Yoksulluk Nafakası Nedir?
4721 sayılı Medeni Kanuna göre tedbir, iştirak, yardım ve yoksulluk nafakası olmak üzere dört çeşit nafaka mevcuttur:
-
Tedbir Nafakası: Boşanma davası açılmadan önce veya açıldıktan sonra herhangi bir eşin veya ergin olmayan çocukların (18 yaşından küçük çocuklar) geçinmesini sağlamak üzere hükmedilen nafaka türüdür.
-
İştirak Nafakası: Boşanma davası neticesinde çocuğun velayeti kendisinde olmayan eş aleyhine çocuğun giderlerine katılmasını sağlamak üzere hükmedilen nafakadır.
-
Yoksulluk Nafakası: Evliliğin boşanma kararı ile bitmesi nedeniyle yoksulluğa düşecek eş lehine, diğer eş aleyhine hükmedilen nafakadır.
-
Yardım Nafakası: Yardım nafakasının boşanma davası veya evlilik ile bir ilişkisi yoktur. Bir kimsenin, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy ve üstsoyu ile kardeşlerine ödediği nafaka çeşididir.
Yoksulluk nafakası davasına bakmaya 4787 sayılı kanun ile kurulan Aile Mahkemesi görevlidir.
Yoksulluk nafakası, boşanma davası ile birlikte istenebileceği gibi boşanma davası kesinleştikten sonra da istenebilir. Ancak, boşanma davasının kesinleşmesinden sonra yoksulluk nafakası talep edebilmek için; boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde yoksulluk nafakası davasının açılması gerekir.
Yoksulluk Nafakası Hangi Hallerde ve Nasıl Talep Edilebilir?
Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf (eş), diğer taraftan (eşten) daha fazla kusurlu olmamak kaydı ile yoksulluk nafakası talep edebilir. (TMK m.175/1)
Yoksulluk nafakası talep edebilmenin ilk şartı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşmüş olmaktır. Yargıtay, yoksulluk kavramını her somut olaya göre farklı değerlendirmiştir. Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşmiş içtihatlarında; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul olarak kabul edilmesi gerektiğini değerlendirmiştir.
Yargıtay, somut olayın özelliğine göre nafaka alacaklısının dul ve yetim, yaşlılık maaşı alması, asgari ücret ile çalışması gibi durumlarında yoksulluğun ortadan kalkmayacağını kabul etmektedir. Tarafların sosyal ve mali durumları kişinin yoksulluğa düşüp düşmeyeceğini belirlemektedir.
Yoksulluk nafakasına hakim re’sen karar veremez. Nafaka alacaklısının mutlaka talep etmesi gerekir. Nihai karar verilene kadar talep edilebilir. Yoksulluk nafakası boşanma davasında talep edilebildiği gibi evliliğin boşanma ile sona erdiren mahkeme kararının kesinleşmesinden sonraki bir yıl içinde de açılabilir. (TMK m.178) Bağımsız bir dava şeklinde açılan bu dava nafaka alacaklısının yerleşim yeri mahkemesinde açılır.
Nafaka şahsa bağlı bir haktır. Önceden vazgeçilmesi ya da feragat edilmesi kesin hüküm oluşturmaz. Ayrı bir dava ile talep edilebilir.
Boşanma davasında lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilen eş için yoksulluk nafakasına da hükmedilebilir. Yargıtay her iki kurumun hukuki nitelemesinin farklı olduğunu, hükmedilen tazminat miktarına bakılmaksızın şartları varsa yoksulluk nafakasına da hükmedilmesi gerektiğini kabul etmektedir.
Boşanma Davasında Belirlenen Taraf Kusurunun Yoksulluk Nafakasına Etkisi
Tarafların eşit kusurlu olması ya da nafaka borçlusunun (karşı tarafın) hiç kusurunun olmaması durumunda bile hakim yoksulluk nafakasına hükmeder.
Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için karşı tarafın kusurundan ziyade talep eden tarafın kusuru değerlendirme konusu yapılır. Yoksulluk nafakası talep eden taraf, diğer taraftan daha ağır kusurlu ise nafaka talebi reddedilir. Talep eden taraf daha ağır kusurlu değilse, yani karşı tarafla aynı kusur derecesine sahip veya daha az kusurlu ise lehine yoksulluk nafakasına hükmedilir.
Yoksulluk Nafakasının Süresi Nedir?
Yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilir.
Ancak, nafaka alacaklısının evlenmesi, taraflardan birinin ölümü durumunda kendiliğinden; yoksulluğun ortadan kalkması, nafaka alacaklısının evlenme olmadan fiilen evliymiş gibi başka birisi ile birlikte yaşama ve haysiyetsiz hayat sürme durumunda mahkeme kararı ile kaldırılabilir. (TMK m.176/2)
Yoksulluk Nafakası Nasıl Ödenir? Arttırılabilir mi?
Medeni Kanunun m. 176/3 göre hakim, tarafların istekleri halinde irat şeklinde ödenmesine karar verilen nafakanın ileriki yıllarda ne miktar arttırılacağını da kararında belirtebilir. Hakim, yoksulluk nafakasının, her yıl TEFE/TÜFE, DİE, Döviz Artış Kuru, Altın Fiyatları endeksine göre arttırılacağını kararında belirtmek sureti ile sonraki yıllarda ödenecek nafaka miktarını da belirlemiş olur.
Yargıtay içtihatlarında uyarlama davalarında hükmedilecek yeni nafaka miktarının tarafların gelir ve giderlerinde olağanüstü bir değişiklik olmamış olması durumunda TUİK tarafından tespit edilen ÜFE artış oranını geçmemesi gerektiği belirtilmiştir. Yoksulluk nafakası alabilmek için evliliğin bir gün ya da bir saat bile sürmüş olması yeterlidir.
Yoksulluk Nafakası Alacaklarında Zamanaşımı Nedir?
Mahkeme ilamları ile ilam hükmündeki diğer kararlar son işlem tarihinden itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Yani bu ilam dayanak alınarak işlem yapılamaz. (İİK m.39/1 BK m. 146)
Nafakaya ilişkin ilamlar bu kuralın istisnasıdır. Yani, yoksulluk nafakası alacağına dair bir mahkeme kararı üzerinden 10 yıl geçse dahi, o mahkeme kararı geçerlidir. Ancak biriken nafaka alacakları üzerinden 10 yıl geçmekle ilam zamanaşımına uğramasa bile biriken nafaka alacakları zamanaşımına uğrar. Mesela 10.10.2006 tarihinde hükmedilen iştirak ya da yoksulluk nafakasını 10.10.2017 tarihinde tahsili için icraya koyduğumuzda 10.10.2007 tarihinden önceki nafakalar zamanaşımına uğramış olur. Ancak ilamın üzerinden 10 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen ilam geçerliliğini korur.
Yoksulluk Nafakası Davası Yargıtay Kararları
Çalışmayan Erkek de Yoksulluk Nafakası Ödemelidir
İlk derece mahkemesince, davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, bölge adliye mahkemesince, davalı erkeğin kendisini yoksulluktan kurtaracak derecede düzenli ve sürekli geliri bulunmadığı, bu haliyle erkeğin, kadına yoksulluk nafakası ödemekle yükümlü tutulamayacağı gerekçesiyle kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiştir. Erkeğin sürekli ve düzenli gelirinin olmaması onu yoksulluk nafakası ile sorumlu olmaktan kurtarmaz. Erkeğin sosyal ve ekonomik durumu yoksulluk nafakasının reddi veya kabulünde değil, yoksulluk nafakasının miktarının belirlenmesinde dikkate alınacak bir unsurdur. İlk derece mahkemesince yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında davacı kadının lokantada çalıştığı, aylık 700 TL geliri olduğu, 350 TL kira ödediği bildirilmiş olup, bölge adliye mahkemesince 29.09.2019 tarihinde yapılan araştırmada Türkiye İş Kurumu bünyesinde meslek edindirme kursiyeri olup 2019 yılının 8. ayında kaydının sona erdiği anlaşılmaktadır. Boşanmaya sebep olan olaylarda erkek tam kusurlu olup çalışmasına engel bir durumunun olmadığı, kadının da sürekli ve düzenli geliri olmadığına göre, davacı kadın yararına Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Davacı kadın yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken, bu yön gözetilmeden isteğin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - Karar No:2020/1070).
Maddi Geliri Olan Kadın Yoksulluk Nafakası İsteyebilir mi?
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı karşı davacı kadının mevcut gelirinin onu yoksulluktan kurtarmaya elverişli olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre kadın lehine yoksulluk nafakası takdirinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle yoksulluk nafakası hakkında genel açıklama yapılmasında yarar vardır. Yoksulluk nafakası; boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biri olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 175. maddesinde:
“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 gün ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 gün ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 gün ve 2009/2-73-118 sayılı kararlarında; “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir. Ayrıca madde metninden de anlaşıldığı üzere, yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki, maddede açıkça belirtildiği gibi, kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır. Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
Yargıtay’ın yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.10.1998 gün ve 1998/2-656 E., 688 K.; 26.12.2001 gün ve 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 gün ve 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 gün ve 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 gün ve 2007/2-275E., 275 K.; 11.03.2009 gün ve 2009/2-73 E, 118 K.; 13.05.2009 gün ve 2009/3-165 E., 186 K.; 04.05.2011 gün ve 2011/2-155 E., 2011/278 K. sayılı kararları).
Ne var ki, asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de bu durumun nafaka miktarının tespitinde esas alınacağı da unutulmamalıdır. Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Tarafların boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu olduğu noktasında Mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin bilgiler incelendiğinde ise; davacı karşı davalı erkeğin devlet memuru olarak 1.500.00 TL aylık gelirle, davalı karşı davacı kadının ise bir kargo şirketinde asgari ücret ile çalıştığı anlaşılmaktadır. Belirtildiği üzere asgari ücretle çalışılıyor olması, tek başına yoksulluk nafakasının istenmesini engelleyen bir durum değildir. Ancak bu durum nafaka miktarının değerlendirilmesinde dikkate alınacak bir olgudur. Böylelikle, olayda TMK.nun 175. maddesinde düzenlenen yoksulluk nafakasının takdiri için gerekli “boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olma” ve “kusuru daha ağır olmama” koşullarının davalı karşı davacı kadın yararına gerçekleştiği anlaşılmaktadır (Yargıtay HGK - Karar : 2018/503).
İki Eş de Asgari Ücretle Çalışıyorsa Yoksulluk Nafakası İstenemez
Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Mahkemece, davalı kadının sigortalı bir işte çalışmasının yoksulluk nafakası verilmesine engel olmayacağı gerekçesiyle, davacı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmolunmuş ise de; toplanan delillerden, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, davacı kadının özel bir şirkette muhasebeci olarak çalıştığı ve asgari ücret seviyesinde düzenli gelirinin bulunduğu, buna karşılık davalı erkeğin de özel güvenlik görevlisi olarak çalıştığı ve asgari ücret aldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşullarının davacı kadın yararına gerçekleşmediği, tarafların gelirlerinin birbirine denk olduğu, düzenli ve sürekli geliri bulunan kadının boşanmakla yoksulluğa düşmeyeceği sabittir. O halde, davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - Karar:2016/10813).
Ağır Kusurlu Eşe Yoksulluk Nafakası Verilemez
Boşanmaya sebep olan olaylarda davacı-karşı dayalı (kadın)’ın ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Ağır kusurlu eş yararına yoksulluk nafakası verilemez ( md. 175). Bu yön nazara alınmadan davacı-karşı davalı (kadın) yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 2.HD - Karar: 2014/24491).
Bir başka erkekle evli olmaksızın birlikte yaşayan kadın yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları oluşmadığı halde yoksulluk nafakası ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 169 . maddesi koşulları oluşmadığı halde tedbir nafakasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir (Yargıtay 2. HD - Karar: 2014/14938).
Terk Nedenine Dayanan Boşanma Davası ve Yoksulluk Nafakası
Terk (TMK.m.164) hukuki sebebine dayalı boşanma davası kabul edildiği taktirde, kusur tamamen haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmeyen tarafa ait olur. Mahkemece davacı-karşı davalı kocanın terk hukuksal sebebine dayalı boşanma davası kabul edilip, davalı davacı kadının evlilik birliğinin sarsılması (TMK. m.166/1) sebebine dayalı karşı boşanma davası reddedildiğine göre; tam kusurlu davalı-davacı kadın yararına yoksulluk nafakası takdir edilmeyeceği (TMK.md.175) gözetilmeden, isteğin reddi yerine davalı-davacı kadın yararına yoksulluk nafakası takdiri usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. HD - Karar: 2014/494).
Boşanma Davasının Tahkikat Aşamasında Yoksulluk Nafakası Talebi
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 141. maddesinde “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise, ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez; iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” hükmü bulunmaktadır.
Davalı kadın önceki aşamalarda yoksulluk nafakası talep etmemiş; ancak tahkikat aşamasında 500 TL nafaka istemiştir. Davacı erkek talep sonucunun genişletilmesine açık muvafakat bildirmediği gibi, davalı tarafından bu konuda yapılmış bir ıslah işlemi de bulunmamaktadır.(HMK m. 141). Bu sebeple yoksulluk nafakası talebi hakkında ”karar verilmesine yer olmadığına” kararı verilecek yerde yazılı şekilde yoksulluk nafakasına hükmedilmesi doğru olmamıştır (Yargıtay 2. HD - Karar: 2017/1205).
Yoksulluk Nafakası Nasıl Arttırılır?
TMK’nun 176/4. maddesine göre de tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen Dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.
Somut olayda; davacının ev hanımı olup gelirinin olmadığı, davalının ise makinist olup 3.000TL civarı gelirinin olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranından daha düşük miktara hükmedilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakanın niteliği ve özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranı nazara alınmak suretiyle, TMK’nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bir miktara hükmetmekten ibarettir (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi - Karar:2016/12167).
Boşanma Davasının Kesinleşmesinden Sonra Yoksulluk Nafakası Davası Açılması
Dava; tarafların Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/239 esas ve 2013/71 karar sayılı ilamı ile boşandıklarını, boşanma davasında talep olmadığından yoksulluk nafakası hükmedilmediğini, evlilik birliğinin sona ermesinde davalının tam kusurlu olduğunu, davalının maddi durumnun iyi olduğunu belirterek, aylık 500,00 TL yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep ve dava edilmiştir.Mahkemece; davanın kabulü ile dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere (Aile Mahkemesi’nin 2014/112 esas ve 2014/275 karar sayılı boşanma davası ile mükerrer ödemeye yol açmak kaydıyla) her ay 500,00 TL yoksulluk nafakasının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
TMK’nun 175/1 maddesinde “boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir” hükmü, aynı yasanın 178. maddesinde de “evliliğin boşanma sebebiyle sona ermesinden doğan dava hakları boşanma hükmünün kesinleşmesi üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar” hükmü getirilmiştir.
Somut olayda tarafların Gölcük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/239 Esas ve 2013/71 Karar sayılı ve 11.02.2013 tarihli kararı ile boşandıkları, boşanma kararının 11.02.2014 tarihinde kesinleştiği, işbu yoksulluk nafakası davasının ise 02.01.2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Yoksulluk nafakası için bağımsız olarak dava açılabilmesinin ön koşulu; taraflar arasındaki boşanma davasının kesinleşmiş olmasıdır. Dava bağımsız açılmış yoksulluk nafakası istemi olduğuna ve taraflar arasındaki boşanma davası kesinleşmeden işbu dava açıldığına göre istemine kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun bulunmamıştır (Yargıtay 3.Hukuk Dairesi - Karar:2017/3735).
İş Göremezlik Aylığı Alan Kadının Yoksulluk Nafakası Talebi
Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Taraflar hakkında yapılan kolluk araştırmasına göre davacı kadının ev hanımı olduğunun belirtilmesine rağmen adli yardım talebi için istenen belgeler arasında bulunan Sosyal Güvenlik Kurumundan alınan belgede davacı kadının sigortalı çalışmadığının belirtildiği, ancak belge üzerine el yazısı ile iş göremezlik aylığı aldığının not olarak düşüldüğü anlaşılmaktadır. Bu sebeple, davacı kadının sosyal ve ekonomik durumunun yeniden usulünce araştırılması, Sosyal Güvenlik Kurumundan aylık alıp almadığı, alıyorsa miktarı sorulmak suretiyle boşanma yüzünden yoksulluğa düşüp düşmeyeceğinin belirlenmesi ve gerçekleşecek sonuca göre davacı kadının yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde davacı kadın lehine yoksulluk nafakasına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/7014).
Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması
Davacı; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 1998/2-656-688 Sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu’nun yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün, 1998/2-656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 Sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2-397-339 Sayılı kararları). Bu durumda ancak nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; tarafların 23.06.2014 tarihinde boşandıkları,davalı lehine 250-TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği görülmüştür.
21.08.2015 tarihli sosyal ve ekonomik durum araştırma tutanağında; davalının markette tezgahtar olarak çalıştırığı, 870 TL aylık aldığı ve davacı adına kayıtlı UYAP takbis sorgulama sonuçlarına göre; Ordu’nun Kabataş ilçesinde 17 adet taşınmazın bulunduğu bunlardan bır kısmının, bahçe, bir kısmının fındık bahçesi, bir kısmının da arsa ve ev cinsinde olup, ayrıca İstanbul/Esenler ve Fatih’te taşınmazı olduğu anlaşılmıştır.
Nafaka alacaklısı kadının, elde ettiği gelirin yukarıda belirtilen zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılaması beklenemez.Başka bir anlatımla, davalının eline geçen toplam gelir miktarı, onu yoksulluktan kurtaracak mahiyette değildir.
Tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ihtiyaçları ve harcamaları dikkate alındığında, yasal düzenlemeler ve Yargıtay İçtihatları doğrultusunda davalı kadının asgari ücretle çalışıyor bulunması onu yoksulluktan kurtarmayacağından; hakkında hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasını gerektirmez.
Somut olayda; nafaka alacaklısı davalı kadının asgari ücretle çalışıyor bulunması onu yoksulluktan kurtarmayacağından;davanın reddine karar verilmesi gerekirken, “SGK’dan gelen cevabi yazı ve kolluk marifeti ile yaptırılan araştırma neticesinde davalının geçimini ikame ettirebileceği kadar sürekli gelirinin bulunduğu, zarurete düşmeyeceği,” gerekçesiyle davanın kabulü yönünde karar alınması isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi - Karar: 2017/8914).
Yoksulluk Nafakası Temyiz Sınırı
Somut olayda kabul edilen maddi ve manevi tazminat miktarları ile yoksulluk nafakasının bir yıllık tutarı karar tarihindeki kesinlik sınırı 107.090,00 TL’yi aşmayıp 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince temyiz sınırı altında kaldığından maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası miktarlarına ilişkin karar kesindir. Açıklanan sebeple, davalının, maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası miktarları yönünden temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/8124 E. , 2022/8683 K.).
İşinden İstifa Eden Kadın Yararına Yoksulluk Nafakasına Hükmedilemez
Boşanan eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedebilmek için, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olması gerekir (TMK m. 175). Her ne kadar mahkemece davacı kadın yararına aylık 700,00 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş ise de; davalı erkeğin sözleşmeli er olarak görev yaparken yargılama sırasında sözleşmesinin sona erdiği, İstanbul’da bir mağazada depo sorumlusu olarak görev yaptığı, asgari ücret düzeyinde gelirinin olduğu, ailesiyle birlikte İstanbul’da kirada oturduğu ve malvarlığının olmadığı, davacı kadının ise dosya içerisinde yer alan SGK hizmet dökümlerine ve yeniden yaptırılan sosyal ve ekonomik durum araştırma tutanağına göre dava tarihinden öncesine ait olmak üzere 2017 yılı Ocak ayı ile 2022 yılı Ocak ayları arasında düzenli sayılabilecek nitelikte sigortalı çalışmasının bulunduğu ve yargılama sırasında 13.01.2022 tarihinde çalıştığı iş yerinden istifa (Kod:03) ederek ayrıldığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca asgari ücret karşılığı çalışıyor iken kendi isteği ile çalıştığı iş yerinden istifa eden davacı kadın yararına somut olayda Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları gerçekleşmemiştir. Açıklanan nedenle davacı kadının yoksulluk nafakası (TMK m. 175) talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/7675 E. , 2022/7457 K.).
Asgari Ücret Düzeyinde Gelir Yoksulluk Nafakası Almaya Engel Değildir
Yoksulluk nafakası talebinin kabul edilebilmesi için nafaka alacaklısının boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünün belirlenmesi gerekir. Dosya kapsamından davacı-davalı kadının çalışmaya başladığı anlaşılmakla birlikte elde ettiği gelirin düzenli olup olmadığı ve miktarı anlaşılamamaktadır. Davacı-davalı kadının çalışıp çalışmadığı, çalışıyorsa elde ettiği gelirin miktarı ve düzenli olup olmadığı hususlarının tekrar araştırılıp, asgari ücret düzeyindeki gelirin yoksulluk nafakası almaya engel teşkil etmeyeceği (YHGK 2009/3-165-186) ve davalı-davacı erkeğin asgari ücretin üzerinde gelirinin olduğu hususlarının birlikte değerlendirilerek sonucuna göre yoksulluk nafakası hakkında bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar dikkate alınmadan eksik inceleme ile hüküm kurulmasının usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2022/6895 E. , 2022/9090 K.).
Avukat Baran Doğan
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.