Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Ceza Muhakemesinde Duruşma Hazırlığı Nedir?

Av. Kadir Tunç1

Duruşma hazırlığının amacı duruşmayı mümkün olan en kısa sürede gerçekleştirmek için gerekli olan hazırlıkların yapılmasıdır. Geciken adaletin adalet olmaktan çıktığı ve toplumsal düzen açısından sakınca doğurduğu göz önüne alınarak 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda tüm delillerin soruşturma ve duruşma hazırlığı aşamasında toplanması öngörülerek duruşmanın kesintisiz, hızlı ve tek celse esasına dayalı olarak yürütülmesi amaçlanmıştır. Gerçekten hakkı ile yapılacak olan bir duruşma hazırlığı duruşmaların ertelenmesini, gereksiz yere uzamasının engellenmesini sağlayabilir. Bununda gerçekleşmesinin yolunun esasa girilmeyen bir ön duruşmayla gerçekleşebileceği kanaatindeyim. Böyle bir müessesenin getirilmesinin birçok faydasının olacağını düşünüyorum.

Duruşma Hazırlığı İşlemleri Nelerdir?

İddianamenin Kabulü Ve Duruşma Hazırlığı

MADDE 175. - (1) İddianamenin kabulüyle, kamu davası açılmış olur ve kovuşturma evresi başlar.

(2) Mahkeme, iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri çağırır.

Mahkeme başkanı yada yargıç, CMK 174’de belirtilen iddianamenin iadesini gerektirecek durumlar olmadığı ve 178 ve 180’inci maddeler gereğince kararlar vermediği veya iddianamenin iadesi üzerine ıslah edilerek gönderilen iddianamede eksiklikler bulmadığı durumda iddianamenin kabulüne karar vererek, kamu davasını açmış olur ve böylece de kovuşturma evresini de başlatmış olur. Mahkeme iddianamenin kabulünden sonra duruşma gününü belirler ve duruşma için gerekli hazırlıkları yapmaya ve duruşmada hazır bulunması gereken kişileri de çağırır.

Mahkeme başkanı yada yargıç, tensip denen duruşmaya hazırlık tutanağını düzenler, tensipte duruşma günü, çağrılması gereken sanık, tanık, bilirkişi, müdafii, mağdur ve müştekiler belirtilir. Ayrıca toplanması gereken deliller yâda yeniden yeni keşif ve muayene yapılması ihtiyacı duymuş ise bunlara da karar verir. Mahkeme duruşma gününü belirlerken savcı ile sanık müdafisinin görüşlerini de almak zorundadır. Fakat uygulamada buna riayet edilmemektedir. Mahkeme duruşmadan önce ön duruşma diyebileceğimiz esasa girmeden delillere, delillerin toplanmasına ilişkin tarafların hazır olduğu bir celse açtığı durumda duruşmanın daha kısa sürmesini sağlayabilir. Mahkemelerin amacı maddi gerçeğin ortaya çıkarılması olduğu için mahkemeler re’sen de keşif, bilirkişi ya da başkaca delillerin toplanmasına karar verebilirler. Bu kararlarını da tensip zaptına yansıtırlar. Buradaki amaç duruşmaya kadar tüm delillerin toplanması ve duruşmanın tek celse esası çerçevesinde bitirilmesi düşüncesidir. İddianamenin kabulü ile şüpheli, sanık sıfatını alır.

Maddenin temel hükümleri şöylece ifade olunabilir:

  • Davanın bir veya zorunlu olduğunda birbirini izleyen duruşmalarda biti¬rilmesi ve parçalı adalet uygulamasına son verilmesi,

  • Mahkeme başkanı veya hâkimin, davada yer alan kişileri doğrudan doğruya davet etmesi, duruşmanın bir günde bitmeyeceği anlaşılırsa, ilgilileri, hemen izleyen duruşmaya çağırabilmesi.2

Duruşma hazırlığı hâkimliklerde yargıç, toplu mahkemelerde ise başkan tarafından yapılır. Kanun özellikle bu görevi yargıçlara vermiştir. Duruşma gün ve saati verilirken tarafların ve özellikle savunmanın hazırlığını yapacağı uygun bir zaman dilimi seçilmelidir. Ne savunma hakkını ihlal edecek derecede kısa ne de makul sürede yargılanma hakkını ihlal edece derecede uzun olmalıdır.

Mahkeme, yargılamanın gereksiz uzamaması için gereken tedbirleri almalıdır. Yedi yıl süren bir yargılamanın makul sürede olmadığı ve sözleşme hükmünün ihlal edildiği kabul edilmelidir.3

Duruşmanın bir günde bitmeyeceği anlaşılırsa, tanık ve bilirkişilerin hepsini ya da bir bölümünü sonraki duruşmalara da çağırabilir.4
Bir ceza davasında mahkeme kendiliğinden tanık ve bilirkişi dinleyebilir.5

İddianamenin Sanığa Tebliği Ve Sanığın Çağrılması

MADDE 176. - (1) İddianame, çağrı kâğıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur.

(2) Tutuklu olmayan sanığa tebliğ olunacak çağrı kâğıdına mazereti olmaksızın gelmediğinde zorla getirileceği yazılır.

(3) Tutuklu sanığın çağrılması duruşma gününün tebliği suretiyle yapılır. Sanıktan duruşmada kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmesi istenir; müdafii de sanıkla birlikte davet olunur. Bu işlem, tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda cezaevi kâtibi veya bu işle görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak tutulmak suretiyle yapılır.

(4) Yukarıdaki fıkralar gereğince, çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir.

İddianame, çağrı kâğıdı ile birlikte sanığa tebliğ olunur. Tutuklu olmayan sanığa tebliğ olunacak çağrı kâğıdına mazereti olmaksızın gelmediğinde zorla getirileceği yazılır. Tutuklu sanığın çağrılması duruşma gününün tebliği suretiyle yapılır. Sanıktan duruşmada kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmesi istenir; müdafii de sanıkla birlikte davet olunur. Bu işlem, tutuklunun bulunduğu ceza infaz kurumunda cezaevi kâtibi veya bu işle görevlendirilen personel yanına getirilerek tutanak tutulmak suretiyle yapılır. Yukarıdaki fıkralar gereğince, çağrı kâğıdının tebliğiyle duruşma günü arasında en az bir hafta süre bulunması gerekir. (CMK m. 176)

İddianame çağrı kâğıdı ile sanığa tebliğ olunur. İddianamenin tebliğ edilmemiş olması savunma hakkının sınırlanması olup bozma nedenidir. Tutuklu olmayan sanığa mazereti olmaksızın gelmediği durumda zorla getirileceği yazılır. Sanığa çağrı kâğıdının belirlemiş olduğu adreste olmaması nedeni ile ulaşmaması ile sanığın diğer adreslerine çıkarılan çağrı kâğıtlarının da ulaşmaması durumunda mahkeme CMK m. 98’e göre yakalama emri çıkartılabilir. Yalnız çağrı kâğıdında gelmemesinin sonuçlarının açıklanmış olması gerekmektedir. Buyurucu bir hükümdür.

Tutuklu olan sanık açısından maddenin üçüncü fıkrasında sanıktan duruşmada kendisini savunmak için bir istemde bulunup bulunmayacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmesi istenir, müdafii de sanıkla birlikte davet olunur. Bu işlem cezaevinde zabıt katibince ya da bu işle görevlendirilen personelce yapılmaktadır.

Müdafisi de davet olunurdan anlayacağımız bunun için bir ön duruşmanın yapılacağı mıdır, müdafisinin de cezaevinde hazır olması mıdır yoksa ayrı ayrı bu hususta mahkemeye beyanda bulunmaları mıdır? Kast edilen müdafiinde cezaevine sanık beyanda bulunurken hazır olması ise uygulamada buna riayet edilmemekte, bu da savunma hakkını ihlal etmektedir. Kanunun amacı tek celse esasına dayalı kısa sürede yargılamanın bitirilmesi ise bu müessesenin etkin bir şekilde kulanı mı ancak mahkemece ön duruşma dediğimiz müessesenin yapılması sureti ile işlevsellik kazanabilir. Bu madde uygulanmadığındandır ki genelde sanık ve müdafii duruşma başladıktan sonra soruşturmanın genişletilmesi talebinde bulunmakta bu da yargılamanın uzamasına neden olmaktadır. Çağrı kâğıdının duruşmadan en az bir hafta önce hem sanığa hem de müdafisine tebliğ edilmesi gerekmektedir. Aksi durumda taraflara ek süre vermek gerekecek ek sürenin verilmemesi ise CMK’nın m. 289/h6 gereğince kararın bozulmasına neden olur.

Çağrı kâğıdının, iddianame ile tebliği sanığın ne ile suçlandığını öğrenmesi açısından önemlidir. Bu isnadı öğrenme hakkıdır. Müdafii birden fazla ise bunlardan birine tebligat çıkarılması yeterlidir. (Teb. K. m.11) CMK’daki özel hükümler hariç tebligatlar Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılır.

CMK’nın 195.md.sinde “Suç yalnız veya birlikte adlî para cezası veya müsadere cezalarını gerektirmekte ise, sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hallerde sanığa gönderilecek davetiyede kendisi gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır” denilmesi karşısında, tabii ki çıkarılacak davetiye de, özrü olmaksızın gelmediğinde, zorla getirileceği hususunun yazılmaması gerekir.7

Davetiye tebliğinden 3 gün sonra yapılan duruşmada (sanığa duruşmanın ertelenmesini istemeğe hakkı bulunduğu ) bildirilmeden, aynı günde duruşmanın bitirilmesi sureti ile usulün 210 ve 221/son maddelerine uyulmaması, bozmayı gerektirmiştir.8

İddianamenin sanığa tebligat edilmemesi sureti ile savunma hakkının kısıtlanması ve bu nedenle Cmuk’un 208 maddesine aykırı davranılması hukuka aykırıdır.9

Sanığın Savunma Delillerinin Toplanması İstemi

MADDE 177-(1) Sanık, tanık veya bilirkişinin davetini veya savunma delillerinin toplanmasını istediğinde, bunların ilişkin olduğu olayları göstermek suretiyle bu husustaki dilekçesini duruşma gününden en az beş gün önce mahkeme başkanına veya hâkime verir.

(2) Bu dilekçe üzerine verilecek karar, kendisine derhâl bildirilir.

(3) Sanığın kabul edilen istemleri, Cumhuriyet savcısına da bildirilir.

Beş günlük süre konulmasındaki amaç, tanık ya da bilirkişinin duruşmada hazır bulundurulmasını ve yargılamanın ke¬sintisiz sürmesini sağlamaktır. Taleplerin reddi durumunda ise sanık delillerini duruşmada hazır edebilir. (CMK’nın 178 md.) Bu kişiler duruşmada dinlenir, mahkemenin bu hususta takdir yetkisi yoktur. Emredici bir hükümdür. Bu tür deliller savunmaya yönelik olduğundan reddi, savunma hakkının kısıtlanması anlamına gelebilmektedir. Maddedeki süre düzenleyici bir süre olup emredici değildir. Ceza yargılamasındaki delillerin serbestliği ve maddi gerçeğin açığa çıkarılması ilkesi gereğince Yargıtay aşaması da dahil olmak üzere her zaman delil ileri sürülebilir. Ancak CMK 206. maddede belirtildiği şekli ile “delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, delil ile ispat edilmek istenilen olayın karara etkisi yoksa, İstem, sadece davayı uzatmak maksadıyla yapılmışsa” delil reddedilecektir.

Sanık vekilinin 28.06.2004 tarihli dilekçesinde gösterdiği savunma tanıklarının usulen dinlenmeden hüküm tesisi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması10 hukuka aykırıdır.

Çağrılması reddedilen tanığın ve uzman kişinin doğrudan mahkemeye getirilmesi

Madde 178 – (1) Mahkeme başkanı veya hâkim, sanığın veya katılanın gösterdiği tanık veya uzman kişinin çağrılması hakkındaki dilekçeyi reddettiğinde, sanık veya katılan o kişileri mahkemeye getirebilir. Bu kişiler duruşmada dinlenir. Ancak, davayı uzatmak amacıyla yapılan talepler reddedilir.

Madde ret hâlinde sanığa iki hak vermektedir:

  • Sanık, o kimseyi doğrudan doğruya davet ettirebilir. Bu hâlde sanık bir dilekçe ile başvurur ve o kimsenin yol giderleri ile tarifesine göre ödenmesi gerekli tazminat bedelini mahkeme kalemine yatırır. Bunun üzerine kişi mahkemece çağırılır ve davetiye ile birlikte yatırılan para kendisine verilir. Adı geçen artık davete uymakla yükümlüdür. Sözü geçen para tebligat sırasında verilmemekle beraber mahkeme kalemine yatırıldığı tebligatta kaydedilmiş olursa yine hazır bulunmakla yükümlü olur.

  • İkinci hâl sanığın, davet edilmesini istediği kimseyi kendisinin getirmesidir. Bu kişinin açıklamaları olayın aydınlatılmasına yarayacak olursa, mahkeme, gider ve tazminatın Devlet Hazinesinden ödenmesine karar verebilecektir.11

Mahkemenin bu hususta takdir hakkı yoktur. Mahkeme getirilen tanık ve bilirkişileri dinlemek zorundadır. Bu kişiler duruşmada hazır edildikleri için o günkü duruşma açısından uzama söz konusu ise de duruşmanın ertelenmesini gerektirecek düzeyde değildir. Duruşmanın uzamasındansa mahkemenin savunma hakkını kısıtlamaması daha doğru bir tercih olur. Ancak, tanık veya uzman kişinin dinlenmesi davayı uzatma amacına yönelik ise; yani olayın özelliğinden kasten davanın uzatılmak istenmesi söz konusu ise mahkeme talebi reddedebilir.

Maddi gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek biçimde ortaya çıkarılıp olayın etraflıca aydınlanması bakımından katılanlar vekili tarafından, rahatsız olması nedeniyle hazır edilemediği iddia olunan tanığın varsa isim ve adresi tespit edilip duruşmaya çağrılarak dinlenmesi hukuka aykırıdır.12

Çağrılan Tanıkların Ad Ve Adreslerinin Sanığa Ve Cumhuriyet Savcısına Bildirilmesi

MADDE 179 - (1) Sanık, doğrudan doğruya davet ettireceği veya duruşma sırasında getireceği bilirkişi ve tanıkların ad ve adreslerini Cumhuriyet savcısına makul süre içinde bildirir

(2) Cumhuriyet savcısı da, iddianamede gösterilen veya sanığın istemi üzerine davet edilen tanık ve bilirkişiler dışında gerek mahkeme başkanı veya hâkim kararıyla, gerek kendiliğinden başka kimseleri davet ettirecek ise bunların ad ve adreslerini sanığa yine makul süre içinde bildirir.

Silahların eşitliği prensibi gereğince iddia ve savunma makamlarına dinletecekleri tanık ve bilirkişilerin ad ve adreslerini makul bir süre içerisinde bildirme yükümlülüğü getirmiştir. Buradaki amaç tarafların duruşmada bir sürprizle karşılaşmalarının önüne geçmektir. Bunu da makul bir süre içinde bildirmeleri gerekmektedir.

AİHM bir çok kararında tarafların birbirine haber vermeden yaptıkları işlerin, dürüst (adil) yargılama hakkına ters düşeceğini içtihat etmiştir.13

Bilirkişinin kimliği ve adresinin sanığa bildirilmemesi ve bilirkişi incelmesi yapılacağı günden haberdar edilmemesi yasaya aykırıdır.14

Tanık Ve Bilirkişinin Naiple Veya İstinabe Yoluyla Dinlenmeleri

Madde 180- (1) Hastalık veya malûllük veya giderilmesi olanağı bulunmayan başka bir nedenle bir tanık veya bilirkişinin uzun ve Önceden bilinmeyen bir zaman için duruşmada hazır bulunmasının olanaklı bulun¬mayacağı anlaşılırsa, mahkeme onun bir naiple veya istinabe yoluyla din¬lenmesine karar verebilir.

(2) Bu hüküm, konutlarının yetkili mahkemenin yargı çevresi dışında bulunmasından dolayı getirilmesi zor olan tanık ve bilirkişinin dinlenme sinde de uygulanır.

(3) Davayı görmekte olan mahkeme, zorunluluk olmadıkça, büyükşehir belediye sınırları içerisinde bulunan şikâyetçi, katılan, sanık, müdafi veya vekil, tanık ve bilirkişilerin istinabe yoluyla dinlenmesine karar veremez.

(4) İstinabe olunan mahkeme, büyükşehir belediye sınırları içerisinde ise, İlgililer kendi yargı çevresinde bulunmasa da büyükşehir belediye sınırları içerisinde yerine getirilmesi gereken istinabe evrakını geri çevirmeksizin gereğini yapar.

(5) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre tanık veya bilirkişinin aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle dinlenebilmeleri olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak ifade alınır. Buna ola¬nak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde yer alan “adil yargılama” ve “sözlülük” ilkeleri gereği ve bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda; esas hakkında hükmü verecek olan mahkemenin tanığı (ve özellikle sanığı) bizzat kendisinin duruşmada dinlemesi zorunludur.15

Ceza yargılamasında esas olan tanığın ve bilirkişinin mahkemece dinlenmesidir. CMK m. 180 bunun istisnasını düzenlemiştir. Yargıcın delillerle birebir temas etmesinin neticesinde yargıç kendisinde oluşan kanaate göre karar vermektedir. Doğrudanlık ve yüzyüzelik ilkesi dediğimiz bu ilkelerin istisnası düzenlenmiştir.

İstinabe; yetkili ve görevli mahkemenin yargılama yetkisinin bir bölümünü, başka bir mahkemeye geçici, olarak devretmesidir. Uygulamada talimat veya yönerge denilmektedir. İstinabe yoluyla ulusal mahkemelere yetki verilebileceği gibi, yabancı mahkemelere de yetki verilmesi olanaklıdır. İstinabe eden mahkeme, görev hususuna dikkat etmelidir. Örneğin, ağır ceza mahkemesi, istinabe olan yer ağır ceza mahkemesini, eğer o yerde ağır ceza mahkemesi yoksa asliye ceza mahkemesi yetkilendirmelidir.

Naip; toplu mahkemelerin kurul halinde yapılmasına gerek görmediği kimi yargılama işlemlerinin yerine getirilmesi İçin, yetki verdiği başkan ya da üyedir.

Yönerge yazarak başka yerdeki yargıca yetki verme (istinabe), tanık ve bilirkişi dinlenmesinden başka, keşif, yemin, isticvap, tebligat yapma durumlarında da olanaklıdır.

İstinabe, hem yetki, hem de görev kuralının bir ayrıcalığıdır. Kural olarak yetkili ve hatta görevli olmayan mahkeme, böylece yetkili ve görevli konuma getirilmektedir. Yönergeyi alan mahkeme, kendisinden istenilen hususları yapmakla yetinmeli ve bunun dışındaki işlemleri yapmaya yeltenmemelidir. Mahkemenin yönerge dışındaki yaptığı işlemler geçersizdir.

Yönerge (istinabe) yoluyla yapılan işlemlerde, C. Savcısının hazır bulunma zorunluluğu yoktur. Ancak bilgilendirilmesi gerekir. Katılan ve sanık da isterse hazır bulunabilirler. Sanık müdafi, istinabe yazısında belirtilmemiş olsa da, işlemlere katılabilir.

Yemin verilmesi gereken tanık, bilirkişinin yemin ettirildikten sonra dinlenmesi gerekir. İstinabe olunan mahkeme, yemin vermeye yetkilidir

Yabancı ülkelerdeki kişilerin, yönerge yoluyla dinlenmeleri için, yönerge¬nin, dinlenilmesi istenilen kişinin oturduğu yer adlî makamına yazılması gerekir. Yabancı ülkede yapılacak keşif için yazılan yönerge, diplomasi aracılığıyla yerine gönderilir. Uygulamada yönergeler, yabancı devletin yetkili adlî maka¬mına hitaben yazılmakta ve Adalet Bakanlığı aracılığı ile diplomatik kanaldan o devletin adlî makamına iletilmektedir. Bu yönergede;

Asker kişilere ilişkin yönergelerin, kıtası komutanlığına yazılması üzerine, komutanlıkça asker en yakın mahkemeye gönderilerek anlatımı alınmak suretiyle yerine getirilir.

Toplu mahkemeler, keşif yapma ve bilirkişi incelemesi için, başkan ya da üyelerden birine yetki verebilir. Bu yargıca naip yargıç denilir. Ancak kurul halinde yapılması şart olan işlemler, naip yargıca yaptırılamaz. Keşif yeri başka yargı çevresinde bulunsa bile, keşfi gerekli bulan mahkemenin ya da naip yargıcın, o yere gidip keşfi yapması daha doğru olur. Mahkemenin ya da naip yargıcın, yargı çevresi dışında keşif yapabileceği gibi, keşif yerinin bulunduğu mahkemeye yönerge yazarak keşfi gerçekleştirmesi de olanaklıdır. CMK’nın yalnızca tanık ve bilirkişi dinlenmesinde, mahkemenin naip yargıç görevlendirebileceğinin hükme bağlandığı ve buna karşılık sanığın sorgusu ve dinlenmesinde bu yöntemin uygulanacağı hususu belirtilmediğinden, sanığın sorgusunun naip yargıç tarafından yaptırılmaması gerekir.

Tanık veya bilirkişi, olanak varsa, aynı anda görüntülü ve sesli (video marifetiyle) yayın tekniğinin uygulanması suretiyle dinlenebilir. Buna olanak verecek teknik donanımın kurulmasına ve kullanılmasına ilişkin esas ve usuller yönetmelikte gösterilir.16

Sanığın sorgusu ya da dinlenmesi naip aracılığı ile yapılamaz. Bir başka suçtan hükümlü olarak mersin cezaevinde bulunan sanık Şinasi’nin bozmaya karşı talimat yolu ile beyanı alınırken ağır ceza mahkemesinin heyetten hâkim Ali naip tayin ederek talimatı ikmal edip mahalline iade ettiği görülmüştür. Ceza usul yasası yalnızca tanık ve bilirkişi dinlenmesinde mahkemenin, naip hâkim görevlendirebileceğini hükme bağlamış buna karşılık sanığın sorgusu ve dinlenmesinde böyle düzenleme yapmamış ağır cezalık suçlarda; davanın görüldüğü yer mahkemesinin yargı çevresi dışında bir başka suçtan tutuklu ya da cezası infaz edilmekte olan sanığın sorgusunun bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığı ile yaptırılacağını açıkça ifade etmiştir. Talimatı yerine getirecek ağır ceza mahkemesinin heyetten bir hakimi naip olarak görevlendirmesi ve talimatı bu suretle yerine getirmesi usule aykırıdır.17

Bilirkişi incelemesi naip aracılığı ile yaptırılabilir.18

Tanık Ve Bilirkişinin Dinleneceği Günün Bildirilmesi*

MADDE 181 - (1) Tanık veya bilirkişilerin dinlenmesi için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısına, suçtan zarar görene, vekiline, sanığa ve müdafiine bildirilir. Düzenlenen tutanağın örneği hazır bulunan Cumhuriyet savcısına ve müdafie verilir.

(2) Yeniden keşif ve muayeneye ihtiyaç duyulursa, yukarıdaki fıkra hükümleri uygulanır.

(3) Tutuklu olan sanık, ancak tutuklu bulunduğu yer mahkemesinde yapılacak bu tür işlerde hazır bulundurulmasını isteyebilir. Ancak, hâkim veya mahkeme tarafından zorunlu sayılan hâllerde tutuklu bulunan şüpheli veya sanığın da bu tür işlerde hazır bulunmasına karar verilebilir.

Bu düzenleme, Tasarının ana fikri olan silâhlarda eşitlik sağlanması yolu ile savunmanın güçlendirilmesi ve etkin bir ceza adaleti sisteminin oluşturulması ilkelerine uygundur. Gerçekten duruşma hazırlığı aşamasında avukatın da hazır bulunduğu bir tanık dinleme, keşif, bilirkişi incelemesi işlemi yapıldığı takdirde, bunlara karşı olan görüşler bu aşamada ileri sürülerek çözülebileceğinden, duruşma hazırlığı aşaması uzarsa da, aslında bu yolla duruşma aşaması hızlanabilecek ve Tasarının gerçekleştirmeye çabaladığı davanın bir duruşmada bitirilmesi sistemine kavuşmada önemli bir katkıda bulunmuş olacaktır.19

Düzenlenen tutanağının Örneği hazır bulunan C. Savcısına ve müdafiye verilir. Tutanağın sadece savcı ve müdafiye verilecek olması eleştirilebilir. Müdafisi olmayan sanık veya katılan veya vekili de bu haktan faydalanmalıdır.20

Tutuklu sanık açısından ise ancak tutuklu bulunduğu yerdeki işlemlerde hazır bulunabilir. Mahkemece zorunlu görülmesi halinde ise sanığın bu tür işlemlerde bulunmasına karar verilebilir. Toplanan deliller duruşmada okunarak, taraflardan diyeceklerinin sorulması zorunludur.

Keşif, sanığın işyerinde yapılmıştır. Okunan keşif tutanağına karşı sanık ve müdafii, keşfin dava konusu yerde yapılmadığına ilişkin bir itirazda bulunmamışlardır. Bu nedenle, mahkeme kurulunun takdir hakkını kullanarak sanık ve müdafiine haber vermeksizin olay yerinde keşif yapması, emredici usul kurallarına aykırılık oluşturmamaktadır.

Keşif gün ve saati önceden taraflara haber verilmeden keşif yapılması yasaya aykırıdır.21


Avukat Baran Doğan

  1. Av. Kadir Tunç, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 2003 yılında mezun olmuştur. 2005 yılından beri İstanbul’da serbest avukatlık yapmaktadır. 

  2. 5271 sayılı CMK, Hükümet Tasarısı Gerekçesi, tasarı m.181 

  3. Yaşar, A.g.e. s. 939-941 (AİHM. 28.01.2003, Halise Demirel/Türkiye Kararı) 

  4. Yaşar, A.g.e.s. 941 (CİGM., 25.02.1957-5529) 

  5. Yaşar, A.g.e.s.942 (CGK., 5.2.1973, 2/378-76) 

  6. 5271 Sayılı CMK. Hukuka Kesin Aykırılık Hâlleri Madde 289/h” Hüküm İçin Önemli Olan Hususlarda Mahkeme Kararı İle Savunma Hakkının Sınırlandırılmış Olması. 

  7. Yaşar, A.g.e.s.948 

  8. 4.CD., 7.5.1964, 1770-1885 

  9. 6.CD., 13.5.1999.2862-3021 

  10. Parlar ve Hatipoğlu, A.g.e.s 966 (1.CD.,28.02.2006, 5191-34) 

  11. HTG m 183. 

  12. Parlar ve Hatipoğlu, A.g.e.s.966 (9.CD ., 24.11.2005, 5869-8977) 

  13. Parlar ve Hatipoğlu, A.g.e.s.967 

  14. Yaşar, A.g.e. s. 954 (CGK., 30.06.1980., 9/198-263) 

  15. HTG m.186 

  16. Yaşar, A.g.e.s. 956, 957,958 

  17. CGK., 01.02.1988., 1/517-12 

  18. CGK., 21.03.1977, 9/105-128 

  19. HTG m. 187 

  20. Yaşar, A.g.e.s. 962, Prof.dr. Veli Özer Özbek Yeni Ceza Muhakemesinin Anlamı, Ankara 2005, sh.759 

  21. Yaşar, A.g.e.s.962 (CGK., 22.05.1995., 9/129-156) 

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS