Tüketici Mahkemesi Nedir?
Tüketici mahkemesi, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik her türlü uygulamadan kaynaklanan davalara bakmakla görevli hukuk mahkemesidir (6502 sayılı Kanun m.73/1). Tüketici mahkemesi, özel mahkeme niteliğinde ilk derece mahkemesidir.
Tüketici mahkemeleri, 6502 saylı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile kurularak görev alanı belirlenmiştir. Tüketici mahkemesinde dava açma yetkisi olan kişiler, “tüketiciler”, “tüketici örgütleri” ve “Gümrük ve Ticaret Bakanlığı” olarak belirlenmiştir. Tüketici mahkemeleri nezdinde Bakanlık, tüketiciler ve tüketici örgütleri tarafından açılan davalar harçlardan muaftır.
Özel hukuk davalarına bakmakla görevli hukuk mahkemeleri genel olarak üçe ayrılır:
- Asliye Hukuk Mahkemesi,
- Sulh Hukuk mahkemesi,
- Özel Mahkemeler (Tüketici Mahkemesi, Asliye Ticaret Mahkemesi, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi, Aile Mahkemesi, Kadastro Mahkemesi, İş Mahkemesi vb. gibi).
Asliye hukuk mahkemesi ve sulh hukuk mahkemesi özel hukuk uyuşmazlıklarına bakmakla görevli temel iki mahkemedir. Genel mahkemelerden olan asliye hukuk mahkemesinin görevi asıl, sulh hukuk mahkemesinin görevi ise istisnadır. Özel bir kanun hükmü ile açıkça sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı bildirilmeyen bütün dava ve işler asliye hukuk mahkemesinde görülür. Kanunda belirli bir uyuşmazlık türü için açıkça özel bir mahkemenin görevli olduğu kabul edilmişse, uyuşmazlığı çözmeye görevli mahkeme kanunun belirlediği o özel görevli mahkemedir. Tüketici mahkemesi, özel bir kanun olan 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” ile kurulduğundan özel mahkeme statüsüyle görev yapmaktadır. Belirli kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklara veya belli çeşit uyuşmazlıklara bakmak için kurulmuş olan mahkemelere “özel görevli mahkemeler” denir. Özel ve genel görevli mahkemeler arasındaki ilişki bir görev ilişkisidir.
Tüketici Nedir? Tüketici İşlemi Ne Anlama Gelir?
Tüketici mahkemesi, taraflaran en az birinin “tüketici” olduğu uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Tüm tüketici işlemleri ile ilgili davalar tüketici mahkemesinde görülür. “Tüketici” ve “tüketici işlemi” kavramları 6502 sayılı Kanunda şu şekilde açıklanmaktadır:
-
Tüketici: Tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişidir. 6502 sayılı kanun, hazır bir malı veya hizmeti satın alarak onu günlük yaşamında kullanan veya tüketen kişiyi korumaktadır. Örneğin, bir kimse evde traş olmak için traş bıçağı aldığında tüketici olarak kabul edilir.Aynı traş bıcağını marketinde satmak için satın aldığında, ticari amaçla işlem yaptığından tüketici değildir.
-
Tüketici İşlemi: Bir işlemin tüketici işlemi olarak kabul edilebilmesi için hukuki ilişkinin taraflarından birinin tüketici, diğer tarafın ise satıcı, hizmet sağlayıcı veya onlar adına hareket eden gerçek ya da tüzel kişi olması gereklidir. Taraflar arasında gerçekleştirilen işlemin tüketici açısından mesleki ve ticari bir amaçla yapılmaması şarttır. Tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
Tüketici Mahkemesinin Bakmakla Görevli Olduğu Davalarda Görev Sınırı
Tüketici mahkemesinde dava açılabilmesi için uyuşmazlığın belli bir parasal değeri aşması gerekir. Uyuşmazlık tüketici mahkemesinin görev sınırlarının altındaysa öncelikle tüketici hakem heyetine başvurulmalıdır. Tüketici mahkemesinin görevi konusundaki parasal sınırlar ve usuller 6502 sayılı yasanın 68. maddesinin verdiği yetkiyle çıkarılan tebliğlerle her yıl yenilenmektedir.
2025 yılı için tüketici hakem heyetlerine yapılacak başvurularda parasal görev sınırı şu şekildedir:
- 2025 yılı için yapılacak başvurularda değeri 149.000 TL (yüzkırkdokuzbin) Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda, İl veya İlçe Tüketici Hakem Heyetleri görevlidir. İl Tüketici Hakem Heyetleri il sınırları içinde, İlçe Tüketici Hakem Heyetleri ise ilçe sınırları içinde yetkilidir.
Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için tüketici hakem heyetlerine başvurulmadan doğrudan tüketici mahkemesinde dava açılmalıdır.
Tüketici hakem heyetleri kendilerine yapılan başvuruları gereğini yapmak üzere kabul etmek zorundadır. Başvurular, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu veya tüketici işleminin yapıldığı yerdeki tüketici hakem heyetine yapılabilir. Tüketici hakem heyetleri uyuşmazlık konusuna ilişkin her türlü bilgi ve belgeyi taraflardan, ilgili kurum veya kuruluşlardan isteyebilir.
İl ve ilçe tüketici hakem heyetinin verdiği kararlar tarafları bağlar. Tüketici hakem heyetlerince vekâlet ücreti ödenmesine karar verilemez. Tüketici hakem heyetinin kararları, İcra ve İflâs Kanununun ilamların yerine getirilmesi hakkındaki hükümlerine göre yerine getirilir. Taraflar, tüketici hakem heyetinin kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde tüketici hakem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir. Tüketici hakem heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.
Tüketici Mahkemesinin Görevleri Nelerdir?
Tüketici mahkemesinin görevli mahkeme olarak bir davaya bakabilmesi için 6502 sayılı Kanunu’nun amacı içerisinde kanunda tanımlanan taraflar arasında (tüketici ile satıcı veya sağlayıcı vb. arasında) mal ve hizmet satışına dair bir hukuki işlemin olması gerekir.
Bir mal veya hizmetin, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, kiraya verme, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanlar tüketici olarak kabul edilemeyeceğinden, bu gibi işlemlerde ortaya çıkan uyuşmazlıklara bakma görevi de tüketici mahkemesinin değil, genel mahkemelerindir.
Ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan şu sözleşmelerden kaynaklanan davalar tüketici mahkemesinde görülür:
-
Eser sözleşmesi,
-
Taşıma sözleşmesi,
-
Simsarlık sözleşmesi,
-
Sigorta sözleşmesi,
-
Vekâlet sözleşmesi,
-
Bankacılık sözleşmesi,
-
Ve yukarıdaki sözleşmelere benzeyen her türlü sözleşme.
Tüketici mahkemesi, sözleşmenin taraflarından birinin mutlaka tüketici olduğu davalara bakmakla görevlidir. Uygulamada, tüketici mahkemesinin görevine giden davalar şunlardır:
-
Banka ile müşteri arasında yapılan bankacılık işlemlerinin eksik, hatalı veya yanlış yapılmasından dolayı müşterinin banka aleyhine açtığı davalara bakma görevi tüketici mahkemesine aittir.
-
Bankalardan alınan tüketici kredisi (bireysel kredi, konut kredisi, otomobil kredisi vb.) nedeniyle açılan davlar tüketici mahkemesinde görülür. Bankadan çekilen kredi ticari kredi niteliğindeyse görevli mahkeme Asliye Ticaret Mahkemesi’dir.
-
Elektrik aboneliğinde, elektriğin kullanıldığı yer “mesken” ise, abonelik sözleşmesi ile ilgili her türlü dava tüketici mahkemesinde görülür. Örneğin, meskende kaçak elektrik kullanımı nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davası tüketici mahkemesinde açılmalıdır. Elektrik ticari işletmede kullanılmak üzere abonelik tesis edilmişse, bu tür abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan her türlü ihtilafa asliye ticaret mahkemesi bakmakla görevlidir.
-
Avukatın müvekkilini temsilen yaptığı işler veya doktorun hastası üzerinde uyguladığı tedavi vekalet sözleşmesi hükümlerine tabi olduğundan, bu sözleşmelerle ilgili davalar da tüketici mahkemesinde görülür. Ancak, avukatlar ile müvekkiller arasındaki ilişki nedeniyle açılan davaların hangi mahkemede görüleceğine dair Yargıtay ile Bölge Adliye Mahkemeleri kararları arasında çelişki mevcuttur. İlgili kararlara aşağıda yer verilmiştir. Yargıtay en son kararında vekalet sözleşmesine dayanan ücret alacaklarına ilişkin tüketici mahkemesinin görevli olduğuna karar vermiştir.
-
Müteahhitten veya arsa sahibinden tamamlanmış veya henüz tamamlanmamış bir konut satın alan üçüncü kişi tüketici olarak kabul edileceğinden, bu şekilde yapılan sözleşmelerden (satış vaadi sözleşmesi vb.) kaynaklanan davalar tüketici mahkemesinde görülür. Üçüncü kişi, temlik sözleşmesi yoluyla müteaahitin arsa sahibinden olan alacağını temlik aldığı takdirde de aynı şekilde tüketici mahkemesi görevlidir. Ancak, arsa sahibi ile müteahhit arasında meydana gelen uyuşmazlıkların çözülmesinde görevli mahkeme genel mahkemelerdir.
-
Sigorta şirketiyle sözleşme ilişkisi içinde hukuki bir sorunun ortaya çıkması halinde görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. Örneğin, Ferdi kaza, hayat sigortası veya aracına kasko sigortası yaptıran kişi ile sigorta şirketi arasında sigorta teminatının ödenmesi konunsunda çıkacak uyuşmazlıklar tüketici mahkemesi tarafından çözülür. Özellikle belirtelim ki, trafik kazası nedeniyle ZMSS çerçevesinde karşı tarafın trafik veya kasko poliçesine dayanılarak açılan tazminat davlarında görevli mahkemeler genel mahkemelerdir.
-
Taraflar arasında icra takibine konulan bir kambiyo senedi (çek, senet vb.) olsa bile, kambiyo senedinin dayandığı temel sözleşme tüketici işlemi niteliğindeyse, itirazın iptali, alacak davası vb. davalar tüketici mahkemesinde görülür.
-
Eser sözleşmesine dayalı olarak bir binanın bakım ve onarımının yapılması, diş doktoru tarafından dişin yapılması, mühendisin proje çizmesi gibi işlemler tüketici işlemi olarak kabul edildiğinden, bu sözleşmeden çıkan uyuşmazlıklar tüketici mahkemesinde yargılama konusu yapılır.
-
Futbolcu, basketbolcu vb. profesyonel sporcuların takımlarıyla yaptıkları sözleşmeler hizmet sözleşmesi niteliğinde olduğundan, bu sözleşmelerden doğan ihtilaflar tüketici mahkemesinde değil, genel mahkemeler de yargılama konusu yapılır.
Tüketici Mahkemesinde Yargılama Usulü Nasıldır?
Tüketici davaları, tüketicinin yerleşim yerinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesinde de açılabilir. Tüketici mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır (6502 sayılı Kanun m.73/4). Basit yargılama usulünün özellikleri şunlardır:
-
Basit yargılama usulünde mahkemede dava açılması ve davaya cevap verilmesi bir dilekçe ile olur.
-
Cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Taraflar cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremezler.
-
Taraflar dilekçeleri ile birlikte, tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadır.
-
İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı dava açılmasıyla; savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar.
Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.
Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.
Mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemlerinin yapılmasını yukarıdaki fıkrada belirtilen duruşma hariç, iki duruşmada tamamlar. Duruşmalar arasındaki süre bir aydan daha uzun olamaz. İşin niteliği gereği bilirkişi incelemesinin uzaması, istinabe yoluyla tahkikat işlemlerinin yürütülmesi gibi zorunlu hâllerde, hâkim gerekçesini belirterek bir aydan sonrası için de duruşma günü belirleyebilir ve ikiden fazla duruşma yapabilir.
Tüketici Mahkemesinin Görevsizlik Kararı
Görevine girmeyen bir konuyla ilgili dav açıldığı takdirde tüketici mahkemesi görevsizlik kararı verir. Görevsizlik kararı veren tüketici mahkemesi bu kararında dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine karar vermekle yetinir. Dava dosyasını kendiliğinden (re’sen) görevli mahkemeye gönderemez.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi hükmü gereğince; taraflardan birinin görevsizlik kararının kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; bu süre hak düşürücü nitelikte olup mahkemece re’sen gözetilir. Hak düşürücü süre içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi başvurusu yapılmadığı takdirde, tüketici mahkemesi tarafından davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.
Tüketici mahkemesinin görevsizlik kararına karşı 2 hafta içinde istinaf mahkemesine (bölge adliye mahkemesi) istinaf başvurusu yapılabilir. İstinaf mahkemesinin yerel mahkemenin görevi ile ilgili verdiği karar kesindir.
Tüketici Mahkemesi Kararlarının İstinaf veya Temyiz Edilmesi
Tüketici mahkemesi kararlarına karşı istinaf başvurusu yapılması mümkündür. İstinaf, tüketici mahkemesi tarafından verilen kararın hem maddi vakıa hem de hukuki açıdan bir üst mahkeme tarafından yeniden değerlendirilmesini sağlayan bir kanun yoludur. İstinaf kanun yoluna başvuru süresi, tüketici mahkemesi kararının usulüne uygun bir şekilde taraflara tebliği edildiği günden itibaren 2 haftadır. İstinaf başvurusu, bölge adliye mahkemesine gönderilmek üzere kararı aleyhine başvuru yapılan tüketici mahkemesine bir istinaf dilekçesi verilerek yapılır.
Tüketici mahkemesi kararlarına karşı istinaf başvurusu yapılabilmesi için şu şartların gerçekleşmesi gerekir:
-
Aleyhine istinaf başvurusu yapılan tüketici mahkemesi kararında yer alan malvarlığı davasının miktar ve değeri 28.250 TL’yi aşmalıdır (HMK 341/2). Miktar ve değeri 28.250 TL’yi aşmayan tüketici mahkemesi kararları kesin olduğundan aleyhine istinaf başvurusu yapılamaz (2024 yılı için).
-
Kural olarak ara kararlar aleyhine istinaf başvurusu yapılamaz. Ancak, ihtiyati tedbir ve ihtiyati gibi kararlar ara kararı olmasına rağmen son kararı beklemeden bu kararlar aleyhine istinaf başvurusu yapılması mümkündür (HMK 341/1).
Temyiz, tüketici mahkemesi kararı hakkında istinaf incelemesi neticesinde verilen hükmün, hukukun doğru uygulanıp uygulanmadığı açısıdan denetlenmesini sağlayan bir kanun yoludur. Tüketici mahkemesi kararlarının temyiz edilmesi de mümkündür.
Temyiz kanun yoluna başvurulabilmesi için şu şartların sağlanması gerekir:
-
Aleyhine temyiz başvurusu yapılan istinaf mahkemesi kararında yer alan miktar ve değer 378.290 TL’yi aşmalıdır (HMK 362/1-a). Miktar ve değeri 378.290 TL’yi aşmayan istinaf mahkemesi kararları kesin olduğundan aleyhine temyiz başvurusu yapılamaz (2024 yılı için).
-
İstinaf mahkemesinin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz gibi kararlarına karşı temyiz kanun yoluna başvurulamaz.
Tüketici Mahkemesinin Görevi Yargıtay Kararları
Tüketici Hukukunda Muarazanın Giderilmesi
Tüketici gerek dava açarken (HMK m. 119/1-d) gerekse tüketici hakem heyetlerine başvururken (Yön. m. 22) talep sonucunun değerini göstermek zorundadır. Ancak iddia konusu alacak değerinin dava veya başvuru sırasında belirlenmesi mümkün değilse yahut alacaklıdan bunu belirlemesinin beklenemeyeceği bir hâl söz konusu ise dava/başvuru belirlenebilen asgari bir miktar üzerinden yapılacaktır. Tüketicinin belirleyebildiği ve bu suretle dilekçesinde gösterdiği asgari miktar TKHK’nın 68., ilgili Yönetmeliğin 6. maddesinde düzenlenen parasal sınır dâhilindeyse başvurunun kanunun amacına uygun şekilde öncelikle tüketici hakem heyetleri nezdinde yapılması gerekir. Aksi yönde bir kabul, kanun koyucunun belli parasal sınırlar için zorunlu çözüm yeri olarak öngördüğü tüketici hakem heyetlerini işlevsiz hâle getirerek, belirsiz alacak davası olarak açıldığı belirtilen her ihtilâfın mahkemeler önüne getirilmesine ve bu suretle kanun koyucunun amacına aykırı şekilde mahkemelerin iş yükünün artmasına, uyuşmazlıkların daha geç çözümlenmesine yol açacaktır. Nitekim bu husus Kanun’un 72. ve 84. maddelerine dayanılarak tüketici hakem heyetlerinin usul ve esaslarına ilişkin yönetmeliğin hazırlanması sırasında da dikkate alınmış ve 22. maddede açıkça düzenlenmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2020 tarihli, 2017/13-551 E., 2020/239 K.; 09.03.2021 tarihli ve 2017/(13)3-614 E., 2021/232 K. sayılı kararlarında da aynı hususlara değinilmiştir. Gelinen aşamada tüm bu açıklamalar ışığında; davanın türünün belirlenmesi önem arz etmekte olup; eldeki davanın belirsiz alacak davası olup olmadığı noktasının aydınlatılması gerekmektedir.Somut olayda dava, abonelik sözleşmesinde kayıp kaçak bedeline ilişkin maddelerin haksız şart olduğunun tespiti ile iptali, haksız tahsil edilen bedelin iadesi istemiyle açılmış olmakla birlikte, verilecek hüküm bir faturaya mahsus olmayacağı gibi ileriye dönük art etkisi doğuracağından, yine kayıp-kaçak vs. bedellerinin alınması sebebiyle eldeki dosyada tek bir abone uyuşmazlığı yargıya taşınmış olmasına karşın, ortada tüm aboneleri ilgilendiren toplu bir uyuşmazlığın bulunması nedeniyle, muarazanın men’i (çekişmenin giderilmesi) mahiyetindedir.
Nitekim Özel Daire de, bozma gerekçesinde, görülmekte olan davayı bir muarazanın men’i (çekişmenin giderilmesi) davası olarak nitelendirmiştir. O hâlde, eldeki davanın belirsiz alacak davası değil, çekişmenin giderilmesi davası mahiyeti taşıdığı hususu her türlü tartışmadan uzaktır.
Muarazanın men’i davaları, usul hukuku anlamında tespit değil, eda davası niteliğindedir. Zira, bu tür davalarda, hem bir muarazanın (çekişmenin) varlığının tespiti ve hem de onun men’i talep edilir.
Bu durumda, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesi feshedilmemiş olmakla mevcudiyetini koruduğundan ve davalı tarafından yaratıldığı iddia edilen muarazanın men’i, sözleşmede yer alan haksız şartların tespiti ile ileriye yönelik iptali istemi bulunduğundan, artık davanın müddeabihinin tüketici hakem heyetinin sınırı dâhilinde kaldığından bahsedilemeyecek olup; davanın tüketici mahkemesinde görülmesi gerekmektedir (Hukuk Genel Kurulu-K.2021/711).
Araç Tamiri/Eser Sözleşmesi ve Tüketici Mahkemesinin Görevi
Dava, araç tamirini konu alan eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili talebine ilişkin olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir. Davanın açıldığı 11.12.2014 tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un amaç başlıklı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarının koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerinin korucuyu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” hükmü bulunmaktadır. Kanun’un tanım başlıklı 3. maddesinin (1) bendi, “Sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, (k) bendi, “Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, (1) bendi “Tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” şeklindedir. Bir hukuki işlemin tüketiciişlemi sayılabilmesi için yukarıda belirtilen tanımlara uygun olması gerekir. Açıklanan hususlar gözetildiğinde eser sözleşmesi ilişkisinin de Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için taraflardan birinin tüketici, diğer yanın ise satıcı/sağlayıcı olması gerekir. Bu koşulların bulunması halinde tüketici işleminden ve sonuçta da görevli mahkemenin “tüketici mahkemesi” olduğundan söz edilebilecektir.
Somut uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacının ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan tüzel kişi tacir olduğu açıktır. Davalının ise ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek kişi, eş deyişle tüketici olduğunun kabulü gerekir. Tüketicinin tarafı olduğu eser sözleşmesinin 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun gereğince tüketici işlemi kapsamına alınmış olması ve davanın açıldığı tarihte 6502 sayılı Kanun’un yürürlükte olması sebebiyle, Kanun’un 73/1. maddesi uyarınca görevli mahkeme tüketici mahkemesidir. 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi gereğince görev hususu kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınacağından ve görev hususunda kazanılmış hak söz konusu olamayacağından, işbu dava bakımından tüketici mahkemesinin görevli olması ve … adli yargı çevresinde müstakil tüketici mahkemesi bulunması nedeniyle, mahkemece davanın görev dava şartı noksanlığı sebebiyle usulden reddi ile talep halinde tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmadığından, usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün bozulmasına karar verilmiştir (Yargıtay 15. Hukuk Dairesi - Karar:2019/516).
Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesine Dair Uyuşmazlıkta Asliye Hukuk Mahkemesi Görevli
Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
6502 sayılı Kanun’un 3. maddesinin gerekçesinde eser sözleşmelerinin kanun kapsamına alınmasına herhangi bir açıklama getirilmemiştir. Ancak Kanun’un sistematiği nazara alındığında kanunda zikredilen eser sözleşmelerinden kastın; ticari ve mesleki olmayan amaçlarla, salt kişisel ihtiyaçları için kullanma ve tüketme amacıyla gerçek ve tüzel kişi ile tüketici arasında yapılan eser sözleşmeleri olduğu anlaşılmaktadır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri 818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu’nun 355 vd., 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmelerinin kendine özgü bir türüdür. Bu sözleşmelerin bir tarafı arsa sahibi diğer tarafı yüklenicidir. Bu tür sözleşmelerde arsa sahibinin Tüketici Kanunu’nda 3/k maddesindeki tüketici tanımına uymadığı açıktır.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa sahibi açısından güdülen amaç, arsasını değerlendirmektir. Bu nedenle arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü saikin 6502 sayılı Kanun’da tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır.
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine konu işin üst düzey teknolojiyi gerektirmesi, sözleşme kapsamında taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmelerinin de bulunduğu nazara alındığında 6502 sayılı Kanun’da kanun koyucunun salt kullanma ve tüketme amacına yönelik mutfak, dolap yaptırmak, araç tamiri yapmak gibi dar kapsamlı eser sözleşmelerini kastettiği, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin ise bu kapsamda olmadığının kabulü gerekir. Bu durumda davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gözetilerek, tüketici mahkemesince, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddesi hükümleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi - KARAR NO: 2019/2799).
Konut Kredisi Tüketici Kredisi Niteliğindedir
Dava, kredi sözleşmesi nedeniyle ödenen komisyon ve ekspertiz ücretinin geri alımına ilişkindir. Taraflar arasında bağıtlanan kredi sözleşmesi göz önüne alındığında, davacının konut alımı için kredi aldığı anlaşılmakta olup, sözleşme tarihinde yürürlükte olan 4077 sayılı Tüketici Korunması Hakkında Kanun’un 3,, 10/B, 21/3 maddelerine göre, konut kredisinin tüketici kredisi niteliğinde olduğunun kabulü ile davaya tüketici mahkemesince bakılması gerekirken, tüketici kredisinin ticari kredi olarak kabul edilmesi isabetli görülmediğinden, hükmün bozulması gerekmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/2728).
Sigorta Şirketine Karşı Sözleşme İlişkisinden Kaynaklanan Davalarda Görevli Mahkeme
Davacılar vekili, meydana gelen kazada ağır şekilde yaralandığını, malül kaldığını, beline platin takıldığını, dalağının alındığını, kazanın oluşumunda karşı otobüsün asli ve tam kusurlu olduğunu, müvekkilin davalı … şirketi tarafından 21722675 numaralı sigorta poliçeleri ile ferdi kaza sorumluluk sigortası kapsamında güvence altına alındığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davacının tacir olmadığı, taraflar arasında sözleşmesel ilişki bulunduğu, bu sebeple ticari dava niteliğinde bulunmayan uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesince incelenip sonuçlandırılması gerektiği gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine, karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davanın 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Yasadan sonra açılmasına, 6502 Sayılı Kanun’un 73/1. maddesindeki düzenlemede belirtildiği üzere, davacı tüketici konumunda olup davalı … şirketi ile aralarında aktedilen sigorta sözleşmesinin bir tüketici işlemi olması ve tüketici işleminden kaynaklanan bu uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi tarafından görülmesi gerekir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/4007).
Hususi Araç Şirket Adına Kaydedildiğinde Davaya Bakmaya Asliye Ticaret Mahkemesi Görevlidir
Tüketici mahkemelerinin görevleri, Kanunda; “Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” denilmek suretiyle belirlenmiştir (TKHK m. 23/1). Maddede açıkça “bu Kanun…” tabiri kullanıldığına göre, TKHK’nın kapsamının ne olduğunu belirlemek gerekir.
Tüketici; “Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişileri” (m. 3/e); sağlayıcı ise; “Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye hizmet sunan gerçek veya tüzel kişileri” (m. 3/g) ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Öte yandan, Kanun’un kapsamı belirlenirken “her türlü tüketici işleminden” bahsedilmiş olup, “tüketici işlemi”nin ne olduğu da “tanımlar” başlıklı 3. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre; tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi ifade etmektedir (m. 3/h). Bir hukuki işlemin, 4077 sayılı TKHK kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Diğer taraftan dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 14 ve 18.maddelerinde tacir sıfatı, gerçek ve tüzel kişiler bakımından ayrı ayrı tanımlanmış; Kanunun 20 ve devamı maddelerinde tacir olmanın hükümleri; 3.maddesinde ticari işler açıklanmış; 5.maddesinde ise ticaret mahkemelerinin görev alanı düzenlenmiştir.
Açıklanan hükümler karşısında tüm ticaret şirketleri tacir sıfatına sahip olup, tacir niteliğindeki tüzel kişileri ilgilendiren bütün muamele, fiil ve işlerin ticari olması asıldır. Eğer, bir muamele, fiil veya iş ticari iş ise, bunlara özel ticari kurallar uygulanır. Bir tacirin borçlarının ticari olması asıl olmakla birlikte gerçek kişi olan bir tacir, yaptığı iş ve işlemin veya aldığı hizmetin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya muamele fiil veya işleminin ticari sayılmasına halin icabı, müsait bulunmadığı takdirde, bu işlemlerden doğan borç adi, yani özel sayılacaktır (TTK. m. 21).
Tacir olmanın nimetine göre külfeti de mevcuttur. Zira TTK’nın 20-25. maddelerinde tacir sıfatına bağlanan yerine göre “hak” yerine göre “külfet” niteliği arz eden hukuki sonuçlar düzenlenmiştir. Bunların en önemlilerinden biri basiretli iş adamı gibi davranma zorunluluğudur (TTK. m. 20/II). Tacirin, ticari işletmesiyle ilgili tüm faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranması gerekir. Bu cümleden olarak, ticari işletmesiyle ilgili sözleşmeleri yaparken ve bu sözleşmelerden doğan borçlarını yerine getirirken basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorunda olan tacirler tüketiciler için düzenlenen yasa hükümleri kapsamına alınamazlar.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; davacı limited şirket, tacir olup; tüzel kişilik adına ticari işletmesinde kullanmak üzere otomobil satın almıştır. Davacı tüketici olarak tanımlanamayacağı gibi, yaptığı işlemin tüketici işlemi olarak kabulüne de olanak bulunmamaktadır. Her ne kadar aracın trafik sicil kaydında ve ruhsat fotokopisinde “hususi” yazılı ise de aracın sahibinin şirket olması ve faturanın da şirket adına düzenlenmesi nedeniyle, bu araç özel değil, ticari bir araçtır. Bu durumda taraflar ve işlemin niteliğine göre, ortada bir tüketici işleminin bulunmadığı anlaşılmakla Özel Dairenin bozma kararında gösterdiği gerekçe yanında yukarıda açıklanan genişletilmiş gerekçe ile bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır (HGK-K.2020/13).
Avukatın Haksız Azli Nedeniyle Açılan Davada Tüketici Mahkemesi Görevlidir
Avukat hukuki bilgi ve tecrübelerini mesleğinin ifası doğrultusunda müvekkiline sunar. Bu hizmetin özü vekâlet sözleşmesine dayalıdır. Avukatlık mesleğinin kamu hizmeti olması yahut avukatların kamu görevlisi gibi cezalandırılmaları avukatlık sözleşmesini TKHK’nın 3. maddesinin (l) bendindeki vekâlet sözleşmesi olarak ifade edilen kapsam dışına çıkarmaz. Kanun’un 3/ı hükmü uyarınca sağlayıcı sıfatında belirleyici olan mesleki amaç kıstasıdır ve bu doğrultuda avukat verdiği hizmette tüketici hukuku anlamında sağlayıcı sıfatını haizdir. Nitekim kanun koyucu gerek tüketici işlemi gerekse sağlayıcı tanımında “kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere” ifadesine yer vererek kamu hizmeti görmekle yükümlü olan kamu tüzel kişilerinin dahi sağlayıcı olarak kabul edilmesi gerektiği yönündeki iradesini açıkça ortaya koymuştur.
Hâl böyle olunca avukatın sunduğu hizmet, müvekkilinin tüketici sıfatını taşıması ve bu suretle vekâlete ilişkin hukuki münasebetin tüketici işlemi vasfında olması durumunda, TKHK hükümlerine tabi olacak, taraflar arasında doğan ihtilaflar da tüketici mahkemeleri (miktar sınırına göre tüketici hakem heyetleri) önünde çözümlenecektir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davalıların, yakınlarının geçirdiği trafik kazası sonucu ağır yaralanması nedeniyle hukuken yapılması gereken takip ve işleri yürütmek üzere vekil kıldığı davacı avukatların haksız azil iddiasıyla avukatlık ücret alacağının tahsili yönünde açtıkları davada görevli mahkeme tüketici mahkemeleridir (Hukuk Genel Kurulu 2017/3173 E. , 2021/398 K.).
Avukatlık Vekalet Sözleşmesinden Doğan Davalarda Tüketici Mahkemesi Görevlidir
Vekalet sözleşmesi 6502 sayılı yasa ile tüketici işlemi olarak kabul edilmiştir. Ancak vekalet akdinden kaynaklı uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinde görülebilmesi için bir tarafın vekil yani bu işi meslek olarak icra eden kişi diğer tarafın da tüketici ve vekalet akdine konu olan işlemin de tüketici işlemi olması gerekir. Bu kapsamda yapılan incelemede vekil olarak takip edilen iş yönünden davalı ticari ve mesleki amaç gütmediğinden tüketici sıfatına sahiptir. Dolayısıyla davalının vekil olarak takip ettiği iş yönünden davacının tüketici sıfatı bulunduğu anlaşılmıştır. Bu konuda çıkan uyuşmazlık sonucu Yargıtay 13. Hukuk Dairesince 2018/3546 Esas 2018/7886 Karar sayılı ilamı ile vekil tarafından takip edilen işin tüketici işlemi olması, vekil edenin ticari ve mesleki amaç gütmediği hallerde vekalet ilişkisinden kaynaklı uyuşmazlıkların çözüm yeri Tüketici Mahkemesidir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin Tüketici Mahkemesine vermiş olduğu görevsizlik kararı takip edilen işin tüketici işlemi olması, davacının ticari ve mesleki amaçla hareket etmediği nazara alındığında verilen görevsizlik kararı yerindedir. Açıklanan tüm bu nedenlerle aşağıdaki şekilde hüküm tesisi usul ve yasalara uygun görülmüştür (İstanbul 19. Hukuk Dairesi - KARAR NO : 2021/921).
Davacı, avukat olduğunu, İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/438 E. 2013/427 K. sayılı dava dosyasında davalının avukatlığını yaptığını, ön alım hakkından kaynaklan tapu iptal tescil istekli bu davanın kabulle sonuçlandığını, bu kapsamda 42.500 TL avukatlık ücret alacağının bulunduğunu, bunun tahsili için başlattığı takibe davalının haksız itirazda bulunduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir. 6502 Sayılı Kanun’un 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 Sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Somut olayda davacı avukat vekalet ücretinin tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine dair olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece, uyuşmazlığın tüketici mahkemesi sıfatı ile görülmesi gerekirken genel mahkeme sıfatı ile görülüp sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/151).
Profesyonel Futbolcu Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklar
Bir hukuki işlemin 6502 Sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin mutlak suretle tüketici vasfını taşıması gerekir. Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, taraflar arasındaki profosyonel futbolcu sözleşmesinden kaynaklı ilişkinin, 6502 Sayılı Kanun kapsamında tüketici işlemi sayılamayacağı, zira futbolcu olan davacının tüketici konumunda olmayıp, davalı kulübe sözleşme kapsamında hizmet verdiği, ihtilafın genel hükümler uyarınca genel mahkemelerde çözülmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken aksine düşüncelerle ve yazılı şekilde Tüketici mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Karar: 2017/142)
Tüketici Mahkemesinin Bakmakla Görevli Olduğu Davalarda Görev Sınırı Nedir?
Mahkemece, davalı aleyhine toplam 2.631,49.-TL alacak için ilamsız icra takibi yapıldığı, 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 68. maddesine göre dava tarihi itibariyle 2.200,00.-TL – 3.300,00.-TL arasındaki uyuşmazlıklarda İl Tüketici Hakem Heyetine başvurunun zorunlu olduğu, bu miktarın altındaki uyuşmazlıklar yönünden doğrudan icra takibi yapılmasının ve Tüketici Mahkemesine dava açılması mümkün olmadığından, HMK.’nın 114/2 maddesinde öngörülen dava şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından davanın dava şartı yokluğu nedeniyle HMK.’nın 115. maddesi gereğince usulden reddine karar verilmesi, hukuka uygundur (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi - Karar : 2017/4510).
Temel Sözleşme İlişkisine Göre Tüketici Mahkemesinin Görevi
Somut olayda davacı, davalı şirketten 16.08.2012 tarihli daire satış vaadi sözleşmesi ile daire satın aldığını, sözleşmede dairenin 2014 yılı Kasım ayında teslim edileceğinin belirtilmesine rağmen dairenin halen teslim edilmemesi sebebiyle sözleşmeyi fesh ettiğine dair 09.07.2014 tarihinde noterden davalı şirkete ihtarname çektiğini, davalı şirkete dava tarihine kadar ödediği 39.500,00.-TL’nin kendisine ödenmesi ve vadesi gelmemiş senetlerinin iadesini talep ettiğini ancak davalı tarafından kendisine bir cevap verilmediğini, bu sebeplerle 39.500,00.-TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalı şirkete borçlu olmadığının tespitine, ödenmemiş vadeli senetlerin kendisine iadesine karar verilmesini istemiştir.
Buna göre taraflar arasında uyuşmazlık kambiyo senedinden kaynaklanmayıp temel ilişkinin konut satış sözleşmesi olduğu, davacının konut satın alan tüketici, davalının ise profesyonel satıcı olduğu, davacının davasını Erzurum 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde ( Tüketici Mahkemesi sıfatıyla ) açtığı anlaşıldığından uyuşmazlığın Erzurum 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde “Tüketici Mahkemesi sıfatıyla ) görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/6759).
Hizmet Sağlayıcı ile Yapılan Sözleşmelerden Kaynaklanan Davalarda Tüketici Mahkemesi Görevlidir
Somut olayda; taraflar arasında davalılara ait gayrimenkul üzerinde mantaloma çatı imalatı, teras, merdiven boşluğu, daire içlerinin yeniden yapımı, tüm tamir ve tadilat işleri için sözleşme imzalandığı, işe başlayan davacının davalıların talep ettikleri malzeme ve işçilik kalitesinin sözleşmede belirlenen fiyata uygun düşmediği, davacının davalılardan 230.000,00.-TL ödeme aldığı, maliyetin ödemenin çok üzerinde olduğu ancak davalıların ödemeden kaçınmaları üzerine işe devam edilmediği, davalıların 87.600,00.-TL fazla ödeme yaptıkları ve iadesini talep ettikleri, davacı tarafın da ödenmeyen 63.735,00.-TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmaktadır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, tüketici ile hizmet sunan arasında hizmet satışından kaynaklanan bir ilişki bulunduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu durumda davaya bakmaya tüketici mahkemesi görevlidir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/6477).
Taşınmaz Satış Sözleşmesine İlişkin Davaya Tüketici Mahkemesi Bakar
Davacı, davalılar ile yapılan sözleşmeler gereği davalılara 10.000,00 TL Kaparo ödediğini, ancak sözleşmelere konu bağımsız bölümü davalılardan değil dava dışı bankadan satış bedelinide ödeyerek satın aldığını, davalıların ise kaporayı geri ödemediğini beyanla ödediği 10.000,00 TL kapora bedelinin ve 3.820,00 TL işlemiş faizinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, verilen karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı ile davalı müteahhit şirket … Konut A.Ş. arasındaki taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklandığına göre ve diğer davalılar yönünden de tebaen davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine dair olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/3986).
Tüketici Mahkemesi Hangi Davalara Bakmakla Görevlidir?
Davaya konu olayın davacı abonenin meskeninde bulunan sayaca harici tesisat bağlamak suretiyle kaçak su kullandığı iddiasına dayalı olması karşısında ;taraflar arasında, 4077 Sayılı Kanun’un değişik kapsamında sözleşme ilişkisi ( mesken abonesi ) bulunduğu anlaşılmaktadır. 4077 Sayılı Kanun’un 23.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı öngörülmüştür. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine dair olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. 4077 Sayılı Kanun’un 2., 3.maddeleri gereği somut olaya 4077 Sayılı Kanun’un uygulanması gerekmektedir.
Hal böyle olunca, mahkemece; re’sen gözetilmesi gereken ve kamu düzenine dair olan görev konusu üzerinde durularak, 4077 Sayılı Kanun’un 23.maddesi gereğince uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu işin esası incelenerek, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/9086).
Tüketici Mahkemesi Kasko Sigortası Alacak Davasına Bakmakla Görevlidir
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır.
Taraflar arasında akdi bir ilişki olup davalının sorumluluğunun kaynağı davacıyla yaptığı kasko sözleşmesine aykırılıktır. Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır.
Davalı şirket ile davacı arasındaki ilişki ise 6502 sayılı Kanunun 3/1 maddesi kapsamında kalan tüketici işlemlerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle davacının sözleşme ilişkisine dayalı olarak açtığı tazminat davasında Tüketici Mahkemesi’nin görevli olması nedeniyle HMK’nun 114-115 maddeleri uyarınca görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir (Yargıtay 17.HD - Karar : 2017/8887).
Elektrik Aboneliği Tüketici Mahkemesinin Yetkisi
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için; kanunun amacı içerisinde, yukarıda tanımları verilen taraflar arasında, mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında, somut olay incelendiğinde; davacının, işlettiği tavukhanesinin elektrik aboneliği boyunca haksız olarak tahsil edilen kayıp kaçak bedeli, sayaç okuma bedeli, iletim ve dağıtım bedelinin tahsilini talep ettiği anlaşılmakta, ancak dava konusu yerin, abone grubunun mesken niteliğinde olup olmadığı tüm dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
Öyle ise mahkemece öncelikle, dava konusu yerin aboneliğine ilişkin dosya getirtilerek abone grubunun niteliğinin kesin olarak belirlenmesinden sonra, görevli olduğu kanaatine varılır ise yetki hususunun değerlendirilmesi gerekir iken eksik inceleme ile dava dilekçesinin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
Kabule göre de 6100 sayılı HMK’nın 10.maddesi uyarınca “sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” hükmü uyarınca dava konusu aboneliğin …ilçesinde bulunan tavukhaneye ilişkin olduğu dikkate alınarak sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesi olarak yetkili olunduğu gözetilmeden yetkisizlik kararı verilmesi, doğru değildir (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi Karar : 2017/12972).
Ticari Kredilerle İlgili Uyuşmazlıkla Tüketici Mahkemesinde Görülmez
Dava, banka tarafından haksız olarak tahsil edilen masrafların iadesine ilişkindir.
Mahkemece, kredi sözleşmelerinin birer örneğinin dosyaya gönderilmesi müzekkere ile istenmiş ancak davaya konu sözleşmelerin davalı tarafça dosyaya ibraz edilmemesi nedeniyle hükme esas alınan kesintilerin hangi kredi nedeniyle yapıldığı ve zorunlu olup olmadığı hususunda herhangi bir inceleme yapılamamıştır. Davacının kullanmış olduğu kredilere ilişkin belgelerin incelenmesinden söz konusu krediler içerisinde ticari kredi sözleşmesinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Oysaki, ticari krediler Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında bulunmadığından ticari krediye ilişkin bu talep hakkında genel mahkemenin görevli olduğunun kabulü zorunludur. Mahkemece, değinilen bu yön gözetilerek yapılan kesintinin ne kadarının ticari kredi sözleşmesi, ne kadarının tüketici kredisi sözleşmesi nedeniyle yapıldığının hesaplanması için gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılması; bundan sonra ticari kredisi sözleşmesi nedeniyle yapılan kesintiler bakımından tefrik kararı verilerek davaya genel mahkeme sıfatıyla bakılması, tüketici kredileri bakımından ise yargılamaya devam edilmesi gerekirken, kredilerin tümünün tüketici kredisi olduğu kabul edilerek Tüketici Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. (Yargıtay 13.HD - Karar : 2017/8064).
Tüketici Mahkemesi Ticari Krediye İlişkin Davaya Bakmakla Görevli Değil
Davacı, davalı bankadan tüketici kredisi kullandığını, bu işlemler sebebiyle davalı banka tarafından tahsil edilen bedellerin iadesi talebiyle eldeki davayı açmıştır. Davacının kullanmış olduğu krediye dair sözleşme ve eklerinin incelenmesinden genel nakdi ve gayrinakdi kredi sağlamaya yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle; davacının, davalı bankadan kullandığı ticari kredi sebebiyle alınan masrafların iadesine dair dava, ticari dava niteliğindedir. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/3. maddesine göre de; Asliye Ticaret Mahkemesi ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, göreve dair usul hükümlerinin uygulaması gerekir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine dair olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Taraflar arasındaki uyuşmazlık ticari krediye dair olup, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalmadığına göre davaya bakmaya genel mahkeme görevlidir. Tüketici mahkemesi talep hakkında karar veremez. O halde Mahkemece, yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla devam edilerek bir karar verilmesi gerekirken Tüketici Mahkemesi sıfatıyla davanın esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/844).
Tüketici İhtiyaç Kredisinden Doğan Uyuşmazlıklar Tüketici Mahkemesinde Görülür
Bir hukukî işlemin 4077 Sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Dosya kapsamından; davacı vekilinin, davalı banka ile müvekkili arasında imzalanan bir kredi sözleşmesi bulunmadığı, kredi sözleşmesi altındaki imzanın sahte olduğunu ileri sürerek, davalı banka tarafından kredinin ödenmediği gerekçesiyle müvekkili hakkında yapılan icra takibi sebebiyle davacının borcu bulunmadığın tespiti istemiyle dava açtığı, sahte olduğu ileri sürülse de dosyaya sunulan tüketici ihtiyaç kredisine dair sözleşmenin, 4077 Sayılı Kanun kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.
Talep tarihinde yürürlükte bulunan 4077 Sayılı Kanun’un 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, tüketici mahkemesinde görülmesi gerekmektedir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/6883).
Trafik Kazasında Tüketici Mahkemesi ile Asliye Ticaret Mahkemesinin Görevi
Davacı vekili, davalıya zorunlu mali mesuliyet sigortalı aracın sebep olduğu kazada müvekkilinin desteğinin öldüğünü ve desteğinden yoksun kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 5.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre dava konusu eylemin 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kaldığı, uyuşmazlığa bakmakla görevli mahkemenin Tüketici Mahkemeleri olduğu belirtilerek mahkemenin görevsizliğine, karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Somut olayda, sigorta sözleşmesi, davacı ile davalı trafik sigortası şirketi arasında düzenlenmemiş olup, taraflar arasında 6502 sayılı Kanun kapsamında bir ilişki söz konusu değildir. Bu nedenlerle; davanın, kazaya neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasına karşı açıldığı, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesinin 6102 sayılı T.T.K.’da düzenlendiği, davanın ticari dava niteliğinde olduğu ve görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olduğu gözetilmeden yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/939).
Otelde Konaklama Sözleşmesine Dair Uyuşmazlık Tüketici Mahkemesinde Görülür
Somut uyuşmazlıkta davacıların mirasbırakanı ile davalı taraf arasında davalının çalıştırdığı otelde konaklama yapılmasına dair sözleşme bulunduğu, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin 4077 Sayılı yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 4077 Sayılı Kanun’un 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine dair olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece, uyuşmazlığın tüketici mahkemesi sıfatı ile görülmesi gerekirken genel mahkeme sıfatı ile görülüp sonuçlandırılması usul ve yasaya aykırıdır, bozmayı gerektirir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/968).
Yetkili Tüketici Mahkemesi Nasıl Belirlenir?
6100 Sayılı HMK’nun 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Ayrıca, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 Sayılı Kanun’un 73/5. maddesiyle tüketici davalarının tüketicinin ikametgahı mahkemesinde de açılabileceği belirtilmiştir ki, bu da özel yetkiye dair bir düzenlemedir. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. Dosya kapsamından davacıların yerleşim yeri itibariyle yetkili mahkemenin İstanbul Tüketici Mahkemesi olduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece, dava yetkili yerde açıldığından işin esası incelenerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.(Yargıtay 13. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/333).
Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Davada Görevli Mahkeme
Uyuşmazlık, davalı tarafından davacıya satılan dairenin eksiksiz tesliminin yapılıp yapılmadığına ilişkindir. Somut olayda; davalının bilirkişi raporu sonrasındaki duruşmada “Doğal gazları, doğal gaz borularını, mutfak dolaplarını takmadım bunu kabul ediyorum” şeklinde beyanda bulunduğu, yine taraflar arasında yapılan sözleşmede dairenin eksiksiz halde teslim edileceğinin düzenlendiği dikkate alındığında davalının ticari amaçla hareket eden satıcı, müteahhit olduğu anlaşılmaktadır. Davacı bu hukuki işlem içerisinde tüketici konumunda olduğundan, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Bu durumda mahkemece, ayrı bir Tüketici mahkemesi bulunması halinde görevsizlik kararı verilmesi, müstakil Tüketici Mahkemesi bulunmaması halinde Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla davaya bakılması gerekirken genel mahkeme sıfatıyla bakılıp işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/23433).
Dava konusu uyuşmazlık, BK’nin 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Mahkemece, davalının hastasının şikayetlerini gidermek üzere girişimde bulunduğunu iadesi istenen 3.000,00 TL’ye ilişkin tedavi ve imalatlar gerçekleştirildiğini, ortaya çıkan komplikasyonların giderilmeye çalışıldığı gerekçesiyle maddi tazminat, davalının eylemi ile davacının manevi acıları arasında illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle de manevi tazminat isteminin reddine dair verilen karar davacının temyizi üzerine Dairemizce, onanmıştır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı Yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Somut olayda, taraflar arasındaki hukuki ilişki eser sözleşmesinden kaynaklandığından uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk Mahkemesi değil, Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. O halde, mahkemece, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılama yapılarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu gerekçelerle görev nedeniyle bozulması gerekirken dairemizce zuhulen onandığı anlaşıldığından Dairemizin onama kararının kaldırılarak, mahkeme bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir (Yargıtay 13. HD-Karar : 2020/1400).
Eser Sözleşmesinde Tüketici Mahkemesinin Görevli Olması Şartları
6502 Sayılı TKHK’nu ile eser sözleşmesinden kaynaklanan ihtilâflar da tüketici mahkemesinin görev alanına katılmış ise de; ilişkinin eser sözleşmesi olmasının yanında taraflardan birisinin tüketici olması gerektiği de tüketici mahkemelerinin görevli olmasının koşuludur.
Somut olayda taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmamakla birlikte, eser sözleşmesi ilişkisinin davacıya ait 5 katlı binanın kalorifer tesisatının kurulması ve kazanın monte edilmesi için kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle eserin 5 katlı bina ile ilgili olarak yapıldığı dikkate alındığında ve dosya kapsamındaki belge ve bilgilere göre davacı bu binadaki bazı daireleri kiraya vermek suretiyle gelir temin ettiğinden davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden bir nihai tüketici olarak kabulü mümkün değildir. Bu kabule göre de tüketici mahkemesinin görevli olabilmesi için gerekli olan taraflardan birinin tüketici olması koşulu gerçekleşmemiştir.
Bu durumda mahkemece dava asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla açıldığı, davaya bakmakta genel mahkeme olarak asliye hukuk mahkemesi görevli olduğu ve görev hususu kamu düzenine dair olup görevi gereği mahkemeler ve temyiz halinde Yargıtay’ca re’sen gözetilmesi gerektiğinden asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla davanın yürütülmesi gerekirken tensip ara kararının 3. maddesiyle davaya tüketici mahkemesi sıfatı ile bakılmasına karar verilmesi doğru olmamış, bozulması uygun bulunmuştur (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi - Karar: 2017/3611).
Bankacılık İşlemleri Nedeniyle Açılan Davalarda Görevli Mahkeme
Davacı vekili, davacının murisi N. H.’ın 26.11.1999 tarihinde Yurt Bank A.Ş.’ nin Etiler Şubesine para yatırdığını, davalı banka yönetiminin kasıtlı yönlendirmesi ile bu mevduatın off shore hesaba aktırıldığını, murisin rızası dışında bankalara olan güveni kötüye kullanılmak sureti ile yatırılan mevduatın garanti dışında olduğu gerekçesi ile ödenmediğini ileri sürerek; rızası dışında off shore hesabına aktarılan paranın yatırıldığı tarihten itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesindeki faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Somut olayda; davanın açıldığı 10.06.2014 tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu, davacının ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket etmesi nedeniyle tüketici, dava konusu bankacılık işleminin de tüketici işlemi sayıldığı, yukarıda belirtilen yasa hükümleri uyarınca davaya bakma hususunda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hususu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenip yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/7621).
Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Görevli Mahkeme
Dava, arsa sahibi ile yüklenici arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yükleniciye bırakılması kararlaştırılan bağımsız bölümün satın alındığı iddiasına dayanan davacının davalı arsa sahiplerinin yüklenici ile yaptıkları anlaşmadan vazgeçmesinden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir. 1. Asliye Hukuk Mahkemesi; uyuşmazlığın 4077 Sayılı Kanun kapsamına girdiği ve tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
6502 Sayılı Kanun’un 3. maddesi gerekçesinde eser sözleşmelerinin kanun kapsamına alınmasına dair herhangi bir açıklama getirilmemiştir. Ancak, kanunun sistematiği nazara alındığında kanunda zikredilen eser sözleşmelerinden kastın; ticari ve mesleki olmayan amaçlarla, salt kişisel ihtiyaçları için kullanma ve tüketme amacıyla gerçek ve tüzel kişi ile tüketici arasında yapılan eser sözleşmeleri olduğu anlaşılmaktadır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri 818 Sayılı BK’nın 155 vd. maddelerinde düzenlenen eser sözleşmelerinin kendine özgü bir türüdür. Bu sözleşmelerin bir tarafı arsa sahibi diğer tarafı yüklenicidir. Bu tür sözleşmelerde arsa sahibinin Tüketici Kanununda 3/k maddesindeki tüketici tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa sahibi açısından güdülen amaç kullanmak için konut edinmek değil arsasını değerlendirmektir. Bu nedenle, arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü saikin 6502 Sayılı Kanunda tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine konu işin üst düzey teknolojiyi gerektirmesi, sözleşme kapsamında taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmelerinin de bulunduğu nazara alındığında 6502 Sayılı Kanunda kanun koyucunun salt kullanma ve tüketme amacına yönelik mutfak, dolap yaptırmak araç tamiri yapmak gibi dar kapsamlı eser sözleşmelerini kastettiği, arsa karşılığı inşaat sözleşmelerinin ise bu kapsamda olmadığının kabulü gerekir. Bu durumda eldeki davada uyuşmazlık 6502 Sayılı Kanun kapsamında kalmadığından, davanın HMK’nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/8063).
Finansal Hizmet Sağlayıcı ile Yapılan Sözleşmede Görevli Mahkeme
Davacı vekili, müvekkilinin yatırım amacıyla işlem yapmak üzere davalı şirkete başvuruda bulunarak, müvekkil ile davalı şirket arasında tüketici ve hizmet sağlayıcı ilişkisi kurulduğunu, buna göre müvekkili tarafından yatırım işlemlerine başlandığını, davalı şirketin hesaplarına havaleler yapıldığını, yapılan havale tutarlarının borsa işlemleri için davalı şirket tarafından talep olunmuşsa da yapılan işlemlerin sözleşme esaslarına aykırı olduğunu ileri sürerek, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin feshine, 58.000,00 TL zararının davalıdan tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı şirket vekili, davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davacının nihai tüketim amacıyla değil, kar elde etmek amacıyla kaldıraçlı alım-satım işlemleri ile türev araçları alım-satımı yapabilmek için mevzuatına göre kurulan “Aracı Kurum” statüsündeki müvekkili şirketle Çerçeve Sözleşme imzaladığını, davacının 6502 Sayılı Kanun kapsamında tüketici olmadığını, ticari amaçla hareket eden gerçek kişi konumunda olduğunu, müvekkilinin bir finans kurumu olduğunu, uyuşmazlıkta görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki işlemin tüketici işlemi olmayıp, yatırım amaçlı ticari iş olduğu, bu haliyle 6502 Sayılı Kanun kapsamına girmediği, Borçlar Kanunu çerçevesinde ve hükümlerine göre genel mahkemelerde inceleme yapılması gerektiği gerekçesiyle, görevsizliği ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine, talep halinde dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Diğer Tüketici Sözleşmeleri” başlıklı 5. bölümünde yer alan 49.maddesi, “Finansal hizmetlere dair mesafeli sözleşmeler” başlığını taşımaktadır. Bu maddenin 1. fıkrasına göre finansal hizmetler, her türlü banka hizmeti, kredi, sigorta, bireysel emeklilik, yatırım ve ödeme ile ilgili hizmetleri ifade eder. Finansal hizmetlere dair mesafeli sözleşme ise, finansal hizmetlerin uzaktan pazarlanmasına yönelik olarak oluşturulmuş bir sistem çerçevesinde, sağlayıcı ile tüketici arasında uzaktan iletişim araçlarının kullanılması suretiyle kurulan sözleşmelerdir. Yine aynı Kanun’un 73/1. maddesi, “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara dair davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” hükmünü, 83. maddesi ise, “Bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde genel hükümler uygulanır. Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili, diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye dair hükümlerinin uygulanmasını engellemez.” hükmünü amirdir. Bütün bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki ilişkinin, tüketici işlemi kapsamında kaldığı ve bu ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle, mahkemece davaya bakmakla görevli olduğunun kabulüyle işin esasına girilip, gerekli araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde Asliye Ticaret Mahkemesi görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/69879.
Sigorta Bedelinin Rücuan Tahsili Davasında Asliye Ticaret Mahkemesi Görevlidir
Dava, davacı … şirketinin sigorta sözleşmesi kapsamında sigortalısına ödediği bedeli, davalı şirketten rücuan tahsili için yaptığı icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Gaziantep 1. Asliye Ticaret Mahkemesince, “6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/k-ı. maddesindeki tanımlamaya göre davalının tüketici; davacının ise, satıcı sağlayıcı konumunda bulunduğu ve tüketici mahkemesinin görevli olduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir. Gaziantep Tüketici Mahkemesi ise “Davacı ile davalı arasında tüketici ilişkisi bulunmadığı, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 4, 5. maddeleri uyarınca, sigorta hukukundan kaynaklandığı için ticari dava sayılan uyuşmazlıkta asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğu” gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.
6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 4/1-a maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu Kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir. Somut olayda, her iki taraf da tacir olduğu gibi, uyuşmazlık ZMMS poliçesinden kaynaklandığı ve tüketici mahkemesinin görevli olması için taraflardan birinin tüketici sıfatına sahip olması gerekmektedir. Somut olayda, davalı “Tüketici” sıfatına haiz olmadığı için 6102 Sayılı TTK’nın 4, 5. maddeleri uyarınca uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesince çözümlenmesi gerekmektedir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/7401).
Tüketici Hakem Heyeti Kararına İtirazı İncelemeye Yetkili Tüketici Mahkemesi
Dava, tüketici hâkem heyeti tarafından verilen kararın iptali istemine ilişkindir. Bakırköy 4. Tüketici Mahkemesince, hem tüketicinin yerleşim yeri, hem kararına itiraz olunan Tüketici Sorunları Hâkem Heyeti, Bakırköy Tüketici Mahkemeleri yetki alanı kapsamında olmadığı gerekçesi ile yetkisizlik kararı verilmiştir. İstanbul 10. Tüketici Mahkemesi ise Büyükçekmece ilçesinin Hakimler ve Savcılık Yüksek Kurulunun 19.03.2014 tarih ve 129 Sayılı kararında Büyükçekmece ilçesi Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargı alanında kaldığından ve Bakırköy Tüketici Mahkemesi’nin yargı alanıda Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nin yargı alanı olarak belirlendiğinden yetkisizlik yönünde karar vermiş, kararlar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 70. maddesinin6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanununun 70. maddesinin üçüncü fıkrasında “Taraflar, tüketici hâkem heyeti kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde tüketici hâkem heyetinin bulunduğu yerdeki tüketici mahkemesine itiraz edebilir.” şeklinde tüketici hâkem heyeti kararlarına karşı itiraz yolunda özel bir düzenleme öngörülmüştür. Somut olayda, davanın 22.04.2015 tarihinde açıldığı, davacının Tüketici Sorunları Hâkem Heyetince verilen 13.03.2015 tarihli kararına itiraz ettiği anlaşılmıştır. Bu durumda uyuşmazlığın, Büyükçekmece ilçesinin Bakırköy adliyesinin yargı çevresi sınırları içinde bulunduğu anlaşılmış olup Bakırköy 4. Tüketici Mahkemesince çözümlenmesi gerekmektedir. Yukarıda açıklanan nedenlerle; HMK’nın 21, 22. maddeleri gereğince Bakırköy 4. Tüketici Mahkemesi’nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE karar verilmiştir (Yargıtay 20. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/6987).
Müteahhitten Daire Satın Alan Üçüncü Kişinin Açtığı Tapu İptal ve Tescil Davasında Görevli Mahkeme
Dava, davalı yükleniciden temlik alınan kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsamaktadır. Konut satış sözleşmeleriyle devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri de kanun kapsamına alınmıştır. Söz konusu taşınmazın da bir konut satış sözleşmesiyle satın alındığı belirtilerek bu dava açılmıştır.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsamaktadır. Konut satış sözleşmeleriyle devre tatil ve uzun süreli tatil hizmeti sözleşmeleri de kanun kapsamına alınmıştır. Söz konusu taşınmazın da bir konut satış sözleşmesiyle satın alındığı belirtilerek bu dava açılmıştır.Dava, davalı yükleniciden temlik alınan kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/4021).
Ticari Amaçla Kullanılan Telefon Aboneliğine İlişkin Uyuşmazlıkta Genel Mahkeme Görevlidir
Davacı dava dilekçesinde özetle; iş yeri telefonunu kurumsal pakete geçirdiğini, kendisini arayan bir numaraya dönüş yaptığını, bu numaranın özel olduğu konusunda davalı tarafça uyarılmadığını, davalı vekilinin 10.300 TL talepte bulunduğunu, paket anlaşması gereği 100 TL ödeyip hattının iadesini talep ve dava etmiştir.
Somut olayda; davacı imzaladığı kurumsal abonelik sözleşmesi uyarınca abone olduğu GSM hattını ticari amaçla kullanmıştır. Bu itibarla taraflar arasındaki ilişkiye 4077 sayılı kanun hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemelerin görevinin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir. Bu nedenle, uyuşmazlığa genel mahkeme sıfatıyla bakılması gerekirken Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılması usul ve yasaya aykırıdır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/3800).
Birden Fazla Konut Satın Alınması Halinde Tüketici Mahkemesinin Görevi
Tüketici Mahkemesince, davacının iki daireyi yatırım amaçlı aldığı, davaya bakmanın Genel Mahkemenin görevine girdiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
6502 Sayılı Kanun’un 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 Sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. Somut olayda davacı, davalıdan iki adet daire satın aldığını, ve bedelini ödediğini, ancak dairelerin dava dışı şahsa satıldığını ileri sürerek dairelerin bedelinin tahsilini istemiş, mahkemece davacının iki adet daire satın alması sebebiyle tüketici kabul edilemeyeceği gerekçesiyle dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeksizin ve duruşma açılmaksızın görevsizlik kararı verilmiş ise de; mahkemece sadece satın alınan dairenin sayısı dikkate alınarak davacının tüketici kabul edilmemesi yerinde değildir. Konut alım-satımına dair uyuşmazlıkların 6502 Sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için tüketicinin malı satın alma amacı çok büyük önem taşımaktadır. Yasa, nihai tüketici tarafından kullanım amacı ile alınan konut ve tatil amaçlı taşınmazlar yönünden geçerlidir. Bir mal veya hizmetin, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, kiraya verme, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, (tüketici mahkemesinin) dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek duruşma açılması ve bundan sonra satın alınan dairelerin satın alma amacının araştırılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde (görevsizlik) karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır (Yargıtay 13. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/2002).
Taşıma Sözleşmesine Dayalı Dava Tüketici Mahkemesinde Açılır
Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, mahkemece, taşıma işinin ticari faaliyet niteliğinde olduğu ve asliye ticaret mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir. Ancak, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/1-k maddesinde tüketicinin; “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade edeceği, 3/1-l maddesinde ise tüketici işleminin; “mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade edeceği düzenlenmiş, aynı kanunun 73/1 maddesinde de; tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalara bakmaya tüketici mahkemelerinin görevli olduğu hüküm altına alınmıştır. Buna göre, mahkemece, tüketici konumundaki davacılar tarafından açılan işbu davada tüketici mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde asliye ticaret mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi - Karar: 2016/27).
Satın Alınan Soda Şişesinin Patlaması Nedeniyle Tazminat Davası
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının davalının ürettiği sodayı satın aldıktan sonra şişesinin patlaması neticesinde zarar görmesine dayalı olduğuna göre, davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine dair olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak da söz konusu olmaz. Bu durumda mahkemece ayrı bir Tüketici Mahkemesi var ise görevsizlik kararı verilmesi, yok ise ara kararıyla davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir (Yargıtay 13. HD - Karar: 2017/3964).
Mesleki Amaçla Alınan Krediye İlişkin Davaya Tüketici Mahkemesi Bakamaz
Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 4077 Sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için Kanun’un amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına dair bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta, davacının dava dilekçesinde belirttiği kredinin “tarımsal krediler sözleşmesi” olduğu, sözleşmenin niteliği itibariyle kredinin mesleki amaçla alındığı anlaşıldığından, krediyi kullanan dava dışı Mustafa K. Kanun’un belirtilen “tüketici” tanımına girmemektedir. Şu halde bu davaya bakmaya, genel mahkemeler görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine dair olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. O halde mahkemece davaya genel mahkeme sıfatıyla bakılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir (Yargıtay 13.Hukuk Dairesi - Karar: 2017/9284).
Tüketici Mahkemesi Kararının Kesin Olduğu Haller
Dava, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 70. maddesi gereğince, … tarafından verilen kararın itirazen iptali isteğine ilişkindir.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 28.11.2013 tarih ve 28835 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmış ve aynı kanunun 87. maddesi uyarınca yayımından itibaren 6 ay sonra yürürlüğe girmiştir. Anılan kanunun 68/1. maddesine göre; ‘‘Değeri ikibin Türk Lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda ilçe Tüketici Hakem Heyetlerine, üçbin Türk lirasının altında bulunan uyuşmazlıklarda i…, büyükşehir statüsünde bulunan illerde ise ikibin ikiyüz Türk Lirası ile üçbin üçyüz Türk Lirası arasındaki uyuşmazlıklarda il … başvuru zorunludur. Bu değerlerin üzerindeki uyuşmazlıklar için Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru yapılamaz.” hükmüne yer verilmiş olup, müteakip 4. bendinde ise “Bu maddede belirtilen parasal sınırlar her takvim yılı başından itibaren geçerli olmak üzere, o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır.” hükmü ile belirlenen bu miktarların yıllar itibariyle artırılması düzenlenmiştir.
Aynı kanunun 70/5 maddesine göre; “Tüketici Hakem Heyeti kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine tüketici mahkemesinin vereceği karar kesindir.”.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 72. ve 84. maddeleri uyarınca hazırlanan…, 27.11.2014 tarih ve 29188 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olup, bu yönetmeliğin 22/6.maddesine göre; “… kararı, yalnızca verildiği uyuşmazlık için hüküm ifade eder.” Mahkemece, yukarıda belirtilen parasal değerin altındaki uyuşmazlıkla ilgili, kanunun 70. maddesi gereğince yapılan inceleme sonucu verilen karar kesindir. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 1989/3 Esas 1990/4 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu Kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebilir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar : 2018/7968).
Devremülk Hakkı İlişkin Davada Tüketici Mahkemesi Görevlidir
Dava, devremülk sözleşmesinden cayma nedeniyle sözleşmenin feshi, verilenlerin iadesi ve borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. … Tüketici Mahkemesince, davanın taşınmazın aynına yönelik olması nedeniyle taşınmazın bulunduğu … Nöbetçi Tüketici Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizliğine karar verilmiştir. … 4. Asliye Hukuk (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesince, devremülk hakkının Kat Mülkiyeti Kanununda düzenlenen taşınmazın müşterek mülkiyetine bağlı bir hak olduğu, dava dilekçesi ve dosya kapsamından taşınmazın aynına ilişkin bir dava olmadığı bu nedenle davanın ilk açıldığı yer mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
Devremülk hakkı Kat Mülkiyeti Kanununda düzenlenen taşınmazın müşterek mülkiyet payına bağlı bir haktır. Mevcut uyuşmazlığın tüketici mahkemelerinde görülmesi için davaya konu sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi gerekli olmayıp, şekil şartına uyulup uyulmadığı hususunun tüketici mahkemesince tartışılarak bir karara varılması gerektiğinden, 6502 sayılı Kanun kapsamındaki uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 73/5. maddesinde tüketici davalarının tüketicinin yerleşim yerinin bağlı bulunduğu mahkemelerde de açılabileceği hükmü düzenlenmiştir.
Somut olayda, dava taraflar arasındaki devremülk sözleşmesinin cayma hakkı kullanıldığından bahisle sözleşmenin feshi ve verilenin iadesi istemine ilişkin olup, dava dilekçesi ve dosya kapsamından taşınmazın aynına ilişkin bir dava olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın, davanın ilk açıldığı yer mahkemesi olan … Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir (Y5HD-Karar : 2021/1389).
Özel Okul Ücretinin Geri İstenmesi Davası Tüketici Mahkemesinde Görülür
Davalı şirket ile davalının çocuklarının eğitimi hususunda sözleşmesel ilişki kurulduğunu, davalının eğitim giderini ödemediğini, alacğaın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine haksız itiraz ettiğini ileri sürerek vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte olan 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.
6502 Sayılı Yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı Yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 Sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir.
Somut olayda; davalının, velisi olduğu çocuğunun öğrenimi için davacı şirketin işletmekte olduğu özel okula kayıt yaptırdığı ve dava konusu icra takibinin özel okul ücretine ilişkin olduğu anlaşılmakta olup, davalı bu hukuki işlem içerisinde tüketici konumunda olup, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin tüketici işlemi olduğunun kabulü gerekir. Bu itibarla uyuşmazlığın Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. O halde mahkemece, Tüketici Mahkemesi sıfatıyla davanın görülüp karar bağlanması gerekirken, yazılı şekilde Asliye Hukuk Mahkemesi olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. (Yargıtay 13. HD - Karar : 2020/3224).
Konut Alım Satımında Tüketici Kavramı
Konut alım-satımına dair uyuşmazlıkların 4077 sayılı Kanun kapsamında değerlendirilebilmesi için tüketicinin malı satın alma amacı çok büyük önem taşımaktadır. Yasa, nihai tüketici tarafından kullanım amacı ile alınan konut ve tatil amaçlı taşınmazlar yönünden geçerlidir. Bir mal veya hizmetin, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, kiraya verme, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur.
Somut olayda; 5 adet bağımsız bölüm satın alan davacı “tüketici” kavramı kapsamında kabul edilemez. Satış ticari amaçla yapılmış sayılacağından, tüketici mahkemesi değil, davanın değerine göre asliye hukuk mahkemesi görevli olduğundan, mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esası hakkında karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 14. Hukuk Dairesi -Karar: 2018/6061).
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.