0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İştirak Nafakası Nedir?

İştirak nafakası, velayeti kendisine verilmeyen eş aleyhine, ergin olmayan çocuk lehine herhangi bir talep olmaksızın da hakim tarafından hükmedilen nafaka türüdür. Bu nafaka türünde eşlerin kusur durumunun hiçbir önemi yoktur. Bu nafaka türündeki amaç ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi, sağlık barınma, eğitim vs. giderlerine velayet kendisine verilmeyen eşin mali gücü oranında katılmasını sağlamaktır. (Medeni Kanun m.182/2)

Mahkeme tarafından daha önce tedbir nafakası adı altında ödenmesine karar verilen nafakanın boşanma ya da ayrılık kararının kesinleşmesi ile birlikte iştirak nafakası şeklinde ödenmesine karar verilir.

İştirak nafakası davasına bakmaya 4787 sayılı kanun ile kurulan Aile Mahkemesi görevlidir.

Kimler İştirak Nafakası Talep Edebilir?

İştirak nafakası, boşanma davası neticesinde çocuğun velayeti kendisinde olmayan eş aleyhine çocuğun giderlerine katılmasını sağlamak üzere hükmedilen bir nafakadır. İştirak nafakası davası açabilecek kişiler şunlardır (Medeni Kanun m.329) :

  • Fiili olarak çocuğa bakan eş,

  • Çocuğa atanan kayyım,

  • Vasi,

  • Ayırt etme gücüne (temyiz kudretine) sahip çocuk talep edebilir.

İştirak Nafakası Nasıl Hesaplanır?

Çocuk için ödenecek nafaka miktarı; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana babanın mali durumları da gözetilmek suretiyle hakim tarafından MK m.4’teki hususlar da dikkate alınarak takdir edilir. (TMK m. 330) Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun varsa gelirleri de göz önünde bulundurulur. İlköğrenim çağındaki çocuk için kararlaştırılacak nafaka miktarı ile lise ya da üniversite çağındaki çocuk için kararlaştırılacak nafaka miktarı ya da mali durumu daha iyi olan eşin yanında kalan çocuk için kararlaştırılacak nafaka miktarı ile mali durumu daha kötü olan eşin yanında kalan çocuk için kararlaştırılacak nafaka miktarı aynı olmayacaktır.

Medeni Kanunun 182/3 maddesine göre hakim, tarafların istekleri halinde irat şeklinde ödenmesine karar verilen iştirak nafakasının ileriki yıllarda ne miktar arttırılacağını da kararında belirtebilir. Hakim, iştirak nafakasının, her yıl TEFE/TÜFE, DİE, Döviz Artış Kuru, Altın Fiyatları endeksine göre arttırılacağını kararında belirtmek sureti ile sonraki yıllarda ödenecek nafaka miktarını da belirleyebilir. Hakim gelecek yıllarda ödenecek nafaka miktarını belirlememiş olması ya da şartların değişmiş olması durumunda nafaka alacaklısı ya da nafaka borçlusu nafaka uyarlama davası açabilir. (Mesela nafaka borçlusunun mali durumunun çok iyi hale gelmesi, çocuğun liseye, üniversiteye başlaması vs.)

İştirak Nafakası Kaç Yaşına Kadar Ödenir?

İştirak nafakası kural olarak çocuğun 18 yaşını doldurması, evlenmesi ya da TMK m.12 göre mahkeme kararı ile ergin kılınması sureti ile son bulur. (TMK m.328/1) Ancak çocuk ergin olmasına rağmen eğitim hayatına devam ediyorsa eğitim hayatı sonuna kadar iştirak nafakası ödenmeye devam edilir. (TMK m.182/2)

İştirak Nafakası Hangi Hallerde ve Ne Zaman Kesilir?

İştirak nafakası aşağıdaki hallerde kesilir:

  • Nafaka borçlusunun ölmesi,

  • Çocuğun ergin olduktan sonra eğitim hayatına devam etmemesi,

  • Çocuğun evlenmesi.

İştirak Nafakası Ödenmezse Ne olur?

İştirak Nafakasının ödenmemesi durumunda cebri icra ile tahsili yoluna gidilebilir. Kanun koyucu nafakanın tahsilini kolaylaştırmak için bazı tedbirler ihdas etmiştir.

  • Nafaka alacakları İcra İflas Kanununa göre düzenlenecek sıra cetvelinde 1. sıra alacaklar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla nafaka borçlusunun menkul ya da gayrimenkul mallarının icra yolu ile satılması durumunda satış parasından nafaka alacağı öncelikle ödenir.

  • Nafaka alacaklarının tahsili için emekli maaşına haciz konulabilir.

  • Nafaka alacağının tahsili için nafaka borçlusunun maaşına haciz konulması durumunda aylık nafaka miktarının tamamı maaştan kesilir.

  • Nafaka borçlusunun maaşında önceden haciz olsa bile aylık nafaka miktarı önceki hacizlerden bağımsız olarak maaştan kesilir.

Nafaka borçlusu, aylık nafaka bedelini ödememesi durumunda nafaka alacaklısının şikayeti üzerine diğer şartların da mevcut olması durumunda İİK 344. maddesine göre 3 aya kadar tazyik hapsine mahkum edilecektir.

Nafaka Alacaklarında Zamanaşımı Nedir?

Mahkeme ilamları ile ilam hükmündeki diğer kararlar son işlem tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Yani bu ilam dayanak alınarak işlem yapılamaz. (İİK m.39/1 BK m. 146)

Nafakaya ilişkin ilamlar bu kuralın istisnasıdır. Yani, nafaka alacağına dair bir mahkeme kararı üzerinden 10 yıl geçse dahi, o mahkeme kararı geçerlidir. Ancak biriken nafaka alacakları üzerinden 10 yıl geçmekle ilam zamanaşımına uğramasa bile biriken nafaka alacakları zamanaşımına uğrar. Mesela 10.10.2006 tarihinde hükmedilen iştirak ya da yoksulluk nafakasını 10.10.2017 tarihinde tahsili için icraya koyduğumuzda 10.10.2007 tarihinden önceki nafakalar zamanaşımına uğramış olur. Ancak ilamın üzerinden 10 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen ilam geçerliliğini korur.

İştirak Nafakası Davası Yargıtay Kararları


İştirak Nafakasının Arttırılması Davası

Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, iştirak nafakasının iki çocuktan her bir çocuk için dava tarihinden itibaren aylık 600 TL’ye yükseltilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dava, iştirak nafakasının artırılması talebine ilişkindir.

Mahkemece, nafaka takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir.

Somut olayda, davacı annenin özel bir firmada asgari ücretle çalıştığı, babasına ait evde babası, annesi ve iki çocuğu ile birlikte kaldığı, 2012 model Sedan marka otomobili olduğu; davalı babanın da emekli aylığının olduğu ancak aylığının miktarının bilinmediği, kira gelirinin olduğu, annesiyle geçici kaldığı anlaşılmıştır.

Tarafların gerçekleşen sosyol-ekonomik durumlarına, müşterek çocukların yaşı ve ihtiyaç düzeyine, nafakanın niteliği ile önceki nafaka tarihinden itibaren geçen süreye göre yerel mahkemece takdir edilen iştirak nafakası miktarları biraz fazla bulunmuş, bu husus hakkaniyet ilkesine aykırı görülmüş, bu sebeple hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

O halde mahkemece yapılacak iş; çocukların yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu, önceki nafaka tarihinden itibaren geçen süre gözetilerek ve TMK’nın 4. maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha az miktarda nafakaya hükmetmek olmalıdır (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar:2017/10742).

İştirak Nafakasının Yardım Nafakasına Dönmesi Şartları

  • Davacılar, davalı babaları ile dava dışı annelerinin Aile Mahkemesi’nin 2006/49 E.-2006/543 K. Sayılı ilamı ile boşandıklarını ve bu karar gereğince davalı babanın 100’er TL iştirak nafakası ödemekte olduğunu, ancak kendilerinin 18 yaşının doldurmuş ve halen eğitimlerine devam ediyor olmaları sebebi ile bu nafakanın yetersiz kaldığını belirterek, 100’er TL iştirak nafakanın aylık 500’er TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, “dava tarihinden itibaren davacıların her birine 300,00 er TL nafaka bağlanmasına”, karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Ancak; önceki iştirak nafakası çocuğun ergin olması ile yasa gereği (TMK. Madde 328/2) kendiliğinden son bulur. Ergin olan çocuğun eğitiminin sürmesi halinde ise, TMK’nın 328/2 ve 364. maddeleri kapsamında anne-babanın bakım yükümlülüğü yardım nafakası olarak devam eder. Somut olayda da; davacılar, dava tarihi itibariyle ergin olup, eğitimlerinin devam ettiğini ileri sürerek 100’er TL nafakanın 500’er TL’ye çıkarılmasını istediğine göre davanın, iştirak nafakasının artırılması değil, yardım nafakası talebine dair olduğu açıktır. Buna göre mahkemece, davaya konu talebin niteliğinin yardım nafakası olarak değerlendirilmesi ve işin esasının buna göre çözümlenmesi yerinde ise de, hüküm kısmında takdir edilen nafakanın yardım nafakası olduğunun belirtilmemiş olması doğru değildir (Yargıtay 3.HD - 2017/944 Karar).

  • Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren davacının bakım (iştirak) nafakasının aylık 120 TL artırılarak aylık 480 TL’ye çıkartılmasına ve her ay davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ve her yıl enflasyon oranındaki artış oranına göre davalı tarafından artırılmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir. 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı göre olayları izah taraflara, kanunları resen uygulamak ve dolayısıyla hukuki nitelendirmede bulunmak hakime ait bir görevdir. Somut olayda; davacı, dilekçesinde daha evvel hükmedilen iştirak nafakasının arttırılması talebinde bulunmuş ise de davacı dava tarihi itibariyle 18 yaşını doldurmuş olup talep ettiği nafaka, ilk defa talep edilen “yardım nafakası” niteliğindedir. Mahkemece hükümde daha evvel hükmedilen nafakanın arttırılmasına yönelik karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK’nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir. Temyiz olunan kararın hükmün 1.bendinde yer alan “Davacının davasının kısmen kabulü ile dava tarihi 11/12/2015 tarihinden itibaren davacının bakım (iştirak) nafakasının aylık 120 TL artırılarak aylık 480 TL’ye çıkartılmasına” ifadesinin çıkartılarak yerine “Davanın kısmen kabulü ile dava tarihinden itibaren 480TL yardım nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” sözlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA karar verilmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar:2017/195).

  • Ancak; önceki iştirak nafakası çocuğun ergin olması ile yasa gereği (TMK. Madde 328/…) kendiliğinden son bulur. …. olan çocuğun eğitiminin sürmesi halinde ise, TMK’nın 328/… ve 364. maddeleri kapsamında anne-babanın bakım yükümlülüğü yardım nafakası olarak devam eder. Somut olayda da; davacılar, dava tarihi itibariyle ergin olup, eğitimlerinin devam ettiğini ileri sürerek 100’er TL nafakanın 500’er TL’ye çıkarılmasını istediğine göre davanın, iştirak nafakasının artırılması değil, yardım nafakası talebine ilişkin olduğu açıktır. Buna göre mahkemece, dava konusu talebin niteliğinin yardım nafakası olarak değerlendirilmesi ve işin esasının buna göre çözümlenmesi yerinde ise de, hüküm kısmında takdir edilen nafakanın yardım nafakası olduğunun belirtilmemiş olması doğru değildir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar:2017/944).

İştirak Nafakasının Miktarı Nasıl Belirlenir?

TMK. 182/2.maddesine göre; “Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır”. Aynı yasanın 328/1. maddesine göre de; “Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder. Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de gözönünde bulundurulur” (TMK. 330/1).

İştirak nafakasının; çocuğun yaşı, eğitim durumu, günün ekonomik koşullarındaki paranın alım gücü ile genel ihtiyaçlarına uygun olarak ana babanın mali durumları da gözetilmek suretiyle takdiri gerekir.

Somut olayda, yapılan sosyal ekonomik durum araştırmasına göre, davacının asgari ücretle çalıştığı, 550 TL kira ödediği; davalının oto servisinde çalıştığı, aylık 2.500 TL ücret aldığı, 400 TL kira ödediği ve müşterek çocuğun ise 2001 doğumlu olup, lise öğrencisi olduğu tespit edilmiştir.

Bununla birlikte, tarafların … 3. Aile Mahkemesinin 2010/997 Esas ve 2010/1297 Karar sayılı dosayası ile 14.10.2010 tarihinde boşandıkları, bu dava tarihi itibariyle aradan geçen yaklaşık beş yıllık süre içerisinde, müşterek çocuğun büyümesi ve ihtiyaçlarının artması karşısında düşük kaldığı anlaşılmaktadır.

Buna göre, mahkemece; tarafların sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, ekonomik göstergelerdeki değişim nazara alınarak, daha uygun bir artışa karar verilmesi gerekirken, düşük miktarda yapılan artırımla müşterek çocuk için aylık 350,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi - Karar:2017/5185).

İştirak Nafakası Davalının Mali Gücü Oranında Arttırılmalıdır

Davacı vekili dilekçesi ile; tarafların boşandıklarını müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verildiğini ve lehine aylık 150 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, çocuğun büyüdüğü ve ihtiyaçlarının arttığını, nafakanın çocuğun giderlerini karşılamaya yeterli olmadığını belirterek, nafaka miktarının aylık 800 TL’ye yükseltilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı cevap dilekçesinde; mevcut nafakaları ödemeye çalıştığını icra takiplerine maruz kaldığını, geçimini sağlamada sıkıntı yaşadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile müşterek çocuk lehine takdir edilen aylık 150 TL iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 400 TL’ye çıkarılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Dava, iştirak nafakasının arttırılması talebine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu’nun 182/2.maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır. Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan nafaka belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte, velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olan harcamaların da dikkate alınması zorunludur. Nafaka takdir edilirken tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçları gözönünde bulundurulmalıdır.

Somut olayda, davacının anestezi uzmanı olduğu, aylık 3.000 TL geliri olduğu ailesi ile birlikte yaşadığı aracının olduğu, müşterek çocuğun eğitim giderinin 15.906 TL olduğu; davalının ise, asansör bakım tamir işi ile uğraştığı aylık 1.000 TL gelirinin olduğu, aracının olduğu tespit edilmiş; davalının ekonomik durumunda boşanma davası sonrasında olağanüstü bir değişiklik olmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı babanın gelir durumu, davacı annenin katkısı, nafakanın niteliği, müşterek çocuğun yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, birlikte değerlendirilerek TMK.nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun olacak şekilde nafakanın uygun bir miktarda arttırılmasına karar verilmesi gerekirken, yüksek miktarda nafakaya hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi - Karar:2015/753).

İştirak Nafakasının Arttırılması Davası

Dava, iki çocuk için kesinleşmiş boşanma davasında hükmedilen iştirak nafakasının artırılması talebine ilişkindir. Yerel mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, iştirak nafakasının her bir çocuk için dava tarihinden itibaren aylık 600 TL’ye yükseltilmesine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.

TMK.’nın 182/2.maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.

Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan, iştirak nafakası belirlenirken ana ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur.

Mahkemece, iştirak nafakası takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün (davalı babanın) gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir.

Somut olayda, davacı annenin özel bir firmada asgari ücretle çalıştığı, babasına ait evde babası, annesi ve iki çocuğu ile birlikte kaldığı, 2012 model Sedan marka otomobili olduğu; davalı babanın da emekli aylığının olduğu ancak aylığının miktarının bilinmediği, kira gelirinin olduğu, annesiyle geçici kaldığı anlaşılmıştır.

Tarafların gerçekleşen sosyol-ekonomik durumlarına, müşterek çocukların yaşı ve ihtiyaç düzeyine, nafakanın niteliği ile önceki nafaka tarihinden itibaren geçen süreye göre yerel mahkemece takdir edilen iştirak nafakası miktarları biraz fazla bulunmuş, bu husus hakkaniyet ilkesine aykırı görülmüş, bu sebeple hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

O halde mahkemece yapılacak iş; çocukların yaşı, eğitim durumu, ihtiyaçları, nafaka yükümlüsü babanın ekonomik durumu, önceki nafaka tarihinden itibaren geçen süre gözetilerek ve TMK’nın 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha az miktarda nafakaya hükmetmek olmalıdır (Yargıtay 3. HD - Karar : 2017/10742).

İştirak Nafakası Davasının Harç ve Masraflarının Ödenmesi

Davacı, dava dilekçesinde velayetin değiştirilmesi talebinin yanında iştirak nafakasının kaldırılması talebinde de bulunmuştur. Başvurma harcı dava dilekçesinde yer alan tüm istekler için geçerlidir. Nispi harçlarda karar ve ilam harcının dörtte biri işlem yapılmadan önce peşin ödenir (Harçlar Kanunu m. 28/a). İştirak nafakasının yıllık bedeli üzerinden hesaplanacak nispi peşin harcı yatırması için davacıya süre verilip, sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, harç tamamlattırılmadan davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Tüm bunlara göre, davalı tarafın istinaf başvurusunun kararın idrak çağındaki çocuk duruşmada dinlenmeden, yetersiz tanık anlatımları ve tek uzmanın düzenlediği rapor dikkate alınarak, delil değerlendirmesi yapılmadan verilmiş olması nedeniyle kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın mahalli mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir (İstanbul Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi - 2016/16 Karar).

İştirak Nafakası Nasıl Arttırılır?

Davacı; boşanma sırasında çocuklar için nafakaya hükmedilmediğini, müşterek çocuğun lise eğitiminin devam ettiğini, masrafları olduğunu belirterek, aylık 2.000 TL tedbir ve iştirak nafakasına ve TEFE+TÜFE oranında her yıl nafakanın artışına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı; yeniden evlendiğini, eşinin çalışmadığını, çocuk için gösterilen masrafların lüks olduğunu, çocuğuna elinden gelen yardımı yaptığını, davacının maddi durumunun daha iyi olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile iştirak nafakasının dava tarihinden itibaren 600,00 TL olarak davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ve hükmedilen nafakanın kararın kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl sonra ve devam eden yıllarda TÜİK tarafından açıklanan TEFE+ TÜFE toplamının yarısı oranında yıllık artışlara tabii tutulmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Hükmedilen nafakanın yıllık artış oranına ilişkin yerleşmiş Yargıtay Uygulamaları gözönünde bulundurularak “TÜİK tarafından açıklanan ÜFE” oranında artışına hükmedilmesi gerekirken “TEFE+ TÜFE toplamının yarısı oranında” artırılmasına karar verilmesi yerinde değil ise de, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK.438/7 maddesi hükmü gereğidir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle temyiz olunan kararın hüküm fıkrasının 1 numaralı bendindeki “TEFE+ TÜFE toplamının yarısı oranında” sözlerinin çıkarılarak yerine “TÜİK tarafından açıklanan ÜFE” sözlerinin eklenmesine, hükmün düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.03.2017 günü oybirliğiyle karar verildi (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar : 2017/4346).

İştirak Nafakasının Kaldırılmasında Nispi Harç Alınmalıdır

Davacı, dava dilekçesinde velayetin değiştirilmesi yanında, iştirak nafakasının geriye yönelik olarak kaldırılmasını da istemiştir. Dava dilekçesi ile birlikte yatırılan başvurma harcı, dilekçedeki tüm talepleri kapsar. Başvurma harcı ile birlikte yatırılan maktu harç velayetin değiştirilmesi davası için alınmıştır. Dava dilekçesindeki her bir talep için ayrı ayrı maktu ve nispi harçların yatırılması gerekmektedir. Davacının iştirak nafakanın kaldırılması yönündeki talebi için ayrıca harç alınmamıştır. Kaldırılması talep edilen iştirak nafakasının yıllık tutarı üzerinden hesaplanacak nisbi harç alınmadan ( Harçlar Kanunu m. 30-32 ) davaya devam edilmesi doğru olmamıştır. O halde, mahkemece davacıya “iştirak nafakasının kaldırılması” yönündeki talebiyle ilgili nispi harcın tamamlattırılması ve sonucu itibariyle karar verilmesi gerekirken, eksik harçla yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/7416).

Babanın Önceden Toplu Ödeme Yapması, Şartların Değişmesi ve İştirak Nafakası

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nun 182/2. maddesi ile velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılması esası kabul edilmiş; 327. maddesinde de çocuğun bakımı, eğitimi ve korunması için gerekli giderlerin ana ve baba tarafından karşılanacağı öngörülmüştür.

Anılan Kanun’un 328. maddesinde ise ana ve babanın bakım borcunun, çocuğun ergin olmasına kadar devam edeceği, çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve babanın durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlü oldukları düzenlemesine yer verilmiştir.

Ana babanın bakım yükümünün doğal sonucu olan iştirak nafakası ise, çocuğun korunmasına yönelik olup, kamu düzenine ilişkindir ve hâkim talep bulunmasa dahi kendiliğinden iştirak nafakasına hükmetmelidir.

İştirak nafakasının miktarının nasıl belirleneceği ise 4721 sayılı Kanun’un “Nafaka miktarının takdiri” başlıklı 330. maddesinde;

“*Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun gelirleri de göz önünde bulundurulur.

Nafaka her ay peşin olarak ödenir.

Hakim istem halinde, irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir

Şeklinde düzenlenmiştir.

Bunun yanında iştirak nafakası miktarının yeniden belirlenmesi de mümkündür.

Nitekim TMK’nın “Durumun değişmesi” başlıklı 331. maddesi;

Durumun değişmesi halinde hakim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirler veya nafakayı kaldırır”.

Buna göre hâkim ana baba veya çocuğun durumlarının değişmesine bağlı olarak iştirak nafakasının miktarını artırabilir, azaltabilir veya kaldırabilir.

Görüldüğü üzere, iştirak nafakası miktarının çocuğun ihtiyaçları ile ana ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri; diğer bir ifade ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları gözetilerek belirlenmesi gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde somut olaya gelindiğinde, davacı emekli olup, aylık 1.290TL maaş aldığı, ayrıca bir yazılım şirketinde çalışarak aylık 890TL gelir elde ettiği , kendisine ait evde yaşadığı; davalının ise emekli olup, 2.100TL emekli maaşı aldığı, ayrıca çalıştığı özel şirketten 1.000TL gelir elde ettiği, kendisine ait evde yaşadığı, evli olduğu, bu evliliğinden de ilköğretime giden bir çocuğunun bulunduğu, müşterek çocuğun ise dava tarihi itibariyle 9 yaşında olup, özel okulda eğitim gördüğü anlaşılmaktadır.

Buradan hareketle, mahkemece tarafların boşanmalarına esas alınan 10.07.2007 tarihli protokolün 4. maddesinde düzenlenen ve bankada bulunan 156.000TL tutarındaki meblağın müşterek çocuğun eğitim ve öğretim masrafları için davacı anneye davalı tarafından bırakıldığı, bu nedenle iştirak nafakasının toplu olarak ödendiği kabul edilmiş ise de, öncelikle bahsi geçen paranın tarafların ortak hesabında bulunduğu sabit olup; paranın tamamının davalıya ait olduğu, çocuk yararına harcanmak üzere anneye bırakıldığına yönelik mahkemenin kabulü gerçeği yansıtmamaktadır. İştirak nafakası özelliği gereği, 4721 sayılı TMK’nın 330. maddesine göre “irat” şeklinde karar verilmesi gerektiğinden, bu paranın iştirak nafakası olarak kararlaştırılmadığı da açıktır.

Öte yandan, 4721 sayılı TMK’nın 182/2. maddesi gereği velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğundan, anlaşmalı boşanma davasında davacının müşterek çocuk için nafaka istememiş olmasının koşulların değişmesi, çocuğun ihtiyacı ve üstün yararı gözetilerek daha sonra iştirak nafakası talep etmeye engel teşkil etmeyeceği gibi, diğer taraftan müşterek çocuk için protokolle tazminat ödenmesinin davalı babayı iştirak nafakası ödemesi yükümlülüğünden kurtarmayacak ancak bu husus nafaka miktarının tayininde göz önüne alınabilecektir.

Ayrıca, anlaşmalı boşanma protokolü düzenlendiğinde karşılıklı edimler arasındaki denge sonradan, şartların olağanüstü değişmesiyle taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulamazlar, değişen bu koşullar karşısında 4721 sayılı TMK’nın 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebileceklerdir. İşte davacı anne bu zorunluluk nedeniyle davalı babadan müşterek çocuk yararına nafaka talep etmektedir.

Önemle vurgulamak gerekir ki, boşanma kararının kesinleştiği tarih olan 12.07.2007 tarihinden dava tarihi 07.10.2013 tarihine kadar 6 yılı aşkın bir sürenin geçmiş olması, boşanma tarihinde 3 yaşında olan müşterek çocuk … Kasım’ın dava tarihi itibariyle 9 yaşında olması, değişen ve gelişen durumlar ile çocuğun ihtiyaçları ve üstün yararı da gözetilip, şahsî ve eğitim giderlerinin doğal olarak artmış olacağı dikkate alınarak, tarafların sosyal ve ekonomik durumları da göz önünde bulundurularak müşterek çocuk yararına 4721 sayılı TMK’nın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre uygun bir iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekir. (Yargıtay HGK - Karar: 2019/1191).

Reşit Çocuk Eğitime Devam Ediyorsa İştirak Nafakası Alabilir

Davacı vekili dava dilekçesinde, boşanma kararı ile birlikte davalı kızına iştirak nafakası bağlandığını, davalının reşit olması nedeniyle iştirak nafakası şartlarının ortadan kalktığını belirterek davalının reşit olduğu 19.05.2010 tarihinden itibaren iştirak nafakasının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili cevabında, davalının 19.05.2010 tarihinde reşit olduğunu, Bursa Mesleki Açıköğretim Lisesinde öğrenci olduğunu, ihtiyaçlarının arttığını, nafakaya ihtiyacı olduğunu beyan etmiştir. Mahkemece; davanın kabulü ile davalının reşit olduğu 19.05.2010 tarihi itibariyle iştirak nafakasının sona ermiş olduğunun tespitine karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 328/1. maddesine göre; ana ve babanın bakım borcu çocuğun ergin olması ile kalkar. Ancak, 328/11 hükmüne göre de “Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler”. O halde 4721 sayılı Medeni Kanun ile getirilen 328/11. fıkra hükmüne göre, ana ve babanın bakım borcu çocuğun ergin olmasına rağmen eğitimi devam ettiği takdirde kalkmamakta, devam etmektedir. (388/1). Çocuğun MK. 364. maddesi uyarınca ayrıca dava açmasına lüzum yoktur.

Davada, davalının reşit olmasına rağmen okul yazısına göre Mesleki Açıköğretim Lisesi Güzellik ve Saç Bakım Hizmetleri Bölümü 1. sınıf öğrencisi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda hiç bir malvarlığı ve geliri bulunmayan davalıya eğitimi sona erinceye kadar davacı babanın bakma yükümlülüğü devam ettiğine göre, mahkemece; davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2010/22576 E., 2011/1865 K.).

İştirak Nafakası İle İlgili Her Zaman Dava Açılabilir

Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eş, çocuğun bakım ve giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. İştirak nafakası çocuğun hakkı olup, taraflar ileriye dönük olarak bu haktan feragat edemeyecekleri gibi, iştirak nafakasına ilişkin verilen karar kesin hüküm teşkil etmez. İştirak nafakası her an doğup işleyen haklardan olup taraflar her zaman iştirak nafakasına ilişkin dava açabilirler. Açıklanan sebeplerle, mahkemenin iştirak nafakasına ilişkin hükmü kanuna açık aykırı olmadığından Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğünün kanun yararına temyiz isteği yerinde görülmeyip talebin reddine karar verilmesi gerekmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/8207 E. , 2022/7582 K.).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS