-2’ye uygun hareketlerle işlenmesi halinde, yani temel suç kastının basit yaralamaya yönelik olması halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun cezası 12 yıla kadar, TCK md.86/3’e uygun hareketlerle yani temel suç kastının nitelikli yaralamaya yönelik olması halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçunun cezası 12 yıldan 16 yıla kadar hapis cezasıdır. (TCK 87/4).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Cinsel Saldırı Suçu (TCK 102)

Cinsel saldırı suçu, TCK md. 102’de cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar arasında düzenlenmiştir.

Cinsel İstismar Suçu, TCK md.103’te düzenmiş olup çocuklara yönelik cinsel davranışları cezalandırmaktadır.

Cinsel saldırı suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali şu şekildedir:

  • Cinsel saldırı suçu işlenmesi neticesinde mağdurun bitkisel hayata girmesi veya ölümü hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur (TCK md.102/4,(TCK md.103/6). ).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yalan Tanıklık Suçu(TCK 272)

Yalan tanıklık suçu, bünyesinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç fiilleri barındıran bir suç tipidir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış yalan tanıklık suçu şu şekillerde meydana gelir:

  • Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi ile ilgili olarak gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla, TCK’nın 272. maddesinin 1, 2 ve 3. fıkaralarına göre verilecek ceza yarı oranında artırılır (TCK 272/4).
  • Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişinin gözaltına alınması veya tutuklanması hâlinde; yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olması koşuluyla; yalan tanıklık yapan kişi, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur (TCK 272/5).
  • Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; süreli hapis cezasına mahkûmiyeti hâlinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK 272/6).
  • Aleyhine tanıklıkta bulunulan kimsenin mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, altıncı fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır (TCK 272/7).
  • Aleyhine tanıklıkta bulunulan kişi hakkında hapis cezası dışında adlî veya idarî bir yaptırım uygulanmışsa; yalan tanıklıkta bulunan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK 272/8).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün Yerine Getirilmemesi Suçu (TCK 98)

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçu, TCK md.98’de “Koruma, Gözetim, Yardım veya Bildirim Yükümlülüğünün İhlali” bölümünde düzenlenmiştir. Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun “temel suç” olarak kabul edilen hali şu şekildedir:

  • Yaşı, hastalığı veya yaralanması dolayısıyla ya da başka herhangi bir nedenle kendini idare edemeyecek durumda olan kimseye hâl ve koşulların elverdiği ölçüde yardım etmeyen ya da durumu derhâl ilgili makamlara bildirmeyen kişi, bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır (TCK md.98/1).

Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak kabul edilen hali şu şekildedir:

  • Yardım veya bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi dolayısıyla kişinin ölmesi durumunda, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK md.98/2).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Çocuk Düşürtme Suçu (TCK 99)

Çocuk düşürtme suçu, TCK md.99’da kişilere karşı suçlar kısmı içerisinde düzenlenmiştir. Çocuk düşürtme suçu aşağıdaki hallerde neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar kapsamında değerlendirilir:

  • Çocuk düşürtme suçu işleyen, yani rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürten kişi kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, 6 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması hâlinde, 15 yıldan 20 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK md.99/3).
  • Tıbbi zorunluluk bulunmadığı halde, rızaya dayalı olsa bile, gebelik süresi on haftadan fazla olan bir kadının çocuğunu düşürten kişi, kadının beden veya ruh sağlığı bakımından bir zarara uğramasına neden olmuşsa, 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır; fiilin kadının ölümüne neden olması hâlinde, 4 yıldan 8 yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK md.99/4).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Çocukların Cinsel İstismar Suçu (TCK 103)

Çocuğun cinsel istismarı suçu, TCK md.103’te cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar arasında düzenlenmiştir. Çocukların cinsel istismarı suçu ile ilgili aşağıdaki fiiller neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar arasında yer alır:

  • Cinsel istismar için başvurulan cebir ve şiddetin kasten yaralama suçunun ağır neticelerine neden olması hâlinde, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır (TCK md.103/5).
  • Suçun sonucunda mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, 15 yıldan az olmamak üzere hapis cezasına hükmolunur (TCK md.103/6).
  • Suçun mağdurun bitkisel hayata girmesine veya ölümüne neden olması durumunda, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur (TCK md.103/7).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma Suçu (TCK 109)

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu, TCK md.109’da kişi hürriyetine karşı suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. Suçun “temel suç” olarak kabul edilen hali şu şekildedir:

  • Bir kimseyi hukuka aykırı olarak bir yere gitmek veya bir yerde kalmak hürriyetinden yoksun bırakan kişiye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir (TCK md.109/2).

Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar arasında yer alan halleri şu şekildedir:

  • Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun mağdurun ekonomik bakımdan önemli bir kaybına neden olması hâlinde, ayrıca bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur (TCK md.109/4).
  • Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlenmesi amacıyla veya sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır(TCK md.109/6).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış İşkence Suçu ve Cezası (TCK 95)

İşkence suçu, TCK md.94’te “işkence ve eziyet” bölümünde düzenlenmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçu ise TCK md.95’te ayrı bir madde olarak düzenlenmiştir.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence suçu ve cezası şu şekildedir (TCK 95):

İşkence fiilleri, mağdurun;

  • Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına (TCK 95/1-a),
  • Konuşmasında sürekli zorluğa (TCK 95/1-b),
  • Yüzünde sabit ize (TCK 95/1-c),
  • Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma (TCK 95/1-d),
  • Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına (TCK 95/1-e),

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, yarı oranında artırılır.

İşkence fiilleri, mağdurun;

  • İyileşmesi olanağı bulunmayan bir hastalığa veya bitkisel hayata girmesine (TCK 95/2-a),
  • Duyularından veya organlarından birinin işlevinin yitirilmesine (TCK 95/2-b),
  • Konuşma ya da çocuk yapma yeteneklerinin kaybolmasına (TCK 95/2-c),
  • Yüzünün sürekli değişikliğine (TCK 95/2-d),
  • Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun düşmesine(TCK 95/2-e),

Neden olmuşsa, yukarıdaki maddeye göre belirlenen ceza, bir kat artırılır.

İşkence fiillerinin vücutta kemik kırılmasına neden olması halinde, kırığın hayat fonksiyonlarındaki etkisine göre sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK 95/3).

İşkence suçu sonucunda ölüm meydana gelmişse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmolunur (TCK 95/4).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış İnsan Üzerinde Deney Suçu (TCK 90)

İnsan üzerinde deney suçu, TCK md.90’da “vücut dokunulmazlığına karşı suçlar” arasında yer almaktadır. İnsan üzerinde deney suçunun “temel suç” olarak kabul edilen hali şu şekildedir:

  • İnsan üzerinde bilimsel bir deney yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK md.90/1).

İnsan üzerinde deney suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali şu şekildedir:

  • İnsan üzerinde deney suçu neticesinde mağdurun yaralanması veya ölmesi hâlinde, kasten yaralama veya kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanır (TCK md.90/5).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Organ ve Doku Ticareti Suçu (TCK 91)

Organ ve doku ticareti suçu, TCK md.91’de “vücut dokunulmazlığına karşı suçlar” arasında yer almaktadır. Organ ve doku ticareti suçunun “temel suç” olarak kabul edilen hali şu şekildedir:

  • Hukuken geçerli rızaya dayalı olmaksızın, kişiden organ alan kimse, beş yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun konusunun doku olması hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur (TCK md.91/1).

Organ ve doku ticareti suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali şu şekildedir:

  • Organ ve doku ticareti suçunun işlenmesi sonucunda mağdurun ölmesi hâlinde, kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanır (TCK md.91/8).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Çevrenin Kasten Kirletilmesi Suçu (TCK 181)

Çevrenin kasten kirletilmesi suçu, TCK md.181’de çevreye karşı suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Çevrenin kasten kirletilmesi suçu, aşağıdaki hallerde neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlar arasında kabul edilmektedir:

  • Atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza 18 aydan 6 yıla kadar hapis cezasıdır (TCK md.181/3).
  • Çevrenin kasten kirletilmesi suçunun, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek niteliklere sahip olan atık veya artıklarla ilgili olarak işlenmesi hâlinde, beş yıldan az olmamak üzere hapis cezasına ve bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur(TCK md.181/4).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış İhaleye Fesat Karıştırma Suçu (TCK 235)

İhaleye fesat karıştırma suçu, TCK md.235’de ekonomi, sanayi ve ticarete karşı suçlar başlığı altında yer almaktadır. İhaleye fesat karıştırma suçunun “temel suç” olarak kabul edilen şekli şöyle düzenlenmiştir:

  • Kamu kurum veya kuruluşları adına yapılan mal veya hizmet alım veya satımlarına ya da kiralamalara ilişkin ihalelere fesat karıştıran kişi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK md.235/1).

İhaleye fesat karıştırma suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç teşkil eden hali de şu şekildedir:

  • İhaleye fesat karıştırma sonucunda ilgili kamu kurumu veya kuruluşu açısından bir zarar meydana gelmiş ise, ceza yarı oranında artırılır. Zararın meydana gelmiş olduğu sabit olmakla birlikte miktarının belirlenememiş olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını engellemez (TCK md.235/2).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış İftira Suçu (TCK 267)

İftira suçu, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak nitelenebilecek fiiller bakımından en fazla sayıda fiil içeren suç tipidir. TCK md.267’ye göre iftira suçunun “temel suç” teşkil eden halleri şu şekildedir:

  • Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK md.267/1).
  • Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması halinde, ceza yarı oranında artırılır (TCK md.267/2).

İftira suçunun yukarıda açıkladığımız ve “temel suç” olarak kabul edilen iki şekli, aşağıdaki hallerin gerçekleşmesi halinde neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak cezalandırılır:

  • Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş mağdurun aleyhine olarak bu fiil nedeniyle gözaltına alma ve tutuklama dışında başka bir koruma tedbiri uygulanmışsa, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır (TCK md.267/3).
  • Yüklenen fiili işlemediğinden dolayı hakkında beraat kararı veya kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olan mağdurun bu fiil nedeniyle gözaltına alınması veya tutuklanması halinde; iftira eden, ayrıca kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna ilişkin hükümlere göre dolaylı fail olarak sorumlu tutulur (TCK md.267/4).
  • Mağdurun ağırlaştırılmış müebbet hapis veya müebbet hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezasına; “süreli hapis cezasına mahkûmiyeti halinde, mahkûm olunan cezanın üçte ikisi kadar hapis cezasına” hükmolunur (TCK md.267/5).
  • Mağdurun mahkûm olduğu hapis cezasının infazına başlanmış ise, beşinci fıkraya göre verilecek ceza yarısı kadar artırılır(TCK md.267/6).
  • İftira sonucunda mağdur hakkında hapis cezası dışında adlî veya idari bir yaptırım uygulanmışsa; iftira eden kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK md.267/7).

Resmi Belge Hükmünde Belgelerde Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç (TCK 210/2)

Gerçeğe aykırı belge düzenleyen tabip, diş tabibi, eczacı, ebe, hemşire veya diğer sağlık mesleği mensubu, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Düzenlenen belgenin kişiye haksız bir menfaat sağlaması ya da kamunun veya kişilerin zararına bir sonuç doğurucu nitelik taşıması halinde, resmi belgede sahtecilik hükümlerine göre cezaya hükmolunur (TCK md.210/2-ikinci cümle).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Bilişim Sistemine Girme Suçu (TCK 243)

Bilişim sistemine girme suçu, TCK md.243’te bilişim suçları bölümünde düzenlenmiştir. Bilişim sistemine girme suçu açısından neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak kabul edilen fiil ve cezası şu şekildedir :

  • Bir bilişim sisteminin bütününe veya bir kısmına, hukuka aykırı olarak giren veya orada kalmaya devam eden kimsenin fiili nedeniyle sistemin içerdiği veriler yok olur veya değişirse, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Fiyatları Etkileme Suçu (TCK 237)

Fiyatları etkileme suçu, TCK md.237’de ekonomi, sanayi ve ticarete karşı suçlar başlığı altında düzenlenmiştir. Buna göre, işçi ücretlerinin veya besin veya malların değerlerinin artıp eksilmesi sonucunu doğurabilecek bir şekilde ve bu maksatla yalan haber veya havadis yayan veya sair hileli yollara başvuran kimseye üç aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası verilir (TCK md.237/1).

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış fiyatları etkileme suçunun cezası da şu şekildedir:

  • Fiil sonucu besin veya malların değerleri veya işçi ücretleri artıp eksildiği takdirde ceza üçte biri oranında artırılır (TCK md.237/2).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçlar Yargıtay Kararları


Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Şartları

765 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esasına dayanan düzenlemelere yer verilmiş iken, 5237 sayılı TCK’da objektif sorumluluk esası benimsenmemiştir. Suçu, kanunda tanımlanmış bir haksızlık olarak öngören yeni suç teorisinde, bir hareketi yapan kişi, bu hareketin tüm sonuçlarından her şartta sorumlu tutulmamakta, bir başka anlatımla kusursuz sorumluluk terk edilmiş olmaktadır (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, s.161.).

765 sayılı TCK’daki objektif sorumluluk esasının yerine 5237 sayılı TCK’da haksızlığın bir gerçekleştirilme şekli olarak kast-taksir kombinasyonuna, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suçlara yer verilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümü için, 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde, suçun manevi unsurları arasında gösterilen kast-taksir kombinasyonu, yani netice sebebiyle ağırlaşmış suç üzerinde durulmalıdır.

TCK’nın “Netice sebebiyle ağırlaşmış suç” başlıklı 23. maddesi; “Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.” şeklindedir.

Buna göre; failin gerçekleştirdiği bir eylemde, kastettiğinden daha ağır veya başka bir sonucun meydana gelmesi hâlinde, sorumlu tutulabilmesi için netice bakımından en azından taksirle hareket etmiş olmasının kabulü gerekmektedir. Fail, bu sonucun meydana gelmesinden taksirle bile sorumlu tutulamıyorsa, objektif sorumluluğun kaldırılmasının doğal bir sonucu olarak, sadece nedensellik bağının bulunuyor olması, neticeden sorumlu tutulması için yeterli olmayacaktır.

Öğretide, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçun, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç ve görünüşte ya da gerçek olmayan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç olarak iki farklı şeklinin bulunduğu kabul edilmektedir. Gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin hareketi sonucunda kastettiğinden daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla bağımsız bir suç tipi ortaya çıkmaktadır. Örneğin, yaralama suçunda mağdurun ölmesi, gerçek neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir. Görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda ise, failin hareketi sonucunda suçun oluşması için aranan neticeden başka, niteliği de farklı olan daha ağır bir netice ortaya çıkmakta olup, gerçekleşen aşırı netice dolayısıyla temel suç niteliği aynı kalmakla beraber yalnızca ceza ağırlaştırılmaktadır. Örneğin, cinsel saldırı suçunda mağdurun bitkisel hayata girmesi, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç hâlidir (Hamide Zafer, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Yayınevi, 5. Bası, İstanbul 2015, s. 286 vd; … Emin Artuk, Ahmet Gökcen, A. Caner Yenidünya, TCK Şerhi, Turhan Kitabevi, Ankara 2009, C. 3, s. 2484 vd.).

TCK’nın 23. maddesinde düzenlenmiş bulunan neticesi sebebiyle ağırlaşmış suça ilişkin genel kuralın, Özel Hükümler arasında kendisine yer bulduğu maddelerin başında gelen aynı Kanun`un 87. maddenin 4. fıkrasına göre, gerçekleştirilen kasten yaralama eylemi TCK’nın 86. maddesinin 1. fıkrası veya 1. fıkrası ile birlikte 3. fıkrası kapsamında bulunur ve bunun sonucunda da ölüm meydana gelirse, en azından taksirle hareket etmiş olmak şartıyla faile belirtilen cezaların verileceği öngörülmektedir.

Kasten yaralama sonucu mağdurun ölmesine ilişkin TCK`nın 87. maddesinin 4. fıkrasının uygulanması için;

a- Failin yaralama kastı ile hareket etmesi,

b- Mağdurun TCK’nın 86. maddesinin birinci fıkrası kapsamında yaralanmış olması veya bu nitelikteki yaralama fiilinin üçüncü fıkra da ihlal edilmek suretiyle gerçekleştirilmesi,

c- Failin eylemi ile arasında illiyet bağı bulunacak şekilde mağdurun ölmesi,

d- Failin meydana gelen ölüm sonucuna ilişkin en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması,

Şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.

Buna göre, fail mağduru yaralamak amacıyla hareket etmeli, mağdurun yaralanacağını bilmeli ve bu sonucu istemelidir. Bununla birlikte fail mağdurun yaralanmasını değil de ölmesini istemiş ve ölüm meydana gelmiş ise bu durumda kasten öldürmeden sorumlu tutulacaktır.

Madde metnine göre faile verilecek ceza belirlenirken kasten yaralama suçunun düzenlendiği TCK`nın 86. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarına yollama yapılmıştır. O hâlde, anılan hükmün uygulanabilmesi için mağdurun basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek dereceden daha ağır şekilde yaralanması gerekmektedir. Aynı maddenin 2. fıkrasında karşılığını bulan basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde meydana gelen yaralamalarda 87. maddenin 4. fıkrası uygulanamayacaktır.

Üçüncü şart olarak mağdurun ölmesi ve failin eylemi ile mağdurun ölümü arasında uygun nedensellik bağının bulunması gerekir.

Son olarak, failin meydana gelen bu ölüm sonucundan, en az taksir derecesinde bir kusurunun bulunması gerekir.

Diğer yandan, TCK’nın “Kasten öldürme” başlığı altında 81. maddesinde düzenlenen suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 87. maddesinin 4. fıkrasına düzenlenen yaralama sonucunda ölüme neden olma suçunun manevi unsuru yaralama kastıdır. O hâlde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Suçun vasıflandırılması için failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğu büyük önem taşımaktadır.

TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.

İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.

Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.

Maktulün sanığın amcası olduğu ve aralarında, dedelerinden miras kalan arsadan kaynaklı hukukî ihtilaf dışında husumet bulunmadığı, 06.11.2019 tarihinde sanığın 16 A.Y 4.. plaka sayılı aracıyla seyir hâlindeyken saat 22.40 sıralarında Ekonomini Market önünde alkollü olan maktulle karşılaştığı ve maktulü eve bırakma gayesi ile aracına aldığı, adı geçenlerin tanık …’ın işlettiği büfeden bira aldıkları, araçla bir süre gezdikten sonra sanığın terminal arkasındaki ıssız bir alanda aracını durdurduğu, alkollü de olan sanığın bilinmeyen bir sebepten dolayı sinirlenerek yumrukla veya kült bir cisimle maktulün kafa bölgesine, yüzüne ve göğsüne birçok kez vurduğu, daha sonra yolda bulduğunu savunduğu maktulü aracı ile saat 04.40 sıralarında Karadeniz Devlet Hastanesine götürdüğü ve sağlık görevlilerinden yardım istediği, kalp damar hastalığı da bulunan 2.02 promil alkollü olup eks olarak hastaneye getirilen maktulün bütün müdahalelere rağmen küt kafa travmasına bağlı beyin kanaması nedeniyle öldüğü olayda;

Sanık savunması ve katılan beyanları dikkate alındığında, tarafların dedelerinden miras kalan arsadan kaynaklanan ihtilafın öldürmeyi gerektirecek derecede bir husumet boyutunda bulunmaması, bu hususun, maktulün kendisiyle aynı araca binmeyi ve birlikte alkol almayı kabul ettiğine ilişkin aksi kanıtlanamayan sanık savunmasıyla örtüşmesi, küt bir cisim ve yumrukla gerçekleştirilen maktuldeki yaralanmaların, baş bölgesi haricinde, hafif nitelik taşıması, baş bölgesindeki yaralanmaların ise kafa kubbe ve kaide kırığına yol açmaması nedeniyle ölüm sonucunu doğuracak nitelik ve niceliğe sahip olmaması, olayın gelişimine göre hedef seçme imkânı da olduğu anlaşılan sanığın eylemine kendiliğinden son vererek tanık beyanlarına göre maktulü hastaneye götürmek suretiyle maktulü kurtarmaya yönelik çaba göstermesi hususları birlikte değerlendirildiğide, sanığın eylemine bağlı olarak ortaya çıkan kastının kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Esas : 2022/571, Karar : 2023/173).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama ve Olası Kast/Taksir/Bilinçli Taksir

Müşteki Sebahat ile sanık Erol arasında bakkaldan alınan kolanın iade edilmesi nedeniyle çıkan tartışmada, sanığın müştekinin göğsüne yumruk attığı, müştekinin polis merkezine ifade vermeye gittiğinde fenalaştığı, Yükses İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldığı, bu hastane tarafından düzenlenen epikriz belgesinde nstemı (akut koroner sendrom) tanısı konulduğu, bypaslı koroner arter hastalığı mevcut olan hastanın bu olaydaki yaralanmasının yumuşak doku zedelenmesinden ibaret olduğunun belirtildiği, sonrasında Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesi tarafından tanzim olunan 24.12.2012 tarihli raporda ise “olay öncesinde kişide kronik kalp damar hastalığının bulunduğu, kişinin olay günü maruz kaldığı olayın efor ve stresiyle kendinde mevcut kronik kalp damar hastalığının akut hale geçerek miyokard infarktüsü geçirmesine neden olduğu, dolayısı ile olayla miyokard infarktüsü arasında “illiyet bağı bulunduğu” açıklanmış olup mahkemece Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Dairesinin raporunda belirtilen illiyet bağı sanığın gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan sorumlu tutulması için yeterli kabul edilerek TCK’nın 87/1-d maddesinden cezalandırılması yoluna gidilmiştir.

Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olayı değerlendirecek olursak; Olay günü sanığın müştekiye eliyle kasten vurup harici lezyon bırakmayacak şekilde TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında yaralaması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice (myokard infarktüsü/kalp krizi sonucu yaşamın tehlikeye girmesi) bakımından olası kastla hareket ettiğinden söz etmenin mümkün bulunmadığı, ancak müştekinin yaşı da gözetildiğinde kalp krizi geçirebileceğinin objektif olarak öngörebildiği halde sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak eliyle kasten vurması sonucu buna bağlı, buna özgü ve beklenen bir tehlikenin değil çok daha farklı gerçekleşen ağır ve başka sonuç doğuran bu olayla ilgili olarak en azından taksirle hareket ettiği kabul edilerek, müştekideki kalp rahatsızlığının önceden sanık tarafından bilinip bilinmediği araştırılıp bilmediğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK’nın 89/1-2. maddesiyle, bilmesi halinde bilinçli taksirle yaralamadan TCK’nın 89/1-2, 22/3. maddeleriyle cezalandırılması cihetine gidilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde TCK 87/1-d maddesi gereği hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 3. Ceza dairesi - Karar: 2016/16244).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama ve Taksirle Ölüme Neden Olma

Olay günü maktül Aslan, oğlu Mert ve komşuları Hakan’ın maktüle ait nalburiye dükkanı önünde boya kutuları üzerinde oturmak suretiyle yemek yedikleri sırada boya kutularından birinin patlaması ve boyanın sanık Ömer’in dükkanının önüne akması sebebiyle taraflar arasında çıkan kavgada, karşılıklı olarak birbirlerine vurmalarından sonra araya girenlerin müdahalesiyle kendi dükkanına giden sanığın bıçak alarak maktulün dükkanının önüne gittiği ancak kapının açılmaması sebebiyle bıçağı cama fırlattığı, bu sırada dükkan içerisinde bulunan ve kendisinde kronik kalp, damar hastalığı bulunan maktulün olayın efor ve stresinin tetiklemesiyle ani kardiak ölüm sonucu öldüğü anlaşılan olayda; maktülü basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralayan sanığın 86/2 ve 23 /1 maddeleri yollamasıyla, gereğince taksirle ölüme neden olma suçundan mahkumiyeti gerektiği gözetilmeden, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde TCK md.87/4 gereği ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama suçundan hüküm kurulması hukuka aykırıdır (Yargıtay 1. Ceza Dairesi - Karar: 2016/411).

Kasten Yaralama Sonucu Ölüm ve Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç

Basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilir nitelikte yaralanma sonucunda mağdurun ölmesi halinde, meydana gelen sonuç, (ölüm) öngörülebilir ise ve fail bu sonucu öngörmeksizin hareket etmişse, 5237 sayılı TCK’nın taksirle öldürme suçunu düzenleyen hükümleri uyarınca, öngörülebilir sonuç fail tarafından da öngörülmüş ancak istenmemiş ise fail bilinçli taksirle öldürme suçunu düzenleyen kanun hükümleri uyarınca, fail öngördüğü sonucu kabullenerek fiilini icra etmiş ise bu kez de, olası kastla öldürme suçundan sorumlu tutulmalıdır. Failin ölüm sonucunu öngörmesi mümkün olmakla birlikte, gerekli özeni göstermeyerek ölüme neden olması halinde faili taksirle öldürmekten sorumlu tutmak mümkün ise de, ölüm sonucunun meydana gelmesinin öngörülmesi mümkün değilse failin taksirle öldürmeden sorumlu tutulması mümkün değildir.Neticenin öngörülebilir olmaması halinde, faili meydana gelen ağır sonuçtan sorumlu tutmak, yeniden objektif sorumluluğun kabulü anlamına gelecektir ki, böyle bir kabul kusur sorumluluğunu benimseyen ceza kanununun sistematiğine de aykırıdır.

Bu açıklamalar ışığında oluşa ve dosya kapsamına göre; 03/10/2008 günü saat 12:30 sıralarında camiye gitmek için evinden ayrılan 1933 doğumlu (75 yaşındaki) ölenin, yolda karşı binada oturan ve aralarında -ölenin 2 yıldır sanığın evine lazer ışığı tutarak ve el kol hareketleriyle rahatsızlık verdiği iddiasından dolayı- önceye dayalı anlaşmazlık olduğu ve 10-15 gün kadar önce de sözlü olarak tartıştıkları anlaşılan komşusu konumundaki sanık ile evlerinin yakınındaki iki sokağın kesişiminde karşılaşmaları ile yine bu meseleden çıktığı anlaşılan tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucu tarafların birbirlerine vurmaları ve birbirlerini kavramış biçimde ölenin sırtı yere gelecek şekilde taş kaldırıma yere düşmeleri sanığın yerde de ölene vurmaya devam etmesi, bu sırada olay yeri yakınında işyeri olan tanık Yusuf Comba’ nın olaya müdahale edip tarafları ayırması sonrası evine giden ve eşi tarafından karşılanan ve ona olayı anlatan ölenin olaydan yaklaşık yarım saat kadar sonra mutfakta yere yığılarak ölmesi şeklinde gerçekleşen ve sanığın ve ölenin basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralandıkları olayda,

Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulunca kesin ölüm sebebine ve sanığın darp eylemiyle ölüm olayı arasındaki illiyet bağına dair düzenlenen 4/2/2009 tarihli rapordan, ölenin üzerindeki travmatik lezyonların ölüme neden olabilecek nitelikte olmayıp basit tıbbi müdahale ile iyileşir nitelikte olduğu, şahısta kronik kalp damar hastalığının bulunduğu, ölümün kendinden mevcut kronik kalp damar hastalığının karıştığı olayın (travma) efor ve stresi ile aktif hale geçmesine bağlı dolaşım ve solunum durmasından ileri geldiği, ölenin olay anında değil, olaydan sonra gittiği evinde olaydan yarım saat sonra öldüğü göz önüne alındığında, sanığın üzerine atılı taksirle öldürme suçunun yasal unsurlarının somut olayda gerçekleşmediği; Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu raporunda bahsedilen darp olayıyla ölüm sonucu arasındaki nedenselliğin kanunda öngörülen tipik fiilin gerçekleştiğinin kabulüne yetecek hukuki anlamda bir nedensellik ilişkisini ifade etmediği, gerek sanığın savunması, gerek tanık anlatımlarına göre, dosyada sanığın ölenin kalp rahatsızlığını bildiğine dair bir delil bulunmaması; ayrıca, otopside haricen tarif edilen travmatik bulguların ölüm meydana getirecek nitelikte olmayıp basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte olması karşısında, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 86/2. maddesinde tanımlanan kasten yaralama suçunu oluşturacağı gözetilmeden, yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle, sanık hakkında taksirle öldürme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2014/13874).

Yaşı Küçük Çocuğun Cinsel İstismarı ve Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç

Suç tarihinden bir süre önce tanışıp arkadaş olan sanık ve yaşı küçük mağdurenin, suç tarihi olan 2009 yılı Temmuz ayı içinde sanığın ağabeyinin eşi olan tanık T.’nın evde olmadığı bir gün onun evinde mağdurenin rızasıyla cinsel ilişkiye girdikleri, arkadaşlıklarının bir süre daha devam ettiği, şikayet tarihinden yaklaşık 2 ay önce sanığın evlenmek amacıyla mağdureyi ailesinden istediği, ancak mağdurenin babasının sanık ve mağdurenin evlenmelerine izin vermediği, sonrasında özellikle tanık H.’ın beyanına ve sanık savunmasına göre, sanığın şikayet tarihinden önce mağdurenin babasını telefonla arayarak mağdureyi hastaneye götür, muayene ettir dediği, bunun üzerine mağdurenin babasının isteğiyle tanık H.’ın mağdureyle konuştuğu, mağdurenin de sanıkla rızası dahilinde cinsel ilişkiye girdiği halde sanığın kendisine yönelik eylemin zorla gerçekleştiğini anlattığı, olayın mağdurenin yakınları tarafından öğrenilmesi üzerine mağdurenin 30.10.2010 tarihinde kolluğa müracaat etmesiyle soruşturmanın başladığı anlaşılan olayda, mağdure hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 08.08.2012 tarihli raporda, mağdurede travma sonrası stres bozukluğu tespit edilerek mağdurenin sanığın eylemi nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu belirtilmiş ve bu rapor esas alınarak sanığın cezası TCK.nın 103/6 ncı maddesi uyarınca artırılmış ise de, cebir, tehdit veya hile gibi iradeyi etkileyen herhangi bir hal olmaksızın mağdureyle cinsel ilişkiye giren sanığın, bu eyleminden dolayı kastettiğinden daha farklı ve ağır bir neticenin meydana geldiği, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan objektif sorumluluğun kaldırılarak subjektif sorumluluğun kabul edildiği, TCK.nın 23 üncü maddesi uyarınca failin, gerçekleşen fakat kastetmediği bu neticeden sorumlu tutulabilmesi için en azından taksirle hareket etmiş olması gerektiği, somut olayda sanığın dosyaya yansıyan sosyal ve kültürel durumu, eğitim düzeyi, kişisel özellikleri, tarafların yaşları ve olayın zora dayalı olmayan gerçekleşme biçimi nazara alındığında ağır netice olarak ortaya çıkan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın sanık tarafından öngörülemeyeceği ve taksirle dahi hareket etmesinin söz konusu olmadığı, meydana gelen bu zararın ise TCK.nın 61 inci maddesi kapsamında cezanın bireyselleştirilmesinde alt sınırdan uzaklaşılması sırasında dikkate alınabileceği gözetilmeden sanık hakkında TCK.nın 103/6 ncı maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar: 2014/3187).

Kasten Yaralama, Kalp Krizi ve Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suç

Genel nitelikteki bu açıklamalardan sonra somut olayımızı ele alacak olursak; müşteki Bektaş ile oğlu Erdinç arasında mülkiyeti ihtilaflı bulunan binanın satışı için oğul Erdinç’in binada kendisinin kiracısı olan sanığı telefonla arayarak satılık ilanı asmasını istediği, sanık tarafından asılan satış ilanını oradan geçmekte olan müşteki Bektaş’ın gördüğü, sanığın yanına gelerek bu ilanının kaldırılmasını istediği ve devamında ilanı kaldırmak için hamle yaptığı, bu sırada buna engel olmak isteyen sanığın müştekiyi çekiştirip eliyle vurması sonucu müştekinin kalp krizi geçirdiğinden D… S… E… Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldığı, bu hastane tarafından düzenlenen epkiriz belgesinde daha önceden bilinen kardiak bir anamnezi ve vücudunda harici bir lezyonun bulunmadığının belirtildiği, sonrasında Adli Tıp Kurumu İkinci İhtisas Dairesi tarafından tanzim olunan 18.07.2007 tarihli raporda ise “olay öncesinde kişide kronik kalp damar hastalığının bulunduğu, kişinin olay günü maruz kaldığı olayın efor ve stresiyle kendinde mevcut kronik kalp damar hastalığının akut hale geçerek miyokard infarktüsü geçirmesine neden olduğu, dolayısı ile olayla miyokard infarktüsü arasında illiyet bağı bulunduğu” açıklanmış olup, mahkemece Adli Tıp Kurumu İkinci İhtisas Dairesi’nin raporunda belirtilen illiyet bağı sanığın gerçekleşen ağır ve başka sonuçtan sorumlu tutulması için yeterli kabul edilerek 87/1-d maddesinden cezalandırılması yoluna gidilmiştir.

Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olayı değerlendirecek olursak; Olay günü sanığın müştekiye eliyle kasten vurup harici lezyon bırakmayacak şekilde TCK’nın 86/2. maddesi kapsamında yaralaması sonucunda gerçekleşen ağır ve başka netice (kalp krizi sonucu yaşamın tehlikeye girmesi) bakımından olası kastla hareket ettiğinden söz etmenin mümkün bulunmadığı, ancak mağdurun yaşı da gözetildiğinde kalp krizi geçirebileceğinin objektif olarak öngörebildiği halde sanığın dikkat ve özen yükümlülüğüne uymayarak eliyle kasten vurması sonucu buna bağlı, buna özgü ve beklenen bir tehlikenin değil çok daha farklı gerçekleşen ağır ve başka sonuç doğuran bu olayla ilgili olarak en azından taksirle hareket ettiği kabul edilerek, mağdurdaki kalp rahatsızlığının önceden sanık tarafından bilinip bilinmediği araştırılıp bilmediğinin anlaşılması durumunda sanığın basit taksirle yaralama suçundan TCK’nın 89/1-2. maddesiyle, bilmesi halinde bilinçli taksirle yaralamadan TCK’nın 89/1-2, 22/3. maddeleriyle cezalandırılması cihetine gidilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde TCK md.87/1-d maddesi gereği ölüm neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan hüküm tesisi hukuka aykıdır (Yargıtay 3. Ceza Dairesi - Karar: 2012/32108)

Tartışmanın Etkisiyle Hipertansiyon Nedeniyle Düşme Neticesinde Ölüm

Olay tarihinde maktule ve sanığın evli olup, müşterek çocuklarının bulunmadığı, hipertansiyon, guatr ve kalp yetmezliği rahatsızlıkları olan maktulenin, takriben 20-25 yıl önce sol akciğerinin alındığı; gerek hastalıkları gerekse ekonomik nedenlerle sanık ile sıklıkla tartıştığı ve agresif tavırlar sergilediği, olaydan iki gün önce aralarında çıkan tartışmadan sonra sanığın, maktulenin kardeşi olan Niyazi’yi arayarak, maktuleden boşanmak istediğini bildirdiği ve olaydan bir gün önce saat 23.30 sıralarında oğlu tanık Süleyman ile evine gelip, salonda uyudukları, sabah saat 07.00 civarında kalkıp, işe gitmek için hazırlık yaptıkları sırada, yatak odasında bulunan maktulenin uyanarak, sanık ile tartışmaya başladığı, sanığa, “14 yıllık emeğimin karşılığını ver!” dediği, sanığın ise “Bana bir hafta süre ver, evimi satayım, karşılığını vereceğim.” şeklinde cevap vererek, ayakkabılarını giymek için dış kapıyı açtığı, tartışma sesinin kesilmesi üzerine maktulenin bulunduğu salona yönelen tanık Süleyman’ın, maktuleyi, kendi çevresinde dönerek, kanepenin demir koluna çarpıp düşerken görmesi ve sanığa, “Baba gel, anneme bir şey oluyor.” diyerek haber vermesi üzerine, sanık ve dışarıdan söylenenleri duyan komşuları tanık Zehra’nın, maktulenin bulunduğu odaya gelerek, baygın haldeki maktuleye müdahale edip, taksi ile hastaneye götürdükleri, maktulenin, künt travmaya bağlı kafatası kırığı ve beyin kanaması sonucu hastanede hayatını kaybettiği olayda; Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun 1832 karar sayılı, 14.05.2008 tarihli adli raporunda, “hipertansiyon hastası olan maktulenin kafasındaki kırığın, doğrudan künt cisimle vurulması ile oluşabileceği gibi, şiddetle düşme veya düşürülme neticesinde başını sert zemine çarpması ile de oluşabileceği, bu hususlar arasında tıbben ayrım yapılamayacağı” tespitlerine yer verildiğinin anlaşılması karşısında;

Sanığın, olay günü maktule ile “arasında geçen sözlü tartışma dışında, maktuleye vurduğuna, onu itip yere düşürdüğüne ilişkin mahkumiyete yeterli, kesin ve inandırıcı herhangi bir delil bulunmadığı halde, sanığın beraati yerine, yazılı şekilde neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç kabul edilerek taksirle öldürme suçu nedeniyle TCK.nın 85, 23. maddeleri uyarınca mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 1.Ceza Dairesi- Karar: 2012/8593).

Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Yaralama Suçunda Ölüm Meydan Gelmesi

Sanığın, annesinin arkasına saklanan kızına vurmak istediği sırada kontrolsüz biçimde savurduğu yumruğun karşısında bulunan annesinin isabet alarak yaralanabileceğini bilmesine rağmen hareketine devam ederek şiddetli bir şekilde savurduğu yumruğun başına isabet etmesi sonucu yaralanan maktulenin kaldırıldığı hastanede 13 gün sonra aldığı bu darbeye bağlı olarak öldüğü, maktulenin başının arka kısmına isabet eden bu darbenin 86/1. maddesi kapsamında basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyeceği ve yaşamını tehlikeye soktuğu anlaşıldığından, kızını darp etmek suretiyle yaralamak isteyen ancak aralarında bulunan maktulenin de isabet alarak yaralanabileceğini bildiği halde sert bir şekilde savurduğu yumruğunun maktuleye isabeti sonucu yaralanmasına neden olan sanığın kasten hareket ettiğinin kabulü gerekir. Maktulenin yaralanmasının basit tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek nitelikli olması ve ölüm ile sanığın eylemi arasında doğrudan illiyet bağının bulunması karşısında, 86/3. maddesi yollamasıyla 87/4. maddesi uyarınca hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır (Yargıtay CGK - Karar: 2014/92).

Cinsel İstismar ve Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Suçtan Sorumluluk

Cebir, tehdit veya hile gibi iradeyi etkileyen herhangi bir hal olmaksızın suç tarihinde ondört yaşında olan mağdureyle, cinsel ilişkiye giren onbeş yaşındaki suça sürüklenen çocuğun dosyaya yansıyan sosyal ve kültürel durumu, eğitim düzeyi, kişisel özellikleri, tarafların yaşları ile olayın zora dayalı olmayan gerçekleşme biçimi nazara alındığında TCK’nın 23. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuğun bu ağır neticeden sorumlu tutulabilmesi bakımından en azından taksirle hareket edip etmediğinin tespit edilmesi, suça sürüklenen çocuğun ağır netice olarak ortaya çıkan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmayı öngöremeyeceği ve taksirle dahi hareket etmesinin söz konusu olmadığı gözetilmeden hakkında TCK’nın 103/6. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini, bozma nedenidir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar : 2018/5299).

Kasten Öldürme ile Kasten Yaralama Neticesinde Ölüm Arasındaki Fark

5237 sayılı TCK’nın “Kasten öldürme” başlığı altında 81. maddesinde düzenlenen suçun manevi unsuru öldürme kastı iken, 87. maddesinin 4. fıkrasına düzenlenen yaralama sonucunda ölüme neden olma suçunun manevi unsuru yaralama kastıdır. O hâlde, kasten öldürme suçu ile kasten yaralama sonucu ölüme neden olma suçu arasındaki ayırıcı kriterlerden en önemlisi manevi unsur farklılığı olacaktır. Suçun vasıflandırılması için failin kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğu büyük önem taşımaktadır.

5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir.

Olay gecesi alkollü olan maktulün sevk ve idaresindeki araçla mahalle arasındaki yolda süratli şekilde seyrettiği, yolun karşısına geçmeye çalışan sanığın ayağını ezdikten sonra aracı durduran maktul ile sanık arasında bu nedenle tartışma çıktığı, etrafta kendilerini tanıyan kişilerin de tartışmaya dahil olmasıyla arbedeye dönüşen olay sırasında, maktulün sanığı hırpaladığı, montunu çekiştirerek yırttığı, sanığın da kesici kısmı 11 cm olan bıçakla maktulün kasık bölgesine vurarak maktulü mesane, sol iliak eksternal arter ve ven yaralanmasına neden olacak şekilde yaraladığı, maktulün kaldırıldığı hastanede yapılan müdahalelere karşın, kesici delici alet yaralanmasına bağlı iç organ ve büyük damar yaralanmasından gelişen iç kanama sonucu aynı gün hayatını kaybettiği anlaşılan olayda; sanığın trafik kazası nedeniyle ani gelişen kavga sırasında, namlu uzunluğu 11 cm olan öldürmeye elverişli bıçağı maktulün iç organ ve büyük damarların bulunduğu karın alt bölgesini hedefleyerek, bu bölgeye bıçağı şiddetle vurup büyük damar ve mesane yaralanmasına yol açmak suretiyle maktulün ölümüne neden olması karşısında, sanığın kastının öldürmeye yönelik olduğu, haksız tahrik altındaki sanığın eyleminin kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Esas : 2022/187, Karar : 2023/65).

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç, failin işlemeyi kastettiği suçtan daha fazla ceza almasına neden olduğundan savunmanın bir avukat tarafından yapılması hak kayıplarını önleyecektir.


İstanbul - Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS