Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Nefret ve Ayırımcılık Suçu Nedir? (TCK 122)

Nefret ve ayırımcılık suçu, 5237 sayılı TCK’nın 122. maddesinde “Hürriyete Karşı Suçlar” bölümünde şu şekilde düzenlenmiştir:

Nefret ve Ayırımcılık

Madde 122 - (1) Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle;

a) Bir kişiye kamuya arz edilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,

b) Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,

c) Bir kişinin işe alınmasını,

d) Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını, engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Nefret ve Ayırımcılık Suçunun Unsurları

Madde gerekçesine göre; madde, insanlar arasında, yürürlükteki kanun ve nizamların izin vermediği ayırımlar yapılarak, bazı kişilerin hukukun sağladığı olanaklardan yoksun hâle getirilmelerini cezalandırmaktadır.

Madde suçun maddî unsurlarını üç ayrı bentte ayrı ayrı belirtmiştir. Bu fiiller, maddede sayılan ayırım nedenlerine dayanılarak bir taşınır veya taşınmaz malın satılmaması, devredilmemesi veya bir hizmetin icra olunmaması, hizmetten yararlanmanın engellenmesi, kişinin işe alınması veya alınmamasının bu ayırım nedenlerine bağlanması, besin maddelerinin verilmemesi, kamuya arzedilmiş bir hizmetin yapılmasından kaçınılması, kişinin herhangi bir ekonomik faaliyette bulunmasının engellenmesidir.

Ancak menfi nitelik arzeden ve ihmal tabiatında bulunan bütün bu hareketler maddenin birinci fıkrasında gösterilen saiklere bağlı olarak gerçekleştirilecektir; yukarıda belirtilen olumsuz hareketler, kişilere karşı kökenleri, cinsiyetleri, aile durumları, örf ve âdetleri, kişilerin değişik felsefî inançları, ayrı bir etnik gruba mensup bulunmaları, farklı ırk, din, mezhep mensubu bulunmaları nedeni ile gerçekleştirilmiş olacaktır. Yoksa söz gelimi iş sahiplerinin beğenmedikleri kişileri işe almamalarının cezalandırılması söz konusu değildir. Amaç, vatandaşlar arasında çeşitli etmenlere dayanan grup mensubiyeti nedeniyle ayrım yaptırmamaktır. Madde böylece aslında millet bireyleri arasında bölücülük yapılmasını önlemek amacını gütmektedir.

6529 sayılı Kanun ile maddede yapılan değişikliğin madde gerekçesine göre; madde başlığında yapılan değişiklikle, ayırımcılık ibaresinin yanında nefret ibaresine yer verilmiştir. Böylece söz konusu suçun nefrete dayalı ayırımcılık olduğuna vurgu yapılmıştır.

Ayırımcılık suçunun tanımlandığı maddede değişiklik yapılarak ayırımcılık sebepleri ile Kanunun özellikle 3 üncü maddesinde yer verilen sebepler arasında ahengin sağlanması amaçlanmıştır. Keza bu değişiklikle, ayırımcılığın dayandığı sebepler tadadî ve tahdidî olarak belirlenmiştir. Çeşitli kanunlardaki suç tanımlarında yer verilen “gibi” ibaresi ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin ceza hukukunun güvence fonksiyonlarından birini oluşturan belirlilik ilkesine vurgu yaparak verdiği iptal kararları ve bu kararlardaki gerekçeler gözönünde bulundurularak madde metninde ayırımcılık nedenleri bağlamında yer verilen “ve benzeri sebeplerle” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.

Bu suretle söz konusu suç, ancak doğrudan kastla ve nefret saikiyle işlenebilen bir suç olarak tanımlanmıştır.

Yapılan bu değişiklikle, söz konusu suçu oluşturan seçimlik hareketler, tekrarlara yer vermeyecek, birbirleriyle uyumlu olabilecek ve kıyasa yol açmayacak şekilde, yeniden sayılmıştır.

Adli Para Cezası, Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması

Adli para cezası, işlenen bir suça karşılık hapis cezasıyla birlikte veya tek başına uygulanabilen bir yaptırım türüdür. Nefret ve ayırımcılık suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası 1 yıl veya altında olduğundan adli para cezasına çevrilebilecektir.

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması, sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi içerisinde belli koşullar yerine getirildiğinde ceza kararının hiçbir sonuç doğurmayacak şekilde ortadan kaldırılması davanın düşmesine neden olan bir ceza muhakemesi kurumudur. Nefret ve ayırımcılık suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması (hagb) kararı verilmesi mümkündür.

Erteleme, mahkeme tarafından belirlenen hapis cezasının cezaevinde infaz edilmesinden şartlı olarak vazgeçilmesidir. Nefret ve ayırımcılık suçu nedeniyle hükmedilen hapis cezası hakkında cezanın ertelenmesi kararı verilmesi mümkündür.

Suçun Şikayet Süresi ve Zamanaşımı

Nefret ve ayırımcılık suçu, şikayete tabi suçlar arasında yer almadığından savcılık tarafından resen soruşturulur, bu suçlara dair herhangi bir şikayet süresi yoktur. Şikayetten vazgeçme ceza davasının düşmesi sonucunu doğurmaz. Suç, dava zamanaşımı süresine riayet edilmek kaydıyla her zaman soruşturulabilir.

Dava zamanaşımı, suçun işlendiği tarihten itibaren belli bir süre geçtiği halde dava açılmamış veya dava açılmasına rağmen kanuni süre içinde sonuçlandırılmamış ise ceza davasının düşmesi sonucunu doğuran bir ceza hukuku kurumudur. Nefret ve ayırımcılık suçu için yapılan yargılamalarda olağan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suç, bu zamanaşımı süresi içerisinde her zaman soruşturulabilir, bu zamanaşımı süresi geçtikten sonra soruşturma yapılamaz.

Uzlaşma

Uzlaşma, suç isnadı altındaki şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. Nefret ve ayırımcılık suçu, uzlaşma kapsamında olan suçlardan değildir.

Soruşturma, Kovuşturma ve Görevli Mahkeme

Nefret ve ayırımcılık suçu nedeniyle yapılan yargılamalar asliye ceza mahkemesi tarafından yerine getirilir.

Soruşturma aşamasında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmesi de mümkündür.

Nefret ve Ayırımcılık Suçu Yargıtay Kararları


Nefret ve Ayırımcılık Suçunun Unsurları

TCK’nın 122. maddesi 6529 sayılı 15. madde ile değiştirilerek maddenin “Ayrımcılık” olan başlığı “Nefret ve Ayrımcılık” olarak değiştirilmiştir.

6529 sayılı Yasa’nın gerekçesinde “Nefret suçlarında hedef mağdurdan öte mağdurun üyesi olduğu sosyal gruptur. Fail için ise ön yargı, açık veya örtülü şekilde suçun işlenme motivasyonunu oluşturmaktadır. Ayrımcılık temelli olması nedeniyle nefret suçu, fail ve mağdur ile birlikte tüm toplumu yakından etkilemektedir. Bu kapsamda Türk Ceza Adalet Sistemine daha uygun olacak şekilde TCK’da, ayrımcılık suçuyla birlikte nefret suçu da düzenlenmektedir.” ifadesi ile TCK’nın 122. maddesinin, nefret suçunu da düzenlendiği vurgulanmıştır.

TCK’da yapılan bu düzenleme karşısında, “nefret suçu, ayrımcılık ve nefret söylemi” kavramlarının bilinmesi zorunlu hale gelmiştir. Ancak, yasa koyucu bu kavramların yasada tanımlanması yoluna gitmemiştir. Bu nedenle öğreti ve uluslararası belgelerde kabul gören nefret ve ayrımcılık suçları ile nefret söylemi tanımlarının benimsenmesi gerekir. Bunların, benzer özellikler içermesine karşı farklı kavramlar olduğu aşağıdaki açıklamalardan anlaşılacaktır.

Nefret suçu:

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) tanımına göre; Mağdurun mülkün yada işlenen bir suçun hedefinin, gerçek veya hissedilen ırk, ulusal ya da etnik köken, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, zihinsel yada fiziksel engellilik, cinsel yönelim veya diğer benzer faktörlere dayalı olarak benzer özellikler taşıyan bir grupla gerçek ya da öyle algılanan bağı, bağlılığı, aidiyeti, desteği ya da üyeliği nedeniyle seçildiği, kişilere veya mala karşı suçları da kapsayacak şekilde işlenen her türlü suçtur.

Nefret suçunun oluşması için, failin ön yargı saiki ile hareket ederek Ceza Kanununda suç olarak düzenlenen eylemi kişi veya gruba karşı aidiyeti nedeniyle işlenmesi gerekir. (Asuman Aytekin Nefret suçu Kavramı ve Türk Ceza Mevzuatı Açısından Değerlendirilmesi İstanbul 2012 s. 107) Yani nefret suçundan söz edebilmek için öncelikle işlenen fiilin Ceza Kanununda bağımsız bir suç olarak düzenlenmesi gerekir.

TCK’da bu anlamda bir nefret suçu düzenlenmemiştir.

Nefret söylemi:

Nefret (latince odium) kelimesi arapça kökenli olup, TDK tanımına göre;

Bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu ya da tiksinme, tiksinti (http://www.TDK.gov.tr erişim tarihi 30/03/2016) anlamlarına gelmektedir. Günümüzde nefret söyleminin belirlenmesinde, Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından 1997 yılında kabul edilen R(97) 20 sayılı tavsiye kararındaki tanım esas alınmaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen bu kararda nefret söylemi; ”Irkçı nefreti, yabancı düşmanlığını, antisemitizm veya hoşgörüsüzlükle ifade edilen saldırgan milliyetçilik, ırkçılık, ayrımcılık, azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli insanlara düşmanlık da dahil olmak üzere hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her türlü ifade biçimidir.” biçiminde tanımlanmıştır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, nefret söylemine ilişkin kesin bir tanım bulunmadığına vurgu yaparak, Erbakan N.-Türkiye davasına ilişkin kararda bu konudaki tutumunun; demokratik toplumlarda tolerans ve insan onurunun gözetilmesi gereğinden yana olduğu ve bu yolda gerekirse nefreti kışkırtan toleranssızlığın her türlü ifade biçiminin yasaklanabileceği yönünde olduğunu ortaya koymuştur (Erbakan N-Türkiye Davası başvuru no 59405/00) Handyside V- Birleşik Krallık kararında ise, ifade özgürlüğünün bir toplumun en temel değerlerinden biri olduğu, ifade özgürlüğü kapsamında yalnızca zararsız görülen bilgi ve fikirlerin değil aynı zamanda gerek devleti gerekse toplumun herhangi bir kesimini rahatsız edebilecek veya şok edebilecek bilgi ve fikirlerin de bulunduğu ve bunların demokratik toplumun gereklerinden olan çoğulculuk hoşgörü ve açık görüşlülüğün bir sonucu olduğunu belirtmiştir. ( Handyside V. Birleşik Krallık başvuru no 5493/72, para. 49) AİHM, Avrupa Konseyi Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilen 1997 tarihli ve R(97) 20 sayılı tavsiye kararındaki tanıma Gündüz M. - Türkiye (Başvuru no: 35071/97) davasında atıfta bulunarak tanımı bir ölçüde kabul ettiğini göstermiştir; ancak yine de kendini şekli olarak bu tanımlarla sınırlı kabul etmeyerek her davada olayları tek tek incelemekte ve olayları geliştiği bağlam ve çerçevede değerlendirmektedir.

Ayrımcılık:

Irk, etnik köken, cinsiyet, din gibi bir takım sebeplere dayanarak, kişilere karşı uygun olmayan, farklı davranışlarda bulunulmasıdır. Burada işyerinde ya da malların veya hizmetlerin alımında yapılan ayrımcılık cezalandırılmaktadır. (Asuman Aytekin a.g.e s.107) Fiili suç haline dönüştüren kişilere sahip oldukları aidiyetleri nedeniyle takınılan ön yargılı tutumdur. Ön yargı ise başka şahıs veya gruplara karşı hoşgörüsüz, haksız ve ayrımcı tutumlardır. Burada şahıs ve gruplara aidiyetleri, taşıdıkları karakteristik özellikleri nedeniyle olumsuz davranışta bulunulmaktadır.

T.C. Anayasası 10. maddesinde, “ayrımcılık yasağı”,

Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 26. maddesinde ise “hukuken ayrımcılığa karşı korunma” düzenlenmiş,

TCK’nın 3. maddesi ile de, “Kanunun uygulanmasında ayrımcılık” yasaklanmıştır.

TCK’nın 122. maddesinde, “Ayrımcılık” suçu; “(1) Dil, ırk, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefret nedeniyle,

a- Bir kişiye kamuya arzedilmiş olan bir taşınır veya taşınmaz malın satılmasını, devrini veya kiraya verilmesini,

b- Bir kişinin kamuya arz edilmiş belli bir hizmetten yararlanmasını,

c- Bir kişinin işe alınmasını,

d- Bir kişinin olağan bir ekonomik etkinlikte bulunmasını, engelleyen kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Bu suçun maddi unsuru:

Failin 122. maddesinde sayılan “engelleme, işe alınmaması veya alınması ile reddetme” hareketleridir. Bu suç, seçimlik ve bağlı hareketli bir suçtur. Hareketlerin gerçekleşmesi ile suç tamamlandığından bu yönüyle sırf hareket suçudur. (Caner Yenidünya TCK’da Ayrımcılık Suçu Çalışma ve Toplum Ekonomi ve Hukuk Dergisi, 2006/4 sayı 11. İstanbul 2006 s. 107)

Suçun Manevi Unsuru:

Bu suç sadece kasıtla işlenebilen bir suçtur. Ancak genel kast yeterli değildir. Ayrıca failin maddede belirtilen seçimlik ve bağlı hareketlerden en az birini nefret saiki ile işlemesi gerekir. 6521 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik ile ayrımcılık niteliğindeki hareketlerin nefret saiki ile işlenmesi manevi unsur olarak eklenmiştir.

TCK 122. maddesinde ırk, devlet, milliyet, renk, cinsiyet, engellilik, siyasi düşünce, felsefi inanç, din veya mezhep farklılığından kaynaklanan nefrete dayalı ayrımcılığı suç saymıştır. Yasa koyucu burada açık bir şekilde on koruma grubu belirlemiş ve bu on koruma gurubuna yönelik seçimlik ve bağlı hareketleri suç olarak düzenlenmiştir. Suç ve Cezada Kanunilik İlkesi gereği bu on koruma grubu dışındaki bir gruba nefret saikiyle de olsa ayrımcılık yapılması durumunda veya bu on koruma grubuna karşı maddede belirtilen dört farklı seçimlik hareket dışında bir eylemle ayrımcılık yapılması halinde de ayrımcılık suçu oluşmayacaktır.

Korunan Hukuki Yarar:

İnsanlar arasında ayrım yapılması engellenerek kişilerin hukuken geçerli hak ve özgürlüklerden keyfi olarak yoksun bırakılmasının engellenmesidir.

TCK’nın 122. maddesinin başlığı “nefret ve ayırımcılık” suçu olarak belirtilmesine karşın TCK da, yukarıda tanımlanan anlamda bağımsız olarak nefret suçu düzenlenmesi yoluna gidilmemiştir. TCK’nın 122. maddesinin sadece nefret saiki ile işlenen ayırımcılık eylemlerini suç olarak düzenlediğini görmekteyiz

Somut olay incelendiğinde, sanığın TCK’nın 122. maddesinde sayılan bir fiilinin bulunmadığı anlaşıldığından, eyleme ve yükletilen suça yönelik katılan … vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 01/10/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. (Yargıtay 18. Ceza Dairesi - Karar: 2019 / 13554).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS