Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs Suçu Nedir? (TCK 288)

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu, 5237 sayılı TCK’nın 288. maddesinde “Adliyeye Karşı Suçlar” bölümünde şu şekilde düzenlenmiştir:

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu

Madde 288 - (1) Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.

Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs Suçunun Unsurları

Madde gerekçesine göre; maddede, görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı mütalâada veya beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunmak, suç olarak tanımlanmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, yapılan açıklamanın yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye elverişli olması gerekir. Elverişlilik kavramından neyin anlaşılması gerektiği hususunda, Türk Ceza Kanununun “Suça teşebbüs” kenar başlıklı 35 inci maddesinde yer alan hükmün ve gerekçesinin gözönünde bulundurulması gerekmektedir.

Yapılan açıklamanın, yargı görevi yapanın hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi; bilirkişinin veya tanığın gerçeğe aykırı mütalâada veya beyanda bulunması amacına yönelik olması gerekmektedir. Suçun oluşması bakımından, yapılan açıklamanın alenî olması gerekmekte olup, açıklamanın yazılı veya sözlü olması ya da basın ve yayın yoluyla yapılması önem taşımamaktadır. Diğer yandan, Türk Ceza Kanununun “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” kenar başlıklı 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunacağı belirtilmektedir. Bu ilke doğrultusunda söz konusu suçun yaptırımı da adlî para cezasına çevrilmektedir.

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu unsurlarının meydana gelebilmesi için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye yönelik sözlü ya da yazılı beyanın, “aleni” olarak yapılması gerekir. Aleniyet, sözlü veya yazılı beyanın “belirsiz sayıda kişi tarafından algılanabilir” olması anlamına gelir.

Adli Para Cezası, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu nedeniyle doğrudan adli para cezasına hükmedilebilmektedir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu nedeniyle hükmedilen adli para cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb) kararı verilmesi mümkündür.

Erteleme, mahkeme tarafından belirlenen hapis cezasının cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu nedeniyle hükmedilen adli para cezası hakkında cezanın ertelenmesi kararı verilmesi mümkün değildir.

Suçun Şikayet Süresi ve Zamanaşımı

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almadığından savcılık tarafından resen soruşturulur, bu suçlara dair herhangi bir şikayet süresi yoktur. Şikayetten vazgeçme ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmaz. Suç, dava zamanaşımı süresine riayet edilmek kaydıyla her zaman soruşturulabilir.

Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış veya dava açılmasına rağmen kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran bir ceza hukuku kurumudur. Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu için yapılan yargılamalarda olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suç, bu zamanaşımı süresi içerisinde her zaman soruşturulabilir, bu zamanaşımı süresi geçtikten sonra soruşturma yapılamaz.

Uzlaşma

Uzlaşma, suç isnadı altındaki şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu, uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir.

Görevli Mahkeme

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu nedeniyle yapılan yargılamalar asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.

Soruşturma aşamasında önödeme kurumunun uygulanması veya kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmesi mümkündür.

Kovuşturma aşamasında basit yargılama usulü uygulanarak yargılama yapılabilir.

Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs Suçu Yargıtay Kararları


Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs Suçunda Aleniyet

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 288/1. madde ve fıkrasında, “Bir olayla ilgili olarak başlatılan soruşturma veya kovuşturma kesin hükümle sonuçlanıncaya kadar savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş iken, 05.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 93. maddesi ile “Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada, hukuka aykırı bir karar vermesi veya bir işlem tesis etmesi ya da gerçeğe aykırı beyanda bulunması için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı hukuka aykırı olarak etkilemek amacıyla alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunan kişi, elli günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde değiştirilmiştir.

Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun oluşabilmesi için, yargı görevi yapanı, bilirkişiyi veya tanığı etkilemeye yönelik sözlü ya da yazılı beyanın, “aleni”; yani, “belirsiz sayıda kişi tarafından algılanabilir” olması gerekir.

Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; sanık Avukat …‘in, … ile Avukat … Aytan arasında meydana gelen kavga olayı nedeni ile ilgili Marmaris Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/2991 soruşturma numaralı dosyasında tanık olarak beyanına başvurulan müvekkili şikayetçi …üzerinde baskı kurarak …‘ın beyanını değiştirmesini sağlaması biçiminde sübutu kabul edilen eyleminin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 288/1. madde ve fıkrasında düzenlenen adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun “alenen sözlü veya yazılı beyanda bulunma” ögesini taşımadığı ve sanığa yüklenen adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun yasal unsurlarının oluşmaması nedeniyle sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesinde isabet görülmemiştir (Yargıtay 12. Ceza Dairesi-Karar: 2019/5889).

Adil Yargılamayı Etkilemeye Teşebbüs Suçunda Davaya Katılma Hakkı

Mağdur kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan “suçtan zarar görme” kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu gerek Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11.04.2000 tarihli ve 65–69, 22.10.2002 tarihli ve 234–366, 04.07.2006 tarihli ve 127–180, 03.05.2011 tarihli ve 155–80, 21.02.2012 tarihli ve 279–55, 15.04.2014 tarihli ve 599-190, 28.03.2017 tarihli ve 214-206 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25.03.2003 tarihli ve 41–54 sayılı kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edilmesi karşısında, sanık hakkında adliyeye karşı işlenen gizliliğin ihlali ve adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçlarından açılan kamu davasında; sanığa atılı suçların koruduğu hukuki yarar ve nitelikleri itibariyle şikayetçi Türkiye Halk Bankası A.Ş. Genel Müdürlüğünün sanığa yüklenen suçların mağduru olmadığı ve suçtan doğrudan zarar görmemesi nedeniyle davaya katılma hakkı bulunmadığı gözetilmeksizin şikayetçinin davaya katılmasına karar verilmiş olması hukuki değerden yoksun olup, hükümleri temyiz yetkisi vermeyeceğinden, şikayetçi vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi gereğince isteme aykırı olarak REDDİNE, 24.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi (Yargıtay 12. Ceza Dairesi - Karar: 2019/5448).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS