0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu Nedir? (TCK 299)

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, hakaret suçunu düzenleyen genel hükümlerden ayrı olarak TCK 299’da özel bir madde şeklinde düzenlenmiştir. Cumhurbaşkanına hakaret suçu ile makamın değeri konusunda toplumun sahip olduğu duygu ve düşünceleri sarsan, Cumhurbaşkanlığı makamının şeref ve saygınlığına zarar veren fiil ve sıfatların isnat edilmesinin veya sövme fiillerinin cezalandırıldığı ileri sürülmektedir.

Maddenin düzenleme biçiminden anlaşıldığı üzere, Cumhurbaşkanına hakaret suçu ile Cumhurbaşkanlığı makamının fonksiyonları, işlevi, yerine getirdiği görevi değil, hukuksal bir kavram olarak Cumhurbaşkanının “şerefi” korunmak istenmektedir.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, uygulamada eleştiri niteliğindeki söz ve davranışların da hakaret olarak cezalandırılmasına neden olduğundan ceza hukukunun genel ilkelerine aykırı bir düzenlemedir. Genel hakaret suçu, tüm kamu görevlilerinin de dahil olduğu herkes için TCK md.125’de düzenlenmiş olduğundan TCK md. 299’da ayrıca Cumhurbaşkanına hakaret suçuna özel bir suç şeklinde yer verilmesi hukuka aykırıdır.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle kovuşturma yapılması Adalet Bakanlığı’nın iznine tabidir. Adalet Bakanlığı izin vermediğinde kovuşturma yapılamaz.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, 5237 sayılı TCK’nın 299. maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir:

TCK m.299

(1) Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır.

(3) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Unsurları

Yargıtay uygulamasına göre, Cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurları şu şekildedir:

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil Devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenerek Devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığının korunması amaçlanmıştır. Devlete karşı işlenen suçlardan bir kısmının gerçek mağdurunun makamı temsil eden gerçek kişi olmakla birlikte, devlete dair hukuki yararın korunması, kişiye nazaran daha üstün tutulmuştur. Suç doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı olan kişiye karşı işlenmekte ise de, suçla korunan ve bu sebeple ihlal edilen hukuki değer devletin siyasal iktidar yapısıdır. Ceza himayesinin konusu Devlet kuvvetlerinin korunmasıdır.

Suçun faili herkes olabilir. Cumhurbaşkanlığı sıfatı seçimle değil andiçmeyle başlar. Suçun görevin devamı sırasında işlenmesi gereklidir.

Hakaret, bir kişiye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle; onur, şeref ve saygınlığa saldırmasıdır.

Eylemin yüze karşı ya da yoklukta işlenmesi arasında fark yoktur. Gıyapta hakaretin varlığı için belirli sayıda kişiyle ihtilat öğesi aranmadığından, failin bir kişinin duyabileceği şekilde yoklukta hakaret etmesi halinde suç oluşur.

Serbest hareketli suç olup, sözler, imalı şarkılar, yazı, çizim, resim, nefreti gösteren hareketler ve bunun gibi davranışlarla işlenebilir. Aynı şekilde, telefonla, mektupla, basın yayın araçları veya medya yoluyla diğer iletişim araçlarıyla gerçekleştirilmesi de olanaklıdır.

Manevi unsur genel kasttır. Mağdurun sıfatı bilinerek hareket edilmelidir. Saikin siyasi olması şart değildir. Cumhurbaşkanlığı sıfat veya vazifesiyle alakalı saike de lüzum yoktur. Hakaret suçları ifade özgürlüğünü sınırlayan hallerden bir tanesidir. Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilmez bir niteliğe sahiptir. İfade hürriyeti insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve özgürlüğüdür. Temel hak ve özgürlüklerden olan bu hak birçok uluslararası belgeye Anayasa ve kanunlara konu oluşturmuştur.

İftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzeni cebir yoluyla değiştirmeye yönelen, nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle ceza yaptırımlarına bağlanmaktadır. Bu doğrultuda Cumhurbaşkanına hakaret suçları da 5237 Sayılı TCK 299. maddesinde yaptırıma bağlanmıştır. Suçun koruduğu hukuki yarar yukarıda da izah edildiği üzere Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığıdır. Bu suçun oluşumu için “Onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun düşünce veya duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibari ihlal edici olduğu, toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunun tayininde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir. Bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez”. Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması ancak onu hukuka uygun kılan diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunmamasına bağlıdır. İfade hürriyeti, basın özgürlüğü gibi bir hakkın kullanmasına dair hukuka uygunluk nedenleri mevcut ise, hukuk düzeni tarafından kişi cezalandırılmayacaktır. Ancak, eleştiri hak ve görevi kötüye kullanmamalı, yazıda küçültücü, incitici, abartılı sözlerden kaçınılmalıdır. Sayılan öğelerden birinin olması halinde haber verme ve eleştiri hakkından söz edilmeyecek, eylem hukuka aykırı olacaktır.

Siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişiler, diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmak zorunda oldukları demokratik toplumlarda geniş bir kabul görmüştür. Ancak eleştiri kırıcı, şok edici ya da rahatsız edici olsa bile hakarete varmamalıdır, zira hiçbir kimse hakarete katlanmak zorunda değildir. İfade hürriyeti bakımından eleştiri ile hakaret arasındaki ince çizgi toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre, kişilerin ifade hürriyeti ile mağdurun birey olarak onur ve şerefi arasındaki denge de gözetilmek suretiyle hakim tarafından belirlenmelidir. Kaba sövme hiçbir koşulda eleştiri olarak kabul edilmemelidir (Y16CD-K.2017/4807).

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Cezası (TCK 299)

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun cezası şu şekildedir (TCK m.299):

  • Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır (TCK m.299/1).

  • Suçun alenen işlenmesi hâlinde, verilecek ceza altıda biri oranında artırılır (TCK m.299/2).

  • Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır (TCK m.299/3).

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunda Aleniyet Nedir?

Cumhurbaşkanına hakaret suçunun alenen işlenmesi halinde hükmedilecek ceza 1/6 oranında ayrıca arttırılacaktır. Örneğin, internetten sosyal medya üzerinden, bir tv programında veya bir caddede bağırarak hakaret etmek suçun aleni bir şekilde işlenmesine neden olur.

Aleniyetin gerçekleşmesi için olay yerinde başkalarının bulunması yeterli değildir. Hakaret konusu söz veya davranışın belirlenemeyen sayıda kişi tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması halinde alenen hakaret suçu işlenmiş olur. Hakaret suçunda aleniyetin gerçekleşmesi için herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesi şarttır.

Cumhurbaşkanına Gıyapta Hakaret Suçunun Şartları

Genel hakaret suçu, mağdurun yokluğunda işlendiğinde suçun vücut bulabilmesi için hakaret edenin söz ve davranışlarının en az 3 kişi tarafından öğrenilmesi gerekir. Genel hakaret suçunda hakaret edilen ortamda mağdurun olmadığı hallerde, TCK m.125 hakaret teşkil eden fiilin 3 kişiyle ihtilat halinde işlenmesi şartını aramaktadır. Söz konusu üç kişiye hakaret edenin kendisi dahil değildir. Üç kişinin aynı yerde olması şart değildir, önemli olan üç kişinin hakareti öğrenmesidir.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, genellikle Cumhurbaşkanının gıyabında (yokluğunda) işlenmektedir. Ancak, suçun gıyapta işlenmesi halinde sadece bir kişinin hakareti duyması yeterlidir. Genel hakaret suçunda olduğu gibi 3 kişinin hakareti öğrenmesi şartı, bu suçta aranmamaktadır.

Suçun Kovuşturulması ve Kovuşturma İzni Alınması

Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle Adalet Bakanlığı’ndan kovuşturma izni alınmadan kamu davası açılamaz. Kovuşturma izni soruşturma aşamasında savcılık tarafından talep edilmelidir. Kovuşturma izni talebi Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce değerlendirilerek izin verilip verilmeyeceği karara bağlanır.

Kovuşturma izni verildiğinde, savcılık tarafından mahkemeye kamu davası açılır.

Kovuşturma izni verilmediğinde, savcılık kovuşturma izni verilmemesine ilişkin Adalat Bakanlığı kararını suçun mağduru olan Cumhurbaşkanına tebliğ etmelidir. Cumhurbaşkanının kovuşturma izni verilmemesine ilişkin Adalet Bakanlığının idari işlemine karşı idari yargıya başvurma hakkı vardır. Cumhurbaşkanının idari yargıya başvurmaması veya başvurup da talebinin reddedilmesi halinde, savcılık cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verir.

Cumhurbaşkanına hakaret suçundan başlatılan soruşturmada Adalet Bakanınca kovuşturma izni verilmeyen şüpheli hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediği gerekçesi ile verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda esas itibari ile bir hukuka aykırılık bulunmamakla birlikte, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, idari işlemlere karşı yetki, şekil, neden, konu ve amaç yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenlerin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Takdir yetkisi kullanılarak verilen kovuşturma izni verilmesine yer olmadığına dair Bakan işleminin hukuka uygunluğunun denetimi ya da denetimine tabi tutulup tutulmayacağı idari yargının konusudur. Bu bakımdan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi, soruşturma izni verilmemesine ilişkin idari işleme karşı dava açılmasına engel bir hal teşkil etmez (Y3CD-K.2022/3204).

Şikayet Süresi, Dava Zamanaşımı, Uzlaşma

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, takibi şikayete bağlı suçlar kategorisinde değildir. Suçun dava zamanaşımı süresi içinde savcılığa bildirilmesiyle resen soruşturma başlatılır. Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu, taraflar arasında uzlaştırma prosedürü uygulanmasını gerektiren suçlardan değildir.

Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle yapılan yargılamalar asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, Adli Para Cezası ve Cezanın Ertelenmesi

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb), sanık hakkında verilen kararın hukuk sisteminde hiçbir sonuç doğurmaması ve iyi halli geçirilen belli bir denetim süresi sonunda davanın düşmesiyle neticelenen bir muhakeme hukuku kurumudur. Cumhurbaşkannına hakaret suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı vertilebilir.

Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle ceza mahkemesi tarafından hükmedilen hapis cezası, belli koşullarda adli para cezasına çevrilebilir.

Cezanının ertelenmesi, mahkeme tarafından belirlenen cezanın cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Cumhurbaşkanına hakaret suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezasının ertelenmesi de mümkündür.

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu (TCK 299) Yargıtay Kararları


“Yalancı Tayyip, Diktatör Tayyip” Hakaret Değildir

Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Somut olayda sanığın katılanı hedef alarak gazetede yazdığı “Tencere Tava Hep Aynı Hava!” adlı yazısında; “Diktatör Tayyip!”, “Valin Gezi Park’a dokunmayacağız dedi. Ama İstanbul’un mülki amiri yalan söyledi. Dolayısı ile sen yalan söylemiş oldun. ‘Yalancı Tayyip’ Diktatör Tayyip! Tencere tava hep aynı hava dediğin protesto seni kelle paça yapacaklar! Haberin olsun!” şeklindeki ve eleştiri niteliğindeki sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (YARGITAY 18. Ceza Dairesi -Karar: 2017/9587).

Cumhurbaşkanına “Hırsız, Katil, Yezit” Demek Suç mudur?

Sanığın yukarıda belirtilen tarihlerde kendi facebook sayfasında aynı suç kastıyla ve birden fazla kez Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını kastettiği açıkça anlaşılacak şekilde; katil, yezit, hapisten korktuğu için zulmeden, teröristleri besleyen gibi doğrudan Cumhurbaşkanını halk nezdinde küçük düşürücü, onur ve saygınlığını zedeleyici, isnatlarda bulunmak suretiyle AİHS ve hukuk düzenimizin koruduğu düşünce özgürlüğü kapsamında kalmayan, anlam ve içerik derinliğinden yoksun, sloganik tarzda aşağılayıcı ve hakaret kastıyla söylenmiş paylaşımlardan ibaret sanığın eyleminin Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturacağı gözetilmeden, 5237 Sayılı Kanun’un 299/1-2, 43/1 maddeleri uyarınca sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi gerekirken beraat kararı verilmesi isabetli değildir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar: 2017/4807).

Sanıkların söyledikleri sabit olan “hırsız, katil …” şeklindeki sözlerin incitici, küçük düşürücü ve Cumhurbaşkanın toplum içindeki saygınlığını zedeleyici mahiyette olması nedeniyle hakaret vasfı taşıdığı gözetilmeden yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2016/3618).

“Paraları Çalmışlardır” Sözü Cumhurbaşkanına Hakaret Suçundan Beraat

İncelenen dosya kapsamından;…‘nün 18.05.2015 tarihli ve 32422 sayılı “Kanun yararına bozma yoluna gidilmemesine ilişkin” müzekkeresine hitaben sanık …’in 15.07.2015 tarihli dilekçesinin aynen;

“İLGİ: Sayın . Bey tarafıma vermiş olduğunuz kararınızdaki suçlamaların hiçbirisini Necmettin Bilal Erdoğan’ a yönetmedim. Tarafım ülkemizin ve geleçek nesillerimizin Hazineye ayit paralarını Baba oğul çalmışlardırı kanıtladım…’

‘…Sizden tarafımın zarar görmemesi yoluna gidip almış olduğunuz bu kararı tekrar gözden geçirerek vatandaşlar olarak ülkemiz doğrudan bu hırsızlıktan zarar gördü ise vatandaş olarak bizler doğrudan zarar görmüş oluruz.’

Bundan dolayı Baba oğlun hakkında ülkemiz adına ve Geleçek nesillerimiz adına sorgulanmanın paşlatılması için kanun yararına Bozma yoluna gidilerek gereğinin yapılmasını saygılarımla. Arz ve talep ederim.” şeklinde olduğu;

….

… Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 18.05.2015 tarihli ve 32422 sayılı “Kanun yararına bozma yoluna gidilmemesine” ilişkin müzekkeresine hitaben sanık …’in 15.07.2015 tarihli dilekçesinde yer alan “…Baba oğlun hakkında ülkemiz adına ve gelecek nesillerimiz adına sorgulanmanın paşlatılması için kanun yararına Bozma yoluna gidilerek gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.” şeklindeki sözlerine ilişkin olarak yapılan ihbar sonrası … Bakanlığının 20.01.2016 tarihli olurları ile sanık hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçundan kovuşturma izni verilen olayda,

Cumhurbaşkanına hakaret suçundan mahkûmiyetin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelip gelmediği ve gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığı hususu açısından; siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle eleştiriye daha fazla katlanmak durumunda oldukları ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğu her zaman vurgulanmıştır. Demokratik bir toplumda siyasetçilere diğer siyasetçileri, hükûmet mensuplarını ve kamu görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum yapma hakkı tanındığı, seçmenlerini temsil eden, onların taleplerini, endişelerini ve düşüncelerini politik alana aktaran ve çıkarlarını savunan seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğünün özellikle değerli olduğu, bu sebeple müdahale eğer bir siyasetçinin ifade özgürlüğüne yönelik ise başvuruların çok daha sıkı bir denetimden geçirilmesi gerektiği göz önüne alındığında ve sanığın dilekçesinin içeriği bir bütün olarak değerlendirildiğinde sözleri ağır eleştiri niteliğinde olan ve mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyuta ulaşmayan sanığa atılı Cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2018/63 E. , 2022/543 K.).

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunda Aleniyet Unsuru

Aleniyetin gerçekleşmesi için olay yerinde başkalarının bulunması yeterli olmayıp, hakaretin belirlenemeyen sayıda kişi tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması, herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesinin gerekmesi karşısında, aleniyet unsurunun oluşmayacağı baro odasındaki sözleri nedeniyle sanık hakkında cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen TCK’nın 299/2. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 9. Ceza Dairesi - Karar: 2014/8838).

Zincirleme Şekilde Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu

Olay tutanağı, CD inceleme tutanağı, sanık savunması ve tüm dosya kapsamına göre; asılsız ihbarı nedeniyle bulunduğu yere gelen kolluk görevlilerinin sanık hakkında işlem yapmak istemeleri üzerine, sanığın önce olay yerinde, akabinde doktor kontrolüne götürülürken polis aracında ve en son olarak da polis merkezine getirildiğinde hakaret içeren sözleri sarf etmesi şeklinde gerçekleşen olayda, bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda aynı suçun birden fazla işlenmesi nedeniyle TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin tatbiki gerektiği gözetilmeden yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile alt sınırdan ulaşılarak ceza tayin edilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/4463).

Aynı konu ile ilgili aynı gün içinde kısa zaman aralıklarıyla attığı tweetlerle Cumhurbaşkanına hakaret içeren sözler sarfeden sanığın eyleminin tek suç oluşturduğu ve alt sınırdan uzaklaşılarak ceza tayini gerekirken zincirleme suç olduğunun kabulü ile TCK’nın 43. maddesinin uygulanması hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2016/3475).

İnternetten Facebook Üzerinden Cumhurbaşkanına Hakaret

Sanığın facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde kendisine ait hesap üzerinden Cumhurbaşkanı hakkında “…onbir yıldır hep çaldım yine çalarım”, “rüşvetimi alır yaşarım”, “evde istiflemişim bir kaç milyar dolar onları sıfırlayacak .. gibi bir oğlum var”, “ulusum korkma pensilvanyadaki canavar, çalsa da bir bildiği vardır diyen seçmenim var” şeklindeki herkese açık olarak yazılar paylaştığı anlaşılmakla, sanığın eylemi TCK’nın 299/1-2 maddesindeki şekli ile Cumhurbaşkanına hakaret suçunu oluşturmaktadır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/953).

Cumhurbaşkanının Kaçakçılık Yapanlara İzin Verdiğini Söylemek Suç Değildir

Cumhurbaşkanına hakaret suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Kaçak akaryakıt taşımakta iken yakalanan sanığın, kolluk görevlilerine kızarak ve kaçakçılıkla mücadele görevi bulunan kamu görevlilerini kastederek Cumhurbaşkanının da kaçakçılık yapanlara izin verdiği yönündeki tehevvüren söylediği sözlerin demokratik toplumun temel esaslarından hoşgörü kapsamında değerlendirilebilecek ağır eleştiri niteliğinde kaldığının kabulünde zorunluluk bulunduğundan unsurları itibariyle oluşmayan müsnet suçtan beraati yerine yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/3518).

Kovuşturma İzni Alınmayan Konudan Yargılama Yapılamaz

Sanık hakkında TCK’nın 299/3 maddesi uyarınca “bu soysuz kaşıkla veriyor kazanla geri alıyor bunun nasıl bir mahluk olduğunu anlayan var mı” şeklindeki sözleri için kovuşturma izni verildiği, zincirleme suç hükmünün uygulanmasına esas alınan sözlerle ilgili kovuşturma izni verilmediği gözetilmeden ayrıca, kovuşturma izni verilmeyen 04 Şubat 2015 tarihli “evet tayip paralel yapı paralel yapı diyordun içinde tansu çiller ve sen de varsın o zaman hadi buyur kendinide sorgulatsana yok yok bunlar montajdır” şeklindeki paylaşımların ne surette hakaret suçunu oluşturduğu tartışılıp değerlendirilmeden TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2016/3847).

Gazetecilik ve Basın Yayın Yoluyla Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu

Suçlama konusu edilen yazının kendisi tarafından yazıldığını, yazının çeşitli yerlerinden alıntılar yapılarak suçlama yapıldığını, yazının başlangıcında iktidarı sorumlu gösterdiğini, ayrıca Mehmet Akif’in örtünme ile ilgili şiirinden alıntılar yaptığını, yazının Yargıtay’da görülen bir dava sırasında, Ankara Belediyesinde çalışan başörtülü bir bayanın tanık olarak ifade vermek istemesi üzerine başörtüsü nedeniyle salondan çıkartılmasına dayalı güncel bir yazı olduğunu, “inandığımız gibi yaşama hürriyetimiz yok” şeklindeki ifadenin bir ironi olduğunu, kendisini ve iktidarı suçlayıp eleştirdiğini, Cumhurbaşkanı S … ‘yi, devlet iradesinin parçası olarak gördüğü bir toplantıda Anayasa fırlatması ve benzeri davranışları nedeniyle dile getirdiğini, kına yakmak deyiminin, mutlu olmak, sevinmek anlamında olduğunu, ancak argodaki kullanımın küfür olduğunu, argo dışında kullanımın söylediği şekilde bulunduğunu, kutsamak, takdis, düğün, bayram, mutluluk ifade ettiğini, kendisinin de genel anlamda kullandığını, S …‘ye yaptığından memnun musun, mutlu musun, anlamında kullandığını, devam eden cümlede de bu durumun açıklandığını, herkes için özgürlük ve adalet istemi ile iyi niyetini göstermiş olduğunu, Cumhurbaşkanlığı sıfatı veya makamını hedef almadığını, kullanmadığını, S …‘yi kişisel olarak eleştirdiğini, yazıda kamu zararının def edilmesinden söz ettiğini, bunun da kamu yararı bulunmadığı şeklindeki iddiayı tekzip ettiğini, Yargıtay’da yaşanmış bir olaydan hareket edildiğini ve sorunun halen devam ettiğini, bu haliyle güncel olduğunu, gazetecilerin genişletilmiş özgürlüğü bulunduğunu, normal olarak sıradan bir yurttaşın söylediği bir söz suç oluşturabilir iken, aynı sözün gazeteci tarafından söylenmesin in suç oluşturmayabileceğini, keza herhangi bir insana söylendiğinde suç oluşturan bir sözün başbakan veya cumhurbaşkanına ya da herhangi bir kamu otoritesine söylenmesin in suç oluşturmayabileceğini, gazetecilerin genişletilmiş özgürlükleri, kamu otoritelerinin genişletilmiş tahammüllerinin olması gerektiğini, hakaret kastıyla hareket etmediğini belirterek, kına yakmak deyiminin kullanıldığı yazı örnekleri ile yargısal kararları savunma dilekçelerine eklemiştir.

Yazının tarihi dikkate alındığında, söz konusu tarihte Yargıtay’da icra edilen bir duruşmada türban nedeniyle meydana gelen olayları yazarın kendi bakış açısıyla değerlendirdiği ve bu haliyle yazıda güncellik unsurunun gerçekleştiği ve yazarın dünya görüşü açısından sorun olarak gördüğü hususlardaki görüşlerini açıklamasında kamu yararı bulunduğu da kabul edilmiştir. Ancak suça konu yazıda, “S … kına yaksın otursun”, “Çankaya’daki adam akıl almaz uygulamaları ile toplumsal barışı dinamitleyen uygulamalara öncülük ediyor” sözcükleri yazıda kullanılması zorunlu olmayan ve düşünce açıklamaları şeklinde de kabul edilemeyecek olan ifadelerdir. Sanık Cumhurbaşkanını halk nezdinde küçük düşürücü, onun onur ve saygınlığını zedeleyecek ifade ve isnatlarda bulunmakla, atılı suçu işlemiştir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar : 2009/253).

Emekli Cumhurbaşkanına Hakaret Halinde TCK 299 Uygulanamaz

Şüphelinin “hükümlülerin iznini kullanmasındaki prosedür ile ilgili olarak (olay tarihinde Türkiye Cumhuriyeti 11. Cumhurbaşkanı olan) mağdur Abdullah Gül’e mektup yazdığını, ancak cevabın olumsuz geldiğini” söylediği, şüphelinin daha sonra bir anda “… senin ananı avradını sinkaf edeyim” diyerek mağdura …‘e hakaret ettiği “ iddiası ile cezalandırılması istemi ile iddianame düzenlenmiştir.

TCK’nın 299. maddesinde düzenlenen suç, Cumhurbaşkanına karşı hakaret eyleminde bulunulmasıyla oluşacağından, eylemin Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunan kişiye karşı işlenmiş olması gerekir. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı görevi sona erdikten sonra bu görevle ilgili olarak hakaret edilse dahi, TCK’nın 299. maddesi uygulanamayıp, TCK’nın 125, 130. maddelerindeki hakaret suçlarını oluşturacaktır.

TCK’nın 125. maddenin birinci fıkrasında ise suçun temel şekli, üçüncü fıkrasında ise nitelikli halleri düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 131/1. maddesi uyarınca, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret dışında kalan hakaret suçlarının takibi şikayete bağlıdır.

Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunda ise, hakaretin yalnızca görevin yerine getiriliş biçimiyle ilgili olması şart değildir. Hakaret, kamu görevlisinin görevine veya görevin yerine getiriliş biçimine yönelik olabilir. Herhangi bir kamu görevine karşı duyulan düşmanlık sebebiyle o görevi ifa eden veya etmiş olan görevliye hakarette de illiyet bağının varlığının kabulü gerekmektedir. Ayrıca TCK’nın 299. maddesinden farklı olarak, görevin yapılması sırasında veya yapılmasından sonra görev nedeniyle işlenen hakaret ile TCK’nın 125/3-a. maddesinde düzenlenen suç oluşabilir.

Belirtilen nedenlerle, mağdurun suç tarihinde kamu görevlisi olmadığından, eylemin TCK’nın 125/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturabileceği, bu suçun takibinin şikayete bağlı olduğu, mağdurun beyanı alınarak sonucuna göre işlem yapılması gerektiği yönündeki iddianamenin iadesi kararı ve dolayısıyla bu karara karşı yapılan itirazı inceleyen merciin verdiği ret kararı hukuka aykırıdır (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar : 2017/987).

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunda Matufiyet

Kendisine ait facebook hesabı üzerinden “tutuklu polislerin tamamı tahliye olduğuna göre demek ki neymiş bu devleti sülük misali emenler paralelciler dediğiniz insanlar değil paralı ellermiş ALLAH’IN İZNİYLE GELİYORLAR KORKMA TİTRE…” şeklinde yazılar paylaşan sanığın eyleminin Cumhurbaşkanına yönelik olmaması karşısında hakaret suçunu oluşturmamakla birlikte FETÖ/PDY terör örgütünün propagandası suçunu oluşturup oluşturmayacağının tespiti bakımından, sanık hakkında anılan örgüt nedeniyle açılmış bir dava olup olmadığının araştırılması, halen derdest bir dosya bulunması halinde dosyaların birleştirilmesi, açılmış bir dava bulunmaması halinde dava açılmasına tevessül edilip, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi hukuka aykırıdır (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - Karar : 2017/4964).

Cumhurbaşkanına Hakaret Suçunun Şartları ve Unsurları

TC Anayasasına göre, Cumhurbaşkanı devletin başıdır ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder. Bu nedenledir ki Cumhurbaşkanına Hakaret suçu, kişilere ve şerefe karşı suçlar içerisinde değil Devlete karşı işlenmiş suçlar bölümünde düzenlenerek Devleti temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığının korunması amaçlanmıştır. Devlete karşı işlenen suçlardan bir kısmının gerçek mağdurunun makamı temsil eden gerçek kişi olmakla birlikte, Devlete ilişkin hukuki yararın korunması, kişiye nazaran daha üstün tutulmuştur.

Suç doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı olan kişiye karşı işlenmekte ise de, suçla korunan ve bu nedenle ihlal edilen hukuki değer Devletin siyasal iktidar yapısıdır. (Özek, Çetin, Siyasi İktidar Düzeni ve Fonksiyonları Aleyhine Cürümler, İst 1967 s. 10)

Ceza himayesinin konusu Devlet kuvvetlerinin korunmasıdır. (F. Erem, Türkiye Barolar Birliği Dergisi 1991/1, Manzini V trattato di diritto penale İtaliano, IV (Torino,1926 s. 198)

Suçun faili herkes olabilir. Cumhurbaşkanlığı sıfatı seçimle değil ant içmekle başlar. Suçun görevin devamı sırasında işlenmesi gerekli olduğu gibi görevden kaynaklanması şart değildir. (CGK 02.04.1990 tarih 84/106 sy karar)

Hakaret, bir kişiye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek şekilde bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle onur, şeref ve saygınlığa saldırmasıdır. Eylemin yüze karşı ya da yoklukta işlenmesi arasında fark yoktur. Gıyapta hakarette ihtilat öğesi aranmamaktadır.

Serbest hareketli suç olup, sözler, imalı şarkılar, yazı, çizim, resim, nefreti gösteren hareketler ve bunun gibi davranışlarla işlenebilir.

Manevi unsur genel kasttır. Mağdurun sıfatı bilinerek hareket edilmelidir. Saikin siyasi olması şart değildir. Cumhurbaşkanlığı sıfat veya vazifesiyle alakalı saike de lüzum yoktur. (Erem. age)

Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması ancak onu hukuka uygun kılan diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunmamasına bağlıdır. İfade hürriyeti, basın özgürlüğü, haber verme ve eleştiri hakkı gibi bir hakkın kullanmasına ilişkin hukuka uygunluk nedenleri mevcut ise hukuk düzeni tarafından kişi cezalandırılmayacaktır. Ancak, eleştiri hak ve görevi kötüye kullanılmamalı, ifade veya yazıda küçültücü, incitici, abartılı sözlerden kaçınılmalıdır. Sayılan öğelerden birinin olması halinde haber verme ve eleştiri hakkından söz edilmeyecek eylem hukuka aykırı olacaktır.

Hakaret suçları ifade özgürlüğünü sınırlayan hallerden bir tanesidir. Doğal haklardan kabul edilen ifade hürriyeti, çoğulcu demokrasilerde vazgeçilmez ve devredilmez bir niteliğe sahiptir. İfade hürriyeti insanın özgürce fikirler edinebilme, edindiği fikir ve kanaatlerinden dolayı kınanmama, bunları meşru yöntemlerle dışa vurabilme imkan ve özgürlüğüdür. Temel hak ve özgürlüklerden olan bu hak birçok Uluslararası belgeye, Anayasa ve yasalara konu olmuştur. Bu cümleden olarak, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 19. maddesinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10/1.maddesinde, T.C. Anayasasının 25 ve 26. maddelerinde birbirlerine benzer şekilde; “Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir.” biçiminde teminat altına alınmıştır.

Demokratik bir toplumun zorunlu temellerinden birini ve toplumun ilerlemesi ve bireyin özgüveni için gerekli temel şartlardan birini teşkil eden ifade hürriyeti sadece kabul gören veya zararsız veya kayıtsızlık içeren bilgiler veya fikirler için değil aynı zamanda kırıcı, şok edici veya rahatsız edici olanlar için de geçerlidir. Bunlar demokratik bir toplumun olmazsa olmaz tolerans ve hoşgörüsünün gerekleridir. (T., Erdem Sancaktar, Türkiye’nin İnsan Hakları sorunu 2. baskı sy 462)Ancak mutlak haklardan olmayan ifade hürriyetinin sonsuz ve sınırsız olmadığı, kısıtlı da olsa belli şartlarda sınırlandırılabileceği de aynı metinlerde yer bulmuştur. İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 10/2 maddesine göre; görev ve sorumluluklar da yükleyen bu hakkın kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda başkalarının şöhret ve haklarının korunması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir. Anayasanın 26/2. maddesine göre de: “Bu hürriyetlerin kullanılması… başkalarının şöhret veya haklarının… korunması amaçlarıyla sınırlanabilir.”

İfade özgürlüğünün sınırlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin dar yorumlanması, sınırlandırma için önemli bir toplumsal ihtiyaç veya zorunluluğun bulunması, bu sınırlandırmanın meşru bir amacı gerçekleştirmek için yapılması, sınırlandırmada aşırıya gidilmemesi ve her halükarda hakkın özünü zedelemeyecek ölçüde yapılması gerekmektedir.

İftira, küfür, onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici söz ve beyanlar, müstehcen içerikli söz, yazı, resim ve açıklamalar, savaş kışkırtıcılığı, hukuk düzeni cebir yoluyla değiştirmeye yönelen nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve şiddet yaratmaya yönelik bulunan ifadeler ise düşünce özgürlüğü bağlamında hukuki koruma görmemekte, suç sayılmak suretiyle ceza yaptırımlarına bağlanmaktadır.

Bu doğrultuda Cumhurbaşkanına Hakaret suçları TCK 299. maddede yaptırıma bağlanmıştır. Suçun koruduğu hukuki yarar yukarıda da izah edildiği üzere Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığıdır. Bu suçun oluşumu için “Onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun düşünce veya duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibari ihlal edici olduğu, toplumda hakim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunun tayininde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir. Bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez” (Erman, hakaret ve sövme suçları sy 80 vd)

Demokratik toplumlarda siyasiler, üst düzey bürokratlar ile kamuya mal olmuş kişiler, diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmalıdırlar. Ancak hakarete hiçbir kimse katlanmak zorunda değildir. İfade hürriyeti bakımından eleştiri ve hakaret ayrı ayrı değerlendirilmesi gereken kavramlardır. Kaba sövme hiçbir koşulda eleştiri olarak kabul edilemez. Türk toplumunun önemli bir kesiminin kendilerini siyasi liderleriyle özdeşleştirdiği, liderlerine yapılan ve kamuya yansıyan hakaretleri kendilerine yapılmış gibi algılayarak aşırı reaksiyon gösterdikleri, bu hakaretlerin toplumdaki kutuplaşmayı artırdığı, hakaret ve sövme fiillerinin, adi olaylarda dahi birçok öldürme ve nitelikli yaralamalara sebebiyet verdiği gözetildiğinde, bu fiillerin orantılı bir yaptırıma bağlanmasının toplumsal barışın ve kamu düzeninin korunması bakımından da demokratik toplumda zorlayıcı bir ihtiyacın karşılanması kapsamında değerlendirilmesi gerekir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, paylaşımların bireyin kendini gerçekleştirmesine ya da toplumun gelişmesine katkı sunması beklenen bir değer içermemesi, söylendiği yer ortam ve zaman itibariyle toplumsal barışı ve kamu düzenini bozma riski barındırması ve özellikle eleştiri sınırlarını aşarak açıkça Cumhurbaşkanının şeref ve saygınlığına saldırı mahiyetinde olması nedeniyle ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilemeyeceğinden sübut bulan müsnet suçtan orantılı bir ceza ile cezalandırılması gerekirken hukuki olmayan gerekçe ile beraatine karar verilmesinde isabet görülmemekle, anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir (Yargıtay 16. Ceza Dairesi - K.2020/3519).

Cumhurbaşkanına Beddua Etmek Suç Değildir

Suçun maddi unsuru, “hakaret ve sövme” teşkil edecek herhangi bir harekettir. Söz konusu hareketler söz, yazı, resim, işaret veya benzeri vasıtalarla gerçekleştirebilir, ancak hakaret ve sövme içeren bu eylemlerin Cumhurbaşkanına matufiyeti şarttır. Maddedeki hakaret ve sövme terimleri 765 sayılı mülga TCK’nın 480 ve 482, 5237 sayılı TCK’nın 125. maddelerine göre belirlenecektir.

Bu suçla Cumhurbaşkanlığının fonksiyonları değil, Cumhurbaşkanının şeref varlığı korunmaktadır. Genel hakaret ve sövme suçlarında olduğu gibi Cumhurbaşkanına hakaret ve sövme suçunun oluşması için de onun sosyal değeri konusunda kendisinin veya toplumun sahip olduğu düşünce ve duyguları sarsıcı fiil veya sıfatlar isnat veya izafe edilmelidir. Ne tür hareketlerin şeref ve itibarı ihlal edici olduğu, toplumda hâkim olan ortalama düşünüş ve anlayışa göre belirlenmelidir, bunu tayinde ölçü bireyin özel duyarlılığı değildir, bu itibarla basit bir saygısızlık hakaret ve sövme olarak nitelendirilemez. (Erman ….Hakaret ve Sövme Suçları, ….80 vd.) Suçun işlenmesi için genel kast yeterlidir, failde siyasi veya Devlet Başkanlığı sıfat ve görevi ile ilgili saik aranmasına gerek bulunmamaktadır.

Bir eylemin hukuk düzeni tarafından cezalandırılması ancak onu hukuka uygun kılan diğer bir anlatımla hukuka aykırılığı ortadan kaldıran bir nedenin bulunmamasına bağlıdır. Bu kapsamda, basın yoluyla işlenen suçlarda hukuka uygunluk nedeni oluşturan haber verme ve eleştiri hakkı üzerinde de durulmasında yarar bulunmaktadır. Temelini Anayasa’nın 28 ve devamı maddelerinden alan haber verme ve eleştirme hakkının kabulü için, açıklama veya eleştiriye konu olan haberin gerçek ve güncel olması, açıklanmasında kamu ilgi ve yararının bulunması, açıklanış şekliyle konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması gerekir. Düşünce özgürlüğü ve dolayısıyla eleştiri, demokratik toplumlarda vazgeçilmez bir haktır. Toplumun ilerlemesi ve yararı için zorunludur. İfade özgürlüğü sadece lehte olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenilmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil, devletin veya nüfusun bir bölümünün aleyhinde olan, onları rahatsız eden haber ve düşünceler için de uygulanır. Bu demokratik toplum düzeninin ve çoğulculuğun gereğidir. Eleştiri de kaynağını bu özgürlükten alır, eleştirinin doğasından kaynaklanan sertlik suç oluşturmaz, eleştiri övgü olmadığına göre, sert, kırıcı ve incitici olması da doğaldır.

Ancak eleştiri hak ve görevi kötüye kullanılmamalı, yazıda küçültücü, incitici, abartılı sözlerden kaçınılmalıdır. Sayılan öğelerden birisinin olmaması hâlinde, haber verme ve eleştiri hakkından söz edilemeyecek, eylem hukuka aykırı olacaktır.

Bu kapsamda, Devletin birliğini temsil eden Cumhurbaşkanlığı makamının da diğer anayasal ve yasal kurumlar gibi eleştiriye açık olması doğaldır.

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 12.12.2012 tarihli ve 3381 sayılı “Olur”u ile hakkında kovuşturma izni alınan sanığın, 23.07.2012 tarihli elektronik posta iletisi ile yapmış olduğu BÎMER Başvuru dilekçesinde Cumhurbaşkanına hitaben özetle “…Bu iki imansız dinsize dedim ki evime ekmek parası alacak durumda değilim, çocuklarımın ideallerini karşılayacak durumda değilim. … Allah belanızı versin, Allah yerin dibine soksun sizi…” şeklinde sözler söylediği, sanığın da dilekçe içeriğini kabul ettiği dosyada;

Demokratik bir toplumun ve çoğulculuğun gereği olarak kişilere siyasetçileri, hükûmet mensuplarını ve kamu görevlilerini eleştirme ve onlar hakkında yorum yapma hakkı tanınmış olduğu kabul edilmekle, özellikle de seçmenlerini temsil eden, onların taleplerini, endişelerini ve düşüncelerini politik alana aktaran ve çıkarlarını savunan kişiler için ifade özgürlüğünün değerli olduğu düşünüldüğünde ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların çok daha sıkı bir denetimden geçirilmesi gerekmekte olup; somut olayda da sanığın söylediği sözlerinin beddua niteliğinde, nezaket dışı, kaba ve rahatsız edici sözler olmakla birlikte, mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyuta ulaşmadığı anlaşılmakla sanığa atılı Cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2017/1154 E. , 2022/247 K.).

Cumhurbaşkanına “Hain” Demek

Facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde Cumhurbaşkanına atfen “Abdullah Gül haininin yaptığı anlaşmalar - AKP’lilere ithaf olunur” başlığı altında yazılar yazan ve bunu site kullanıcıları ile paylaşan sanığın somut olayın koşullarında kullanmış olduğu ifadelerin Cumhurbaşkanına hakaret suçundan mahkûmiyetinin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelip gelmediği ve gerçekleşmesi amaçlanan meşru amaçla orantılı olup olmadığının değerlendirilmesi açısından, siyasetçilerin, kamuoyunca tanınan kişilerin ve kamusal yetki kullanan görevlilerin gördükleri işlev nedeniyle daha fazla eleştiriye katlanmak durumunda oldukları ve bunlara yönelik eleştirinin sınırlarının çok daha geniş olduğu her zaman vurgulamıştır. Bu bakımdan olayın gerçekleşme koşulları ile birlikte sanığın amacı da gözetildiğinde sanığın yapıldığı iddia olunan anlaşmalardan hareketle Cumhurbaşkanının şahsına değil eylemlerine ilişkin eleştiride bulunduğu Cumhurbaşkanına hakaret suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2017/1152 E. , 2022/28 K.).

Cumhurbaşkanının Eleştirilmesi Hakaret Suçu Olarak Kabul Edilemez

Dosya kapsamına göre, sanık tarafından yapıldığı kabul edilen paylaşımlar;

  1. 26.08.2017 tarihinde, Cumhurbaşkanı …’ın yer aldığı fotoğrafın üst tarafında “Enerji ye DAMAT bakıyor Eğitime oğlu bakıyor Sağlığa HANIMI bakıyor İletişime KIZI bakıyor DİKTATÖR deyince de kızıyor..” şeklindeki yazı,

  2. 20.06.2017 tarihinde, Cumhurbaşkanı …’ın yer aldığı ve üzerinde “Ne aldanan oldum ne aldatan, Rabbim de milletim de bizi affetsin… Şahsım da milletimde aldatıldı.” şeklinde ibareler bulunan fotoğraf ile bu fotoğrafın üst tarafında “Adamda her yol var işini yürütüyor ya pişkin pişkin.” şeklindeki yazı,

  3. 27.10.2017 tarihinde, Cumhurbaşkanı …’ın yer aldığı ve üzerinde “… canlı yayında az önce açıkladı! YANILMIŞIZ” şeklinde ibareler bulunan fotoğraf ile bu fotoğrafın üst tarafında “Çek git o zaman m…l senin yanlış politikaların yüzünden kürt halkımızı da kaybetmek istemiyoruz bir an önce itip kakaladığınız kürt halkına sahip çıkılmalıdır.” şeklindeki yazı,

  4. 09.11.2017 tarihinde, “birinci elden alıyorum haberleri siyasetçi arkadaşlarım var … son dönemlerini yaşıyor geberecek durumu bayağı ağırmış, torbayla yaşıyor b…k torbası afedersiniz metastasyonu var.” şeklindeki yazılardan ibarettir.

Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir.

Yargılamaya konu somut olayda; sanığın katılana yönelik 26.08.2017, 20.06.2017 ve 09.11.2017 tarihli paylaşımlarının, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, nezaket dışı, kaba söz niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarını oluşturmadığı anlaşıldığından kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir (Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2023/2186 E. , 2023/19046 K.).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS