0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Temyiz Kanun Yolu Nedir? (HMK 361-373)

Temyiz, İstinaf Mahkemesi tarafından verilen nihai kararların hukuka uygunluğunun denetlendiği bir kanun yoludur (HMK m.361). Temyiz başvurusu üzerine hukuki denetim, bir yüksek mahkeme olan Yargıtay tarafından yapılır.

İstinaf mahkemesi tarafından istinaf incelemesi sonucunda verilen nihai karara karşı, belli yasal koşullar varsa, temyiz incelemesi için Yargıtay’a temyiz başvurusu yapılabilir. Böylece üç dereceli bir inceleme sistemi kurularak hukuk davaları neticesinde verilen kararın yeterince denetlenmesi sağlanmak istenmiştir.

Ceza Temyiz Kanun Yolu” başvuru şartları Ceza Muhakemesi Kanunu’nda (CMK), bu yazımızın konusu olan hukuk davaları için temyiz kanun yolu başvuru şartları ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) düzenlenmiştir.

Hukukta İstinaf ile Temyiz Arasındaki Farklar Nelerdir?

İstinaf kanun yolu başvurusu yapıldığında, istinaf mahkemesi dava ile ilgili hem vakıaları el alır hem de hukuki denetim yapar. Yani, istinaf mahkemesi yerel mahkeme tarafından toplanmamış bir delili toplayabilir, yeniden tanık dinleyebilir veya keşif yapabilir. İstinaf mahkemesi, hukuk veya ceza dava dosyasında mevcut olan ve topladığı diğer tüm delillerle birlikte hukuki denetim de yaparak istinaf incelemesi netcesinde kararını verir.

Temyiz incelemesi ise, Yargıtay’ın istinaf mahkemesi tarafından verilen kararı sadece hukuki yönden denetlemesi anlamına gelmektedir. Yargıtay, temyiz incelemesi ile kanunun olaya doğru uygulanıp uygulanmadığını denetler. Yani, yargıtay ilgili kanun maddelerinin dosyadaki delillerle oluşan maddi vakıaya yerinde uygulanıp uygulanmadığı yönünde hukuki bir denetim yapar. Yargıtay temyiz incelemesi aşamasında delil toplayamaz, tanık dinleyemez, keşif yapamaz.

İstinaf mahkemesi, istinaf incelemesi ile yeniden bir karar verir. Teknik açıdan yerel mahkeme kararının bozulması veya onanması söz konusu değildir. İstinaf mahkemesi, hukuk veya ceza davasını yeniden ele alarak yeni bir karar verir. Temyiz incelemesi ile Yargıtay, istinaf mahkemesi kararını sadece hukuki yönden değerlendirerek onama veya bozma kararı verir. Yargıtay, istinaf mahkemesi tarafından verilen kararı bozduğunda, yeni bir karar verilmek üzere dava dosyasını geri gönderir.

Hemen belirtmek gerekir ki, istinaf ve temyiz olağan kanun yolları olduğundan, hukuk davası için “karar düzeltme” kanun yolu ortadan kalkmıştır.

Temyiz Süresi Nedir?

İstinaf mahkemesi hukuk dairelerinin temyiz edilebilen kararlarına karşı temyiz başvuru süresi, kararların ilgilisine tebliği tarihinden itibaren iki haftadır (HMK m.361/1).

Temyiz başvuru süresinin başlaması için hükmün usulüne uygun bir şekilde taraflara tebliğ edilmesi gerekir. Usulüne uygun yapılmayan tebliğ, temyiz başvuru süresinin işlemeye başlamasını engeller.

Temyiz süresini kaçıran taraf, hükmü katılma yoluyla temyiz edebilir (HMK m.366 atfıyla m.348). Ancak, katılma yoluyla temyiz halinde;
asıl temyiz eden kişi temyiz talebinden feragat eder veya talebi Yargıtay tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın temyiz talebi de reddedilir (HMK m.348/2).

Temyize cevap dilekçesi ile (katılma yoluyla) temyiz usulü 1086 Sayılı HUMK. nun 433 ve 6100 Sayılı HMK. nun 348. Maddelerinde düzenlenen temyiz süresini kaçıran tarafa sınırlı olarak kararı temyiz etme imkanı sağlayan bir müessese olup, bu usule göre katılma yoluyla temyiz hakkının kullanılabilmesi için kararı temyiz eden tarafın temyizinin usulüne uygun olması gerekir. Başka bir deyişle kararın temyiz edilebilir olması ve temyizin süresinde yapılması şarttır. Yargıtay’ ın tüm Dairelerinin uygulaması bu yoldadır. Somut olayda; davacı vekili kararı normal temyiz süresi geçtikten sonra davalı vekilinin temyiz dilekçesinin tebliği üzerine katılma yoluyla temyiz etmiştir. Katılma yolu ile temyiz imkanını doğuran davalı vekilinin asıl kararı temyiz talebi Mahkemece süresinde temyiz dilekçesi verilmediğinden reddedilmiş, bu ret kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmediğinden reddedilmiştir. Katılma yolu ile temyize dayanak olan davalının temyiz talebi süresinde yapılmadığından davacı vekilinin bu talebe dayalı katılma yolu ile temyiz talebinin değerlendirilme imkanı kalmamış, davacı vekilinin dayanağı kalmayan katılma yolu ile temyiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir (Y9HD-K.2015/19138).

Temyiz Başvurusu Nasıl Yapılır?

Davasız yargılama olmaz ilkesi gereği, temyiz incelemesi yapılabilmesi için mutlaka yazılı bir temyiz başvurusu yapılmış olması gerekir. İstinaf Mahkemesi, bir hükmü kendiliğinden temyiz incelemesi için üst mahkeme olan Yargıtay’a göndermez.

Temyiz başvurusu, kararı veren İstinaf Mahkemesi’ne bir temyiz dilekçesi verilerek yapılır.

25.01.1985 gün ve 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hükmü gereğince, temyiz isteği, dilekçenin temyiz defterine kaydettirildiği tarihte yapılmış sayılır ve temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenir. Temyiz harç ve giderlerinin eksik ödenmiş veya hiç ödenmemiş olduğunun sonradan anlaşılmış bulunması halinde, karar veren Hakim tarafından yedi günlük kesin süre tanınarak, bu süre içerisinde tamamlanması veya ödenmesi, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı temyiz edene yöntemince ve yazılı olarak bildirilir. Ancak, temyiz harcının mahkeme kalemince hesaplanıp temyiz edenden istendiği halde süresinde ödenmediği belgelendirilmiş ise temyiz isteğinin reddi gerekir (Y10HD-K.2017/4053).

Temyiz Başvurusunda Gerekçe Gösterilmesi Gerekir mi?

Kural olarak temyiz dilekçesi temyiz nedenlerini ve gerekçesini içermelidir (HMK m.364/1-f). Ancak, İstinaf Mahkemesi’nin aksine, Yargıtay, tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da kendiliğinden inceleyebilir (HMK m.369/1).

Tarafların temyiz konusu etmediği konular kanunun açık hükmüne aykırı değilse, Yargıtay tarafından kendiliğinden inceleme konusu yapılamaz. Örneğin, maddi ve manevi tazminat davasında davalı aleyhine tazminat miktarı düşük belirlenmesine rağmen, davacı bu durumu temyiz konusu yapmadığı taktirde Yargıtay tazminat miktarını kendiliğinden bozma konusu yapamayacaktır.

Davalı-davacı kadın tarafından açılmış bir boşanma davası mevcut değildir.Bu durum karşısında kadının karşı davasında boşanma talebi olmadığı halde karşı dava yönünden boşanmaya karar verilmesi kanunun ağır ihlali niteliğinde olup, taraflarca temyiz edilmemiş olsa bile hükmün bozulması imkan dahilinde olduğundan (HMK m. 369/1, HUMK m. 435/1), mahkemece verilen hükmün açıklanan sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir (Y2HD-K.2017/15148).

Davacı erkek Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesi uyarınca evlilik birliğinin sarsılması hukuki sebebine dayanarak boşanma isteminde bulunmuş, davalı kadın cevap dilekçesi ile erkeğin davasının reddini istemiş ve maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda kadının da boşanma davası varmış gibi tarafların boşanma davalarının kabulüne karar verilmiştir. Davalı kadın tarafından açılmış usulüne uygun bir boşanma davası mevcut değildir. Bu durum karşısında kadının davası yönünden boşanmaya karar verilmesi kanunun ağır ihlali niteliğinde olup, taraflarca temyiz edilmemiş olsa bile hükmün bozulması imkan dahilinde olduğundan (HMK m. 369/1, HUMK m.435/1), mahkemece verilen hükmün açıklanan sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir. (Y2HD-K.2018/3240).

Temyiz Edilebilecek/Edilemeyecek Kararlar Nelerdir?

Yargıtay’a temyiz başvurusu koşulları şunlardır (HMK m.362):

  • Miktar ve değeri 378.290 TL’yi geçmeyen (2024 yılı için) davalara dair istinaf mahkemesi kararları kesin olup aleyhine temyiz başvurusu yapılamaz (HMK md.362/1-a).

  • Kira ilişkisinden doğan ve miktar veya değeri itibarıyla temyiz edilebilen alacak davaları hariç olmak üzere 4 üncü maddede gösterilen davalar ile (634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunundan doğup taşınmazın aynına ilişkin olan davalar hariç) özel kanunlarda sulh hukuk mahkemesinin görevine girdiği belirtilen davalarla ilgili kararlar kesin olup aleyhine temyiz başvurusu yapılamaz. ((HMK md.362/1-b).

  • Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, 378.290 TL’lik kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü 378.290 TL’yi geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir (HMK md.362/4)

  • İcra ve İflas Kanunu uygulaması ile ilgili dava ve işlerle ilgili istinaf mahkemesi hukuk dairelerince verilen ve miktar veya değeri 378.290 TL’yi geçmeyen kararlara karşı temyiz başvurusu yapılamaz (İcra İflas K. md.364/1).

  • İş mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlerle ilgili istinaf kanun yoluna gidilmesi üzerine; bölge adliye mahkemesi tarafından hakkında nihai karar verilen “miktar veya değeri 378.290 TL’yi geçmeyen davalar” aleyhine temyiz başvurusu yapılmaz (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu md.7/3). İş mahkemesinin görev alanına giren “para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararlar” ile miktar ve değeri 378.290 TL’yi geçen davalar hakkında istinaf mahkemesinin son kararlarına karşı “tebliğ” tarihinden başlayarak 2 hafta içinde temyiz kanun yoluna başvurulabilir. İşe iade davaları neticesinde verilen istinaf mahkemesi kararları da temyiz edilemez (7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu md.8/1-a).

  • İlk derece mahkemeleri arasındaki yetki, görev, merci tayinine dair istinaf mahkemesi tarafından verilen kararlar kesin olup aleyhine Yargıtay’a temyiz başvurusu yapılamaz.

  • Çekişmesiz yargı işlerine dair verilen yerel mahkeme kararlarına dair istinaf mahkemesi kararları kesin olup aleyhine Yargıtay’a temyiz başvurusu yapılamaz.

Tevdi mahallinin belirlenmesi, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 382. maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendinin (3.) alt bendinde sayılan hallerden olup; bu kararlara karşı 387.madde uyarınca ilgililerin istinaf kanun yoluna başvurabilmeleri öngörülmektedir. Ayrıca, HMK’nun 361. maddesinde temyiz edilebilen kararlar, 362. madedesinde ise temyiz edilemeyen kararlar duraksamaya yer bırakmayacak şekilde tek tek sayılmıştır. HMK 361. maddede, çekişmesiz yargıya ilişkin verilen kararların temyize konu edileceğine dair bir düzenlemeye yer verilmezken 362. maddenin birinci fıkrasının (ç) bendinde çekişmesiz yargı işleri hakkında verilen kararların açıkça temyiz edilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. 6100 sayılı Yasa’ya göre de, çekişmesiz yargı işlerinden olan “tevdi mahalli belirlenmesi kararlan” hakkında bölge adliye mahkemeleri için öngörülen Kanun yolunun, yasal bir dayanak olmadan temyiz yolu şeklinde yorumlanması yasanın amacına ve müessesenin getiriliş gerekçelerine uygun bir sonuç olmayacaktır. Tevdi mahalli tayini kararına itiraz üzerine verilen ek kararın temyizi kabil olmadığından karşı taraf vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE karar verilmiştir (Y8HD-Karar : 2015/12231)

  • Soybağına ilişkin davalar hariç olmak üzere, nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davalara dair istinaf mahkemesi kararları aleyhine Yargıtay’a temyiz başvurusu yapılmaz.

  • İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz gibi geçici koruma kararlarına dair istinaf mahkemesi kararları aleyhine Yargıtay’a temyiz başvurusu yapılamaz.

6100 sayılı HMK’nun 341 maddesinde göre; İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği, aynı kanunun 362/1-f) bendine göre “Geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlara” karşı temyiz kanunu yoluna başvuru yapılamayacağı belirtilmiştir. Bu durumda, HMK 389 ve sonraki maddelerinde düzenlenen tedbir kararları, söz konusu Kanunun 341 vd. maddelerine göre temyiz yolu ile incelenemediğinden, mahkeme kararına yönelik davacı vekilinin temyiz hakkı bulunmadığından temyiz talebinin REDDİNE karar verilmiştir (Y10HD-K.2018/6871).

İstinaf Yoluna Başvurmayan Temyiz Yoluna Başvurabilir mi?

6100 sayılı HMK’nun 361. maddesi uyarınca kural olarak istinaf yoluna başvurmayan taraf temyiz yoluna başvuramaz. Ancak hukuki yararının bulunması halinde temyiz yoluna başvurabilecektir. Bir başka deyişle, diğer tarafın istinaf başvurusu üzerine İstinaf Mahkemesi tarafından aleyhine hüküm kurulması halinde temyiz yoluna başvurabilecektir (Y12HD-K.2019/17711).

Özellikle belirtelim ki, ilk derece mahkemesinin kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu esastan reddine, istinaf başvurusunun usulden reddine ilişkin İstinaf Mahkemesi kararlarına karşı istinaf etmeyen taraf temyiz başvurusu yapamaz.

Yargıtay Temyiz İncelemesi ve Kararları

Yargıtay’a temyiz yolu kapalı olan ilk derece mahkemesi kararları, bölge adliye mahkemesinin kararı ile kesinleşir. Temyiz yolu açık olan istinaf mahkemesi hukuk dairelerinin kararlarına karşı 2 hafta içinde yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay temyiz incelemesi yapar. Temyiz incelemesi şu aşamalardan oluşur:

  • Temyizde Ön İnceleme: Ön inceleme aşaması, istinaf mahkemesinin yaptığı ön incelmeye benzer şekilde yapılır. Yani, Yargıtay temyiz başvurusu yapılan dava dosyasında usuli eksiklik bulunup bulunmadığını, temyiz süresine uyulup uyulmadığı, harç ve giderlerin yatırılıp yatırılmadığı gibi meselelerle ilgili bir temyiz ön incelemesi yaparak bu aşamada verilmesi gereken kararları verir (HMK md. 366).

  • Temyizde Esastan İnceleme: Temyiz başvurusu ile ilgili ön inceleme aşaması bittikten sonra Yargıtay, dava dosyasının esastan temyiz incelemesini yapar. Yargıtay tarafların temyiz talebinde bulunurken ileri sürdüğü temyiz sebepleri ile bağlı değildir. Yargıtay, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü huşuları temyiz dilekçesinde ileri sürülmese bile kendiliğinden değerlendirerek karar verir.

Yargıtay, temyiz incelemesi neticesinde üç şekilde karar verir:

  • Onama kararı,
  • Bozma kararı,
  • Düzelterek onama kararı.

Yargıtay’da Temyiz Duruşması

Yargıtay, temyiz incelemesini kural olarak dosya üzerinden yapar (HMK md. 369/2). İstisnai hallerde temyiz incelemesi duruşmalı da yapılabilir. Temyiz duruşması, Yargıtay’ın hukuk davasını esastan görüşmeye karar verdiği hallerde mümkün olabilir. Aşağıdaki hallerde temyiz incelemesi duruşmalı yapılabilir:

  • Miktar veya değeri 567.250 TL’yi (2024 yılı için) aşan alacak ve ayın davalarının temyiz incelemesi duruşmalı yapılabilir. (HMK 369/2).

  • Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, 567.250 TL’lik kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü 567.250 TL’yi geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer taraf da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebilir (HMK md.369/3).

  • Tüzel kişiliğin feshine veya genel kurul kararlarının iptali ile ilgili davaların temyiz incelemesi duruşmalı yapılabilir.

  • Evlenmenin butlanına ve iptaline ilişkin davaların temyiz incelemesi duruşmalı yapılabilir.

  • Boşanma veya ayrılığa, velayete, soybağına ve kısıtlamaya ilişkin davaların temyiz incelemesi duruşmalı yapılabilir.

Yukarıda sayılan hallerde taraflardan birinin temyiz veya temyize cevap dilekçesinde duruşma talep etmesi halinde Yargıtay temyiz incelemesini duruşmalı yapar. Yargıtay, yukarıda saydığımız koşullar olmasa bile gerek gördüğünde kendiliğinden de duruşma yapabilir (HMK md. 369/4).

Yargıtay Onama Kararı

Yargıtay, istinaf mahkemesi tarafından verilen karar hakkında yaptığı temyiz incelemesi neticesinde onama kararı verebilir. Yargıtay onama kararı verirken onadığı kararın hukuk normlarına uygunluk gerekçelerini göstermek zorundadır (HMK md. 370/1).

Onama kararı ile birlikte dava dosyası kesinleşir ve dosya gerekli işlemlerin yapılması için ilk derece mahkemesine gönderilir.

Yargıtay Düzelterek Onama Kararı

Yargıtay, istinaf mahkemesi tarafından verilen kararı temyiz incelemesi neticesinde “düzelterek onama” yetkisine de sahiptir (HMK md. 370/2). Şu hallerde istinaf mahkemesi kararları için düzelterek onama yolu mümkündür:

  • Temyiz edilen karar esas yönünden yasaya uygun, ama yasa olaya uygulanırken hatalı uygulanmış ve bu durum için yeniden yargılama yapılması şart değilse Yargıtay temyiz incelemesi neticesinde düzelterek onama kararı verebilir.
  • Tarafların kimlik bilgilerine dair hatalar varsa, hesap hataları, açık ifade hataları veya yazı yanlışlıkları varsa Yargıtay düzelterek onama kararı verebilir.
  • İstinaf mahkemesi kararı yerinde olup da gerekçesi yanlışsa gerekçe değiştirilerek “düzelterek onama” kararı verilebilir.

Yargıtay Bozma Kararı

Yargıtay, istinaf mahkemesi kararına karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine, hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanması, dava şartlarına aykırılık, taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi, karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması gerekçeleriyle bozma kararı verebilir (HMK md. 371).

Adli istinaf mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararına karşı yapılan istinaf başvurusunu esastan reddedebilir. Bu durumda, adli istinaf mahkemesi ile ilk derece mahkemesinin aynı kanaatte olmaktadır. Yargıtay’ın bozma kararı, bölge adliye mahkemesinin istinaf başvurusunu esastan reddine dair kararına ilişkinse, adli istinaf mahkemesinin kararı bozma kararı ile kaldırılır, dava dosyası ilk derece mahkemesine gönderilir ve kararın bir sureti de adli istinaf mahkemesine gönderilir (HMK md. 373).

Adli istinaf mahkemesi, istinaf başvurusu üzerine incelediği kararı “düzelterek yeniden karar” verebilir veya ilk derece mahkemesinin kararını kaldırarak yeniden karar verebilir. Yargıtay’ın bozma kararı, bölge adliye mahkemesinin bu tür kararlarına ilişkinse bozma kararı verilerek dosya yeniden ilgili adli istinaf mahkemesine veya uygun görülecek başka bir adli istinaf mahkemesine gönderilir (HMK md. 373).

  • Bozma Kararına Uyma: Yargıtay temyiz incelemesi neticesinde verilen bozma kararına karşı, dosya kendisine gönderilen ilgili mahkeme “bozmaya uyma” kararı verebilir.Temyiz incelemesi üzerine verilen bozma kararları üzerine dosya kendilerine gönderilen ilk derece mahkemeleri veya adli istinaf mahkemeleri “bozmaya uyma” kararı verdiğinde, bu kararlara karşı doğrudan temyiz yoluna başvurulabilir (HMK md. 373/4). Yargıtay’ın bozma kararına karşı “bozmaya uyma” şeklinde karar veren mahkeme isterse istinaf mahkemesi isterse ilk derece mahkemesi olsun, “bozmaya uyma” kararına karşı nacak temyiz yoluna gidilebilir. Bozmaya uyma kararına karşı artık istinaf başvurusu yapılamaz.

  • Bozma Kararına Karşı Direnme Yargıtay’ın temyiz incelemesi neticesinde verilen bozma kararına karşı, dosya kendisine gönderilen ilgili mahkeme “direnme” kararı da verebilir. Yargıtay’ın bozma kararı üzerine, dosya kendisine gönderilen adli istinaf mahkemesi veya ilk derece mahkemesi direnme kararı verdiğinde, direnme kararlarına karşı da doğrudan temyiz yoluna gidilir. İlk derece mahkemesi veya adli istinaf mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir. (HMK md. 373/5-6).

Temyiz Başvurusu ve İncelemesi (HMK) Yargıtay Kararları


Temyiz Başvurusu Nasıl Yapılır? Posta Yoluyla Temyiz Başvurusu

Temyiz dilekçesi, temyiz edilen kararı vermiş olan mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine verilebilir. Temyiz dilekçesi, kararı vermiş olan mahkemeden başka bir mahkemeye verilmişse, o mahkemece temyiz defterine kaydolunur ve durum derhâl kararı temyiz edilen mahkemeye bildirilir.

Temyiz dilekçesi posta ile de (mahkemeye) gönderilebilir. Fakat bu hâlde, temyiz talebi temyiz dilekçesinin (postaya verildiği tarihte değil) mahkemeye geldiği (temyiz defterine kaydedildiği, harca tabi ise harcın yatırıldığı) tarihte yapılmış sayılır. Yani, temyiz dilekçesinin postaya (PTT’ye) veriliş tarihi temyiz süresini kesmez (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, İstanbul 2001, C. V, s. 4583).

Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda somut olayda, davanın esastan reddine ilişkin Özel Daire kararının davacıya Münster Başkonsolosluğu tarafından usulüne uygun şekilde 06.02.2020 tarihinde tebliğ edildiği, davacının kararı temyiz ettiğine ilişkin 07.02.2020 tarihli dilekçesini, herhangi bir mahkemeden havale ettirmeksizin, kararı veren Yargıtay 4. Hukuk Dairesine doğrudan posta yoluyla gönderdiği, temyiz talebini içeren postanın 24.02.2020 tarihinde Yargıtay 4. Hukuk Dairesine ulaştığı, aynı gün (24.02.2020 tarihinde) havale edildiği, iş yoğunluğu ve pandemi nedeniyle adli hizmetlere ara verilmesinden dolayı temyiz defterine kaydının hemen yapılamadığı ve ancak 24.06.2020 tarihinde temyiz defterine kaydedildiği anlaşılmaktadır.

Belirtildiği üzere, temyiz yoluna posta marifetiyle gönderilen bir dilekçe ile başvurulması mümkün ise de, temyiz tarihi dilekçenin postaya verildiği tarih değil, Özel Daireye ulaştığı tarihtir. Özel Daire kararı davacıya 06.02.2020 tarihinde tebliğ edilmiş ve davacı tarafından posta yoluyla gönderilen 07.02.2020 tarihli temyiz dilekçesi Özel Daireye 24.02.2020 tarihinde ulaşmıştır. Buna göre; temyiz talep tarihinin 24.02.2020 olarak kabulü zorunludur. Hâl böyle olunca, temyiz istemi HMK’nın 361/1. maddesinde düzenlenen iki haftalık süreden sonra yapıldığından davacının temyiz isteminin süreden reddine karar vermek gerekmiştir (Hukuk Genel Kurulu-Karar:2021/124).

Temyiz Nedenleri ve Temyiz İncelemesinin Kapsamı

Temyiz kanun yolunda, hüküm mahkemesinin kararı sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılır. Bu nedenle temyiz sadece hukukun yanlış uygulanmış olduğu sebebine dayanabilir. Temyiz talebinde yeni vakıalar ileri sürülürse, bunların Yargıtay’ca incelenmesi caiz olmadığından Yargıtay sadece hukukun yanlış uygulanmış olup olmadığını incelemekle yetinir (Kuru: s. 4502). Başka bir deyişle, temyiz kanun yolunda mahkemenin kararı temyiz mercii olan Yargıtay tarafından hukuka uygunluk bakımından denetlenir; dava yolu ile önüne gelen uyuşmazlık hakkında mahkemenin verdiği kararın hukuka ve kanuna uygunluğu denetim konusu yapılır. Kural olarak temyiz incelemesinde daha önce ileri sürülmeyen yeni vakıaların ve delillerin ileri sürülmesi mümkün değildir.

Temyiz kanun yolu 1086 sayılı Kanun’un 427 ilâ 439’uncu maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna göre mahkemelerce verilen nihaî kararlara karşı temyiz yoluna başvurulması mümkündür. Ancak kanunlardaki özel hükümler gereği kesin olduğu belirtilen kararlar ile miktar veya değeri Kanunda öngörülen sınırın altında kalan kararların temyizi kabil değildir.

Temyiz kanun yoluna başvuru belli bir süreye tabi olup, bu süre kararı veren mahkemeye göre farklılık göstermektedir.

Temyiz sebepleri ise Kanun’un 428’inci maddesinde düzenlenmiştir.Madde hükmü dikkate alındığında öncelikle kanunun yanlış uygulanması ya da hiç uygulanmamış olması temyiz (bozma) nedenidir. Kanun yanında (kanunlara aykırı olmayan) tüzüklerin, (kanunlara ve tüzüklere aykırı olmayan) yönetmeliklerin, örf ve âdet hukukunun yanlış uygulanması ya da hiç uygulanmaması da kuşkusuz temyiz nedenidir. Bunların yanında taraflar arasında yapılmış sözleşmenin somut olaya uygulanmasında yapılan yanlışlık da temyiz nedeni olacaktır.

Öte yandan mahkemenin görevsiz olması, tarafları, dava sebebi ve konusu aynı olan davalar hakkında birbirine çelişik kararlar verilmiş olması, delillerin kanuni sebep olmaksızın reddedilmesi, mahkemenin yani adli yargı içindeki hukuk mahkemesinin değil de örneğin idari yargı içinde yer alan bir mahkemenin görevli olması, hakimin davaya bakmasının yasak olması, bir usul kuralının yanlış uygulandığına ilişkin itirazın incelenmemiş olması, usul kurallarına muhalefet edilmesi (bu temyiz nedeni kapsamında olmak üzere hükmün gerekçe içermemesi, dava şartlarının bulunmaması tek başına bozma nedeni ise de tek başına bozma nedeni oluşturan usuli hataların dışındaki usul kurallarına aykırılıkların temyiz (bozma) nedeni oluşturabilmesi için, Kanun’un 428’inci maddesinin ikinci fıkrasında belirtildiği üzere bu usuli yanlışlığın, yapılmasaydı verilen kararı değiştirebilecek nitelikte esaslı olmasına bağlıdır.) ve maddi meselenin takdirinde hata edilmiş olması temyiz nedenleri arasında sayılmıştır. Kanun’da yazılı olduğu şekli ile “meselei maddiyenin takdirinde hatâ edilmesi” temyiz nedenine dayanarak Yargıtay’ın delillerin takdirinin doğru yapılıp yapılmadığını inceleyerek böylece istinafın boşluğunu doldurmaya çalıştığı bilinmektedir.

Yargıtay ileri sürülen veya kendisinin tespit ettiği temyiz sebeplerini yerinde görürse mahkeme kararını kısmen ya da tamamen bozar. Yargıtay hükmü bozmakla yetinir ve kararında bozma nedeni veya nedenlerini gerekçesi ile belirtir. Yoksa ilk derece mahkemesinin yerine geçerek bir karar veremez veya yeniden yargılama yapamaz. (Pekcanıtez, s.2363). Yargıtay hükmü usul ve kanuna uygun bulursa temyiz itirazlarını reddederek mahkeme kararının onanmasına karar verir. (Yargıtay HGK - Karar : 2018/1610).

Temyiz Sebepleri, Temyiz İnceleme Usulü ve Sonuçları

Temyiz kanun yolu 6100 sayılı HMK’nın 361 ve devam eden maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 361. maddesine göre, “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” Görüldüğü üzere temyiz kural olarak bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı başvurulabilen bir kanun yoludur. Kanun’un 362. maddesi ile hangi kararlara karşı temyiz yoluna gidilemeyeceği düzenlenmiştir.

Temyiz sebepleri Kanun’un 371. maddesinde sayılmıştır. Bunlar; hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması; dava şartlarına aykırılık bulunması; taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi ve karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikler bulunması olarak belirtilmiştir. Yargıtay taraflarca ileri sürülen veya kendisinin tespit ettiği temyiz sebeplerini yerinde görürse, bozma kararı verecektir. Ancak, temyiz başvurusu bölge adliye mahkemesi tarafından verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararına ilişkin ise bölge adliye mahkemesi kararı kaldırılarak dosya, kararı veren ilk derece mahkemesine veya uygun görülecek diğer bir ilk derece mahkemesine, kararın bir örneği de bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir. Yargıtayın bozma kararı üzerine ilk derece mahkemesince bozmaya uygun olarak karar verildiği takdirde, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Öte yandan dosyanın bölge adliye mahkemesine gönderildiği durumlarda bölge adliye mahkemesi, Kanun’un 344. maddesi uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. Gerek ilk derece mahkemesi gerek bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir (Hukuk Genel Kurulu- Karar: 2021/396).

İstinaf Mahkemesinin Kesin Nitelikte Kararı Temyiz Edilemez

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Davacı kadın tarafından açılan anlaşmalı boşanma davasının kabulüne karar verilmiş, hükme yönelik davacı kadın tarafından istinaf talebinde bulunulmuş, bölge adliye mahkemesi tarafından davacı kadının istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyanın HMK m.353/l-a-6 uyarınca çekişmeliye dönüşen boşanma davası hakkında hüküm kurulmak üzere yerel mahkemesine iadesine karar verilmiş, davalı erkek tarafından temyiz talebinde bulunulmuştur. Bölge adliye mahkemesi tarafından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a -6 maddesi gereğince verilen kararlar kesin niteliktedir. Bu sebeple temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir. (Yargıtay 2.HD - Karar:2018/13786).

İstinaf Mahkemesinin Yargıtay Dairesi Kararına Direnmesi

02.12.2016 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373. maddesinin 5.fıkrası “İlk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesi kararında direnirse, bu kararın temyiz edilmesi durumunda inceleme, kararına direnilen dairece yapılır. Direnme kararı öncelikle incelenir. Daire, direnme kararını yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderir” hükmünü içermektedir.

Aynı Yasanın Geçici 4. maddesinin ikinci fıkrası da “Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda bulunan dosyalar, kararına direnilen daireye gönderilir.” hükmünü getirmiştir.

Anılan Yasa maddeleri gereğince, yerel mahkemece verilen direnme kararına yönelik olarak yeniden öncelikle inceleme yapılarak; Dairenin direnmeyi yerinde görmesi halinde kararını düzeltmesi, yerinde görmez ise Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna göndermesi için dosyanın bozma kararını veren Daireye gönderilmesi gerekmiştir (YHGK - Karar : 2017/1441).

Temyiz Sınırının Altında Kalan Davanın Temyiz Edilmesi

Dava, 80.788,45 TL alacak için başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir. Bölge Adliye Mahkemesi karar tarihi olan 02/02/2021 itibariyle Bölge Adliye Mahkemesi temyiz kesinlik sınırı 78.630,00 TL olup bu meblağın altında kalan hükümlerin 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a. bendi uyarınca kesin nitelikte olduğu, mahkemece davanın kısmen kabülü ile 38.932,55 TL alacağa ilişkin itirazın iptaline karar verildiği, davalı aleyhine hükmedilen miktar ile davacı taraf için reddedilen 41.855,90 TL’nin temyiz sınırı altında kaldığı anlaşılmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 366. maddesi delaletiyle kıyasen uygulanması gereken aynı Kanunun 346/2. maddesi hükmü uyarınca, kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında Bölge Adliye Mahkemesince bir karar verilmesi gerekmekle birlikte, Yargıtay tarafından da bu yolda karar verilebileceğinden, davacı ve davalı vekillerinin temyiz isteminin ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi-K.2021/5221).

İcra İflas Hukuku Davalarında Temyiz Sınırı

26.9.2004 tarih ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanuna paralel olarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinde değişiklik yaparak istinaf ve temyiz ile ilgili hükümleri yeniden düzenleyen 18.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanun ile İcra İflas Kanunu’na eklenen geçici 7.maddeye göre, 5311 sayılı Kanun hükümleri Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanır.

2.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanunun 25.maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 364/1.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesince verilen ve miktar ve değeri Onbin Türk Lirası’nı geçen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Bu hükümde öngörülen kesinlik sınırı, 02.12.2016 tarih ve 6763 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile kırk bin Türk Lirası’na çıkarılmıştır.

Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesinin 13.03.2017 karar tarihine göre uyuşmazlık konusu değerin, yukarıda belirtilen kesinlik sınırını geçmediği anlaşıldığından, anılan Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz kabiliyeti yoktur (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi - Karar : 2017/7432).

Gerekçesiz Mahkeme Kararının Temyiz İncelemesi Sonucu Bozulması

HUMK’nun 388.maddesinin 3-5 bentleri (HMK’nın 297/1-c) hükümlerine göre, mahkeme kararlarının asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini mahkemece incelenen maddi ve hukuki olay ve meselelerin özüne mahkemeyi sonuca götüren gerçeklerin ne olduğu hususlarını içermesi zorunludur. Yine Anayasanın 141/3 maddesi hükmü de tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereğini düzenlemektedir.

Kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde taraflar hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığı anlayabilecekleri gibi, karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK’nun 428. (HMK’nın 369.) maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanır. Diğer bir ifadeyle Yargıtay denetimi ancak bir kararın gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir.

Somut olayda mahkemenin davanın kabulüne yönelik vermiş olduğu hükmünün gerekçesi, davalı …A.Ş. yönünden davanın hangi nedenlerle kabul edildiği ve anılan davalının sorumluluğunun hangi sebeplerden ibaret olduğu hususunu da içermediğinden Anayasa’nın 141/3, HUMK’nun 388/3-5 (HMK’nın 297/1-c) maddelerine aykırı olduğu gibi HUMK’nun 428. (HMK’nın 369.) maddesi gereğince Yargıtay denetimi olanağını da ortadan kaldırdığından hükmün bozulması gerekir (Yargıtay 17.HD - Karar : 2017/8560).

Temyiz Harcının Eksik Yatırılması

Yukarıda da belirtildiği üzere 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8 inci maddesine göre iş mahkemesinden verilen kararlar tefhim ve tebliğ tarihinden itibaren 8 gün içinde (not:yeni düzenlemeyle 2 hafta) temyiz olunabilir. Bu süre içinde temyiz dilekçesinin hakime havale ettirildikten sonra temyiz defterine kaydının yaptırılması ve temyiz harç ve giderlerinin yatırılması gerekir. Temyiz süresi içinde temyiz dilekçesi temyiz defterine kaydedilmiş, ancak temyiz harç ve giderleri yatırılmamış ise, temyiz harç ve giderlerinin yatırılması için ilgili tarafa HUMK nun 434/3. maddesi gereği 7 günlük kesin süre verilmesi gerekir. Sekiz günlük temyiz süresi içinde temyiz edilmeyen (HUMK.432/4) veya temyiz defterine kaydı yapılmayan (HUMK. 434/2) yahut verilen kesin süre içinde temyiz harç ve giderleri yatırılmayan (HUMK. 434/3) kararlar kesinleşmiş olur.

Temyiz süresi içinde temyiz dilekçesi temyiz defterine kaydedilmiş, ancak temyiz harç ve giderleri yatırılmamış veya eksik yatırılmış ise, temyiz harç ve giderlerinin yatırılması veya tamamlanması için ilgili tarafa HUMK nun 434/3. maddesi gereği bir muhtıra ile 7 günlük kesin süre verilmesi gerekir. Mahkemece ilgili tarafa gönderilen temyiz harç ve giderlerinin yatırılması veya tamamlanmasına dair iş bu muhtıranın mutlaka müzekkere şeklinde yazılması ve muhtırada verilen kesin süre içinde temyiz harç ve giderlerinin yatırılmaması ya da tamamlanmaması halinde mahkeme kararının temyiz edilmemiş sayılacağına karar verileceğinin açıkça yazılması gerekir. Yine bu muhtırada yatırılması veya tamamlanması istenen temyiz harç ve giderleri kalem kalem ve miktar olarak belirtilmeli, temyiz harç ve giderlerinin nereye yatırılacağı açıkça yazılmalıdır. Usulüne uygun muhtıraya rağmen, muhtırada belirtilen temyiz harç ve giderlerinin tamamlanmaması halinde mahkemece, temyiz talebinde bulunan tarafın temyiz talebi ile ilgili olarak; “ …mahkeme kararını temyiz etmemiş sayılmasına” şeklinde karar verilmelidir.

Yargılama harçları (temyiz harçları da dahil) 492 sayılı Harçlar Kanunu’nda ve çeşitli özel yasalarda düzenlenmiştir. Yargıtay tarafından temyiz incelemesi yapılabilmesi için, temyiz harç ve giderlerinin temyiz eden tarafından mutlaka tam olarak yatırılması gerekir. Temyiz giderleri, dava dosyasının Yargıtay’a gönderilmesi ve temyiz incelemesinden sonra Yargıtay tarafından dosyanın mahkemeye iadesi için gereken giderler ile temyiz incelemesi sırasında Yargıtay’da ve temyiz incelemesi sonrası yerel mahkemede yapılması gereken tebligatlar için gerekli giderleri kapsar. Temyiz harçları ise (mahkemece alınması gereken temyiz harçları) başvurma harcı ile karar ve ilam harcından oluşmaktadır. Başvurma harcı harçlar yasasında düzenlenmiş, her yıl miktarı değişen maktu bir harç olup temyiz eden tarafından yatırılması zorunludur. Temyiz karar ve ilam harcı ise ikiye ayrılmaktadır. Buna göre;

1- Maktu karar ve ilam harcına bağlı davaların kabul ve reddine ilişkin kararların ve nispi harca tabi davaların reddine ilişkin kararların temyizi halinde alınması gereken temyiz karar ve ilam harcı maktu olup bu harcın tamamı peşin olarak temyiz edenden alınır.

2- Nispi karar ve ilam harcına tabi davaların kabulüne (ya da kısmen kabulüne) ilişkin kararların temyiz edilmesi halinde alınması gereken temyiz karar ve ilam harcı nispi olup, mahkemece alınmasına karar verilen nispi karar ve ilam harcının dörtte biri peşin olarak (nispi temyiz karar ve ilam harcı olarak) alınır.

Bunun yanında, mahkemece verilen ek kararların temyiz edilmesi halinde de (örneğin temyiz talebinin süreden reddine dair ek karar) mahkemece temyiz harç ve giderlerinin alınması gerekir. Ek kararların temyizi halinde, ek kararı temyiz edenden öncelikle başvurma harcı alınmalı ayrıca bunun yanında mahkemece verilen asıl karar ister maktu karar ve ilam harcına tabi olsun isterse nispi karar ve ilam harcına tabi olsun temyiz edenden maktu temyiz karar ve ilam harcı alınmalıdır.

Somut olay açısından yapılan tespit ve değerlendirmede; mahkemece verilen kararın davalılar tarafından temyiz edildiği, ancak nispi olarak yatırılması gereken temyiz karar ve ilam harcının davalı …. tarafından maktu olarak yatırıldığı, diğer davalı … Taşımacılık …. …. Hizmetleri …. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin ise temyiz harçlarını yatırmadığı anlaşılmıştır. Bu nedenle, mahkemece kararı temyiz eden davalılardan eksik temyiz harç ve giderlerinin yukarıda yazılı usul ve esaslar dairesinde alınarak buna dair belgelerin dosyaya konması ve bu şekilde gönderilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 20.09.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi - Karar : 2018/16292).

Temyiz Süresinin Kararda Yanlış Gösterilmesi

09/06/1932 tarih ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 02/03/2005 tarih ve 5311 sayılı Kanunla değişmeden önceki 363. maddesine göre icra mahkemesinin nihai kararları tefhim veya tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz edilebilir. Maddedeki “tefhim” kavramının “hükme ilişkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklandığı hal” olarak anlaşılması zorunludur. Bu nedenle, yukarıda açıklanan nitelikte bir tefhim varsa temyiz süresi tefhim tarihinden itibaren, aksi halde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren başlayacaktır.

Mahkemece temyiz talebinin süresinde olmaması nedeniyle temyiz dilekçesinin reddine karar verdiği 13.02.2015 tarihli kararında iş bu kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay’da temyiz yoluna başvurulacağı yazılmış ve ek kararı tebliğ alan alacaklı vekili de 10.gün kararı temyiz etmiştir. HUMK. m.432/son hükmü gereğince bu ret kararına karşı temyiz süresi ise kararın tebliğinden itibaren 7 gündür. Fakat Mahkemece ‘’ tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde ‘’ denilmek suretiyle istinaf süresi konusunda tarafları yanıltacak şekilde hüküm oluşturulmuştur. Anayasa Mahkemesi’nin 20/1/2016 gün, 2013/7114 başvuru numaralı kararında da belirtildiği üzere kararda temyiz süresinin hatalı gösterilerek hukuki belirsizliğe yol açılması, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurmaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 297/1-ç maddesi ve Anayasa’nın 40. maddesi hükümlerine göre de kararda yasa yolu, süresi, mercii ve şeklinin açıkça gösterilmesi gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri ve Anayasa Mahkemesi’nin kararı ışığında Mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü göz önüne alındığında alacaklı vekilinin temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine dair karara yönelik temyiz talebinin süresinde olduğu oyçokluğu ile kabul edilerek, temyize konu … İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/51 Esas sayılı dosyasında hükmün tefhim edildiği 15.01.2015 tarihli duruşmada belirtilen yasa maddelerine uygun karar verilmediğinden ve yasa yolu süresinin tefhimle işlemeye başlayacağından söz edilemeyeceğinden, davalı alacaklının temyiz dilekçesinin süresinde kabulü gerekir. Bu nedenle mahkemenin temyizin süresinde bulunmadığından temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine dair verdiği 13.02.2015 tarihli kararın kaldırılmasına oybirliği ile karar verildi (Yargıtay 8. HD-Karar : 2018/233).


Avukat Baran Doğan

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS