Cinsel Suçlarda İspat
Cinsel suçlarda ispat, ceza muhakemesi hukukunun genel ispat ilkelerinden farklı olarak müşteki mağdurun beyanını üstün tutan bir faaliyet olarak ortaya çıkmaktadır. İspat bakımından özellik arz eden cinsel suçlar şunlardır:
-
Basit ve nitelikli cinsel saldırı (tecavüz) suçu (TCK m.102),
-
Basit ve nitelikli cinsel istismar suçu (TCK m.103),
-
Cinsel taciz suçu (TCK m.105),
-
Reşit olmayanla cinsel ilişki suçu (TCK m.104).
Cinsel suçlar, nitelikleri gereği genellikle mağdur ile fail arasında herhangi bir tanıklık bulunmadan işlenen suçlardır. Bu nedenle, Yargıtay uygulamasında cinsel suçlarda belli şartları haiz mağdur beyanı ispat açısından diğer delillere üstün tutulmaktadır. Kamuyounda “mağdurun beyanı esastır” , “kadının beyanı esastır” şeklinde formüle edilen ilkeler, cinsel suçlarda mahkeme tarafından yapılan delil değerlendirmesinde belli koşulları taşıyan mağdur beyanına üstünlük tanınmasını ifade etmek üzere kullanılmaktadır.
Ceza muhakemesi hukukunda, cinsel suçların ispatı açısından da geçerli olan üç tür delil olduğu kabul edilmektedir:
-
Beyan delili: Sanık, tanık veya mağdur beyanı vs.
-
Belge delili : Örneğin, sanığın yazdığı bir mektup.
-
Belirti delili: Olay yerinde kan lekesi, dna örneği, telefon dinleme kayıtları, videolar vs.
Mahkeme, ceza dosyasında bulunan tüm delilleri “mağdurun beyanı” ile birlikte değerlendirecek, mağdur beyanın doğru olmadığı diğer delillerle ortaya konulduğunda artık mağdur beyanına üstünlük tanımayacaktır. Mahkeme her halükarda tüm delilleri vicdani delil sistemine göre serbestçe değerlendirecektir.
Cinsel Suçlarda Mağdur Beyanının Delil Değeri
Cinsel taciz, cinsel saldırı ve cinsel istismar suçlarına ilişkin ispat faaliyetinin mahiyeti kovuşturma aşamasındaki yargılamada taraflar arasında en önemli tartışma konularından biridir. Cinsel suçların çoğu zaman sadece iki kişi arasında geçmesi, olayın görgü tanıklarının olmayışı, kamera veya video kaydı, ses kaydı gibi teknik araçların nadiren suç delili olarak dava dosyalarında yer alması nedenleriyle suçun sübut bulup bulmadığı mahkemelerin en çok tartıştığı konulardan biridir. Ancak, Yargıtay yerleşik kararlarıyla suçun ispatı konusunda bazı kriterler getirmiştir. Yargıtay’a göre, fail ve mağdur dışında tanığın olmadığı cinsel suçlarda şu olgular tartışılarak suçun ispat edilip edilmediği belirlenmelidir:
1. Şikayetçi mağdurun şikayetini dile getirme süresi: Yargıtay, şikayetçinin makul bir zaman dilimi içerisinde şikayet hakkını kullanması gerektiğini ifade etmektedir. Şikayet için makul süre olaydan olaya değişiklik arz edebilecektir. Örneğin, cinsel istismar suçunda 10 yıl sonra dahi şikayetçi olmak mümkündür, ancak Yargıtay’a göre cinsel taciz suçunda olayın özelliğine göre birkaç gün dahi uzun süre olarak kabul edilebilir.
Katılanın, olayın meydana gelmesinden üç gün sonra şikayetini dile getirmesi, sanığın, camide yaşanan olay nedeniyle arada husumet bulunmasından dolayı suç isnadında bulunulduğu yönündeki savunması, mahkemece katılana ilişkin yapılan gözlem, tanık polis memuru İlhan …‘ın duruşmada katılanın psikolojik durumu hakkındaki beyanı ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, katılanın başka delille desteklenmeyen beyanları dışında, sanığın atılı (basit cinsel saldırı) suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Y14CD-K.2019/11624)
2. Mağdurun sanığı tanıyıp tanımadığı: Suçun mağduru, suçu işlediği iddia edilen sanığı olaydan önce tanımıyorsa, mağdurun kimliği ve eşgali belirli bir kimseyi cinsel suçun faili olarak gösteren beyanına değer verilmelidir.
Olaydan önce tanımadığı sanığa kendi onur ve namusunu ilgilendiren bir konuda iftira atması için geçerli sebep bulunmayan mağdurenin, özünde değişmeyen samimi anlatımları, teşhis tutanağı, tanık … ve müşteki … aşamalarda değişmeyen, tanık … olayın sıcaklığı ile alınan samimi beyanları ve tüm dosya kapsamı karşısında; sanığın olay günü okuldan çıkıp yürümekte olan mağdurenin karşısına çıkarak bacaklarını okşamak şeklinde gerçekleşen eylemi nedeniyle TCK.nın 103/1. maddesi (cinsel istismar suçu) gereğince cezalandırılması gerekirken oluşa uygun olmayan gerekçeyle beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir (Y14CD-K.2014/7982).
3. Fail ile mağdur arasında önceye dayalı herhangi bir husumet bulunup bulunmadığı: Fail ile mağdur birbirini tanıyorsa, aralarında olaydan önceye dayalı husumet bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Mağdur ile fail arasında önceye dair husumet varsa mağdurun cinsel taciz, cinsel saldırı veya cinsel istismara maruz kaldığına ilişkin beyanı Yargıtay tarafından ispat için yeterli görülmemektedir. Ancak, taraflar arasında önceye dayalı husumet yoksa mağdurun beyanına itibar etmek gerekir. Yargıtay uygulamasına göre husumet; karşılıklı söz, tutum veya davranışlarla meydana gelebilir. Yargıtaya göre, husumetin kaynağı her türlü insan ilişkisi olabilir. Anlaşmazlık, gerginlik, sürtüşme içeren her türlü fiil, fiziki temas veya yakınlık olmasa bile husumet nedeni olarak kabul edilebilmektedir. Özellikle, geçmişte yaşanan ve çözülememiş bir sorun olarak devam eden olaylar bir husumet nedeni olarak kabul edilmektedir.
Mağdureler ile sanık arasında husumet bulunduğunun ve tarafsız tanığın görgüye ilişkin herhangi bir beyanının olmadığının tüm dosya içeriğinden anlaşılması karşısında, katılanın soyut iddiası dışında sanığın mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil olmadığı gözetilmeden, beraati yerine yazılı şekilde hüküm tesisi, bozma nedenidir (Yargıtay 14.Ceza Dairesi-Karar: 2019/11339).
4. Mağdurun kendi şeref ve onurunu ilgilendiren bir konuda iftira atması için sebep bulunup bulunmadığı: Cinsel suçların yargılama süreci, bireysel ve sosyal etkileri itibariyle özellikle mağdur açısından zorlu bir süreçtir. Mağdurun doğrudan kendi şeref ve onurunu ilgilendiren bir konuda iftira atması için somut bir olgu tespit edilemememişse, mağdurun beyanına itibar edilmelidir.
Lise öğrencisi olan mağdurenin kendi onur ve namusunu ilgilendiren bir konuda, kendisinden 42 yaş daha büyük olan sanığa iftira atmasını gerektirir, sanık ile aralarında önceye dayalı herhangi bir husumetlerinin bulunmadığı gibi, mağdure ve annesinin aşamalardaki tutarlı ve samimi görülen anlatımlarına, tanık Havva’nın beyanları ve dosya içeriğine göre; okula gidip gelmek için sanığın evinin önünden geçen mağdureye, bu geçişleri sırasında yaklaşık bir yıl boyunca evin camının iç kısmından pijamasını indirip cinsel organını gösterme biçiminde gerçekleşen eylemlerinin zincirleme şekilde cinsel taciz suçunu oluşturduğu gözetilmeden soyut ve kanuni olmayan gerekçelerle beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir (Y14CD-K.2012/9346).
5. Mağdurun beyanlarının hayatın olağan akışına uygun, tutarlı ve çelişkisiz olması: Yargıtay’a göre mağdurun olayı anlatım biçimi ve hikayesi, hayatın olağan akışına uygun olmalıdır. Mağdurun beyanı tüm aşamalarda birbiriyle uyum göstermeli, samimi, ısrarlı ve herhangi bir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde açık olmalıdır. Yargıtay içtihatlarına göre çelişkiler içeren, hayatın olağan akışına açıkça aykırı olan, aşamalarda değişen mağdur beyanlarına itibar edilemez. Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen anlatımları, mağdure beyanının delil değerini ortadan kaldırır.
Yargılama sırasında şikayetinden vazgeçen mağdurenin çelişkili ve tutarsız beyanları, savunma, mağdure tarafından kovuşturma evresinde kabul edilen yazışma içerikleriyle sanık müdafisinin temyiz dilekçesi ekinde yer alan yazışma muhtevasının mağdurenin soruşturma evresindeki beyanına aykırı oluşu ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında sanığın, mağdurenin rızası dışında konutuna girerek cinsel ilişkide bulunduğuna dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayıp, mevcut haliyle mağdureye gönderdiği tespit edilen mesaj içerikleri nedeniyle eyleminin kül halinde tehdit suçunu oluşturduğu gözetilmeden, yazılı şekilde mahkumiyeti hükümleri kurulması, bozma nedenidir (Y14CD-K.2019/11684).
6. Mağdur beyanı teknik delillerle çelişmemelidir: Mağdur beyanı teknik bazı delillerle, örneğin doktor raporuyla çelişmemelidir. Tıp biliminin veya diğer bilim dallarının verileriyle açıkça çelişen mağdur beyanı mahkumiyet hükmüne esas alınamaz.
Suça sürüklenen çocuk müdafiin mağdura yönelik nitelikli cinsel saldırı eyleminde bulunulduğuna yönelik tanık beyanı olmadığına, alınan rapora göre mağdurun beyanlarına itibar edilemeyeceği belirtilmesine rağmen, mağdurun beyanı esas alınarak mahkumiyet hükmü kurulmasının dosya kapsamına uymadığına, mağdurda fiili livata izine rastlanmadığına, suça sürüklenen çocuk aleyhine delil bulunmadığına dair temyiz itirazları yerinde görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 302/1. maddesi uyarınca TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİNE (Yargıtay 8. Ceza Dairesi - 2019/14536 K.).
Sanığın aşamalarda, mağdureye yönelik organ sokma şeklinde bir eyleminin bulunmadığı yönündeki savunmaları, mağdure hakkında …Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 23.11.2011 tarihli “jinekolojik pozisyonda hymen anüler yapıda, açıklığı 1-1,5 cm olup duhule müsait olmadığı” şeklindeki rapor içeriği ve tüm dosya kapsamına göre sanığın atılı suçu işlediğine dair mağdure beyanından başka cezalandırılmasına yeter, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, bozma nedenidir (Y14CD-K.2015/8430).
7. Mağdur beyanı somut olmalıdır: Mağdurun olay anlatımı somut vakıalara dayanmalıdır. Mağdur beyanının soyut nitelikte olması, fiili tarif etmemesi halinde sanığın beraatine karar verilmelidir.
Olayın intikal şekli ve süresi, katılanın beyanları ile savunmaya göre sanık ile katılanın 24.10.2013 tarihinde evlenmesinin ardından yaşanan geçimsizlik nedeniyle bir süre sonra ailesinin yanına dönen katılanın 24.04.2014 günü sanığın kendisiyle zorla ilişkiye girdiğini iddia ederek şikayetçi olması, aşamalardaki ifadelerinde cinsel ilişkilerin zorla gerçekleştiğine dair anlatımlarının zorun ne şekilde olduğuna yönelik tarifleme içermeyip, soyut nitelikte bulunması ve tüm dosya içeriği nazara alındığında sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, (Y14CD-K.2019/10529).
8. Mağdurun olayı hemen üçüncü kişilere anlatması: Mağdurun başından geçen olayı hemen yakınındaki insanlara anlatması ve mağdurun bu anlatımına tanıklık eden kişilerin beyanı ile mağdurun beyanının örtüşmesi ispat açısından önemli bir husus olarak kabul edilmektedir.
Mağdure ile annesinin Sivas ilinde gerçekleştiği iddia olunan ilk iki eylemi sanığın kız kardeşi ve büyük teyzesine anlattıklarını beyan etmeleri karşısında, mahkemece sanığın kız kardeşi ile büyük teyzesinin tespitiyle maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından, 5271 sayılı CMK’nın 43. ve devamı maddeleri gereğince duruşmada dinlenmelerinden sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Y14CD-K.2020/762).
9. Şüpheden sanık yararlanır ilkesinin uygulanması: Ceza muhakemesi hukukuna göre, yargıç karar aşamasına hükmünü kesin bir yargıya dayandırmalıdır. Mahkeme hükmü olasılıklar üzerine bina edilemez. İspatın tam olmadığı hallerde “şüpheden sanık yararlanır ilkesi geçerlidir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na göre, “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine baglıdır. Gerçeklesme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamıs olaylar ve iddialar sanıgın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diger bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan olası kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve baska türlü bir olusa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır (YCGK-K.2011/171).
Olay tarihinden bir gün önce jandarmaya müracaat ederek sanık hakkında evden uzaklaştırma kararı verilmesini sağlayan mağdurenin, soruşturma aşamasında sanığın eve kendisinden habersiz geldiğini söylemesine karşın kovuşturma aşamasında olay günü sanığın eve geldiğini, kapıda bağırıp rahatsızlık vermemesi için onu içeri almak durumunda kaldığını belirtmek suretiyle çelişkili beyanlarda bulunması, evden uzaklaştırma kararı nedeniyle sanık ile mağdure arasında bir husumet bulunması, kendisine karşı darp ve tehdit uyguladığı iddiasıyla müteaddit defalar sanık hakkında adli mercilere şikâyette bulunan mağdurenin olay esnasında çocuklarına rezil olmamak için tepki gösteremediğini belirtmesinin hayatın olağan akışına uygunluk göstermemesi, mağdurenin ifadelerinde ilişki esnasında sanığın kendisine karşı cebir veya tehdit kullandığına dair iddialara yer vermemesi ve alınan raporda cebrin gerçekleştiğine ilişkin bir bulguya rastlanmaması, sanığın aşamalarda mağdureyle rızası dahilinde ilişkiye girdiklerini istikrarlı olarak savunması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın mağdureye yönelik eylemini onun rızasına aykırı olarak gerçekleştirdiği hususunun şüphede kalması ve bu şüphenin de sanık lehine değerlendirilmesi zorunluluğu nedeniyle sanığın üzerine atılı nitelikli cinsel saldırı suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığına karar verilmelidir (CGK-K.2021/129).
Cinsel Suçlarda Mağdur Beyanının Delil Değeri Yargıtay Kararları
Mağdurun Şikayetini/İfadesini (Beyanını) Geri Alması
Dosya kapsamına göre, her ne kadar mağdure 23.03.2012 tarihli beyanında sanıklar ile rıza ile ilişkiye girdiğini beyan etmişse de; mağdurenin tanıklar tarafından yalın ayak ve yarı çıplak vaziyette görülmesi, tanıklar tarafından mağdureye ne olduğunun sorulması üzerine mağdurenin sanıklar tarafından cinsel saldırıya maruz kaldığını anlatması ve sanıklar tarafından mağdurenin tanıklardan geri istenmiş olması, mağdurenin olayın sıcağı sıcağına alınan soruşturma aşamasındaki sanıkların cinsel saldırısına maruz kaldığına dair beyanları karşısında; mağdurenin 23.03.2012 tarihli beyanlarının tamamen sanıkları kurtarmak ve olayı gizlemek amacıyla gerçeği yansıtmayan beyanlar olduğu anlaşılmakla; mağdurenin tanıklar beyanları ve alınan adli raporları ile desteklenen soruşturma aşamasındaki beyanları, alınan adli raporlar ve tüm dosya kapsamından;
Sanıkların eylemlerini önceden yapmış oldukları plan çerçevesinde irade birliği içerisinde gerçekleştirdikleri ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçu yönünden her bir sanığın diğerinin eylemine TCK’nın 37. maddesi kapsamında asli olarak iştirak ettiği ve bu şekilde sanıkların mağdureye karşı çocuğun zincirleme şekilde nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işledikleri anlaşıldığından, sanıkların atılı suçlardan mahkumiyetleri yerine dosya kapsamına uygun düşmeyen yazılı gerekçeyle beraatlerine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 14. Ceza Dairesi - Karar:2018/6593).
Birden Fazla Mağdure Beyanının Tutarlı Olması
Katılan …‘nin sanığın gerçekleştirdiği cinsel davranışlardan duyduğu rahatsızlığı iş yeri yetkililerine bildirmek üzere yazdığı mektubu bulan katılanın eşi inceleme dışı sanık …‘in iş yerine giderek sanığı darp etmesi nedeniyle olayın adli mercilere intikal etmesi, iftira atmaları için ciddi ve kanıtlanmış bir nedenleri bulunmayan katılanların aşamalarda istikrarlı ve birbirlerini doğrulayan şekilde sanığın kendilerine cinsel saldırıda bulunduğunu beyan etmeleri, aynı iş yerinde çalışan her bir katılanın diğer katılana yönelik cinsel saldırı hususundaki bilgilerinin görgüye dayalı olması, sanığın soruşturma evresinde ileri sürmediği katılanları işten çıkarmayı düşündüğüne ilişkin husumet iddiasının başkaca bir delille desteklenmemesi nedeniyle kendisini suçtan kurtarmaya yönelik olduğunun anlaşılması, katılanların işe başlama ile sanığı şikâyet etme tarihleri arasında geçen süre olayın mahiyetine gelişim sürecine göre uzun olmadığı gibi eylemlerin katılanlar tarafından derhâl adli mercilere bildirilmemesinin sanık ve katılanların konumu gözetildiğinde makul bir nedene dayanması, düzenleyeninin farklı olması ve veriliş amaçları gözetildiğinde katılan …‘nin iş yeri yetkilisine yazdığı şikâyet mektubu ile soruşturma aşamasında verdiği ifadeler arasındaki eylemlerin özüne ilişkin olmayan farklılıkların doğal olması karşısında; sanığın sorumlu müdür olarak görev yaptığı iş yerinde çalışan katılanları hizmet ilişkisinin sağladığı nüfuzunu kötüye kullanarak, aynı suç işleme kararı kapsamında farklı zamanlarda rızaları dışında dudaklarının kenarlarından öpüp, ellerini vücutlarında gezindirmek suretiyle her iki katılana yönelik ayrı ayrı zincirleme şeklinde atılı cinsel saldırı suçlarını gerçekleştirdiğinin sûbuta erdiği kabul edilmelidir. (Yargıtay CGK -Karar: 2018/523).
Mağdurenin Olaydan Hemen Sonra Başından Geçenleri Tanıklara Anlatması
Mağdurenin beyanlarının aşamalarda tutarlı ve istikrarlı olduğu, olaydan hemen sonra durumu tanıklar M.Ö.ve M. N.Ö..’e anlatıp şikayetçi olduğu, sanığa iftira atması için geçerli hiç bir neden bulunmadığı, dinlenen tanıkların mağdurenin beyanlarını doğruladığı, tanık mübaşir D.D..’nın açıkça mağdureye kimliğini iade edeceği sırada sanığın “kimliği yarın gelsin alsın” dediğini beyan ettiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, olay tarihinde Bakırköy 19. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi olarak görev yapan sanığın, bu mahkemenin 2009/739 esas sayılı dosyasının duruşmasında tanık olarak dinlediği mağdurenin kimliğine el koyarak, mağdure ertesi gün kimliğini almak için odasına geldiğinde ona dosyadaki bazı belgeleri gösterip dava konusu hususlarla ilgili konuşmalar yaptığı, mağdurenin yanına yaklaşarak yanağından öptüğü, kolunu okşadığı, kollarından tutup; “Kadife gibi tenin var, çok tatlısın, ben çok beğendim bir kere dudağından öpebilir miyim, gıdığından öpebilir miyim” diyerek sarılmak için hamle yaptığı, mağdure kendini geri çektiğinde aleyhine tanıklık yaptığı kişiyi kastederek; “dava sana bağlı, ne kadar yatmasını istersin, ne kadar ceza vereyim söyle bakayım, ama sen çok güzel bir kızsın bu çocuk çıkarsa seni rahat bırakmaz, senin gibi güzel bir kızın zarar görmesini istemem” şeklinde sözler söylediği anlaşıldığından sanığın sarf ettiği sözler ve vücut dokunulmazlığının ihlâli niteliği taşıyan cinsel davranışlarla mağdureye karşı kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle cinsel saldırı suçunu işlediğinin kabulü gerekmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar: 2013/331).
İftira Atmak İçin Husumeti Bulunmayan Mağdurenin Beyanı
Mağdurenin daha önceden tanımadığı sanığa iftira atmasını gerektirir husumetinin bulunmamasına ve tutarlı ve samimi görülen anlatımlarına, 01.05.2010 tarihli teşhis tutanağının içeriğine ve tüm dosya kapsamına göre, olay günü mağdurenin sokakta yürüdüğü esnada, sanığın kullanmakta olduğu ….. plakalı araç ile mağdurenin yanından yavaş bir şekilde üç kez geçtiği, daha sonra aracını durdurup mağdurenin yanına gelerek kolundan tutup araca bindirmeye çalıştığı, ‘‘Sen ne güzel şeysin böyle, seni yalarım, senle her yere giderim sen çok hoşsun’’ şeklinde sözler sarf ettiği, bu esnada sokak içerisine başka şahıslar gelmesi üzerine sanığın mağdureyi bırakarak olay yerinde kaçtığı olayda, sanığın eylemlerinin basit cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna teşebbüs suçlarını oluşturduğu gözetilmeden, mahkûmiyeti yerine, yazılı gerekçeyle beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir (YARGITAY 14.Ceza Dairesi-Karar: 2014/5039).
Kendi onur ve namusunu ilgilendiren bir konuda iftira atması için geçerli sebep bulunmayan mağdurenin aşamalarda değişmeyen tutarlı ve samimi anlatımlarına göre mağdurenin üvey babası olan sanığın yalnız kaldıkları zamanlarda mağdureye cinsel içerikli sözler söylediği sabit olduğu halde, cinsel taciz suçundan mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, (YARGITAY 14.Ceza Dairesi-Karar: 2012/4772).
Daha önceden sanığı tanımayan ve sanığa iftira atması için bir neden bulunmayan mağdurenin aşamalardaki istikrarlı beyanları ve bu beyanları doğrulayan tanık E.’nin anlatımları, sanık tarafından mağdureye verilen telefon numarası yazılı olan kağıt parçası, sanığın tevilli ikrarı ile tüm dosya kapsamından; olay günü saat:13:00 sıralarında evine doğru giden mağdurenin arkasından arkadaşıyla birlikte gelip mağdureyi evine kadar ısrarla takip eden ve yazdığı kağıdı mağdureye verip beni bu numaradan ararsın şeklinde sırnaşıkça hareketlerde bulunan sanığın eylemi cinsel taciz suçunu oluşturduğu halde, olaydan 2 ay sonra kovuşturma aşamasında temin edildikleri anlaşılan tanıkların oluşa ve dosyaya uygun düşmeyen anlatımlarından hareketle sanığın beraatına karar verilmesi, bozma nedenidir (YARGITAY 14.Ceza Dairesi - Karar: 2012/3116).
Mağdurenin Çelişkili Beyanları ve Husumet Olgusu
Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, yaralanmaya ilişkin doktor raporu, savunma ile tanık ifadeleri nazara alındığında suç tarihinden önce mağdurenin gayrı resmi birlikte yaşadığı tanık Bayram’la husumetli olan sanıkların, olay günü evine gittikleri mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eyleminde bulunduklarına dair soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmayıp mevcut haliyle eylemin kasten yaralama suçunu oluşturduğu gözetilerek bu suçtan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerekirken, suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek basit cinsel saldırı suçundan hükümler kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 14.Ceza Dairesi - Karar: 2019/9521).
Aradan Uzun Zaman Geçmesine Rağmen Şikayet Etmeme
Mağdurenin ilk savcılık ifadesinde en son 2013 yılının Nisan ayının başlarında Türkiye’ye geldiğinde sanığın tehdidiyle onunla cinsel ilişkiye girdiğini beyan etmesine karşın savcılıktaki ikinci ifadesinde sanıkla en son 2013 yılının Şubat ayında Fransa’ya gittiğinde ilişkiye girdiğini beyan etmek suretiyle olay örgüsüne dair çelişkili anlatımlarda bulunması, sanık müdafisi tarafından dosyaya sunulan ve doğruluğu mağdure tarafından inkar edilmeyen 31.03.2013-01.04.2013 tarihli mesaj içeriklerinden sanık … mağdure arasında herhangi bir sorun olmaksızın iletişim kurulduğunun anlaşılması, sanık müdafisi tarafından dosyaya sunulan ve sanık tarafından dördüncü celsede 2012 yılına, altıncı celsede 2011 yılına, mağdure tarafından ise tam tarihini hatırlamamakla beraber 2006 yılından sonrasına ait olduğu belirtilen video kaydında sanık … mağdurenin rızaları dahilinde ilişkiye girdiklerine ilişkin CD çözümleme tutanağının bulunması hususları bir bütün olarak gözetildiğinde; yurt dışında ikamet eden ve üniversite öğrencisi olan, cinsel saldırı suçunun kötülüğünü idrak edip bu fiile direnememesi için bedensel ve ruhsal engeli bulunmayan, sanığın olası baskısından kurtulmasına rağmen yıllarca şikayet hakkını kullanmayan mağdurenin zorla cinsel saldırıya maruz kaldığına ilişkin şikâyeti genel hayat tecrübelerine aykırı olup, somut delillere dayanmayan ve çelişki içeren anlatımlarla mahkumiyet hükmü kurulamayacağından sanığın mağdureye yönelik beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırıda bulunduğuna ve hürriyetini kısıtladığına ilişkin her türlü şüpheden uzak bir delil elde edilememesi nedeniyle sanığa atılı beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde nitelikli cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarının sabit olmadığının kabulü gerekmektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Karar: 2021/149).
Mağdur Beyanının Tutarlı Olması, İftira ve Husumet Konusunda Sanığın Açıklama Getirememesi
Katılan mağdure Kollukta; sanığın … yerinde 15 gün çalıştığını, olay günü sanığa çay demlemek için mutfağa girdiğinde sanığın, kendisini boynundan öperek sımsıkı sarıldığını, sanığa, “Ne yapıyorsunuz … Bey?” dediğini, “Çok güzelsin. Dayanamıyorum.” diyen sanığın elinden kurtulup çantasını almak için masanın yanına gittiğini, sanığın tekrar yanına gelip sarılarak “Gitme.” dediğini, sanığın daha önce kendisine ufak dokunmaları olduğunu, Mahkemede; talebi üzerine olaydan 2-3 gün önce sanığa satmak amacıyla dizüstü bilgisayarları … yerine götürdüğünü, sanığın satın almaktan vazgeçtiğini iddia ettiği, sanığın Kollukta; mağdurenin 15 gün önce işe başladığını, mağdureyi telefonla ürün tanıtımı ve satışı için işe aldığını ancak mağdurenin sekreter olarak çalışmak istemesi üzerine mağdureye, sekretere ihtiyacı olmadığını söylediğini, bunun üzerine mağdurenin işten ayrılmak istediğini, mağdureye çalıştığı günlerin ücretini ödediğini, suçlamaları kabul etmediğini, Mahkemede ise; mağdurenin şikâyet tarihinden 1-2 gün önce satmak amacıyla 2-3 adet dizüstü bilgisayarı … yerine getirdiğini, kendisinin çalıntı mal olabileceğinden şüphelenerek satın almadığını, mağdurenin, kendisini bu sebeple şikâyet etmiş olabileceğini savunduğu olayda;
Aralarında daha önce yaşanan bir husumet bulunmayan katılan mağdurenin sanığa iftira atmasını gerektirecek bir nedenin bulunmaması, katılan mağdurenin soruşturma ve kovuşturma aşamasında verdiği beyanlarının istikrarlı olması ve uyumluluk göstermesi, olayın derhal adli mercilere intikal etmesi, sanığın aşamalarda katılan mağdurenin, kendisine iftira atmasını gerektiren bir neden ortaya koymasına yönelik çelişkili anlatımlarda bulunması hususları bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanığın katılan mağdureye yönelik eyleminin sabit olduğunun kabulü gerekmektedir (Ceza Genel Kurulu 2021/381 E. , 2022/466 K.).
Mağdure Beyanının Aşamlarda Çelişkili Olması ve Sanık Beyanının Tutarlılığı
Mağdurenin olayın ilk intikalinde kolluk beyanında sanığın cinsel bir davranışından bahsetmeyip 09.06.2011 tarihli dilekçesiyle sanığın parmağını cinsel organına soktuğunu belirtmesi, mağdurenin kolluk beyanında sanığın evlenme isteğinde bulunduğunu ancak kendisinin bu teklifi kabul etmemesi üzerine kendisine saldırdığını beyan etmesine karşın, savcılıkta alınan beyanında sanığın önce eski sevgili meselesinden dolayı kendisine sinirlenerek vurduğunu daha sonra saldırdığını belirtmesi ile sanıkla cinsel ilişki yaşamadıklarına ilişkin beyanlarından mahkemede dönerek daha önce cinsel ilişkiye girdiklerini söyleyerek çelişkili beyanlarda bulunması, tanık …‘ın beyanlarının sanığın savunmalarını desteklemesi yine tanık …‘in herhangi bir cinsel saldırıya uğradığından bahsetmeyen ve sadece sanık tarafından darp edildiğini beyan eden mağdurenin yardım istedikten sonra rahat tavırlar sergilediğini belirtmesi, sanığın da aşamalarda istikrarlı bir biçimde suçlamaları kabul etmemesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, sanığın katılan mağdureye yönelik cinsel saldırı eylemi gerçekleştirdiği iddiasının şüphede kalması ve bu şüphenin de sanık lehine yorumlanması gerektiğinden, sanığın mağdureye yönelik eyleminin sabit olmadığı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2022/399 E. , 2023/264 K.).
Müşteki Beyanının Delil Değeri
Hırsızlık, yağma, cinsel istismar gibi çoğu zaman ani gelişen veya suç işlemek için sanıkların önceden plan yaptıkları ve sonrasında yakalanmama adına delil bırakmamaya yönelik tedbirler almalarına göre bu tür suçlarda yan delil bulmada sıkıntılar olduğu açıktır. Çoğu zaman bu tür suçlarda elimizdeki tek delil sadece müştekilerin beyanından ibaret kalmaktadır.
Bu zorlayıcı nedenlerden dolayı aralarında husumet olmayan, çoğu zaman hiç tanımadğı ve iftira atması için neden bulunmayan müşteki beyanı sübutun ve sanığın eylemi gerçekleştirdiğinin kabulünde yeterli kabul edilmektedir.
Ceza yargısına hakim olan en temel ilke olan masumiyet ve şüpheden sanık yararlanır kuralları ceza adaleti bakımından başkaca hiçbir delil olmayan ve bulunma ihtimali olmayan hususlarda sanık aleyhine, müşteki lehine esnetilebilmektedir. Bu belli zorluklar nedeniyle bir nebze kabul edilebilir. Ancak başka türlü delil toplama imkanı olan olaylarda veya akla, mantığa veya olaya uymayan, kendi içerisinde tutarsız veya sürekli değişen ya da itilaflı başka bir konuda müşteki ya da yakınlarına açıkça yarar sağladığı, müştekiyi gerçekten sanık olmaktan çıkarıp müşteki haline sokabilecek, yani haksız durum yaratacağı aşikar olan soyut beyanların tek doğru kabul edilerek cezalandırma yoluna gidilmesi, masumiyet, silahların eşitliği ve şüpheden sanık yararlanır kurallarına açıkça aykırılık teşkil edeceği açıktır.
Bu nedenle ispatı zor olan olaylarda akla, mantığa ve dosyadaki olaylara uyumlu denetlenebilir müşteki beyanına itibar olabilir ise de akla, mantığa, fenne ve dosyadaki olaylara uymayan helede başka türlü ispat imkanı varken sadece müşteki beyanıyla yetinilmesi halinde bu beyanın suçun aydınlatılmasına yönelik değil başka bir olayı örtme, iftira atma veya intikam alma gibi bir amaca yönelik olduğu şüphesi doğuranlara bu şüphe giderilmeden itibar edilmesi büyük haksızlık oluşturacak ve yargılama konusunda tüm yetkiyi hakkı olmadığı halde sadece taraf olması gereken görünüşteki müştekiye devredecektir.
Oluş ve dosya içeriğine göre; mağdurun ve tanığın mahkumiyet hükmüne esaslı delil olarak dayanak alınan ilk kolluk ifadelerinde, kendi içinde ve birbirleriyle olan ve hayatın olağan akışına uymayan tutarsızlıkların bulunması, mağdurun yine kollukta verdiği ikinci ifadesinde, ilk kolluk ifadesini, sanık savunmasını destekler şekilde değişikliğe uğratması, sanığın amcası olan tanık ile sanık arasında olay öncesinde belli bir husumetin, tartışmanın yaşanmış olduğunun tüm beyanlardan anlaşılması hususları gözetildiğinde; sanığın, amcasının taksisinde mağduru şoför olarak çalıştırmasına kızgınlık duyduğu, bu duygunun etkisi altında mağdurun yanına gidip tartışıp onu darp ettiği, bu sebeple mağdurun yanına gelmesine karşın, onu darp ettiği esnada pantolonunun sağ cebine elini sokup 4.100,00 TL parasının tamamını alıp yağmalandığı iddiasının her türlü kuşkudan uzak biçimde vicdani kanaat oluşmasını sağlayacak şekilde kesin, tutarlı delillerle sabit olmadığı, sanığın bu hâliyle eyleminin, takibi şikâyete tabi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86 ncı maddesinin ikinci fıkrası kapsamında basit kasten yaralama suçunu oluşturduğu ve mağdurun da şikayetinden vazgeçtiği anlaşılmakla, sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması, hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2022/15865 E. , 2024/9135 K.).
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.